Uğur Mumcu - Rabıta
Cemalettin Kaplan
"İslâmi devlet kurulacak elbet."
Caminin kapısında Mercedes marka arabalar duruyor.
Sarık ve Mercedes
1926 yılında Erzurum'un ispir kazasında doğmuş. İlk dini
bilgileri babasından almış. İmamlığa başladığı sırada ilkokul mezunu bile
değilmiş.
…ortaokulu ve liseyi dışardan bitirmiş sonra da Ankara
ilahiyat Fakültesi'ne girmiş; aynı tarihte Ankara'da vaizlik yapmış. 1966
yılında ilahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra Diyanet işleri Başkanlığı’na
müfettiş olarak atanmış; daha sonra Diyanet işleri Başkanlığı'nda Özlük işleri
Müdürlüğü de yapan Kaplan, bir süre de Diyanet işleri Başkan Yardımcılığında
bulunmuş. 1966 yılından 1981 yılına kadar da Adana'da müftülük yapmış.
1977 seçimlerinde de MSP listesinden Erzurum’da milletvekili
adayı olmuş. Seçilememiş…
Kaplan, emekliye ayrıldıktan sonra kendi deyişine göre
Erbakan’ın isteği üzerine- Almanya'ya gitmiş ve orada "Milli Görüşçü"
diye adlandırılan grupla birlikte çalışmaya başlamış.
Hoca İran'a gittikten sonra Milli Görüş saflarından ayrılmış
ve "Tebliğci" olmuş.
Milli Görüş yanlıları Kaplan'ın ”CIA tarafından kullanıldığı
kuşkusunu" taşıyorlar.
Cemalettin Kaplan'ın ilişki kurduğu ve destek bulduğu
çeşitli İslâmî akımlar / s. 43 vd.
İhvanülmüslimin
Afganistan cihad hareketleri
İran inkılap hareketleri
Avrupa'da İslâm cemiyetleri hareketleri
İspirli Cemalettin Hocanın "İslâm anayasası" diye
bastırıp dağıttığı metnin İran İslâm Cumhuriyeti Anayasasından kopya edildiği
açıkça belli olmaktadır.
Avrupa Milli Görüş Teşkilatları 1985 yılında mayıs ayında
kuruluşunu tamamladı
Başkanı kim?
Osman Yumakoğlu.
İlâhiyat Fakültesi ve Hukuk Fakültesi mezunudur. Kendisi
gazetecidir. Bursa’daki Marmara Gazetesi’nin sahibiydi.
Cemalettin Kaplan'a Federal Almanya'da sığınma izni sağlayan
da ilginç bir ad:
Murat Bayrak! Bayrak, eski AP milletvekillerinden ve MHP’nin
son yöneticilerinden. Eski CIA görevlisi ve silah tüccarı Frank Terpil'in silah
sattığını ileri sürdüğü işadamı. 12 Eylül Harekâtı sonrasında hakkında dava
açılmayan tek MHP yöneticisi.
Dr. Rıza Nur bir Atatürk düşmanıdır. Rıza Nur'un "Hayat
ve Hatıratım" adlı dört ciltlik anılar yıllardır Atatürk düşmanlarınca
okunur ve okutulur.
Ya basan kim? Türkiye'de "Altındağ Yayınevi.” Adres:
Beyazıt, Beyazsaray, No. 39 - İstanbul.
Bu adres sahte. Çünkü bu adreste böyle bir yayınevi yok
Kitap üzerinde bir de Federal Almanya adresi var.
"Naşiri:
Heidi Schmidt, 4100 Duisburg II, Deutschland
Bu adres de sahte. Yok böyle bir adres...
Atatürk'le ilgili kitap yalnızca bu değil.
Kısaca "Rabıta Örgütü” diye anılan, merkezi Suudi
Arabistan'da bulunan "Rabıtat-ül İslâm" adlı örgütün Ürdün'de
bastırıp dağıttığı bir kitap daha var. Adı "Sanem Adam.” Yani “Put Adam.”
Peki bu işleri yürütenler kimler? Kimler aracı oluyor? Kim alıyor,
kim satıyor bu kitaplar?
Kadir Mısıroğlu.
İslâm Federasyonu yöneticileri bu adı veriyorlar "O
getiriyor, o dağıtıyor"
Kadir Mısıroğlu
Eyüp oğlu, 1933'te Saire’den Akçaabat’ta doğma, hukuk
fakültesi mezunu.
Mısıroğlu’nun avukatı İsmail Müftüoğlu, sonradan Adalet
Bakanı olur.
Cemalettin Kaplan, konuşmalarında sık sık Dr. Rıza Nur’un
anılarından söz ediyor ve bu anıların "Allah tarafından kendisine
gönderildiğini" söylüyor.
Gönderen Allah değil, Kadir Mısıroğlu'dur.
Rabıta Örgütünün asıl adı "Rabıtat al-alam
al-islâm"
Suudi Arabistan'da kurulmuş bir şeriat örgütü. Amacı
"İslâm enternasyonalizmi."
Süleymancılar
Avrupa'daki İslâm Kültür Merkezleri adına gönderilen
açıklamalara göre Süleyman Hilmi Tunahan, Silistre'nin Ferhatlar Köyünde
doğmuş. Doğum tarihi 1884. Tunahan ilk öğrenimini Şatırlı Medresesinde ve
Silistre Rüştiyesi'nde yapmış. Daha sonra İstanbul'da Sahn Medresesi’ne
kaydolan Tunahan, Fatih dersiamlarından ve devrin ünlü din alimlerinden Bafralı
Ahmet Hamdi Efendi'den dersler almış. Süleymaniye medreselerinden
"Medresetül-Mütehas-sısin'i 1919 yılında bitiren Tunahan, aynı yıllarda
Medresetül-Kuzaat’dan da mezun olmuş.
Bu okullardan mezun olan Tunahan, önce İstanbul’da
"Dersiam” olarak göreve başlamış; medresenin kapatılması üzerine İstanbul'da
Sultanahmet, Süleymaniye, Yenicami, Şehzadebaşı. Kasımpaşa camilerinde vaizlik
yapmış. 1949 yılında hükümet kararnamesi ile açılan Kur'an kurslarında ders
vermiş. Almanya'daki "İslâm Kültür Merkezlerince yapılan açıklamaya göre
Tunahan, "Amelde Hanefi, itikadda Maturidi mezhebine mensup, meşreben
Nakşi" imiş (s. 81).
Diyanet İşleri Başkanlığının saptamalarına göre
Süleymancılık tarikatının lider kadrosu şu adlardan oluşmaktadır (s. 81 vd.).
Kemal Kaçar (eski AP milletvekili),
Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre "Süleymancılık"
bir tarikattır. Bu tarikatın kurucusu ve şeyhi Süleyman Hilmi Tunahan’dır. Eski
AP Milletvekili Kemal Kaçar ve eski AP İçel Milletvekili Ali Ak bu tarikatın
önde gelen adlarından ikisidir.
Ali Yüksel'e soruyorum:
"Süleymancıların çok zengin oldukları söyleniyor. Kemal
Kaçar neyle geçiniyor örneğin?”
Yanıt:
"Süleymancılıkla!”
Diyanet işleri Başkanlığının saptamalarına göre
Süleymancılık bir "örgüt" olarak çalışmaktadır. Bu örgütün lideri
Kemal Kaçardır. Süleymancılık özellikle Antalya'da Kur'an kursları aracılığı
ile örgütlenmişin "Kurs ve Okul Talebelerine
Yardım Dernekleri" ve hatta biçki-dikiş kursları çatısı
altında örgütlenen Süleymancılık özellikle 1972 yılından sonra Diyanet işleri
Başkanlığı ile savaşa girişmiş…
Tunahan, dinsel konularda “rabıta" denen bir yöntem
kullanırmış. Ardından gidenlerin de kullandıkları yol buymuş.
Neymiş bu yöntem?
Önce mürid abdest alırmış. Sonra üç ihlas ve bir Fatiha
okurmuş ve bu üç ihlas ve bir Fatiha "Silsile-i Sâdât" ve Süleyman
Hilmi Tunahan ruhuna hediye edilirmiş. Sonra "Al-i imran suresi”
okunurmuş. Yedi kez istiğfar (Allah’tan bağışlanmayı dilemek) edilirmiş. Sonra
Ahzap suresi... Daha sonra "Salatü Selam” ve yeniden Al-i imran suresinin
son ayeti...
Daha sonra İstanbul'da Fatih Camii'ne gidilir ve
"Destur Ya Hazret" diye seslenilir. Şeyh camidedir. Elleri öpülür.
"Nefs-ü Emmare" iki kaş arasındaymış. Şeyhin dizi
ile müridin dizi birbirlerine değermiş. Şeyh Süleyman Hilmi Tunahan, müridin
iki kaşı arasından kalbine doğru "izafi bir hat” çekermiş. İşte buna
"rabıta" denirmiş.
Rabıta süresi, 15 ile 45 dakika arasında değişirmiş. Bu
sırada nefes kesilirmiş ve gözler yumulurmuş. Bu durumda mürid ağzının içinde
dilini damağına değdirerek beş kez döndürebilirse, kalbinin "Allah,
Allah" diye attığını duyarmış.
Mürid, artık "Letaif-i Nazsa" aşamasına geçermiş.
Her aşamada 500 zikr yapılırmış. Bu zikrden sonra bir "mertebeden bir
başka mertebeye" geçilirmiş.
"Rabıta" önce “kalb seviyesinde yapılırmış; sonra
da "kalbten ruha" geçilirmiş. Daha sonra "sırra"
geçerlermiş. sırdan da "hafi'ye.
"Alem" üç kısımmış. Alem-i Suğra. Alem-i suğra
insanmış. Bu "alem" içinde insan yedi "mertebeye"
ayrılırmış. İkinci kısım, "Alem-i suğra"ymış. "Alem-i
suğra" yedi kat zemin demekmiş. Üçüncü kısım da "Alem-i Ulya"ymış.
Bu son iki kısım arasındaki sınır "Sidre-i Münteha"ymış, ki, bu sınır
melekler tarafından bile aşılmazmış. Ancak melekler, "Ehl-i
Rabıta"nın kalbini bir dürbün gibi kullanarak "Alem-i Ulya"yı
izleyebilirlermiş. "Alem-i suğra" ile "Alem-i ulya" arasında
bir bağlantı, çağdaş deyiş ile bir “iletişim" varmış. "Alem-i
suğra"da bulunan "5 letaif'in benzeri de "Alem-i ulya"da
bulunurmuş. Tıpkı telgraf gibiymiş bu "alem.” Her iki kısımda da alıcı ve
vericiler varmış. "Ehl-i Rabıta" bu yollarda bu "alem" ile temas
edermiş. Her şeyin aslı "Alem-i Emir"deymiş. Alem-i
Emrin ötesinde "Alem-i Vücut" bulunurmuş.
Lise mezunu olan Kaçar’ın TBMM albümünde neyle uğradığı
şöyle özetlenmiştir: "İslâm dininin esasları, ticaret."
Süleymancıların Türkiye'de en çok kızdıkları kişi Diyanet
İşleri'nin eski Başkanı Tayyar Altıkulaç ise, Almanya'da da Mete Aksu’dur.
Mete Aksu, DGB kısa adıyla bilinen Alman Sendikalar
Birliği’nde çalışan bir Türk sendikacıdır. Mete Aksu. 1979 yılında Köln'deki
"İslâm Kültür Merkezi'nin "kamu yararına çalışan dernek" olmak
ve bu statünün getirdiği akçalı haklardan yararlanmak için yaptığı başvuruyu
önleyen adam olarak tanınır.
Kaçar’ın en yakın dostlarından biri de AP Adana Milletvekili
ve Avrupa Türk Grubu Başkanı Cevdet Akçalıydı. Akçalı, 1979 yılında İslam
Kültür Merkezleri’nin Hagen'deki toplantısına da konuşmacı olarak katılmışı.
Diyanet İşlerinin denetimindeki camilerde görevli imamlara
Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden aylık ödenmesi doğal.
Desem ki: "Bir süre bu imamların aylığı "Rabıtat-al-Alam
al-islâmi" adlı şeriat örgütü tarafından ödenmiştir."
"Olmaz, olamaz" dersiniz.
Olmuş. Hem de 12 Eylül döneminde. Hem de Atatürkçülükten en
çok söz edilen bir dönemde.
Diyanet işleri yurt dışına din hizmeti götürmekte çok geç
kaldı. Kalınca da yurt dışında Süleymancılık, Milli Görüşçülük gibi akımlar at
oynattı. Hemen yurt dışına din adamı gönderelim dedik Baktık mevzuat yok
ortada, Tabii para da... Suudilerle anlaştık. Bir mutabakat gereğince Türk
imamlarının aylıkları bir süre, 1982 yılından 1984 yılına kadar Rabıta
örgütünce ödendi."
Ödenen aylık 1100 dolar. Bu paralar, Rabıta örgütünce
Türkiye büyükelçiliklerine ödeniyor, büyükelçilikler de aylıkları imamlara
ödüyorlarmış. Önce Belçika'da başlamış bu uygulama, daha sonra Federal
Almanya'da da aylıklar Rabıta örgütünce ödenmiş (s. 137).
Rabıta Örgütünün 41 kişilik bir "kurucu meclisi"
var. Bu meclis çeşitli İslâm ülkelerinden seçilen üyelerden oluşuyor.
Rabıta Örgütü’nün kuruluşunda Türkiye’yi, Hilal Dergisi
sahibi Salih Özcan temsil etmiştir. Salih Özcan’ı daha sonra MSP Şanlıurfa
Milletvekili olarak görüyoruz. Daha sonra "Faisal Finans Kurumu’nun
kurucusu olarak da göreceğiz.
"Rabıtat-al-Alam-al-İslâmi” adlı şeriat örgütündeki
ikinci Türk, "Türk-Suudi Arabistan Dostluk Cemiyeti Başkanı" Ahmet
Gürkan'dır. Ahmet Gürkan, 1950-57 yılları arasında, DP, 1961-65 yılları
arasında da AP Konya milletvekili olarak parlamentoda bulunmuştur.
Yurt dışında görevli Türk imamlarına "Rabıta"
örgütünce aylık ödenmesinin sorumluluğunu kimse üstlenmez…
(Kitabın devamında konuyla ilgili olarak yapılan
yayınlarda yer veriliyor)
Bakanlar Kurulunun Rabıta'nın Türk imamlara maaş ödemesi
konusundaki 8/2838 saydı kararnamesinin 28.4.1981 tarihinde çıkarıldığı
belirlendi.
Kararnamede Devlet Başkanı Kenan Evren ve Başbakan Ulusu'nun
da imzaları bulunuyor... / s. 179
15 Mayıs 1979 tarihinde Devlet Bakanı Lütfi Doğan'ın yurt
dışında görevli Türk din adamlarına Rabıta Örgütünün maaş vermesi için yaptığı
önerinin, 6 Haziran 1979 tarihli karan ile Ecevit hükümeti tarafından kabul
edildiği saptandı.
…
20. Basım: Ekim 1996, Ankara
UMAG Vakfı Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder