Sayfalar

18 Eylül 2023 Pazartesi

Antalya’da Geleneksel Gardıç Bıçakçılığı ve Yaşayan Son Ustaları

Antalya’da Geleneksel Gardıç Bıçakçılığı ve Yaşayan Son Ustaları

Mahmut Davulcu

 

Paleolitik dönemden itibaren karşılaştığımız bıçak, gündelik eşya ve silah olarak kullanılmış olan bir maddi kültür unsurudur.

 

(Antalya) Yörede Serik, Elmalı ve Kumluca ilçelerinde bıçak üretimi bulunmakla birlikte bunlardan Kumluca ilçesinde karşılaştığımız bıçakçılık, üretim sürecinin orijinal yapısını tümüyle korumuş olması nedeniyle dikkat çekmektedir. Kumluca ve çevresinde Gardıç bıçağı

olarak tanınan bıçaklar Kumluca İlçesi Kuzca Köyü’nde üretilmiştir.

 

Gardıç bıçağı boynuz saplı bir bıçaktır. Demir ve çeliğin bir arada kullanılmış olması nedeniyle kırılmaya karşı son derece dayanıklı bir bıçak türüdür.

 

Üretim sürecinde hiçbir elektrikli alet kullanılmaz.

Bıçak yapmak amacıyla kullanılan metal geçmişte Karabük’ten temin edilirken bugün bu amaçla inşaat demiri kullanılmaktadır. Üretimin gerçekleştirildiği mekân “körük damı”, bıçakçı tezgâhı ise “körük sofrası” olarak adlandırılır.

 

Türk kültüründe bıçak yalnızca bir silah ya da günlük kullanım eşyası değildir. Aynı zamanda geleneksel inanç, ritüel ve uygulamalarda da karşımız çıkar. Örnek vermek gerekirse lohusa kadını al basmasından korumak için yatağının altına bıçak yerleştirilmesi, cenazenin üzerine bıçak konulması, bıçağın elden ele verilmemesi, “kurt ağzı bağlamak” için bir bıçağın ağzının kapatılması sayılabilir.

 

Kuzca Köyü, Antalya iline 52 km, Kumluca ilçesine ise 50 km uzaklıkta bulunan kırsal bir yerleşmedir.

Köyün isminin gölgelik, güneş almayan yer manasına gelen “guz” kelimesinden kaynaklandığı sanılmaktadır.

 

Gardıç bıçağı demir ve çeliğin bir arada kullanılmış olması nedeniyle kırılmaya karşı son derece dayanıklı, namlusu tek ağızlı ve keskin, kalın sırtlı, düz saplı bir bıçak türüdür. Sap kısımları tek parça boynuzdan imal edilir.

 

Usta / yanına çırak alırken çocuğun hevesli ve elinin yatkın olmasına dikkat eder.

 

Atölyeler genellikle ustanın evine yakın bir yerde, ahşaptan imal edilmiş olan basit yapılardır.

Ana giriş kapısının hemen karşısında yer alan bıçakçı tezgâhı “körük sofrası” olarak adlandırılır

 

Üretimde Kullanılan Aletler

Tezgâh/Dezgah

Ocak

Körük

Örs

Varyoz/Balyoz

Bileği taşı

Çekiç

Eğe

Keski

Baskı

Kürek

Maşa

Makas

Mengene

Su kabı

Damga Zımbası

Delik Zımbası

 

Bıçak ve çakıların sap kısmında faydalanılan davar boynuzları yerel kasaplardan temin edilmiştir. Davar boynuzunun tercih edilmesinin nedeni işlenmesi daha kolay ve görünümünün daha güzel olmasıdır. Boynuz, kullanılmadan önce mutlaka en az altı ay açık havada, güneşte kurutulur.

 

Ocakta yakıt olarak çam kömürü ya da ardıç kömürü kullanılmaktadır. Çam kömürü demiri tavlamak amacıyla gereken yüksek ısıyı daha kısa zamanda meydana getirmesi ve yanınca da az kül ve duman çıkarması nedeniyle tercih edilmektedir.

 

Bıçak yapımına ilk olarak “tımlı” adı da verilen namlu bölümünden başlanır. Ocakta, ısıtılan ve akkor haline getirilen (yani narlatılan) inşaat demiri örste çekiçle dövülerek namlu haline dönüştürülür. Usta, dövme işlemi sırasında çıkan sesleri dinleyerek namlunun uygun sertliği kazanıp kazanmadığını anlamaya çalışır.

Örste dövülerek yapısı sıkılaştırılan namlu üzerine çelik zımbalarla marka işlenir, süsleme yapılır. Daha sonra “su verme” işlemine geçilir. Bu işlem namlunun kolayca kırılmasını, “dönmesini” ya da bozulmasını önlemek amacıyla yapılır.

 

Su verme işlemi namlunun rengi kırmızımsı bir renk aldığı zaman gerçekleştirilir. Kullanılan sıvılar su veya yağdır.

 

Suyu verilen namlu çekiçle dövülür, zımpara ile temizlenir. Namlunun tamamlanmasından sonra boynuz kabzanın yapımına başlanır. Çam çırası ile boynuz ısıtılır, yumuşaması sağlanır, mengenede sıkıştırılarak fazlalıkları kesilir ve içi boşaltılarak kabza formu verilir, namlunun gireceği yatak bölümü testere ile açılır.

 

Davulcu, Mahmut (2017), Antalya’da Geleneksel Gardıç Bıçakçılığı ve Yaşayan Son Ustaları, TÜRÜK Uluslararası Dil Edebiyat ve Halk Bilimi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 10, s. 22-37

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder