Val Clery - Pencereler - Notlar
Windows, A Jonathan James Book, Toronto, 1978
20. yüzyıl, havayı
ve ışığı yapay olarak düzenleme tekniklerinde ustalaştı.
Penceresizlik, güvenlik ve açıklık duygusunun eksikliği
olarak deneyimlenir.
Pencerelerimiz en eski, en basit ve en doğrudan iletişim
aracımızdır.
Pencereler, günlerin ve mevsimlerin dönüşümünü, toplumsal
etkileşimi ve kişisel yerimizi gözlemleme aracıdır.
Pencere (Window) kökeni
Pencere kelimesi, kökeni Eski İskandinavca vin-dauga kelimesi olan ve "rüzgar gözü" (wind eye)
anlamına gelen Orta İngilizce windows veya windohc kelimelerinden türemiştir.
Roma mimarisi, taş kemerle geniş açıklıklar sağladı; pencere
manzara ve katılım sundu.
Karanlık Çağ’da pencere, tehlikeli bir şımarıklık olarak
görülüp terk edildi. İnsanlar, düşünmek istemedikleri barbar ve düşmanca bir
dünyadan, mümkün olduğunca az dahil olmak istedikleri bir dünyadan kendilerini
soyutladılar.
Soyutlanma, barbarlığa karşı bir savunma refleksi olarak
mimariye yansıdı.
Pencereler önce kiliselerde, sonra mahkemelerde ve evlerde
yeniden belirdi.
Vitray pencereler, payanda mimarisiyle mümkün oldu; dini
ihtişamın taşıyıcısıydı.
Pencere, refahın ve özgürleşmenin görsel simgesine dönüştü.
“Million” ve “travers” gibi terimler, pencere desteklerinin
etimolojik mirasını taşır.
Fransızca “châssis” kökenli kanatlı pencereler, kapı gibi
açılır.
Hollandalıların geliştirdiği “sash” pencereler, kasnaklı
sürgü sistemiyle çalışır.
Seri üretim, yüksek apartman bloklarında tekdüze pencere
estetiği yarattı.
Eski evlerin pencereleri, özenli işçilik ve yaratıcı
detaylarla nostalji uyandırır.
Pencere, bir zamanlar odanın en karşı konulmaz nesnesiydi;
bugün televizyon onunla yarışıyor. Televizyon ekranlarının pencere şeklinde
olması elbette tesadüf değil.
Televizyon, bilgi patlamasının nükleer versiyonu: her şeyi
göstererek ilgiyi yok etme eğiliminde.
Pencere ise tanıdık dünyaya açılır; yakın ilişkilerin
hikâyesini izlemeye olanak tanır.
Karıncalar, kuşlar, yağmur damlaları, bulutlar: pencerede
gözün hayal gücüyle çarpıştığı yerdir.
Hayal gücü yalnızca beslenmeye
değil, düzenli egzersize de ihtiyaç duyar.
Her birimizin içinde bir casus veya dedektif içgüdüsü var,
görülmeden görmenin heyecanı, neler olup bittiğini bilme dürtüsü
Pencere, içimizdeki dedektifin alanıdır: gizli gözlem,
sessiz merak, küçük gizemler.
Sanatçılar çatı katlarını ele geçirdi; güneş ışığıyla
dahiyane ışıltı birleşti.
Ev cepheleri kıyafet gibidir; sınıfı değil, karakteri
anlamak için pencerelere bakmak gerekir.
Doğal, saklamayan pencereler, gelip geçenlerin sevgisini
kazanır.
Bir dulun zarafeti, bir bekârın hayal kırıklığı, bir ailenin
ekonomik sıkıntısı: pencere pervazındaki nesnelerle anlatılır.
Orta Doğu evlerinde, derin açıklıklar, binlerce yıllık
gelenekle ışığı filtreler.
Pencere Tipolojileri
Gül pencereler (rose windows): genellikle dini yapıların ana
kapıları üzerinde, kurşun kafesli dairesel açıklıklar.
Yelpaze pencereler: Gürcü evlerinin kapılarında yaygın,
adını biçiminden alır.
Sivri pencereler: kemer mimarisinin erken ürünleri, uzun ve
dar açıklıklar.
Orta Çağ’da sıradan insanlar için mahremiyet yoktu; perde
(cortina) bile bir ayrıcalıktı.
Mahremiyet arttıkça, gözlemleyebileceğimiz pencere sayısı da
arttı: görülmeden görmek çağın ironisi haline geldi.
Perdeler, storlar, panjurlar: hem koruma hem merak uyandırma
araçları.
Saksı bitkileriyle kodlanan casus sinyalleri, kafesli
pencereler ardındaki gözler: gerilim romanlarının vazgeçilmez motifleri. Saksı
bitkilerinin elçilik pencerelerinin pervazlarına yerleştirilmesi, hem kurgu hem
de gerçek hayatta, gizli ajanlara gizli bir sinyal verme yöntemi olarak birden
fazla kez kullanılmıştır.
Katolik ülkelerde pencere pervazları, İsa ve aziz
heykelleriyle aile tapınağına dönüşür.
Cam kulelerde pencereye erişim, sınıfsal bir ayrıcalık:
yöneticiler manzaraya, çalışanlar floresan ışığa bakar.
Cam kuleler, bir zamanlar şeffaflık ve güvenin simgesi iken,
bugün yansıtıcı yüzeylerle gizliliğin ve denetimin aracı.
Bu mimari dönüşüm, toplumsal güvensizlik ve kurumsal kapanma
ile ilişkilidir.
Pencereler, tıpkı gözler gibi, binanın en savunmasız
noktasıdır.
Pencereler, toplumsal ve politik çatışmalarda ilk
kurbanlardır.
Pencereler, refahın izlerini taşır
Gök gürültüsü ya da güneş ışığı, çiftçiyi pencereye çeker;
çünkü doğa hâlâ en güvenilir habercidir.
Parmak uçlarını buzlu cama dokundurmak, hayatta kalma gücünü
hatırlama ritüeli.
Penceresiz hücreler, işkencenin en sevilen araçları.
Cam üretimindeki ilk zorluklar, kurşunlu cam panelleri ve
vitray sanatını doğurdu.
Herkes, zarafet ve seçkinlik dolu pencerelere bakma hakkına
sahip olmalı.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder