11 Mayıs 2024 Cumartesi

Northrop Frye - Eleştirinin Anatomisi

Northrop Frye - Eleştirinin Anatomisi


 

1957 tarihli bu eser arketiplerin, sembolizmin, retoriğin izini sürerek, bir sözel evren tasarımını, bu evrenin işleyiş prensiplerini ve bir anlamda da kiplerin, biçimlerin gramerini ifşa etmeyi amaçladı.

 

Edebiyat eleştirisi, Frye’ın da söylediği gibi, “söze dair” konuşur

Eleştirinin Anatomisi Batı edebiyatım, Batı kültürünü merkeze alan bir kitaptır.

 

Çeviride, anlamı aktarmanın en önemli yöntemlerinden biri de anahtar bir kelimeyi çevrilmemiş bırakmaktır. Bunun amacı okurun orijinal dildeki metnin bağlama dayalı çağrışımlarını kendi başına çekip çıkarmasını sağlamaktır.

 

…edebiyatı öğrenmek diye bir şey yoktur.

 

Frye, talihsiz bir pasajında tüm modem eleştirmenler içinde dehaya sahip tek eleştirmenin kendisi olduğunu söylüyor.

 

Frye, 1940’lar ve 1950’lerde / biçimci eleştiri okullarına başkaldırmakla işe başladı

Tartışmalı Bir Giriş

Belli ideolojilerin güdümündeki eleştiri, edebiyat eleştirisi açısından negatif bir aşama. İdeolojiler eserleri yüceltebilir, aşağılayabilir.

Estetik beğeni, kişisel deneyim ile eleştiri arasında ayrım yapıyor. Kişisel beğeni, iktidar tarafından maniple edilebilir. Bu durum edebiyat eleştirisi açısından negatif bir aşama.

Frye’e göre edebiyat eleştirisi edebiyat eserlerinin sistematik bir incelemesi olmalıdır.

Bu nasıl mümkün olabilir, eleştirinin bir bilim olarak düşünülmeyle…

 

 

Shakespeare ve Keats’in günümüzde sahip olduğu popülerlik her ne ise, eşit olarak, eleştirinin yaptığı tanıtımın bir sonucudur.

 

Eleştiri olmadan yaşamım sürdürmek isteyen ve ne istediğini ya da neyden hoşlandığım bildiğini ileri süren bir toplum, sanatı vahşileştirir ve kendi kültürel hafızasını kaybeder. / s. 30

 

Hakiki bir poetika geliştirebilmenin ilk adımı; anlamsız eleştirinin ne olduğunun faikında olmak ve ondan kurtulmaktır

 

İki tür değer yargısı vardır: Karşılaştırmalı ve pozitif. Karşılaştırmalı bir değer sistemi üzerine kurulu olan eleştiri iki bölüme ayrılır, sanat eseri bu bölümlerden birinde ürün, diğerinde ise mülk olarak değerlendirilir. İlki sanat eserini birincil olarak onu yazan kişiyle ilişkilendiren biyografik eleştiriyi geliştirir. Yönelimli eleştiri [tropical criticism] olarak adlandırabileceğimiz diğeri ise birincil olarak çağdaş okurla ilgilenir. / s. 48

 BİRİNCİ DENEME

Tarihsel Eleştiri: Kipler Teorisi

Edebiyat eleştirisi için gerekli olan sistemin temelinde Aristoteles var. Frye sistemine Poetika ile başlıyor.

Frye trajik, komik ve tematik edebiyat çalışmalarını her biri belirli bir edebi dönemle tanımlanan beş "kip”e ayırır.

Kip: bir edebiyat eserinde karakterlerin sahip olduğu eylem gücünü ifade ediyor.

…kahramanın diğer insanlara ve kahramanın çevresine göre nasıl tasvir edildiği…

Frye, Klasik uygarlıkların tarihsel olarak bu tarzların gelişimi yoluyla ilerlediğini öne sürüyor.

 

Trajedi, kahramanın toplumdan ayrılmasıyla ilgilidir.

Efsanevi trajedi tanrıların ölümüyle ilgilidir.

Romantik trajedi, kahramanların ölümüyle ilgilidir.

Yüksek mimetik trajedi, soylu bir insanın ölümüyle ilgilidir.

Düşük mimetik trajedi, sıradan bir insanın ölümüyle ilgilidir.

İronik mod/biçim zayıf veya acınası bir kahramanın ölümüyle ilgilidir.

 

Komedi toplumun entegrasyonuyla ilgilidir.

Efsanevi komedi tanrılar toplumuna kabul edilmeyle ilgilidir.

Romantik komedi, kahramanın idealleştirilmiş veya basitleştirilmiş bir doğa biçimiyle bütünleşmesini konu edinir.

Yüksek mimetik komedi kaba kuvvetle kendi çevresini inşa eden kahramanı konu edinir.

Düşük mimetik komedi sıradan kahramanın kendini gerçekleştirme sürecini konu edinir.

İronik komedi, toplumu hicveden, kahramanın acı çektiği eserler örnek olabilir bu türe ve ayrıca polisiye kurgular, ironik hiciv örnekleridir.

 

Tematik edebiyatta içerik olay örgüsünden daha önemlidir.

Efsanevi tarzda ilhamın ilahi olduğu düşüncesi hakim.

Romantikte tanrılar gökyüzüne çekilmiştir.

Yüksek mimetik tarzdaki eserler içerisinden ulusal destanlar çıkar.

Düşük mimetikte tematik anlatım bireyciliğe ve romantizme yönelir.

İronik tarzdaki eserler sistem karşıtı, modernite karşıtı tutumlarıyla dikkat çeker.

 

Notlar:

Aristoteles Poetika’nın ikinci bölümünde kurmaca eserlerdeki karakterlerin ahlaki durumunu mevzubahis eder.

Frye kurmacayı kahramanın eylem gücü bakımından kategorize ediyor:

1 - Kahraman diğer insanlardan daha üstünse o bir ilahi varlıktır ve bu da anlatıyı mit yapar.

2 - Eğer diğer insanlar ve çevresine kıyasla, derece bakımından üstünse; kahraman tipik bir romans kahramanıdır. Efsane, masal ve halk anlatıları bu türe örnekler verir.

3 - insanlara kıyasla derece bakımından üstünken kendi doğal çevresine kıyasla herhangi bir üstünlüğü yoksa; kahraman bir liderdir. Bu, çoğunlukla epik ve tragedyanın, üstmimetik kipin kahramanıdır

4 - insanlara ya da çevresine üstün değilse; kahraman bizden biridir. …komedyanın ve gerçekçi kurmacanın karakteridir…

5 - Eğer güç ya da zekâ bakımından bizden daha aşağı seviyedeyse kahraman ironik kipe aittir.

 

Erken Ortaçağ döneminde edebiyat mitlere sıkıca bağlıdır.

 

Romans, iki temel biçime ayrılır: Yiğitlik ve şövalyelikle uğraşan dünyevi biçim ile azizlerin efsanelerine adanmış dini biçim.

Üstmimetik kip, Rönesans’ın prens ve saraylı kültü tarafından önplana geçirilene dek, edebiyata romans kurmacası yön vermiştir.

Son yüzyıl süresince, en ciddi kurmaca, giderek konik kipe doğru meyletmeye başlamıştır.

 

Doğu kurmacası, bildiğim kadarıyla, mitik ve romantik formüllerden çok da öteye gidememiştir.

Trajik Kurmaca Kipleri

Trajik hikâyeler, ilahi varlıkları kullandıklarında, Dionysoscu olarak adlandırılabilirler. Bu hikâyeler, ölen tanrıların, hikâyeleridir,

 

Tragedya / liderin düşüşünü anlatan bir kurmacadır (Lider düşmelidir; çünkü bu onun toplumdan yalıtılmasının tek yoludur)

 

Altmimetik tragedyadaki acıma ve korku, ne arındırılmıştır ne de zevklere yedirilmiştir.

Altmimetik ya da yerli tragedya için en doğru sözcük, muhtemelen, pathostur

pathos’un asıl figürü genellikle ya bir kadın ya da bir çocuktur

Tragedya tüm kahraman kadrosunu katledebilir; ancak pathos genellikle tek bir karaktere odaklanmıştır.

Pathos’un ana fikri, bizimle aynı konumdaki bir bireyin, ait olmaya çalıştığı bir sosyal gruptan dışlanmasıdır.

 

…ironi terimi, insanın olduğundan daha küçük görünmesine dair bir tekniğe işaret eder

İronik kurmaca yazarı, / Sokrates gibi hiçbir şey bilmiyormuş, hatta ironik olduğunu bile bilmiyormuş gibi davranır.

trajik ironinin temel prensibi şudur: Kahramanın başına gelen sıra dışı ne varsa, nedensel olarak onun karakter çizgisinin dışında olmalıdır.

Komik Kurmaca Kipleri

Komedyanın konusu, genellikle toplumun bütünleşmesidir

Tematik Kipler

Aristoteles, şiir sanatının altı boyutunu sıralar: ezgi, söyleyiş ve temsil

Diğer üçüyse mythos ya da hikâye; ethos ve dianoia ya da “düşünce”

Dianoianın en doğru çevirisi belki de "tema” olacaktır

her edebiyat eserinin hem bir kurgusal boyutu, hem de bir tematik boyutu vardır ve hangisinin daha önemli olduğu sorusunun yanıtı sıklıkla bir görüş meselesidir ya da yorumun vurgusuna kalmıştır.

Bir kurmaca eser, tematik olarak yazılmış ya da yorumlanmışsa, bir alegoriye ya da tasvirci bir öykünceye dönüşür.

Aristoteles için, şiir bir techne ya da estetik yapıttır

merkezi kavramı catharsis'tic.

Catharsis izleyicinin kopması demektir

Estetik bir kavrayışın olduğu yerde, duygusal ve entelektüel kopuş vardır.

İKİNCİ DENEME

Etik Eleştiri: Sembol Teorisi

İlk bölümde 3 temel kip açıklandı; trajik, komik ve tematik.

Şimdiki bölümde sembolizmin beş kategorisini/evresini anlatıyor.

 

Sembolik aşamalar:

Değişmez/açıklayıcı (motifler ve işaretler)

Resim (resim / sık tekrarlanan görüntüler…)

Efsanevi (sembolün arketip olarak ele alınması)

Anagojik (sembol burada monad durumundadır)

 

…sembol, metnin dışında, dünyayı tanımlayan bir şeye gönderme yapar. Bir görüntüde sembol dış dünyaya gönderme yapmakla kalmaz, aynı zamanda belirli duyguları da çağrıştırır. Bir arketipte, bir görüntü birden fazla edebiyat eserinde tekrarlanır. Son olarak, bir monadda bir sembol, insan doğası gibi evrensel bir şeye gönderme yapar.

Notlar:

Ne zaman bir şey okusak, ilgimizin aynı anda iki yöne doğru hareket ettiğini görürüz. İlk yön dışa doğrudur

bellek kayıtlarımıza atıfla okumanın dışına çıkmaya çalışırız.

diğer yön ise içe doğrudur

diskörsiv yazın ve didaktik yazın / bu iki veçheye örnek olabilir.

Şaire lisanslı bir yalancı olarak geleneksel ününü kazandıran, gerçekleri göz ardı etmek konusunda sahip olduğu eşsiz ayrıcalıktan ileri gelir ve bu durum, edebi yapıları adlandırmak için kullanılan , “mesel”, “kurmaca”, “mit” vs. gibi isimlerin de, Norveççe’de hem yalancı hem de şair anlamına gelen digter sözcüğü gibi, ikincil anlamının neden “uydurma” olduğunu açıklar. / s. 103

 

“Konu” ya da “hikâye” sözcüğünü, olaylar silsilesi, anlamında kullanabiliriz ve hikâyenin (story) tarihle (history) olan bağlantısı bu sözcüğün etimolojisine kazınmıştır.

Biçimsel Evre: İmge Olarak Sembol

Şiirsel anlatımın temeli, metafordur ve saf alegorinin temeli de karmaşık metafordur.

Mitik Evre: Arketip Olarak Sembol

Biçimsel evrenin temel ilkesi, şiirin doğanın taklidi olduğudur 

(Eliot) iyi bir şair taklit etmektense çalar

Sembolizmin her evresi, anlatıya ve onun anlamına yönelik ayrı bir yaklaşıma sahiptir. Lafzi evrede anlatı, anlamlı seslerin bir akışıdır ve anlam muğlak, karmaşık bir sözel örüntüdür. Betimleyici evrede, anlatı gerçek olayların bir taklididir ve anlam, gerçek nesnelerin ve önermelerin bir taklididir. Biçimsel evrede, şiir, emsal ve öğreti arasında varolur.

The Golden Bough, edebiyat eleştirisinin bakış açısından, saf dramanın törensel içeriğine dair bir denemedir. Bu, şu anlama gelir: Eser, kronolojik olarak değil, mantıksal açıdan dramanın yapısal ve türe dair ilkelerinin türetildiği arketipik bir töreni yeniden kurmaktadır. Böyle bir törenin tarihte gerçekten varolup varolmadığı, edebiyat deştirmeni açısından önemli değildir.

Güzellik arayışı, hakikat ya da iyilik arayışından daha tehlikeli bir lakırtıdır, çünkü egoyu daha güçlü bir şekilde baştan çıkarır.

…her kasıtlı güzelleştirme girişimi, kendi içinde, yaratıcı enerjiyi yalnızca güçsüzleştirir.

Anagojik Evre: Monat Olarak Sembol

İnsanın arzusu sonsuzdur

Mülk sonsuzdur ve insanın kendisi sonsuzdur.

…şiir tüm edebiyatın mikrokozmosu olarak belirir

Anagojik olarak o sembol demek ki monattır, tüm sembollerin dianoia için Logos ve mythos için yaratıcı eylemin tamamına karşılık gelen tek bir sonsuz ve ölümsüz sözlü sembolde birleşmesi

Anagojik eleştiri, genellikle dinle doğrudan ilişki içindedir

…bir metafor kullandığımızda, Anın B olduğunu ileri sürmüyoruz; “aslında” Anın bazı açılarından B ile karşılaştırılabilir olduğunu söylüyoruz; bir şiirin betimsel ya da açıklanmış anlamının özünü bulup çıkardığımızda da durum benzerdir.

Dante’nin Cennetindeki gül ve Yeats’in erken dönem lirik şiirlerindeki gül farklı şeylerle tanımlanırlar ama her ikisi de tüm şiirsel gülleri simgeler,

Bütüncül Söz kavramı, sözcüklerin düzenine benzer bir şeyin olmadığı ve onu inceleyen eleştirinin, onu bütünsel bir anlam kılabileceği varsayımıdır.

ÜÇÜNCÜ DENEME

Arketipik Eleştiri: Mit Teorisi

Bu bölüm sembol gruplarından oluşan mitler hakkındadır.

Sembol kavramı etrafında ilk iki bölümde katedilen mesafe bu bölümde bir varış noktasına ulaşıyor. Bütün çeşitliliği içinde edebiyat esasen ilkel imgelerin, mitosların nihayet arketiplerin yeniden ve yeniden anlatılmasıdır. Değişen döngüleri içerisinde arketiplerin ilerleyiş vizyonunu keşfetmek de edebiyat eleştirisinin amacı oluyor.

Mitler genel olarak iyi ve kötünün çatışmasında temsil edilir. Mitleri gruplamaya çalışırken içerdiklerin imgelere göre tasnif ediyor: Tanrı, insan, hayvan, bitki, maden, su… Görüldüğü gibi bu bir tür varlık zinciri.

Bu kategoriyi yaparken yinelenen görüntülere dört mevsime benzetiyor ve mitleri dört mevsime göre tasnif ediyor: Komedi (ilkbahar), romantizm (yaz), trajedi (sonbahar) ve hiciv (kış). Mevsimlerle temsil edilen bu mitoslar, doğumdan ölüme ve yeniden doğuşa kadar belli bir düzen içinde hareket ederler.

Notlar:

Bu kitapta edebi anlatımın birkaç dilbilgisel ilkesini ve onun tonalite, basit ve bileşik ritim, kanonik taklit ve benzeri müzikal öğelere karşılık gelen öğelerini ana batlarıyla ortaya koymak çabası içindeyiz. / s. 163

Mitik kip -karakterin en büyük eylem gücüne sahip olduğu tanrılarla ilgili hikâyeler- edebi kipler içinde en soyut ve konvansiyonel olanıdır,

…giriş ve sonuç bölümleri arasında simetrik bir ilişki yaratma eğilimi, edebi tasarımın doğal bir parçasıdır (Kehanetle açılan anlatı, kadere karşı kahramanların mücadelesi ve nihayet kaçınılmaz son trajik anlatıda çokça karşımıza çıkar),

Anna Karenina’da kitabın başında yer alan demiryolu işçisinin ölümü, Anna tarafından kendisiyle ilgili bir alamet olarak kabul edilir.

…edebiyatta, mitlerin arketip sembolleri üç biçimde düzenlenir: ilkinde, yerdeğişimine uğratılmamış mit vardır; genellikle tanrılar ve şeytanlarla ilgilidir ve bütünsel bir metaforik özdeşleşmenin biri arzu edilir. Diğeri, arzu edilmez olan; birbirine zıt iki dünyayla şekillenir.

Üçüncüsündeyse, hikâyenin biçiminden ziyade içerik ve temsile vurgu yapan “realizm” eğilimi vardır. îronik edebiyat, realizmle başlar ve mite doğru ilerler,

ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (l): VAHYİ İMGELEM

Büyük Varlık Çemberi’ne göre ilerleyelim

İlahi dünya = tanrılar topluluğu = Tek Tann

Beşeri dünya = insanlar topluluğu = Tek İnsan

Hayvan dünyası = ağıl = Tek Kuzu

Bitki dünyası = bahçe ya da park = Tek Ağaç (Hayat Ağacı)

Maden dünyası = şehir = Tek Bina, Mabet, Taş

“İsa” bir kavram olarak, özdeşlikteki tüm bu kategorileri birleştirmektedir: İsa hem bir Tanrı hem de bir İnsan’dır, Tann’nın Kuzusudur, hayat ağacıdır, dallarını meydana getirdiğimiz filizdir, yapı ustalarının reddettiği taştır ve onun yükselen bedeni yeniden inşa edilmiş mabettir.

…su, geleneksel olarak insan yaşamının temelindeki bir varoluş gerçekliğine, kaos haline ya da olağan ölümü izleyen, çözünmeye ya da inorganik olana indirgenmeye aittir.

ARKETÎPİK ANLAM TEORİSİ (2): ŞEYTANİ İMGELEM

Vahyi sembolizmin tam karşısında, arzunun tamamen reddettiği bir dünyanın temsili vardır: Kâbusun, günah keçisinin, esaretin, acının ve kafa karışıldığının dünyası

…vahyi imgelem, dini cennetle nasıl yakından ilişkiliyse, vahyi imgelemin diyalektik karşıtı da Dante’nin Cehennem'i gibi varoluşsal bir cehennemle ya da son ikisinin isimlerinden de anlaşılacağı üzere 1984, No Exit, Darkness at Noorida olduğu gibi insanın dünya üzerinde yarattığı cehennemle yakından ilgilidir. Dolayısıyla, şeytani imgelemin temel temalarından biri parodidir

ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (3): ANALOJİK İMGELEM

MYTHOS TEORİSİ: GİRİŞ

1. İlahi dünyada, asıl süreç ya da hareket, ölüm ve yeniden doğuştur ya da bir tanrının ortadan kayboluşu ve geri dönüşü ya da enkarne olması ve geri çekilmesidir. Bu ilahi eylem, genellikle doğanın bir ya da daha çok döngüsel süreciyle özdeşleştirilir ya da ilişkilendirilir.

2. Göksel varlıkların ateş-dünyası bize üç önemli döngüsel ritmi sunar. En bariz olanı, güneş-tanrının gökyüzündeki günlük seyahatidir

Bunu karanlık yeraltı dünyasına açılan gizemli bir kapı izler

Güneş yılının gündönümü döngüsü / Bu edebiyatta daha çok karanlık güçlerin tehdidi altındaki yeni doğmuş bir aydınlık temasına vurgu yapılır.

Ay döngüsü -tarih öncesindeki rolü her neyse- tarihin başlangıcından sonraki Batı şiiri için çok daha az önemli olmuştur.

3. Beşeri dünya, tinsel ve hayvani dünya arasındaki bir orta yoldur ve döngüsel ritimlerinde bu ikiliği yansıtır.

İnsan ritmi, güneş ritminin tam tersidir: Devasa bir libido güneş uyurken uyanır ve gün ışığı genellikle arzunun karanlığım taşır.

4. Yaşamda olduğu gibi, edebiyatta da, nihai bir nuncdimittise (azat olmak)  ulaşmak için huzurla tam bir ömür yaşayan evcilleştirilmiş bir hayvan bulmak nadiren mümkündür.

Odysseus’un köpeği gibi istisnalar, nostos temasına ve döngüsel hareketin kusursuz yoldaşı temasına özgüdür.

5. Bitki dünyası / mevsimlerin yıllık döngüsünü sunar.

6. …medeni yaşam genellikle, büyüme, yetişkinlik, çöküş, ölüm ve başka bir birey suretinde yeniden doğuşun organik döngüsüne benzer.

Geçmişin altın çağı ve kahramanlık çağı, gelecekteki binyıl, toplumsal ilişkilerdeki kader çarkı, ubi sunt ağıtı, harabeler üzerine derin düşünme, kayıp pastoral sadeliğin nostaljisi, bir imparatorluğun çöküşünün verdiği esef ya da kıvanç temaları hep buraya aittir.

7. Su-sembolizminin de kendi döngüsü vardır

Bu döngüsel semboller genellikle dört ana evreye ayrılır: Yılın dört mevsiminin model teşkil ettiği gönün dört parçası (sabah, öğle, akşam, gece), su döngüsünün dört yönü (yağmur, pınar, nehir, deniz ya da kar), yaşamın dört dönemi (gençlik, yetişkinlik, yaşlılık ve ölüm) ve benzerleri.

İLKBAHAR MYTHOSU: KOMEDYA

…komedyanın hareketi genellikle belli bir toplumdan başka tülden bir topluma doğru bir harekettir.

Kahramanın arzusunun önüne çıkan engeller, sonrasında komedyanın aksiyonunu ve onların üstesinden gelme, komik çözülümü meydana getirir.

Komedyanın biçimini geliştirmenin iki yolu vardır: Biri asıl dikkati gelişimi engelleyen karakterlerin üzerine çekmektir, diğeriyse keşif ve uzlaşma sahnelerini ötelemektir.

Komedya genellikle mutlu bir sonra doğru hareket eder ve seyircinin mutlu bir sona verdiği normal yanıt “Olması gereken buydu”dur -ki bu ahlaki bir yargı gibi gelir kulağa. Bu nedenle, dar anlamda ahlaki olmasa da toplumsaldır.

Komedyadaki karakterizasyon

alazonlar ya da sahtekârlar, eironlar ya da kendini küçümseyenler ve soytarılar (bomolochoi)

Cimriyi bir dördüncü karakter olarak kabul edebiliriz ve böylece birbirine zıt iki çift elde etmiş oluruz. Eiron ve alazon çekişmesi komik aksiyonun temelini oluştururken, soytarı ve cimri de komik kipi kutuplaştırır.

Komedyanın engeller çıkaran mizahi karakterleri neredeyse her zaman sahtekârdır; özellikleri ikiyüzlü olmaları değil, kendilerini bilmemeleridir.

Komedyanın ilk ve en ironik evresi, doğal olarak, mizahi bir toplumun zafer kazandığı ve alt edilmez olduğu komedyadır.

Komedyanın ikinci evresi, en basit haliyle, kahramanın mizahi bir toplumu dönüştürmediği, ondan sadece uzaklaştığı, kaçtığı, onun yapışım eskiden ne ise o şekilde bıraktığı bir komedyadır.

Komedyanın üçüncü evresi, / başka bir mizahın, genç bir adamın arzularına boyun eğdiği normal evredir.

Komedyanın dördüncü evresiyle tecrübenin dünyasından çıkıp masumiyetin ve romansın ideal dünyasına geçmeye başlıyoruz.

Komedyanın beşinci evresinde, öngördüğümüz temaların bazılarında, her zaman daha romantik, daha az ütopik ve daha fazla pastoral, daha az neşeli ve daha endişeli bir dünyaya gireriz. Bu dünyada komik son, olay örgüsünün ulaştığı bir nokta olmaktan çok, seyircinin bakış açısına göre şekillenir.

Komedyanın bu beş evresi, kurtarılmış bir toplumun yaşam dönemlerinin bir silsilesi olarak görülebilir. Saf ironik komedya bu toplumun çocukluk evresinde sergilenir; değişmesi gereken eski toplum tarafından sıkıca kundağa sarılmış ve boğulmuştur. Hayalperest komedya ise onun ergenlik evresini, kendisini dünyaya kabul ettirmenin yolları konusunda hâlâ çok cahil bir vaziyette sergiler. Üçüncü evrede, olgunluk ve zaferler gelir; dördüncüde zaten yeterince olgunlaşmış ve oturmuştur. Beşincide, başlangıçtan beri orada bulunan kurulu, dindar karakterlere giderek daha çok yer açan ve tüm insani tecrübelerden toptan uzaklaşır gibi görünen bir düzenin bir parçasıdır. / s. 219

YAZ MYTHOSU: ROMANS

Tüm edebi biçimler içinde, doyuma ulaştıran düşe en yakın tür romanstır

Romansta olay örgüsünün temel öğesi maceradır,

…dört ana aşaması vardır: Tehlikeli yolculuk aşaması ve başlangıç mahiyetindeki küçük maceralar; can alıcı öneme sahip bir mücadele, genellikle kahramanın ya da düşmanının ya da her ikisinin de ölmesini gerektiren bir tür savaş ve kahramanın yükselişi. Bu üç aşamayı sırasıyla Yunanca terimleri kullanarak, agon ya da anlaşmazlık, pathos ya da ölüm kalım savaşı ve anagnorisis ya da keşif olarak adlandırabiliriz.

Romansın asıl biçimi diyalektiktir: Her şey kahraman ve düşmanı arasındaki çatışmaya odaklanmıştır

Romansta karakterizasyon romansın kendi genel diyalektik yapısını izler…

Romansta da komedyada olduğu gibi, birbirinden ayrılabilen altı evre vardır

İlk evre, kahramanın doğuşu mitidir,

İkinci evre bizi kahramanın masum gençliğine getirir

Üçüncü evre / serüven

Dördüncü evre, mutlu bir toplumun yalnızca son anda belirmek yerine aksiyon boyunca az ya da çok görünür hale geldiği evreye karşılık gelir.

Beşinci evre, komedyanın beşinci evresine karşılık gelir

Altıncı ve penseroso evre, komedyada olduğu gibi romansın da son evresidir. Komedyada bu evre, komik toplumun küçük birimlere ve bireylere ayrılmasını gösterirken, romansta bir hareketin sonunu, hareket halinde olmaktan çok düşünceye dayanan bir serüveni gösterir.

SONBAHAR MYTHOS’U: TRAGEDYA

Tragedya olmasaydı, tüm edebi kurmacalar / duygusal bağlılıkların ifadeleri olarak açıklanabilirdi

Romansta, karakterler hâlâ hayali karakterlerdir, hicivdeyse karikatür olmaya meylederler, komedyada onların eylemleri mutlu son beklentilerini karşılamak üzere saptırılmıştır. İyi bir tragedyada ana karakterler bir düşten azat edilirler, / s. 241

Trajik kahramanlar, kendi insani tabiatlarındaki en üst noktadırlar

…tragedyanın merkezinde kahramanın yalıtılmışlığı vardır,

Tragedyaya dair çoğu teori, tek bir büyük tragedyayı norm olarak alır: Yani, Aristoteles’in teorisi, büyük ölçüde Kral Oedipus üzerine kuruludur, Hegel’in teorisi de Antigone üzerine.

Âdem düşer düşmez, kendi yarattığı hayatına girer; bu hayat, bildiğimiz gibi aynı zamanda doğanın da düzenidir. Âdem’in tragedyası bu nedenle diğer tüm tragedyalar gibi, doğal hukukun dışavurumunda çözüme kavuşur.

Varolmak kendi başına doğanın dengesini bozmaktır.

Her yeni doğum, intikam alan bir ölümün geri dönüşüne yol açar.

Komedyada kahramanın erotik ve toplumsal yakınlıkları son sahnede bir araya gelir ve birleşir; tragedya genellikle aşkı ve toplumsal yapıyı uzlaştıramaz ve onları çarpışan güçlere dönüştürür

Komedya aileyi bütünleştirmek ve aileyi bir bütün halinde topluma uyumlu bir hale getirmekle daha çok ilgilenir; tragedya daha çok aileyi bölmek ve toplumun geri kalanıyla da zıtlaştırmakla meşguldür.

…komedyanın kadın kahramanı genellikle aksiyonu toparlamaya çakşırken, trajik aksiyonun ana kadın figürü genelde trajik çatışmayı kutuplaştırmama meşguldür.

Tragedyanın evreleri, “kahramansı”dân “ironik”e doğru ilerler, ilk üçü romansın ilk üç evresine, son üç evresiyse ironin son üç evresine karşılık gelir. Tragedyanın ilk evresi, ana karaktere diğer karakterlerin aksine olabilecek en büyük itibarın verildiği evredir,

İtibarın kaynakları cesaret ve masumiyettir

Bu evre, romanstaki, kahramanın doğum mitine karşılık gelir,

…masumiyet tragedyası genellikle genç insanları konu edinir. Yalnızca Iphigenia ya da Jephthah’ın kızının, Romeo ve Juliet’in hikâyeleri gibi

(Üçüncü evre) ikinci evre genellikle olgunlaşma beklentisiyle sona erdiği için, bu son daha önceki trajik ya da kahramansı bir aksiyonun neticesi olarak karşımıza çıkar. / s. 257

Tragedyada ironik perspektife, karakterlere seyircinin sahip olduğundan daha az özgürlük verilmesiyle ulaşılır. 

KIŞ MYTHOS'U: İRONİ VE HİCİV

İroni ve hiciv arasındaki başlıca fark, hicvin kavgacı bir ironi olmasıdır: Onun ahlaki normları görece bellidir, grotesk ve absürdün ölçüldüğü standartlara, karşı standartlar getirir. Düpedüz hakaret ya da isim takma (“dalaşma”), az ironili hicivdir

…iki şey hiciv için olmazsa olmazdır / hazırcevaplılık ve mizah, diğeriyse bir saldın nesnesi

Hicvin içeriğinin büyük bir kısmı ulusal düşmanlıklar, züppelik, önyargı ve çok çabuk sönen kişisel kırgınlıklara dayanır.

Hiciv yazan yaygın olarak yüksek bir ahlaki çizgiyi baz alır.

…hiciv yazarı, toplumun çeşitli amazonlarına engel teşkil etsin diye sade, sağduyulu ve konvansiyonel bir inşam işe katar.

Komedyanın ikinci evresine karşılık gelen en basit biçim, bir kahramanın kendi toplumunu dönüştürmeyip, daha uyumlu bir topluma kaçtığı kaçış komedyasıdır. Bunun hicivdeki karşılığı da pikaresk romandır,

DÖRDÜNCÜ DENEME

Retorik Eleştiri: Tür Teorisi

Frye'a göre dört ana tür var: Dramalar, Epos, Şarkı sözleri, Son olarak kurgular, buna tüm modern romanlar da dahildir.

Bu bölümde Frye şu üç unsuru araştırıyor:

melos - edebiyatın tonal, müzikal yönüyle ilgili unsur

lexis - müzikal ve görsel yönler arasında bir yerde bulunan yazılı kelime. Sözel unsurlar söz konusu ise söylemin biçimi, mesela diksiyondur vurgulanan. Görsel unsurlar söz konusu ise imge/imgelemdir vurgulanan.

opsis - edebiyatın görsel yönleriyle ilgili unsur

Mitos eylemin sözel taklidiyken, dianoia düşüncenin sözlü taklididir (ethos bu ikisinden oluşur),

melos ve opsis (lexis ikisinden oluşur)

Toplumsal eylem ve olay dünyasının... kulakla özellikle güçlü bir ilişkisi var... Bireysel düşünce ve fikir dünyasının da gözle buna uygun olarak yakın bir bağlantısı var…

epos - Yazar doğrudan izleyiciyle konuşur (örn. hikaye anlatımı, resmi konuşma).

kurgu - Yazar ve izleyici birbirinden gizlenir (örneğin çoğu romanda).

drama - Yazar izleyiciden gizlenir; Hedef kitle içeriği doğrudan deneyimler.

şarkı sözü - İzleyici yazardan "gizlenmiştir"; yani konuşmacı dinleyiciler tarafından "kulak misafiri olur".

Notlar:

GİRİŞ

Aristoteles şiirin altı öğesi olduğundan söz eder, bunlardan üçünü -mythos, ethos ve dianoia- değerlendirdik. Diğer üçü, yani melos, lexis ve opsis (gösteri), işte bu şemanın ikinci boyutuyla ilgilidir. Sözel bir yapı olarak değerlendirilen edebiyat, diğer iki öğeyi birleştiren bir lexis sunar: Müziğe benzeyen ya da onunla bağlantılı olduğu söylenebilecek melos ve görsel sanatlarla benzer bir bağlantıya sahip opsis’ten oluşanbir birleşimi. Lexis sözcüğünü, kulağın yakaladığı seslerin anlatı silsilesi olarak düşündüğümüzde “söyleyiş”; zihinsel bir “görme” eylemi sayesinde kavranan anlamın anlık örüntüsünün biçim kazanması olarak düşündüğümüzdeyse “imge” olarak tercüme edebiliriz. / s. 280

Retorik başından beri iki anlama sahip olagelmiştir: Süslü konuşma ve ikna edici konuşma.

ta epe / Yunanca: Konuşulan şeyler / Epik / Epos

YİNELEMENİN RİTMİ: EPOS

Dört vurgulu mısra İngiliz dilinin yapısının ayrılmaz bir parçası gibi görünmektedir. Daha erken dönem şiirinin en geçerli ritmi budur, Orta İngilizce’de çerçevesi aliterasyondan kafiyeye dönüşmüş olsa da; tüm dönemlerin en popüler manzum eserlerinin ortak, çoğu baladın ve ninni kafiyelerinin de ritmidir. Baladda, sekiz-altı-sekiz-altı düzenine sahip kıtalar, dört vurgulu mısralardan oluşurlar ve diğer her mısranın sonunda da bir “es” bulunur.

SÜREKLİLİĞİN RİTMİ: NESİR

Retoriğin iki amacı / Süsleme ve ikna.

YERİNDELİĞÎN (DECORUM) RİTMİ: DRAMA

Üslup kavramı, her yazarın kendi el yazısı ve imgelemi kadar ayırt edici, belli sesli ve sessiz harflerin kullanımından iki arketiple mi, yoksa üç arketiple mi meşgul olduğuna uzanan özgün bir ritme sahip olduğu düşüncesine dayanır.

Üslubun altın çağı / geç Viktorya dönemi

Drama, diyalogun ya da konuşmanın bir mimesis’idir

Dramada: Melos asıl ezgidir, opsis de gözle görülebilir sahneleme ve kostümdür.

ÇAĞRIŞIMIN RİTMİ: LİRİK

Mit ve romans kendini öncelikle epos"ta ifade eder, üstmimetikte yeni bir ulusal bilincin yükselmesi ve dindışı retorikteki artış, yerleşik tiyatronun dramasını öne çıkarır.

Beethoven ona ulaşmak için her türlü melodik silsileyi denemeden önce belli bir kalıpta ritmi yakalamayı arzu eder. Benzer bir evrim çocuklarda da görülebilir; onlar da ritmik abuklamayla başlar, sözcükleri tam söylemeyi zaman içinde başarırlar. Bu süreç dansa yakın bir fiziksel titreşimin ritme karşılık geldiği ninni kafiyelerinde, yüksekokul yeminlerinde, işçi şarkılarında vs. görülebilir ve tüm bunlar çoğunlukla pek de anlamlı değildirler.

Ritmin anlam karşısındaki bu bariz önceliği popüler şiirin sıradan bir özelliğidir… / s. 316

Lirik, tüm çağlarda kulağa hitap ederken; kurmaca ve matbaanın gelişmesiyle, kulağa göz üzerinden hitap etme eğiliminin arttığının elbette ayırdına varıyoruz.

Melos’un kökeni charm’dır [cezb], yani etki altına alınmadır

Charm / şarkı anlamına gelen carmen sözcüğünden geldi…

Bilmece anlam tecrübesinin bir nesnesini kullanarak, onunla ilişkili zihinsel bir etkinliği uyarır.

DRAMANIN ÖZGÜL BİÇİMLERİ

Müzik ve sahneleme önem kazandıkça, ideal komedya gösterişli dramanın sınır

çizgisini geçer ve masque’a dönüşür.

Komedya ironiden ne kadar uzaklaşırsa, mizahın toplumsal gücü de o denli azalır.

Masque’ın ana teması tanrılar, periler ve erdemlerin kişileştirilmelerini içerir.

İdeal masque, seyircisini, onun oyunun asli üyesi olduğuna işaret ederek bireyleştirir

ÖZGÜL TEMATÎK BİÇİMLER (LİRİK VE EPOS)

Drama dışsal

Lirik içsel bir ses ve imgelem mimesis'i…

Trajik ironi / melankoli şiiri

Açık bilinç şiiri / Eliot’ın kuartetleri ve Rilke’nin Duino ağıtlarıdır.

ÖZGÜL SÜREKLİ BİÇİMLER (NESİR KURMACA)

Roman ve romans arasındaki fark, karakterizasyon kavramında yatmaktadır. Romans yazarı genişleyip psikolojik arketiplere dönüşecek stilize figürlerle “gerçek insan” yaratma girişiminde bulunmaz. Jung’un libido, anima ve gölge kavramlarının sırasıyla erkek kahramana, kadın kahramana ve kötü karaktere yansıtılmasıyla romansta karşılaşıyoruz.

Roman dışadönük ve kişisel olmak eğilimindedir, onun ilgi duyduğu başlıca konu insanın kişiliğidir

ÖZGÜL ANSİKLOPEDİK BİÇİMLER

İlyada'yı methetmek için sayabileceğimiz gerekçeleri bir kitapta toplamaya kalksak, ortaya eserin kendisinden daha kaim bir kitap çıkardı ama bizi ilgilendiren asıl gerekçe, temasının menis, yani bir gazap şarkısı olmasıdır.

…düşüş… trajiktir, komik değildir.

EDEBİYAT DIŞI NESRİN RETORİĞİ

…felsefi stilin zorluğunun büyük ölçüde retorikle ilgili sebeplerden, aklı duygudan arındırmanın zorunlu olduğu hissinden kaynaklandığını gözlemleyebiliyoruz.

Edatların çoğu uzamsal metaforlardır,

Din, İncil dışındaki hiçbir şiire teolojik önermelerin otoritesini vermez

Felsefede gerçekliğin başrahibi muhakeme

Sözcüklerden meydana gelen hiçbir şey sözcüklerin doğasının ve ahvalinin ötesine geçemez; diğer yandan ratio’nun doğası ve ahvali de -ratio bir sözcük olduğuna göre- oratio’nun sınırları içinde kalmaktadır.

Ratio: Mantık

Oratio: Söylev

Deneysel Bir Sonuç

Bu kitapta, çoğu çağdaş uzmanlarca halihazırda kullanılmakta olan bir grup eleştirel tekniği ele aldık. Arketipik ya da mitik eleştiri, estetik biçim eleştirisi, tarihsel eleştiri, Ortaçağ’ın dört aşamalı eleştirisi ve İncil eleştirilerinin, eleştirinin kapsamlı bir yaklaşımı içinde tam olarak nerede durduklarını göstermeye çalıştık.

…bir şeyin sanat eseri “olup olmadığı” sorusu,

Bu bir konvansiyondur, toplumsal kabuldür

Anamnesis / ya da / tekerrür

Matematik ve edebiyat

Kavramlar Sözlüğü

Alazon: Kurmacanın başkalarını ya da kendini kandıran karakteri

Altmimetik: Çoğu komedya ve gerçekçi kurmaca eserde olduğu gibi, karakterlerin bizimle aynı seviyede eylem gücü sergilediği edebiyat kipidir.

Epifani Noktası [Point of Epiphany]: Eşzamanlı olarak hem vahyi bir dünyayı hem de doğanın döngüsel düzenini, bazen de yalnızca İkincisini temsil eden arketip. Bunun genel sembolleri merdivenler, dağlar, deniz fenerleri, adalar ve kulelerdir.

İronik [Ironic ]: Karakterlerin okurda ya da izleyicide normal seviyede olduğu varsayılan eylem gücünden daha az seviyedeki bir eylem gücünü sergilediği ya da şairin tavrının nesnel bağımsızlık taşıdığı edebiyat kipidir.

İtiraf [Confession]: Nesir kurmacanın bir biçimi olarak değerlendirilen otobiyografi ya da o kalıba dökülmüş nesir kurmaca.

Lexis: Edebiyat eserinin "Söyleyiş” ve “İmgelem” terimlerinin alışıldık anlamlarım da kapsayan sözel “doku”su ya da retorik boyutu.

Melos: Ritim, hareket ve sözlerin sesi, edebiyatın müzikle benzeşen ve sıklıkla müzikle arasındaki gerçek ilişkiyi gösteren yönü.

Metafor [ Metaphor ]: İki sembol arasındaki ilişki: Semboller yan yana olabilirler (lafzi metafor), benzerlik ya da yakınlığın retorik bir ifadesi olabilirler (betimsel metafor), dört terim arasındaki bir benzeşmenin nispetini gösterebilirler (şekli metafor), bir bireyin ait olduğu sınıfla özdeşleşmesini gösterebilirler (somut evrensel ya da arketipik metafor), varsayımsal bir özdeşliğin ifadesi olabilirler (anagojik metafor).

Monad: Kişinin tüm edebi tecrübesinin merkezi olma yönüyle sembol.

Opsis: Dramanın gösterişli ve gözle görülür boyutu; edebiyatın ideal olarak görünür olan ve görsel boyutu.

Romans [ Romance ]: öncelikle ideal bir dünyayı ele alan edebiyatın mythos’u.

Vahyi [ Apocalyptic ]: Kurmaca edebiyattaki “mit’e karşılık gelen tematik terim

 

Anatomy of Criticism

Four Essays

Türkçeleştiren: Hande Koçak

Ayrıntı Yayınları, 2000