11 Mayıs 2024 Cumartesi

Northrop Frye - Eleştirinin Anatomisi

Northrop Frye - Eleştirinin Anatomisi


 

1957 tarihli bu eser arketiplerin, sembolizmin, retoriğin izini sürerek, bir sözel evren tasarımını, bu evrenin işleyiş prensiplerini ve bir anlamda da kiplerin, biçimlerin gramerini ifşa etmeyi amaçladı.

 

Edebiyat eleştirisi, Frye’ın da söylediği gibi, “söze dair” konuşur

Eleştirinin Anatomisi Batı edebiyatım, Batı kültürünü merkeze alan bir kitaptır.

 

Çeviride, anlamı aktarmanın en önemli yöntemlerinden biri de anahtar bir kelimeyi çevrilmemiş bırakmaktır. Bunun amacı okurun orijinal dildeki metnin bağlama dayalı çağrışımlarını kendi başına çekip çıkarmasını sağlamaktır.

 

…edebiyatı öğrenmek diye bir şey yoktur.

 

Frye, talihsiz bir pasajında tüm modem eleştirmenler içinde dehaya sahip tek eleştirmenin kendisi olduğunu söylüyor.

 

Frye, 1940’lar ve 1950’lerde / biçimci eleştiri okullarına başkaldırmakla işe başladı

Tartışmalı Bir Giriş

Belli ideolojilerin güdümündeki eleştiri, edebiyat eleştirisi açısından negatif bir aşama. İdeolojiler eserleri yüceltebilir, aşağılayabilir.

Estetik beğeni, kişisel deneyim ile eleştiri arasında ayrım yapıyor. Kişisel beğeni, iktidar tarafından maniple edilebilir. Bu durum edebiyat eleştirisi açısından negatif bir aşama.

Frye’e göre edebiyat eleştirisi edebiyat eserlerinin sistematik bir incelemesi olmalıdır.

Bu nasıl mümkün olabilir, eleştirinin bir bilim olarak düşünülmeyle…

 

 

Shakespeare ve Keats’in günümüzde sahip olduğu popülerlik her ne ise, eşit olarak, eleştirinin yaptığı tanıtımın bir sonucudur.

 

Eleştiri olmadan yaşamım sürdürmek isteyen ve ne istediğini ya da neyden hoşlandığım bildiğini ileri süren bir toplum, sanatı vahşileştirir ve kendi kültürel hafızasını kaybeder. / s. 30

 

Hakiki bir poetika geliştirebilmenin ilk adımı; anlamsız eleştirinin ne olduğunun faikında olmak ve ondan kurtulmaktır

 

İki tür değer yargısı vardır: Karşılaştırmalı ve pozitif. Karşılaştırmalı bir değer sistemi üzerine kurulu olan eleştiri iki bölüme ayrılır, sanat eseri bu bölümlerden birinde ürün, diğerinde ise mülk olarak değerlendirilir. İlki sanat eserini birincil olarak onu yazan kişiyle ilişkilendiren biyografik eleştiriyi geliştirir. Yönelimli eleştiri [tropical criticism] olarak adlandırabileceğimiz diğeri ise birincil olarak çağdaş okurla ilgilenir. / s. 48

 BİRİNCİ DENEME

Tarihsel Eleştiri: Kipler Teorisi

Edebiyat eleştirisi için gerekli olan sistemin temelinde Aristoteles var. Frye sistemine Poetika ile başlıyor.

Frye trajik, komik ve tematik edebiyat çalışmalarını her biri belirli bir edebi dönemle tanımlanan beş "kip”e ayırır.

Kip: bir edebiyat eserinde karakterlerin sahip olduğu eylem gücünü ifade ediyor.

…kahramanın diğer insanlara ve kahramanın çevresine göre nasıl tasvir edildiği…

Frye, Klasik uygarlıkların tarihsel olarak bu tarzların gelişimi yoluyla ilerlediğini öne sürüyor.

 

Trajedi, kahramanın toplumdan ayrılmasıyla ilgilidir.

Efsanevi trajedi tanrıların ölümüyle ilgilidir.

Romantik trajedi, kahramanların ölümüyle ilgilidir.

Yüksek mimetik trajedi, soylu bir insanın ölümüyle ilgilidir.

Düşük mimetik trajedi, sıradan bir insanın ölümüyle ilgilidir.

İronik mod/biçim zayıf veya acınası bir kahramanın ölümüyle ilgilidir.

 

Komedi toplumun entegrasyonuyla ilgilidir.

Efsanevi komedi tanrılar toplumuna kabul edilmeyle ilgilidir.

Romantik komedi, kahramanın idealleştirilmiş veya basitleştirilmiş bir doğa biçimiyle bütünleşmesini konu edinir.

Yüksek mimetik komedi kaba kuvvetle kendi çevresini inşa eden kahramanı konu edinir.

Düşük mimetik komedi sıradan kahramanın kendini gerçekleştirme sürecini konu edinir.

İronik komedi, toplumu hicveden, kahramanın acı çektiği eserler örnek olabilir bu türe ve ayrıca polisiye kurgular, ironik hiciv örnekleridir.

 

Tematik edebiyatta içerik olay örgüsünden daha önemlidir.

Efsanevi tarzda ilhamın ilahi olduğu düşüncesi hakim.

Romantikte tanrılar gökyüzüne çekilmiştir.

Yüksek mimetik tarzdaki eserler içerisinden ulusal destanlar çıkar.

Düşük mimetikte tematik anlatım bireyciliğe ve romantizme yönelir.

İronik tarzdaki eserler sistem karşıtı, modernite karşıtı tutumlarıyla dikkat çeker.

 

Notlar:

Aristoteles Poetika’nın ikinci bölümünde kurmaca eserlerdeki karakterlerin ahlaki durumunu mevzubahis eder.

Frye kurmacayı kahramanın eylem gücü bakımından kategorize ediyor:

1 - Kahraman diğer insanlardan daha üstünse o bir ilahi varlıktır ve bu da anlatıyı mit yapar.

2 - Eğer diğer insanlar ve çevresine kıyasla, derece bakımından üstünse; kahraman tipik bir romans kahramanıdır. Efsane, masal ve halk anlatıları bu türe örnekler verir.

3 - insanlara kıyasla derece bakımından üstünken kendi doğal çevresine kıyasla herhangi bir üstünlüğü yoksa; kahraman bir liderdir. Bu, çoğunlukla epik ve tragedyanın, üstmimetik kipin kahramanıdır

4 - insanlara ya da çevresine üstün değilse; kahraman bizden biridir. …komedyanın ve gerçekçi kurmacanın karakteridir…

5 - Eğer güç ya da zekâ bakımından bizden daha aşağı seviyedeyse kahraman ironik kipe aittir.

 

Erken Ortaçağ döneminde edebiyat mitlere sıkıca bağlıdır.

 

Romans, iki temel biçime ayrılır: Yiğitlik ve şövalyelikle uğraşan dünyevi biçim ile azizlerin efsanelerine adanmış dini biçim.

Üstmimetik kip, Rönesans’ın prens ve saraylı kültü tarafından önplana geçirilene dek, edebiyata romans kurmacası yön vermiştir.

Son yüzyıl süresince, en ciddi kurmaca, giderek konik kipe doğru meyletmeye başlamıştır.

 

Doğu kurmacası, bildiğim kadarıyla, mitik ve romantik formüllerden çok da öteye gidememiştir.

Trajik Kurmaca Kipleri

Trajik hikâyeler, ilahi varlıkları kullandıklarında, Dionysoscu olarak adlandırılabilirler. Bu hikâyeler, ölen tanrıların, hikâyeleridir,

 

Tragedya / liderin düşüşünü anlatan bir kurmacadır (Lider düşmelidir; çünkü bu onun toplumdan yalıtılmasının tek yoludur)

 

Altmimetik tragedyadaki acıma ve korku, ne arındırılmıştır ne de zevklere yedirilmiştir.

Altmimetik ya da yerli tragedya için en doğru sözcük, muhtemelen, pathostur

pathos’un asıl figürü genellikle ya bir kadın ya da bir çocuktur

Tragedya tüm kahraman kadrosunu katledebilir; ancak pathos genellikle tek bir karaktere odaklanmıştır.

Pathos’un ana fikri, bizimle aynı konumdaki bir bireyin, ait olmaya çalıştığı bir sosyal gruptan dışlanmasıdır.

 

…ironi terimi, insanın olduğundan daha küçük görünmesine dair bir tekniğe işaret eder

İronik kurmaca yazarı, / Sokrates gibi hiçbir şey bilmiyormuş, hatta ironik olduğunu bile bilmiyormuş gibi davranır.

trajik ironinin temel prensibi şudur: Kahramanın başına gelen sıra dışı ne varsa, nedensel olarak onun karakter çizgisinin dışında olmalıdır.

Komik Kurmaca Kipleri

Komedyanın konusu, genellikle toplumun bütünleşmesidir

Tematik Kipler

Aristoteles, şiir sanatının altı boyutunu sıralar: ezgi, söyleyiş ve temsil

Diğer üçüyse mythos ya da hikâye; ethos ve dianoia ya da “düşünce”

Dianoianın en doğru çevirisi belki de "tema” olacaktır

her edebiyat eserinin hem bir kurgusal boyutu, hem de bir tematik boyutu vardır ve hangisinin daha önemli olduğu sorusunun yanıtı sıklıkla bir görüş meselesidir ya da yorumun vurgusuna kalmıştır.

Bir kurmaca eser, tematik olarak yazılmış ya da yorumlanmışsa, bir alegoriye ya da tasvirci bir öykünceye dönüşür.

Aristoteles için, şiir bir techne ya da estetik yapıttır

merkezi kavramı catharsis'tic.

Catharsis izleyicinin kopması demektir

Estetik bir kavrayışın olduğu yerde, duygusal ve entelektüel kopuş vardır.

İKİNCİ DENEME

Etik Eleştiri: Sembol Teorisi

İlk bölümde 3 temel kip açıklandı; trajik, komik ve tematik.

Şimdiki bölümde sembolizmin beş kategorisini/evresini anlatıyor.

 

Sembolik aşamalar:

Değişmez/açıklayıcı (motifler ve işaretler)

Resim (resim / sık tekrarlanan görüntüler…)

Efsanevi (sembolün arketip olarak ele alınması)

Anagojik (sembol burada monad durumundadır)

 

…sembol, metnin dışında, dünyayı tanımlayan bir şeye gönderme yapar. Bir görüntüde sembol dış dünyaya gönderme yapmakla kalmaz, aynı zamanda belirli duyguları da çağrıştırır. Bir arketipte, bir görüntü birden fazla edebiyat eserinde tekrarlanır. Son olarak, bir monadda bir sembol, insan doğası gibi evrensel bir şeye gönderme yapar.

Notlar:

Ne zaman bir şey okusak, ilgimizin aynı anda iki yöne doğru hareket ettiğini görürüz. İlk yön dışa doğrudur

bellek kayıtlarımıza atıfla okumanın dışına çıkmaya çalışırız.

diğer yön ise içe doğrudur

diskörsiv yazın ve didaktik yazın / bu iki veçheye örnek olabilir.

Şaire lisanslı bir yalancı olarak geleneksel ününü kazandıran, gerçekleri göz ardı etmek konusunda sahip olduğu eşsiz ayrıcalıktan ileri gelir ve bu durum, edebi yapıları adlandırmak için kullanılan , “mesel”, “kurmaca”, “mit” vs. gibi isimlerin de, Norveççe’de hem yalancı hem de şair anlamına gelen digter sözcüğü gibi, ikincil anlamının neden “uydurma” olduğunu açıklar. / s. 103

 

“Konu” ya da “hikâye” sözcüğünü, olaylar silsilesi, anlamında kullanabiliriz ve hikâyenin (story) tarihle (history) olan bağlantısı bu sözcüğün etimolojisine kazınmıştır.

Biçimsel Evre: İmge Olarak Sembol

Şiirsel anlatımın temeli, metafordur ve saf alegorinin temeli de karmaşık metafordur.

Mitik Evre: Arketip Olarak Sembol

Biçimsel evrenin temel ilkesi, şiirin doğanın taklidi olduğudur 

(Eliot) iyi bir şair taklit etmektense çalar

Sembolizmin her evresi, anlatıya ve onun anlamına yönelik ayrı bir yaklaşıma sahiptir. Lafzi evrede anlatı, anlamlı seslerin bir akışıdır ve anlam muğlak, karmaşık bir sözel örüntüdür. Betimleyici evrede, anlatı gerçek olayların bir taklididir ve anlam, gerçek nesnelerin ve önermelerin bir taklididir. Biçimsel evrede, şiir, emsal ve öğreti arasında varolur.

The Golden Bough, edebiyat eleştirisinin bakış açısından, saf dramanın törensel içeriğine dair bir denemedir. Bu, şu anlama gelir: Eser, kronolojik olarak değil, mantıksal açıdan dramanın yapısal ve türe dair ilkelerinin türetildiği arketipik bir töreni yeniden kurmaktadır. Böyle bir törenin tarihte gerçekten varolup varolmadığı, edebiyat deştirmeni açısından önemli değildir.

Güzellik arayışı, hakikat ya da iyilik arayışından daha tehlikeli bir lakırtıdır, çünkü egoyu daha güçlü bir şekilde baştan çıkarır.

…her kasıtlı güzelleştirme girişimi, kendi içinde, yaratıcı enerjiyi yalnızca güçsüzleştirir.

Anagojik Evre: Monat Olarak Sembol

İnsanın arzusu sonsuzdur

Mülk sonsuzdur ve insanın kendisi sonsuzdur.

…şiir tüm edebiyatın mikrokozmosu olarak belirir

Anagojik olarak o sembol demek ki monattır, tüm sembollerin dianoia için Logos ve mythos için yaratıcı eylemin tamamına karşılık gelen tek bir sonsuz ve ölümsüz sözlü sembolde birleşmesi

Anagojik eleştiri, genellikle dinle doğrudan ilişki içindedir

…bir metafor kullandığımızda, Anın B olduğunu ileri sürmüyoruz; “aslında” Anın bazı açılarından B ile karşılaştırılabilir olduğunu söylüyoruz; bir şiirin betimsel ya da açıklanmış anlamının özünü bulup çıkardığımızda da durum benzerdir.

Dante’nin Cennetindeki gül ve Yeats’in erken dönem lirik şiirlerindeki gül farklı şeylerle tanımlanırlar ama her ikisi de tüm şiirsel gülleri simgeler,

Bütüncül Söz kavramı, sözcüklerin düzenine benzer bir şeyin olmadığı ve onu inceleyen eleştirinin, onu bütünsel bir anlam kılabileceği varsayımıdır.

ÜÇÜNCÜ DENEME

Arketipik Eleştiri: Mit Teorisi

Bu bölüm sembol gruplarından oluşan mitler hakkındadır.

Sembol kavramı etrafında ilk iki bölümde katedilen mesafe bu bölümde bir varış noktasına ulaşıyor. Bütün çeşitliliği içinde edebiyat esasen ilkel imgelerin, mitosların nihayet arketiplerin yeniden ve yeniden anlatılmasıdır. Değişen döngüleri içerisinde arketiplerin ilerleyiş vizyonunu keşfetmek de edebiyat eleştirisinin amacı oluyor.

Mitler genel olarak iyi ve kötünün çatışmasında temsil edilir. Mitleri gruplamaya çalışırken içerdiklerin imgelere göre tasnif ediyor: Tanrı, insan, hayvan, bitki, maden, su… Görüldüğü gibi bu bir tür varlık zinciri.

Bu kategoriyi yaparken yinelenen görüntülere dört mevsime benzetiyor ve mitleri dört mevsime göre tasnif ediyor: Komedi (ilkbahar), romantizm (yaz), trajedi (sonbahar) ve hiciv (kış). Mevsimlerle temsil edilen bu mitoslar, doğumdan ölüme ve yeniden doğuşa kadar belli bir düzen içinde hareket ederler.

Notlar:

Bu kitapta edebi anlatımın birkaç dilbilgisel ilkesini ve onun tonalite, basit ve bileşik ritim, kanonik taklit ve benzeri müzikal öğelere karşılık gelen öğelerini ana batlarıyla ortaya koymak çabası içindeyiz. / s. 163

Mitik kip -karakterin en büyük eylem gücüne sahip olduğu tanrılarla ilgili hikâyeler- edebi kipler içinde en soyut ve konvansiyonel olanıdır,

…giriş ve sonuç bölümleri arasında simetrik bir ilişki yaratma eğilimi, edebi tasarımın doğal bir parçasıdır (Kehanetle açılan anlatı, kadere karşı kahramanların mücadelesi ve nihayet kaçınılmaz son trajik anlatıda çokça karşımıza çıkar),

Anna Karenina’da kitabın başında yer alan demiryolu işçisinin ölümü, Anna tarafından kendisiyle ilgili bir alamet olarak kabul edilir.

…edebiyatta, mitlerin arketip sembolleri üç biçimde düzenlenir: ilkinde, yerdeğişimine uğratılmamış mit vardır; genellikle tanrılar ve şeytanlarla ilgilidir ve bütünsel bir metaforik özdeşleşmenin biri arzu edilir. Diğeri, arzu edilmez olan; birbirine zıt iki dünyayla şekillenir.

Üçüncüsündeyse, hikâyenin biçiminden ziyade içerik ve temsile vurgu yapan “realizm” eğilimi vardır. îronik edebiyat, realizmle başlar ve mite doğru ilerler,

ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (l): VAHYİ İMGELEM

Büyük Varlık Çemberi’ne göre ilerleyelim

İlahi dünya = tanrılar topluluğu = Tek Tann

Beşeri dünya = insanlar topluluğu = Tek İnsan

Hayvan dünyası = ağıl = Tek Kuzu

Bitki dünyası = bahçe ya da park = Tek Ağaç (Hayat Ağacı)

Maden dünyası = şehir = Tek Bina, Mabet, Taş

“İsa” bir kavram olarak, özdeşlikteki tüm bu kategorileri birleştirmektedir: İsa hem bir Tanrı hem de bir İnsan’dır, Tann’nın Kuzusudur, hayat ağacıdır, dallarını meydana getirdiğimiz filizdir, yapı ustalarının reddettiği taştır ve onun yükselen bedeni yeniden inşa edilmiş mabettir.

…su, geleneksel olarak insan yaşamının temelindeki bir varoluş gerçekliğine, kaos haline ya da olağan ölümü izleyen, çözünmeye ya da inorganik olana indirgenmeye aittir.

ARKETÎPİK ANLAM TEORİSİ (2): ŞEYTANİ İMGELEM

Vahyi sembolizmin tam karşısında, arzunun tamamen reddettiği bir dünyanın temsili vardır: Kâbusun, günah keçisinin, esaretin, acının ve kafa karışıldığının dünyası

…vahyi imgelem, dini cennetle nasıl yakından ilişkiliyse, vahyi imgelemin diyalektik karşıtı da Dante’nin Cehennem'i gibi varoluşsal bir cehennemle ya da son ikisinin isimlerinden de anlaşılacağı üzere 1984, No Exit, Darkness at Noorida olduğu gibi insanın dünya üzerinde yarattığı cehennemle yakından ilgilidir. Dolayısıyla, şeytani imgelemin temel temalarından biri parodidir

ARKETİPİK ANLAM TEORİSİ (3): ANALOJİK İMGELEM

MYTHOS TEORİSİ: GİRİŞ

1. İlahi dünyada, asıl süreç ya da hareket, ölüm ve yeniden doğuştur ya da bir tanrının ortadan kayboluşu ve geri dönüşü ya da enkarne olması ve geri çekilmesidir. Bu ilahi eylem, genellikle doğanın bir ya da daha çok döngüsel süreciyle özdeşleştirilir ya da ilişkilendirilir.

2. Göksel varlıkların ateş-dünyası bize üç önemli döngüsel ritmi sunar. En bariz olanı, güneş-tanrının gökyüzündeki günlük seyahatidir

Bunu karanlık yeraltı dünyasına açılan gizemli bir kapı izler

Güneş yılının gündönümü döngüsü / Bu edebiyatta daha çok karanlık güçlerin tehdidi altındaki yeni doğmuş bir aydınlık temasına vurgu yapılır.

Ay döngüsü -tarih öncesindeki rolü her neyse- tarihin başlangıcından sonraki Batı şiiri için çok daha az önemli olmuştur.

3. Beşeri dünya, tinsel ve hayvani dünya arasındaki bir orta yoldur ve döngüsel ritimlerinde bu ikiliği yansıtır.

İnsan ritmi, güneş ritminin tam tersidir: Devasa bir libido güneş uyurken uyanır ve gün ışığı genellikle arzunun karanlığım taşır.

4. Yaşamda olduğu gibi, edebiyatta da, nihai bir nuncdimittise (azat olmak)  ulaşmak için huzurla tam bir ömür yaşayan evcilleştirilmiş bir hayvan bulmak nadiren mümkündür.

Odysseus’un köpeği gibi istisnalar, nostos temasına ve döngüsel hareketin kusursuz yoldaşı temasına özgüdür.

5. Bitki dünyası / mevsimlerin yıllık döngüsünü sunar.

6. …medeni yaşam genellikle, büyüme, yetişkinlik, çöküş, ölüm ve başka bir birey suretinde yeniden doğuşun organik döngüsüne benzer.

Geçmişin altın çağı ve kahramanlık çağı, gelecekteki binyıl, toplumsal ilişkilerdeki kader çarkı, ubi sunt ağıtı, harabeler üzerine derin düşünme, kayıp pastoral sadeliğin nostaljisi, bir imparatorluğun çöküşünün verdiği esef ya da kıvanç temaları hep buraya aittir.

7. Su-sembolizminin de kendi döngüsü vardır

Bu döngüsel semboller genellikle dört ana evreye ayrılır: Yılın dört mevsiminin model teşkil ettiği gönün dört parçası (sabah, öğle, akşam, gece), su döngüsünün dört yönü (yağmur, pınar, nehir, deniz ya da kar), yaşamın dört dönemi (gençlik, yetişkinlik, yaşlılık ve ölüm) ve benzerleri.

İLKBAHAR MYTHOSU: KOMEDYA

…komedyanın hareketi genellikle belli bir toplumdan başka tülden bir topluma doğru bir harekettir.

Kahramanın arzusunun önüne çıkan engeller, sonrasında komedyanın aksiyonunu ve onların üstesinden gelme, komik çözülümü meydana getirir.

Komedyanın biçimini geliştirmenin iki yolu vardır: Biri asıl dikkati gelişimi engelleyen karakterlerin üzerine çekmektir, diğeriyse keşif ve uzlaşma sahnelerini ötelemektir.

Komedya genellikle mutlu bir sonra doğru hareket eder ve seyircinin mutlu bir sona verdiği normal yanıt “Olması gereken buydu”dur -ki bu ahlaki bir yargı gibi gelir kulağa. Bu nedenle, dar anlamda ahlaki olmasa da toplumsaldır.

Komedyadaki karakterizasyon

alazonlar ya da sahtekârlar, eironlar ya da kendini küçümseyenler ve soytarılar (bomolochoi)

Cimriyi bir dördüncü karakter olarak kabul edebiliriz ve böylece birbirine zıt iki çift elde etmiş oluruz. Eiron ve alazon çekişmesi komik aksiyonun temelini oluştururken, soytarı ve cimri de komik kipi kutuplaştırır.

Komedyanın engeller çıkaran mizahi karakterleri neredeyse her zaman sahtekârdır; özellikleri ikiyüzlü olmaları değil, kendilerini bilmemeleridir.

Komedyanın ilk ve en ironik evresi, doğal olarak, mizahi bir toplumun zafer kazandığı ve alt edilmez olduğu komedyadır.

Komedyanın ikinci evresi, en basit haliyle, kahramanın mizahi bir toplumu dönüştürmediği, ondan sadece uzaklaştığı, kaçtığı, onun yapışım eskiden ne ise o şekilde bıraktığı bir komedyadır.

Komedyanın üçüncü evresi, / başka bir mizahın, genç bir adamın arzularına boyun eğdiği normal evredir.

Komedyanın dördüncü evresiyle tecrübenin dünyasından çıkıp masumiyetin ve romansın ideal dünyasına geçmeye başlıyoruz.

Komedyanın beşinci evresinde, öngördüğümüz temaların bazılarında, her zaman daha romantik, daha az ütopik ve daha fazla pastoral, daha az neşeli ve daha endişeli bir dünyaya gireriz. Bu dünyada komik son, olay örgüsünün ulaştığı bir nokta olmaktan çok, seyircinin bakış açısına göre şekillenir.

Komedyanın bu beş evresi, kurtarılmış bir toplumun yaşam dönemlerinin bir silsilesi olarak görülebilir. Saf ironik komedya bu toplumun çocukluk evresinde sergilenir; değişmesi gereken eski toplum tarafından sıkıca kundağa sarılmış ve boğulmuştur. Hayalperest komedya ise onun ergenlik evresini, kendisini dünyaya kabul ettirmenin yolları konusunda hâlâ çok cahil bir vaziyette sergiler. Üçüncü evrede, olgunluk ve zaferler gelir; dördüncüde zaten yeterince olgunlaşmış ve oturmuştur. Beşincide, başlangıçtan beri orada bulunan kurulu, dindar karakterlere giderek daha çok yer açan ve tüm insani tecrübelerden toptan uzaklaşır gibi görünen bir düzenin bir parçasıdır. / s. 219

YAZ MYTHOSU: ROMANS

Tüm edebi biçimler içinde, doyuma ulaştıran düşe en yakın tür romanstır

Romansta olay örgüsünün temel öğesi maceradır,

…dört ana aşaması vardır: Tehlikeli yolculuk aşaması ve başlangıç mahiyetindeki küçük maceralar; can alıcı öneme sahip bir mücadele, genellikle kahramanın ya da düşmanının ya da her ikisinin de ölmesini gerektiren bir tür savaş ve kahramanın yükselişi. Bu üç aşamayı sırasıyla Yunanca terimleri kullanarak, agon ya da anlaşmazlık, pathos ya da ölüm kalım savaşı ve anagnorisis ya da keşif olarak adlandırabiliriz.

Romansın asıl biçimi diyalektiktir: Her şey kahraman ve düşmanı arasındaki çatışmaya odaklanmıştır

Romansta karakterizasyon romansın kendi genel diyalektik yapısını izler…

Romansta da komedyada olduğu gibi, birbirinden ayrılabilen altı evre vardır

İlk evre, kahramanın doğuşu mitidir,

İkinci evre bizi kahramanın masum gençliğine getirir

Üçüncü evre / serüven

Dördüncü evre, mutlu bir toplumun yalnızca son anda belirmek yerine aksiyon boyunca az ya da çok görünür hale geldiği evreye karşılık gelir.

Beşinci evre, komedyanın beşinci evresine karşılık gelir

Altıncı ve penseroso evre, komedyada olduğu gibi romansın da son evresidir. Komedyada bu evre, komik toplumun küçük birimlere ve bireylere ayrılmasını gösterirken, romansta bir hareketin sonunu, hareket halinde olmaktan çok düşünceye dayanan bir serüveni gösterir.

SONBAHAR MYTHOS’U: TRAGEDYA

Tragedya olmasaydı, tüm edebi kurmacalar / duygusal bağlılıkların ifadeleri olarak açıklanabilirdi

Romansta, karakterler hâlâ hayali karakterlerdir, hicivdeyse karikatür olmaya meylederler, komedyada onların eylemleri mutlu son beklentilerini karşılamak üzere saptırılmıştır. İyi bir tragedyada ana karakterler bir düşten azat edilirler, / s. 241

Trajik kahramanlar, kendi insani tabiatlarındaki en üst noktadırlar

…tragedyanın merkezinde kahramanın yalıtılmışlığı vardır,

Tragedyaya dair çoğu teori, tek bir büyük tragedyayı norm olarak alır: Yani, Aristoteles’in teorisi, büyük ölçüde Kral Oedipus üzerine kuruludur, Hegel’in teorisi de Antigone üzerine.

Âdem düşer düşmez, kendi yarattığı hayatına girer; bu hayat, bildiğimiz gibi aynı zamanda doğanın da düzenidir. Âdem’in tragedyası bu nedenle diğer tüm tragedyalar gibi, doğal hukukun dışavurumunda çözüme kavuşur.

Varolmak kendi başına doğanın dengesini bozmaktır.

Her yeni doğum, intikam alan bir ölümün geri dönüşüne yol açar.

Komedyada kahramanın erotik ve toplumsal yakınlıkları son sahnede bir araya gelir ve birleşir; tragedya genellikle aşkı ve toplumsal yapıyı uzlaştıramaz ve onları çarpışan güçlere dönüştürür

Komedya aileyi bütünleştirmek ve aileyi bir bütün halinde topluma uyumlu bir hale getirmekle daha çok ilgilenir; tragedya daha çok aileyi bölmek ve toplumun geri kalanıyla da zıtlaştırmakla meşguldür.

…komedyanın kadın kahramanı genellikle aksiyonu toparlamaya çakşırken, trajik aksiyonun ana kadın figürü genelde trajik çatışmayı kutuplaştırmama meşguldür.

Tragedyanın evreleri, “kahramansı”dân “ironik”e doğru ilerler, ilk üçü romansın ilk üç evresine, son üç evresiyse ironin son üç evresine karşılık gelir. Tragedyanın ilk evresi, ana karaktere diğer karakterlerin aksine olabilecek en büyük itibarın verildiği evredir,

İtibarın kaynakları cesaret ve masumiyettir

Bu evre, romanstaki, kahramanın doğum mitine karşılık gelir,

…masumiyet tragedyası genellikle genç insanları konu edinir. Yalnızca Iphigenia ya da Jephthah’ın kızının, Romeo ve Juliet’in hikâyeleri gibi

(Üçüncü evre) ikinci evre genellikle olgunlaşma beklentisiyle sona erdiği için, bu son daha önceki trajik ya da kahramansı bir aksiyonun neticesi olarak karşımıza çıkar. / s. 257

Tragedyada ironik perspektife, karakterlere seyircinin sahip olduğundan daha az özgürlük verilmesiyle ulaşılır. 

KIŞ MYTHOS'U: İRONİ VE HİCİV

İroni ve hiciv arasındaki başlıca fark, hicvin kavgacı bir ironi olmasıdır: Onun ahlaki normları görece bellidir, grotesk ve absürdün ölçüldüğü standartlara, karşı standartlar getirir. Düpedüz hakaret ya da isim takma (“dalaşma”), az ironili hicivdir

…iki şey hiciv için olmazsa olmazdır / hazırcevaplılık ve mizah, diğeriyse bir saldın nesnesi

Hicvin içeriğinin büyük bir kısmı ulusal düşmanlıklar, züppelik, önyargı ve çok çabuk sönen kişisel kırgınlıklara dayanır.

Hiciv yazan yaygın olarak yüksek bir ahlaki çizgiyi baz alır.

…hiciv yazarı, toplumun çeşitli amazonlarına engel teşkil etsin diye sade, sağduyulu ve konvansiyonel bir inşam işe katar.

Komedyanın ikinci evresine karşılık gelen en basit biçim, bir kahramanın kendi toplumunu dönüştürmeyip, daha uyumlu bir topluma kaçtığı kaçış komedyasıdır. Bunun hicivdeki karşılığı da pikaresk romandır,

DÖRDÜNCÜ DENEME

Retorik Eleştiri: Tür Teorisi

Frye'a göre dört ana tür var: Dramalar, Epos, Şarkı sözleri, Son olarak kurgular, buna tüm modern romanlar da dahildir.

Bu bölümde Frye şu üç unsuru araştırıyor:

melos - edebiyatın tonal, müzikal yönüyle ilgili unsur

lexis - müzikal ve görsel yönler arasında bir yerde bulunan yazılı kelime. Sözel unsurlar söz konusu ise söylemin biçimi, mesela diksiyondur vurgulanan. Görsel unsurlar söz konusu ise imge/imgelemdir vurgulanan.

opsis - edebiyatın görsel yönleriyle ilgili unsur

Mitos eylemin sözel taklidiyken, dianoia düşüncenin sözlü taklididir (ethos bu ikisinden oluşur),

melos ve opsis (lexis ikisinden oluşur)

Toplumsal eylem ve olay dünyasının... kulakla özellikle güçlü bir ilişkisi var... Bireysel düşünce ve fikir dünyasının da gözle buna uygun olarak yakın bir bağlantısı var…

epos - Yazar doğrudan izleyiciyle konuşur (örn. hikaye anlatımı, resmi konuşma).

kurgu - Yazar ve izleyici birbirinden gizlenir (örneğin çoğu romanda).

drama - Yazar izleyiciden gizlenir; Hedef kitle içeriği doğrudan deneyimler.

şarkı sözü - İzleyici yazardan "gizlenmiştir"; yani konuşmacı dinleyiciler tarafından "kulak misafiri olur".

Notlar:

GİRİŞ

Aristoteles şiirin altı öğesi olduğundan söz eder, bunlardan üçünü -mythos, ethos ve dianoia- değerlendirdik. Diğer üçü, yani melos, lexis ve opsis (gösteri), işte bu şemanın ikinci boyutuyla ilgilidir. Sözel bir yapı olarak değerlendirilen edebiyat, diğer iki öğeyi birleştiren bir lexis sunar: Müziğe benzeyen ya da onunla bağlantılı olduğu söylenebilecek melos ve görsel sanatlarla benzer bir bağlantıya sahip opsis’ten oluşanbir birleşimi. Lexis sözcüğünü, kulağın yakaladığı seslerin anlatı silsilesi olarak düşündüğümüzde “söyleyiş”; zihinsel bir “görme” eylemi sayesinde kavranan anlamın anlık örüntüsünün biçim kazanması olarak düşündüğümüzdeyse “imge” olarak tercüme edebiliriz. / s. 280

Retorik başından beri iki anlama sahip olagelmiştir: Süslü konuşma ve ikna edici konuşma.

ta epe / Yunanca: Konuşulan şeyler / Epik / Epos

YİNELEMENİN RİTMİ: EPOS

Dört vurgulu mısra İngiliz dilinin yapısının ayrılmaz bir parçası gibi görünmektedir. Daha erken dönem şiirinin en geçerli ritmi budur, Orta İngilizce’de çerçevesi aliterasyondan kafiyeye dönüşmüş olsa da; tüm dönemlerin en popüler manzum eserlerinin ortak, çoğu baladın ve ninni kafiyelerinin de ritmidir. Baladda, sekiz-altı-sekiz-altı düzenine sahip kıtalar, dört vurgulu mısralardan oluşurlar ve diğer her mısranın sonunda da bir “es” bulunur.

SÜREKLİLİĞİN RİTMİ: NESİR

Retoriğin iki amacı / Süsleme ve ikna.

YERİNDELİĞÎN (DECORUM) RİTMİ: DRAMA

Üslup kavramı, her yazarın kendi el yazısı ve imgelemi kadar ayırt edici, belli sesli ve sessiz harflerin kullanımından iki arketiple mi, yoksa üç arketiple mi meşgul olduğuna uzanan özgün bir ritme sahip olduğu düşüncesine dayanır.

Üslubun altın çağı / geç Viktorya dönemi

Drama, diyalogun ya da konuşmanın bir mimesis’idir

Dramada: Melos asıl ezgidir, opsis de gözle görülebilir sahneleme ve kostümdür.

ÇAĞRIŞIMIN RİTMİ: LİRİK

Mit ve romans kendini öncelikle epos"ta ifade eder, üstmimetikte yeni bir ulusal bilincin yükselmesi ve dindışı retorikteki artış, yerleşik tiyatronun dramasını öne çıkarır.

Beethoven ona ulaşmak için her türlü melodik silsileyi denemeden önce belli bir kalıpta ritmi yakalamayı arzu eder. Benzer bir evrim çocuklarda da görülebilir; onlar da ritmik abuklamayla başlar, sözcükleri tam söylemeyi zaman içinde başarırlar. Bu süreç dansa yakın bir fiziksel titreşimin ritme karşılık geldiği ninni kafiyelerinde, yüksekokul yeminlerinde, işçi şarkılarında vs. görülebilir ve tüm bunlar çoğunlukla pek de anlamlı değildirler.

Ritmin anlam karşısındaki bu bariz önceliği popüler şiirin sıradan bir özelliğidir… / s. 316

Lirik, tüm çağlarda kulağa hitap ederken; kurmaca ve matbaanın gelişmesiyle, kulağa göz üzerinden hitap etme eğiliminin arttığının elbette ayırdına varıyoruz.

Melos’un kökeni charm’dır [cezb], yani etki altına alınmadır

Charm / şarkı anlamına gelen carmen sözcüğünden geldi…

Bilmece anlam tecrübesinin bir nesnesini kullanarak, onunla ilişkili zihinsel bir etkinliği uyarır.

DRAMANIN ÖZGÜL BİÇİMLERİ

Müzik ve sahneleme önem kazandıkça, ideal komedya gösterişli dramanın sınır

çizgisini geçer ve masque’a dönüşür.

Komedya ironiden ne kadar uzaklaşırsa, mizahın toplumsal gücü de o denli azalır.

Masque’ın ana teması tanrılar, periler ve erdemlerin kişileştirilmelerini içerir.

İdeal masque, seyircisini, onun oyunun asli üyesi olduğuna işaret ederek bireyleştirir

ÖZGÜL TEMATÎK BİÇİMLER (LİRİK VE EPOS)

Drama dışsal

Lirik içsel bir ses ve imgelem mimesis'i…

Trajik ironi / melankoli şiiri

Açık bilinç şiiri / Eliot’ın kuartetleri ve Rilke’nin Duino ağıtlarıdır.

ÖZGÜL SÜREKLİ BİÇİMLER (NESİR KURMACA)

Roman ve romans arasındaki fark, karakterizasyon kavramında yatmaktadır. Romans yazarı genişleyip psikolojik arketiplere dönüşecek stilize figürlerle “gerçek insan” yaratma girişiminde bulunmaz. Jung’un libido, anima ve gölge kavramlarının sırasıyla erkek kahramana, kadın kahramana ve kötü karaktere yansıtılmasıyla romansta karşılaşıyoruz.

Roman dışadönük ve kişisel olmak eğilimindedir, onun ilgi duyduğu başlıca konu insanın kişiliğidir

ÖZGÜL ANSİKLOPEDİK BİÇİMLER

İlyada'yı methetmek için sayabileceğimiz gerekçeleri bir kitapta toplamaya kalksak, ortaya eserin kendisinden daha kaim bir kitap çıkardı ama bizi ilgilendiren asıl gerekçe, temasının menis, yani bir gazap şarkısı olmasıdır.

…düşüş… trajiktir, komik değildir.

EDEBİYAT DIŞI NESRİN RETORİĞİ

…felsefi stilin zorluğunun büyük ölçüde retorikle ilgili sebeplerden, aklı duygudan arındırmanın zorunlu olduğu hissinden kaynaklandığını gözlemleyebiliyoruz.

Edatların çoğu uzamsal metaforlardır,

Din, İncil dışındaki hiçbir şiire teolojik önermelerin otoritesini vermez

Felsefede gerçekliğin başrahibi muhakeme

Sözcüklerden meydana gelen hiçbir şey sözcüklerin doğasının ve ahvalinin ötesine geçemez; diğer yandan ratio’nun doğası ve ahvali de -ratio bir sözcük olduğuna göre- oratio’nun sınırları içinde kalmaktadır.

Ratio: Mantık

Oratio: Söylev

Deneysel Bir Sonuç

Bu kitapta, çoğu çağdaş uzmanlarca halihazırda kullanılmakta olan bir grup eleştirel tekniği ele aldık. Arketipik ya da mitik eleştiri, estetik biçim eleştirisi, tarihsel eleştiri, Ortaçağ’ın dört aşamalı eleştirisi ve İncil eleştirilerinin, eleştirinin kapsamlı bir yaklaşımı içinde tam olarak nerede durduklarını göstermeye çalıştık.

…bir şeyin sanat eseri “olup olmadığı” sorusu,

Bu bir konvansiyondur, toplumsal kabuldür

Anamnesis / ya da / tekerrür

Matematik ve edebiyat

Kavramlar Sözlüğü

Alazon: Kurmacanın başkalarını ya da kendini kandıran karakteri

Altmimetik: Çoğu komedya ve gerçekçi kurmaca eserde olduğu gibi, karakterlerin bizimle aynı seviyede eylem gücü sergilediği edebiyat kipidir.

Epifani Noktası [Point of Epiphany]: Eşzamanlı olarak hem vahyi bir dünyayı hem de doğanın döngüsel düzenini, bazen de yalnızca İkincisini temsil eden arketip. Bunun genel sembolleri merdivenler, dağlar, deniz fenerleri, adalar ve kulelerdir.

İronik [Ironic ]: Karakterlerin okurda ya da izleyicide normal seviyede olduğu varsayılan eylem gücünden daha az seviyedeki bir eylem gücünü sergilediği ya da şairin tavrının nesnel bağımsızlık taşıdığı edebiyat kipidir.

İtiraf [Confession]: Nesir kurmacanın bir biçimi olarak değerlendirilen otobiyografi ya da o kalıba dökülmüş nesir kurmaca.

Lexis: Edebiyat eserinin "Söyleyiş” ve “İmgelem” terimlerinin alışıldık anlamlarım da kapsayan sözel “doku”su ya da retorik boyutu.

Melos: Ritim, hareket ve sözlerin sesi, edebiyatın müzikle benzeşen ve sıklıkla müzikle arasındaki gerçek ilişkiyi gösteren yönü.

Metafor [ Metaphor ]: İki sembol arasındaki ilişki: Semboller yan yana olabilirler (lafzi metafor), benzerlik ya da yakınlığın retorik bir ifadesi olabilirler (betimsel metafor), dört terim arasındaki bir benzeşmenin nispetini gösterebilirler (şekli metafor), bir bireyin ait olduğu sınıfla özdeşleşmesini gösterebilirler (somut evrensel ya da arketipik metafor), varsayımsal bir özdeşliğin ifadesi olabilirler (anagojik metafor).

Monad: Kişinin tüm edebi tecrübesinin merkezi olma yönüyle sembol.

Opsis: Dramanın gösterişli ve gözle görülür boyutu; edebiyatın ideal olarak görünür olan ve görsel boyutu.

Romans [ Romance ]: öncelikle ideal bir dünyayı ele alan edebiyatın mythos’u.

Vahyi [ Apocalyptic ]: Kurmaca edebiyattaki “mit’e karşılık gelen tematik terim

 

Anatomy of Criticism

Four Essays

Türkçeleştiren: Hande Koçak

Ayrıntı Yayınları, 2000

8 Nisan 2024 Pazartesi

Cixin Liu - Üç Cisim Problemi

Cixin Liu - Üç Cisim Problemi

Özet

Romanda olay akışı kronolojik değil,

Astrofizik mezunu Ye Wenjie’nin babası, kızının gözleri önünde kızıl muhafızlar tarafından dövülerek öldürülür. Hain olarak damgalanan Ye Wenjie Moğolistan'a sürülür. Bir süre sonra hapis hayatı dahilinde casus uydulara karşı faaliyet gösteren bir laboratuvarda çalışmaya başlar.

Zamanla çalıştığı laboratuvarın asıl amacının dünya dışı yaşam arayışı olduğunu öğrenir. Radyo dalgalarını güçlendirmek üzere geliştirdiği bir tekniği deneyerek yıldızlararası bir mesaj gönderir.

Sekiz yıl sonra Trisolaris gezegeninden bir uyarı mesajı alır. Mesaj göndermeye devam ederse Trisolaris sakinleri dünyayı işgal etmek üzere yola çıkacak. Ye Wenjie, uzaylı istilası düşüncesinden rahatsız olmaz ve mesaj göndermeye devam eder. Faaliyetlerini gizli tutmak için iki kişiyi öldürür.

Yıllar sonra Kültür Devrimi sona erer. Ye Wenjie, Tsinghua üniversitesine profesör olarak döner. Büyük bir petrol şirketinin veliahdı olan Mike Evans’ın insanlığa karşı olan öfkesine sempati duyar ve ona Trisolaris’le ilgili mesajlardan söz eder.

Evans, sahip olduğu mali gücü kullanarak dev bir koloni gemisi inşa eder. Trisolaris’ten mesajlar gelmeye devam eder: istila filosu yola çıkmıştır fakat dünyaya ulaşmaları 450 yıl sürecektir.

Evans, Trisolaris’ten gelen haberleri duyuran yarı gizli bir örgüt kurar ve Ye Wenjie bu örgütün başkanı olur.

Evans’ın liderliğindeki grup tüm insanlığın Trisolarisler tarafından yok edilmesini istiyor. Başka bir grup kendi yakınlarının hayatta kalması karşılığında dünyadaki insanları yok etmeleri için Trisolarislere yardım etmeyi vaat ediyor. Bir diğer grup barışçıl çözümler üzerine yoğunlaşıyor.

Dedektif Shi Qiang, intihar eden bilim insanlarını araştırıyor. Wang Miao, dedektife yardım ediyor. Wang, insanların Üç Cisim adlı bir sanal gerçeklik oyunu oynadığını görüyor. Oyun, iklimi durağan ve kaotik çağlar arasında rastgele değişen bir gezegeni canlandırıyor. Kaotik Çağlar sırasında hava, bazen birkaç dakika içinde, aşırı soğuk ve aşırı sıcak arasında tahmin edilemeyecek şekilde salınır.

Trisolaris, üçlü güneş sistemine sahip bir gezegendir, oyun esasen Trisolaris gezegenindeki yaşamı simüle etmektedir. İki güneş birbirinden uzaklaştığında ve Trisolaris üçüncüsünün yörüngesinde döndüğünde, iklim Dengeli bir döneme girer. Gezegen iki güneşe çok yakın olduğunda iklim bozulur ve Kaotik Çağ yaşanır. Gezegen üç güneşe de yakınsa, gezegen çapında bir ateş fırtınası meydana gelir. Eğer gezegen üç güneşe de uzaksa buzul çağı başlar. Sonunda, tahmin edilmesi imkânsız bir gelecekte, Trisolaris güneşlerden biriyle çarpışacak ve yok olacak. Oyun, Trisolaralıların Dünya'yı istila etmek için koloni gemileri inşa edip fırlattıklarını, dünyadaki istikrarlı yörüngenin benzeri görülmemiş bir refaha olanak sağlayacağına ve gezegenlerinin yıkımından kaçmalarına izin vereceğine inandıklarını gösteriyor.

Trisolaris’e karşı bir oluşum tesis edilir. Evans’ın liderliğindeki gruba karşı harekete geçerler: Trisolaris’ten gelen / giden mesajlar bunların elindedir. Asıl amaç mesajları ele geçirmek. Gemiyi etkisiz hale getirip Trisolaris mesajlarına ulaşırlar. Öğrendiler ki bunlar, Trisolarisliler bir protonun hacmini kaplayan "sophon" adı verilen 11 boyutlu süper bilgisayarları olan son derece gelişmiş pikoteknolojiye sahip bir uygarlık. Trisolaris’ten dünyaya iki tane sophon göndermişler. Kendileri ışık hızında hareket edemiyor fakat bilgisayarlarını ışık hızına yakın bir hızda göndermeyi başarmışlar. Bilgisayarların amacı dünyada sabotajlar yapmak ve elde ettikleri bilgileri Trisolaris’e iletmek.

Trisolarisliler sophonlar aracılığıyla insanların bilincini maniple ediyor, insanların halüsinasyon görmelerine sebep oluyorlar. Parçacık hızlandırıcıların çalışmasını bozuyorlar bu yolla dünyanın teknolojik ilerlemesini felç etmeyi umuyorlar.

Trisolaranların insanlara gönderdiği son mesaj: "Sizler böceksiniz!"

Notlar

1 - Çılgınlık Yılları / Çin, 1967

Kızıl Birlik’in, Yirmi Sekiz Nisan Kolordusu karargâh binasındaki saldırısı iki gündür devam ediyordu.

 

“Kahrolsun gerici akademik Ye Zhetai!”

Spor alanı boşaldı, geriye bir tek sahnenin altındaki kız kalmıştı. O kız, Ye Zhetai’ın kızı, Ye Wenjie’ydi.

Dört kız babasının canını almaya niyetlenmişken sahneye doğru atılmıştı. Ama yaşlı iki üniversite hizmetlisi onu zorla tutmuş, oraya gidecek olursa hayatını kaybedeceğini kızın kulağına fısıldamıştı.

Ye Wenjie uzunca bir süre hiçbir ses çıkarmadı. Gözlerini babasının cansız bedenine dikmişti.

 

2 -  Sessiz Bahar / İki yıl sonra, Büyük Khingan Dağları

İç Moğolistan Üretim ve İnşa Kolordusu’nun altı bölük ve kırk bir alayından gelen yüz binden fazla insan, büyük orman ve çayırlara dağılmıştı.

 

Ye, gövdesinden kesilmiş olan bir dal kesitini yavaşça okşadı. Bunu, dev yaralara sahip ağacın acısını hissedermişçesine sık sık yapardı.

 

Rachel Carson’ın Sessiz Bahar isimli kitabı

38 yıl sonra, Ye Wenjie ömrünün son anlarında o kitabın hayatı üzerindeki etkisini hatırlayacaktı.

Kitap sadece bir konuyu ele almıştı: aşırı böcek ilacı kullanımının çevreye olumsuz etkileri.

 

İnsanlığın kendisinden ahlâki bir uyanış beklemek tıpkı kendi saçını çektiğinde dünyanın havaya kalkmasını beklemek kadar imkânsızdır. Ahlâki bir uyanış için insan ırkının dışında bir kuvvet gereklidir.

Bu düşünce Ye’nin yaşamının tüm seyrini değiştirdi.

 

3 - Kızıl Sahil I

Wenjie kendini askeri bir cekete sarılmış buldu.

Bu Kızıl Sahil Üssü’nün Siyasi Komiseri Lei Zhicheng ve ben de Yang Weining üssün başmühendisiyim,

 

Wenjie, sana karşı açık olacağım.

Hafifletici koşullar göz önüne alındığında 6-7 yıl yatıp çıkarsın

Ama burası en yüksek güvenlik sınıflandırması altındaki bir araştırma projesi. Eğer kapıdan içeri girersen / hayatın boyunca asla çıkamayabilirsin, dedi.

“Girmek istiyorum.”

…antene baktı. Uhrevi, kocaman bir el gökyüzüne açılmış gibiydi.

 

4 - Bilimin Sınırları / 38 yıl sonra

…bunlar Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun subaylarıydı.

Kusura bakmayın, Profesör Wang. Bu bizim baş komiserimiz Shi Qiang

 

Profesör Wang, görünüşe göre yeni bir tür materyalin araştırmasını yapıyormuşsunuz, dedi.

“Nanomateryal,” diyerek basit bir cevap verdi Wang.

 

…bilim insanlarının intihar sebepleri net olarak bilinmiyor.

 

5 - Bir Bilardo Oyunu

Ne kadar çok bilirsen, o kadar dibe çekilirsin. Şu an sadece yüzeysel olarak olayın içindesin. Ama bildiklerin arttıkça ruhun girdaba kapılacak ve esas sorun o zaman başlayacak.

 

Fizik yasaları zaman ve mekâna göre değişiklik göstermiyor / mu

 

6 - Nişancı ve Çiftçi

Nişancı ve çiftçi.

Bunlar, Bilimin Sınırları üyesi bilim insanlarının tartışmalarında kullandığı, evren yasalarının temel doğasını içine alan iki hipoteze verilen isimlerdi.

Nişancı hipotezinde, iyi bir nişancı her on santimde bir delik açan bir atışla hedefi vurur. Farz edelim ki bu hedef düzlemi üzerinde iki boyutlu zeki canlılar yaşıyor. Onların bilim insanları evreni gözlemledikten sonra bir yasa keşfediyor: “Her on santimde bir evrende bir delik vardır.”

Diğer taraftan, çiftçi hipotezinde biraz daha korku filmi tadı vardı: Bir çiftlikte birkaç tane hindi vardır. Bilim insanı olan bir hindi, hiç değişmeyen bir şablon tespit ediyor ve şu keşfi yapıyor: “Her sabah saat 11’de yemek geliyor.” Bilim insanı olan hindi bir Şükran Günü sabahı bu keşfi diğer bütün hindilere duyurur. Ama o sabah saat 11’de hindilere yem vermek yerine, çiftçi gelip tüm kümesi öldürür.

Geri sayım…

 

Shen, bilgisayarın karşısına geçmiş oyun oynuyordu.

V-oyun kostümü giymiş

Bu giysiler oyuncunun teninde oyunu hissetmesini sağlıyordu. Yumruğun darbesi, bıçaklanmak, ateşlerin yakıcılığı ve kış soğuğu hissedilebiliyordu.

Oyunun internet adresinin kelimeleri okudu:

www.3cisim.net

 

7 - Üç Cisim: Zhou Hanedanı’nın Kralı Wen ve Uzun Gece

Oyuna girdikten sonra, Wang kendini şafak vaktinde ıssız bir ovanın ortasında buldu.

 

Bu bir tür kum saati. Sekiz saatte tüm kum en aşağıya akıyor. Üç kez çevirdiğin zaman bir günü ölçebilirsin.

Başka türlü, zaman nasıl ölçülebilir?

Bu bir Kaos Çağı!

Aslında vakit sabah. Ama burada güneş her sabah doğmaz. Kaos Çağı böyle bir şeydir işte.

Güneş doğuyordu. Çok parlak bir ay gibi, küçük ve mavimsi bir renkteydi. Ama bu durum pek uzun sürmedi. Güneş ufkun üstünde sığ bir yay çizdikten sonra tekrar battı.

…şafak ufukta göründü. Güneş yükseldi ve gökyüzü hızla aydınlandı. Wang doğan güneşin çok büyük olduğunu fark etti. Doğan güneşin sadece yarısı bile görünür ufkun en az beşte birini kaplıyordu.

Büyük bir kayanın arkasına sığındılar. Kayanın gölgesi giderek kısaldı, etraf akkor gibi parlıyordu. Altlarındaki donmuş toprak kısa sürede erimişti.

 

İki uçan yıldız göründüğünde, bu Dengeli Çağ’ın başladığı anlamına gelir!

Gece-gündüz döngüsü on sekiz saat civarında dengeye oturmaya başladı.

Dengeli Çağ ne kadar sürer?

Bir gün kadar kısa ya da bir asır kadar uzun sürebilir.

 

Uygarlıklar sadece Dengeli Çağ’ın ılıman ikliminde doğabilir.

 

Uzun gece 48 yıl sürdü. 137 numaralı medeniyet aşırı soğuk yüzünden yok oldu.

 

8 - Ye Wenjie

Wang Uç Cisim dünyasının zihninde dolaşmasına izin verdi.

Ye Wenjie’nin evine vardı.

 

9 - Evren Yanıp Sönüyor

Çin Akademisi Ulusal Bilimler Astronomi Merkezi’nin rasathanesine vardı. Wang, her biri çelikten yapılmış, dokuz metre çapında yirmi sekiz tane parabolik anten gördü.

 

Wang, Ye’nin hayatı ile ilgili her şeyi öğrencisinden öğrendi. Ye’nin Kültürel Devrim zamanında babasının ölümüne nasıl şahit olduğunu, Üretim ve inşaat Kolordusu tarafından nasıl yalan yere suçlandığını, uzun süre ortalıkta gözükmedikten sonra doksanlı yılların başında Pekin’e dönüşünü, döndükten sonra emekli olana kadar babasının da hocalık yaptığı Tsinghua Üniversitesi’nde astrofizik öğretmeye başladığını ve bunun gibi her şeyi Sha’dan öğrendi.

Kızıl Sahil Üssü’nde yirmi yıldan fazla zaman geçirdiği son zamanlarda ortaya çıktı.

 

10 - Da Shi

Wang, Da Shi’nin uzattığı sigarayı aldı ve yıllar önce bıraktığı sigaradan ilk nefesini çekti.

 

Dünyada bizimki gibi yirmi küsur Savaş Komuta Merkezi var. Komuta merkezlerinin üzerinde başka bir yönetim bloğu bulunuyor ama kimse bu nedir, ne değildir bilmiyor.

Düşman kim?

Bilmiyorum.

 

11 - Üç Cisim: Mozi ve Kızgın Alevler

Wang / Üç Cisim oyununa giriş yaptı.

 

Evren ateşten bir denizin ortasında yüzen oyuk bir küredir. Kürenin yüzeyinde çok sayıda küçük delik ve bir tane de büyük delik var. Ateş denizinden gelen ışık bu deliklerden geçer. Küçük olanlar yıldız, büyük olan ise güneştir.

 

Herkes eskileri yâd etmeyi sever ama kimse dinlemeyi sevmez.

 

12 - Kızıl Sahil II

Kızıl Sahil Ussü’ne girdikten sonra Ye’ye hemen adamakıllı bir iş verilmemişti.

 

Ye İletim Bölümü’nden alınarak İzleme Bölümü’ne nakledildi.

 

…üstlerimizin de onayıyla Kızıl Sahil Projesi’nin gerçek yüzü hakkında seni bilgilendirmeye karar verdik

 

13 - Kızıl Sahil III

Kızıl Sahil Projesinden Seçme Belgeler

 

14 - Kızıl Sahil IV

Zaman zaman gecenin köründe, evrenin durgun gürültüsünü kulaklıklarımda duyardım. Gürültü hafif ama sürekliydi ve yıldızlardan da sonsuzdu. Bazen, Büyük Khingan Dağları’nın sonsuz kış rüzgârları gibi olduğunu düşünürdüm. Çok üşür ve sonra tarifsiz bir yalnızlık hissederdim.

 

15 - Üç Cisim: Kopernik, Evrensel Futbol ve Üç Güneş Günü

Wang’ın bir amacı vardı: Üç Cisim dünyasının sırrını ortaya çıkarmak. Yeni rolü için yeni bir kullanıcı adı oluşturdu ve giriş yaptı: Kopernik.

 

Güneşin hareketlerinin düzensiz görünmesinin sebebi, dünyamızın üç güneşe sahip olmasıdır. Üçünün karşılıklı yerçekimi yüzünden hareketlerini tahmin edemiyoruz. Üç Cisim sorunu... Gezegenimiz istikrarlı bir şekilde güneşlerden birinin etrafındaki yörüngede döndüğü zaman Dengeli Çağ olur. Güneşlerin bir veya daha fazlası belirli bir mesafe içinde hareket ettiği zaman, yerçekimi gücü dünyayı tek güneşin yörüngesinden çıkartıyor ve dünya üç güneşin yer çekimi alanında bir oraya bir buraya salınıyor. Bu da Kaos Çağı’na neden oluyor.

 

Gökyüzündeki üç güneşin göründüğü günler, dünyamızın en korkunç günleridir. Böyle zamanlarda, gezegenin yüzeyi bir eritme ocağına dönüşür. Ve bu ısı, kayaları bile eritmek için yeterli. Böyle bir yıkımın sonrasında hayatın ve medeniyetin tekrar ortaya çıkması çok uzun zaman alabilir. Bu konuda herhangi bir tarihsel kaydın olmamasının sebebi budur.

 

16 - Üç Cisim Problemi

Zihnimde kurduğum ilk boşluk, uzaydaki sonsuzluktu.

…bir süre sonra bu boş evrenin bana huzur vermediğini anladım.

Bu yüzden kendim için sonsuz uzayda bir küre oluşturdum

Sonra diğerine eşit olan ikinci bir küre oluşturdum.

 

Sonra üçüncü bir küre yarattım ve şaşkınlık içerisinde durumun tamamen değiştiğini gördüm.

 

Poincare'in üç cisim problemi

 

17 - Üç Cisim: Newton, Von Neumann, İlk İmparator ve Üç Güneş Tutulması

Üç Cisim’in ikinci seviyesi

…otuz milyon Qin askerlerinden oluşan birbirine bağlı muhteşem bir topluluk dizilmişti.

Efendim, hesaplamada bir hata olmuş. Bir felaket kapımızda!

Üç güneş düz bir çizgide hizalanmış ve aynı açısal hızla gezegenimizin etrafında hareket ediyor!

 

Wang oyundan çıktığı anda yabancı biri tarafından arandı. Telefondaki ses oldukça karizmatikti. Merhaba! Öncelikle bize gerçek numaranızı verdiğiniz için teşekkür ederiz. Ben Üç Cisim oyunun sistem yöneticisiyim

…yarın akşam Üç Cisim oyuncuları için buluşma yapılacak. Sizi de katılmanız için bekliyoruz.” Sistem yöneticisi Wang’a adresi verdi.

 

18 - Buluşma

…buluşma kendisi de dâhil sadece yedi oyuncudan oluşuyordu.

Üç Cisim nam-ı diğer Trisolaris dünyası gerçekten var

Trisolarislilerin kendilerini kurutarak birkaç medeniyet atlama yeteneği gerçek. Hayatta kalabilmek, öngörülemeyen doğal ortama uyum ve uygun olmayan aşırı çevre koşullarını önlemek için vücutlarındaki suyu tamamen atarak kuru ve lifli nesnelere dönüşebilirler.

 

…birbirleriyle ışığı odaklayarak iletişim kuruyorlar. Bu tip ışık hızında konuşma son derece hızlı bilgi aktarımını sağlamış ve Trisolarislilerin oluşturduğu bilgisayarın temeli olmuş

 

Üç Cisim’in amacı basit ve net: ortak ideallere sahip olanlarımızı bir araya toplamak.

 

“Trisolarisliler dünyamıza girmiş olsaydı nasıl hissederdiniz?”

(İşgalci mi – kurtarıcı mı)

 

19 - Üç Cisim: Einstein, Sarkaç Anıt ve Büyük Yırtık

Wang, Üç Cisim oyununda beşinci kez oturumunu açtı…

Wang aniden güneşi fark etti. / Güneş o kadar büyüktü ki yarısı bile ufkun üçte birini kaplıyordu. Wang’in kalbi hızla atmaya başladı, çünkü bu kadar büyük bir güneş ancak başka bir büyük felaket anlamına gelebilirdi.

 

Wang bu diskin ışık yayan bir cisim olmadığını fark etti. Sadece ufkun diğer tarafındaki gerçek güneşten gelen ışığı yansıtıyordu. Diğer güneşler gibi yükselmemişti. Bu nesne güneş değil, devasa bir aydı.

 

Karşısında sanki gökyüzü ile yeryüzü arasına gerilmiş gibi duran devasa bir sarkaç duruyordu.

 

192. Medeniyet bir dönüm noktası oldu. Sonunda üç cisim sorununun hiçbir çözümü olmadığı kanıtlandı.

…oyununun hedefi değişti: Yıldızlara ulaşmak; yeni bir ev bulmak.

 

20 - Üç Cisim: Keşif Gezisi

“Bu nedir?” diye sordu Wang, gökyüzündeki kare oluşumu işaret ederek. “Trisolaris Yıldızlararası Donanması. Keşfe başlamak üzere.”

 

“Peki, donanmanın varış noktası nedir?”

“Dört ışık yılı uzakta bulunan, Trisolaris’e en yakın mesafede ve gezegenlere sahip bir yıldız.”

 

21 - Dünyalı İsyancılar

DTO / Dünya Trisolaris Organizasyonu

Son Üç Cisim buluşmasına kıyasla bu kez çok daha fazla katılımcı vardı.

Bowling topundan biraz daha küçük üç gümüş küre, metal bir kaide üzerinde dönüyordu.

 

…insan ırkı şeytani bir türdür. İnsan ırkı dünyaya karşı affedilemez suçlar işlemiştir ve cezalandırılmalıdır. Adventistlerin nihai hedefi efendimizden bu kutsal cezayı uygulamasını istemektir: İnsanlığın yok edilmesi.

Adventistlerin arkasındaki beyin olan Mike Evans’ın hayaliydi bu.

 

22 - Kızıl Sahil V

Jüpiter radyo patlamaları Dünya’ya ulaştıktan on altı dakika kırk iki saniye sonra güneş kesintileri olmuştu.

Jüpiter’in elektromanyetik salınmaları Güneş’e ulaştıktan sonra sanki bir aynaya çarpmışçasına yayılıp yüz milyon kat güçlenmiş

Güneş radyo dalgaları için güçlendirici görevi görüyordu.

Bu durumda insanlar güneşi süper antenler gibi kullanabilir ve evrene güneş aracılığıyla radyo dalgaları yayabilirdi. Radyo dalgaları dünyadaki kullanılabilir toplam iletim gücünden milyonlarca kez daha büyük güce sahip olan güneşle gönderilebilirdi.

 

Ye / batan güneşi hedef aldı.

1971 yılının sonbaharında açık bir öğleden sonrasıydı.

…iletim tamamlandı

 

23 - Kızıl Sahil VI

Sonraki sekiz yıl, Ye Wenjie’nin hayatının en huzurlu zamanlarıydı.

Ye’nin insanlığın şeytani tarafına olan izânı Sessiz Bahar’ı okuduğunda başlamıştı.

Ye Wenjie, bir astrofizikçi olarak nükleer silahlara şiddetle karşıydı.

Delilik karşısında akıl savunmasızdı.

 

Ye, Kızıl Sahil’e girdikten dört yıl sonra Yang ile evlendi.

 

Ye, insan doğasını düşünürken büyük bir boşluğun ve ruhsal bir krizin içine düştü. O zamanlar büyük bir hedef uğruna bütün yeteneklerini ortaya koymuş ve idealist davranmıştı. Ama şimdi, yaptığı her şeyin anlamsız olduğunu ve geleceğe dair bir gayesinin kalmadığını fark etti. Bu ruh hali devam ederken dünyaya gittikçe daha da yabancılaştığını hissetti. Buraya ait değildi. İçinde sürüklendiği bu ruhsal çılgınlık ona işkence gibi geliyordu. Yang ile beraber bir yuva kurmuştu kurmasına ama ruhu yuvasız kalmıştı.

 

…ekrana baktığında tuhaf bir şey gördü. Uzmanlar bile dalganın çıplak gözle bilgi taşıyıp taşıyamadığını söylerken zorlanırlardı. Fakat Ye evrenin seslerine o kadar alışıktı ki, şu an önünde görünen bu dalga formunun fazladan bir şeyler ihtiva ettiğini biliyordu, inip çıkan bu ince eğri bir ruha sahip gibiydi.

 

…bilgisayarın sinyal tanıyabilirlik derecesini kontrol etti. Tanıma derecesini AAAAA’ydı.

Tanınma derecesinin A olması, iletimin akıllı bilgi içerme olasılığının %90 olduğu anlamına geliyordu. AAAAA derecesi ise çok çok özel bir durumdu ki bu da alınan iletide, Kızıl Sahil’in göndermiş olduğu iletiyle tam olarak aynı dil kodunun kullanılmış olduğu anlamına geliyordu.

 

Mesaj, tam üç kez tekrar eden bir uyarıdan ibaretti:

Cevap vermeyin!

Cevap vermeyin!!

Cevap vermeyin!!!

Ye, heyecan ve şaşkınlıktan sersemlemişti. Ye, ikinci mesajı deşifre etti:

Dünyamız tarafından mesajınız alındı.

Ben bu dünyadaki barış yanlısı biriyim. Mesajınızı ilk alan kişi ben olduğum için şanslısınız. Sizi uyarıyorum: Cevap vermeyin! Cevap vermeyin!! Cevap vermeyin!!!

Sizinle aramızda milyonlarca yıldız var. Cevap vermediğiniz sürece bu dünyanın iletim kaynağınızı tespit etmesi mümkün olmayacaktır.

Ama cevap verirseniz, sinyal kaynağı o anda tespit edilir. Gezegeniniz için tehlike o zaman başlar! Gezegeniniz işgal edilir!

Cevap vermeyin! Cevap vermeyin!! Cevap vermeyin!!!

 

…sinyal en yakın güneş dışı yıldız sisteminden gelmiş olabilirdi: Alfa Yıldız Takımı’ndan.

 

Mesajlar aynı anda ekranda görünmeye başladı. Ye sonraki dört saat boyunca, Trisolaris Medeniyeti’nin varlığını keşfetti. Küllerinden yeniden doğduklarını ve yıldızlara göç etme planlarını öğrendi. Sabahın dördünde Alfa Yıldız Takımı iletimi sona erdi.

 

Ye soğukkanlılığını koruyarak ve elini çabuk tutarak alınan tüm mesajları çoklu şifre korumalı, gizli bir alt dizine taşıdı. Sonra da geçen beş saat boyunca alınan mesajların oluşturduğu boşluğa bir yıl boyunca alınmış boş gürültülerden kopyaladı.

 

Ye güneş enerji aynası ile güçlendirme yapabilmek için yayın frekansını en uygun frekansa ve iletim gücünü de maksimum seviyeye ayarladı.

…iletim düğmesi bilgisayardaki space tuşu gibi uzundu fakat bu tuş kırmızı renkteydi. Ye’nin eli bu tuşun iki santim yukarısında geziniyordu. Tüm insan ırkının kaderi artık bu ince parmaklara bağlıydı. Sonunda hiç tereddüt etmeden düğmeye bastı.

 

Güneş’e doğru gönderilen mesaj şöyleydi:

Buraya gelin! Bu dünyayı işgal etmenize yardımcı olacağım. Bizim medeniyetimiz artık kendi sorunlarını çözecek yetkinlikte değil. Müdahale etmek için sizin gücünüz şart!

 

…güneş Ye’nin gözlerini kamaştırdı.

…baygınlık geçirip çimlerin üzerine yığıldı.

Uyandığında kendini üssün kliniğinde buldu.

“Hamilesin,” dedi Doktor.

 

24 - İsyan

Ye Wenjie, Trisolaris’le kurduğu bu ilk irtibatın öyküsünü anlatmayı bitirdikten sonra terk edilmiş kafeterya sessizliğe büründü. Görünüşe göre toplantıya davet edilen pek çok kişi hikâyenin tamamını ilk kez dinliyordu.

 

Ye’nin konuşması bittikten sonra bir gürültü duyuldu ve kafeteryanın kapısı kırılarak açıldı. Ellerinde makinalı tüfekler tutan bir grup içeri daldı.

İçeri en son giren Shi Qiang oldu.

Da Shi küstahça etrafına baktıktan sonra aniden öne fırladı. Silah tutan eliyle bir adamın kafatasına güm diye vurdu.

 

…üç kişi kalabalığın dışına fırladı. Üç cisim heykeline doğru koşup her biri bir küreyi aldı ve göğsüne doğru tuttu.

“Polis memurları! Elimizde üç tane atom bombası tutuyoruz, her biri 1.500 kiloton gücünde…”

 

Bir düzineden fazla DTO savaşçısı çatışmada öldürüldü. Ye de dâhil olmak üzere geriye kalan iki yüzden fazla kişi tutuklandı.

 

25 - Lei Zhicheng ve Yang Weining’in Ölümü

Sorgu polisi: Soruşturmamız sizin Kızıl Sahil Üssü’nde çalışırken cinayet şüphelisi olarak bulunmanızla ilgili.

Ye Wenjie: O iki kişiyi ben öldürdüm.

Sorgu polisi: Ne zaman?

Ye Wenjie: 21 Ekim 1979 günü öğleden sonra.

Sorgu polisi: Kurbanların isimleri?

Ye Wenjie: Üssün komiseri Lei Zhicheng ve üssün başmühendisi olan kocam Yang Weining.

 

Dünyadışı mesajı aldığım ve cevapladığım zaman bu mesajı alan tek kişinin ben olmadığımı öğrendim. Lei da almıştı.

 

Lei’in benim cevap gönderdiğimi bilmediğini fark ettim.

 

Lei’in ne yapmak istediğini o an anladım. O uzaylı istihbaratını keşfeden ilk kişi olmak istiyordu. Bu adını tarih kitaplarına yazdırması için büyük bir fırsattı.

Ona söz verip ofisinden ayrıldım.

 

26 - Pişman Olan Yok

Ye’nin yaşamı çocuk doğduktan sonra daha da zorlaşmaya başladı.

 

Tsinghua Üniversitesi’nde öğretim üyesi olabileceğini yazan ve geri dönmesini belirten bir mektup daha aldı.

 

…insan ırkına ihanet ettiği o kanlı sabah gerçekten yaşanmış mıydı? Bunların hepsi gerçek miydi? Ve o cinayetler...

Ye, geçmişi unutmak için kendini çalışarak uyuşturmaya çalıştı ve neredeyse başardı.

 

Ye, babasını öldüren dört Kızıl Muhafız kız hakkında bilgi bulabilmek için ayrıntılı bir araştırma yaptı ve sonunda üçünü bulmayı başardı.

Ye adreslerini bulduktan sonra, her birine öldürdükleri babası hakkında konuşmak için görüşmek istediğine dair kısa mektuplar yazdı.

Ye’nin içinde en ufak bir intikam duygusu yoktu.

 

27 - Evans

Ye, Tsinghua’ya döndükten altı ay sonra / rasathane için en iyi alanı bulmak adına ülke çapında bir tura çıktılar.

…çoğu sakininin hâlâ geleneksel mağara evlerde yaşadığı bir köyde kaldılar.

 

“Doktor mu o?”

“Hayır. Tepelere fidan dikiyor. Neredeyse üç yıldır yapıyor bunu.”

“Fidan mı dikiyor? Neden?”

“Kuşlar için olduğunu söylüyor. Bir kuş türünün soyu neredeyse tükeniyormuş.”

 

Ye ve diğerleri yabancıyla karşılaştı.

Mike Evans olarak tanıttı kendini.

 

Bu gezegende bazı türlerin soyu, insanların dikkatini bile çekmeden tükenir gider.

Babam bir milyarder

…biyoloji okudum; kuşlar ve böcekler konusunda uzman haline geldim.

 

Bence benim idealim oldukça değerli. Bana göre kuşları ve böcekleri kurtarmak, insanları kurtarmaktan farksız. Pan-Türler Komünizmin temel ilkesine göre ‘Tüm hayatlar eşittir.

 

Dört buçuk milyar dolarım ve uluslararası bir petrol şirketim var. Ama bunun kime ne yararı var ki?

“Mike, sana söylemek istediğim buydu. İnsan uygarlığı artık kendi gücüyle iyileşme yeteneğine sahip değil.”

Ye, Kızıl Sahil ve Trisolaris ile ilgili tüm hikâyeyi anlattı. Evans sessizce dinledi.

 

28 - İkinci Kızıl Sahil Üssü

Uç yıl daha geçti. Evans yine ortalıktan kaybolmuştu.

…okyanusta büyük bir gemiye doğru inişe geçtiler.

…gemiyi Mahşer Günü olarak isimlendirdi

 

Antenin altındaki geniş güverte üzerinde yaklaşık iki bin kişilik bir kalabalık vardı.

 

Evans arkasındaki kalabalığı işaret ederek: “Şu an Dünya Trisolaris Organizasyonunun ilk üyelerini görüyorsun…

 

Sen Dünya Trisolaris Flareketinin kumandanı olacaksın.

 

29 - Dünya-Trisolaris Hareketi

Dünya-Trisolaris Hareketi’nin en şaşırtıcı yönü, pek çok kişinin, insan uygarlığına olan bütün umutlarını terk etmiş, kendi türüne ihanet etmeye hevesli hale gelmiş olmasıydı.

 

DTO üyeleri tek bir düşüncede bir arada toplanmamışlardı.

…temelde ikiye ayrıldıkları söylenebilirdi:

Adventist grubu: Çoğu Evans’ın Pan-Türler Komünizmine inananlarından oluşuyordu. İnsanoğlundan umutlarını tamamen kesmişlerdi.

 

Kefaretçiler Grubu: DTO kurulduktan uzun süre sonra ortaya çıktılar. Bu grup dini temelliydi ve üyeleri Trisolarislilerin dinine tapmaktaydı,

 

Trisolaris kültürünü topluma yaymanın ana yolu Üç Cisim oyunuydu. DTO isyancıları bu devasa yazılımı geliştirmek için çok fazla çaba ortaya harcamıştı,

 

Kefaretçiler / efendilerinin Trisolaris yıldız sisteminde yaşamaya devam etmesi için bir yol bulmak ve dünyanın işgalini önlemekti. Saf ve iyi niyetlerle, üç cisim problemini çözerek bu hedefe ulaşacaklarına ve hem dünyayı hem Trisolaris’i kurtaracaklarına inanıyorlardı.

 

Wei Cheng adında bir dâhi tesadüf eseri de olsa Kefaretçiler’in umut bağlayacağı bir çözüme ulaşmıştı.

 

DTO gelişmeye devam ederken üçüncü bir grup ortaya çıktı: Hayatta Kalanlar.

Hayatta Kalanlar grubunu daha çok Doğu’dan, özellikle Çin’den gelen alt sınıftaki insanlar oluşturuyordu.

 

30 - İki Proton

Sorgu Polisi: Evet, diğer bir deyişle, en az dört yıl önce Trisolaris, Dünya’yla iletişimini sonlandırmaya karar verdi. Bu da Adventistler’in engellediği mesajları daha önemli hale getiriyor.

 

Adventistler yabancı bir gücün yardımıyla insan ırkını yok etmek istiyor; Kefaretçiler yabancı bir medeniyeti ilah yerine koyup ona ibadet ediyor; Hayatta Kalanlar kendi hayatlarını kurtarmak için diğer insanlara ihanet ediyor. Bunların hiçbiri sizin uzaylı medeniyetini kullanarak insanlığı ıslah etme idealinizle uyuşmuyor.

 

Sorgu Polisi: Son bir soru ve aynı zamanda en önemli soru: Şimdiye kadar Uç Cisim, Dünya’ya sadece radyo dalgaları mı gönderdi?

Ye Wenjie: Neredeyse doğru.

 

Ye Wenjie: Trisolaris medeniyeti ışık hızının onda biri hızla uzay yolculuğu yapabilir. Bu teknoloji sıçraması dünyada yakın zaman önce meydana geldi.

Trisolaris Filosu inanılmaz büyük uzay gemilerinden oluşmakta

Trisolaris’in gemilerinin gücü madde ve anti-maddenin bir araya gelerek birbirlerini yok etmesinden geliyor.

 

Altı yıl önce uzak Trisolaris yıldız sisteminde Trisolarisliler iki hidrojen çekirdeğini ışık hızına yakın bir hıza yaklaştırdı ve güneş sistemine doğru ateşledi. Bu iki hidrojen çekirdeği veya protonlar iki yıl önce güneş sistemine girdi ve dünyaya ulaştı.

 

O gönderdikleri bir kilit.

Sorgu Polisi: Kilit mi? Neyi kilitliyorlar?

Ye Wenjie: Bilimin ilerlemesini. Bu iki protonun varlığı nedeniyle, insanlık Trisolaris Filosu gelene kadar dört yüz elli yıl boyunca bilimde herhangi bir sıçrama ya da önemli bir buluş yapamayacak.

 

31 - Guzheng Operasyonu

…operasyonun amacı çok açıktır: Mahşer Günü’nde saklanan Üç Cisim mesajlarını ele geçirmek.

Planlara göre dört gün içerisinde Panama Kanalı’nda geçecek.

 

Aşağıda, kanalın karşılıklı iki kıyısında yirmi dört metrelik çelik direk kıyıya paralel olacak şekilde toprağa yatırıldı. Direkler arasına her biri yüz altmış metre uzunluğunda elli süper güçlü ince nano tel gerilmişti.

 

Operasyonun kod adı “Guzheng” olmuştu. Aslında bu çok uygun bir bağdaştırmaydı. Çünkü nano tellerin bu formdaki görüntüsü, Çin’in antik kanun müzik aletini andırıyordu.

 

Mahşer Günü ile ölümcül kanun arasındaki mesafe azaldıkça Wang’ın kalbi hızla atıyordu

Geminin burnu boş gibi görünen iki direk arasındaki bölgeye temas ettiğinde Wang’ın suratı gerildi. Ama hiçbir şey olmadı.

Geminin en tepe noktasında bulunan ince bir anten, kaidesinden sökülüp aşağıya yuvarlandı.

Hızlı bir şekilde kanalı geçti ve sol kıyıya çarptı.

…yarım metre kalınlıklarda kırktan fazla dilim halinde ayrılıp dökülmeye başladı.

 

Uç gün sonra

Sorgu polisi: Trisolaris medeniyetinin dilini anlıyor musun?

Ye Wenjie: Hayır. Biz çok sınırlı bilgi aldık.

 

Ye Wenjie: Ne kadarlık bir bilgi ele geçirdiniz?

Sorgu polisi: Çok fazla. Yirmi sekiz gigabayt.

 

32 - Trisolaris: Dinleyici

Trisolaris verileri, Trisolarislilerin biyolojik görünümü ile ilgili hiçbir bilgi içermemekteydi.

 

Trisolaris’te / 1379 numaralı dinleme istasyonu binlerce yıldır varlığını korumaktaydı.

Deşifre bilgisayarı çalıştırıldı.

Dinleyici belgeyi açtı ve ilk kez bir Trisolarisli başka bir dünyadan gelen mesajı okudu.

Başka bir dünyanın sakinleri olarak size iyi dileklerimizi sunarız.

Aşağıdaki mesajı okuduktan sonra, dünya medeniyeti hakkında temel bir bilgiye sahip olacaksınız. Uzun bir uğraş ve yaratıcılık sonunda, insan ırkı bir sürü farklı kültürle serpilip görkemli bir medeniyet inşa etti. Ayrıca insan ırkının ve dünyanın gelişimini düzenleyen yasaları anlamaya başladık. Ve başardığımız her şeyi el üstünde tuttuk.

Ama dünyamız hâlâ kusurlu; kin, nefret, önyargı ve savaşlar var. Üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışmalar nedeniyle, varlık dağılımında adalet yok, insanlığın büyük bölümü yoksulluk ve sefalet içinde yaşıyor. İnsan toplumu karşılaştıkları zorlukları ve sorunları çözmek için çalışıyor ve Dünya medeniyeti için daha iyi bir gelecek meydana getirmeye çabalıyor. Bu mesajı gönderen ulus da bu alanda uğraş veriyor. Kendimizi insan ırkının her üyesinin emeğine sahip çıkıldığı ve değerinin tam olarak bilindiği, herkesin maddi ve manevi ihtiyaçlarının tamamen karşılandığı ve böylece dünya medeniyetinin çok daha kusursuz olduğu ideal bir toplum inşa etmeye adadık.

En iyi niyetlerimizle evrendeki diğer uygar toplumlarla temas kurmak için sabırsızlanıyoruz. Biz bu uçsuz bucaksız evrende sizinle birlikte daha iyi bir yaşam kurmak için sabırsızlanıyoruz.

 

Beş saat önce, Trisolaris lideri Trisolaris-dışı varlığın iletim raporunu aldı,

Korku, üzüntü, mutluluk, sevinç, takdir gibi duygular Trisolaris uygarlığının önlemeye ve ortadan kaldırmaya çalıştığı duygulardı.

Trisolaris dünyasının ruhunun ihtiyacı olan şey dinginlik ve hissizlikti.

 

33 - Trisolaris: Sophon

Konsül toplantısı sarkaç anıtın altında yapıldı.

…oyundaki Sarkaç Anıt, Trisolaris’te gerçekten var olan birkaç objeden biriydi.

 

Bu medeniyetin ilerleme hızı son derece korkunç.

Trisolaris Filosu dünyaya ulaştığı zaman dört buçuk milyon saat geçmiş olacak. Gelişme hızlarına bakılırsa bu sürede bu uygarlığın teknoloji seviyesi bizden çok yükseğe çıkacak.

 

Bir sonraki adımımız Dünya’daki bilimin ilerlemesini frenlemek olmalı.

Şu an itibariyle, bu planı gerçekleştirmek için uygun bir koşul keşfetmiş bulunuyoruz: Bu bilgi bize Dünya’da yaşayan bir hain tarafından gönderildi.

 

Tüm kaynaklarımızı Sophon Projesi’ne harcadık.

 

Sophon mühendisliği, özetle, bir protonu bir süper akıllı bilgisayara dönüştürmeyi hedefler

Trisolaris fizikçileri… on bir boyutlu mikro ölçekli âlemin dokuz boyutunu kontrol edebilir aşamaya geldi

Mikro entegre devrelerinin oluşturulması sadece makro ölçekte ve iki boyutlu makroskobik düzlemde olabilir. Bu sebeple de protonu iki boyuta yaymak zorundayız.

Dokuz boyutlu bir yapıyı iki boyuta yaymak

Boyutları birbiri ardına azalttığımız esnada proton tek boyutlu hale geldi.

 

Protonu iki boyuta açmak için üçüncü deney…

 

Trisolaris ilk kez DTO’dan başka biriyle iletişim kurmayı tercih etti. Bundan sonra Adventistler ile olan tüm iletişimi sonlandırmış oldular. Tüm katılımcılar hayatlarının geri kalanı boyunca Trisolaris’ten asla başka mesaj almadı.

 

Mesaj sadece iki saniyeliğine parladı ve sonra kayboldu.

 

Sizler böceksiniz!

 

34 - Böcekler

Wang devam etti. “Maddenin derin yapısının konusu diğer bütün bilimlerin temellerinin de temelidir…

 

Akademisyen Wang’ın ömrünün geri kalanı kılıç, mızrak, bıçak geliştirmekle geçecek.

 

“Bizi buraya neden getirdin?” diye sordu Wang.

“Böceklere bakmak için, "dedi Da Shi. Albay Stanton’un verdiği sigaradan yakıp buğday tarlalarını işaret etti.

 

İnsanlar ile Trisolaris arasındaki teknolojik fark insanla ile çekirgeler arasındakinden daha mı büyük?

 

Trisolarisliler, böcek dediği Dünyalıyla ilgili bir gerçeği unutuyor: Böceğin üstesinden savaşla gelemezsin.

 

35 - Harabeler

Kimse Ye Wenjie’nin Çanak Tepesi’ne tırmanabileceğine inanmıyordu ama o yine de tırmanmıştı.

Her şey ebedi karanlığa gömülmeden önce, Kızıl Sahil Üssü’nde gün batımını son bir kez görmek istemişti.

 

Türkçeleştiren: Zeynep Özmeral

İthaki Yayınları, 2015

 

Isaac Asimov - İşte Tanrılar

Isaac Asimov - İşte Tanrılar

 


1972’de yayımlandı, aynı yıl Nebula Ödülü'nü ve1973'te de Hugo Ödülü'nü kazandı.

Kitap üç bölüme ayrılmış; ilk bölüm Dünya'da, ikinci bölüm paralel evrendeki bir gezegende ve üçüncü bölüm bir ay kolonisinde geçiyor.

Paralel evrende bizim evrenimizle madde alışverişi yaparak, fiziksel yasalardaki farklılıklardan yararlanmaya çalışıyorlar.

Madde değişimi, evrenlerini sürdürmek için alternatif bir enerji kaynağı sağlar. Ancak bu değişim muhtemelen Dünya'daki Güneş'in bir süpernovaya dönüşmesiyle ve hatta Samanyolu'nun büyük bir bölümünün bir Kuasar'a dönüşmesiyle sonuçlanacak.

Roman, I. bölümde Hallam karakterinin çalışmak için laboratuvara girdiği tarih olarak özellikle 3 Ekim 2070 tarihine atıfta bulunuyor. Bu tarihte Peter Lamont 2 yaşında. Lamont Tulumba İstasyonunda çalışmaya başladığında 25 yaşında, buna göre romanın büyük bir kısmı 2093 yılı civarında geçiyor.

"Büyük Kriz" sonrasında Dünya nüfusu iki milyar kişiye düşüyor. Teknolojik ilerlemeye şüpheyle bakılıyor.

Üçüncü bölüm yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı bir ay kolonisinde geçiyor. Koloni Kriz öncesi insanlığın son kalıntısı.

İlk bölüm, "Büyük Kriz"den neredeyse bir yüzyıl sonra, Dünya'da geçiyor. Zaman çizelgesi, "Elektron Tulumbasının" keşfini özetleyen 2070'lerdeki olaylar ile yirmi üç yıl sonraki olaylar arasında gidip geliyor.

Radyokimyacı Frederick Hallam, başlangıçta tungsten olan numunenin plütonyum 186'ya dönüştürüldüğünü fark eder. Dönüşümün sebebinin paralel evrendeki değiş tokuş olduğunu fark eder. Yaptığı çalışmalar Hallam'a kamuoyunda yüksek bir statü, güç, mevki ve ödüller kazandırıyor.

Fizikçi Peter Lamont, yaklaşık 25 yıl sonra paralel evrenle madde değiş tokuşunu mümkün kılan Tulumbanın tarihini yazarken, Tulumbanın itici gücünün dünya dışı "para-insanların" çabası olduğuna inanmaya başladı. Lamont, paralel dünyayla iletişim kurarak iddiasını kanıtlamak için dilbilimci Myron "Mike" Bronowski'den yardım ister. Lamont, Tulumbanın güneşteki nükleer kuvveti arttırdığını ve nihayet güneşin patlaması ve bunun paralel evrende soğuması yoluyla her iki evreni de tehdit ettiğini keşfeder.

İkinci bölüm, paralel evrende ölmekte olan bir güneşin etrafında dönen bir dünyada geçiyor.

Sakinleri iki türdendir: vücutları katı ve sabit bir şekle sahip olan baskın "sert olanlar" ve vücutları değişken olan daha akışkan "yumuşak olanlar". Bu ikisinden başka her cinsiyet için sabit rollere sahip ebeveyn rolünü üstlenen üçüncü cins.

Paralel evrende Dünya için üzülen Dua isimli bir kadın var. Evrenler arasındaki farklı fiziksel yasaları inceler. Tulumbadaki sorunu keşfeder. Türünün üreme yeteneği Tulumbaya bağlı. 

Üçüncü bölümü Ay'da geçiyor.

Ay toplumu düşük yerçekimi çok farklı bir fiziğe sahip insanlar üretti. Besin kaynakları alglerden üretiliyor. Aylılar kendilerini ayrı bir ırk olarak görmeye başlıyorlar,

Hikâye, 1. Bölüm’de Hallam'ın meslektaşı ve rakibi olarak kısaca tanıtılan Denison adlı fizikçiye odaklanıyor. Kariyerinin Hallam tarafından engellendiğini fark eden Denison, bilimi bırakıp iş dünyasına girerek başarıya ulaşır.

Denison Ay kolonisini ziyaret eder. Selene Lindstrom adlı bir Lunarite turist rehberi ona yardım ediyor. O ve sevgilisi Barron Neville, dünyadan tamamen ayrılmak isteyen fanatik bir siyasi grubun üyesidirler ve ayrıca genetikleri değiştirilmiş insanüstü sezgi gücüne sahip sezgiselcidirler.

Denison Elektron Tulumbasının Güneş'in patlamasına neden olacağını kanıtlıyor.

Denison Büyük Patlama öncesi bir durumda olan üçüncü bir paralel evrenden (Kozmeg = kozmik yumurta) yararlanarak çalışmalarına devam ediyor. Kozmeg'den gelen madde çok zayıf bir nükleer kuvvetle başlar ve evrenimizin fiziksel yasaları devreye girdiğinde kendiliğinden kaynaşır.

Selene gizlice momentumun kozmeg ile değiş tokuş edilebileceğini gösteren başka bir test daha yapar. Denison, bu keşfin Güneş Sistemi içinde ve yıldızlara yolculuğu kolaylaştırma potansiyelini görmesine rağmen dehşete düştü.

Romanın ilerleyen sayfalarında Selene ve Denison bir çift olur.

 

Notlar

BİRİNCİ BÖLÜM

Ahmaklığa Karşı

Lamont sert sert, "Hiç bir yararı olmadı," diye açıkladı.

 

Frederick Hallam bir radyokimya uzmanıydı.

Dünyayı sarsma olayını Hallam’ın masasında duran, üzerinde Tungsten Madeni' yazılı tozlu belirteç şişesi başlattı.

 

Denison, Hallam’dan pek hoşlanmıyordu. Ondan hoşlanan yoktu zaten.

 

"Plutonyum-186 mı? Plutonyum-186?"

 

Plutonyum-186 diye bir şey olamaz. Doksan dört protonu sadece doksan iki; nötronla bir çekirdeğe sıkıştırıp hepsinin bir saniyenin milyarda milyarda biri süresince bile bir arada kalmalarını bekleyemezsin."

 

Tungsten-186’nın 74 protonu ve 112 nötronu vardı. Genç adam, "Acaba bir şey yirmi nötronu yirmi proton haline mi soktu?' diye düşündü. 'Ama bu imkânsız.’

 

Böylece çeşitli Laboratuvarlarda tungsten madeni parçacıkları çekici bir biçimde bazı yerlere konuldu. On vakadan birinde değişme oldu. Ve ortaya yeni Plutonyum-186 parçacıkları çıktı.

 

Plutonyum-186 onların Kâinatında dengeli. Bu madende çok fazla proton ya da pek az nötron var. Bu yüzden bizim Kâinatımızda dengeli olamıyor. Plutonyum-186 bizim Kâinatımıza geçer geçmez pozitron yayınlamaya başlıyor. Bu arada enerji çıkarıyor.

"Buna karşılık para-Kâinata geçen Tungsten-186 ters nedenlerle orada dengesizleşiyor. Para-Kâinatın yasalarına göre bu madende fazla nötron ya da çok az proton var. Tungsten-186 çekirdekleri orada elektronlar yayınlıyor. Bu arada devamlı enerji çıkarıyor.

 

…diğer taraftaki akıllı yaratıklar / Halkın deyimiyle 'para-adamlar'. Bu işi onlar başlattı. Biz onların varlığını tungsten yerine plutonyum gönderdikleri zaman anladık. Ama o maddeyi göndermeleri için daha önceden bizi keşfetmiş olmaları gerekir.

 

Para-adamlar bize Tulumbanın bizim tarafımızdaki bölümünün nasıl kurulanacağını bildirdiler.

 

Demir iki dünyada da hemen hemen dengede olan tek madendir.

 

"Yirmi yılda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Çünkü Tulumba Otoriteleri sembollerin çözülmesini istemiyorlar."

"Neden istemesinler?"

"Çünkü ortada sinir bozucu bir ihtimal var. Para-adamlarla kurulacak iletişim onların zekâca bizden çok üstün olduklarını kesinlikle ortaya koyabilir. İnsanların Tulumba konusunda para-adamların kukla ortakları olduğu anlaşılabilir. Bu da insanların gururunu kırar. Ve özellikle..." Lamont sesinin kinle titrememesi için elinden geleni yaptı. "...Hallam'ın Elektron Tulumbasının Babası olmadığı da ortaya çıkar."

 

Belki Hallam aslında bir Einstein ya da bir Oppenheimer değil. Ama dünya genel olarak onun bu iki dâhiden daha da önemli olduğuna inanıyor. Hallam, Arzda yaşayan iki milyar insan için Elektron Tulumbasının 'babası.'

 

Güneşimiz kadar küçük bir yıldızın bir Süpernova olması imkânsızdır. Ama değişen yasalar yüzünden artık bu da olabilir.

 

Denge çoktan bozulduysa artık yapabileceğimiz bir şey de yok demektir. Ama çok geç kalmadıysak o zaman Tulumbayı durdurmamız gerekir.

 

‘Tanrıların kendileri bile ahmaklıkla boş yere savaşırlar...’ Ben Tanrı değilim ve artık daha fazla çabalamayacağım.

 

İKİNCİ BÖLÜM

İşte Tanrılar!

…o Kâinatın nasıl bir yer olduğunu temel yasalarını inceleyerek anlayabiliriz. Tabii Sertler çok şey başarabiliyorlar. Oraya madde yolluyorlar. O Kâinattan maden getirebiliyorlar. Onların malzemelerini inceleyebiliyoruz. Tabii Pozitron Tulumbasını da kurabileceğiz. O aygıtı biliyorsun değil mi?

Diğer Kâinat nasıl bir yer? Orada da bizdeki gibi dünyalar ve yıldızlar var mı?

"Bu şahane bir soru, Dua." Losten kendisine eşiyle konuşmasını söylediği için Odeen artık öğretmen rolünden daha büyük bir zevk alıyordu. "Diğer Kâinatı göremiyoruz ama orasının nasıl bir yer olduğunu yasaları sayesinde saptayabiliyoruz. Yıldızların parlamasına basit zerrecik gruplarının daha karmaşık bir biçimde birleşmeleri neden oluyor. Biz buna nükleer-birleşme diyoruz."

"Diğer Kâinatta da var mı bu?"

Evet. Ama nükleer güç daha zayıf olduğu için erime ve birleşme daha ağır oluyor. O yüzden de o Kâinattaki yıldızlar bizdekilerden çok daha büyük…

Bizim Kâinatımız onlarınki kadar yaşamıyor tabii. Birleşme o kadar çabuk oluyor ki bütün parçacıklar milyarlarca yıl sonra birleşiyorlar.

Pozitron Tulumbasını yapmak için madde gönderip getiriyoruz. Tabii bu yüzden Kâinatlar birbirlerine biraz karışıyorlar. Bizim nükleer gücümüz birazcık zayıflıyor. Yani Güneşimizdeki birleşme biraz ağırlaşıyor. Daha çabuk soğuyor bu. Ama birazcık... Zaten artık Güneşimize ihtiyacımız da yok.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Boşuna Savaş?

Ay kolonisi kurulduğu sırada Arz Büyük Krizle karşılaştı.

Nüfus altı milyardı. Şimdi ise iki milyar.

Büyük kriz geride teknolojiye karşı daima bir şüphe ve müthiş bir hareketsizlik bıraktı.

 

Frederick Hallam

Elektron Tulumbasının Babası.

 

Denison, Elektron Tulumbasının Kâinatın patlamasına neden olacağına inanıyor

 

Kâinatın bizim yaşadığımız bölümünü ortadan kaldırabilir. Galaksinin bizim bulunduğumuz kolunu bir kuasar haline sokabilir.

 

Lamont Arzlı bir fizikçi. Kendince dünyayı Tulumbanın yarattığı tehlikeye karşı uyarmaya çalıştı. Ama bunu başaramadı.

 

Sessizlik ıstırap verecek kadar uzadı.

 

Türkçeleştiren: Gönül Suveren

Altın Kitaplar, 1985