Sayfalar

4 Ekim 2024 Cuma

Emre Ateş - Umberto Eco’nun Eserlerindeki Akdeniz Ortaçağ Felsefesine Dair Bir Değerlendirme: Gülün Adı Örneği (Özet)

Emre Ateş - Umberto Eco’nun Eserlerindeki Akdeniz Ortaçağ Felsefesine Dair Bir Değerlendirme: Gülün Adı Örneği

Eco’nun Gülün Adı eseri kurgusal temelinin yanı sıra çok katmanlı yapısı ile Hristiyan Ortaçağı’nın felsefi dinamiğini de metaforik ögeler eşliğinde içerisinde barındırmaktadır.

 

Ortaçağ denildiğinde akıllara çoğunlukla inancın dönem üzerinde egemen oluşu gelmektedir.

 

Gülün Adı adlı eseri, hikayenin anlatıcısı olan Adso ve keşiş Baskerville’li William’ın bir manastırda şüpheli bir ölümü aydınlatmak üzere geçirdiği yedi günlük bir süreci anlatmaktadır.

 

Ortaçağ’ın en kritik problemlerinden birisi olan neyin doğru bilgi olduğu ve bu doğru bilginin kaynağının ne olduğu problemi de Gülün Adı eserinde birçok kez tartışılmış bir konudur.

 

Akdeniz Ortaçağı

10. yüzyılda Alman İmparatorluğu, Otto Hanedanlığı ile sanatta ve mimaride oldukça gelişim göstermektedir.

Bu dönemde üretilen lüks el yazmaları, süslemeli İnciller ve minyatürlü kitaplar, Batı’nın 10. yüzyılda sanatsal anlamda bir reform yaşamasına ön ayak olmuştur.

 

Roma’nın Akdeniz’i hakimiyeti altına almak için verdiği ilk büyük savaş Kartaca ile olmuştur. Kartaca, Kuzey Afrika topraklarında hakimiyetini sürdüren bir Fenike kolonisiydi.

Roma’nın çöküşü ile Akdeniz tek bir gücün kontrolü altında olmaktan çıkmış ve özellikle Batı’sında istilacı güçlerin kurdukları kent devletleri söz sahibi olmuştur.

 

1236 yılında Kurtuba, 1248 yılında Sevilla toprakları Hristiyanların eline geçmiştir.

(Sicilya) 1060 yılında Messina’yı kontrolüne alan Normanlar ilerleyişini sürdürdü ve 1091 yılında adanın tamamını kontrolleri altına aldılar.

 

(saçma bir klişe) Haçlı Seferleri’nin en mühim sonuçlarından birisi, Doğu’nun zenginlikleri ile Batı’nın tanışması oldu.

 

Akdeniz’de gelişen bilişsel ve zihinsel sonuçlar hiçbir zaman salt olarak belli bir topluluğa ya da zümreye atfedilemez.

 

Akdeniz insanı, ontolojik olarak en nihayetinde özle maddeyi ortak bir zeminde ele alır

Bilgiye ulaşımda bu iki yolun uyumuna başvurur ve akılla elde edileni deneyle sağlamlaştırır

 

…skolastiğin yükseliş döneminde Aristoteles’in fikirleri hakim noktasına gelmiştir.

Ortaçağ boyunca Kilise, devletler ve toplumlar üzerindeki hakimiyetini felsefi olarak da temellendirebilmiştir

 

Skolastik dönemin sonuna doğru / Ockhamlı William ile bilgi, inançtan tamamen sıyrılmaya başlamıştır

 

Ortaçağ, hem Doğu’da hem de Batı’da kütüphaneler ve kitaplar bakımından oldukça zengin bir dönemdir. Okumak, bilmek ve sahibi olunan eserlerin sayısının çokluğu o dönem için en önemli entelektüel saygınlık sebebiydi.

 

çeviri faaliyetleri…

Batı’da gelişen çeviri faaliyetlerinin en önemli merkezlerinden birisi Toledo Çeviri Okulu’dur.

Endülüs’ün mirası Hristiyanlara geçmiş / Bu mirası değerlendiren Hristiyanlar burada Toledo Çeviri okulunu kurmuşlardır.

 

Roger Bacon, bilimin gizlerinin her zaman herkesin eline geçmemesi gerektiği, çünkü bunların kötü amaçlarla kullanabilecekleri konusunda bizi uyarıyordu. Çoğu kez, bilim adamı, büyülü olmayan kitapları saygısız gözlerden korumak için büyülü göstermektedir... Bak, bir hastalığı kökünden iyileştirecek ilaçları yapan çok yetenekli hekimler tanıdım. Bunlar, merhem ya da ilaçlarını basit insanlara kutsal sözler söyleyerek ve duayı andıran cümleler okuyarak veriyorlardı. Bu duaların iyileştirme gücü olduğundan değil, kutsal sözlere duyulan güvenin uyandırdığı ruh, ilacın bedensel etkinliğine daha hazır olduğu için. (Eco, 2020: 138)

 

Ortaçağ’da, diğer dönemlerden farklı olarak bilginin kaynağı her daim vahiy olarak görülmüştür.

 

Augustinus’un Tanrı’nın nitelikleri olarak ortaya koyduğu şeyler, Platon’un mağara alegorisinde güneşe yüklediği niteliklerle hemen hemen aynıdır.

Augustinus / Yeni Platoncu anlayışın Platon’u Hristiyan inancına göre yeniden yorumlamalarından etkilenir.

Yeni Platoncu anlayışın Platon’u Hristiyan inancına göre yeniden yorumlamalarından etkilenir.

Yeni Platoncular, duyuların yanıltıcı olduğunu ve hakikati asla gösteremeyeceklerini söylemektedirler.

Zira duyular dünyasına hareket, değişim egemendir.

 

Umberto Eco’nun Eserlerindeki Akdeniz Ortaçağ Felsefesine Dair Bir Değerlendirme: Gülün Adı Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü, 2022

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder