Sayfalar

31 Mayıs 2025 Cumartesi

Konut ve Ev Kavramlarının Karşılaştırmalı Analizi - Özet - Notlar

Zehra Akdemir Ersoy - Konut ve Ev Kavramlarının Karşılaştırmalı Analizi

Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir, 2002

 

Özet

…kişisel barınma eyleminin fiziksel boyutu olan ‘konut’un, barınma eyleminin kendisini tümden açıklayan bir kavram olarak görülmesi, ele alınması ve dolayısıyla da sorunun özellikle fiziksel, ‘görünür’ ve nesnel boyutları ile değerlendirilmesi; barınma/ikamet sorununun, konut sorununa indirgenmesi, önemli bir rahatsızlık olarak görülmüş ve tez çalışmasının temel çıkış noktasını oluşturmuştur.

 

‘zaman’ ya da ‘süreç’ parametresi ile ‘konut’ ve ‘ev’ kavramlarının ilişkileri, üç farklı açıdan ortaya konmaktadır. Birincisinde, / konut için ‘doğrusal’ zamanın, ev için ise hem ‘doğrusal’ ve hem de ‘döngüsel’ zamanın varlığından söz edilebilmekte; konutun ‘fiziksel’, ‘kullanışsa!’ ve ‘ekonomik’ süreçleri varolurken, evin doğrusal zaman içinde, ‘süreklilik’, ‘tanıdıktık’ ‘yere bağlanma’ vb. mekanizmalarla ilişkilendiği ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak, kavramlar, yine ‘zaman’ parametresi kapsamında, ‘oluşum süreçleri’ açısından karşılaştırıldıklarında, konutun bir ürün olduğu ve üretiminin daha nesnel ve tanımlı süreçleri ifade ettiği görülmektedir. Evin oluşum sürecinin ise, ‘kendine mal etme’, ‘kişileştirme’, ‘dönüştürme’ gibi mekanizmaları içerdiği ve tümüyle bir ‘işlem’ olduğu saptanmıştır. Üçüncü olarak ise, ‘zaman’ parametresi, ‘tarihsel süreci’ ele alarak yorumlanmakta, buna göre de konut biçimlerinin veya mekan organizasyonlarının, farklı barınma modellerine bağlı olarak, ‘zamana göre değişken’ bir doğasının olduğu; ‘ev deneyimi’nin ise insan yapısında varolan evrensel bir nitelik olarak ‘zaman aşın’ bir doğaya sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

‘Mekan’ kavramı, bir parametre olarak yorumlandığında / Konut mekanı, barınma eylemine bir ön hazırlık olarak / kavramsal bir yapı olurken; evsel mekanın, duyularla, hislerle ‘içeriden’ deneylenen ve kavranan bir ‘yaşam mekanı’, zamanla kurulan bağlar sonucu anılarla ve katılımlarla oluşan ‘yer’lerin bütünü olduğu görülmektedir.

 

‘işlevsellikleri açısından değerlendirildiklerinde, konut mekanı üzerinden işlevlerin ‘pratik ve görünür’ boyutlarının okunduğu, oysa ‘evsel mekan’ın yaşamsal değerleri ve kullanıcı anlamları içermesinden dolayı daha gizli ve derin olan ‘sembolik işlevleri’ öne çıkardığı görülmektedir.

 

Konut, kullanıcısı belirsiz olarak da gelişebilirken, ev için kullanıcı temel ve mutlak bir unsur, ‘olmazsa olmaz’ bir değerdir.

Konut ve ev, kullanıcı kimliğinin iletişimini sağlayan temel unsurlardır; ancak irdelemeler sonucunda, fiziksel, görünür bir yapı ve ekonomik bir değer olarak konutun daha ziyade ‘dışarıya ya da başkalarına’ mesajlar vermek üzere kullanıcı tarafından seçilen bir araç olduğu; ‘ev’in ise kullanıcısının ‘kendi’ni kendine yansıttığı bir ortam olarak, ‘kendi’ ile iletişimi sağladığı ortaya çıkmıştır.

…konutun nesnel anlamda ‘ölçülebilir’ bir doğası vardır; ve işlevler, malzemeler, estetiksel değerler gibi unsurlar, temel anlamda konutun boyutlandırılmasını belirlemektedirler.

 

Giriş

…rasyonel düşüncenin içinden gelen mimarlık anlayışı, geçerli olan düşünce sistemine paralel bir yaklaşımla, bir bütün ve karmaşık vaka olan barınma/ikamet eylemini dışarıdan değerlendirmeye ve ona ait unsurları birbirinden ayrıştırarak ifade etmeye eğilimli olmuştur. İnsan ve mekan birbirinden bağımsızlaştırılmış; insan, ‘yer’inden, ‘geçmiş’inden, ‘kültürel tanımlayıcılarından’; fiziksel yapı, ‘kullanıcısından’ ve ‘diğer’ bağlamlarından koparılmış ve hatta fiziksel yapının strüktürel bileşenleri dahi birbirinden ayrıştırılmış; mekan, objektif olarak ‘dışarıdan’ değerlendirilen, insandan bağımsız, adeta türdeş bir yapı olarak ele alınmıştır.

 

Kavramsal Analizler

Pek çok kültürde ve dilde, bireyin özel yaşama ve barınma mekanının birden fazla adla anıldığı dikkat çekmektedir. Örneğin, en başta Türkçe’yi ele alırsak, günümüz konuşma dilinde, özel yaşama mekanım tanımlamak üzere; ‘ev’, ‘yuva’, ‘konut’, ‘ikametgâh’ gibi farklı terimlerin kullanıldığı gözlemlenir. Benzer biçimde, İngilizce’de de bireyin özel yaşama mekanının genel adlan, ‘house’, ‘home’ ya da ‘dwelling’ vb. olabilmektedir. Fransızca’da, ev için ‘maison’, konut için ‘logement’, Almanca’da, ev için ‘heim’ ile konutun karşılığı olarak ‘haus’ kullanılmaktadır.

 

‘Kon’ kökü, öz Türkçe bir sözcüktür ve ‘kon-ak’, ‘konaklamak’, ‘kon-uk’ gibi terimler bu kökten türetilmişlerdir.

‘konmak’ kökünden türeyen ‘konak’ ve ‘konaklama’ eylemi ile bu eylemi gerçekleştiren kimse olan ‘konuk’ kavramları içlerinde geçicilik ifadesi içermektedirler. Konutun da bu kökten türediği düşünülürse, onun da geçicilik ve süreksizlik içeren bir kavram olduğu sonucu doğmaktadır.

 

Kon kökünden türetilen konak gerçekte ev değil, kısa bir süre kalman ve oturulan yerdir. / Eyuboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü

 

İngilizce’de ise ‘house’ terimi, Türkçe’deki ‘konut’ sözcüğünün hemen hemen anlamdaşı sayılabilir.

 

‘Ev Üstüne Felsefece Bir Deneme’ adlı yazısında Ömer Naci Soykan, ‘ev’ gövdesinden yapılan sözcükler ile ‘ev’ ile oluşturulan tamlamaların ve deyimlerin çokluğunun, Türkçe’nin evi pek fazla önemsediğini gösterdiğini belirtir

 

Ev kökünden türeyen bir başka sözcük olan ‘ev-cil’, “evde yetişmiş ve yabanlıktan kurtarılmış” anlamındadır.

Bu da evin dışında olanın yabancı, içindekinin ise evin dünyasına ait, tamdık ve tehlikesiz olduğunu belirtir.

‘ev’ salt bir yapı birimini işaret etmekten öte bir sistem ve düzenin adı olmaktadır.

 

İkamet terimi, (Ar.) ‘kıyam’dan gelmektedir. ‘Kıyam’; “kalkma, durma, bir yerde dikilip kalma” demektir ve buna göre ‘ikamet’; “bir yere koyma, yerleştirme, dikme, bir yerde durma, konaklama” anlamını taşır.

‘ikamet’ kavramı, salt fiziksel anlamda bir barınma işlevini içermekten öte ‘bir yerde durma ve yaşamayı’ ifade etmektedir.

 

‘Barınma/ ikamet’ kavramının İngilizce karşılığı ‘dwelling’tir.

 

Heidegger’in söylemleri değerlendirildiğinde, ‘konut’ ve ‘ev’ arasındaki farkın, ‘bannma/ikamet’ deneyimi olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

‘inşa etmek’ sözünün, Almanca’daki karşılığı ‘bauen’, İngilizce’deki karşılığı ise ‘to build’ dir. ‘To build’ ya da ‘bauen’in, eski İngilizce’de ve Almanca’da ‘buan’ olarak kullanıldığını ve ‘buan’ teriminin aynı zamanda ‘barınma/ikamet etme’ anlamına geldiğini vurgular. Bu biçimde bir dil çözümlemesinden yola çıkıldığında, ‘ikamet etme’ ile ‘inşa etme’nin eşanlamlı kavramlar olduğu sonucu doğmaktadır. Dolayısıyla, Heidegger, öncelikle, ‘barınma/ikamet etme’ eyleminin ‘inşa etme’ eylemine temellendiğini öngörmüştür.

 

Heidegger’a göre “dünya yüzünde insan olmak, ikamet etmek ile eşanlamlı olmaktadır”

 

…insanın tüm eylemlerinin mekansal bir niteliği vardır ve insan mekandan bağımsız olarak varolamamaktadır.

 

Vitruvius’un yorumuna göre ‘ateş’, ilk barınma fikrini, kamusal hareketi, dili, kültürü ve dolayısıyla mimarlığı doğurmuştur.

 

…en basit formuyla bile ev anında bir ‘iç’ ve ‘dış’ yaratmaktadır.

…ev’in temel mekansal Öğeleri olarak, ‘ocak’; merkez, ‘çatı’; yatay-düşey bağlantısı, ‘eşikler ve sınırlar’ iç-dış ilişkilerinin sembolleri olarak pek çok kültürde, halen dahi özel ve derin anlamlar içermektedirler.

 

Her ev kendi göreliliği içinde ‘dünyanın merkezinde’ konumlanmaktadır. En sabit yönlenme noktası olarak evin, kendi merkezinde de arketipsel sembol olarak ‘ateş’ ya da ‘ocak’ öğesinin konumlandığı gözlenir.

 

Çatının farklı kozmik düzeyleri birleştiren yoğun bir sembolik değeri vardır.

Gökyüzü, sembolik anlamda tanrıların, metafiziksel güçlerin bulunduğu yerdir. İnsanın varlığını sürdürmesi, bireyin bu kozmik güçlerle ilişki kurmasına bağlı olmaktadır.

Çocukların eve ait imgelerini aktaran çizimler ve resimlerde de özellikle dik ve eğimli çatıların varlığı dikkat çekicidir

 

Karşılaştırmalı Analizler

Ev kavramını, konut kavramından farklılaştıran en temel nokta, evin zaman boyutunda varolan, dinamik ve ‘yaşayan’ bir yapı olmasıdır. Konut, somut bir fiziksel yapı ya da ürün iken, ev, sürekli olarak değişen ve hatta sonlanmayan karmaşık bir ‘işlem’ olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Rutinler gibi, aynı şekilde ritüeller de evin anlamım veren çoğunlukla ritmik ve önemli eylemlerdir. / geçiş törenleri

 

…biz çevreyi değiştirdikçe çevre de bizi değiştirmeye başlamakta

 

‘Yer’ zamana bağlı olarak oluşan bir kavramdır

‘yer’ler, zaman ile büyür, yaşam ile doldurulur ve hatta yok olup gidebilirler.

 

Bir etkinliğin bileşenleri; (1) eylemin kendisi, (2) nasıl yapıldığı, (3) diğer eylemlerle nasıl bir bağıntı kurduğu ve (4) eylemin anlamıdır.

 

Kutsalın açığa çıktığı ‘yer’ler, sembolik anlamlan en güçlü mekanlar olmaktadır. İnsanın geniş tarihindeki mekansal eğilimlerine bakıldığında ise ‘kutsal mekan’m, ev mekanının arketipi olduğu gözlemlenmektedir.

Arap çadırından, Mongol yurtlarına ve Madagaskar evine değin mekan kurgusu pek büyük ölçüde kutsal düşüncelerle şekillenmektedir. Bu örneklerin çoğunda “ev bir ibadet yeridir ve plansal anlamda da ibadet mekanlarına benzemektedir

 

Evin insan ile iletişimim yani özünü anlamak, edebiyat, şiir ya da düşlerde daha belirginleşir; çünkü, bu boyutlarda, bilinçaltı düzeylerindeki yapılar daha belirgin anlamda açığa çıkmaktadırlar.

Jung, düşünü ya da bilinçaltından gelen mesajları şöyle yorumlamaktadır: Ev zihnin bir sembolüdür. Salon, bilinç düzeyini temsil etmekte, yaşanan yeri kastetmektedir. Zemin kat, bilinçaltının ilk düzeyidir. Aşağılara indikçe, daha karanlık ve yabancı olan görüntüler, bilinçaltının derinliklerini ve sonuçta vardığı mağara kendi bilinçaltındaki ‘ilkel’ inşam temsil etmektedir.

 

Yağmur yağdığında tavanarası çocukların sığmak yeri olur.

Çatı dolu olduğunda kendimizi iyi hissediyoruz

Benim için hu tavanarası, aile hatıralarının kutusu gibidir.

Hiçbir şey yoksa, geçmiş de yoktur

 

İnsanların ‘eşyalar’a karşı oluşturduğu ‘duygusal bağlılık’ göz ardı edilmemesi gereken önemli bir özelliktir.

 

Konut, genelde insanın dışarıya sunduğu kimliğinin bir göstergesi olurken; ev, kullanıcının tüm boyutlarıyla kendini deneyimlediği ve kendi ile ilişki kurduğu bir ortamı ifade etmektedir.

 

…konutlar yaşamak için değil satılmak üzere satın alınmaktadır

 

Ev insanın birincil düzeydeki egemenlik alanıdır.

Kişileştirilen mekan, birine aidiyetin işaretidir. Dolayısıyla görünmez ancak anlaşılır bir sınır belirler: ‘Benim mekanım!’. Sınır, gerek egemenlik alanı gerekse de bir sonraki aşamada ele alınacak olan mahremiyet gereksinimi için anahtar bir kavramdır. Sınırları kurmak, sahipliğin ve kimliğin talep edilmesine yönelik bir ritüeldir

 

‘Dikkat Köpek Var’ levhası ve ‘Hoşgeldiniz’ yazılı bir paspas sınırı belirtir.

 

Memleket çoğu insan için ‘merkez’ yani ‘ev’in kendisidir.

Mircea Eliade, evi, ‘insanın kendi için inşa ettiği bir evren’ olarak tanımlar

 

…mimarlığın aslî etkinliklerinin başında fiziksel çevrenin düzenlenmesi ve inşası yer almaktadır. Konutun da fiziksel bir yapı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, onun doğrudan bir mimarlık teması olması kaçınılmazdır.

 

…mimarlık yayınlarının büyük çoğunluğunda ele alman ve değerlendirilenin, barınma/ikamet eyleminin fiziksel öğesi ya da konut olduğu belirgindir.

 

Kiralık Konak / konak, hem bir devrin toplumsal yapışım hem de bireysel yaşattı öyküsünü aynı anda aktaran bir yerleşkedir. Konak, adeta sahibinin kendisi ile özdeşleşmiştir. Konağın ömrü, saygınlığı, bakımı, romanın baş karakteri ve aynı zamanda konağın sahibi olan Naim Efendi’nin yaşamı ile benzerlik kurar.

Naim Efendi’ve ait tüm değerler aynı zamanda konağa da aittir.

 

Malte Laurids Briddge

Rilke, ‘yer’lerin yapışım ve insan bilincinde ya da bilinçaltında kapsadıklarının farkındadır. Yerlerin, anılarla ve anlamlarla yüklü mekan parçacıkları olduğunu ve insanın mekanları objektif anlamda bütün olarak kavramadıklarım, parçalarla yaşadıklarını bilmektedir.

 

Sonuçlar ve Değerlendirmeler

… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder