Sayfalar

31 Mayıs 2025 Cumartesi

Rize'den Gürcistan'a Siyasetin Mekânsal Tezahürü - Özet - Notlar

Betül Kocaoğlu Dündar - Rize'den Gürcistan'a Siyasetin Mekânsal Tezahürü Yoksunluk, Mahremiyet ve Anonimlik Bağlamında Mekân Oluşturma – Notlar

Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024

 

Giriş

“Taşra ...bir insanın her şeyini alıyor ve ona hiçbir şey vermiyor, oysa büyük kent hiç durmadan veriyor veriyor, bunu görmek ve tabi hissetmek gerek, oysa gören ve hissedenler pek az, o yüzden iğrenç bir duygusallık içinde taşraya çekiliyorlar, orada da her durumda en kısa zamanda zihinleri emiliyor, boşaltılıyor ve eninde sonunda perişan olup gidiyorlar”

Thomas Bernhard

 

Heredot, Halikarnas’ta doğan bir tarihçi olsa da hayatının önemli bir bölümünü dönemin medeniyet merkezlerinden biri olan Atina’da geçirmiştir. Ününü Atina’ya borçludur.

 

(Osmanlı) Devletin merkezi İstanbul iken; ülkenin geri kalanındaki kurumlara ‘taşra’ teşkilatı denilmiştir.

Osmanlı döneminde sürgüne gönderilen memurların durumunu ifade etmek için “taşraya çıkmak” ifadesi kullanılırdı.

 

Modernleşme tartışmaları bağlamında; kent-taşra, merkez-taşra zıtlığı hem dünya edebiyatında hem ülkemizde kendini göstermiştir.

 

Çalışmada Rize’nin merkez ilçesinde ikamet eden ve Rize’ye dışarıdan gelen insanların, daha önceki yaşam deneyimlerine bağlı olarak Rize’yi nasıl deneyimledikleri, şehir ve şehirdekiler ile kurdukları ilişkiler, şehrin kullanmayı tercih ettikleri mekanları, kendi yaşam dünyalarını yeni yaşadıkları şehirde nasıl kurdukları, kurdukları yaşam alanlarını hangi kavramlar üzerinden inşa ettikleri ve nasıl anlamlandırdıkları, yorumlanmaya ve tartışılmaya çalışılacaktır.

 

Bourdieu’nun kavramsallaştırmasıyla “kültürel kapital” hayatın daha sonraki aşamalarında da bireylerin beklentilerinin çerçevesini çizer. Bu talepler, gidilen yerdeki mekanların düzenlenmesini, yeniden oluşturulmasını, gözden geçirilmesini, mekanlarda kurulan sosyal ilişkilerin derecesini üzerinde de bir belirleyiciliğe sahiptir.

 

ilk bölümünde, öncelikle mekân kavramının ne olduğu literatür göz önünde bulundurularak gözden geçirilmiş ve insan-mekân ilişkisini anlamlandırmada hangi kıstasların önemli görüldüğü ile ilgili bir tartışma yürütülmüştür.

Çalışmanın ikinci bölümünde ise Rize’nin neden bir taşra kenti olarak anlamlandırdığı görüşmecilerin verdiği yanıtlar ışığında yorumlanmaya çalışılmıştır.

Görüşmecilerin Rize anlatılarında özellikle “yoksunluk”, “mahremiyet” ve “anonim olamama” kavramlarına göndermede bulundukları söylenebilir.

Çalışmanın son bölümünde ise görüşmecilerin taşrada çektikleri yoksunlukların, yaşadıkları mahremiyet ihlallerinin ve kamusal alanlarda anonim olamamalarının onları farklı mekanlar bulmaya ve yeni mekanlar inşa etmeye teşvik ettiğini iddia ettim.

 

Birinci Bölüm - Alana Ve Araştırmaya Dair

Bu çalışma, büyük şehirlerde yaşama tecrübesi edinmiş ve daha sonra iş sebebiyle Rize’ye gelmiş insanlarla yapılan mülakatlara ve görüşmecilerin gündelik hayatlarının katılımcı gözlem yöntemiyle incelenmesine dayanmaktadır.

 

…görüşmecileri yurtdışında lisansüstü eğitimini tamamlamış, tercihen bir metropolde ya da büyük şehirde yaşam deneyimi olmuş bireyler arasından seçtim.

 

30 görüşmeci ile derinlemesine mülakat yapılmıştır.

hepsi üniversite mezunu ve büyük çoğunluğu lisansüstü öğrenimlerini doktora seviyesinde tamamlamışlardır.

 

Gürcistan’a ‘kaçış’ sadece bir merak ya da kısa süreli bir gezi olmaktan öteye giden başka sebeplerden oluşuyordu. Bir ‘nefes alma’ ‘kendileri olma’ hallerini de oluşturuyordu.

 

Ekonomik açıdan Rize iline bakıldığında, tarım, sanayi sektöründen ziyade hizmet

sektörünün ağırlıklı olduğu bilinmektedir. Hizmet sektörü bakımından ise turizm sektörü öne çıkmaktadır.

 

Şehrin konumu gereği şehirleşme kıyıya yakın ve çok dar bir alanda konumlanmıştır. Bu durum şehrin mekân anlayışını ve o şehirde yaşayan insanların şehirden beklentilerini de kısıtlamaktadır. Rize, yılın her mevsimi yağış almaktadır.

…sürekli yağış alan bir yerde üstü açık çok az eğlenme ya da zaman geçirme mekânı vardır. Çünkü her an yağmur yağabilir ve ıslanmamanız gerekir. Böylece zaman geçirebileceğiniz birçok mekân sürekli kapalı bir kutu gibidir.

Şehrin çok dar bir şekilde kıyı şeridi olarak konumlanması mekânlarında dar ve kısıtlı bir alana yerleşmesine neden olmaktadır.

 

İkinci Bölüm - Mekân, Kent Ve Taşra

Bir mekâna karşı tavrımız, onu yorumlayışımız ve hayallerimiz kendimizi nasıl algıladığımız ve içinde bulunduğumuz koşullarla ilgilidir.

 

…kişilerin mekânlara yükledikleri anlamlar bireysel olup zamana ve duruma göre değişir.

 

Lefebvre mekânın toplumsal bir ürün olduğunu ve her üretim biçiminin kendi mekânını ürettiğini söyler.

 

Kentlilik, kırsal ve toprağa bağlı feodal bir hayattan sonra gelen bir aşamadır ve birincil anlamı çeşitliliktir. Toprağa bağlı hayatta yani kırsal kesimde hayat tekdüze akar ve tek tip bir yaşam ve davranış biçimi hakimdir. Kentte ise bu durum insanın yaşam alanının genişlediği ve yayıldığı bir çeşitlilik hakim olur.

 

Sözcük anlamıyla taşra, merkezin dışında ve dışarıda olanı temsil eder.

 

Simmel’e göre taşra öznel kültürün korunduğu, kentler/metropoller ise nesnel kültürün uzantısı şeklinde tanımlanan mekânlardır. Taşrada ilişkiler daha kolay ve sıcaktır. Kentlerde/metropollerde ise insanlar arası münasebetler kısa, seyrektir.

 

Üçüncü Bölüm - Kendini Taşrada Hissetmek

…her büyük yerleşke kendinden daha küçük olan yerleşkeleri ‘taşra’ olarak tanımlamaktadır

 

Taşrada zaman akmaz, yapılacak çok az şey ve her zaman her şeye vakit vardır. Kentlerde ise zaman akıp gider, hep bir koşuşturma ve hareket hali mevcuttur.

 

…hep olumsuz tecrübeler yaşadım Rize esnafı ile ilgili. Şöyle ya çok şeyler nasıl söyleyeyim bu işi sanki zorla yapıyorlar paraya ihtiyaçları yok gibi alacaksan indireyim falan havasındalar.

 

Taşra gözler, bakar.

…kendinden olmayanı fark eder ve kendine benzetmeye çalışır.

 

(Simmel) Taşra hayatına özgü ilişkiler, ruhun daha bilinçsiz katmanlarına kök salmıştır; en kolay şekilde geliştikleri yer, kesintiye uğramayan alışkanlıkların düzenli ritmidir. Oysa zihnin yeri, ruhumuzun açık, bilinçli ve yüksek katmanlarıdır; zihin, içsel güçlerimiz arasında uyum yeteneği en yüksek olanıdır.

 

Dördüncü Bölüm - Mekan Oluşturma

…mekân oluşturma insanların bulundukları yerleri, yaşadıkları yerlere dönüştürme yoludur

 

Kent mekânlarının çeşitliliği sayesinde, her kesimden insana kendi gündelik yaşam pratikleri ve kültürünü sürdürme, yeni bir şey deneyimleme sağlarlar.

 

Aidiyet bireyin toplum içinde kendini konumlandırması ve ayrıca kişinin kendini oraya ait hissetmesi ile gerçekleşen bir duygu ve durum olarak karşımıza çıkar.

 

Rize’de yerel halk kendi aralarında tanışıklık üzerinden sıkı ilişkiler yürütmektedir. Bu ilişkiler ağına ise dışarıdan gelen yabancıların dahil olması çokta kolay değildir.

 

Sonuç

Görüşmecilerin kent ve taşra bağlamında Rize hakkındaki anlatılarından ise daha önce bahsedildiği gibi yoksunluk, mahremiyet ve anonim olamama kavramları ağırlıklı olarak vurgulanmış

 

Rize’deki mekân kısıtlılığının yoksunluk hissi oluşturmasının yanı sıra bu kişilerin hem mesleklerinden kaynaklı hem de şehrin oldukça homojen ve küçük bir yapıya sahip olması nedeniyle yerel halk tarafından kolayca fark edilir olmaları kişilerin mahremiyet, ve anonimlik hallerine müdahaleyi kolaylaştırmaktadır.

 

Görüşmecilerin kendilerine özellikle Rize’den bir “kaçış” ve “nefes almak” için uzaklaşmak istediklerinde seçtikleri yerlerin en başında Gürcistan (Batum) gelmektedir. Bu tercihle kişiler yoksunluk, mahremiyet ve anonimlik durumlarını yönetebilmek için mekânsal yönelimlerini çeştlendirmektedirler.

... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder