Yalçın Küçük - Aydın Üzerine Tezler 3
Tekin Yayınevi, 2. Basım,
1987
Önsöz
Bilim bir bakıştır;
maddeyi değiştiriyor.
Birinci Bölüm
DALGALAR VE KIRIMLAR
Dahi, çok hızlı
görebilendir.
Mustafa Kemal, çok yavaş
ve sakin görebilendir.
Deha, kalıcı görünende
geçici olanı tanıyabilmektir. Tersinden de söylenebilir: deha, geçici görünene
kalıcı olanı içerebilmek yeteneği oluyor Bu niteliği nedeniyle deha ürünü, zaman
aşımına uğramıyor
Birinci Dünya Savaşı'ndan
hemen sonra. Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başlamadan önce, Türkiye çok güçlü bir
Bolşevizm dalgasının etkisi altına girdi.
Kurtuluş Savaşı
kazanıldıktan sonra Kemalist harekete ve üstelik Kemalizm'in ideolojisini
kurmak üzere geçtiler.
Ahmet Mithat Efendi / Bir
esnaf çocuğu olarak büyüdü: Mısır çarşısının istikrar arayışını hiç unutmadı.
Hace-i Evvel. İlk öğretmen ve dönek oldu. Kendisini yetiştiren ve adını aldığı
Mithat Paşa'ya en büyük iftiraları kustu ve Mithat Paşa'yı kötüleme
kampanyasının başında yer aldı.
Şevket Süreyya'ya
Türkiye'nin ikinci büyük döneği…
Köylülükten hiç
kurtulamadı,
Türkiye'de Türkçüler, hiç
bir zaman özgürlükçü olmadılar. Yirminci yüzyılın başından itibaren,
Türkiye'nin önde gelen Türkçüleri, hiç bir zaman özgür düşünceyi savunmadılar.
Entelektüel cesarete
politik cesaretin eklenmesinin zamanıdır.
Biz gerçek olarak
biliyoruz, inanıyoruz ve her zaman, herkese ispat ediyoruz ki, tarihin çarkını
çeviren suların kaynağı, sınıf mücadelesinin bağandadır
Sabahattin Ali / Edebiyatta
bir yetenek, özel yaşamında cesur görünüşlü bir korkaktı.
Sabahattin Ali tip'i,
sevmediğim bir aydın türüdür.
Galilei, dostu Papa'yı
kandırabileceğini düşündü. Sabahattin, dost olduğu İstanbul Valisini veya Başbakan
Saraçoğlu'nu, bir diğerini, kandırabileceğine inandı.
İnsanlığın bildiği bir
kolaylık var: Saygı, kendinde olmayanı kabul ile doğuyor.
Yirminci yüzyıl Türkiye’nin
yaşamını, “dört dalga” dinamiğinde soyutlamaya çalıştım. 1920 yıllarının
başında. 1940 yıllarının ortasında. 1960 ve 1970 yıllarının ortalarında Türkiye
dört dalga yaşadı. Görünürde bütün bu dalgalanmalar sosyalizm ile bağlantılı
oldu.
Bir sistemi,
niteliklerinden birisine indirgemek vulgarize etmektir. Bayağılaştırmak, denebilir.
Nazım Hikmet Olayı
Her iki dava da Nazım
Hikmet'ten daha çok Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgilidir. Bu iki dava ile Türk
Silahlı Kuvvetleri içindeki aydınlar da Kemalist bakış acısının sıkı disiplini
içine alınmak isteniyor
Babası, Osmanlı döneminde
Mızıka-ı Hümayun'da görev yapıyor. Cumhuriyet döneminde Cumhurbaşkanlığı bando
şefi olarak çalışıyor. Orhan Veli, Galatasaray'da okuyor ve dadı ile büyüyor.
Hepsi bu kadar; bundan sonra geçimini sağlamakta bile güçlük çekiyor, sürekli
İçki içiyor.
Şiir, yalnızca halkı
bulacak ve halkın da basit zevklerini yansıtmaya çalışacak
Yeni kuşak aydın veba ile
kolera arasında veya Orhan Veli şiiri ile en önde gelen temsilcisini İlhan
Berk'te bulan İkinci Yeni şiiri arasında tercih yapmak durumuyla karşı karşıya
• bırakılıyor.
Düşüncenin
etkinliği, üzerine yazıldığı veya basıldığı kâğıdın sayısıyla ölçülmüyor.
Birinci Bölüm İçin Birinci Ek
SABAHATTİN ALİ DAVASI
Sabahattin'in ölümü,
resmî kaynaklarca, yurt dışına kaçırma işini üzerine alan kaçakçı Ali
Ertekin’in birden milli hislerinin sesine dayanamayarak Sabahattin'in başını
taşla ezdiği biçiminde ilân edildi.
…hiç kimse, resmi
açıklamaların aksine bir görüş yazmıyor.
…üç sonucu özetliyorum.
Bir: Sabahattin Ali, sınırı geçtiğine inanarak öldürülmüştür. İki: Ali
Ertekin'in gizli istihbarat örgütleriyle bir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Üç:
Ali Ertekin. Bulgaristan'a adam kaçırma işinden dolayı yakalanmış, zorlama ve
pazarlık sonucunda, Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü kabul etmiştir
Ali Ertekin'in ulusal
duygularla adam öldürmesine imkân yok.
Üsküp'te doğuyor. 1925
yılında Türkiye'ye göçmen olarak giriyor. Silâhlı Kuvvetlerde astsubay oluyor
ve atılıyor.
Öyle anlaşılıyor;
Sabahattin Ali'nin sonu ikinci Dünya Savaşı'ndan umutla çıkan Türk aydınını
ürkütmek için hunhar bir senaryoya yazılıp ilân edilmesi kararlaştırılınca bu
senaryo içinde Ali Ertekin'e bir rol vermek zorunlu oluyor.
Ali'nin Milli Emniyet'in
bir elemanı olduğunu düşünebilmek için bir insanın bir köylü kafasına
gelişmemiş kafa demek istiyorum, sahip olması gerekiyor. Ali Ertekin.
Türkiye’nin gizil örgütlerinin memuru olsa, bu örgütten emir almadan adam
öldürmeyi düşünemez; Türkiye’de hiç bir devlet örgütü, emrine uyarak adam
öldüren bir memurunu cinayet sucundan mahkûm etmez.
…
Birinci Bölüm İçin İkinci Ek
DERGİLERDEN ÇIKANLAR VE DERGİLERDE
KALANLAR
Kütleler yenilirler;
yenilen, eziliyor. Ezilmiş, kişiliksizdir; hiç bir zaman kurtulmaz. Ezilmiş,
kurtarıcı olamıyor. Olamaz; kurtuluş bir güç işidir. Ezilmişte güç olmaz. Güç,
inancın kütlelere içerilmesiyle ortaya çıkıyor.
Resimli Ay / 29-30
Kadro / 32
En etkin kişisi Şevket
Süreyya'dır.
Kooperatif
Liman işçilerine
kooperatif düşüncesini aşılamaya çalışıyor.
…
…yirminci yüzyılın ikinci
yarısında az gelişmiş memleketler için tik çıkar yol sosyalizm.
İkinci Bölüm
SAVAŞIN BİÇTİKLERİ
Mithat Paşa’nın boğularak
öldürülmesi Türk aydın tarihinde bir donum noktası işlevi gördü
Üç Delikanlı. Kemal, Ziya
ve Şinasi de hep bir paşa aradılar
Askeri Tıbbiyeden dört
öğrenci Türk tarihinin en önemli ve Türk aydın tarihinin en onurlu
örgütlerinden birisini kurdular: İttihat ve Terakki.
Kurtuluş Savaşının ve
genç Cumhuriyet in liderlik kadrosunda ve başlarda şu isimler yer aldı.
Mustafa Kemal
Kâzım Karabekir
Fevzi Çakmak
Rauf Orbay
İsmet İnönü
Ali Fuat
Kurtuluş Savaşı'nın lider
kadrosunu Osmanlı Devleti'nde kariyer yapmış isimler meydana getirdi. Kurtuluş
Savaşı'nı belki isim değil fakat rütbe ve kariyer yapmış kişiler yönetti.
Yakup Cemil, karşıtlarını
yok etmeyi yaşamının anlamı haline getiriyor.
Mustafa Suphi / Mustafa
Kemal'in liderliğini kazandığı Kurtuluş Savaşı ile ittihat ve Terakki arasında
ve sınıfsal tabanda ciddi bir ayrılık olmadığım göremeyecek kadar sınıfsal
çözümlemeden uzak ölüyor.
Misak-ı Milli de, iç
savaş zorlamalarının sonucunda yazıldı.
Türk aydını yüzeysel olana
şiddetle bağlanabildiği için İttihat ve Terakkinin önde gelen kadrolarının
kırılmasından sonra ve ikinci takımına cephe alınarak İttihat ve Terakkiden
kalan çizgiyi sürdürmek mümkün olabiliyor.
Bilgisizlik, her yönden
abartmaya elverişli bir ortam yaratıyor.
Birinci Büyük Savaş
sonunda Türkiye’nin bir manda altına alınmamasında Türklerin isteksizliği kadar
emperyalistlerin ve bu arada Amerika Birleşik Devletleri'nin isteksizliğinin de
rolü var.
Türkiye'de devletçilik,
savaş içinde belirgin olan merkantilist eğilimler ile emperyalist sermayenin
Türkiye'ye gelmedeki isteksizliğinin pratik sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Türklerin Grekler ile
Ermenilere kinleri. Kurtuluş Savaşı'nın itici gücü, motoru, işlevim görüyor.
Türkler, Grekler ve
Ermenileri görmedikçe Türkiye'nin işgaline ses çıkarmıyorlar.
Üçüncü Bölüm
AYDINA KEMALİST DARBE veya AYDINTÜRK II
Mustafa Kemal, bir gümrük
koruma memuru ile okuma ve yazması olmayan Zübeyde’nin oğlu olarak dünyaya
geliyor. Mustafa Kemal. Askeri Rüş- diye'vl dördüncü. Harp Okulu'nu 320 öğrenci
arasında yirminci. Harp Akademisi’ni 13 subay arasında beşinci olarak
bitiriyor. Açıkça çalışkan ve okumaya düşkün bir öğrenci değil.
Kâzım Karabekir ise hem
Harp Okulu'nu ve hem de Harp Akademisi'ni birincilikle tamamlıyor.
Mustafa Kemal'in Nutuk
una karşılık olmak üzere Kâzım Karabekir de İstiklal Harbimiz'i yazıyor.
Burada, Nuluk’un mantığından ayrı olarak. Anadolu'ya çıkmadan önceki zamanına
alt ayrıntılı ve ihtilâlci bilgiler verebiliyor. İttihat ve Terakki Örgütünün
hangi kuruluşunda görev aklığı ve Hareket Ordusu'nda somut yerini belli
edebiliyor. Böyle bir açıklık, Nutuk'ta yok.
Mustafa Kemal’i Türk aydını
yüceltiyor.
Her yüceltme, bir
yabancılaşmadır
Fevzi, yetenekleri son
derece sınırlı bir Osmanlı paşası olmaktan ileri gidemedi. Osmanlı Devleti'nin
Harbiye Nazırı iken Anadolu Hareketi’ne karşı her türlü önlemin içinde yer aldı
Fevzi Paşa. İstanbul
Hükümetine bilgi toplamak ve Kurtuluş Savaşı aleyhine nasihatlarda bulunmak
için Karadeniz kentlerine geliyor ve Erzurum'da Kazım Paşa’yı buluyor
İstanbul işgal edilince
Malta'ya sürülmekten korktuğu için Anadolu'ya geçmeyi tercih etti.
Sivas Kongresi, oybirliği
ile, manda tezini kabul ediyor.
Kongre Başkanlık Kurulu
üyesi İsmail Hami Damşmend'in tutanaklarını yıllar sonra Türk Tarih Kurumu
Genel Sekreteri Uluğ İğdemir yayınlıyor.
Sivas Kongresi sırasında
mandanın çok az bilinen bir kavram olduğu anlaşılıyor
(Erzurum ve Sivas
Kongrelerinde alınan karalara bakılırsa, özellikle 7. Maddeler, Kongre
heyetinin manda yanlısı olduğu anlaşılabilir)
Çanakkale'de Mustafa
Kemal Bey'in rolünü büyütmek imkânsız.
Hapisane ne demek?
Hapisane bireyi istememeye alıştırmaktır.
Hapisane. istememeye,
değiştirmemeye ve başkasının iradesini kabule alıştırma sürecini anlatıyor.
Osmanlıcılar daha yakın
bir zamanı. Türklerin islâm-arap kültürünün egemenliği altına girdiği dönemi
yaşamak istiyorlar Türkçüler. Köycüler, Kemalist Dilciler ise, Türklerin
Anadolu'ya gelmezden önceki tarihini idealize ediyorlar.
Köy Enstitüleri. Türk
aydınının kaynağını genişletti ve sayısını artırdı.
Köy Enstitülerinin temeli
olan Eğitmen Kursları’na 1936 yılında başlandı. 1936 yılında Türkiye'de iş
yasası çıkarıldı ve grev He sendikal haklar askıya alındı. 1936 yılında Türk
Ceza Yasası'na 141-142 maddeleri geldi, yerleşti.
Ahmet Kutsi Tecer.
Cumhuriyet Turkiyesine, Kemalist Rejim in has şairi olarak Veysel türünden
ozanlar hediye etmenin yanında, yavan ve uyumluluk duasına benzeyen manzumeler
de bıraktı
Tecer, her turlu şiir
tadından yoksun dörtlükleri sıralayarak «şiir» yazma kampanyasının do
yöneticisi oldu
Köycülük kampanyası ve bu
kampanya içinde yeni öğretmen yetiştirilmesiyle İstanbul Darulfünun'unun
kapatılması aynı sınıfsal ve siyasal mantığa oturuyor
Darülfünun müderrisleri
Meşrutiyet döneminin dağınık ufkunu İçerdikleri için kopalılıyor. Bunun yerine,
çoğunluğu İstanbul ve kozmopoliten Osmanlı kemlerinden yetişme Darülfünun
müderrisleri cezalandırılırken, köy stokundan yeni ve daha dar bakışlı aydınlar
yetiştirilmeğe çalışıyor.
Köy Enstitüleri ile Garip
Akımı, öze inildiğinde, aynı yönelişin iki evresi olarak ortaya çıkıyorlar.
Mahmut Makal, Cumhuriyet
Gazetesinin bir basın kampanyası ile bir model aydın olarak beyinlere kakılmak
istenirken, Nazım Hikmet açlık grevini sürdürüyor
Ölüm çeşitlidir
Aydın da değerinden
boşaltılır: Ölümdür. Orhan Veli başla. Melih Cevdet ve Oktay Rifat'ın
yaptıkları, aydın kırımıdır.
Köycülük, Yunus Emre kampanyası ve Orhan Veli şiiri. Türkiye’nin
aynı on yıllık diliminde oluyor.
…kaynaklar Yunus'un Moğol
saldırılarının Anadolu'da yapmış olduğu sınırsız yıkıntıların çocuğu olduğunda
birleşiyor.
…
Üçüncü Bölüm İçin Ekler
…
Dördüncü Bölüm
NAZIM HİKMET
Yunus Emre ve Orhun Veli,
bir özde birleşiyorlar: Mücadeleyi reddederler Nazım Hikmet, inatla mücadeleyi
savunuyor.
Nazım Hikmet hem anne ve
hem de baba taralından bir paşazadedir
Nazım Hikmet, çocuk yaşta
Mevlâna'ya aşık oluyor. «Mevlunaf» şiirini yazıyor.
1926 yılında Nazım
Hikmet, idealizme kaba ve öldürücü darbeler indiriyor. Darbeler aynı zamanda.
Türk mistisizmine de yöneliyor. Mustafa Kemal'in tekkelere savaş açtığı bir
zamana denk geliyor. Mevlâna ve Yunus Emre, bu darbelerden paylarını alıyorlar
Tarikat, öncelikle bir
yerdir, bir mekân. Buna Farsça “zaviye” ve Türkçe ise “tekke” adı veriliyor.
Nazım'ın Kapatılışı, bir
asker aydınlarla ilgili İşlemdir. Bir «Ordu Olayı» olarak ele alınmalıdır.
Harp Okulu Davası’nda
Nazım Hikmet ile ortak yazgıyı paylaşan A. Kadir yazdı. Bunun dışında ve
bununla birlikte tüm yorumcular ve yazıcılar, Nazım Hikmet'in kapatılışına bir
«adli hata» gözüyle baktılar.
Kişilik birikimdir.
Birikimi olan kişiliği
cezalandırmak veya ödüllendirmek, somut bir kişiyi cezalandırmaktan çok, bir
akımı, bir eğilimi, bir düşünceyi cezalandırmak olabiliyor.
Kurtuluş Savaşı yıllarını
Amerika Birleşik Devletlerinde yüksek eğitim için geçiren Zekeriya ve Sabiha'nın
dergisine, Kurtuluş Savaşı yıllarını Sovyetler Birliği'nde yüksek eğitim için
geçiren Nazım…
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder