POSTMODERNİZM
…öncelikle modernliğe veya Descartes tarafından kurulan
modernizme yönelik radikal bir eleştiridir.
Lyotard, nasıl ki modern zihniyet üstanlatılara inançla
belirleniyorsa, ona tamamen karşıt olan postmodern perspektifin de bütün insani
faaliyetleri ve değerleri bir şekilde kuşatan büyük anlatılara karşı
inançsızlıkla, totaliteryanizmin her şekline dönük bir reddiyeyle karakterize
olduğunu söyler
Baudrillard
başlangıçta Marksizmden etkilenmişti
1960’lı yılların başlarından 1970’li yılların ortalarına
kadar / tüketim toplumuyla söz konusu toplum biçiminin nesneleri üzerinde
çalışır
1970’li yılların ortalarından itibaren bu kez yeni iletişim,
enformasyon ve medya teknolojilerinin etkileri üzerinde çalışırken ve yeni bir
dönemin başlangıcını haber verir
Bu dönemde modern toplumdan radikal bir kopuşun yaşandığını,
yeni ortaya çıkan postmodern toplumun yeni bir söylemi gerekli kıldığını ileri
süren Baudrillard, sadece öznenin ve moderne özgü ekonomi politiğin değil
anlamın, hakikatin, toplumsalın ve gerçeğin yok oluşunu da ilan eder.
modern öncesi sembolik toplumlarla modern kapitalizm
arasındaki kopuş kadar radikal bir bölünmenin yaşandığını iddia eder.
sembolik mübadele etrafında organize olan modern öncesi
toplumlar ile üretime dayanan, üretim olgusuna göre örgütlenen modern toplumlar
arasında keskin bir ayrım yapar.
Baudrillard, şimdi artık simülasyon olgusu üzerine yükselen,
simülasyona dayanan postmodern toplumun ortaya çıktığını savunur.
modern dönemin / kapitalizm ve burjuvazi çağı olduğunu
söyler.
Simülasyon / gerçek bir toplumdan ziyade, sembollerle
imajların, gerçek ve somut olanın yerini aldığı sanal bir gerçeklik olduğunu
göstermek amacıyla geliştirmiş olduğu bir kavramdır.
Modern toplumların farklılaşmayla karakterize olduğu yerde,
Baudrillard’ın gözünde postmodern toplumlar farklılıkların ortadan kalkışı veya
içe göçüş ile karakterize olurlar.
İçe göçüş kavramı ile postmodern dünyada alanlar ve
kavramlar arasındaki farklılıkların ortadan kalktığını ifade eden Baudrillard, yüz
ile derinlik, gerçek ile hayal arasındaki ayrımların da ortadan kalktığını
ifade etmek için bu kez hiper gerçeklik kavramını kullanmaya başlar.
Baudrillard söz konusu hiper gerçeklik düşüncesiyle hiç
kuşku yok ki yeni dünyada insanın gerçeklikle olan bağının bir daha hiç telafi
edilemezcesine koptuğunu, gerçekliğe ulaşıp onu kavramasının imkânsız olduğunu
anlatmak ister. Gerçekliği kavramak mümkün değilse eğer, onu değiştirmek de
mümkün olamaz. Demek ki insanlar postmodern dönemde anlamsız ve gerçekdışı, doğruyu
yanlıştan ayıracak hiçbir ölçütün olmadığı, sürekli değişme içindeki bir
dünyada yaşamaktadırlar.
Marx’ın ekonomi politiğe ve iktisadi olanın önceliğine vurgu yaptığı yerde, Baudrillard için bu durumda gerçek olanı belirleyen ya da vücuda getiren şey modeldir, üstyapıdır.
Baudrillard açısından modernitenin felaketiyle postmodernitenin
doğuşunu ortaya çıkaran şey, teknolojik devrimdir.
Baudrillard’ın metafiziksel senaryosunda, modern felsefenin
putu ya da sevgilisi özne tam bir bozguna uğrarken, modern felsefenin genel
çerçevesini meydana getiren özne-nesne diyalektiği de artık tamamen sona erer.
…üretim toplumu simülasyon ve ayartma toplumuna dönüşmüştür.
…özgürlük, gönüllü bir kölelik şeklini almış, egemenlik özne
tarafından nesne tarafına geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder