Amos Rapoport - Yapılı Çevrenin Anlamı, Sözsüz İletişim
Yaklaşımı -
Notlar
The Meaning Of The Built Environment, A Nonverbal
Communication
Approach, Sage Publications, Beverly Hills, 1983
Önsöz
Yazar, insan-çevre ilişkilerini hümanistik bir disiplin olarak
değerlendiriyor
Sosyal psikoloji, biyokimya, moleküler biyoloji,
sosyobiyoloji gibi alanların insan-çevre çalışmalarıyla buluştuğu noktalar
vurgulanıyor.
Kitabın temel tezi 1975’te Washington Üniversitesi’nde
sunulan bir konferansta ortaya atıldı. Konuyla ilgili çalışmaları 1982’de
yayınladı.
Anlamın Önemi
İnsanlar çevrelerine hangi yollarla ve hangi temellere
dayanarak tepki veriyor?
Çevresel değerlendirme, gizli işlevler, duygusal çağrışımlar
ve kültürel imgeler üzerinden yapılır.
Britanya’da kırsal alanlar olumlu, endüstriyel alanlar
olumsuz çağrışımlar uyandırır.
Ağaçlar gibi unsurlar, yüksek kaliteli alanları işaret
ettikleri için değerli görülür.
Maddi nesneler önce bir duygu
uyandırır, sonra bu duygu imgelere dönüşerek kararları etkiler.
Kıyafetler, mobilyalar, binalar gibi fiziksel unsurlar,
benlik sunumu, grup kimliği ve kültürel aktarım için kullanılır.
Tasarımcılar çevreye algısal, kullanıcılar ise ilişkisel
terimlerle tepki verir.
Saha Gözlemleri
- Wilmington’daki evler: Verandaların kaldırılması ve
panjurların eklenmesi, kullanıcıların "kolonyal ev" imgelerine
duyduğu anlamla açıklanır.
- NASA resepsiyon binası: Taklit sömürge mobilyaları
"ev" anlamını iletir.
Anlam nesnelerde değil, insanlarda ortaya çıkar.
Fiziksel çevre, insanların anlamlandırma sürecini
yönlendirir ve tetikler.
Mimarlık literatürü genellikle uzmanların anlamına
odaklanır.
Konutlar, duygusal ve psiko-sosyal çağrışımlar nedeniyle
anlam üretiminin en yoğun olduğu yerlerdir.
(Mimari ürünlerde kutsal anlam arayışları)
Yazı öncesi kültürlerdeki yapılar (Kuzey batı Kızılderili
konutları, totem direkleri, Yoruba evleri, Maori yapıları) genellikle algısal
değil, ilişkisel ve sembolik anlamlar taşır.
Hindistan’da mimarlık “tanrıların ikametgâhı” olarak
görülür; vastu-vidya (“tanrıların ikametgahının bilimi”, yani kozmoloji) kutsal
mekânın kozmolojik düzenidir.
Ortaçağ katedralleri ve Rönesans kiliseleri, estetik değil,
teolojik ve sembolik anlamlar üzerinden değerlendirilmelidir.
Geleneksel kültürlerde şehirler kutsal anlamlarla
yapılandırılır.
Modern şehir planlamasında sağlık, eşitlik, refah gibi
değerler belirleyicidir.
Yerel yapılarda kutsal ve dünyevi ayrımı siliktir; çoğu şey
kutsal anlam taşır. Kutsallık renk, şekil, dekorasyon, boyut gibi ince
ipuçlarıyla ifade edilir.
Bütün etkinlikler dört
düzeyde değerlendirilir:
1. Asıl faaliyet
2. Yapılış biçimi
3. İlişkili faaliyetler
4. Anlamı
Parkların kentsel çevrede önemli bir anlam taşıdığı görülür.
Varlıkları başlı başına önemlidir, öyle ki boş olsalar bile (yani belirgin veya
araçsal bir anlamda kullanılmasalar bile) bulundukları alanların olumlu
çevresel kalitesine dair anlamlar taşırlar
Anlam Çalışması
Sembolik antropoloji ve metafor çalışmaları anlamı merkeze
alır.
Coğrafyada da fenomenoloji ve "mekan"a olan
ilginin artmasıyla anlam daha önemli hale gelmektedir
Gibson’un “sağlayıcılık” kavramı, nesnelerin potansiyel
kullanımlarını anlamla ilişkilendirir.
Anlam, uzay ve zamanda geniş örneklemle ele alınmalıdır;
kültürlerarası ve tarihsel veri gereklidir.
Anlam, belirli metodolojiler aracılığıyla da ele alınmıştır.
En çok kullanılanı, anlamsal farklılıktır
Dilbilimsel modeller yaygın ama soyuttur, anlamı açıklamakta
sınırlı kalır.
Sembol incelemeleri geleneksel, kültürel anlamları
araştırır.
Sözsüz iletişim temelli modeller: Antropoloji, psikoloji,
etoloji kaynaklı; gözleme dayalı, doğrudan ve yorumlamaya elverişlidir.
Ortamın temsil ettiği şey, kelimelerden daha önceliklidir.
Aynı davranış farklı bağlamlarda farklı anlamlar taşır.
Semiyotik analiz, genellikle sözdizimsel düzeyde kalır;
anlamsal düzeye sınırlı ilgi gösterir; pragmatik düzey ise neredeyse hiç ele
alınmaz.
Sembolik Yaklaşım
Geleneksel kültürlerde (Dogon, Bororo, Atoni, Ainu, Berberi,
Tay evleri gibi) sembolik şemalar mekânsal organizasyonla doğrudan ilişkilidir.
Rönesans kiliseleri, Pantheon, Maya yerleşimleri, Yunan
tapınakları gibi yapılar anlamı güçlü biçimde iletir.
Semboller genellikle sadece yüksek stil tasarımda veya
tarihsel analizlerde ele alınır
Geçmişte semboller sabit ve paylaşılan anlamlar taşırken,
bugün çağrışımlar kişisel ve değişkendir. Modern yapı stillerinde sembolik
anlam aktarımı sorunludur.
Fast food gibi mekanlar, sembolleri tutarlı biçimde
kullanarak davranış beklentilerini açıkça iletir.
Farklı gruplar farklı sembolleri ve imgeleri benimser; bu da
uyumsuzluk ve yanlış anlamalara yol açar.
İşaret ve Sembol Ayrımı
• İşaretler: Tekil ve doğrudan anlam taşır; temsil ettikleri
şeyle birebir örtüşür.
• Semboller: Çok seslidir; birden fazla anlam taşıyabilir,
bağlama duyarlıdır.
Sözsüz İletişim
Yaklaşımı
Sözsüz iletişim çok kanallıdır. Görsel, işitsel, dokunsal,
kokusal ipuçlarıyla işler.
Çevre, bir sözsüz iletişim kanalı olarak işlev görür
Sözsüz iletişim, dilin doğrusallığından yoksun olduğu için
pragmatik düzeyde daha iyi anlaşılır.
Tıpkı beden dili araştırmalarında olduğu gibi, çevresel
ipuçlar da davranışlarla ilişkilendirilerek “sözlükler” oluşturulabilir.
ÇEVRESEL ANLAM
Ön Hususlar Sözsüz İletişim Yaklaşımı
İnsan-çevre çalışmalarının üç temel sorusundan biri: çevrenin
davranış üzerindeki etkisi
Doğrudan etki: Ortamın estetik özellikleri (örneğin “güzel”
ve “çirkin” odalar) doğrudan performansı etkiler
Dolaylı etki: Ortam, sosyal statü ve bağlamı tanımlar;
insanlar bu ipuçlara göre davranır
Odanın büyüklüğü, mobilya düzeni, halı, pencere sayısı gibi
unsurlar statü, kimlik ve rol beklentisi iletir.
Bu ipuçlar, sosyal bağlamı tanımlar ve bireylerin uygun
davranış geliştirmesine yardımcı olur.
Akademik ve bürokratik ofisler farklı davranış beklentileri
üretir.
Ortamlar, davranış için ipuçlar sağlar; bu ipuçlar bir kod
gibi çalışır.
Kod anlaşılmazsa, ortam iletişim kurmaz.
Kültür şoku: Ortamın kodunun bilinmediği durumlarda yaşanır.
İnsanlar, nesnelere ve insanlara taşıdıkları anlamlara göre
tepki verir.
İnşa edilmiş çevre: Fiziksel, sosyal ve soyut nesneleri
birleştirerek davranışa yön verir.
Kültür, bireylerin çeşitli ortamlarda nasıl davranacaklarını
bilmelerini sağlar.
Ortamlar, belirli yorumları imkânsız hale getirerek
davranışı yönlendirir.
Geleneksel toplumlarda giyim, kimlik ve sosyal durumun güçlü
bir göstergesiydi.
Modern toplumda bu tutarlılık azaldı; bu durumda inşa
edilmiş çevre daha önemli bir kodlayıcı haline geldi.
Kültürleşme, çevresel ipuçların kodlarının çözülmesiyle
gerçekleşir.
Bu öğrenme genellikle çocuklukta, özellikle konut ortamında
başlar.
Mekân düzeni, toplumsal hiyerarşiyi ve davranış biçimlerini
doğrudan etkiler.
Çevre, bir öğretim aracı olarak işlev görür.
Öğrenildikten sonra, uygun davranışları hatırlatan bir
hafıza aracı olur.
Giyim ve inşa edilmiş çevre, anlam ileten paralel
sistemlerdir.
Modern toplumda bu kodlar daha belirsiz ve çoğulcu hale
gelmiştir; bu da yorumlamayı zorlaştırır.
Bu durumda çevresel ipuçlar (mekân, düzen, malzeme) daha
belirleyici hale gelir.
İngiliz işçi ve orta sınıfında
dilsel kodlar ile konut düzeni örtüşür.
Ortamlar, davranışın bilişsel arka planını sağlar.
Kültür, bir sahnede uygun rolü oynayabilmek için bilinmesi
gerekenlerdir.
Mekân organizasyonu, bina formu, işaret sistemleri ve
görünür faaliyetler örtüştüğünde anlam daha net olur
Modern şehirlerde, fiziksel ipuçlar yetersiz kaldığında
sözel ve eikonik sistemler eklenir
Ortam, durumu tanımlar; durum ise davranışı belirler.
…
Sözsüz İletişim ve Çevresel Anlam
Sözsüz davranışlar anlam için gerekli olan bağlamı karar.
Ortamlar doğrudan gözlemlenerek anlam üretilebilir.
Sabit Unsurlar
Duvarlar, sokaklar, binalar gibi nadiren değişen yapılar.
Kültürel kimlik ve değerlerle ilişkilidir.
Yarı Sabit Unsurlar
Mobilyalar, perdeler, bitkiler, sokak mobilyaları gibi…
Sabit Olmayan Unsurlar
İnsanların mekânla kurduğu ilişkiler, ritüeller,
aktiviteler.
Benzin istasyonlarının restoran veya bankaya dönüşmesi gibi
yarı sabit unsurlarla yapılan dönüşümler, mekânın anlamını değiştirir.
Porto Riko kültüründe oturma odaları “kutsal alan” olarak
görülür; mutfak ise sosyal performans alanıdır. Ev sahibinin yemek yaparken
görülmesi statü kazandırır.
Anglo kültüründe mutfakta görünmemek, “iyi ev sahipliği”nin
göstergesidir.
Apaçilerde, yemek pişirme sosyal etkileşim ve işbirliğiyle
anlam kazanır; geniş mutfak ve oturma alanları bu davranışları mümkün kılar.
Kenya’da, odalar “yarı kamusal”, “özel” ve “gizli” olarak
sınıflandırılır; mobilya düzeni, perde kullanımı ve görünürlük bu anlamları
iletir.
Oturma odası düzeni, aile statüsü, cinsiyet rolleri ve
sosyal beklentileri yansıtır.
Tasarımcılar sabit unsurlara odaklanırken, kullanıcılar yarı
sabit unsurlarla kimlik ve anlam üretir.
Nesneler Sistemi
Baudrillard’ın “nesneler sistemi” kavramı, maddi nesnelerin
doğası ve bağlamlarıyla anlam taşıdığını savunur.
Mekanda statü
Geleneksel toplumlarda merkezi konum yüksek statüyle
ilişkilidir.
Bazı modern toplumlarda (örneğin ABD), bu ilişki tersine
dönebilir.
Renklerin anlamı kültüre göre değişir: yasın rengi beyaz,
siyah veya mor olabilir.
Orta Çağ'da renk sembolizmi mistik anlamlara dayanır;
kırmızı güç, sarı bereket, yeşil umut gibi.
Romantik Hareket dağları yüceltir; Rönesans Roma'yı kutsar;
ABD'de kent merkezi olumsuzlaşır.
Küçük Ölçekli Örnekler Uygulamalar
Rapoport’un savunduğu yaklaşım, gözlem ve sezgiyle başlar;
ardından sistematik analizle pekiştirilir.
Gözlem listesi:
• Dış
malzemeler, renkler, çitler
• Peyzaj ve
dikim, kepenkler
• Tenteler,
posta kutuları, sokak numaraları
• Dış ışıklar,
korkuluklar
• Tabelalar,
bayrak direkleri, klimalar, fırtına kapıları
Kentsel Uygulama Örnekleri
Birçok konut bir araya geldiğinde konut alanlarına, birçok
bahçe bir araya geldiğinde ise peyzaj alanlarına dönüşür.
Kültürel manzara, birçok bireysel kararın ve çevresel
unsurun belirli ilişkiler içinde bir araya gelmesiyle oluşur.
Bu manzaralar, grup kimliğini ileten ortak şemaların ve
kodların fiziksel ifadesidir.
Düz çatı Orta Doğu’da yoksulluk göstergesi haline gelmiş;
eğimli kiremit çatı prestij sembolü olmuştur.
İnsanlar, işlevsel ihtiyaçlardan vazgeçerek statü ileten
biçimleri tercih edebilir.
Kızılderililer doğaya mistik yaklaşır → doğal unsurlar
baskın.
Ladinolar doğayı nesneleştirir → kontrol ve düzen ön planda.
Algılanan yoğunluk, gerçek nüfus sayısından çok, çevresel
ipuçların yorumlanmasına dayanır.
Statü Kodları
Olumlu ipuçları: açık alan, sessizlik, iyi peyzaj, az
trafik, az çocuk, homojenlik, doğal özellikler.
Olumsuz ipuçları: çöp, grafiti, kötü yol, endüstriyel
istilalar, yabancıların varlığı.
Bakım, çevresel kaliteyi ve sosyal statüyü ileten en güçlü
göstergedir.
Çevre, Anlam ve İletişim
Geleneksel sözsüz iletişim çalışmaları insan etkileşimine
odaklanır.
Rapoport, çevresel anlamın da bir tür sözsüz iletişim
olduğunu savunur
Çevre, dört unsurun örgütlenmesidir:
• Uzay:
fiziksel mesafeler, ilişkiler
• Zaman:
ritimler, döngüler
• İletişim:
insanlar arası etkileşim
• Anlam:
çevreden insana iletilen mesaj
Zaman, kültürel olarak yapılandırılır:
Doğrusal zaman: Batı kültürlerinde gelecek odaklı
Döngüsel zaman: Geleneksel kültürlerde geçmiş ve doğa odaklı
İnsanlar mekân-zamanda yaşar; ritim ve mekân uyumu davranışı
belirler.
Mekânın biçimi, malzemesi, renkleri, mobilyası, bitki
örtüsü, bakım düzeyi, insan varlığı gibi unsurlar anlamı taşır.
Müstakil evlerde etkileşim düzeyi apartmanlara göre daha
yüksektir.
Çevresel ipuçları, sosyal anlamları iletirken aynı zamanda
bilgi akışını da düzenler.
Ön/arka davranış ayrımı: “Ön” = kültürel olarak uygun,
görünür; “arka” = bastırılmış, uygunsuz görülen. (Apartmanlarda “arka”
kategorisine dahil edilebilecek davranışlar gözlenir. Müstakil evlerde “ön”
kategorisine dahil edilen davranışlar gözlemlenir).
…
1.11.2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder