28 Haziran 2024 Cuma

Turgut Cansever’de Zaman ve Mekân: Tekno – Muhafazakâr Mimarlığın Eleştirisi

Turgut Cansever’de Zaman ve Mekân: Tekno – Muhafazakâr Mimarlığın Eleştirisi

Tezde / öncelikle Cansever’in / Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tetiklediği klasik muhafazakârlık eğilimini sürdürdüğü ortaya seriliyor.

…süreç felsefesinin muhafazakârlığın imtidad kavrayışıyla olan iz düşümüne dikkat çekiliyor.

 

İstanbul Belediyesinin Planlama Müdürlüğüne getirilmesiyle birlikte / mimarlık kuramını ve inşai pratiklerini İslam’ın inanç sistemi içine yerleştirme iddiasıyla mimarlık ve şehircilikte asıl olarak İslamcı kimliği etrafında pozisyon edinmiştir.

 

Dinin devletin gücünü ve etkileme alanını genişletmesinde kullanışlı bir araç olarak işe koşulması İslam’ın esasında siyasi bir organizasyonun kimliğine, dolayısıyla dünyevî bir biçime indirgenmesine neden olur.

 

Kıbledağ Cami

19. yüzyılda Meşula Mehmet Efendi’nin Kıbledağı’nın bin 130 rakımlı zirvesinde ahşap bir mescit yaptırdığı bilinmektedir. Bu mescit zamanla etraftaki Nakşibendilerin ziyaretgâhı olarak kullanılır.

İstanbul’daki Çamlıca Camisi’ni birlikte değerlendiren Çavdar (Ayşe Çavdar (2020), bunların bir cemaatin kullanımı için inşa edilmediklerini, aksine doğrusu bir çelişki gibi görünse de “cemaatin yerini almak, cemaati yerinden etmek” üzere yapıldıklarını ileri sürer / s. 12-13

 

Erdoğan’ın Gezi Parkı’nı, Topçu Kışlası’nı kastederek kullandığı “Oraya o tarihî eseri inşa edeceğiz,” sözleri / tekno–muhafazakârlığın düşünce sistematiğini açıklayabilmek bakımından önemlidir.

 

Eline cetvel alıp Osmanlı’nın insan ölçeğindeki sokaklarını kargacık burgacık diye tarif eden kişiler, onların üzerine çizgi çizip geniş yollar yaparak, üzerinde arabaların hızlı gittikleri, altlarında çocukların ezildikleri, insanların egzoz dumanından kanser oldukları, annelerin çocuklarını sokağa çıkarmaktan korktukları bugünkü şehirleri imar ettiler

 

III. Napoleon Dönemi’nin Paris valisi Georges Eugène Haussmann, Paris’i yeniden inşa etmek için tarihsel dokuyu tahrip edişiyle bilinir.

 

TURGUT CANSEVER’DE SÜREÇ DÜŞÜNCESİ

Cansever, Zamana ve mekâna dönük ilişkisel yaklaşımları altında yapıların çevresini uzanımlar kuracağı başka çevrelerle ilişki içerisinde tasarlamayı savunmuştur / Onun süreç felsefesi içerisinden geliştirdiği mimarlık düşüncesi Alfred North Whitehead’in felsefesine paraleldir.

 

…hareket kavramını vurgulayan ve düalist ve statik varlık yerine dinamik bir varlık görüşünü benimseyen Alfred North Whitehead’in fikirleri ve dolayısıyla ‘süreç felsefesi’ de Cansever’i etkilemiştir

 

Yahya Kemal, zaman mefhumunun, “mâzî, hâl ve istikbal” olmak üzere üç aşamaya ayırarak düşünüldüğünü ancak zamanın sabit olmaması nedeniyle bu yönde bir parçalanmanın söz konusu olamayacağını belirtir. Bu nedenle Yahya Kemal, “Hakikatte mâzî, hâl ve istikbâl yoktur. Ortada bir ‘imtidâd’ vardır” diyecektir. İmtidâd, zaman mefhumunda daima devamlılığın esas olduğu fikrinden hareketle, bu mefhumu tek parça hâlinde kavramak ve bir “hâl” içinde yaşamaktır. / s. 40

 

Beyazıt Meydanı / Cansever’e göre dönemin bu anlayışının nedeni “ferdiyetin yüceliği ve güzellik sevgisinin insanlığın ulaşabileceği en son iki erdem olduğunu savunan Muhyiddin–i Arabi’nin eseri Füsûsü’l Hikem’in, 15. asır sonunda Osmanlı fikir hayatında ön plana çıkması”dır

 

Tecrit edilmiş bir olay, olay değildir, çünkü her olay daha büyük bir bütündeki bir etkendir ve bu bütün için önemli bir rol oynar. İşte bu yüzden mekândan ayrı bir zaman olamaz ve zamandan ayrı mekân olamaz; doğadaki olayların geçişinin dışında ne mekân ne de zaman olabilir / s. 52

 

TURGUT CANSEVER’İN ÜTOPYACILIĞI

…mimari tasarımda durağan bütünlükler yerine varlığın sürekli oluşan görünümünün esas alınması…

 

…mekânı hiç kesmemek... O sonsuz mekân içerisinde o hiç kesilmediği zaman yapılan mimari, bir tektonik oluyor. Tektoniğin kendisinin sonsuzluk içerisinde, sonsuzluğa ilave edilmiş bir güzellik olması icap ediyor.

 

Hegel’in diyalektiğinde tarihin nihai bir aşamaya ulaşması ereksel bakımdan bir mecburiyettir. Burada denetim altına alınmak istenen ideal tarih düşüncesi için gelecekte yeni ihtimalleri, başka alternatifleri üretecek olan dinamik yaşamsal süreçlere engel getirilmeye çalışılır. Bu nedenle planlama ideolojisinin kendisini gösterdiği en somut tasarımların Hegelci anlayış etrafında inşa edildiği söylenebilir.

 

Thomas More’un Ütopya’sı

Ütopya adasının “iç uzamsal tanzimi, istikrarlı ve değişmeyen bir toplumsal süreci sıkı bir şekilde düzenler. Kabaca söylemek gerekirse, uzamsal biçim zamansallığı denetim altında tutar

 

Cansever’in yer temelli tasarım yaklaşımlarının ardında Osmanlı şehirlerine duyduğu “nostaljik özlem”in bulunduğu açıktır.

 

TURGUT CANSEVER’İN TEVHİT İLKESİ

Simgeler çok şey ifade etse de daha fazlasını yitirir ve unuttururlar; uzaklaştırırlar, parantez içine alırlar. / Lefebvre, Mekânın Üretimi, s. 160

 

…kültür endüstrisi, “dışarıda hakikat olarak ortadan kaldırdığı her şeyi, içerde yalan olarak keyfince yeniden üretebilir

 

Türkiye’de mimarlığının sorunlarından biri de gösterişli tüketimdir.

 

Türk modernleşmesi, Tanzimat yıllarından itibaren parçaların bütün yerine kabul edildiği bir görünümü ortaya koymuştur. Örneğin araba kullanmak, piyano çalmak, Fransızca bilmek, çatal ve kaşık kullanmak Tanzimat’tan bu yana Batılı olmanın ifadesi olarak yorumlanmıştır.

 

 

TURGUT CANSEVER’DE METONİMİK DÜŞÜNCE

…metafor, iktidarı dokunulmazlık zırhına büründüren temsil tarzıdır.

metonimik bağlantılar / Cansever’in toplumsal karşılıkları da olan mimarlık ve tasarım kuramındaki gibi otoriter anlam yüklerini boşaltıp hiyerarşinin altını kazımaya davet eder.

Cansever için İslam inancı ile Osmanlı mimarisini birbirinden ayırt etmek mümkün değildir

Necip Fâzıl / İslâm İnkilâbının mekânı olacak kentleri Batı’ya rakip kalabalıklarla hayal etmiştir.

Türkiye’de İslamcı ve muhafazakâr düşüncenin şehircilik konusunda Necip Fâzıl’ın bu fikirlerinden ilham aldığı bilinen gerçektir.

sahte kutsallıklar üretmek

Muhafazakârlık, siyasal taleplerini estetik hâle getirme konusunda başarı kazanamamış, kültürel alanda yoğun siyasal angajman altında tepkisellikle sınırlı kalmıştır.

 

metafor ve metoniminin karşıtlıklar temeline oturtulması Jakobson ile gündeme gelmiştir.

 

Barthes, mimarlıktan örnek verir: “Bir yapıdaki ögelerden birinin üslup bakımından gösterdiği çeşitlilik, değişik dam, balkon, giriş, vb. biçimleri” metaforik dizgeler, “yapının bütünü içinde ayrıntıların birbirine bağlanışı” ise metonimik dizimlerdir / s. 150-151

 

Kültürel temsiller, hangi kurumların kamusal yaşamda tahakküm kuracağının belirlenmesinde ve böylece kamusal yaşamın nasıl biçimlendirileceğinde etkin rol üstlendiklerinden politik mücadelelerin içerisinde yer alır.

 

metaforlar, “bir imgenin üzerine ideal ya da yüksek bir anlam yüklerler”. Mesela bir kartal imgesi, özgürlük idealinin yerini tutabilir avcılar, soyu tükenen türler gibi kartal imgesinin somut bağlantıları, yani metonimik ilişkileri

kartal imgesinin somut bağlantıları, yani metonimik ilişkileri

 

Rönesans mimarisinde, duvar inşasında kullanılan taşlar, bunu gerekli kılan bir mecburiyet olmamasına rağmen, taşın sert olma niteliğini bilhassa vurgulamak için gereğinden fazla şekilde işlenmiştir. Dolayısıyla Rönesans’taki taş kullanımı, kalıcılık, sağlamlık idealine karşılık gelecek şekilde metaforiktir. / s. 157-158

 

İslam mimarisi, Gotik mimarinin geriye iten ve Rönesans’ın öne çıkaran anlayışından farklı olarak “malzemeyi olduğu gibi, neyse o olarak kullanır

 

Eco’ya göre mimari nesneler, bildirişim açısından “düzanlamlama” ve “yananlamlama” görevlerini yerini getirir.

 

Cansever’in metonimik düşünce tarzı, onu yeryüzünü güzelleştirme ülküsüne, bütünün parçaların tevhit inancı etrafında, süreç düşüncesi içerisinde yan yana gelmesiyle ilahi kudreti yansıtması gerektiğine götürmüştür.

 

Lefebvre’e göre dilbilim, metafor ve metonimiyi bayağı hâle getirmiştir. Bu kavramlar dilbilimden alınan güçle kapitalizmin mekâna yayılmasının neden olduğu çelişkilerinin üstünü örtmek, “sorunların etrafından dolanmak” için kullanılmıştır.

 

…metaforun çalışma prensibi, mekânda iktidarı ifade etmektir. İktidar, metonimiyi ise mekânda unutturma stratejisi olarak kullanır.

 

TURGUT CANSEVER’İN UFKÎ KAT MÜLKİYETİ DÜZENİ

(Krier) endüstriyel üretim tarzı, zanaat üretiminin yerini aldığı kadar onun mevcudiyetini parçalamayı da kendisine görev bilmiştir. Bu nedenle ona göre sanayi kültürünün egemen olduğu tarihsel bir dönemeçte mimar ve zanaatkârlara yer kalmamıştır.

Krier, modern kent planlamasının büyük ölçekli, tek işlevli bölgelemeye dayanan idrakını karşısına almıştır. Ona göre bu saplantılı bir anlayıştır

 

Cansever’in babası / Türk Ocağının kurucu kadrolarından ve Türkçülük Nedir? kitabının yazarı Dr. Hasan Ferit Bey

 

Cansever’in kurduğu Ev ve Şehir Vakfı

 

SONUÇ

Turgut Cansever / için varlık, bütünüyle açık ve dinamik bir oluşum süreci içerisindedir.

 

Cansever gerek toplumsal planda ailelerin komşuluk ilişkilerinde gerekse mahalle birimlerinin örgütlenmesinde ve mimari tasarımda yan yana getirilecek ögelerin dikey hâlde, üstünlük şeması içinde organize edilmemesi gerektiğini düşünür. Birincisi; parçaların, organik bir bütünleşme yerine özerk yapılarını muhafaza ederek bütünü oluşturması ve bu hâliyle organize edilen yatay düzemde yan yana getirme estetiği metonimik stratejidir. Cansever bu mekanik tasarım anlayışına “tezyinilik” ya da “dünyayı güzelleştirme” adını verir. / s. 228

 

Akbulut, Fatma Sinem (2022), Turgut Cansever’de Zaman ve Mekân: Tekno – Muhafazakâr Mimarlığın Eleştirisi, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder