Yalçın Küçük - Türkiye Üzerine Tezler
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Önsöz
İnsanı saflaştırmanın bir yolu acı ise, daha az acılı yolu
da eleştiriden geçiyor. Eleştiri, kütle içindeki yabancı öğelerle hamlıkları
dışarı çıkarıyor.
Birinci Bölüm
Toplum ve Ordu
Devlet ile demokrasi arasında nitelik farkı yok; demokrasi,
bir devlet biçimi oluyor. Aynı kaynaktan ve aynı tarihten geliyorlar; bir
farkla, demokrasi, burjuvazinin gayri meşru çocuğudur. Reddediliyor.
Demokrasi ve faşizm, aynı devletin iki yüzü…
Mayıs: Demokratik Devrimde Son Aşama
Birinci tezi yazıyorum: 27 Mayıs, Türkiye'de demokratik
devrimin en son halkası oldu.
İkinci tezi yazıyorum: 12 Eylül, Türkiye'de Kemalizm'in en
son aşamasıdır.
Üçüncü tezi yazıyorum: Çerkez Ethem ile Mustafa Kemal Paşa
arasındaki çatışmanın bir önemli çizgisi, genç subaylar ve komutanlar arası
bakış ayrılığıdır.
Bir yoksulun kapısını kilitlemeye özen gösterdiği hiç
görülmüş mü? Zengin kapı üzerine kapı, kilit üzerine kilit kuruyor.
27 Mayıs'tan hemen önce / Sovyet toprakları üzerinde
istihbarat uçuşu yapan Amerikan U-2 casus uçağı, düşürüldü ve subay pilot
Sovyetler tarafından canlı olarak yakalandı. Casus uçuşu yapan Amerikalı subay,
casusluk uçuşlarını Türkiye'deki Amerikan üslerinden havalanarak yaptığını itiraf
etti
Türk dış politikası sürekli Türkiye'nin stratejik öneminin
artışına dayalıdır. İki oyunu var; birincisi, yakın bölgede bir ilerici devrim
olduğu zaman Türkiye'nin stratejik öneminin arttığını bağırmak oluyor,
ikincisi, Berlin, Londra ve sonra Washington bunu anlamak istemeyince,
Sovyetler Birliği ile yakınlaşma gösterileri başlıyor.
İkinci Savaş'ın hemen sonunda Moskova Büyükelçisi Selim
Sarper ile merkezde genel sekreter Feridun Cemal Erkin, hem bir soğuk savaş
kışkırtıcılığında ve hem de Truman Doktrini'ne yönelen gelişmelerin
hazırlanmasında, İsmet Paşa'nın en yakın yardımcıları oldular.
Orduda Modernizasyon ve Toplumda Dönüşüm
…
Özgürlük
1950'li yıllarda Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin
askeri yardım programında çok önemli bir yer tutuyor. Bir Amerikan kaynağı,
Türkiye'nin, diğer az gelişmiş ülkeler arasında, askeri yardım açısından ikinci
ve ekonomik yardımda ise üçüncü sırayı aldığını saptıyor.
“özgürlük bayramı” olarak kutlanan 27 Mayıs
Birinci büyük savaşla birlikte dünya emperyalist sistemi en
zayıf noktasından koptu. İkinci sınıf bir emperyalist ülke olan o zamanın
Rusya'sında sosyalist rejim doğdu. Büyük bunalım ve bunu izleyen ikinci büyük
savaş sonrasında emperyalist sistem biraz daha daraldı. Çin kıtası ve Doğu
Avrupa, emperyalizmin boyunduruğundan kurtuldu.
Bastırma: Manevra ve Mekanizma
12 Eylül'ü gerçekleştiren ilk beş generalin bir özelliği
var; parlak bir subay karyerine sahip görünmüyorlar. Genel Kurmay Başkanı'nın
kariyer subayları arasında önemli bir eksikliği görülüyor; öğrenciliğinde sınıf
kaybetmiş olduğu biliniyor.
1961-1971 dönemi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde olağanüstü
seleksiyon dönemi olarak nitelendirilebilir. Sürekli olarak iktidara yönelen
hareketler ve karşı hareketler, sürekli olarak, öne çıkanları, temayüz
edenleri, “tasfiye ediyor.” Bu tasfiye süreci, her iki açıdan da, “parlak” kariyer
subaylarının Silahlı Kuvvetler dışına çıkmasına yol açıyor.
…
Ajanlar emekli olmazlar; olmuyorlar.
Rejimler, başarı isterler.
…
İkinci Bölüm
Cephe
Cephe, sosyalistlerin üvey çocuğudur; eşitsiz gelişme
yasası'ndan doğuyor.
“İki Taktik”, gençliğe, “cephe” programını veriyor. “Ne
Yapmalı” ile dışardan bilinç götürülebileceği öğreniliyor. “Devlet ve İhtilâl”
başkalarının el kitabı oluyor.
Milli Demokratik Devrim
…dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizim yurdumuzda da
emperyalizm en geri sosyal düzenin temsilcileriyle ittifak halindedir. Bu
bakımdan bugün, Türkiye'de halk düşmanı gerici cepheye el kaldıran karşısında
emperyalizmi de bulacaktır.
Ulus'un doğuşu için mutlak bir düşman millet gerekiyor.
Lise çağlarında pokeri pek çok seven, Yedi Gün Dergisi'nde
şiirler yazan Doğan Avcıoğlu için, bütün bunlar, bir hazırlıkdönemini
gösteriyor. Doğan Avcıoğlu, ciddi bir işe hazırlanıyor.”
Doğan Avcıoğlu'nun güzel yaşamında bir tek amacı oldu:
İhtilâl.
Ulusal Demokratik Cephe
1806-1826 Dönemi ile 1903-1923 Dönemi, sınırlarda belli
düzeltmelerle birlikte, iç savaş dönemleri olarak ileri sürüldü.
…
Üçüncü Bölüm
Türkiye'de İç Savaş
Güç, devlette, tekildir; bölünme kabul etmiyor. Yürütme,
yasama ve yargı ayrılığı, öz'ü değil, biçim'i ilgilendiriyor
Demokrasi bir devlet durumu olarak, tekil güç'ün
bölünmüşlüğünü değil, uygulama hızının düşüklüğünü gösteriyor.
İdeolojiyi, düşünce içinde biriktirilmiş şiddet olarak
algılayabiliyorum. İdeoloji şiddetle içerildiği zaman her zaman şiddete gerek
kalmıyor.
Devlet gücü tekil'dir; bir devlet durumu olan demokrasilerde
çok seslilik yalnızca ders kitaplarında yer alıyor.
1968 Yılında Türkiye
1968 yılının bir iç savaş başlangıç yılı olarak seçiminden
güvenli olmak zorunluluktur
Köylülük, tarihin hiçbir kesitinde coğrafyanın hiçbir
bölmesinde hiçbir hareketin öncüsü olmamıştır; bütün burjuva devrimlerinin
dayanağıdır. Bütün burjuva devrimlerinde en çok kaybeden köylülük oluyor.
Köylülük, her zaman, güç'ün peşinden gidiyor.
Altıncı Filo'nun denizci erleri, otel odalarında, kiralık
kadınlarla rahat edemiyorlar. Camlar iniyor.
Konyalılar, Amerikan erlerinin kiralık kadınlarla otel
odalarında buluşmalarını hazmedemeyen ve bu nedenle bahriyelileri rahatsız eden
İstanbul gençliğinin bu hareketinden çok rahatsız oluyorlar.
Amerikan bahriyelilerinin kiralık kadınlarla otel odalarında
rahat rahat buluşamamaları devam ediyor; İstanbul Teknik Üniversitesi
öğrencileri, bu işe karşı hazımsızlık gösteriyorlar. Polis de hazımsızlık
gösteren Teknik Üniversite öğrencilerine kızıyor. Öğrenciler gece yurtlarında
uyuyorlar. Uyurken, yurdu, polis basıyor. Sözü, Harun'a bırakıyorum: “Elliye
yakın arkadaşımız bayıltılıncaya kadar dövülmüştü. Vedat Demircioğlu döğülüp
pencereden atılmış ve sonra da üç yüz metre kadar ayaklarından tutularak, yerde
tekmelenerek, sürüklenmiş ve PTT önünde, öldü diye, terkedilmişti.
Özetliyorum; Washington, Türkiye'de esmeye başlayan Amerikan
aleyhtarı rüzgârın şiddetini ve ciddiyetini ölçmek için, 1968 Temmuz ayında,
İstanbul'a Altıncı Filo'yu gönderiyor. Filo, Dolmabahçe önlerinde iken
bahriyeli Amerikanlar, otel odalarında kiralık kadınlarla buluşmak istiyorlar.
Üniversite gençliği bunu hoş karşılamıyor. Otellerin camlarını indiriyorlar.
Polis, buluşma özgürlüğünü savunmak istiyor; Teknik Üniversite yurduna baskın
düzenliyor. Konyalılar, Amerikan bahriyelilerinin buluşma özgürlüğünü
kısıtlayan ve geleneksel konukseverliğe uymayan gençliğin tutumuna çok kızıyor
ve kıyama geliyor. Gençliğin bu konuksevmezliğini “Moskova'ya âlet olmak”
olarak değerlendiriyor ve Konya'da ne kadar ilerici kuruluş varsa, binalarını,
yedi saat içinde yerle bir ediyor. Eline geçirdiği ilerici Konyalıları da en
azından yaralıyor. İstanbul'da ise Konyalı Vedat Demircioğlu, yemiş olduğu
polis dayaklarından kurtulamayarak ölüyor.
Deniz Gezmiş'in liderliğini yaptığı DÖB'lü öğrenciler,
Dolmabahçe'de karaya çıkan Altıncı Filo bahriyelilerini tekrar denize
döküyorlar. Kurtulup, Beyoğlu'na, İstiklâl Caddesi'ne çıkan erleri, aralarında
subaylar da var, cadde ortasında dövüyorlar. Keplerini alıp vermiyorlar.
Herhalde Washington, işte tam bu sırada, Vietnam'daki CIA
bağlantılı pasifikasyon uzmanı Robert Komer'i, Türkiye'ye Büyükelçi göndermeye
karar veriyor. Komer, iç savaş için başlangıç yılı saydığım 1968 yılının
sonlarına doğru Türkiye'ye geliyor.
Osmanlı'dan beri üniversite, ya da eski deyimi ile ilmiye
kuruluşları daima egemen güçlerle işbirliği halinde olmuştur. Üniversite kendi
güven ve refahı için daima sömürücü güçlerin yanında, onları destekleyen bir
kuvvet rolü oynamıştır.
…üniversite halktan uzaklaşıp, egemen güçlerin paraleline
daha fazla girdikçe, ona verilen özerklik artırılmıştır.
1978 Yılında Türkiye
12 Mart, kütleselleşen ve yükselen Türkiye solculuğuna set
çekme misyonu ile tarih sahnesine çıkarılıyor.
Modern Türkiye'de 1921 ve 1922 yıllarında ve İstanbul'da 1
Mayıs kutlamaları yapılabiliyor.
Modern Türkiye'de 1923 ve 1924 yıllarında 1 Mayış
kutlamaları yapılamıyor.
Rejim, birden bire 1 Mayıs Gösterisi'ni, 1976 yılında,
devleti hedef alan bir hareket sayıyor.
1978 yılı sonlarında MHP Genel Başkanı, dünyada bir sivil
parti için pek az rastlanabilir bir çağrı ile ortaya çıkıyor ve ülke
yönetiminin “yetki ve sorumluluğunun askeri yönetime devredilmesini” istiyor.
(Maraş olayı)
12 Eylül gözaltı süresini doksan güne çıkarttı.
Gözaltı süresinin sınırsız olması acıların sonsuz olması
demek oluyor.
Falaka, dayak, vücudun hassas organlarına elektrik vermek
olarak basit birkaç cümle ile de ifade edilebilen, dünyanın en vahşi
uygulamaları yüzyıllardır sürmekte olduğu gibi, 12 Eylül sonrası ülkemizde,
özellikle emniyet birinci şube, karakollarda ve tugaylarda binlerce kez,
yüzlerce kez sahnelenmiştir. Ve değil sadece devrimci insanlar, sosyalistler,
ilericiler, yurtseverler, aydınlar dahi bu zalim ve karanlık ortaçağ
zihniyetinin copunun, elektriğinin, falakasının, ahlâki saldırılarının altında
işkence çığlıkları değil, insanlık onurunun böylesine tecavüz edilmesine karşı
isyan çığlıkları atmışlardır.
Sol Yol
“Parti” olan ile olmayanı, siyasi iktidarı amaçlayıp
amaçlamamak ayırıyor.
İç Savaşta Trajik ve Komik Olan
…
Devlet, çelişkileri, bir taraf yanında bastırmak için var
oluyor. Devletin gücünü çelişkileri bastırma işlevi belirliyor; çelişkiler ne
kadar büyükse devlet de o ölçüde güçlenmek zorunluluğuyla karşı karşıya
geliyor.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder