5 Haziran 2025 Perşembe

Yalçın Küçük - Türkiye Üzerine Tezler - ÜÇÜNCÜ KİTAP

Yalçın Küçük - Türkiye Üzerine Tezler

ÜÇÜNCÜ KİTAP



Önsöz

İnsanı saflaştırmanın bir yolu acı ise, daha az acılı yolu da eleştiriden geçiyor. Eleştiri, kütle içindeki yabancı öğelerle hamlıkları dışarı çıkarıyor.

 

Birinci Bölüm

Toplum ve Ordu

Devlet ile demokrasi arasında nitelik farkı yok; demokrasi, bir devlet biçimi oluyor. Aynı kaynaktan ve aynı tarihten geliyorlar; bir farkla, demokrasi, burjuvazinin gayri meşru çocuğudur. Reddediliyor.

 

Demokrasi ve faşizm, aynı devletin iki yüzü…

 

Mayıs: Demokratik Devrimde Son Aşama

Birinci tezi yazıyorum: 27 Mayıs, Türkiye'de demokratik devrimin en son halkası oldu.

İkinci tezi yazıyorum: 12 Eylül, Türkiye'de Kemalizm'in en son aşamasıdır.

Üçüncü tezi yazıyorum: Çerkez Ethem ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki çatışmanın bir önemli çizgisi, genç subaylar ve komutanlar arası bakış ayrılığıdır.

 

Bir yoksulun kapısını kilitlemeye özen gösterdiği hiç görülmüş mü? Zengin kapı üzerine kapı, kilit üzerine kilit kuruyor.

 

27 Mayıs'tan hemen önce / Sovyet toprakları üzerinde istihbarat uçuşu yapan Amerikan U-2 casus uçağı, düşürüldü ve subay pilot Sovyetler tarafından canlı olarak yakalandı. Casus uçuşu yapan Amerikalı subay, casusluk uçuşlarını Türkiye'deki Amerikan üslerinden havalanarak yaptığını itiraf etti

 

Türk dış politikası sürekli Türkiye'nin stratejik öneminin artışına dayalıdır. İki oyunu var; birincisi, yakın bölgede bir ilerici devrim olduğu zaman Türkiye'nin stratejik öneminin arttığını bağırmak oluyor, ikincisi, Berlin, Londra ve sonra Washington bunu anlamak istemeyince, Sovyetler Birliği ile yakınlaşma gösterileri başlıyor.

 

İkinci Savaş'ın hemen sonunda Moskova Büyükelçisi Selim Sarper ile merkezde genel sekreter Feridun Cemal Erkin, hem bir soğuk savaş kışkırtıcılığında ve hem de Truman Doktrini'ne yönelen gelişmelerin hazırlanmasında, İsmet Paşa'nın en yakın yardımcıları oldular.

 

Orduda Modernizasyon ve Toplumda Dönüşüm

 

Özgürlük

1950'li yıllarda Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin askeri yardım programında çok önemli bir yer tutuyor. Bir Amerikan kaynağı, Türkiye'nin, diğer az gelişmiş ülkeler arasında, askeri yardım açısından ikinci ve ekonomik yardımda ise üçüncü sırayı aldığını saptıyor.

“özgürlük bayramı” olarak kutlanan 27 Mayıs

 

Birinci büyük savaşla birlikte dünya emperyalist sistemi en zayıf noktasından koptu. İkinci sınıf bir emperyalist ülke olan o zamanın Rusya'sında sosyalist rejim doğdu. Büyük bunalım ve bunu izleyen ikinci büyük savaş sonrasında emperyalist sistem biraz daha daraldı. Çin kıtası ve Doğu Avrupa, emperyalizmin boyunduruğundan kurtuldu.

 

Bastırma: Manevra ve Mekanizma

12 Eylül'ü gerçekleştiren ilk beş generalin bir özelliği var; parlak bir subay karyerine sahip görünmüyorlar. Genel Kurmay Başkanı'nın kariyer subayları arasında önemli bir eksikliği görülüyor; öğrenciliğinde sınıf kaybetmiş olduğu biliniyor.

 

1961-1971 dönemi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde olağanüstü seleksiyon dönemi olarak nitelendirilebilir. Sürekli olarak iktidara yönelen hareketler ve karşı hareketler, sürekli olarak, öne çıkanları, temayüz edenleri, “tasfiye ediyor.” Bu tasfiye süreci, her iki açıdan da, “parlak” kariyer subaylarının Silahlı Kuvvetler dışına çıkmasına yol açıyor.

 

Ajanlar emekli olmazlar; olmuyorlar.

 

Rejimler, başarı isterler.

 

İkinci Bölüm

Cephe

Cephe, sosyalistlerin üvey çocuğudur; eşitsiz gelişme yasası'ndan doğuyor.

 

“İki Taktik”, gençliğe, “cephe” programını veriyor. “Ne Yapmalı” ile dışardan bilinç götürülebileceği öğreniliyor. “Devlet ve İhtilâl” başkalarının el kitabı oluyor.

 

Milli Demokratik Devrim

…dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizim yurdumuzda da emperyalizm en geri sosyal düzenin temsilcileriyle ittifak halindedir. Bu bakımdan bugün, Türkiye'de halk düşmanı gerici cepheye el kaldıran karşısında emperyalizmi de bulacaktır.

 

Ulus'un doğuşu için mutlak bir düşman millet gerekiyor.

 

Lise çağlarında pokeri pek çok seven, Yedi Gün Dergisi'nde şiirler yazan Doğan Avcıoğlu için, bütün bunlar, bir hazırlıkdönemini gösteriyor. Doğan Avcıoğlu, ciddi bir işe hazırlanıyor.”

Doğan Avcıoğlu'nun güzel yaşamında bir tek amacı oldu: İhtilâl.

 

Ulusal Demokratik Cephe

1806-1826 Dönemi ile 1903-1923 Dönemi, sınırlarda belli düzeltmelerle birlikte, iç savaş dönemleri olarak ileri sürüldü.

 

Üçüncü Bölüm

Türkiye'de İç Savaş

Güç, devlette, tekildir; bölünme kabul etmiyor. Yürütme, yasama ve yargı ayrılığı, öz'ü değil, biçim'i ilgilendiriyor

Demokrasi bir devlet durumu olarak, tekil güç'ün bölünmüşlüğünü değil, uygulama hızının düşüklüğünü gösteriyor.

 

İdeolojiyi, düşünce içinde biriktirilmiş şiddet olarak algılayabiliyorum. İdeoloji şiddetle içerildiği zaman her zaman şiddete gerek kalmıyor.

Devlet gücü tekil'dir; bir devlet durumu olan demokrasilerde çok seslilik yalnızca ders kitaplarında yer alıyor.

 

1968 Yılında Türkiye

1968 yılının bir iç savaş başlangıç yılı olarak seçiminden güvenli olmak zorunluluktur

 

Köylülük, tarihin hiçbir kesitinde coğrafyanın hiçbir bölmesinde hiçbir hareketin öncüsü olmamıştır; bütün burjuva devrimlerinin dayanağıdır. Bütün burjuva devrimlerinde en çok kaybeden köylülük oluyor.

Köylülük, her zaman, güç'ün peşinden gidiyor.

 

Altıncı Filo'nun denizci erleri, otel odalarında, kiralık kadınlarla rahat edemiyorlar. Camlar iniyor.

Konyalılar, Amerikan erlerinin kiralık kadınlarla otel odalarında buluşmalarını hazmedemeyen ve bu nedenle bahriyelileri rahatsız eden İstanbul gençliğinin bu hareketinden çok rahatsız oluyorlar.

 

Amerikan bahriyelilerinin kiralık kadınlarla otel odalarında rahat rahat buluşamamaları devam ediyor; İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri, bu işe karşı hazımsızlık gösteriyorlar. Polis de hazımsızlık gösteren Teknik Üniversite öğrencilerine kızıyor. Öğrenciler gece yurtlarında uyuyorlar. Uyurken, yurdu, polis basıyor. Sözü, Harun'a bırakıyorum: “Elliye yakın arkadaşımız bayıltılıncaya kadar dövülmüştü. Vedat Demircioğlu döğülüp pencereden atılmış ve sonra da üç yüz metre kadar ayaklarından tutularak, yerde tekmelenerek, sürüklenmiş ve PTT önünde, öldü diye, terkedilmişti.

 

Özetliyorum; Washington, Türkiye'de esmeye başlayan Amerikan aleyhtarı rüzgârın şiddetini ve ciddiyetini ölçmek için, 1968 Temmuz ayında, İstanbul'a Altıncı Filo'yu gönderiyor. Filo, Dolmabahçe önlerinde iken bahriyeli Amerikanlar, otel odalarında kiralık kadınlarla buluşmak istiyorlar. Üniversite gençliği bunu hoş karşılamıyor. Otellerin camlarını indiriyorlar. Polis, buluşma özgürlüğünü savunmak istiyor; Teknik Üniversite yurduna baskın düzenliyor. Konyalılar, Amerikan bahriyelilerinin buluşma özgürlüğünü kısıtlayan ve geleneksel konukseverliğe uymayan gençliğin tutumuna çok kızıyor ve kıyama geliyor. Gençliğin bu konuksevmezliğini “Moskova'ya âlet olmak” olarak değerlendiriyor ve Konya'da ne kadar ilerici kuruluş varsa, binalarını, yedi saat içinde yerle bir ediyor. Eline geçirdiği ilerici Konyalıları da en azından yaralıyor. İstanbul'da ise Konyalı Vedat Demircioğlu, yemiş olduğu polis dayaklarından kurtulamayarak ölüyor.

 

Deniz Gezmiş'in liderliğini yaptığı DÖB'lü öğrenciler, Dolmabahçe'de karaya çıkan Altıncı Filo bahriyelilerini tekrar denize döküyorlar. Kurtulup, Beyoğlu'na, İstiklâl Caddesi'ne çıkan erleri, aralarında subaylar da var, cadde ortasında dövüyorlar. Keplerini alıp vermiyorlar.

 

Herhalde Washington, işte tam bu sırada, Vietnam'daki CIA bağlantılı pasifikasyon uzmanı Robert Komer'i, Türkiye'ye Büyükelçi göndermeye karar veriyor. Komer, iç savaş için başlangıç yılı saydığım 1968 yılının sonlarına doğru Türkiye'ye geliyor.

 

Osmanlı'dan beri üniversite, ya da eski deyimi ile ilmiye kuruluşları daima egemen güçlerle işbirliği halinde olmuştur. Üniversite kendi güven ve refahı için daima sömürücü güçlerin yanında, onları destekleyen bir kuvvet rolü oynamıştır.

…üniversite halktan uzaklaşıp, egemen güçlerin paraleline daha fazla girdikçe, ona verilen özerklik artırılmıştır.

 

1978 Yılında Türkiye

12 Mart, kütleselleşen ve yükselen Türkiye solculuğuna set çekme misyonu ile tarih sahnesine çıkarılıyor.

 

Modern Türkiye'de 1921 ve 1922 yıllarında ve İstanbul'da 1 Mayıs kutlamaları yapılabiliyor.

Modern Türkiye'de 1923 ve 1924 yıllarında 1 Mayış kutlamaları yapılamıyor.

 

Rejim, birden bire 1 Mayıs Gösterisi'ni, 1976 yılında, devleti hedef alan bir hareket sayıyor.

 

1978 yılı sonlarında MHP Genel Başkanı, dünyada bir sivil parti için pek az rastlanabilir bir çağrı ile ortaya çıkıyor ve ülke yönetiminin “yetki ve sorumluluğunun askeri yönetime devredilmesini” istiyor.

 

(Maraş olayı)

 

12 Eylül gözaltı süresini doksan güne çıkarttı.

 

Gözaltı süresinin sınırsız olması acıların sonsuz olması demek oluyor.

 

Falaka, dayak, vücudun hassas organlarına elektrik vermek olarak basit birkaç cümle ile de ifade edilebilen, dünyanın en vahşi uygulamaları yüzyıllardır sürmekte olduğu gibi, 12 Eylül sonrası ülkemizde, özellikle emniyet birinci şube, karakollarda ve tugaylarda binlerce kez, yüzlerce kez sahnelenmiştir. Ve değil sadece devrimci insanlar, sosyalistler, ilericiler, yurtseverler, aydınlar dahi bu zalim ve karanlık ortaçağ zihniyetinin copunun, elektriğinin, falakasının, ahlâki saldırılarının altında işkence çığlıkları değil, insanlık onurunun böylesine tecavüz edilmesine karşı isyan çığlıkları atmışlardır.

 

Sol Yol

“Parti” olan ile olmayanı, siyasi iktidarı amaçlayıp amaçlamamak ayırıyor.

 

İç Savaşta Trajik ve Komik Olan

 

Devlet, çelişkileri, bir taraf yanında bastırmak için var oluyor. Devletin gücünü çelişkileri bastırma işlevi belirliyor; çelişkiler ne kadar büyükse devlet de o ölçüde güçlenmek zorunluluğuyla karşı karşıya geliyor.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder