13 Eylül 2025 Cumartesi

Sidney Oldall Addy - İngiliz Evinin Evrimi

Sidney Oldall Addy - İngiliz Evinin Evrimi - Notlar

The Evolution of the English House, George Allen & Unwin Ltd, London, 1933

 

Önsöz

Kitap, mimarlık tarihine yeni bir bakış açısı sunmakta ve mimari formların kökenlerinin, bir öküzün ortalama karın kalınlığından geldiği ve türediği gibi şaşırtıcı tezleri kanıtlamaktadır.

 

Yazar, dile ait ilginç kökenlere dikkat çekerek, "pencere" kelimesinin aslında "rüzgar deliği" veya "rüzgar gözü" olduğunu" ve camlamanın on altıncı yüzyıla kadar gereksiz bir lüks olarak görüldüğünü belirtir. Ayrıca, Addy'nin eserindeki ilginç detaylardan biri, on ikinci yüzyıldaki ilkel Galli ataların uyku düzenidir: "Ama sonunda uyku saati yaklaşınca, hep birlikte sazlarla kaplı bir yere uzanırlar ve üzerleri ülkenin ürettiği ve halk arasında 'samanlık' olarak adlandırılan sert, kaba bir bezle örtülür."

 

Gözden Geçiren Önsöz

Gözden geçirme çalışması, Addy'nin yıllar boyunca aldığı notlara dayanan ek materyaller eklemekten ibarettir.

 

Yazarın Önsözü

Kitap, geleneksel olarak ihmal edilen basit konutları incelemeyi amaçlamaktadır.

 

Her ne kadar İngiltere'de Almanya'daki kadar eksiksiz antik "üç nefli" ev kalıntılarının varlığına işaret edemesek de, Gotik mimarinin kökeninde yatan bir mimari özelliğin bol miktarda kalıntısına sahibiz.

Bir örnek ne demek istendiğini en iyi şekilde gösterecektir. Penistone yakınlarındaki Upper Midhope'ta bulunan bir ahırın çatısı, yerel olarak "çatlaklar" veya "koltuk değnekleri" olarak bilinen altı kalın meşe "çatalı" tarafından desteklenmektedir. "Çatallar", duvarlara gömülü, tabanları dışarı doğru çıkıntı yapan küçük taş sütunlar veya kaideler üzerinde durmaktadır. "Çatallar" ve küçük sütunlar duvarlardan daha eskidir: sütunlar, duvarları oluşturan taşla aynı türden değildir. Böyle bir binada, zeminden çatıya kadar tüm yapı açıkça görülebilir. Ayağın ağırlığı, yerden bir ayak veya daha fazla yükselen taş sütunların üzerindedir. Duvarlarda "itme" yoktur; "asla uyumayan kemer" yalnızca toprağa itme yapar.

 

Bu yapının en eski biçimi, "ters çevrilmiş gemilere veya teknelere" benziyordu. Bu inşaat yöntemi, en az iki bin yıl öncesine, Ovidius döneminde Roma evlerine kadar uzanmaktadır. Konutlar ve tarımsal yapılar, "bölmeler" adı verilen birimler halinde inşa edilmiştir. Bu bölmelerin 16 fitlik (yaklaşık 4,8 metre) standart uzunluğu, öküzlerin uzun boyunduruğu ile belirleniyordu.

 

BÖLÜM I: Yuvarlak Ev - Yeraltı Evleri

Bölüm, yuvarlak kulübenin Avrupa'daki en eski ev biçimi olduğunu belirtir. Bu yapılar bacasızdı ve duman kapıdan veya çatıdaki bir delikten çıkardı. Günümüzdeki kömürcü kulübeleri hala konik, yuvarlak bir yapıya sahiptir: Koni şeklinde yan yana dizilmiş bir dizi ince direkten oluşurlar. Glastonbury yakınlarındaki tarih öncesi bataklık köyü de yuvarlak kulübelerden oluşuyordu. Ayrıca, İngiltere'de ve Almanya'da yaygın olan "çukur evler" veya yeraltı meskenleri kullanılıyordu. Yerin altında yaşamanın temel amacı sıcaklık elde etmekti.

 

BÖLÜM II: Dikdörtgen Ev en basit haliyle

Dikdörtgen evin, yuvarlak evden kademeli bir evrimle değil, çobanların "yazlık ev" olarak kullandığı, tek bölmeli taşınabilir bir çadır/kulübeden türediği öne sürülmektedir. Bu basit yapı, yere dikilmiş ve tepede bir sırt ağacıyla birleştirilmiş iki çift eğimli ağaçtan ("çatal") oluşuyordu.

 

Bu çatal yapıya örnek olarak Horncastle yakınlarındaki "Çaydanlık Salonu" ve İrlanda'daki Gallerus'un taştan yapılmış "oratoryumu" gösterilir.

 

Evler, 16 fit uzunluğunda olan "körfez" (bay) birimiyle ölçülürdü ve bu, arazi ölçümünde de standarttı. Dik duvarların oluşturulması ise, bağ kirişlerinin uzatılması ve üzerine "pan" (kiriş) döşenmesiyle daha sonraki bir gelişmeydi. Çamur duvarlı evlerin yapımı anlatılırken, duvarların çamur ve samanın katmanlar halinde serilmesiyle inşa edildiği belirtilir: "Bir miktar çamur samanla karıştırılır ve temel bu karışımla atılırdı."

 

BÖLÜM III: "Dış Kapılar" ile Dikdörtgen Ev

Tek bölmeli evler, yanlara veya uçlara "dış sundurmalar" (outshots veya outshuts) eklenerek büyütülürdü; bunlar, ana, çatallı yapıya dahil değildi.

 

Evin ana yaşam alanı "ev bölümü" veya "ateşhane" olarak biliniyordu ve Yunan megaron'u veya Roma atriyum'una karşılık geliyordu.

 

Dış kapının hemen içinde, rüzgarı kesen ve mahremiyeti sağlayan "mızrak" (spear) adı verilen bir perde veya paravan bulunurdu. Bu bölüm, binanın merkeziydi ve genellikle bir geçit ("eşik") aracılığıyla evin diğer ucundaki öküz ahırından (shippon) ayrılırdı.

 

BÖLÜM IV: Koridorlu Daha Büyük Dikdörtgen Ev

Daha büyük, kalıcı konutlara "kış evi" denirdi. Bu evlerin 16 fitlik standart bölme uzunluğu, "dört öküzün barınması için gereken alan nedeniyle" sabitlenmiştir.

 

Konut ve öküz evi ("shippon") genellikle tek bir çatı altında birleştirilirdi ("coit"). Bu birleşik binalar, bir kilise gibi nef ve koridorlardan oluşan bazilikal bir yapıya sahipti. Ev sahibi ve ailesi, sığırlarla aynı çatı altında yaşar, hatta bazen ahırların üzerindeki çatı katlarında uyurlardı.

 

BÖLÜM V: Yabancı Prototipler: Antik Çağın İfadeleri Yazarlar

İngiliz evlerinin ilk formlarının Friz ve Sakson evlerine benzediği varsayılır. Tipik Alman (Sakson/Friz) evinde, büyük giriş kapısı binanın üçgen çatı ucundaydı ve giriş yolu ("kat"), ev boyunca ocak duvarına kadar uzanıyordu; sığırlar yolun her iki yanında dururdu. Ailenin yatakları, ocağın yanına, dolaplar şeklinde düzenlenmişti. Vitruvius, öküz ahırlarının büyük salonun yanında, ışığa ve ateşe bakacak şekilde yerleştirilmesini tavsiye ederdi, çünkü "yüzleri ışığa ve ateşe dönük öküzlerin tüyleri kabarmaz". Tacitus, Cermen evlerinin kaba ahşaptan yapıldığını ve tek tek inşa edildiğini belirtir.

 

BÖLÜM VI: Kasaba Evi

Kasaba evleri, alan kısıtlamaları nedeniyle kırsal kesimdeki muadillerinden farklıydı. Evlerin üst katları (solarlar) sokağa doğru çıkıntı yapardı (jutties). Bu çıkıntılı katların amacı, "tezgahları, büfeleri ve sokaklarda sergilenen malları güneşten veya yağmurdan korumak için tasarlanmıştı". Bodrum katları veya mahzenler ("meyhaneler") genellikle dükkân olarak kullanılırdı. Şehir evlerinde, yangına karşı koruma sağlamak için ortak duvarlar genellikle taştan yapılırdı.

 

BÖLÜM VII: İnşaat Malzemeleri—Bacalar — Pencereler — Duvar Süslemeleri—Çatılar

Sıradan evler için kereste ana malzemeydi. Tuğla yapım sanatı Roma'dan kalmış olsa da, kullanımı ancak 15. yüzyılda yaygınlaşmıştır.

 

Bacaların evrimi karmaşıktır; erken dönem bacaları genellikle kilden sıvanmış ahşaptan veya hasır örgüden yapılırdı. Leland'ın (1538) bile şaşkınlıkla kaydettiği gibi, daha büyük binalarda taş bacalar duvarın içine inşa edilmiş duman kanallarıydı. Geniş, merkezi ocakların üzerindeki ahşap kanopi (reredos), üst kattaki odanın içine doğru bir çıkıntı oluşturur ve bu da "bacadaki oda" efsanesini doğurur.

 

Pencere kelimesinin "rüzgar deliği" anlamına gelmesi, pencerelerin başlangıçta ışıktan ziyade havalandırma için tasarlandığını gösterir. Camın pahalı olması nedeniyle, pencereler genellikle yağlı keten veya panjurlarla kapatılırdı. İç duvarlar ve bazen dış cepheler, sıklıkla mavi ("archil") ve sarı tonlarda boyanmış badana ile süslenirdi. Çatılar ise kamış, saz, çim veya funda gibi ucuz malzemelerle örtülürdü.

 

BÖLÜM VIII: Malikane

Malikane, dörtgen veya avlu etrafında düzenlenmiş binalardan oluşurdu. İki ana bölümü vardı: erkeklerin dairesi olan salon (andronitis) ve kadınların dairesi olan çardak veya oda (gynaeconitis). Çardak bazen "kadın evi" olarak bilinirdi.

 

 Şapel, hizmet dışında genellikle oturma odası veya kütüphane olarak kullanılırdı, zira "hükümdarlarımızın salonda kamu işleriyle ilgilenmedikleri veya odalarında görüşme yapmadıkları zamanlarda, şapeli bu amaçla kullandıklarını görüyoruz". Güvenlik nedeniyle pencereler genellikle iç avluya bakacak şekilde küçük ve kemerli inşa edilirdi.

 

BÖLÜM IX: Kale ve Gözetleme Kulesi

Kalenin birincil işlevi savunmaydı. Kalelerin en temel özelliği, tehlikeyi haber vermek için işaret ateşlerinin yakıldığı gözetleme kulesi veya iç kale (keep) idi.

 

Castleton Kalesi'ndeki iç kale, kalın beton duvarlarla inşa edilmişti. Gözetleme kulesinin çatısı, bekçinin görüşünü engellememesi için siper yolunun altında gizlenirdi. Kilise kuleleri de genellikle gözetleme kulesi olarak kullanılırdı. Aslında, "çan kulesi" kelimesi, başlangıçta çan asılan bir yer değil, kuşatma için kullanılan hareketli ahşap bir kule veya bir gözetleme kulesi anlamına geliyordu.

 

BÖLÜM X: Kilise veya Rabbin Evi

Orta Çağ'da İngiltere'de belediye binalarının neredeyse hiç olmaması dikkat çekicidir. Kiliseler (7. yüzyıldan beri "bazilika" olarak bilinir) bu işlevi üstlenir ve adalet mahkemeleri, ticaret yerleri ve yerel konseylerin toplantı yerleri olarak hizmet verirdi.

 

Kiliselerde bulunan "şaşılar" (squints), verandada duran kişilerin içerideki sunağı veya meclis başkanının yüksek koltuğunu görmesini sağlıyordu. Yeni bir kilisenin inşası, yeni bir "özgürlüğün" veya özgür bir topluluğun çekirdeğini oluşturuyordu. Bazı İngiliz kiliselerindeki kriptalar, Pompeii'deki Roma bazilikasının altındaki yeraltı odasıyla çarpıcı bir benzerlik gösterir ve yargısal amaçlar için kullanılmış olabilir.

 

BÖLÜM XI: İngiliz Edebiyatının Temeli Olarak Fius Madeni para

Bir köylünün evinin büyüklüğü ile sahip olduğu ekilebilir arazi miktarı arasında bir orantı yasası vardı. Bir bölmeye (bay, 240 fit kare) altı dönüm arazi tahsis edilmesi kuraldı. Bu orantıya dayanarak, paranın kökeninin ev ve arazi ölçülerine dayandığı öne sürülür. Buna göre, bir koy "şiline karşılık geldiğini" ve yirmi koyun da bir "pounda denk geldiğini" varsayabiliriz.

 

Saxo Grammaticus'un bahsettiği Friz evinin 12 bölmeye (ons) bölünmesi ve İngiliz evinin 20 bölmeye (şilin) bölünmesi, koridorlu kışlık evden (ons) koridorsuz yazlık eve (şilin) geçişi simgeliyor olabilir.

 

BÖLÜM XII: Haklar ve Özgürlükler Ölçüsü Olarak Meclis Yükümlülükler

Ev, sadece arazi ölçüsü değil ("ölçüm yeri" veya "vergi yeri" anlamına gelen metestead kelimesiyle), aynı zamanda bir adamın toplumsal haklarının ve mali yükümlülüklerinin de bir ölçüsüydü.

 

Bir ev sahibinin, yükümlülüklerini artırmadan ev alanını artırmasının yolu, vergiye tabi olmayan "dışa doğru" evler veya "çıkıntılar" inşa etmekti. Eski Gal yasalarına göre, bir kış evinin değeri, tavanı destekleyen her "çatal için yirmi penidir". Vergi adı olan gafol, evin çatallı ucu veya üçgen çatısı anlamına gelen kelimeyle bağlantılıdır (Gavelage veya gable tax). Scarborough'da, evin ön yüzünün (alınlık) sokağa bakması durumunda daha düşük vergi alınması, vergilendirmenin evin "üçgen çatısına" (gable) göre yapıldığını gösterir.

 

GEZİ I. Kaldırma ve Yeniden Dikme Hakkında Antik Çağ Evleri

 

Bu bölüm, eski evlerin sökülüp başka bir yerde yeniden dikilmesinin yaygın bir uygulama olduğunu gösteren tarihi kayıtlara odaklanır. Kiracılar bazen binalarını yanlarında götürme hakkına sahipti. Örneğin, bir belgede "O arazideki evi söktü" ifadesi geçer.

 

GEZİ II. “Sheffield Malikanesi'ne Ait Toprakların Bir Araştırması, 1611”den alıntılar

Bu gezi, Sheffield Malikanesi'ndeki kiracıların mülklerinin 1611 tarihli bir anketinden alıntıları içerir. Bu alıntılar, evlerin ve müştemilatlarının boyutlarının hala "bölme" (bay) sayısıyla ölçüldüğünü göstermektedir. Örneğin: "Christopher Wilson çiftliği... Bir ev 'Baies, 2 parler, j odası, bir ahır 3 ahır çürüyor, j yuvası çürüyor ve diğer ev yıkıldı" veya "Haulecar farme. Bir konut evi 4 bölme, bir köşe barne 4 bölme ve dedi ki, bir hey barne 2 bay, canavar evler 3 bay, 2 outshutts." Bu, ev biriminin (bay) tarımsal ve idari kayıtlardaki devam eden önemini kanıtlar.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder