Sidney
Oldall Addy - İngiliz Evinin Evrimi -
Notlar
The Evolution of the English House, George Allen & Unwin
Ltd, London, 1933
Önsöz
Kitap, mimarlık tarihine yeni bir bakış açısı sunmakta ve
mimari formların kökenlerinin, bir öküzün ortalama karın kalınlığından geldiği
ve türediği gibi şaşırtıcı tezleri kanıtlamaktadır.
Yazar, dile ait ilginç kökenlere dikkat çekerek,
"pencere" kelimesinin aslında "rüzgar deliği" veya
"rüzgar gözü" olduğunu" ve camlamanın on altıncı yüzyıla kadar
gereksiz bir lüks olarak görüldüğünü belirtir. Ayrıca, Addy'nin eserindeki
ilginç detaylardan biri, on ikinci yüzyıldaki ilkel Galli ataların uyku
düzenidir: "Ama sonunda uyku saati yaklaşınca, hep birlikte sazlarla kaplı
bir yere uzanırlar ve üzerleri ülkenin ürettiği ve halk arasında 'samanlık'
olarak adlandırılan sert, kaba bir bezle örtülür."
Gözden Geçiren Önsöz
Gözden geçirme çalışması, Addy'nin yıllar boyunca aldığı
notlara dayanan ek materyaller eklemekten ibarettir.
Yazarın Önsözü
Kitap, geleneksel olarak ihmal edilen basit konutları
incelemeyi amaçlamaktadır.
Her ne kadar İngiltere'de Almanya'daki kadar eksiksiz antik
"üç nefli" ev kalıntılarının varlığına işaret edemesek de, Gotik
mimarinin kökeninde yatan bir mimari özelliğin bol miktarda kalıntısına
sahibiz.
Bir örnek ne demek istendiğini en iyi şekilde gösterecektir.
Penistone yakınlarındaki Upper Midhope'ta bulunan bir ahırın çatısı, yerel
olarak "çatlaklar" veya "koltuk değnekleri" olarak bilinen
altı kalın meşe "çatalı" tarafından desteklenmektedir. "Çatallar",
duvarlara gömülü, tabanları dışarı doğru çıkıntı yapan küçük taş sütunlar veya
kaideler üzerinde durmaktadır. "Çatallar" ve küçük sütunlar
duvarlardan daha eskidir: sütunlar, duvarları oluşturan taşla aynı türden
değildir. Böyle bir binada, zeminden çatıya kadar tüm yapı açıkça görülebilir.
Ayağın ağırlığı, yerden bir ayak veya daha fazla yükselen taş sütunların
üzerindedir. Duvarlarda "itme" yoktur; "asla uyumayan
kemer" yalnızca toprağa itme yapar.
Bu yapının en eski biçimi, "ters çevrilmiş gemilere
veya teknelere" benziyordu. Bu inşaat yöntemi, en az iki bin yıl öncesine,
Ovidius döneminde Roma evlerine kadar uzanmaktadır. Konutlar ve tarımsal
yapılar, "bölmeler" adı verilen birimler halinde inşa edilmiştir. Bu
bölmelerin 16 fitlik (yaklaşık 4,8 metre) standart uzunluğu, öküzlerin uzun
boyunduruğu ile belirleniyordu.
BÖLÜM I: Yuvarlak Ev - Yeraltı Evleri
Bölüm, yuvarlak kulübenin Avrupa'daki en eski ev biçimi
olduğunu belirtir. Bu yapılar bacasızdı ve duman kapıdan veya çatıdaki bir
delikten çıkardı. Günümüzdeki kömürcü kulübeleri hala konik, yuvarlak bir
yapıya sahiptir: Koni şeklinde yan yana dizilmiş bir dizi ince direkten
oluşurlar. Glastonbury yakınlarındaki tarih öncesi bataklık köyü de yuvarlak
kulübelerden oluşuyordu. Ayrıca, İngiltere'de ve Almanya'da yaygın olan
"çukur evler" veya yeraltı meskenleri kullanılıyordu. Yerin altında
yaşamanın temel amacı sıcaklık elde etmekti.
BÖLÜM II: Dikdörtgen Ev en basit haliyle
Dikdörtgen evin, yuvarlak evden kademeli bir evrimle değil,
çobanların "yazlık ev" olarak kullandığı, tek bölmeli taşınabilir bir
çadır/kulübeden türediği öne sürülmektedir. Bu basit yapı, yere dikilmiş ve
tepede bir sırt ağacıyla birleştirilmiş iki çift eğimli ağaçtan
("çatal") oluşuyordu.
Bu çatal yapıya örnek olarak Horncastle yakınlarındaki
"Çaydanlık Salonu" ve İrlanda'daki Gallerus'un taştan yapılmış
"oratoryumu" gösterilir.
Evler, 16 fit uzunluğunda olan "körfez" (bay)
birimiyle ölçülürdü ve bu, arazi ölçümünde de standarttı. Dik duvarların
oluşturulması ise, bağ kirişlerinin uzatılması ve üzerine "pan"
(kiriş) döşenmesiyle daha sonraki bir gelişmeydi. Çamur duvarlı evlerin yapımı
anlatılırken, duvarların çamur ve samanın katmanlar halinde serilmesiyle inşa
edildiği belirtilir: "Bir miktar çamur samanla karıştırılır ve temel bu
karışımla atılırdı."
BÖLÜM III: "Dış Kapılar" ile Dikdörtgen Ev
Tek bölmeli evler, yanlara veya uçlara "dış
sundurmalar" (outshots veya outshuts) eklenerek büyütülürdü; bunlar, ana,
çatallı yapıya dahil değildi.
Evin ana yaşam alanı "ev bölümü" veya
"ateşhane" olarak biliniyordu ve Yunan megaron'u veya Roma
atriyum'una karşılık geliyordu.
Dış kapının hemen içinde, rüzgarı kesen ve mahremiyeti
sağlayan "mızrak" (spear) adı verilen bir perde veya paravan
bulunurdu. Bu bölüm, binanın merkeziydi ve genellikle bir geçit
("eşik") aracılığıyla evin diğer ucundaki öküz ahırından (shippon)
ayrılırdı.
BÖLÜM IV: Koridorlu Daha Büyük Dikdörtgen Ev
Daha büyük, kalıcı konutlara "kış evi" denirdi. Bu
evlerin 16 fitlik standart bölme uzunluğu, "dört öküzün barınması için
gereken alan nedeniyle" sabitlenmiştir.
Konut ve öküz evi ("shippon") genellikle tek bir
çatı altında birleştirilirdi ("coit"). Bu birleşik binalar, bir
kilise gibi nef ve koridorlardan oluşan bazilikal bir yapıya sahipti. Ev sahibi
ve ailesi, sığırlarla aynı çatı altında yaşar, hatta bazen ahırların üzerindeki
çatı katlarında uyurlardı.
BÖLÜM V: Yabancı Prototipler: Antik Çağın İfadeleri Yazarlar
İngiliz evlerinin ilk formlarının Friz ve Sakson evlerine
benzediği varsayılır. Tipik Alman (Sakson/Friz) evinde, büyük giriş kapısı
binanın üçgen çatı ucundaydı ve giriş yolu ("kat"), ev boyunca ocak
duvarına kadar uzanıyordu; sığırlar yolun her iki yanında dururdu. Ailenin
yatakları, ocağın yanına, dolaplar şeklinde düzenlenmişti. Vitruvius, öküz
ahırlarının büyük salonun yanında, ışığa ve ateşe bakacak şekilde
yerleştirilmesini tavsiye ederdi, çünkü "yüzleri ışığa ve ateşe dönük
öküzlerin tüyleri kabarmaz". Tacitus, Cermen evlerinin kaba ahşaptan
yapıldığını ve tek tek inşa edildiğini belirtir.
BÖLÜM VI: Kasaba Evi
Kasaba evleri, alan kısıtlamaları nedeniyle kırsal kesimdeki
muadillerinden farklıydı. Evlerin üst katları (solarlar) sokağa doğru çıkıntı
yapardı (jutties). Bu çıkıntılı katların amacı, "tezgahları, büfeleri ve
sokaklarda sergilenen malları güneşten veya yağmurdan korumak için
tasarlanmıştı". Bodrum katları veya mahzenler ("meyhaneler")
genellikle dükkân olarak kullanılırdı. Şehir evlerinde, yangına karşı koruma
sağlamak için ortak duvarlar genellikle taştan yapılırdı.
BÖLÜM VII: İnşaat Malzemeleri—Bacalar — Pencereler — Duvar
Süslemeleri—Çatılar
Sıradan evler için kereste ana malzemeydi. Tuğla yapım
sanatı Roma'dan kalmış olsa da, kullanımı ancak 15. yüzyılda yaygınlaşmıştır.
Bacaların evrimi karmaşıktır; erken dönem bacaları genellikle
kilden sıvanmış ahşaptan veya hasır örgüden yapılırdı. Leland'ın (1538) bile
şaşkınlıkla kaydettiği gibi, daha büyük binalarda taş bacalar duvarın içine
inşa edilmiş duman kanallarıydı. Geniş, merkezi ocakların üzerindeki ahşap
kanopi (reredos), üst kattaki odanın içine doğru bir çıkıntı oluşturur ve bu da
"bacadaki oda" efsanesini doğurur.
Pencere kelimesinin "rüzgar deliği" anlamına
gelmesi, pencerelerin başlangıçta ışıktan ziyade havalandırma için
tasarlandığını gösterir. Camın pahalı olması nedeniyle, pencereler genellikle
yağlı keten veya panjurlarla kapatılırdı. İç duvarlar ve bazen dış cepheler,
sıklıkla mavi ("archil") ve sarı tonlarda boyanmış badana ile
süslenirdi. Çatılar ise kamış, saz, çim veya funda gibi ucuz malzemelerle örtülürdü.
BÖLÜM VIII: Malikane
Malikane, dörtgen veya avlu etrafında düzenlenmiş binalardan
oluşurdu. İki ana bölümü vardı: erkeklerin dairesi olan salon (andronitis) ve
kadınların dairesi olan çardak veya oda (gynaeconitis). Çardak bazen
"kadın evi" olarak bilinirdi.
Şapel, hizmet dışında
genellikle oturma odası veya kütüphane olarak kullanılırdı, zira
"hükümdarlarımızın salonda kamu işleriyle ilgilenmedikleri veya odalarında
görüşme yapmadıkları zamanlarda, şapeli bu amaçla kullandıklarını
görüyoruz". Güvenlik nedeniyle pencereler genellikle iç avluya bakacak
şekilde küçük ve kemerli inşa edilirdi.
BÖLÜM IX: Kale ve Gözetleme Kulesi
Kalenin birincil işlevi savunmaydı. Kalelerin en temel
özelliği, tehlikeyi haber vermek için işaret ateşlerinin yakıldığı gözetleme
kulesi veya iç kale (keep) idi.
Castleton Kalesi'ndeki iç kale, kalın beton duvarlarla inşa
edilmişti. Gözetleme kulesinin çatısı, bekçinin görüşünü engellememesi için
siper yolunun altında gizlenirdi. Kilise kuleleri de genellikle gözetleme kulesi
olarak kullanılırdı. Aslında, "çan kulesi" kelimesi, başlangıçta çan
asılan bir yer değil, kuşatma için kullanılan hareketli ahşap bir kule veya bir
gözetleme kulesi anlamına geliyordu.
BÖLÜM X: Kilise veya Rabbin Evi
Orta Çağ'da İngiltere'de belediye binalarının neredeyse hiç
olmaması dikkat çekicidir. Kiliseler (7. yüzyıldan beri "bazilika"
olarak bilinir) bu işlevi üstlenir ve adalet mahkemeleri, ticaret yerleri ve
yerel konseylerin toplantı yerleri olarak hizmet verirdi.
Kiliselerde bulunan "şaşılar" (squints), verandada
duran kişilerin içerideki sunağı veya meclis başkanının yüksek koltuğunu
görmesini sağlıyordu. Yeni bir kilisenin inşası, yeni bir
"özgürlüğün" veya özgür bir topluluğun çekirdeğini oluşturuyordu.
Bazı İngiliz kiliselerindeki kriptalar, Pompeii'deki Roma bazilikasının
altındaki yeraltı odasıyla çarpıcı bir benzerlik gösterir ve yargısal amaçlar
için kullanılmış olabilir.
BÖLÜM XI: İngiliz Edebiyatının Temeli Olarak Fius Madeni para
Bir köylünün evinin büyüklüğü ile sahip olduğu ekilebilir
arazi miktarı arasında bir orantı yasası vardı. Bir bölmeye (bay, 240 fit kare)
altı dönüm arazi tahsis edilmesi kuraldı. Bu orantıya dayanarak, paranın
kökeninin ev ve arazi ölçülerine dayandığı öne sürülür. Buna göre, bir koy
"şiline karşılık geldiğini" ve yirmi koyun da bir "pounda denk
geldiğini" varsayabiliriz.
Saxo Grammaticus'un bahsettiği Friz evinin 12 bölmeye (ons)
bölünmesi ve İngiliz evinin 20 bölmeye (şilin) bölünmesi, koridorlu kışlık
evden (ons) koridorsuz yazlık eve (şilin) geçişi simgeliyor olabilir.
BÖLÜM XII: Haklar ve Özgürlükler Ölçüsü Olarak Meclis Yükümlülükler
Ev, sadece arazi ölçüsü değil ("ölçüm yeri" veya
"vergi yeri" anlamına gelen metestead kelimesiyle), aynı zamanda bir
adamın toplumsal haklarının ve mali yükümlülüklerinin de bir ölçüsüydü.
Bir ev sahibinin, yükümlülüklerini artırmadan ev alanını
artırmasının yolu, vergiye tabi olmayan "dışa doğru" evler veya
"çıkıntılar" inşa etmekti. Eski Gal yasalarına göre, bir kış evinin
değeri, tavanı destekleyen her "çatal için yirmi penidir". Vergi adı
olan gafol, evin çatallı ucu veya üçgen çatısı anlamına gelen kelimeyle
bağlantılıdır (Gavelage veya gable tax). Scarborough'da, evin ön yüzünün
(alınlık) sokağa bakması durumunda daha düşük vergi alınması, vergilendirmenin evin
"üçgen çatısına" (gable) göre yapıldığını gösterir.
GEZİ I. Kaldırma ve Yeniden Dikme Hakkında Antik Çağ Evleri
Bu bölüm, eski evlerin sökülüp başka bir yerde yeniden
dikilmesinin yaygın bir uygulama olduğunu gösteren tarihi kayıtlara odaklanır.
Kiracılar bazen binalarını yanlarında götürme hakkına sahipti. Örneğin, bir
belgede "O arazideki evi söktü" ifadesi geçer.
GEZİ II. “Sheffield Malikanesi'ne Ait Toprakların Bir Araştırması, 1611”den
alıntılar
Bu gezi, Sheffield Malikanesi'ndeki kiracıların mülklerinin
1611 tarihli bir anketinden alıntıları içerir. Bu alıntılar, evlerin ve
müştemilatlarının boyutlarının hala "bölme" (bay) sayısıyla
ölçüldüğünü göstermektedir. Örneğin: "Christopher Wilson çiftliği... Bir
ev 'Baies, 2 parler, j odası, bir ahır 3 ahır çürüyor, j yuvası çürüyor ve
diğer ev yıkıldı" veya "Haulecar farme. Bir konut evi 4 bölme, bir
köşe barne 4 bölme ve dedi ki, bir hey barne 2 bay, canavar evler 3 bay, 2
outshutts." Bu, ev biriminin (bay) tarımsal ve idari kayıtlardaki devam
eden önemini kanıtlar.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder