1 Ağustos 2013 Perşembe

Saul Bellow - Boşlukta Sallanan Adam

Saul Bellow - Boşlukta Sallanan Adam


Orduya alınmayı bekleyen işsiz Joseph’ın fazlasıyla canı sıkılmıştır.

Bir iç dünyan mı var? Kimsenin değil, kendi sorununuzdur. Heyecanlarınız mı var? Boğun onları. (s. 5)

Tek bir odada günün on saati yalnızım.
Epeyce kitabım var.
Ama okuyamadığımı görüyorum. (s. 6)

Orduya çağrılmam üzerine,
Görevimi terk edişimden bu yana neredeyse yedi ay geçti. (s. 7)

Dostlarımız yok değil ama artık onlarla görüşmüyoruz. (s. 8)

İşe girmeyi düşündüm ama özgürlüğümü nasıl değerlendireceğimi ve bir işe nasıl sarılacağımı bilemediğimi kabullenmeye de pek yanaşmıyorum.
Sallantıda, boşlukta, ruhsal çöküntüyle boğularak beklemek. Giderek çürüdüğüm gözle görülür bir hal aldı. (s. 9)

Odamdan çıkmak için bir neden bulmam konusunda çok istekliyim ama sadece bir istek olarak kalıyor. (s. 10)

Kayınpederim yaşlı Almstadt, şiddetli bir soğuk algınlığıyla yatmıştı. Iva annesinin ne denli münasebetsiz bir kadın olduğunu çok iyi bildiği için benim onlara göz kulak olmamı istedi. (s. 17)

Yaşlı Almstadt doktorun yazdığı reçeteyi alıp eczaneye gitmemi istedi. (s. 20)

Bir yıl önceki Joseph ile ilgili pek az şey beni memnun ediyor.
Yirmi yedi yaşında, Inter-American Seyahat Acentası’nda bir memur. Uzun boylu, epey uzunca ve sarsak, fakat yine de yakışıklı genç bir adam. Wisconsin Üniversitesi tarih bölümü mezunu. Beş yıllık evli, arkadaş canlısı, kendisini sevilen bir kişi sayan, fakat inceden inceye incelendiğinde biraz garip yanları ortaya çıkan bir adam. (s. 25)

Joseph’e göre dünya hem iyidir hem kötüdür, bu nedenle de her ikisi de değildir. (s. 29)

(Abt, Minna’yı hipnotize ediyor.)

Benden on iki yaş büyük olan ağabeyim Amos varlıklı bir adam. (s. 64)

(Noel yemeğinde ağabeyinin evinde, yeğeniyle kavga eder, eve döndükten sonra eşi Iva’yla da tartışır. Gece vakti dışarıya çıkar.)

Gerçek yaşam, sanat ve düşüncedir. Yaşamaya değer tek şey hayal gücüdür. (s. 100)

(Eski kız arkadaşı Kitty’yle sık sık görüşmeye başlar. Karlı havada bir süre ıslandıktan sonra Kitty’yi görmeye gider. Kitty, soğuk havada kapısına gelen ıslak adamı hemen eve davet eder. Joseph, geceyi Kitty’yle birlikte geçirir.)
Yaşam güç! Vae victis! Zavallılar acı çekmelidir. (s. 124)

Iva ile saat altıda kentte buluştuk. Evliliğimizin altıncı yıldönümüydü. (s. 126)
Kendi kendimizi değerinden aşağı görmek için büyük bir baskıyı yüklenmemiz gerek. Öte yandan, uygarlık bize her birimizin değeri tahmin edilemeyen fertler olduğumuzu öğretir. O halde şu iki hazırlık gereklidir: biri yaşam, diğeri ölüm. Bu nedenle kendimize bir değer biçer, sonra da kendimize değer biçmekten utanç duyarız, yoğrulur, katılaşırız. Sonra sessizlik öğretilir bizlere ve arada bir içimizden biri bu ölçüyü kaçıracak olsa, öylesine soğukkanlılıkla yapar ki bunu, sanki iç dünyasını, ruhunu değil de tırnaklarını inceliyormuşçasına, kusurlarını bir pisliğe bakıyormuşçasına küçümser. Ama hiç kuşkusuz her türlü yanlışlığın üzerimizde etkili olmasını kabullenmek de öğretilmiştir bizlere. Güneşin altında sıraya dizilip beklememiz, çakıllı sahillerde koşturmamız, asker olmamız, izci olmamız, işçi olmamız, infilak eden bir trenin içinde olmamız, kilitli kapıların ardında kalmamız, önemsiz olmamız ve ölmemiz. (s. 132/133)

Ölüm, seçme şansının yok olmasıdır. Seçme hakkı kısıtlandığı oranda ölüme yaklaşırız. En korkuncu da yaşam tümüyle bizden alınmaksızın umutların kesilmesidir. (s. 166)

Sorun hep aynı olduktan sonra kişisel yaşamlarımız ve geçmişlerimiz bizler için çok büyük anlam taşımasına karşın önemini kaybediyor. (s. 174)

Bu mektubumla mümkün olan en kısa süre içinde orduya alınmak istediğimi bilginize sunarım. (s. 207)

Artık kendimden sorumlu değilim; buna çok memnunum. (s. 214)

Yaşasın düzenli günler, saatler!
Ve ruhun zaferi!
Yaşasın düzen, disiplin! (s. 215)


Türkçeleştiren: Neşe Olcaytu
Cem Yayınevi