1 Mayıs 2023 Pazartesi

Abdülhak Şinasi Hisar - Fahim Bey ve Biz

Abdülhak Şinasi Hisar - Fahim Bey ve Biz


I

Bir Ölüm Haberi

Bir gün, gazetelerde, "Hazin bir vefat" başlığı altında kısa bir fıkra çıktı

İşte, ölünün cesedi üstüne atılan birkaç kürek toprak gibi, hatırası üzerine kapanan birkaç satır yazı!

 

İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelere ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır (s. 7).

 

II

Babamın Anlattıkları

Ekseriyetle, ilk gördüğümüz bir adamın veya bir şehrin, ilk duyduğumuz bir sözün veya bir sesin hayatımızda sonradan alacağı mevkii takdirle bunlara layık oldukları ehemmiyeti veremeyiz. Fakat Fahim Beyin gözlerini ilk görüşümde bile dikkate değer bulmuştum.

Bilmem nasıl oluyordu, bu nazarlar dışlarından ziyade içlerine bakıyor gibiydi.

 

Fahim Bey mektepten çıkınca / Babıali'ye fahri olarak gidip gelmeye başlamış,

…büyükçe bir konak kiralamış.

"İlahi Fahim Bey: İlahilerle güvey giresin!" derlermiş. "Bu koca konağın boş odalarını yalnız keman sesleriyle mi dolduracaksın?"

Fahim Beye, bu bomboş odalar, gelecek günlere olan ümidini sığdırabilmek için / lüzumlu görünüyorlarmış.

Maaşa geçmek, terfi etmek hep iltimasa bakar.

…arkadaşını bir hamlede Tıbbiyeye yazdırmaya muvaffak olan bu adam, kendisi için, senelerce hiçbir harekete geçmemiş.

 

"bir şey yapamadımsa da düşündüm ya"

 

Babam, daha, Fahim Beyle eğlenmek için Beyoğlu'na geçtikleri ve hatıraları ruhuna işlemiş olan gençlik gecelerini de yadediyordu. O zamanlarda iki felsefeleri varmış. Biri, memnun ve mesut, "optimizm"; diğeri müşteki ve bedbaht "pesimizm" ki, bir gece içinde bir kaçar saatlik fasılayla, lodos ve poyraz gibi estikleri olurmuş (s. 16).

 

…bir aralık İstanbul'a büyük bir Fransız tiyatro kumpanyası gelmiş. Oyunlarının hiçbirini kaçırmayan Fahim Bey, oyuncular arasında bulunan meşhur bir- aktrisin sanatına hayran olmuş. Bu hayranlığını bütün dostlarına anlatmakla bitiremiyormuş. Nihayet böyle sanat meftunluğuyla geçen iki üç geceden sonra bu aktrise çılgıncasına aşık olmasın mı?

 

III

Esvaplar

…garip bir terzi ve esvap hikayesi vardı.

Fahim Bey, daha sonraları sefarethanenin üçüncü katibi olarak gittiği Londra'da yeni girdiği hayat için hangi esvapları yaptırmak lazım geleceğini tahkike başlamış.

 

"Ben bu borcumu ömrümde ödeyemem!" diye ümitsizliğe kapılmış. Bu hadiseye kahkahalarla gülen arkadaşları, ona: "İlahi Fahim Bey!" demişler, "Ödeyemiyecek olduktan sonra neye kahırlanıyorsun a birader? Verebileceğin borçları düşün; yoksa, veremiyeceklerini ne merak ediyorsun?"

 

Fahim Bey sanki ne olmayı istemişti de muvaffak olamamıştı?

 

 

IV

Fahim Beyle Saffet Hanım

Gençliğinde bile usluluğu ve ciddiliğiyle tanınan Fahim Beyi birçok beyler ve paşalar kendilerine damat etmek istemişler ama, o, zengin bir eve içgüveyi olarak girmeye razı olmamış, kimsesiz ve orta halli bir kadınla evlenmeyi tercih etmiş.

 

Saffet Hanım hep evinin işleri, kocasının rahatıyla meşgul olurmuş. Onlar karı-koca sadakatinin kadın-erkek en mükemmel nümunesiymişler.

 

V

Küçük Ev ve Dünya Haberleri

Yaşadığımız zamanlar, tam manasıyla, bulanık ve karışıktır. Geçmiş zamanlarda insanları saran tehlikeler, başka cinsten olmakla beraber, elbette daha az değildi.

 

…hakikati anlamanın ve duymanın muhtelif tarzları vardır. Aklımıza varmış bir haber ruhumuza ermiş sayılmaz.

Saffet Hanım da gazete havadislerini böyle ruhuna değdirmeden, bir rüya görür gibi duyarmış.

 

Fahim Beye göre insan, kendi talihinden memnun olmak için bu gazetelerde zikredilen vukuatı her gün okumalıymış.

 

VI

Saatler

Çamlıca'daki eniştem, Fahim Beyi, haremi Saffet Hanımı da halam tanıyorlar

 

Her işini vaktinde görmeye ve her sabah işine vaktinde yetişmeye pek meraklı olan Fahim Bey, bir gün, mesela: "Hanım yine saatleri kurmamışsın!" diye şikâyet edermiş, "Bak, bir buçuk olmuş!" Saffet Hanımsa: "Hayır, daha saat bir!" diye iddia edermiş. Kavga bir müddet devam eder, ikisi de kendi saatlerinin doğruluğunda ısrar ederlermiş. Fakat ikisi de birbirlerine o kadar inanırlar, her biri ötekinin sözünün doğru olacağında o kadar şüphe etmezlermiş ki, sonra ikisi de, birbirinden gizlice; saatlerini biri çeyrek geçeye ayar ederlermiş! / s. 37

 

…herkes gizlice hiyanet ettiği bir ahlaka hürmetini başkalarına ithamla ispat etmek ister.

 

VII

Ukalanın Dedikleri

Fahim Bey her şeyin müşkülatını gören ve her şeyin kıymetini sezen bir adam tesiri yapardı.

 

VIII

“Teşebbüsi Şahsi" Âleminde

Fahim Bey, daha ne kadar önce, ta meşrutiyetin ikinci ilanından evvel, bir nevi kahraman gibi meydana çıkarak, bu "teşebbüsi şahsi" âlemine ilk girmek istiyenlerden biri olmuştu.

 

"İnsanda biraz da yüksekten muhakeme etmek kudreti, bir parça da atisiyle iştigal eden hayal kuvveti olmalı!" İşte Fahim Beyde bu yokmuş!

 

Bir gün yolda Fahim Beye rastgeldim. O aralık Rejiden ayrılmış ve bir idarehane tutmuştu. İşine bir sermayedar bulmak için benimle tekrar görüşmek istediğini söyledi

 

IX

Hanımların Söyledikleri

Fahim Beyden böyle bahsolunabilir miydi?

Gençliğinde babası duysun da memnun olsun diye, boş bir konak tuttuğu gibi, yine, içinde hulya kurup uyumaktan başka bir şey yapamadığı Arslan Hanındaki yazıhanesini de hareminin gönlünü hoş etmek için tutmuş olabilecekti.

 

X

Rüya

Bu rüya ilk önce hafif bir haşyet hissi vermekle başlamış.

Fahim Beyin eline pek parlak renkli, adeta ışıklı bir takım iskambil kağıtları geçmiş

 

Biliriz ki, insanların çoğu hala karanlıktan gelecek haberleri dinler ve ömürlerini kurtaracak mucizeyi beklerler.

 

XI

Rüya Tabiri

Fahim Beyin bu rüyasında bile, yine zamanı hesaba katmamak gibi, mühim bir yanlışlık vardı.

 

XII

Fahim Bey Hakkında İlk Hislerim

Onu, memleketin geçirdiği çeşitli günlerinde hep, akıntıya karşı emniyetle kürek çeker gibi, vekarlı, mütevekkil görürdüm.

Gençler kendilerini daha yormayan hafızalarını doldurmaya meraklıdırlar. Sorarlar, dinlerler. Onunla görüştüğümü gören bir arkadaşım, bana gülerek: "Sen Fahim Beyi bir ders alır gibi dinliyorsun!" demişti.

 

…Fahim Beyin, ne kadar gariptir, bazı insanlarda görüldüğü gibi, yaşıyor değil de, hala bir yaşamaya hazırlanma devresinde bulunuyor hali vardır.

 

…içimden derdim ki: Fahim Bey kurulmuş bir eski saat gibi, maşallah, tıkır tıkır işliyor

 

XIII

Fahim Bey Hakkında Değişen Hislerim

Daima her türlü masraftan kaçınmaya mahkumdu.

 

Artık tesadüflerimizin her birinde Fahim Beye ancak kendi ruhi halimin tesiri altında kalan bir mana veriyor ve manasını kendinden kabul etmekten ziyade ben ona bahşetmiş oluyordum.

 

Herkes özünü sakladığını umarken aldanır, acemidir, bunu saklıyamaz; fakat karşısındakinin maksatlarını duyarken herkes üstaddır, aldanmaz, gözünden hiçbir şey kaçırmaz.

 

XIV

Fahim Bey ve İstanbul

Hiç mümkün müdür? Bütün İstanbullular gibi, Fahim Beyin de, mutlak, bir mahallede, bir bucakta, bildiği rahat bir şilte gibi serilen bir ev, gittiği ve gizli buluşmasında kam aldığı bir yer, hatıralarının uzun uzun çektiği tesbihini gizlediği bir köşe olmalıydı.

 

XV

Fahim Beyin Dosyeleri

Meğer, Fahim Bey, yazıhanesinde uyumadığı ve kimsenin de gelmiyeceğine emin olduğu uzun saatlerde daha ancak kendi kafasında kurulmuş olan işini güya hakikaten işliyormuş gibi idare etmek oyununa kapılırmış!

 

XVI

Delilik Rivayetleri

Hakikatin mahbesinde kalmaya sanki kim razı olur?

Hulasa, cemiyet, Fahim Beye yalnız başına bir odaya kapanarak, müteaddid muavin defterlerle bir defteri kebire muhayyel bir takım kar rakamları sıralamasını bir türlü affetmiyordu.

Fahim Beyin cinnet getirmekte olduğu rivayetleri çoğaldı, yayıldı.

 

XVII

İhtiyarlık Duyguları

Aradan zaman, bir hayli zaman geçti.

Eyvah! Zamanlar ne kadar çabuk geçiyor! Sür'atleri gittikçe artıyor. İnsanın yaşı ilerledikçe zamanı darlaşıyor. İşi ve parası çoğaldıkça zamanı azalıyor!

 

Bilirsiniz, ihtiyarların vücutlarında bir çöküntü peyda olur, içlerine doğru dökülüyorlarmış gibi, boyları kısalır, hacimleri, küçülür, doğru duramazlar, kamburlaşırlar, gözleri ufalır, üstlerinde her gün yeni bir bozgun alameti görülür

 

Fahim Beyin artık bozulmayan hiçbir uzvu kalmamış olduğu, her damarı, her adalesi artık istirahat ihtiyacından, yani ölümden bahsettiği halde o, güya ancak rutubetten nem kapıyor da saymakla bitiremediği bu rahatsızlıklarını hep havai bir sebebe atfediyordu ve insanların umduklarına uymayan hakikati kabul etmek istemiyerek kendilerini aldatabilmekteki kabiliyetlerinin bu hudutsuzluğunu görmek benim gücüme gidiyor, rikkatime dokunuyordu (s. 99).

 

…ihtiyarların en evvel gözlerinin bozulmasiyle herşey hakkındaki telakkilerinde

bazan mes'ut bir değişiklik olur. Uzaktan şekillerin ve yüzlerin kusurlarını teşhis edemezler ve böylece herşeyi daha az görebildiklerinden daha güzel bulmaya başlarlar.

 

XVIII

Yaşlanan, İhtiyarlayan Adam

Zaman her şeyle aramızı açar. Zamanın mezarına bir zaman daha gömülür.

 

Zaman herşeyi unutturarak her malumattan yeni cehaletler doğurur.

 

Gençler ihtiyarlara rastgeldikçe onları evveldenberi ihtiyar sanırlar. Fakat yaşlılar nazarında her ihtiyar eski gençliğinin viranesi ve her kadın eski güzelliğinin harabesidir (s. 105).

 

XIX

Fahim Beyin Son Zamanları ve Hakkında Son Hislerim

Şimdi onun teşkil olunan resmi bir dairede yine mütercim olarak yevmiye ile çalıştığını biliyordum.

 

Bu uzun yolda böyle nice uzun senelerden beri yürüdüğünü hatırlayarak, gittikçe artan yalnızlığını duyuyor. Zira kendisini tanıyanlar azaldıkça yalnızlığı çoğalıyor. Onu böyle, kendi vücudunu bir yük imişçesine yorgun bir eda ile sürükler gibi geçerken gördüğüm zamanlar, sırtındaki görünmez hatıraların, arzuların, acıların ağırlığı altında iki büklüm olmuş sanırdım.

Hakikatle alakaları kalmıyanlar, yollarında ancak kendileri gibi hayaletlere rastgelirler (s. 111).

 

XX

Her Şeye Rağmen Gönülleri Şadeden Hayat

Etrafımızda gördüğümüz dünya ve yaşadığımız hayat şahsi telakkimizin birer mahsulüdür. Dünyamız bize göre olduğu gibi hayatımız da kısmen tabiatımızın yarattığı bir şeydir ve hilkatimiz neyi istiyorsa odur. Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz (s. 118).

 

XXI

Bir Gün Olur...

(Fahim Bey ölmüştür)

 

XXII

Fahim Beye Hitaplar ve Sualler

…eniştemize göre, sadece bir frenk mukallidi, dolayısiyle dinsiz ve tehlikeli bir adamdınız.

…bense sizi, hisler ve fikirlerim yavaş- yavaş ve parça parça değiştikçe, geçmiş zamanın hoş görünüşlü, hoş sözlü, bir hayli vakit kaybettirici ve biraz saf dil bir ihtiyarı bulurken, siz, hakikaten bütün za'f ı ancak iyiliğinden gelen bir adam mıydınız?

 

Kimse göründüğü gibi değildir. Fakat kimse görünmediği ve kendi olduğunu sandığı gibi de değildir.

Bağlam Yayınları

Birinci Basım: Kasım 1996

 

Abdülhak Şinasi Hisar'ın Hayatı

1888 yılında, anne tarafından büyükbabası Muhtar Bey'in Rume1ihisan'ndaki yalısında doğmuştur.

Yazarın babası Mahmut Celalettin Bey, gençliğinde iki yıl Paris'te öğrenimde bulunmuş, yurda döndükten sonra kadınlarla ilgili Mürüvvet adlı bir dergi çıkarmıştır.

 

Neyir Hanım'la Mahmut Celalettin Bey'in, evlenmelerinden bir yıl sonra bir erkek çocukları olur. Tanzimat'ın idealist siması Şinasi'yi ve en zarif san'atçısı Abdülhak Hamid'i çok seven baba, oğluna bu iki İnsanın adını birleştirerek verir: Abdülhak Şinasi...

İki yıl sonra bir oğulları daha olur: Selim Nüzhet...

 

Tevfik Fikret önce Abdülhak Şinasi'ye, sonra da kardeşine özel olarak türkçe dersleri verir.

 

1898' de Galatasaray Sultanisine girer.

1905 yılında, ailesine haber vermeden Galatasaray Sultanisi'nden ayrılarak Paris'e gider. Orada Ecole Libre des Sciences Politiques'e girer ve 1908'e kadar okur.

 

1909' da Baron de Lormais'in şirketinde çalışır.

 

1918' de babasını kaybeder. Yavaş yavaş talihi ters dönmektedir. 1922' de Nigar Hanım'ın yalısında çıkan yangın söndürülemez ve Abdülhak Şinasi'nin, ileride bir çok yazılarında yer alacak olan, yazıları yanar; bu arada kitapları, hazırladığı notları da kül olur.

 

1925'de Reji hükumete geçince, hükumet memuru olur.

1928'de çok sevdiği annesini kaybeder.

1931'de Balkan Birliği'ne katip olur ve Ankara'da, Evkaf apartımanına yerleşir.

1936'da Dışişleri'ne müşavir olarak girer ve Montreux mukavelesinin uygulanmasiyle ilgili dairede çalışır.

 

1945' de / kardeşi Selim Nüzhet'i kaybeder.