Cumhuriyet rejiminin tesisi ve devamlılığında İstiklal Mahkemelerinin rolü (1923-1927)
İstiklal Mahkemeleri / suiistimale açık bir konu
11 Eylül 1920’de kabul edilen Firariler Hakkında Kanun’un birinci maddesine nazaran asker kaçakları sorunu çözmeye yönelik kurulan İstiklal Mahkemeleri, 26 Eylül günü Firariler Hakkında Kanun’un birinci maddesine yapılan ek düzenlemeyle kapsamı genişleyerek Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun suçları ekseninde de yargılama yapma yetkisine sahip oldu.
…cumhuriyetin ilanından sonra / devrim mahkemeleri hüviyetine bürünen İstiklal Mahkemeleri…
İstiklal Mahkemeleri görevini cumhuriyetle birlikte
kurulacak hukuk mahkemelerine bırakabilirdi.
(Konuyla ilgili bazı kaynaklar)
Kılıç Ali’nin “İstiklal Mahkemesi Hatıraları”
Ergün Aybars’ın “İstiklal Mahkemeleri 1920-1923” başlıklı doktora tezi ve “Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri 1923-1927” başlıklı doçentlik tezlerinden oluşan “İstiklal Mahkemeleri” eseri…
Bu hususta İstiklal Mahkemeleri arşivine neden yalnızca Ergün Aybars’ın girmesine izin verildi iddiası…
Ergün Aybars’ın
İstiklal Mahkemeleri arşivine girmesi konusunda suiistimal edilecek herhangi
bir nokta bulunmamaktadır (s. 3).
Mete Tunçay “Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması” adlı çalışması tek parti yönetiminin kurulmasında İstiklal Mahkemeleri’nin güdümlü çalıştığına vurgu yapıyor…
Osman Selim Kocahanoğlu’nun “Atatürk’e Kurulan Pusu” ve “İzmir Suikasti ve
İttihatçılar Davası” adlı eserleri…
Feridun Kandemir’in “İzmir Suikastinin İç Yüzü”
Murat Çulcu “Hilafetin Kaldırılması Sürecince Cumhuriyet’in İlanı ve Lütfi Fikri Bey Davası” ve “İstiklal Mahkemesi’nde Gazeteciler Davası (Hilafetin Sonu)”
Ahmet Turan Alkan’ın “İstiklal Mahkemeleri ve Sivas’ta Şapka İnkılabı Duruşmaları” eseri Sivas’ta yapılan İstiklal Mahkemeleri duruşmalarını temel almaktadır.
2015 yılında Atatürk Araştırma Merkezi 10-11 Aralık 2015’te Adıyaman’da İstiklal Mahkemeleri Sempozyumu düzenledi. Böylelikle ilk defa İstiklal Mahkemeleri sempozyum düzeyinde ele alınmış oldu.
İstiklal Mahkemeleri hakkında bilgiler aktaran eserler:
Atatürk’ün “Nutuk”,
İsmet İnönü’nün “Hatıralar”,
Kazım Karabekir’in “Paşaların Kavgası”,
Rauf Orbay’ın “Cehennem Değirmeni”,
Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam”,
Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Siyasi Anılar”,
Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) “Mavi
Sürgün”,
Tahir Olgun’un “Matbuat Âlemindeki Hayatım İstiklal
Mahkemesi Hatıraları”, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya”
Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu”…
Gülten Savaşal Salvan, “1926 İzmir Suikastı ve İstiklal Mahkemeleri”
Ahmet Hilmi Balcı, “İzmir İstiklal Mahkemesi ve İzmir Basını
(1906-1926 Cumhuriyetin de facto Kuruluşu: Ahenk Gazetesinde Söylem/İktidar)”
BİRİNCİ BÖLÜM
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE CUMHURİYET
REJİMİNİN TESİSİNDEKİ ROLLERİ
1840-1845 yılları arasındaki “havadis jurnalleri” adı
verilen belgelerden anlaşılacağı üzere sultan Abdülmecit devrinde de hafiye
teşkilatı toplumu kontrol etme noktasında önemli bir yere sahipti.
Gazeteci Hasan Fehmi’nin 6 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nde öldürülmesi bir bakıma İttihat ve Terakki’nin kendisine karşı olan muhalif basına gözdağı vermesinden başka bir şey değildi.
Demokrasi ve özgürlük vaadiyle toplumda kendisine yer edinen İttihat ve Terakki kesin iktidarda olduğu 1913-1918 arası dönemde (…) istibdattan aşağı kalmayan bir yönetim sergiledi
BMM, 11 Eylül 1920’de Firariler Hakkında Kanun’a dayanarak İstiklal Mahkemeleri’ni kurdu.
1923 Gazeteciler Davası sonucunda hilafet taraftarı basın
1925 Şeyh Sait İsyanı Davası ile siyasi muhalefet
1926 İzmir Suikast Girişimi Davası sonrası Millî Mücadele
Dönemi paşalarının saf dışı bırakılması sonucunda da askeri muhalefetin kontrol
altına alındığı yorumları yapılabilir.
İstiklal Mahkemeleri Rusya’daki Çeka Mahkemeleri’ne benzetilmiştir.
Çeka Mahkemeleri’nin yargılamaları gizli bir şekilde
yapılır, halk bilgilendirilmez
İstiklal Mahkemeleri’nin yargılamaları halka açık şekilde
yapılır, sanığın suçu ve aleyhinde hangi delillerin olduğu halkla paylaşılırdı.
Osmanlı Ceza Mahkemeleri / s. 17 vd.
1918 itibariyle Birinci Dünya Savaşı’na girişin
sorumlularını ve savaş esnasında icra edilen Ermeni Tehciri’nin araştırılması
için sıkıyönetim mahkemesi olarak Divan-ı Harb-i Örfi kurulmuştur.
16 Aralık 1918’de kaldırıldı.
8 Mart 1919’da yayınlanan kararname ile yeni Divan-ı Harb-i
Örfi kuruldu.
18 Eylül 1919’da Divan-ı Harp’lerin yapısını düzenleyen yeni
bir kararname kabul edildi.
7 ay sonra 23 Nisan 1920’de İstanbul Hükümeti tarafından
çıkartılan Divan-ı Harb- i Örfilerin Teşkilat ve Vezaifi Hakkında Kararname ile
bir önceki düzenleme geri alındı.
Divan-ı Harb-i Örfi Kuvay-ı Milliye Hareketi mensuplarına
yönelik verdiği idam cezalarıyla hatırlanmaktadır.
Ankara Hükümeti, 29 Nisan 1920’de kabul edilen Hıyanet-i Vataniye Kanunu gereğince yapılacak yargılamaların Bidayet Mahkemeleri tarafından yapılmasını karara bağlıyordu…
Osmanlı Ceza Mahkemeleri’nin yetersizlikleri BMM tarafından görüldüğünden 11 Eylül 1920’de kabul edilen Firariler Hakkında Kanun’a binaen İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile meclis varlığını tanıtma ve isyanları bastırma yolunda ilerleme kaydetti ve kanun çıktıktan sonra meclis otoritesi bir nebze de olsa sağlamlaştı.
Düzenli ordu olmadan Meclis ne hâkimiyetini tam olarak tesis edebilirdi ne de düşmana karşı silahlı mücadeleye girişebilirdi.
…asker kaçaklarının önüne geçebilmek, düzenli ordu
kurulmasını sağlamak ve asayişi tesis etmek amacıyla 11 Eylül 1920’de Firariler
Hakkında Kanun çıkartıldı.
İstiklal Mahkemeleri’nin kuruluşuna yasal dayanak sağlayan Firariler Hakkında Kanun
…kanun teklifi 8 Eylül 1920’de meclise verildi
yargılamaların hızlı ve etkili bir şekilde yapılabilmesi için meclis
içerisinden seçilecek üç kişiden oluşacak olan yeni fevkalade mahkemelerin
kurulması teklif edilmiştir. Bu surette beşinci maddede firar suçunu
işleyenlerin meclis tarafından seçilen üçer kişiden oluşan İstiklal Mahkemeleri
tarafından cezalandırılacağı, altıncı maddede ise İstiklal Mahkemeleri’nin
vereceği hükümlerin kesin olduğu ve her makamın hükmü yerine getirmekte mecbur
olduğu ifade edildi. Yedinci maddede ise bu kanunun uygulanmasından Müdafaai
Milliye (Milli Savunma), Adliye, Dahiliye (İçişleri), Maliye ve İstiklal
Mahkemeleri sorumlu tutuldu (s. 31).
11 Eylül günü Firariler Hakkında Kanun meclis tarafından kabul edildi.
Firariler Hakkında Kanun
1) Muvazzaf ve gönlü ile hizmeti askeriyeye dahil olupta
firar edenler veya her ne suretle olursa olsun firara sebebiyet verenler ve
firari derdest ve sevkinde tekâsül gösterenler ve firarileri ihfa ve iaşe ve
ilbas edenler hakkında mülki ve askerî kavaninde mevcut ahkâm ve indelicap
diğer gûna mukarreratı cezaiyeyi bağımsızlen hüküm ve tenzif etmek üzere Büyük
Millet Meclisi azalarından mürekkep (İstiklâl mahkemeleri) teşkil olunmuştur.
2) Bu mahkemeler azasının adedi (üç) olup Büyük Millet
Meclisinin ekseriyeti ârasiyle intihap ve içlerinden birisi kendileri
tarafından reis addolunur.
3) İşbu mahkemelerin adedini ve mıntakalarını Heyeti
Vekilenin teklifi üzerine Büyük Millet Meclisi tâyin eder.
4) İstiklâl mahkemelerinin kararları katî olup infazına
bilûmum kuvayi müsellâha ve gayri müsellâhai Devlet memurdur.
5) İstiklâl mahkemelerinin evamir ve mukarreratını infaz
etmiyenler veya infazda taallül gösterenler işbu mahkemeler tarafından tahtı
muhakemeye alınır.
6) Her istiklâl mahkemesi ketebe ve müstahdemin maaşatı
şehrî yüz lirayı geçmiyecektir.
7) Her istiklâl mahkemesi vazifeye mübadereti anında firari
ve bakaya efradının bir müddeti muayyene zarfında icabetini teminen her türlü
vesaiti tebliğiyeye müracaat eder.
8) İşbu kanun tarihi neşrinden muteberdir.
9) Kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi memurdur.
11 Eylül 1336 ve 28 zilhicce 1338 / TBMM, Kanunlar Dergisi, Cilt: 1, s. 22.
18 Eylül’de İsmet Bey tarafından meclise sunulan tezkereye göre; İstiklal Mahkemeleri tüm yurt coğrafyasını kapsayacak şekilde toplam 14 ayrı bölgede kurulmasına karar verildi.
26 Eylül günü Firariler Hakkında Kanun’un birinci maddesine yapılan ek düzenlemeyle kapsamı genişleyerek asker kaçakları haricinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun suçları ekseninde de yargılamaya yapma yetkisine sahip oldu.
İstiklal Mahkemeleri içerisinde görece en önemli mahkeme
1920-1927 arası kesintisiz faaliyetini sürdüren Ankara İstiklal Mahkemesi
olmuştur.
İstanbul Ferit Paşa Kabinesi, Kuvay-ı Seyyare, Kuvay-ı
İnzibatiye, Mustafa Sagir ve Komünizm davalarına bakmıştır.
Ferit Paşa Kabinesi davasında Sevr Barış Anlaşması’nı imzalamaları ve ülkeyi düşman işgaline sürüklemelerinden dolayı Ferit Paşa ile birlikte Hadi, Rıza Tevfik, Reşat Halis gıyaben idam cezasına çaptırıldı.
Kuvay-ı Seyyare / Çerkez Ethem ve yakınları gıyaben yargılanmış ve idama mahkûm olmuşlardır.
İngilizlerin desteği ile kurulmuş olan Süleyman Paşa kumandasındaki Kuvay-ı İnzibatiye mensupları yargılandı.
İngiltere adına casusluk yapan Mustafa Sagir adındaki Hintli casus yakalanmış ve Ankara İstiklal Mahkemesi’nce yargılanmıştır. Yargılama sırasında casus olduğunu kabul eden ve faaliyetlerini itiraf eden Mustafa Sagir 24 Mayıs 1921’de idam edildi.
Komünizm davalarının ekseriyetini ise Yeşil Ordu ve Komünist Parti yargılamaları oluşturmaktaydı.
Yargılama sonucunda Tokat mebusu Nazım 15 sene kürek, Yeni
Dünya gazetesi başyazarı Arif Oruç ise zorunlu ikamet cezasına çarptırıldı.
Eskişehir İstiklal Mahkemesi’nin baktığı davalar genellikle asker kaçakları, casusluk veya bozgunculuk davalarıydı.
Yozgat bölgesinde halk üzerinde bir takım olumsuz
uygulamalarda bulunduğu için Çerkez Ethem tarafından Eskişehir İstiklal
Mahkemesi’ne şikâyet edilen Refet Bey, Mustafa Kemal ile İsmet Paşa’nın araya
girmesi sonucu yargılanmaktan kurtuldu.
İstiklal Mahkemesi’nin (Kastamonu’da) yayınladığı ikinci beyannamesinin ikinci maddesinde “asker kaçaklarına on gün zaman tanınıyor, eğer bu süre içerisinde teslim olmazlarsa kaçak yerine sırasıyla babası, erkek kardeşleri, amcası gibi ailenin erkek üyelerinin silahaltına alınacağı” ve dördüncü maddesinde “kaçağın teslim olmaması durumunda köy veya mahallesinden iki yüz lira ceza alınacağı, kaçağa ait mal ve mülkün yakılacağı veya müsadere edileceği” ifade ediliyordu.
Ankara İstiklal Mahkemesi hariç diğer mahkemelerin faaliyetlerine 17 Şubat 1921 tarihinde ara verildi.
İkinci Dönem İstiklal Mahkemeleri’nin amacı ve gayesi çoğunlukla 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet rejimini korumak ve kollamak olmuştur (s. 46).
Kütahya-Eskişehir Savaşı’nda alınan yenilginin üzerine firar olayları ve bozgunculuk olayları yurtta etkisini yeniden göstermeye başladı. Kütahya-Eskişehir Savaşı’ndan sonra asker kaçakları sayısı 39.809, Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra ise sayı artarak 48.335’e çıktı.
BMM sayıca giderek artan asker kaçaklarına önlem almak
amacıyla 23 Temmuz 1921’de Samsun, Konya ve Kastamonu olmak üzere üç yerde
İstiklal Mahkemesi kurulması kararı aldı.
Bu sırada meclis içerisinden yükselen muhalif seslerin de
etkisiyle 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa tek yetkili sayılarak ordunun
başına başkomutan olarak seçildi ve hemen akabinde meclisin yetkilerini 3 ay
üzerine aldı.
İlk olarak Tekalif-i Milliye Emirlerini yayınladı. Kurulan
İstiklal Mahkemeleri’ni de yayınlanan emirlerin tatbik edilmesini sağlamakla
görevlendirdi.
İstiklal Mahkemeleri’nin kendisine ait kanununun olması ve yetkilerin daha açık belirlenmesi amacıyla 1 Ağustos 1922’de mecliste kabul edilen İstiklal Mehakimi Kanunu ile gelen en büyük değişiklik İstiklal Mahkemeleri tarafından verilen idam cezalarının meclisçe onayladıktan sonra uygulanmasın karara bağlanması oldu.
İstiklal Mehakimi Kanunu
1) İcra Vekilleri Heyetince gösterilecek lüzum ve Büyük
Millet Meclisince ekseriyeti mutlaka ile verilecek karar üzerine icabeden
mahallerde İstiklâl mahkemeleri teşkil olunur.
2) Bu mahkemeler Büyük Millet Meclisinin ekseriyeti
mutlakası ve reyi hafi ile kendi âzası meyanından müntahap bir reis ve iki âza
ve bir müddeiumumiden teşekkül eder. Ancak heyeti mahkemeye tari olacak
noksanın ikmalini teminen ayrıca bir âza daha intihap olunur.
3) İstiklâl mahkemelerinin vezaifi berveçhi âtidir:
A) Muvazzaf ve gönlü ile hizmeti askeriyeye dahil olupta
firar edenler ve firara sebebiyet verenler ve firari derdest ve şevkinde
tekâsül gösterenler ve firarileri bilihtiyar ihfa ve iaşe ve ilbas edenler
hakkında Ceza kanunnamesiyle askerî kavanininde muayyen cezayi hüküm ve esbabı
muhaffefe ve müşeddede mevcut olduğu takdirde yalnız bu fıkradaki ceraime
münhasır olmak üzere tensip edeceği diğer güna mukarreratı ittihaz eylemek;
B) 29 nisan sene 1336 tarihli Hiyaneti vataniye kanununun
muhtevi olduğu ceraimi;
C) Devletin emniyeti hariciye ve dahiliyesini ihlâl edenler
hakkınla Ceza kanununun birinci babının birinci ve ikinci fasıllarında muharrer
ceraimi;
D) Askerî ve siyasi casusluk ve suikast siyasi ve asker
ailelerine taarruz ve tecavüz ceraimi;
H) Seferberlikte tedariki vesaiti nakliye komisyonlarının
suiistimalât ve müsamahatı hakkında Askerî ceza kanununa müzeyyel 12 şevval
1332 ve 21 ağustos 1330 tarihli kanunu muvakkatin birinci maddesini muaddil 28
rebiyülâhır 1332 ve 2 Mart 1331 tarihli kanunda musarrah ceraimi rüyet etmek;
K) İhtilasta bulunan, rüşvet alan bilûmum memurini mülkiye
ve askeriyeyi ve bunlara hangi sınıftan olursa olsun iştirak ve vesatet
eyliyenleri;
S) Nüfuzu memuriyetinden istifade ederek halka zülüm ve
işkencede bulunan memurini mülkiye ve askeriyeyi muhakeme etmek.
4) Büyük Millet Meclisi lüzum gördüğü istiklâl mahkemeleri
için üçüncü maddede muharrer vezaiften bir kısmının istisnasına karar
verebilir.
5) İstiklâl mahkemelerinin idamdan gayri hükümleri katî olup
infazına, bilûmum kuvayi müselleha ve gayri müsellehai devlet memurdur. İdam
hükümleri Büyük Millet Meclisince bilûmum mesaile tercihan tetkik ve tasdik
olunduktan sonra infaz olunur. Şu kadar ki müstacel ve müstesna hal ve zamanda
idam hükümlerinin dahi Meclisçe tasdik edilmeksizin infazına Meclis karariyle
mezuniyet verilebilir.
6) İstiklâl mahkemeleri kararlarına bu mahkeme
müddei-umumisinin hakkı itirazı vardır. Müddeti itiraz yevmi tefhimin
ferdasından itibaren üç gündür ve itirazı vâkı Büyük Millet Meclisince katiyen
hallolunur.
7) İstiklâl mahkemesi heyetleri her altı ayda bir intihap
olunur ve bu müddetin hitamından evvel heyet tamamen veya kısmen meclis
karariyle tebdil edilebileceği gibi esbabı teşkilin zevaliyle faaliyeti dahi
tatil olunur.
8) Müddeiumumiler işbu kanun ahkâmına tevfikan muttali
olacakları ceraim hakkında takibatı kanuniyede bulunurlar. Tevkif ve tahliye
kararlarında müddeiumumilerin mütalâası alınmadıkça tevkif ve tahliye
yapılamaz. İstiklâl mahkemelerinin vasıtai muhabere ve tebliğ ve tebellüğü
müddeiumumileridir. İstiklâl mahkemelerinin mukarreratının infazı hususunda
kuvvei müselleha ve gayri müsellehaya müddeiumumiler âmirdir.
9) İstiklâl mahkemelerinin evamir ve mukarreratını infaz
etmiyenler veya infazda taallül gösterenler müddeiumumilerinin talep ve sevki
üzerine aynı mahkemeler tarafından tahtı muhakemeye alınırlar.
10) İstiklâl mahkemeleri Askerî ceza kanununun yedinci
faslındaki hukuku emiriyeden maada hukuku şahsiyeye hükmedemezler.
11) İstiklâl mehakimi ile mehakimi sair arasında tahaddüs
edecek ihtilâfı merci Türkiye Büyük Millet Meclisi Adliye encümenince bilcümle
umuru
takdimen hallolunur.
12) Her istiklâl mahkemesi ketebe ve müstahdemin maaşatı
asliyesi şehrî yüz lirayı geçmiyecektir.
13) Her istiklâl mahkemesi ayda bir defa Heyeti Umumiyeye
hulâsai hüküm ve mesai cetveli göndermeğe mecburdur.
14) Firariler hakkındaki 11 Eylül 1336 tarihli kanun ile
İstiklâl mahkemeleri kanununun birinci maddesine müzeyyel 26 Eylül 1336 tarihli
kanun ve firariler hakkındaki 11 Eylül 1336 tarihli kanunun 2’nci maddesini
muaddil 6 rebiyülevvel 1339 ve 28 Teşrînisânî 1336 tarihli kanun mülgadır.
15) İşbu kanun tarihi neşrinin ferdasından itibaren mer'idir.
16) İşbu kanun Büyük Millet Meclisi tarafından icra olunur.
31 Temmuz 1338 ve 4 zilhicce 1340 / TBMM, Kanunlar Dergisi, Cilt: 1, s. 295-296
İstiklal Mahkemeleri yaptıkları çalışmalardan sonra asayişi yeniden tesis etmelerinden dolayı 31 Temmuz 1922’de Ankara İstiklal Mahkemesi hariç geri kalanı kapatıldı.
Yeşil Ordu Cemiyeti, THİF, Halk Zümresi, Resmi Türkiye Komünist Partisi, Bakü’deki Komünist Parti vb. cemiyet ve fırkalar 1920 yılı itibariyle Anadolu’da faaliyetlerini sürdüren önemli başlıca Komünist kesimlerdi.
Çerkez Ethem kuvvetlerinin BMM ordusu tarafından yenilgiye uğratılmasıyla birlikte Yeşil Ordu Cemiyeti’nin askeri kuvvetten yoksun kalması sonucu cemiyet 18 Ekim 1920’de kapatıldı.
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYET DÖNEMİ İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE CUMHURİYET
REJİMİNİN DEVAMLILIĞINDAKİ ROLLERİ
9 Eylül 1922’de Türk ordusunun İzmir’e girmesine müteakip Millî Mücadele Hareketi’nin askeri safhası sona ermiş oldu.
14 Ekim’de yürürlüğe giren mütareke ile birlikte Doğu
Trakya, Yunan işgalinden kurtarılmış oldu.
Yunan ordusu 10 Temmuz 1921 tarihinde taarruza kalktı. Türk ordusu Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi önemli şehirlerini kaybetti.
Mustafa Kemal Paşa başkumandan seçildi.
Başkumandanlık Kanunu 20 Temmuz 1922 tarihinde süresiz
olarak Mustafa Kemal Paşa’ya verildi.
23 Nisan 1920’deki kuruluşundan bu yana yegâne vazifesini saltanat ve hilafet makamını İtilaf devletlerinin esaretinden kurtarmak olarak ifade eden BMM mebusları geçen iki senenin ardından saltanat makamının kaldırılmasının artık bir lüzum olduğu görüşü üzerinde mutabık kaldı (30 Ekim 1922’de).
Padişah ve aynı zamanda halife olan VI. Mehmet’in Millî Mücadele Hareketi süresince İtilaf Devletleri temsilcileri ile iş birliği yapması, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Barış Anlaşması’nın onaylanması, İngilizlerin desteğiyle BMM’ye karşı tertiplediği ve destek verdiği ayaklanmalar…
Doktor Rıza Nur Bey ve 78 mebus arkadaşı BMM’ye, 30 Ekim 1922’de Hilâfetin esaretten kurtulacağına dair takrir sundular.
…meclis içerisindeki İkinci Gruba bağlı olan muhalif görüşlü
mebuslar / teklifin altıncı maddesinde hilafet makamının mukadderatının ne
olacağının açıkça belirtilmediğini ifade ettiler ve meclisteki oylama iştirak
etmediler / böylece teklif meclisten geçemedi.
Saltanat makamının kaldırılmasından beş ay sonra ise 15 Nisan 1923 tarihinde Büyük Millet Meclis’i Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun birinci maddesini değiştirdi. / Saltanatın Kaldırılması kararına muhalefet edenlerin de vatan haini olarak adlandırılacağı hükmü getirildi.
13 Ekim 1923 tarihinde Ankara yeni devletin başkenti olarak resmen ilan edildi.
Cumhuriyetin ilanına kadar ki süreçte benimsenen Meclis Hükümeti Sistemi’nde meclis reisi aynı zamanda devlet başkanı olarak da kabul ediliyordu.
Millî Mücadele Dönemi’nin başında saltanat ve hilafete
bağlılık mücadelenin temel ilkesiydi.
3 Mart 1924’te Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi ve 53 arkadaşının meclise sunduğu kanun teklifi ile birlikte Hilafet kaldırıldı.
Cumhuriyetin ilanında sonra İstanbul İstiklal Mahkemesi 8 Aralık 1923’te kuruldu.
Ankara İstiklal Mahkemesi 4 Mart 1925’te kuruldu.
Karahisar-ı Sahip mebusu Ali Bey (Çetinkaya) 124 oy ile
mahkeme başkanlığına, İzmir mebusu Necati Bey 124 oy ile savcılığa 215,
Gaziantep mebusu Kılıç Ali Bey 124 oy ile üyeliğe, Aydın mebusu Reşit Galip Bey
124 oy ile üyeliğe, Rize mebusu Ali Bey 124 oy ile üyeliğe seçilerek mahkeme
heyetinin seçimi tamamlandı. / TBMM, Zabıt Ceridesi, Devre: 2, Cilt: 15, ss. 149-226.
İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi (Askeri Harekât Bölgesi İstiklal Mahkemesi) 4 Mart 1925’te kuruldu.
Cumhuriyetin ilanında sonra kurulan üç İstiklal Mahkemesi içerisinde baktığı askeri ve siyasi davalar açısından en önemli misyonu üstlenen mahkeme Ankara İstiklal Mahkemesi oldu.
Duruşma salonuna kurulan mahkeme kürsüsünün arkasındaki duvara Mustafa Kemal’in portresi asılmıştı. / Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, 35. Baskı, İstanbul, 2018, ss. 310-317.
Cumhuriyet Rejiminin Devamlılığındaki Rolleri
1) Basının kontrol altına alınması,
2) Muhalefet hareketinin dizginlenmesi,
3) Çete ve Komünistlerin bertaraf edilmesi,
4) Dini ve siyasi nitelikli isyanların bastırılması,
5) Rejim, hükümet ve inkılaplara yönelik nümayişlere
müdahale edilmesi.
İstanbul basını 3 Mart 1924’te hilafetin kaldırılmasıyla da yayınlarında hükümeti ve rejimi şiddetle eleştirmeye devam ettiler.
Ağa Han ve Emir Ali adında iki Hint Müslümanının Başvekil İsmet Paşa’ya yazmış olduğu / Mektubun kendi eline geçmeden hilafet taraftarı İstanbul gazetelerinde yayınlanması üzerine 8 Aralık 1923’te Başvekil İsmet Paşa olayı meclise getirdi.
İsmet Paşa / mektubu yayınlayan gazetelerin / Hıyanet-i
Vataniye Kanunu’nun birinci maddesi uyarınca tutuklanmalarının ve
yargılanmalarının gerektiğini ifade etti.
İsmet Paşa konuşmasının devamında mektubu yazanlardan Ağa
Han ve Emir Ali’nin İngilizler lehine çalışan iki casus olduğunu, mektubun
belirli bir amaç doğrultusunda kendisi haricinde bir nüshasının da hilafet
taraftarı İstanbul basınına gönderildiğini ve bu yolla hilafet makamına siyasi
nüfus verilmesinin amaçlandığını belirtti.
11 Aralık’ta biten sorgulamaların ardından tutuklamalar
yapıldı.
15 Aralık günü Matbuat Davası da resmen başlamış oldu.
…tevkif edilen gazetecilerin tamamına beraat kararı verildi
Dava sonuçlandıktan bir ay sonra Mustafa Kemal ile
yargılanan gazeteciler 4 Şubat’ta İzmir’de görüşme yaptılar. Yapılan görüşme
sonrası İstanbul basınının cumhuriyet rejimine ve yönetime karşı takındıkları
muhalif tutumda kesin bir yumuşama görüldü (Velid Ebuzziya hariç).
…cumhuriyetin ilan edilmesi TCF’nin kuruluşuna zemin hazırlayan en önemli gelişme oldu.
17 Kasım 1924 tarihinde de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
resmen Kazım Karabekir’in genel başkanlığında kuruldu.
TCF’nin mecliste muhalefet yapmasının önündeki en büyük
engel ise kuruluşundan dört ay sonra 4 Mart 1925’te kabul edilen Takrir-i Sükûn
Kanunu ve Ankara İstiklal Mahkemesi oldu.
7 Mart 1925’te Ankara İstiklal Mahkemesi, TCF Beykoz Şubesi üyelerini hükümet aleyhine propaganda yapmak ve dini siyasi amaçlar doğrultusunda kullanarak siyasete malzeme etmek suçlarıyla yargılamaya başladı.
TCF, 3 Haziran 1925 tarihinde dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararnamesiyle kapatıldı.
Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925’te Diyarbakır’ın Piran köyünde başladı. 391 Kısa sürede yayılarak genişledi.
20 Şubat günü Heybeliada’da dinlenen İsmet Paşa isyanın
giderek büyümesi üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından acele Ankara’ya
çağrıldı.
…isyan hareketi genişleyerek büyürken / sabık padişah VI.
Mehmet (Vahdettin), yerleştiği San Remo’da Fransız gazetecilere beyanatta
bulunuyor ve isyan hadisesi hakkında duyduğu memnuniyeti belirtiyor hatta isyan
hareketine başarılar diliyordu. / Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, Cilt: 2,
Pera Turizm Yayınları, İstanbul., s. 994.
Şeyh Sait 15 Nisan’da ele geçirildi.
Davada 48 kişi idama mahkûm edildi.
2 Eylül 1925’te Heyet-i Vekile kılık kıyafet ile ilgili ilk düzenlemesini yaparak kararname ile resmiyet kazandırdı. “Tekâyâ ve Zevâyânın Seddine ve İlmiyye Sınıfı Kisvesine ve Bi'l-umûm Devlet Me'mûrlarının Kıyâfetlerine Dâir” 2413 sayılı Heyet-i Vekile kararnamesi ile devlet memurlarına şapka giyilmesi zorunluluğu getirildi.
25 Kasım günü kanun teklifi encümenlerden meclise geldi.
Bu kanun ile birlikte yine görülmektedir ki günümüzde dahi
çok defa kasıtlı ve yanlış bir şekilde zikredilmesinin aksine şapka giyilmesi
zorunluluğu halkı kapsamamaktadır. Halkı kapsayan zorunluluk şapka harici başka
bir başlığın giyilmemesi hususundadır. Bunun haricinde kanunda bahsedilen
memurların şapka giyme zorunluluğunun imam, müftü, müezzin gibi din âlimleri
sınıfını kapsamadığı 29 Aralık 1925 tarihli yazı ile ilan edildi (s. 157).
Şapka inkılabına yönelik ilk nümayiş Erzurum’da oldu (s. 157).
Şapka İnkılabına yönelik ilk ve ciddi tepki hareketi
Sivas’ta yaşandı (s. 159).
11 Aralık günü Rize isyanını incelemek için Rize’de çalışmalara başlayan İstiklal
Mahkemesi’nde 12-13 Aralık günü toplamda 143 sanığın
duruşması yapıldı. Köylerde imamların halkı isyana teşvik ettiği ve bunun için
İskilipli Atıf’ın “Frenk Mukallitliği ve Şapka” eserinin kışkırtma aracı olarak
kullanıldığı tespit edildi. 2 gün içerisinde yargılamalarını tamamlayan mahkeme
kararını 14 Aralık’ta açıkladı.
…kararda mahkeme 8 kişinin idamına,
İdam hükümleri 14 Aralık saat ikide infaz edildi. / Hakimiyet-i
Milliye, 16 Kânunuevvel 1925 (16 Aralık 1925).
İstiklal Mahkemeleri’nin görevi 7 Mart 1927 tarihi itibariyle sona ermiş oldu
Sonuç
11 Eylül 1920 - 7 Mart 1927 tarihleri arasında faaliyet
gösteren İstiklal Mahkemelerinin / kuruluş amacı asker kaçakları sorununu engellemekti.
26 Eylül 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun suçları
ekseninde de yargılama yapma yetkisine sahip oldu.
…ilk aşamada 8 bölgede 30 üye ile kurulan / Bu mahkemeler kuruldukları bölgelerde yoğun ve etkili bir yargılama faaliyetine başlayarak ülkede huzur ve sükûnun tesisinde kısa zamanda büyük katkılar sağladı.
Mahkemelerin verdiği kararlarının kesin olması ve temyiz
edilememesi / caydırıcılığını artırıyordu.
İstiklal Mahkemeleri; Hıyaneti Vataniye Kanunu, Firariler
Hakkında Kanun ve İstiklal Mehakimi Kanunu’nu yasal dayanak alarak yargılama
yapardı…
Cumhuriyet Dönemi İstiklal Mahkemeleri / meclis içerisinde ve dışarısında oluşan muhalefet hareketini ve cumhuriyet rejiminin devamlılığına tehlike gösteren her türlü unsurun bertaraf edilmesinde etkin bir rol oynamıştır.
…muhalif basın üç kez İstiklal Mahkemesi yargılaması yoluyla
(İstanbul, Ankara ve İsyan Bölgesi) ikaz edilerek cumhuriyet rejimine karşı
takındıkları muhalif tutumdan vazgeçmeleri istenmiş…
TCF ve Millî Mücadele Dönemi askeri lider kadrosuyla
mücadele amaç edilmiştir.
Dini ve siyasi nitelikli isyanlar / Şeyh Sait İsyanı / şapka inkılabına tepki
…
Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019 Denizli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder