9 Şubat 2016 Salı

Isaiah Berlin - Romantikliğin Kökleri

Isaiah Berlin - Romantikliğin Kökleri


Bu konferanslar ilk kez 1966 Ağustos ve Eylülü ile 1967 Ekim ve Kasımında yayımlanmış…

1. Bir Tanım Arayışı
(Antik Yunanda ödev kavramı)

(Uzlaşma / ihanet)

Stendhal romantikliğin çağdaş ve ilginç, klasikliğin ise eski ve sıkıcı olduğunu söyler.

Çağdaşı olan Goethe, romantikliğin hastalık olduğunu söyler.

Nietzsche onun bir hastalık değil, bir tedavi olduğunu söyler.

Marxistler de onun gerçekten endüstri devriminin iğrençliklerinden bir kaçış olduğunu eklerler. (s. 32-33)

(bir şeyin ne olduğunu bilmek)
Şişelerin üstündeki etiketlerle sarhoş olunamaz, susuzluk giderilemez…

2. Aydınlanma’ya İlk Saldırı
Bütün gerçek (sahici) sorular yanıtlanabilir ve eğer bir soru yanıtlanamazsa, soru değildir.
Bu, Hıristiyanların, Skolastiklerin, Aydınlanma’nın ve yirminci yüzyıl pozitivist geleneğinin ortak ilkesidir. Aslında ana Batı geleneğinin omurgasıdır ve romantikliğin çatlattığı da budur.

Yanıtlara vahiyle erişilemez…
…yanıtları keşfetmenin tek bir yolu vardır, o da aklı doğru olarak kullanmaktır.

En yüksek sanat dehası, doğanın ve insanın yöneldikleri içrek bir nesnel ideali bir türlü görselleştirmek ve bunu soylu bir tabloda bir türlü cisimleştirmektir.

Otuz Yıl Savaşı
Bu, Avrupa tarihinde eşi görülmemiş bir talihsizlikti.
Bu olaylar onun ruhunu o denli ezdi ki, Alman kültürü taşralaştı…
Alman kültürü (…) aşırı skolastik bir ukalalığa (…) dönüştü…
Bu (…) Luthercilikten (…) fakat özellikle de ilerici batılı devletler karşısında kapıldığı aşağılık kompleksinden (kaynaklanıyordu)…
Bu (…) Almanya’da on yedinci yüzyıl sonlarının hayli hüzünlü Alman ballad edebiyatında ve halk edebiyatında etkileri görülebilen, kalıcı bir keder ve aşağılanma duygusu yaratmıştı… (s. 55)

…insanın kendisini gerçekleştirmesinin doğal yolu tıkanınca, insanlar kendi içlerine çekilirler, kendileriyle ilgilenirler.
Dünyadan gerçekten istediklerinizi elde edemeyecekseniz, kedinize onları istemediğinizi öğretmelisiniz. İstediğinizi alamayacaksınız, kendinize alabileceğiniz neyse onu istemeyi öğretmelisiniz. (s. 57)

Lessing, Kant, Herder, Fichte hep çok aşağı düzeyden ailelerde doğmuşlardı.

Öte yandan, bu dönemi Fransızları (…) farklı bir dünyadandılar. Montesquieu bir barondu, Condorcet bir Marki…

Onların salt varoluşu, Almanları tedirgin etmekte, aşağılamakta ve kızdırmaktaydı…

Johann Georg Hamann
Çok mütevazı bir çiftçinin oğluydu. Babası hamam işletiyordu.
Yazdıkları oldukça iyiydi, ama geçimini sağlamaya yetmiyordu. Komşusu ve dostu Immanuel Kant onun malen desteledi.
Kumar oynadı, ağır borçlarla battı.
Eski Ahid’i okudu ve ansızın ruhsal bir dönüşüm yaşadı.
Yazmaya başladı.
Kapalı ve karanlık birçok şeyler yazdı.
Herder, kendisine hayrandı.
Goethe onu zamanının en yetenekli ve derin ruhlarından biri saydı. (s. 60-61)

Bütün bilimlerin bilgisiyle donatılmış bir adam,
Böyle biri, yaşayan bir ölüm örneği olurdu.

Hamann, insan toplumuna uygulanırlarsa, bilimlerin bir çeşit korkutucu bürokratikleşmeye yol açacağını düşünüyordu.
Aydınlanma öğretisi, ona insanlarda canlı olanı öldürüyor gibi görünüyordu. (s. 63)

Dil, onunla kendimizi anlattığımız şeydir.
Dil, düşüncelerimizin üstüne geçirdiğimiz bir eldiven değildir. Düşündüğümüz zaman, simgelerle düşünürüz…

3. Romantikliğin Gerçek Babaları
William Blake’in düşmanları, yeni çağın hainleri: Locke ve Newton’dur.
(onlar) ruhu öldüren şeytanlar…

Sanat, yaşam ağacıdır
Bilim ölüm ağacıdır

Hamann’a göre, insan çabalarında öne çıkan bütün büyük ustalar, şu ya da bu biçimde hasta, yaraları olan insanlardı. Herakles, Aias, Sokrates, Aziz Pavlus, Solon… bunların hiçbirinin aklı başında değildi. Alman “Fırtına ve Baskı” akımının özü olan o şiddetli kişisel benliğini vurgulama öğretisinin yüreği, bence buydu. (s. 77)
…benim gözümde, romantikliğin gerçek babaları olan iki adam vardı: Herder ve Kant.

Herder’in öğretileri: dışavurumculuk, aidiyet ve ideallerin uzlaştırılamaz olduklarıdır.

Herder, halkçılık gibi bir şeyin yaratıcısı, başlatıcısıdır. (s. 86)

…eylem, her zaman eylem, eyleme yol açın.
(bu sözler) Herder’in bütün görüş açısıyla duygudaşlık içindedir

4. Sınırlı Romantikler
Kant romantiklikten nefret ediyordu.
Mantık severdi, kesinlik severdi.

Kant, “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Bir Yanıt” başlıklı kısa bir denemesinde, aydınlanmanın insanların kendi yaşamlarını belirleme yeteneğinden, kendilerini başkaları tarafından güdülmekten kurtarmalarından ibaret olduğunu saptar.

Bir kimse, kendi eylemlerinden sorumludur (bak sen!).

Kant’ın ahlak felsefesi, bir insanın bir başkası üstünde herhangi bir biçimde egemen olmasına özellikle öfke duyar. (s. 92-93)

…uğrunda yaşamayı ya da ölmeyi göze alan birileri olmadıkça, bir ahlak değeri anlamında ortada bir şey yoktur.

Değerler bir ahlak göğünün yıldızları değildir, içseldir; bunlar, insanların uğrunda yaşamak, uğrunda savaşmak, uğrunda ölmek için özgürce seçtikleri şeylerdir.

Schiller’in bütün yazdıkları boyunca (…) belli bir takım karakteristik ifadeler vardır. Durmadan ruhsal özgürlükten (…) özgürlüğün zapt olunmaz kalesinden söz eder.
Schiller’in tragedya kuramı da bu özgürlük anlayışına dayanmaktadır.

…her ne olursa olsun, bir tutku gerçekten üstesinden gelinemeyecek gibiyse, onun yol açtığı olaylar bir trajedi olamaz.
…kaderle savaşan Laokoon’un yerinde olsaydık (…) çökebilirdik.
O zaman nasıl davranmamız gerektiğini bilemeyiz; ama bu şeyleri sahnede seyrederken, görece sakin ve uzak kalırız,
…güzel sanatların amacı, en azından (…) tiyatro sanatının amacı, en insanca biçimde davranan insanları göstermektir. (s. 103)

Schiller (…) insanların kendilerini özgür kılabilmelerinin tek yolu, oyun oynayanların tutumlarını benimsemektir, diyor.
Sanat, onun için bir oyun biçimidir. (s. 109)

Bir kimsenin felsefesi, doğası nasılsa öyledir.

Bilgi, bir araçtan ibarettir.

Fichte’nin bütün fikri, insanın bir çeşit sürekli eylem olduğuydu…
Yaratmayan bir adam (…) ölüdür…

5. Dizginsiz Romantikler
Schlegel’e göre (…) hareketi etkileyen üç etken: Fichte’nin bilgi kuramı, Fransız Devrimi ve Goethe’nin Wilhelm Meister adlı romanı…

…kendinizin farkına vardıran, engelin etkisidir.

“Ben” / Psikolojinin, sosyolojinin ve benzeri disiplinlerin nesnesidir. Fakat bir de, beni/bana-olmayan, ilksel nominatif “ben” vardır ki, siz onun bilme/tanımayla farkına varmazsınız, ancak çarpılmakla farkına varırsınız. Fichte buna Anstoss (çarpma) demiştir ve bu onun gözünde, bütün deneyime egemen olan temel kategoridir.

Sizinle istediğiniz şey, sizinle olmasını dilediğiniz şey (…) arasında bir çeşit çarpışma ya da çatışma olduğundan şüphe edemezsiniz. Bu direnme sonucunda (…) benlik ortaya çıkar. Benlik-olmayan olmadan benliğin anlamı yoktur (tam bu noktada faşizmin öteki, başka olana tahammülsüzlüğünü düşün, bu durumda faşizmin benliği nasıl tanımlanabilir?). (s. 117-118)

…kişilik ancak çaba harcama (…) uğraşma yoluyla kendinizi bir engele karşı fırlatmakla öğrenilebilirdi…

Doğa bilinçsiz iradedir.

Romantiklere göre (…) derinlikle demek istediğim (…) tüketilemezlik, kuşatılamazlıktır (sonsuzluk olmasın). (s. 126)

Sonsuzluk / derinlik / Mavi Çiçek


Evren hakkındaki kaba gerçek, onun tam olarak ifade edilemeyeceğidir.

…ve biz benliğin ancak bir şeye çaba harcarken farkına vardığımız bir şey olduğunu keşfettiğimiz zaman, keşfettiğimiz de budur. Çaba harcamak eylemdir, eylem harekettir, hareketse bitirilemeyecek bir şeydir.
…aktarmaya çalıştığım temel romantik imge budur (“eylem”). (s. 130)

Goethe romanlarında, tam da romantiklerin nefret ettikleri şeyi öğütlemektedir.
Kargaşa olursa (…) toplumun temel direklerini koruma yolu seçilir.

Romantiklerin gözündeyse, bu mutlak zehirdi.

On sekizinci yüzyılın, hatta ondan önceki bütün yüzyılların da genel önermesi (…) şeylerin bir doğası, bir rerum natura olduğuydu.
Romantikler içinse bu tamamen yanlıştı.
Bir eylem alanı olmalıydı.

Romantik ironi / Friedrich Schlegel
Onun gözünde, ölüme karşı, taşlaşmaya karşı, herhangi bir dinginlik (istikrar) biçimine ve yaşam akıntısının donmasına karşı tek silah, kendisinin ironi dediği şeydir.
Kurallar toptan havaya uçurulmalıdırlar. (s. 141)

6. Kalıcı Etkiler
Ruhu fazla geniş…
Varolan dünyanın düzlüğü ve ahmaklığı…

İnsanlığın bütün hastalıklarının tek bir çözümü olduğuna ve bu çözümü her ne pahasına olursa olsun zorlamanız gerektiğine gerçekten inanırsanız, çözümünüz adına şiddetli ve despotik bir tiran olma olasılığınız çok yüksektir (faşizme gönderme yaparak bağladık konuyu). (s. 172)
---
Hazırlayan: Henry Hardy
Türkçeleştiren: Mete Tunçay
Yapı Kredi Yayınları
Haziran 2004


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder