Samuel
Beckett - Üçleme
Molloy, Malone Ölüyor, Adlandırılamayan
Molloy (s. 7-182)
1
Annemin odasındayım. Şimdi burada yaşayan benim. Buraya
nasıl geldiğimi bilmiyorum. Belki cankurtaranla…
…artık çalışmasını bilmiyorum. Bunun önemi yok galiba. Ben
şimdi, elimde kalan şeylerden söz etmeyi, vedalaşmayı, ölümümü tamamlamayı
yeğlerdim. Bunu istemiyorlar.
Şu karanlık şeyler nasıl da bir büyü taşıyor. Çünkü elveda
demek zorunludur, zamanı geldiğinde elveda dememek budalalıktır.
Gün gelir dayanamaz, size kucak açmayan şu dünyada uyuz
köpeklere kucak açar, onların sizi sevmelerine, sizin de onları sevmenize
yetecek kadar kollarınızda taşır, sonra fırlatır atarsınız.
Kendimden söz etmemek için elimden geleni yaptığımı
anlıyorsunuz işte. Biraz sonra ineklerden, gökyüzünden söz edeceğim,
göreceksiniz.
Odayı betimleyecek miyim? Hayır. Buna ileride fırsatım
olacak belki. Kim bilir ne zaman dünyaya yenik düşmüş, utanacak yüzü kalmamış,
kuyruğu kıstırmış bir halde bu odaya sığınacağım. Evet, şu anda nereye
gittiğimizi bildiğimize göre, gidelim bakalım. İlk zamanlarda nereye
gittiğinizi bilmeniz ne güzeldir.
Birden anımsadım adımı, Molloy’du. Adım Molloy, diye
haykırdım aniden, şimdi aklıma geldi.
(Bisikletle dolaşırken tutuklanıyor)
Gelecekte davranışlarıma daha bir çekidüzen vermemi
öğütlediler.
Kimliksiz dolaşmam yasalara aykırıysa, kimlik edinmem için
neden diretmediler?
Az öne adımı anımsayışım gibi tuhaf bir biçimde, bitmekte
olan bugünün başında, annemi görmek için yola çıkışım geldi aklıma. Nedenlerim?
Unutmuştum onları. Ama biliyordum, bildiğimi sanıyordum, annemin yanına,
zorunluluğun itkisiyle bir an önce gidebilmem için, yalnızca yeniden bulmam
gerekiyordu onları. Evet, nedenini bildiğinizde her şey kolaylaşıverir, sanki
sihirli bir değnek değmiştir. Bütün iş, kendinizi adayacağınız azizi bulmakta;
adamak, aptal bile olsa herkesin yapabileceği bir şey.
…kararlarımın ilginç bir özelliği vardı; tam bunları
gerçekleştirmeyi düşünürken hep bir şeyler olur ve yaşama geçirilmeleri
engellenirdi.
…uslu uslu sahibesinin ardında sürüklenen bir köpeği ezdim
bisikletimle, bunu daha sonra anladım ve yere kapaklandım. Önlemleri de
kararlar gibi özenle almak gerekiyor.
(bir köpeği eziyor, köpek çok yaşlıymış ve sahibi ona
teşekkür ediyor)
Köpeğinizi hep bir ağacın altına gömersiniz, nedenini
bilmiyorum.
Bazı insanlara göre değildir deniz; dağları ya da ovaları
yeğler onlar. Ben kendimi başka yerlerden daha kötü hissetmem orada. Yaşamımın
büyük kısmı, fırtına ve dinginliğin içindeki denizin gürültüsünü, kıyıya vurup
kırılan dalgaların seslerini dinleyerek geçti, bu ürperen enginliğin önünde.
Önünde mi, hayır, iç içeydim…
Nedendir bilmiyorum ama orman bir çukurla sona eriyordu,
işte bu çukurun içinde ayırdına vardım başıma gelenlerin. Kuşkusuz oraya
düşünce açmıştım gözlerimi, yoksa neden açacaktım ki?
…
2
Gece yarısı. Yağmur camları dövüyor. Sakinim. Her şey
uyuyor.
Oğlum uyuyor. Uyusun. Bir gece gelecek, o da uyuyamayıp
kalkacak ve çalışma masasına oturacak. Ben unutulmuş olacağım.
Adım Jacques Moran. Bu adla tanırlar beni.
Molloy ile ilgilenme emrini aldığım günü anımsıyorum. Bir
pazar günüydü, yazdı.
En ağır, en koyu renkli pazarlıklarını giymişti; ne kadar
keyfim kaçtı anlatamam. Ruh, paçavraları içinde sevince boğulurken dış
görünüşün böylesine tumturaklı oluşu, oldum olası tiksindirin iştir beni.
Yaşamım bir yerlere akıp gidiyordu ama nereye gittiğini
bilmiyordum ben. Yine de uyumayı başardım, acılar sınırsız olduğunda kolay şey
değildir bu.
…
Malone Ölüyor (s. 185-298)
Yine de bir süre sonra büsbütün öleceğim sonunda. Gelecek ay
belki.
Seksen yaş biçiyorum kendime ama kanıtlayamam bunu.
Bedenim insanların düşüncesizce kötürüm diye adlandırdıkları
türden. Görünürde artık bir işlevi kalmamış gibi. Bazen artık sürünemiyorum
diye hüzünleniyorum.
Yaşamak ve yaratmak. Çabaladım. Çabalamış olmalıyım.
Yaratmak doğru bir sözcük değil belki. Yaşamak da öyle. Önemi yok bunun.
Çabaladım. Ben çabaladıkça içimdeki ciddiyet canavarı homurdanıyor, kükrüyor,
parçalıyordu beni.
Hastalığımdı bu benim. Başkaları nasıl frengili doğuyorsa
ben de ciddi doğmuştum.
…
Adlandırılamayan (s. 301-
Neredeyim şimdi? Kimim şimdi? Ne zaman şimdi? Sormuyorum
bunları kendime. Ben diyorum, ben. Ama inanmıyorum buna.
Tüm bu Murphy, Molloy ve Malone’lar kandıramaz beni.
Zamanımı yitirdim onların yüzünden, boş yere acı çektim, onları anlattım
durdum, oysa susabilmem için kendimden, yalnızca kendimden söz etmem
gerekiyordu.
…
Türkçeleştiren: Uğur Ün
Ayrıntı Yayınları, 2. Basım, 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder