Isaac Asimov - İşte Tanrılar
1972’de yayımlandı, aynı yıl Nebula Ödülü'nü ve1973'te de Hugo
Ödülü'nü kazandı.
Kitap üç bölüme ayrılmış; ilk bölüm Dünya'da, ikinci bölüm paralel evrendeki bir gezegende ve üçüncü bölüm bir ay kolonisinde geçiyor.
Paralel evrende bizim evrenimizle madde alışverişi yaparak, fiziksel yasalardaki farklılıklardan yararlanmaya çalışıyorlar.
Madde değişimi, evrenlerini sürdürmek için alternatif bir
enerji kaynağı sağlar. Ancak bu değişim muhtemelen Dünya'daki Güneş'in bir
süpernovaya dönüşmesiyle ve hatta Samanyolu'nun büyük bir bölümünün bir Kuasar'a
dönüşmesiyle sonuçlanacak.
Roman, I. bölümde Hallam karakterinin çalışmak için laboratuvara girdiği tarih olarak özellikle 3 Ekim 2070 tarihine atıfta bulunuyor. Bu tarihte Peter Lamont 2 yaşında. Lamont Tulumba İstasyonunda çalışmaya başladığında 25 yaşında, buna göre romanın büyük bir kısmı 2093 yılı civarında geçiyor.
"Büyük Kriz" sonrasında Dünya nüfusu iki milyar kişiye düşüyor. Teknolojik ilerlemeye şüpheyle bakılıyor.
Üçüncü bölüm yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı bir ay kolonisinde geçiyor. Koloni Kriz öncesi insanlığın son kalıntısı.
…
İlk bölüm, "Büyük Kriz"den neredeyse bir yüzyıl sonra, Dünya'da geçiyor. Zaman çizelgesi, "Elektron Tulumbasının" keşfini özetleyen 2070'lerdeki olaylar ile yirmi üç yıl sonraki olaylar arasında gidip geliyor.
Radyokimyacı Frederick Hallam, başlangıçta tungsten olan numunenin plütonyum 186'ya dönüştürüldüğünü fark eder. Dönüşümün sebebinin paralel evrendeki değiş tokuş olduğunu fark eder. Yaptığı çalışmalar Hallam'a kamuoyunda yüksek bir statü, güç, mevki ve ödüller kazandırıyor.
Fizikçi Peter Lamont, yaklaşık 25 yıl sonra paralel evrenle madde değiş tokuşunu mümkün kılan Tulumbanın tarihini yazarken, Tulumbanın itici gücünün dünya dışı "para-insanların" çabası olduğuna inanmaya başladı. Lamont, paralel dünyayla iletişim kurarak iddiasını kanıtlamak için dilbilimci Myron "Mike" Bronowski'den yardım ister. Lamont, Tulumbanın güneşteki nükleer kuvveti arttırdığını ve nihayet güneşin patlaması ve bunun paralel evrende soğuması yoluyla her iki evreni de tehdit ettiğini keşfeder.
İkinci bölüm, paralel evrende ölmekte olan bir güneşin etrafında dönen bir dünyada geçiyor.
Sakinleri iki türdendir: vücutları katı ve sabit bir şekle
sahip olan baskın "sert olanlar" ve vücutları değişken olan daha
akışkan "yumuşak olanlar". Bu ikisinden başka her cinsiyet için sabit
rollere sahip ebeveyn rolünü üstlenen üçüncü cins.
Paralel evrende Dünya için üzülen Dua isimli bir kadın var. Evrenler arasındaki farklı fiziksel yasaları inceler. Tulumbadaki sorunu keşfeder. Türünün üreme yeteneği Tulumbaya bağlı.
Üçüncü bölümü Ay'da geçiyor.
Ay toplumu düşük yerçekimi çok farklı bir fiziğe sahip
insanlar üretti. Besin kaynakları alglerden üretiliyor. Aylılar kendilerini ayrı
bir ırk olarak görmeye başlıyorlar,
Hikâye, 1. Bölüm’de Hallam'ın meslektaşı ve rakibi olarak kısaca tanıtılan Denison adlı fizikçiye odaklanıyor. Kariyerinin Hallam tarafından engellendiğini fark eden Denison, bilimi bırakıp iş dünyasına girerek başarıya ulaşır.
Denison Ay kolonisini ziyaret eder. Selene Lindstrom adlı
bir Lunarite turist rehberi ona yardım ediyor. O ve sevgilisi Barron Neville,
dünyadan tamamen ayrılmak isteyen fanatik bir siyasi grubun üyesidirler ve
ayrıca genetikleri değiştirilmiş insanüstü sezgi gücüne sahip sezgiselcidirler.
Denison Elektron Tulumbasının Güneş'in patlamasına neden
olacağını kanıtlıyor.
Denison Büyük Patlama öncesi bir durumda olan üçüncü bir
paralel evrenden (Kozmeg = kozmik yumurta) yararlanarak çalışmalarına devam
ediyor. Kozmeg'den gelen madde çok zayıf bir nükleer kuvvetle başlar ve
evrenimizin fiziksel yasaları devreye girdiğinde kendiliğinden kaynaşır.
Selene gizlice momentumun kozmeg ile değiş tokuş
edilebileceğini gösteren başka bir test daha yapar. Denison, bu keşfin Güneş
Sistemi içinde ve yıldızlara yolculuğu kolaylaştırma potansiyelini görmesine
rağmen dehşete düştü.
Romanın ilerleyen sayfalarında Selene ve Denison bir çift
olur.
Notlar
BİRİNCİ BÖLÜM
Ahmaklığa Karşı
Lamont sert sert, "Hiç bir yararı olmadı," diye
açıkladı.
Frederick Hallam bir radyokimya uzmanıydı.
Dünyayı sarsma olayını Hallam’ın masasında duran, üzerinde
Tungsten Madeni' yazılı tozlu belirteç şişesi başlattı.
Denison, Hallam’dan pek hoşlanmıyordu. Ondan hoşlanan yoktu
zaten.
"Plutonyum-186 mı? Plutonyum-186?"
Plutonyum-186 diye bir şey olamaz. Doksan dört protonu
sadece doksan iki; nötronla bir çekirdeğe sıkıştırıp hepsinin bir saniyenin
milyarda milyarda biri süresince bile bir arada kalmalarını
bekleyemezsin."
Tungsten-186’nın 74 protonu ve 112 nötronu vardı. Genç adam,
"Acaba bir şey yirmi nötronu yirmi proton haline mi soktu?' diye düşündü.
'Ama bu imkânsız.’
Böylece çeşitli Laboratuvarlarda tungsten madeni
parçacıkları çekici bir biçimde bazı yerlere konuldu. On vakadan birinde
değişme oldu. Ve ortaya yeni Plutonyum-186 parçacıkları çıktı.
Plutonyum-186 onların Kâinatında dengeli. Bu madende çok
fazla proton ya da pek az nötron var. Bu yüzden bizim Kâinatımızda dengeli
olamıyor. Plutonyum-186 bizim Kâinatımıza geçer geçmez pozitron yayınlamaya
başlıyor. Bu arada enerji çıkarıyor.
"Buna karşılık para-Kâinata geçen Tungsten-186 ters
nedenlerle orada dengesizleşiyor. Para-Kâinatın yasalarına göre bu madende
fazla nötron ya da çok az proton var. Tungsten-186 çekirdekleri orada
elektronlar yayınlıyor. Bu arada devamlı enerji çıkarıyor.
…diğer taraftaki akıllı yaratıklar / Halkın deyimiyle
'para-adamlar'. Bu işi onlar başlattı. Biz onların varlığını tungsten yerine
plutonyum gönderdikleri zaman anladık. Ama o maddeyi göndermeleri için daha
önceden bizi keşfetmiş olmaları gerekir.
Para-adamlar bize Tulumbanın bizim tarafımızdaki bölümünün
nasıl kurulanacağını bildirdiler.
Demir iki dünyada da hemen hemen dengede olan tek madendir.
"Yirmi yılda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Çünkü
Tulumba Otoriteleri sembollerin çözülmesini istemiyorlar."
"Neden istemesinler?"
"Çünkü ortada sinir bozucu bir ihtimal var.
Para-adamlarla kurulacak iletişim onların zekâca bizden çok üstün olduklarını
kesinlikle ortaya koyabilir. İnsanların Tulumba konusunda para-adamların kukla
ortakları olduğu anlaşılabilir. Bu da insanların gururunu kırar. Ve
özellikle..." Lamont sesinin kinle titrememesi için elinden geleni yaptı.
"...Hallam'ın Elektron Tulumbasının Babası olmadığı da ortaya çıkar."
Belki Hallam aslında bir Einstein ya da bir Oppenheimer
değil. Ama dünya genel olarak onun bu iki dâhiden daha da önemli olduğuna
inanıyor. Hallam, Arzda yaşayan iki milyar insan için Elektron Tulumbasının
'babası.'
Güneşimiz kadar küçük bir yıldızın bir Süpernova olması
imkânsızdır. Ama değişen yasalar yüzünden artık bu da olabilir.
Denge çoktan bozulduysa artık yapabileceğimiz bir şey de yok
demektir. Ama çok geç kalmadıysak o zaman Tulumbayı durdurmamız gerekir.
‘Tanrıların kendileri bile ahmaklıkla boş yere
savaşırlar...’ Ben Tanrı değilim ve artık daha fazla çabalamayacağım.
İKİNCİ BÖLÜM
İşte Tanrılar!
…
…o Kâinatın nasıl bir yer olduğunu temel yasalarını
inceleyerek anlayabiliriz. Tabii Sertler çok şey başarabiliyorlar. Oraya madde
yolluyorlar. O Kâinattan maden getirebiliyorlar. Onların malzemelerini
inceleyebiliyoruz. Tabii Pozitron Tulumbasını da kurabileceğiz. O aygıtı
biliyorsun değil mi?
Diğer Kâinat nasıl bir yer? Orada da bizdeki gibi dünyalar
ve yıldızlar var mı?
"Bu şahane bir soru, Dua." Losten kendisine eşiyle
konuşmasını söylediği için Odeen artık öğretmen rolünden daha büyük bir zevk
alıyordu. "Diğer Kâinatı göremiyoruz ama orasının nasıl bir yer olduğunu
yasaları sayesinde saptayabiliyoruz. Yıldızların parlamasına basit zerrecik
gruplarının daha karmaşık bir biçimde birleşmeleri neden oluyor. Biz buna
nükleer-birleşme diyoruz."
"Diğer Kâinatta da var mı bu?"
Evet. Ama nükleer güç daha zayıf olduğu için erime ve
birleşme daha ağır oluyor. O yüzden de o Kâinattaki yıldızlar bizdekilerden çok
daha büyük…
Bizim Kâinatımız onlarınki kadar yaşamıyor tabii. Birleşme o
kadar çabuk oluyor ki bütün parçacıklar milyarlarca yıl sonra birleşiyorlar.
…
Pozitron Tulumbasını yapmak için madde gönderip getiriyoruz.
Tabii bu yüzden Kâinatlar birbirlerine biraz karışıyorlar. Bizim nükleer
gücümüz birazcık zayıflıyor. Yani Güneşimizdeki birleşme biraz ağırlaşıyor.
Daha çabuk soğuyor bu. Ama birazcık... Zaten artık Güneşimize ihtiyacımız da
yok.
…
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Boşuna Savaş?
Ay kolonisi kurulduğu sırada Arz Büyük Krizle karşılaştı.
Nüfus altı milyardı. Şimdi ise iki milyar.
Büyük kriz geride teknolojiye karşı daima bir şüphe ve
müthiş bir hareketsizlik bıraktı.
Frederick Hallam
Elektron Tulumbasının Babası.
Denison, Elektron Tulumbasının Kâinatın patlamasına neden
olacağına inanıyor
Kâinatın bizim yaşadığımız bölümünü ortadan kaldırabilir.
Galaksinin bizim bulunduğumuz kolunu bir kuasar haline sokabilir.
Lamont Arzlı bir fizikçi. Kendince dünyayı Tulumbanın
yarattığı tehlikeye karşı uyarmaya çalıştı. Ama bunu başaramadı.
Sessizlik ıstırap verecek kadar uzadı.
…
Türkçeleştiren: Gönül Suveren
Altın Kitaplar, 1985
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder