27 Mayıs 2012 Pazar

Levent Egemen - Yedi Kapı

Yedi Kapı
Tanıtım Yazısı
Benim için üzülme sakın. Ben senin inancını, düşlerini anlayamam, bu yüzden paylaşamam sevincini, üzüntülerini. Sakın ağlama, ben de senin yüreğini bilmem, bilemem nelerin, kimlerin seni kırmış olduğunu, kimlerin seni benden daha çok sevebileceğini. Bu hayatta yalnızsın, tıpkı benim gibi, aynı benim kadar. İşte bu yüzden benden uzak dur, dur ki kibirim sana bulaşmasın.

İsmini bir makedon efsanesinden alan Yedi Kapı, Levent Egemen'in Oyunevi'nden sonra yayımlanan, Mayıs ayının ilk günlerinde okurların ilgisine sunulan ikinci kitabı. Yazının girişinde kullandığımız alıntı, kitapta yer alan Yedi Kapı isimli öyküdeki bir veda notu.

Görsel iletişimin hayal gücümüzün ötesine geçmeye çabaladığı günümüzde sevgi ve aşk gibi duygularımızın algılanma biçimlerinde de çok büyük farklılıklar yaşandığını tecrübe ediyoruz. Bir şeyi çok istemekle birini sevmek hallerimiz neredeyse aynı. İlişkinin içeriğinden ziyade biçimiyle dolu oluyor zihnimiz. O’nu sevdiğimizi hayal ediyor ve sadece bu hayali seviyoruz. Birbirimizi tanımak, anlamak ve birlikte yol almak değil de karşımızdaki kişiyi kendi kişisel deneyimlerimize dahil etmiş olmaktan öteye geçemiyor aşk hallerimiz. Aşığımız bazen sadece bedensel rahatlama vesilesi bazen sadece kariyerimize katkısı olan bir rolün oyuncusu oluyor, üstelik bunun farkına varabilmesi için terkedilmesi gerekebiliyor.

Sözcükler sevgiye ve sevgiliye dair olduğunda bu anlatılanların içinde sevginin varlığını reddetmek doğru olmaz. "Hayal ettiği ile var olanın eşleştiğini fark etti, bu O’ydu işte" öykülerden birinde karşısındakine odaklanan karakterin düşüncelerini bu sözlerle anlatıyor Levent Egemen. Kurulan bir hayalde eksik olan sevgiliyi bulduktan sonra bu hayal cazibesini bir şekilde yitiriyor...
Yedi Kapı'da farklı beklentilerle bir araya gelen (bazılarında bir araya gelemeyen) insanların dramatik hikayelerini bulacaksınız. Bir yerde açık olamamak, tam olarak ne istediğini bilmemek/bilememek olmalı ilişkileri çıkmaza sokan. Ve bu yol ayrımında kaçınılmaz olarak taraflardan birinin elinde pişmanlık ve keder kalıyor. Kitaptaki Yedi Kapı isimli öyküde; özlediği için geri dönmek isteyen, geri dönebilmek için terk etmek zorunda kalan Sophia’nın aradığı sevginin peşindeki yollarda yaşadığı dram anlatılıyor. Ayrıca bu hikayenin satır aralarında altını çizmeden geçemeyeceğiniz çok değerli pasajlar bulacaksınız.

Yazarında söylediği gibi; bir şeyleri ve/veya birilerini sevmek için yola çıkmışız. Yedi Kapı bu yolculuğa tanıklık ediyor, bu yolculuğun kaydını tutuyor.
---

Notlar
AV

…onu sevdiğini hayal ettiğini düşündü

…etrafa bakıp bu anlamsız hareketin birileri tarafından görülüp görülmediğini anlamaya çalıştı

…Hayal ettiği ile var olanın eşleştiğini fark etti, bu O’ydu işte.

…Avdı şimdi.


KOKU

Oyun bugün bozulmuştu

Her şey nasıl güzel ve aniden başlamıştı… ilk olanın heyecanı,

Bu ayrılığın kokusuydu

KARGA

Beklentiler olmadan kendiliğinden ilerleyebilecek, sindire sindire yürütebileceğim bir ilişki…

Özgürlük,
Tam olarak değil,

YEDİNCİ KAPI

Şimdilik durmak için iyi bir sayfa

Yedi kapısı var bu şehrin; gören, duyan, nefes alan ve her şeyi bilen

Bu şehirde geçeceğin ilk kapı aşk olacak. Büyük yeşil, iki kanatlı bir kapı. Kapıdan geçtiğinde tüm geride bıraktıklarını hatırlayacaksın. İçine, hayatına almadıklarını ve seni kabul etmeyenleri. Hepsi bir bir aklına düşecek. Aşk tıpkı şehri ayıran nehir gibi ikiye ayıracak hayatını. Sevgin şehrin ağıtlarına, coşkulu horonlarına karışacak. O’nu burada bırakacaksın.

Hiç kimse değişmez, huylu huyundan vazgeçer mi? Denizkızından insan kurbağadan prens sadece masallarda oluyor.

Her şeyin sonu var.

Bir yerden göçmekle bir gönülden göçmek aynı acıdır. Doğduğun şehir de, uyuduğun kucak da bıraktığın gibi kalır aklında ama aslında yıllar sonra fark edersin ki ikisi de senin hatırlamak istediğindir, var olan değil.

İç içe iki sarı kapı ile sınayacak tutkularını. Tutku, hayatına haz verecek ama yö değil. Yaşamak için ondan vazgeçmen gerektiğini fark edeceksin. Giyersen, bu elbise çok ağır gelecek.

Her şey o kadar temiz, o kadar düzenli ama bir o kadar da eski ve eksikti.

Benim için üzülme sakın. Ben senin inancını, düşlerini anlayamam, bu yüzden paylaşamam sevincini, üzüntülerini. Sakın ağlama, ben de senin yüreğini bilmem, bilemem nelerin, kimlerin seni kırmış olduğunu, kimlerin seni benden daha çok sevebileceğini. Bu hayatta yalnızsın, tıpkı benim gibi, aynı benim kadar. İşte bu yüzden benden uzak dur, dur ki kibirim sana bulaşmasın.

Sophia o gecenin sabahında her zamankinden erken kalktı.

“Neden gelmedi?” diye fısıldadı kendine.

…çocuk yanına koşup aceleyle eline bir kâğıt parçası sıkıştırdı.

Düşüncemiz ertesi gün sınırın diğer tarafına Yusuf’un arkadaşları ile buluşmaktı.
İki ay sınırın diğer tarafında bir tepenin yamacına saklı derme çatma bir evde yaşadık.
Bir gün, anamı özlediğimi, evimi özlediğimi fark ettim.
Gidişim, onu terk edişim, ikimiz için de en iyisi olacaktı.
Gün batarken anamın evine ulaştım.
…kimse benimle konuşmadı. Ertesi gün Cuma günü sessizliği abim bozdu, Yusuf’un canını alarak.

…Acı her zaman var, ben de henüz yaralarımı sarmayı değil örtmeyi öğrenebildim belki.

Sophia, eriyen karla çoğalan soğuk sulara bıraktı körpe bedenini…

Gerçekten sevdiğinde gitmek isteyebileceği kadar uzağa ancak şimdi varabilmişti…

UYKU

Trafik duruyor,
Oysa çok uzaklara gitmek istiyordu,

Z

PERŞEMBE


MEKTUP

Cinius Yayınları
2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder