1 Ağustos 2012 Çarşamba

Platon – Phaidon

Platon – Phaidon - ΦΑΙΔΩΝ

Phaidon, Sokrates’in ruhun ölümsüzlüğü üzerine ve Kebes ve Simmias adlı iki Atinalı dostunun karşıt görüşlerini çürütmek üzere sunduğu kanıtlamalardan oluşur.
Zıtlıklardan gelme ve zıtlıklara gitme üzerinde yoğunlaşan ilk argümanda, karşıtların birbirinden doğduğu genel prensibinden hareketle Sokrates, hayatın ölümden, ölümün hayattan doğduğu sonucuna varır. Ancak, Sokrates’in bu argümanı, ölümsüz bir ruhun
varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. “Canlı olma”nın tam karşıtı, Sokrates’in iddia ettiği gibi, “ölüm” değil, “hayatta olmayan” ya da “cansız” olabilir. Bu sıkıntıyı Platon, anımsama argümanıyla aşmaya çalışır. Ancak bu tez de bizi düalizme götürür: Çünkü eğer birisinin ruhu, onun bedeni var olmadan var olabiliyorsa o zaman, bir insanın ruhu ile bedeninin eşdeğer olması imkansızdır. Platon bu konuyu Menon adlı diyaloğunda uzun uzadı ele alır.
Kebes, ruhların biz doğmadan önce varolduklarını kabul etsek de biz öldükten sonra varolmaya devam edeceklerinden şüphe eder. Sokrates’in bu tereddüdü döngüsel(lik) argümanıyla giderir. Bu argüman ölülerin yaşayanlardan doğduğu gibi yaşayanların da ölülerden doğduğu ve doğan şeylerin bir daire çizercesine ölü şeylere hep tekabül etmesi biçimdedir. Dinleyenler yine tatmin olmaz. Sokrates bu noktada beden ve ruhun farklı niteliklere sahip olması gerektiğinden söz açar. Hangi şeyler dağılma ve yok olma niteliklerine sahiptir? Bütün bileşiklerde bu nitelikler vardır. Yani bir şey, başka bir şeyle birleşmişse, ondan ayrılabilir. Bileşik olmayanlar için ise böyle bir sorun yoktur. Bileşik olmayan şeyler, duyularla algılanamayan ve hep aynı kalan, değişmeyen şeyler olmalıdır. Şimdi bu noktada ruh ve beden hangi kategoride olduğuna bakmamız gerekir. Beden bileşik olana ruh ise bileşik olmayan kategorisine aittir. Böylece ruh ve bedeni birbirinden kesin olarak ayırmış olduk. Bu argümanın kabul edilebilmesi için peşin olarak ruh ve bedenin varlığını kabul etmemiz gerekiyor, dolayısıyla kesin ve tatmin edici bir akıl yürütme sunulmuyor.  
(Zihin Felsefesi, Doç. Dr. Kamuran Gödelek, Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2337, Ocak 2013, Eskişehir)

Notlar
(Ekherkrates)
Sokrates hapsedildiği yerde zehri içtiği gün onun yanında kendin mi bulundun yoksa bildiklerini sana bir başkası mı anlattı?
(Phaidon)
Ben kendim bulundum… (57a)

(Ekherkrates)
Öylyse son demlerinde ne söylediğini ve nasıl öldüğünü bize anlat…
Phliouslu hiçbir hemşehrim yok…
Hiçbir yabancı da uzun zamansan beri oradan gelmedi: Yalnız Sokrates’in zehir içtikten sonra öldüğünü söylediler, bundan fazlasını bilmiyoruz. (57b)

Sokrates’in hükümden çok zaman sonra ölmesi…
Bunun sebebi ne idi?

(Phaidon)
Atinalıların Delos’a gönderdikleri geminin pupasına çelenk konulduğu güne rastlamıştı. (58a)

(Atinalılar) Delos’a her yıl bir heyet göndermeyi Apollon’a adamışlar.
Bu haç töreni başladıktan sonra, gemi Delos’a varıp Atina’ya dönünceye kadar şehrin temiz kalmasını, hiç kimsenin öldürülmemesini bir kanun emreder. (58b)
İşte Sokrates’in hüküm gecesinden ölümüne kadar hapiste uzun zaman kalması bundandır. (58c)

…gözlerimin önünde bulunan adam, mutlu bir adamdı. (58e)

-         Orada kimler vardı Phaidon?
-         …Apollodoros’tan başka, hemşehrileri Kritobulos ile babası Kriton, onlarla birlikte Hermogenes, Epigenes, Aiskhines, Antisthenes vardı. Paianialı Ktesippos, Meneksinos, Atinalılardan daha başka kimseler de orada bulunuyorlardı. Platon hasta idi sanırım. (59b)
-         …yabancılar da var mıydı?
-         …başta Thebaili Simmias olmak üzere Kebes ile Faydondes, sonra Megaralı Eukleides’le Terpsion da orada idiler. (59c)

(içeri) girdiğimiz zaman zincirleri çözülen Sokrates’le yanında oturan, kolları arasında çocuklarını tutan pekiyi tanıdığın Ksantippe’yi bulduk. (59e)

(Sokrates) “Kriton, şunu eve gönder” (Ksantippe’yi işaret ederek) (60a)

Dostların dedi, insanların haz adını verdikleri şey görünüşte ne gariptir; onunla karşıtı sayılan acı arasında ne tuhaf bağlantılar var. (60b)

Bana öyle geliyor ki Aisopos bunun farkına varmış olsaydı, bir masal uydurur ve Tanrı bu iki düşmanı birbiriyle barıştırmak istemiş ama becerememiş, bunun üzerine başlarını bir yere bağlamış…
Sanıyorum şimdi kendimde olup biten de böyledir. (60c)

(rüyalar) …hep aynı şeyi söylüyorlardı: Sokrates, şiir yaz, güzel sanatlarla uğraş. (60e)

Felsefe, sanatların en yükseğidir.
…hayatımı terk etmeden önce bilincimi yükten kurtarmak için böyle manzumeler söyleyerek rüyanın emrini getirmeyi daha uygun buldum. (61a)

Bundan sonra, bir şairin, gerçekten şair olmak istiyorsa, sözlerini sıralamakla kalmayıp hayaller kurması gerektiğini düşündüm.
İşte Evenos’a söyleyeceğin budur Kebes. Bundan başka ona sağlık dilediğimi, aklı varsa vakit kaybetmeden arkamdan gelmesini söyle. (61b)

Kebes şöyle dedi: O halde anlat bize Sokrates, insanın kendi canına kıymaya hakkı olmadığını söylemek için ne gibi kanıtlara dayanıyorlar? (61e)

Biz insanlar bu dünyada kapalı bir yerde gibi bulunuyoruz ve oradan kaçıp kurtulmaya hakkımız yok diye gizlenenlerde öğretilen söz bana pek yüksek, o derece de kavranılması güç görünüyor. (62b)

…Filozofun mümkün olduğu kadar ruhunu bedenle olan ilişkiden ayırmaya çalışacağını, bunda da öteki insanlara benzemediğini görüyoruz. (65a)

…filozofun ruhu tene hiç değer vermiyor, ondan kaçıyor ve kendisi ile baş başa kalmaya çalışıyor. (65d)

Filozofların şöyle düşünmeleri gerek: Evet, belki ölüm bizi amaca dosdoğru götüren yoldur, çünkü araştırmalarımızda ten ile akıl beraber oldukça, ruhumuz böyle kötü bir şeye bulaşmış bulundukça isteğimizin amacı olan şeyi, yani hakikati hiçbir zaman elde edemeyeceğiz. (66b)

Ten bizi her neviden istekler, tutkular, kuruntularla, bin türlü saçmalıklarla doldurur, öyle ki haklı olarak denildiği gibi, bir an olsun onunla gerçekten düşünmek mümkün olmaz. (66c)

Bütün bunlar, mal ve para hırsından çıkıyor. Bizi mal ve para biriktirmeye zorlayan sebep ise ihtiyaçlarının kölesi bulunduğumuz tendir. (66c/d)

…saf olmayan bir için saf olan bir şeyi kavramak imkânsızdır. (67b)

…insanların, ölüme kötülüklerin en büyüklerinden biri olarak baktıklarını biliyorsun,
…yürekli denilen bu adamların ölüme katlanmaları, ondan daha büyük kötülüklerden korktukları için değil midir?
Demek oluyor ki, bütün bu insanlar, filozofları bir yana bırakalım, korkak oldukları, korktukları için yüreklidirler. (68d)

(bilgelik) Yüreklilik, ölçülülük, adalet, her şey ancak bununla satın alınır. …gerçek erdem bilgelikle kazanılır. (69b)

…bütün doğan şeyleri de incele, çünkü o vakit bütün şeylerin aynı şekilde, yani kendi karşıtlarından –karşıtları olduğu zaman- doğdukları görülür. (70e)

Hayat ile ölüm, birbirinin karşıtı iseler, o halde birbirlerinden doğuyorlar; iki oldukları için de aralarında çifte doğuş vardır. (71c)

…bilmek, kazanılmış bilgileri muhafaza etmek, onları unutmamaktan başka bir şey olmadığı gibi unutmak adını verdiğimiz şey de Simmias, öğrendiğimizi kaybetmek değil midir? (75d)

Ruh ve beden beraber olduklarında tabiat, sonuncuya köleliği ve boyun eğmeyi, birinciye komutanlığı ve efendiliği verir. (80a)

…felsefe ile uğraşanlar istisnasız bütün ten isteklerinden korunurlar. (82c)

Fikirden tiksinmek

Hatırlamak

Ahenk

Duyu algıları

Şeylere gözlerimle baksaydım onları duyularımdan biriyle kavramaya çalışsaydım, ruhumun bütün bütüne kör olmasından korkardım. O zaman, fikirlere sığınmanın ve fikirlerin içinde şeylerin hakikatini görmeye çalışmanın gerektiğine inandım. (99e)

Kendinden ve kendiliğinden güzel, iyi ve büyük ve bu gibi şeylerin var olduğunu kabul ederek bu noktadan hareket edeceğim. Benim gibi düşünürsen ve bu kendinden olan şeylerin varlığını kabul edersen, bunlardan ruhun neden ölmez olduğunu açığa çıkaracağımı ve o zaman sana göstereceğimi umarım. (100b)

Kendinden güzellik dışında bir güzel varsa, bu şey ancak kendinde güzelden bir şeyler aldığı için güzeldir. (100c)

Bir şeyin, kendisine katıştığı şeyin kendi özüne katışmasından başka türlü doğamayacağından emin olduğunu açıkça söylemeyecek misin? (101c)

…bedenin canlı olması için kendinde bulunması gereken şey nedir?
Ruh dedi (Kebes) (105c)

Öyleyse, hayatın karşıtı bir şey var mı, yok mu?
Cevap olarak Kebes, ölüm dedi. (105d)

…ölümü kendisinde kabul etmeyene ne ad vereceğiz?
Ölümsüz dedi (Kebes)
O halde ruh ölümsüzdür. (105e)

Yeryüzü çukurlarında her zaman biriken suyu, dumanı ve havayı oraya toplayan aiterdir. (109c)

Göze alınması gereken bir tehlike var; o da bu ölmezliğe inanmaktır. Bu tehlike gerçekten güzeldir. (114d)

Bir dilin yanlışlığının yalnız o dilin kendisine değil, ruhlara da kötülüğü dokunur. (115e)

…bu içkiden birazını bir tanrı üzerine döksem? Müsaade var mı, yok mu? (117b)
“Akslepios’a bir horoz borçluyuz. Parasını ver, unutma!”
Kriton, peki olur dedi… (118a)


Türkçeleştiren: Hamdi Ragıp Atademir & Kemal Yetkin
Sosyal Yayınlar, 2001




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder