Robert Walser – Gezinti
Güzel bir sabah vakti -saatin tam kaç olduğunu
hatırlamıyorum... (sokağa fırlamak)
Brezilyalı kadının –ya da her nereli ise artık- yanında
oyalanmayı kendime men etmek zorundayım. Çünkü harcayacak ne mekânım ne de
zamanım var.
(sabah dünyası) …ilk kez görüyormuşum gibi güzel geldi bana.
(s. 11)
Hislerimi çevremdeki insanların gözlerinden saklamayı
severim.
Profesör Meili…
…elinde… …bilimsel bir baston tutuyordu.
…çenesi hukuk gibi kapanmış ve sıkılmıştı.
…tatlılıkla ve güzel bir biçimde gülümseyen kişilerin dürüst
ve güvenilir olduklarını düşünmeye yatkındım. (s. 12)
Küçük oğlanlar ve kızlar,
Yaşlanmak bir gün korkutup dizginleyecek onları.
…birbirlerine kibar ve nazik hareketlerle şapka çıkarıp
sallayarak iyi sabahlar diliyor gibi görünen hali vakti yerinde iki bey…
Şapkalar, bu olayda onları taşıyan sahiplerinden daha önemli
besbelli. (s. 13)
Mümkünse, en değerli ve en ciddi ve doğal olarak aynı
zamanda da en çabuk duyulmuş ve satılmış eserin adını sorabilir miyim?
“memnuniyetle” dedi kitapçı. (s. 14)
Yılın en geniş kesimlere ulaşmış kitabının bu olduğuna yemin
edebilir misiniz?
Hiç kuşkunuz olmasın
Mutlaka okunması gereken kitabın bu olduğunu iddia edebilir
misiniz?
Mutlaka
Bu kitap gerçekten de iyi mi?
Büsbütün gereksiz ve yakışıksız bir soru bu
Size çok teşekkür ederim.
…kitabı olduğu yerde öylece bıraktım ve başkaca tek bir söz
söylemeden, sessizce uzaklaştım. Satıcı arkamdan haklı ve derin bir öfke içinde
“yontulmamış cahil herif!” diye bağırdı elbette.
…hemen bitişikteki heybetli banka binasına girdim. (s. 15)
…size lütufkâr yaklaştıkları anlaşılan, iyi kalpli ve
insansever kadınların oluşturduğu bir dernek ya da cemiyetin talimatıyla, Bin
frank karşılığı bir tutarı hesabınıza borç olarak değil (…) alacak olarak
işlemiş olduğumuzu burada onaylar ve incelik göstererek bu keyfiyeti derhal
aklınıza veya size uygun gelen herhangi bir yere yazmanızı rica ederiz. (s. 16)
Görünüş çoğu zaman aldatır. (s. 17)
Çocuklar gökseldirler, çünkü daima bir tür gökte yaşarlar.
Yaş alıp büyüdükleri zaman gökleri solar ve böylece çocuksuluktan,
yetişkinlerin o kuru, hesapçı varlıklarının ve can sıkıcı görüşlerinin içine
düşerler. (s. 22)
…insan insandır sonuçta ve bu özelliği sayesinde kolayca
affedilebilir. Yapının zaafı gerekçe gösterilebilir rahatlıkla. (s. 27)
Ah, insan ölümü ölümde hissedebilse ve tadına varabilse! (s.
32)
…yazmak, toprağı kazmak gibi yorar insanı. (s. 33)
Gezinti,
Kendimi canlı tutmak ve yaşayan dünyayla aramdaki bağı
korumak için mutlaka yapmam gereken bir şey. (s. 47)
Bizim anladığımız ve sevdiğimiz şey de bizi anlar ve sever.
(s. 53)
Şimdi yüksekokula gidiyor olmalıdır
…dehasıyla çok hızlı ilerler
…öyle olduğunu sanmaktadır
Böyle olduğunu tahmin ediyoruz,
Aksi halde başına buyruk yol alan şarkıcıyı nasıl açıklayabilecektik?
Bir mutluluk ve aynı zamanda da bir mutsuzluk bu delikanlıyı
diğer genç adamlardan ayırır. (s. 78)
Kimse ona ciddi, güzel niyetler yakıştırmaz. İnsanların
arasına karışır ama onu dışlarlar, insanları mutlu edemez, tıpkı insanların da
onu mutlu etmediği gibi. (s. 79)
…bir hanımla karşılaşır. Gök gürlemesine yakalanmış ve
yıldırım çarpmış gibi, kalır olduğu yerde ve selam verir. (s. 80)
…tüm iyi düşünceleri duvar kâğıdına dokunmuştur. (s. 81)
Hiçbir Şey
Kadın, sadece birazcık acayipti.
Karar verme becerisi gayet güzel bir şeydir. Ama buradaki
kadın bu beceriye sahip değildi. (s. 91)
Kafaların toparlanamaması iyi bir şey değildir, uzun lafın
kısası, sonunda kadına bir bıkkınlık geldi ve o da hiçbir şey almadan eve
döndü.
Böylece bu defalık veya bir değişiklik olarak bir defalık da
akşam hiçbir şey yediler, (s. 92)
Gördüklerine güvenemeyen adamın biri, kapalı olup olmadığını
anlamak için odanın kapısına baktı.
Kapıda hiçbir sorun yoktu ama gördüklerine güvenemeyen adam,
kapıya inanmadı, kapıda bir sorun olmadığına inanmadı, (s. 95)
…hiç kimsenin yakını ve hiçbir yerin yerlisi olmayan bir
çocuğun aklına dünyanın sonuna varıncaya kadar durmadan yürümek geldi. (s. 99)
Söz lambalardan açılınca insan elinde olmadan abajurları
düşünmek zorunda kalır; yani aslında hiç de kalmaz. İnsanın böyle bir zorunluluk
hissettiği doğru değildir. Kimse bizi buna zorlamaz. Umarım herkes istediğini
düşünebilir. (s. 103)
Hiçbir Şeyin Farkına
Varmayan Adam
Bir keresinde ayakkabısının tabanları düştü, o bunun farkına
varmadı, birisi bu olağanüstü tuhaflığa dikkatini çekinceye kadar yalınayak
dolaştı durdu.
Yine güzel bir günde öyle kendi yolunda yürürken kafası
düştü. Böyle durup dururken düşebildiğine göre, boynuna yeterince sağlam
oturmamış olmalıydı herhalde. (s. 105)
Bir zamanlar bir adam vardı, adı Hiçkimse’ydi. Eliuzunlar
loncasının bir üyesiydi. (s. 107)
Helbing
…bir günah kadar miskindi. (s. 113)
…iyi bir vatandaş fazla düşünmez. İyi bir vatandaş yemeğini
yer, hepsi bu. (s. 123)
…hatalardan büsbütün kaçınmak asla mümkün değildir. (s. 135)
…başarısızlığa uğramış Avrupalı insanların ülkesi Amerika…
(s. 145)
…size bir tavsiyede bulunayım: Dickens okuyun. (s. 146)
Luise, ilişkimizin sonraki bir safhasında bana ciddi bir
ifadeyle, erkeklerin hayat tarzına eşlik eden sigara ve bira içme alışkanlığını
çok çirkin ve tiksindirici bulduğunu söyledi ve ben de ona yerden göğe kadar
hak verdim, çünkü onun söylediği her şeye peşin bir hayranlık duyuyordum.
Sözünü ettiğim iki kötü alışkanlıktan da kaçınmayı ve bunlara değer vermemeyi
mümkün olabildiğince kararlı bir tavırla aklıma yerleştirdim, bir bakıma kendi
kendime ant içtim, ancak buna her zaman ve her koşulda bağlı kalmam için
gereken gücü asla bulamadım… (s. 152)
Luise’yi düşündüğüm zaman, gözlerimin önüne neredeyse hiçbir
biçim gelmiyor, sadece arı bir insan ruhu geliyor ve hiç şüphesiz önemli bir
şey bu, çünkü burada bir kadın portresinden söz ediyoruz. (s. 155/156)
…bu dünyada hiçbir yüce işe yaramadığım için sınırsız bir
kedere kapılarak bana sevimli ve tatlı görünen ormana koştum ve bir an önce ölmeyi
dilediğim için, katıla katıla ağlayarak ve yalvararak ölünü çağırdım ve iyi
kalpli, merhametli ölüm, peçeli bir surette çamların içinden çıkıp, beni
kollarında sıkarak boğmak üzere geldi. Zavallı, talihsiz göğsüm parçalandı ve
varlığım tükendi; ama öldürülen insandan, yeni bir insan yükseldi ve burada,
senin karşında duran ve sana tüm bunları anlatan bu yeni insan, zamanla Tobold
adını adlı. (s. 182)
Türkçeleştiren: Cemal Ener
Can Yayınları, Kasım 2011