3 Ocak 2018 Çarşamba

Volkan Arslan - Hemşin Müzik Kültürü ve Remzi Bekar

Hemşin Müzik Kültürü ve Remzi Bekâr - Özet

Karadeniz Bölgesinde yaşayan halkın bütününe “Laz” tanımlaması yapılmasına rağmen bölgede geçmişten günümüze kadar yaşamış olan birçok etnik topluluk olduğu da gözardı edilmemelidir.
Karadeniz Bölgesinin doğusunda, sahilden iç kesimlere uzanan, dağlık bölgelerde yerleşik olan ve burada hayatını devam ettiren bir topluluk da Hemşinlilerdir.
Hemşinlilerin, Türk ya da Ermeni soyundan olup olmadıkları konusu, farklı görüşler neticesinde hala kesinlik kazanmamıştır (Hâlbuki kimlik iradeyle seçilen bir şeydir; örneğin gebe bir Yahudi, o bölgeye gidip doğum yapsa, çocuğu Hemşinli mi olacak, tabii ki hayır. Kendini Ermeni olarak tanımlayanlar Ermenidir). (s. 1)

2. HEMŞİN’İN TARİHÇESİ
Hemşinlilerin Karadeniz Bölgesine gelişleri daha çok efsanelere ve seyyahların naklettiklerine dayandırılmaktadır.
Hemşinlilerin anlattıkları birinci efsane, ulu ataları Erzurum, Kars bölgelerinden bugünkü Hemşin bölgesine gelmişlerdir. Ham/Hem ve Şem/Şin adındaki iki kardeş Hıristiyanlık dönemlerinde Çoruh ve Kaçkar dağlarının denize yakın bölgelerinde ve dere kenarlarına yerleşiyor. Zamanla bu iki kardeşin soyu sopu artıyor. Daha sonra yurt edindikleri yerlere sığmayarak dört kola ayrılıyorlar. Ekinci ve bağcı olan 1. Pazar (Atina) Hemşinliği 2- Viçe Hemşinliği 3- Abu Hemşinliği (bunlar erken Müslüman olmuşlardır) 4- Çoğu göçebe ve yaylacı olan Hopa Hemşinliği.
İkinci efsane ise; Ulu ataları Hem / Hem ile Şem / Şim adlı iki kardeş Kars’ın doğusundaki eski Ani vilayeti bölgesinden şimdi ki Hemşinlik’e gelip yerleşmişlerdir. O zaman Hıristiyan dininde imişler. Çoğalmışlar İslamlık yayılınca İslamlığı kabul etmişler” (Gündüz, 2002). (s. 4)

Tarih kaynaklarına göre Hemşinlilerin ataları, iri gövdeli, dev yapıları ve güçleri ile ün salan, Horasan’da Arsaklılarla1 birlikte 2200 yıl önce Amadan (Hemedan) bölgesine gelip yüzlerce yıl bu başkent bölgesinde kalan sonrada Doğu Anadolu’ya geçen ulu – ilbeğleri soyundan Amad- Uni (Amad / Hemedan Hanedanı) uruğundandır (boyundan). Amaduni uruğunun Kars doğusundaki Arpaçayı ile Gökçegöl arasında Arakaz (Elegez) dağı çevresindeki yaylalarda, şimdiki Revan / Erivan kuzeyindeki Araban kesiminde yaşayan kolu 604’te başlayan son Sasanlı – İran işgali üzerine Bizanslılar elindeki Çoruk boyuna oradan da 620 yıllarına doğru şimdiki Karadeniz bakarındaki Hemşenlik bölgesine gelmişlerdir. Amad - Unili İlbeği Hamam Beğ, Çoruk bölgesinden kuzey batıya geçip, yakılıp yıkılarak bozulan Dampur / Tambur kasabasını yeniden şenlendirdiğinden “Hamam-ı Şen Hamam ŞEN” (=Hamam – abad / Hamam’ın şenlendirdiği) diye anılıyor. “Ham – Şen / Hem –Şin” boy ve bölge adı da bundan bozma ve kısaltma olarak kalıyor” (Gündüz, 2002). (s. 4-5)

Mehmet Bilgin “Doğu Karadeniz Tarih-Kültür-İnsan” isimli çalışmasında Hemşin bölgesinin çeşitli dönemlerde çeşitli yerlerden gelen insanların yerleştiği bir bölge olduğunu belirtmiştir. Bölgedeki bazı yer adlarının Ermenice zannedilmesinden dolayı Hemşin halkının Ermeni asıllı olduğu düşüncesinin öne sürüldüğünü ifade etmiştir. Bölgeye yerleşen insanların çeşitli izler bıraktığını (koç ve koyun heykelli mezar taşları gibi) yer isimlerinin ise Akkoyunlu ve Karakoyunlu boy birliklerini oluşturan boylarla ve eski Türk ulusları ile bağlantılı olduğunu belirtmiştir (Bilgin, 2002). (s. 8)

Mehmet Bilgin “Doğu Karadeniz Tarih-Kültür-İnsan” adlı çalışmasında (…) Hemşen Bölgesinde yaşayan halkın kökeninin Akkoyunluların Purnak Boyuna dayandığını ifade ederken, Purnak Boyunun bölge üzerindeki etkisinin ne derece önem taşıdığından da bahsetmiştir.
“İspir Bölgesinde (Pazaryolu-Erzurum yolunun doğusuna düşen Koçun Boğazı denilen yerlerde) ve Furtuna Deresi vadisinde Ülküköy ve Aşağı Vice’deki koç heykelleri, Çamlıhemşin ve yaylalarında koyun yataklarının Purnek/Pornak/Pornag olarak adlandırılması, 18.yüzyılda Hemşen’den Sürmene’ye göçmüş bazı ailelerin Purnaklıoğlu ismi taşıması ve 17.yüzyılda sakinleri Hemşen Bölgesinden gelerek Karadere Vadisine yerleşen Trabzon’un Araklı ilçesine bağlı Purnak (şimdi Taşgeçit) köyü, Hemşen Bölgesindeki Purnak Boyunun varlığını tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır.” (Bilgin, 2002). (s. 14-15)

3. HORON KAVRAMI
“Horon; horom sözcüğünden oluşmuştur. Horom kesilmiş ve tarla üzerinde dik olarak kümelendirilmiş, birkaç bağdan oluşan mısırlara verilen bir addır. Horom’ların bulunduğu tarla uzaktan görünüş olarak kollarını havaya kaldırmış bir şekilde duran insan kalabalığını andırmaktadır.” (Demirkaya, 1990) (s. 22-23)

“Hor, Kor, Hori kelimeleri Yakutçada nakarat, tekrar etme ve sıra ile vurmak anlamlarına gelmektedir. Hor’un Lapseki, Antep, Urfa dolaylarında Sıra-Dizi anlamına geldiğini, Çağatayca’da düğün ve davetlerde halka şeklinde oturmak anlamını taşıdığı bilinmektedir. Tatar, Türkmen ve Başkırtlarda toplu olarak söylenen bir şarkı çeşidine “Hor” denir. Artvin dolaylarında yonca otunu uzak bir yere taşırken dağılmaması için bükerek topak ve sarma haline getirmeye Horum denir. O taraflarda halka ve daire halinde oynanan oyuna da Horum denir.” (Karahasan, 2003). (s. 23)

Hemşinli tulum sanatçısı Remzi Bekâr’ın verdiği horon çeşitleri listesi:
1- Büyük Düz Horonu
2- Memetina Horonu (Laz Horonu)
3- Çinçiva Rizesi Horonu
4- Ança Horonu
5- Samistal Kız Horonu
6- Hemşin Horonu
7- Ceymakçor Kız Horonu (Bakoz Horonu)
8- Bakoz Horonu
9- Anzer Horonu
10- Alican Horonu
11- Büyükoğlu Horonu
12- Papilat Horonu
13- Abdinin Rizesi Horonu
14- Eski Hemşin Horonu
15- İki Ayak Horonu
16- Sabah Horonu
17- Çarişka Horonu
18- Seydioğlu Horonu
19- Kaçkar Horonu
20- Hodeçur Horonu (Avcı Destanı)
21- Abdi Horonu
22- Sırtlının Rizesi Horonu
23- Ye Hala Horonu
24- Çinçiva Vişne Horonu
25- Tumas Horonu
26- Dik Büyük Horonu
27- Kaynaklı Rize Horonu
28- Polatın Rizesi Horonu
29- Çano Horonu
30- Çano 2 Horonu
31- Tapeçi (Langa Limanı) Horonu
32- Yüksek Hemşin Horonu
33- Paraçkur Kız Horonu
34- Polat Horonu
35- Rize Horonu
36- Mahmudoğlu Horonu
37- Ğant Horonu
38- Heveg Horonu
39- Kemer Horonu
40- Amlakit Kız Horonu
41- Sık Rize Horonu
42- Gotina Horonu
43- Yali Horonu
44- Apso Zanat Horonu
45- Alika Horonu (s. 25-26-27)

…horonların isimleri ve sayıları kişilere göre farklılık göstermektedir. 52’ye kadar çıkan bu sayı, kimi horoncu ya da tulumcuya göre aslında 6’yı geçmez. Bunun sebebi ise diğer horonların bu 6 horondan türemiş olduğudur.

Kimisinde ayaklar daha sert vurulur, kimisinde daha yumuşak Örneğin Rize Horonunda ayağın yere daha sert vurulması, Kaçkar Horonun da ise ayak hareketlerinin ön planda olması gibi farklılıklar bulunmaktadır. (s. 34)

Sahil kesimindeki horonlar daha hareketlidir. Hemşin horonları ise belli horonlar dışında genelde rahat oynanan horonlardır.

Yöre insanının çalışma biçimi ile de zannedersem eşdeğer. Kolların havaya kaldırılması, indirilmesi gibi. Mesela kolların ileri geri hareket ettirilmesini yayık sallama hareketine benzetebiliriz. Sahil kesiminde daha farklıdır. Ağın denize atılması, çekilmesi gibi. Ama muhakkak yaşayış biçimi ile ilgisi vardır. (s. 35)

…dereden ırmaktan suyun üzerinden taştan taşa atlama, bol yağış olması nedeni ile çamurdan korunup çamuru aşmak için yürüyüş biçimleri… (s. 36)

Hemşin Bölgesindeki kız horonlarına bakıldığında, genelde “savuşlu” (horonun hareketli sayılabilecek şekilde 3 sağa 3 sola gitmesi) horonlar olduğu görülür.
Savuşlu horonların genelinde hareketlilik mevcuttur.
Kız horonlarına örnek olarak, Samistal Kız Horonu, Amlakit Kız Horonu, Paraçkur Kız Horonu, Ceymakçor Kız Horonu gibi örnekler verilebilir.

Hemşin Horonlarını diğer horonlardan ayıran en önemli özelliklerden biri ise “sözlü horonlar (türkülü horonlar)” olmasıdır. Horonlarda türkü söylenen ya da türkü atılan bu bölüme “fora” denmektedir. Fora’nın Hemşin Horonlarındaki anlamı; dinlenmek, yorgunluk atmak, amacı ile rahat bir şekilde sola doğru gidilerek türkü söylemektir. (s. 37)

Bütün horonlarda ki fora sola gider. Forayı veren kişi “düş soluma” diyor. Sol tarafa gitmek anlamında. Hem türkü söylenilir, hem de dinlenilir.

Hemşin Horonları “tulumla” oynanan oyunlardır. Özellikle Batı Hemşin grubu denilen grupta tulumdan başka çalgı ile oynanmaz.

Tulumcu ve Tulum imalatçısı Süleyman Serin’e göre, İskoçyalıların Gayda dedikleri tulumun asıl adı, gaydadan gitmedir ve onların gayda dedikleri tekli sestir. Bizim ilk icadımız öyle idi. İkili tulumu doğal store, çiftli ses tulumda bulunduğunu ve İskoçlar bunun teklisini çalarak kendilerini bizim gaydayla – tulumla dünyaya tanıttılar. Asıl yurdu Orta Asya Gudadır (Topaloğlu, 2005). (s. 40)

İskoç Gaydasının adını tulumdan aldığına dair ifadeler vardır. Hemşin’de tulum çalmaya kayda – gayda vurmak gibi bir ifade kullanılması ve İskoçların da bu ifadeyi “Gayda” şeklinde aldıkları belirtilmektedir.

Karadeniz Bölgesinde oynanan horonların genelinde mutlaka horonu yöneten bir kişi vardır. Bu kişilere “Çavuş” denilmektedir. Bu tabir her yörede aynı olmayabilir. Bazen “horoncu başı” denildiği de görülmektedir.

Horonlar çevirenin komutları doğrultusunda oynanır. Çeviren ve tulum çalan kişi arasında her zaman bir iletişim olmak zorundadır. (…) Aynı zamanda tulumcuların horon kaidelerini çok iyi bilmeleri gerekmektedir. (s. 43)

Eskiden tulum sesi, ayak sesi denirdi. Başka ses olmazdı. Şimdi bırak sesi adam ağzında sakızla türkü söylüyor.

Günümüzde en çok duyulan uyarı “konuşma!” uyarısıdır.

Hemşin horonlarında yöresel olarak kullanılan uyarı ve komutlar şunlardır:
Al yüru; al oyna gel bana bakeyim; al gene; al oyna yüru boyle; al oyna tel ol tel; al da git; al bi daha yüru; yuksek oyna; al oyna yuksel; al da ha boyle gel bana gel; gel bakeyim ha boyle; kalk yuru; al da yuksel: Bu terimler horonun yukarıda oynandığı bölüme (kolların yukarıda olduğu bölüm) geçilmesi gerektiğini belirten
komutlardır.
Asil ha boyle; kollari sallama, belleri salla: Horonun yukarıda oynandığı bölümde kullanılan terimlerdir.
Al aşaği beraber; eller beraber, kollar beraber, tulum ile beraber; say bi daha beraber; geliyor; eller eller; kara kiz kaçti; hep beraber; yikil dağlar; hayde beraber, duy da ses ver; aha geldim; geliyor geliyor; hayde hayde; geliyor dinle bak, say da beraber; geldi beraber: Horonun aşağıda oynanan bölümüne geçmek için verilen komutlardır.
Bi sağ bi sol: Horona başlarken, fora bölümünden önce ya da sonra, bulunulan yerde sağa-sola dönülmesi gerektiğini ifade eden bir terimdir.
Duyulmadi parti 33 ; olmadi bi daha; bir daha vur; olmadi gençlik; doymadum bi daha; üçtur beştur; ha boyle ha ha; say bi daha parti; vur bi daha gelsun: Horonda yapılacak hareketlerin bir veya birden fazla yapılması gerektiğini ifade eden terimlerdir.
İşle sağdan yüru, nani nani: Hemşin horonunda, sağa doğru tempolu bir şekilde gidilmesi gerektiğini vurgulayan komuttur.
Şimdi tek vur sol ilen; tek vur soluma; vur soluma tek: Hemşin horonunda horonun aşağıda oynanan bölümündeyken sol tarafa dönülerek yapılması gereken hareketi belirtmek için verilen komutlardır.
Üç git üç gel 34: Hemşin horonunda, horonun aşağıda oynanan bölümünde sağa sola 3 adım gidip gelinmesi gerektiğini belirten bir komuttur.
Şimdi çapçap (alkış): Hemşin, Papilat ve Çift Ayak horonunda, sola, sağa ve tekrar sola dönülerek iki elin birbirine vurulacağını belirtmek amacı ile verilen bir komuttur.
Ha bir, ha iki, üçtur beraber; bir, iki üç; vurdi, geldi, şaşti, küt; hop, küt, pat; vur bi daha vur; bir, iki, üçtur vur içeri; işlemeden içeri vur; şaşti uçalum beraber: Hemşin horonunda “içeri vurmak” olarak tabir edilen bölüme geçmek için verilen komutlardır.
Şimdi düş soluma yüru: Hemşin horonunda aşağıda oynanan bölümde sola dönülerek yürünmesi gerektiğini belirten komuttur.
Orasi… bas geri bas: Hemşin horonunda sola doğru dönüp yürüme komutu verildikten sonra sağa dönmeden, geriye tempolu bir şekilde gelinmesi gerektiğini belirten bir ifadedir. Hemşin Horonunun yapısında bulunmamasına rağmen son zamanlarda uygulandığı görülmektedir. (s. 45-46)

4. HEMŞİN HORONLARINDA ATMA TÜRKÜLER
Hemşin horonları ve türküleri, Hemşin kültürünün önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
F.Gülay Mirazaoğlu atma türküleri “yapısal ve işlevsel açıdan icra gelenekleri” adı altında inceleyerek, “iki gurubun, ya da iki kişinin karşılıklı olarak irticalen türkü söylemesidir” sözleriyle tanımlamıştır. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde, bu şekilde söylenen türkülere verilen isimlere; atma türkü, atma, atışma, çatma, çatışma, kesme türkü, karşılıklı türkü, karşı – beri, karşılama, karşılaşma, kovalama şeklinde örnekler vermiştir.

Yapısal özellik bakımından atma türkülerin nazım biriminin dörtlük olanlarının genellikle mani dörtlükleri şeklinde olduğunu, 7’li hece kalıbıyla ve üçüncü dizenin serbest olarak söylendiğini ifade etmiştir. Kafiye şemaları aaba, abab ve abcb şeklinde olup dörtlükler dışında nazım birimi beyit şeklinde ve üç mısralık bentlerden oluşanlarda vardır. (s. 47)

Kadınlar arasında yapılan kına geceleri gelin kaynana atışması için verimli bir ortamdır.
…bir diğer icra ortamı da yayla şenlikleridir.
…uğurlamalarında atılan türküler…

“Şairin, bir konu seçip, o konuda manası ve sözleri kendisine ait olmak üzere türkü söylemesine “atma türkü” denir.

Atma türkünün iki şekli vardır:
1- Her yarım türkü birbiri ile kafiyelidir.
Türkülerin yedili duraklara riayet edilerek iki mısra şeklinde yazılmasına yarım türkü denir. (Ak, 1998; 8) (s. 49)

2- Atma türküler tam türkü 39 şeklinde de olup, bunlar arasında kafiye aranmaz fakat anlam bütünlüğü aranır.
Yedi heceli dört mısradan oluşan türkülere (isterse iki mısra halinde yazılmış olsun) tam türkü denir (Ak, 1998; 8). (s. 50)

Hemşin yöresinde horonlarda söylenen türküler, horonun kaidesiyle doğru orantılıdır. Türkü söylenirken türküyü atan ve alan kişi ya da kişiler olmalıdır. Oynanan horona göre de türkü kaidesi değişmektedir. Türküyü atan kişi ya da kişiler, söylenen sözü kaideye uygun olarak iki kere tekrar ederler. Türküyü alan kişiler de aynı şekilde aynı sözü iki kere tekrar ederler. Çalışmada verilmiş olan örnek şu şekildedir:
“1.Grup Bana Osoğlu derler
2. Grup Bana Osoğlu derler
1. Grup Ben bi yüzi karayim
2. Grup Ben bi yüzi karayim
1. Grup Verun bağa bir güzel
2. Grup Verun bağa bir güzel
1. Grup Ben yardan fukarayim
2. Grup Ben yardan fukarayim” (Ak, 1998) (s. 60-61)

Daha çok mecilerde, kadıbağı kurularak, yani birkaç kişi bir tarafta, birkaç kişi de diğer tarafta olmak üzere, gelin ve damat tarafları, ya da iddialı taraflar olarak, kaidesiyle söylenen türkülere çatma türkü denilmektedir. Bu tip türküler (7+7) hece vezni ile söylenmektedir. (s. 63)

5. REMZİ BEKÂR
Bekiroğlu’ndan Remzi Bekâr 1937 yılının mart ayında Rize iline bağlı Hemşin İlçesi Nurluca Köyü’nde dünyaya gelir. Babası “taşçı” ustası Celal Bekâr, annesi Emine Bekâr’dır.
Remzi Bekâr, yedi çocuklu fakir bir ailenin en küçük çocuğudur. Babası, annesi okuma-yazma bilmemektedir. Küçük yaşından itibaren öğrenmeye büyük heves ve isteği olan Remzi Bekâr, okuma yazmayı okula gitmeden evvel öğrendiği için eğitim hayatına öğretmenler kurulu kararıyla 3. sınıftan başlar.
1954 senesinde köyünden ayrılarak gurbete çıkar. İlk gurbet yeri de Erzurum’dur. 1 sene kadar Erzurum’da çalıştıktan sonra gurbet hayatına İstanbul’da devam etme karan alır. 1956 senesinde o sırada yeni açılan Divan Oteli’ne komi olarak girer. 1964 yılında askerliğini Ankara Orduevi’nde yaptı. 1968 senesinde eşi Aysel Hanım ile evlenir. Aysel Hanım, İsparta’nın Uluborlu İlçesi’nden PTT memuru Mehmet Akbatur’un kızıdır. Bu evlilikten, 1969 senesinde oğlu Mehmet Serdar Bekâr ve 1974 yılında da kızı Ayşe Selin Bekâr dünyaya gelir. (s. 82)

Remzi Bekâr, 1990 yılında Divan Oteli’nden şef garson olarak emekliye ayrılır. O güne kadar hem işini sürdürür hem de Tulum icrasını devam ettirir.
1946 yılında Çayeli’nin Çilingir Köyü’nden Nurluca (Çanava) Köyü’ne gelen düğüncülerin elinde tulumu gördüm. Uzaktan harika bir ses duyuyordum, duyduğum bu güzel ses içime işliyordu. O günden sonra tulumun sesine âşık olmuş ve tuluma olan ilgim fazlasıyla artmıştı. (s. 83)

Remzi Bekâr’ın 13 yaşında iken yaşadığı bir olay çok dikkat çekicidir.
İngiliz organolog / müzikolog Laurence Piçken bölgeye bir alan araştırması için gelmiştir. (Bu görüşme dolayısıyla tulum icracısı olarak uluslararası literatüre girer).

(1964’ten sonra) Ankara Radyosu’nun önemli sanatçılarından biri olan merhum Ziya Taşkent ile tanışır. Ziya Taşkent, Ali Can ile tanışmasını sağlar. (Böylece radyoda) program yapma imkânı doğar. (s. 86)

İlerleyen yıllarda tulum çalgısına özel ilk plak ve ilk TV programını gerçekleştirir.

Tulum: nefesli çalgılar ailesinden polifonik yapıya sahip 5 perde, 6 tam sesten oluşan bir halk çalgısıdır.

Dünya üzerinde tulum çalman başka bölgelerde de bu çalgı dışında çalgılar kullanılmaktadır. Yalnızca Hemşin’de tulum tek çalgı olarak yerini almış ve muhafaza etmektedir. (s. 116)

---

Arslan, Volkan. Hemşin Müzik Kültürü ve Remzi Bekâr. Haliç Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder