3 Ocak 2018 Çarşamba

Kur'an'a Göre Hz. Adem'in Serüveni

Kur'an'a Göre Hz. Adem'in Serüveni
Yazarı: Gürbüz Deniz

(Adem) Arapça asıllı olan bu kelime, “yeryüzü” anlamına gelen, “edimu’l-ard”dan türemiştir.

Sümer dilindeki, “adamu=babam”, Asur-Babil dilindeki “adamu=yapılmış, çocuk, genç” veya Sabiî dilindeki “adam=kul”dan geldiği ileri sürülmüştür.

İbranice “adamah=toprak, yeryüzü” ve eski doğu dillerinde “Adam” kelimesinden; yani “yerden” veya “yere ait, insan insanlık” anlamlarına geldiği de rivayetler arasındadır. Adem kelimesinin ayrıca “ülfet” anlamında “edmi” ve “edme” sözcüklerinden türetildiğini ifade eden hadisler de bulunmaktadır.

…insanlar arasındaki üstünlük İslam’da sadece takva ile sınırlandırılmıştır.

Halife kelimesinin kök harfleri, “H-L-F” olup sözcükte arka manasına gelmektedir. Halef ise başkasının yerine geçen, bulunduğu bu makamı halefinin ardından işgal eden kimse demektir. Böylece yerine geçtiği kimsenin yürüttüğü işi yürüten kimseye halife denir.

Ayetin ifadesiyle melekler, Adem kadar eşyayı bilmedikleri/akledemedikleri için eşyayı/varlığı Allah adına kullanmaları da mümkün görünmemektedir. Eğer dünyadaki varlığı bilmeden birileri dünyadaki varlık üzerinde tasarrufta bulunursa bu durum, ne âlemde düzen bırakır ne de varlıkta hikmet barındırır.

Adem ve Havva yaşadıkları yerin ebedi bir yer olmadığını biliyorlar. Şeytan da buradan hareketle onları kandırmaya çalışıyor.

Adem ne ise diğer insanlar da odur. Günah işleyecek ve bunun neticesinde de ya tövbe edip eski konumunu kazanacak ya da İblis gibi diretip cehennemi hak edecektir. Hz. Adem ve Havva’nın yaptıkları biz insanların her gün yaptığımız işlerdendir.

İblis, Allah’tan Adem’i ve oğullarını kıyamete kadar saptırmak üzere izin istedi.
“Dedi ki ben Senin (Allah’ın) dosdoğru yolunun (sırat-ı müstakim) üzerinde oturacağım ve kullarını saptıracağım.”(Araf,7/16)
Çoğu zaman insanlar sırat-ı müstakim üzerinde olduklarını iddia ederler. Bu iddianın doğruluğu, yapılan işin Kur’an’a uygun olup olmadığının sürekli testinin yapılmasıyla mümkündür. Bunun için de Kur’an’ı bilmek büyük önem arzetmektedir. Bilmediğim bir şeyi sözüme ve fiilime ölçü yapamam.

Hz. Adem ve eşi, İblis’in iğvasına yenik düşüyor büyük pişmanlık duymaya başlıyorlar Fakat içlerinde biriken duyguları hangi kelimeler ile ifade edeceklerini bilmiyorlar. Veya bildikleri kelimeler pişmanlıklarını ifade etmede kifayetsiz kalıyor. Bunun üzerine Yüce Allah, Adem’e kelimeler ilka ederek, onun kendisine karşı duyduğu pişmanlığını ifade etmesine imkân tanıyor. “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf 7/23)

Adem de İblis gibi kovulmuştu. Ama Adem, pişmanlık duyunca affedildi (yapıp ettiklerinin sorumluluğunu yüklendi ve af diledi), diğeri ise kendi varlığının Allah’ın emrinden daha kıymetli olduğu zehabına kapıldı ve ebediyen ilahî rahmetten kovuldu.

Adem’i bilmek, insanın menşeini bilmektir. Diğer taraftan Adem’i tanımak bilginin kaynağını, varlığını ve insanın meydana geliş tarzını da bilmek demektir.
---

Deniz, Gürbüz. Kur'an'a Göre Hz Adem'in Serüveni, Journal of Islamic Research, Cilt: 22, Sayı: 2, 2011, s. 89-105

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder