“Adem'e
(AS) Öğretilen İsimler” başlıklı bir makale
Makalenin yazarı Mehmet Akif Alpaydın,
…sünnetullaha göre peygambere verilen
kitaplar, gönderildiği kavmin dili üzere nazil olmuştur.
…kitapların ortak özelliklerinden birisi (nerede diğerleri?)
Kur’ân bütün insanlığın anlaması için
gönderilmiş bir kitaptır. İşte bu noktada ortaya çıkacak sorunlardan birisi,
Kur’ân’ın gönderildiği dili konuşmayan toplumların, Kur’ân mesajını nasıl
anlayacağı problemidir. (s. 124)
Bakara suresinin 31. âyeti
Hasan Basri Çantay: Âdeme bütün isimleri
öğretmişdi. Sonra onları (onların delâlet etdikleri âlemleri, eşyayi) meleklere
gösterib: «Doğrucular iseniz (her şeyin iç yüzünü biliyorsanız) bunları
adlarıyle bana haber verin» demişdi.
Bu durumda Allah’ın Âdem’e (a.s) öğrettiği
isimler nelerdir?
Bu ve benzeri sorular acaba hakikatin
kapısını açacak mıdır?
Dolayısıyla yapılan tercümelerin, Kur’ân’ın
“ne dediğinden” ziyade “ne demek istediği” doğrultusunda yapılması gerekir (hülasa eleman diyor ki, Allah teâlâ söyledi
ama sen ne söylediğini değil ne söylemek istediğini öğrenmeğe çalış). (s.
127)
Bakara suresi 30. ayetinde Allah (c.c)
yeryüzünde bir insan yaratacağını meleklere bildirmektedir.
31. ayette Âdem (a.s) ismi hemen karşımıza çıkmaktadır.
Demek ki Âdem (a.s) yaratılmıştır ve yapılan ilk iş ayette de bahsedildiği
üzere Hz. Âdem’in talimidir. (s. 130)
İsimler kelimesinin tam olarak neye delalet
ettiğinin tespiti çok net görünmemektedir.
Allah’ın Hz. Âdem’e bütün eşyanın ismini
öğrettiği… (bütün isimler oldu bütün
eşyanın ismi)
Fakat böyle bir bilgi pek mantıklı görünmemektedir.
Bu bağlamda yaratılmış bütün mahlûkatın ve eşyanın
ismini Hz. Âdem’e öğretmenin ne gibi bir faydası olacaktır?
Kanaatimize göre bu şekilde bir isimler veya
diller talimi gerçekleşmemiştir. (s. 131)
Beyan, Allah’ın daha ilk insanı yarattığı
anda ona ikram ettiği bir özelliktir. İnsan onunla düşünür, konuşur, kendini
ifade eder ve bu kabiliyeti ile eşyayı kavrar, onu adlandırır, kavramlaştırır,
etrafına hükmeder. (ne hoş!)
Tevrat’ta Âdem’in (as) yaratılışıyla alakalı
kısımda Kur’ân’da yer almayan bir anektod göze çarpmaktadır.
“Rab Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki
kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini
Âdem’e getirdi. Âdem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. Âdem
bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu… (Muharref Tevrat’tan alıntılanan satırlar bütün isimleri Âdem koymuştur diyor,
muharref Tevrat böyle diyor!)
Kıssaların tefsiri noktasında müfessirlerin
Tevrat’tan büyük oranda istifade ettikleri bilinmektedir. (s. 132)
İşte yaratılış babında geçen Kur’ân’ın ruhuna
uygun bu bilgileri, Bakara suresi 31. ayetin
tefsirinde noktasında önemli addediyoruz. Bu
bilgi Hz.Âdem’e Allâh tarafından verilen beyan kabiliyetinin bir delili olarak
kabul edilebilir. (yersen!)
Kâdî
Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl’inde elemanın dediği yolu tutmuş. (s. 133)
Elmalılı
Muhammed Hamdi ve Muhammed Esed de elemanın dediği yolu tutmuş.
Mustafa
İslamoğlu ve son olarak Mustafa Öztürk’e ait yorumların da aynı çizgide
seyrettiğini gördük metnin devamında. (s.
134-135)
Allah (c.c) hikmeti gereği insanın fıtratına
“beyan” kabiliyetini koymuştur. İnsan bu hususiyeti sebebiyledir ki
mükevvenata, mahiyetine uygun isimler koyabilmekte, kelime ve kavramlar üretebilmekte
ve hayatını anlamlandırabilmektedir. (hâlbuki
insan, şayet öğretilmezse hiçbir şey yapamayan, mesela yürüyemeyen, konuşamayan
bir varlıktır).
---
Alpaydın, Mehmet Akif. Gaziosmanpaşa
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, 2016, s. 123-138
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder