21 Mayıs 2020 Perşembe

Sosyolojik Düşünmek - Bauman - Özet


Zygmunt Bauman - Sosyolojik Düşünmek

 
Sosyoloji; ama ne için?
Bir şeyi diğerlerinden farklı olarak "sosyolojik" yapan nedir?

…sosyolojiyi farklı bir yere koyan ve ona belirleyici karakterini veren şey, insan eylemlerini geniş çaplı oluşumların öğeleri olarak görme alışkanlığıdır- bu oluşumlar ise karşılıklı bir bağımlılık (eyleme girişilme ihtimalinin ve eylemin başarı şansının öteki faillerin kimler olduğu ya da ne yapabileceklerine bağlı olarak değiştiği bir durum anlamında bağımlılık) ağına takılmış faillerin rastlantısal olmayan birlikteliği biçiminde düşünülebilir (s. 16).

Sosyolojik düşünmek (…) Besbelli sabitlenmiş haliyle o güne kadar baskıcı olan dünyayı yeniden esnekleştirir; bize dünyanın şimdi olduğundan farklı bir dünya olabileceğini gösterir.

Özgürlük ve bağımlılık
Kararlar verebilmek özgürlüğümün kanıtıdır. Aslında özgürlük, karar verme ve seçme yetisidir.
Ceza, yaptıklarımdan sorumlu olduğumun doğrulanmasıdır (s. 30).

Seçme özgürlüğü kendi başına kişinin seçimlerini hayata geçirme özgürlüğünü garanti etmez, hele niyet edilen sonuçlara erişme özgürlüğünü hiç temin etmez.

(Çevre, mensubiyet duygusuna bağlı serbestlik-özgürlük incelemeleri, s. 30 vd.)

"Ben"in "Beni/Bana"dan ayrılmasında (yani, ortaya çıkmakta olan benliğin, önemli ötekilerin taleplerini gözleme, irdeleme ve yönlendirme yetisinde) en hayati işi çocuğun rol oynama etkinliği başarır.

"Ben" ve "Beni/Bana" oluşumu, içgüdülerin bastırılması ve süperegonun yaratılması süreçlerine sıklıkla sosyalleşme adı verilir. Ben, sosyal baskıları içselleştirme yoluyla bir grup içinde yaşamaya ve davranmaya uygun hale getirildiğim oranda, toplumun izin verdiği biçimde davranma ve böylelikle eylemim için "özgür" ve sorumlu olma becerisi kazandığım oranda sosyalleşmiş, yani toplum içinde yaşamaya muktedir bir varlığa dönüşmüş olurum (s. 41).

Özgürlük ile bağımlılığın diyalektiği doğumla başlar ve ancak ölümle sona erer.
Belli bir aile, çevre, yöre, sınıf ya da ülke içinde doğarız.
Ne olursa olsun özgürlük hiçbir zaman tam olmayacaktır.

Biz ve onlar
"Biz" ve "onlar" yalnızca iki ayrı insan grubunu değil, tümüyle farklı iki tutum arasındaki, duygusal bağlanma ve antipati, güven ve kuşku, güvenlik ve korku, işbirliği ve çekişme arasındaki ayrımı temsil eder.
"Biz" ait olduğumuz grup anlamına gelir.
"Onlar" ise tersine ne ait olmayı isteyebileceğim ne de istediğim bir grubu anlatır (s. 51).

Ben kendi iç grubumu ancak belli bir öteki grubu "onlar" olarak gördüğüm için "biz" olarak görürüm.

Cemaat fikrini savunan organlar ne kadar heybetli olurlarsa olsunlar ve ne kadar sıkı çalışırlarsa çalışsınlar, gerçeklikle ilişkileri kaçınılmaz olarak kırılgan ve zayıftır.
…cemaatin birliği inançlara ve duygulara yapılan sürekli çağrılarla ayakta tutulmalıdır.

Önyargı insanları, dış grubun amaçları söz konusu olduğunda, asla haklı görülmeyecek araçların kendi davalarının yürütülmesinde kullanılmasını onaylamaya iter.

Bazı insanların dünyayı keskin ve uzlaşmaz zıtlara göre algılamaya ve kendilerinden farklı olan ya da görünen herkese derin bir kin beslemeye özellikle yatkın oldukları çok sık görülmektedir.
Bu tür davranış kalıbıyla nitelenen insanların otoriter kişiliğe sahip oldukları söylenir.

Yabancılar
Geçen bölümlerde "biz" ve "onlar"ın ancak birlikte, birbirleriyle zıtlık içinde anlamlı olduklarını gördük.

Yabancıların dikkate değer özelliği büyük oranda bildik olmalarıdır

Hiç kimse dediklerim, çoğu kere belli belirsiz, dikkatimi çekmeden ve dağıtmadan, günlük hayatımın baktığım ama görmediğim (…) bir yüzü, çehresi olmayan…
Yabancılar ise tersine gördüğüm ve dinlediğim insanlardır.

Bağlantıdan etkin sakınma devamlı olarak kirlenme korkusuyla şişirilir

Yaşadığımız toplum kentsel bir toplumdur
Gün boyunca o kadar çok insanla karşılaşırız ki hepsini tanımamız imkansızdır.
Yaşadığımız dünya daha çok yabancılarla dolu bir evrensel yabancılık dünyası gibidir.

Her modaya herkesin ulaşabilmesi yüzünden, elbise geleneksel ayrımcı işlevlerini yitirmiştir.
Görünüşe göre aynın pratik değerini büyük oranda yitirirken, mekana göre aynın önem kazanmıştır (s. 76).

Resepsiyon ve güvenlik görevlileri girmek isteyen kişinin buna "hakkı olup olmadığına" karar verir. Girmesine izin verilen kişi her kimse, içeride olmaya hakkı olduğunu kanıtlamalıdır
…girişe izin vermeme gücü, kentsel hayatın yoğun nüfuslu anonim dünyasında, seçilmiş mekanların görece homojenliğini, berraklığını sağlamaya hizmet eder.

Sivil dikkatsizlik, kişinin bakmıyor ve dinlemiyor gibi yapmasıdır
Sivil dikkatsizlik, en yalın haliyle kendini göz göze gelmekten kaçınmakta ortaya koyar.

İnsani ilişkiler öteki kişinin refahı ve iyiliği için duyulan bir sorumluluk temelinde yürütüldüğü oranda ahlakidir.
"evrensel yabancılık" koşullarında, fiziksel yakınlık ahlaki boyutundan sıyrılmaktadır. Bu, insanların artık ahlaki yakınlık yaşamadan ve bundan dolayı eylemlerinin ahlaki anlamlarına ilgisiz kalarak birbirleriyle yakın yaşayabilecekleri, eylemde bulunabilecekleri ve birbirlerinin hayat koşullarını etkileyebilecekleri anlamına gelir (s. 82).

Birlikte ve ayrı
…hiç kendinize bu "hemfikir" olan "hepimiz"in kim olduğunu sordunuz mu?
…manevi birlik (…) Bu yoksa, cemaat de yoktur.

Cemaat genelde bir gerçeklik olmaktan çok bir sav, bir arzu ifadesi, saftan sıklaştırma yönünde açık bir çağrıdır.

Cemaat geçmişte hep var olmuş olsa da, hakkında söz söylendiği anda artık, en azından tahayyül edilen ideal haliyle, var olmaktan çıkar.

Pratikte, "manevi birlik" olarak cemaat fikri "biz" ile "onlar" arasında henüz var olmayan sınırları çizmemizin bir aracı olarak hizmet eder

(Cemaatten farklı olarak) Bir örgüte giren insanlardan rollerini benimsemeleri ama aynı zamanda kendileriyle rolleri arasına belli bir mesafe koymaları beklenir.
(örgüt için) İnsanlar değiştirilebilir ya da gözden çıkarılabilirler; önemli olan, birer kişi olarak o insanlar değil, işi yerine getirmedeki becerileri ve işi yapmak için gösterdikleri iradedir.

Armağan ve mübadele
Borç faturaları…

İnsani etkileşim çoğu kez birbiriyle çelişen iki ilkenin baskısına teslim olur; bunlar eşdeğerler mübadelesi ve armağan ilkesidir.
Kişi her şeyden önce başkasının ihtiyacına karşılık, verdiği hizmetler için "adil" bir ödeme alıp almayacağı kaygısıyla hareket eder.
Kişi eşdeğerin ne olduğuna ilişkin pazarlığa tutuşur.

…armağan olayında ötekilerin ihtiyaçları ve hakları eylem için asli -belki de tek- güdüdür.

En saf haliyle, armağan tamamen çıkarsızdır ve alıcının niteliğine bakılmaksızın verilir.

Armağanlar verene (…) başkası için fedakârlık deneyimi sağlar.

Paradoksal olarak aşkım ancak karşılık beklentisine girmediğimde sürebilecek ve güvende olacaktır. Tuhaf görünse de, en az zayıf ve kırılgan olan, bir armağan olarak verilen aşktır: Sevdiğimin dünyasını kabul etmeye, o dünyaya girmeye ve karşılığında benzer bir şey beklemeksizin onu içeriden anlama çabasına girmeye hazırım... Müzakereye, anlaşmaya ve sözleşmeye gerek duymuyorum. Gelgelelim, bu yollardan hangisine girersek girelim, mahremiyet müzakereye açılır ve taviz kaçınılmazdır (s. 114).

Piyasanın sunduğu kimliklerin avantajı sosyal onaylarıyla birlikte satın alınmalarıdır ve böylelikle olumlama arayışının sıkıntıları kalmamıştır.

Görülüyor ki, düşlerimiz ve özlemlerimiz, aynı anda doyurulmaları neredeyse hiç mümkün olmayan, ne var ki ayrı ayrı peşlerine düşüldüğünde de aynı şekilde tatmini güç olan iki ihtiyaç arasında parçalanmıştır. Bunlar aidiyet ve bireysellik ihtiyaçlarıdır. Birinci ihtiyaç bizi ötekilerle güçlü ve güvenli bağlar kurmaya sevk eder. Ne zaman birliktelikten ya da cemaatten dem vursak bu ihtiyacı dile getiririz. İkinci ihtiyaç bizi, içinde baskılardan bağışık ve taleplerden özgür olduğumuz, yapmaya değer gördüğümüz şeyi yaptığımız, "kendimiz olduğumuz" bir duruma, özel hayata yöneltir (s. 119).

Öte yandan, biri tatmine ne kadar yaklaşırsa, aynı oranda ötekinin ihmal edilmesinin acısını duyarız.

Güç ve seçim
Yaptığım şeyi neden yaparım?
…açıklamalar, açıklamayı istediğimiz olayı başka, daha genel bir önermeden ya da bir dizi önermeden çıkarılmış olabilecek bir önerme olarak göstermekten ibarettir.
Bazı eylemler neredeyse düşünmeksizin yapılır,
Alışılmış davranış
Alışılmış davranış geçmişte öğrenilenlerin kalan özüdür.

Düşüncemin küçük bir rol oynadığı başka bir davranış türü vardır. Bu hissi eylemdir
Alışılmış ve hissi eylemler genelde irrasyonel eylemler olarak tanımlanır.

Rasyonel eylem, muhtemel birçok eylem biçimi arasından, failin bilinçli olarak eylemle varmayı amaçladığı sonuca en uygun olduğunu düşündüğü bir eylemi seçmesine dayanır

…güç, kişiye, başka insanların eylemlerini kendi amaçları olarak kullanma yetisi kazandıran şeydir
…öteki insanlar gözettikleri değerlere ancak güç sahibinin koyduğu kurallara boyun eğerse erişebilir.

…benim değerlerim nasıl oluşurlar?
…hayatlarımıza yön veren en bildik değerleri bir bütün olarak çocukluk yıllarımızda ediniriz.

…ele aldığımız iki meşruiyet biçiminin –geleneksel ve karizmatik- ortak bir özelliği vardır: İkisi de kişinin değer seçimi yapma hakkından, o hakkı tekil ya da kolektif başka bir faile bırakarak vazgeçtiğini ima eder. Seçim hakkından feragat etmek çoğu zaman sorumluluğu başkasına devretmekle birdir (s. 138).

Kendini koruma ve ahlaki görev
Sanki bir şeye ihtiyaç duymak sahip olunması gereken bir şeye sahip olmamak -bir yoksunluk- anlamına gelmektedir.
Onu ele geçirmek kendimi korumamın ve hatta hayatta kalmamın bir koşuludur.
İyi, adeta ihtiyacın öbür yüzüdür.

Her türlü sahiplik böler ve ayırır

Kendini koruma ile ahlaki görev birbirine karşıdır.

Doğa ve kültür
Kültür, bir düzeni en iyi, hatta belki de tek iyi düzen olarak göklere çıkarır. Bütün alternatifleri bayağı ya da tümden düzensizlik olarak tanımlar.

…kültür gerçekten de bir insan etkinliğidir - ama bazı insanların başka bazıları üzerinden yürüttükleri bir etkinliktir.

Devlet ve millet
Devletin otoritesinin işlediği alanın her ferdi devlete aittir.
Devlet tarafından ilan edilen ve korunan yasalar devletin uyruklarının görevlerini ve haklarım belirler. Görevlerin en önemlisi vergi ödemektir

Millete ve refahına koşulsuz sadakat isteyen milliyetçilik akla ya da hesaba gerek duymaz.
Milli devlet millet adına konuşuyor olma temelinde itaat ister
Devlete itaatsizlik -cezayı hak eden bir suç- demek ki, yasayı çiğnemekten daha kötü bir şeydir: Milli davaya ihanet demektir – suçlularının itibarını ellerinden alan ve onları insan topluluğunun dışına atan iğrenç, ahlaksız bir eylemdir.

Millet, devlet gibi bir "gerçeklik" değildir.
Millet başından sonuna bir hayali cemaattir; o ancak üyeleri zihinsel ve duygusal olarak kendilerini öteki üyelerinin çoğuyla hiçbir zaman yüz yüze karşılaşmayacakları kolektif bir bünye ile "özdeşleştirdikleri" müddetçe bir varlık olarak mevcuttur. Millet, hayali olduğu kadar, zihinsel bir gerçekliktir (s. 189-190).

…asimilasyon kültürel seferin yanına çekmeyi ve döndürmeyi amaçladığı halka karşı duyulan hıncı besler.
…asimilasyon ve ırkçılık taban tabana zıttır. Ancak ne var ki, onlar aynı kaynaktan doğarlar; sınır çizme kaygısı milliyetçi eğilimde içkindir.

Düzen ve kaos
Yapay bir düzen kurma çabaları ideal hedefleri karşısında yetersiz kalmaya mahkumdur. Bunlar görece özerklik adacıkları oluşturabilirler ancak aynı zamanda yapay olarak kesilmiş adacığa yakın toprak parçasını müphemliğin gri bir alanına dönüştürürler.
Her dikotomi müphemlik üretir; her düzen arayışında zorunlu olarak boy gösteren dikotomik görüş olmasaydı, müphemlik de olmazdı.

Kaos yerine düzen getirme, yakın çevremizdeki dünya parçasını kural tanır, kestirilebilir ve denetlenebilir kılma mücadelesi sonuçsuz kalmaya mahkumdur çünkü bu mücadelenin kendisi kendi başarısına en önemli engeli oluşturur: Kaos, düzensiz (kuralı çiğneyen, kestirilemez ve denetlenemez) olguların çoğu özellikle dar bir alana odaklanmış, hedefli, görev yönsemeli, tek sorun çözücü eylemlerden doğar (s. 23).

Hayat uğraşına dalmak
…uzmanlık ve teknolojinin sahip olduğumuz bir ihtiyaca karşılık olarak ortaya çıktığı doğru değildir. Sıklıkla, bize uzmanlıklarını ve ürünlerini sunan insanlar ilk başta bizi sundukları şeylere gerçekten ihtiyaç duyduğumuza ikna etmelidir.
…yeni teknoloji basitçe ihtiyaca karşılık değildir.

Bütün metaların üzerine iliştirilmiş bir fiyat etiketi vardır. Bu etiketler potansiyel tüketiciler havuzunu seçer.
…etiketler gerçeğe uygun olanla uygulanabilir olan arasındaki sınırı çizer; bu verili tüketicinin aşamayacağı bir sınırdır.

Sosyolojide tarzlar ve araçlar
Sosyoloji, günlük hayatlarımızda elde ettiğimiz ve kullandığımız bilginin anlaşmasıdır

Durkheim, özel olarak sosyal olguların -özelde hiçbir kişiye ait olmayan kolektif fenomenlerin (ortak inançlar ve davranış kalıpları gibi)- oldukları haliyle şeyler olarak ele alınabileceklerini ve öteki şeyler gibi nesnel, ayrı bir biçimde araştırılabileceğini ileri sürüyordu.

Weber…

Sosyoloji gündelik hayat deneyiminin devamı olarak yapılan bir yorum, öteki yorumlardan beslenen ve ardından onları besleyen bir yorumdur.

Daha fazlası için ek okuma önerileri
…başlangıç kitabı Anthony Giddens'ın Sosyoloji'sidir. Mevcut sosyoloji haritaları içinde en kapsamlısı olan bu kitap…
Türkçeleştiren: Abdullah Yılmaz
Ayrıntı Yayınları, Yedinci Baskı: 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder