17 Mayıs 2020 Pazar

İstiklâl Mahkemeleri Sempozyumu


İstiklâl Mahkemeleri Sempozyumu - 10-11 Aralık 2015 / Adıyaman

Cumhuriyetin İlanından Önce Kurulmuş ve İlanından Sonra Faaliyetlerine Devam Eden İstiklâl Mahkemeleri İle Günümüz Hukuk Sisteminde Yer Alan Özel Görevli Mahkemelerin Hukuki Bakış Açısı İle Karşılaştırılması
Ayşegül Yıldızdoğan (s. 13-47)

…Cumhuriyet öncesi İstiklâl Mahkemelerinin kuruluş ve işleyişini, görev ve yetki alanını belirleyen kanunların olayların yaşanmasının ardından çıkarılmış olması oluşturur. Ordudan firar edenlerin sayısının günden güne artması ve mevcut (olağan) harp divanlarının ve bidayet mahkemelerinin bunu engellemede yetersiz kalması savaş halinin devam etmesi sebebiyle kararların olabildiğince hızlı alınması gerekliliği olağanüstü yetkilerle donatılmış olan mahkemelerin oluşturmasına sebep olmuştur. Zira bu mahkemelerde temyiz hükümleri işlemiyor, zanlı savunmasını kendisi yapıyor ve cezalar derhal infaz ediliyordu (s. 38).

İstiklâl Mahkemelerinin üyeleri mecliste görev yapan mebuslardır.

Cumhuriyet Dönemi İstiklâl Mahkemelerinin kuruluş gayesini de Meclisin otoritesinin sağlanması ve buna aykırı yapılmış olan hiçbir eylemin cezasız bırakılmaması oluşturmaktadır.

Birinci Dönem İstiklâl Mahkemelerinin TBMM’deki Yansımaları
Salhadin Gök (s. 49-85)

Mahkemelerin bu sınırsız yetkiye sahip yapısı milletvekillerinin tepkisini çekecektir.

İlk dönemlerden itibaren adliye mekanizmasının dışında kurulmuş olan bu mahkemelerin sahip olduğu yapı milletvekilleri arasında rahatsızlık meydana getirecek her fırsatta bu yetkileri kısıtlamak, üzerlerinde bir denetim kurmak amacı ile harekete geçirecektir.

Milletvekilleri arasında İstiklâl Mahkemelerinde görülen davalar hakkında bilgi sahibi olunmamasının bir tereddüt meydana getirdiği, sağlıklı bir bilgilendirme ile bu olumsuzluğun ortadan kalkacağı ve var olan yanlış anlamaların bu şekilde düzeltilebileceği yönünde bir kanaat vardır. Bu amaçla günde bir meclisin, bu mahkemelerin faaliyetleri hakkında bilgilendirilmesi teklif edilecek, milletvekilleri bunu kabul edecektir. Bu düzenleme kabul edilmesine rağmen daha sonraki görüşmelerde bilgilerin meclise gönderildiği fakat milletvekillerinin bilgilendirilmediği anlaşılmaktadır (s. 69).

Muhalif milletvekilleri İstiklâl Mahkemelerinin asker kaçağı sorununa çözüm bulmak amacı ile kurulduğunu fakat süreç içerisinde hükümetin bütün çalışmalarını bu mahkemeler eliyle yürütecek şekilde yetkilerinin genişletildiği, bunda da Fevzi Paşa’nın meclisin ordu konusundaki hassasiyetini kullanarak sağladığı belirtilecektir. Zamanla mahkemelerin el uzatmadığı durumun kalmadığı, her türlü davaya baktığı, hatta tüm hükümet çalışmalarını ele alarak, meclis adına kararlar vermesini eleştireceklerdir.

İstiklâl Mahkemelerinin yaptığı çalışmalarda milletvekillerini rahatsız eden en önemli konu işlenen suçların şahsilikten çıkartılarak şahsi hürriyetleri çiğneyecek şekilde ailelerinin cezalandırılma yoluna gidilmesidir. Özellikle “Vesek” uygulaması ön plana çıkacaktır. Rehin alma olayına verilen isimdir. Askeri firar olaylarında yakınlık derecesine göre akrabalarından bir tanesini cezalandırma yoluna gidilmiştir. Suç işleyen teslim olmazsa sırası ile babası, kardeşleri, amcası, dayısı, amcazadesi, dayızadesi, eniştesi… gibi bir sıralamaya tabi tutulan akrabaları tutuklanacaktır. Rehin alınan bu kimse, silahlı veya silahsız hizmetlerde yani cephe veya cephe gerisinde kendisinden faydalanılacak şekilde cezalandırılma yoluna gidilmiştir. Hem bu uygulama hem de bu hizmetlerde kullanılmayacak kadar yaşlı kimselerin hapsedilerek cezalandırılmış olması tepki çekecektir (s. 71)…

Suça verilecek cezada suç işleyene yönelik uygulamalar hiç itiraz görmezken, hatta ödetilecek bedelin daha da ağırlaştırılması istenilirken, evlerin yıkılması, aile bireylerine zarar verilmesi uygulaması kabul görmeyecek vatana ihanet olarak değerlendirilecektir.

İstiklâl Mahkemeleri Belgelerinin Kamuoyuna Açılma Sürecinde TBMM Arşivi
Mukaddes Arslan (s. 87-108)

16 maddeden müteşekkil, 249 no’lu İstiklâl Mahkemeleri Kanunu, 31.7.1922’de kabul edilmiştir.

TBMM Arşivinde: Amasya, Ankara-1, Ankara-2, Elcezire, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Kastamonu, Konya, Pozantı, Şark ve Yozgat İstiklâl Mahkemeleri belgeleri olmak üzere toplam 12 mahkemenin evrakı bulunmaktadır.

TBMM Arşivinde bu mahkemelere ait: 874 klasör, 1471 dosya, 158 defter olmak üzere toplam 914 bin 695 sayfa evrak mevcuttur.

Arşivde bulunan 12 İstiklâl Mahkemesine ait 26 karar defteri Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

Bu belgeler TBMM internet ortamında “İstiklâl Mahkemeleri Kataloğu” adı ile erişime ve hizmete açılmıştır.

Kara Kemal ve İstiklâl Mahkemeleri
Savaş Sertel - Şahin Yedek (s. 109-122)   

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin eski yöneticilerinden olan Ahmet Kemal Bey teşkilatta “Küçük Efendi” ve “Kara Kemal” lakabıyla bilinmekteydi. İttihat ve Terakki teşkilatında iki Kemal olduğundan dolayı lakabı Kara Kemal olmuştur. Diğer Kemal ise “Sarı Kemal” olarak bilinen Mustafa Kemal’dir. Teşkilatta Talat Paşa’ya “Büyük Efendi” dendiğinden Kara Kemal’e de “Küçük Efendi” denmiştir.
1926 yılında İzmir’de Atatürk’e yapılan suikast girişiminden dolayı bazı İttihatçılarla beraber Kara Kemal de İstiklâl Mahkemesinde yargılanmış ve gıyaben idam cezasına çarptırılmıştır. Yargılaması devam ederken polis tarafından İstanbul’daki evinde sıkıştırılmış şüpheli bir şekilde intihar etmiştir.

Mahkemede kendinden en çok söz edilenlerden biri olan Eski İaşe Nazırı Küçük Efendi Kara Kemal’in büyük bir komitacı ve tek başına bir hükümeti devirebilecek zekâ ve kabiliyette olduğu, ayrıca İzmir suikastında adı geçen Eski Maarif Nazırı Şükrü Bey ise 1908 Meşrutiyetinde suikastlar tertip eden hususi komitenin başında oldğu iddia edilmiştir (s. 114).

Görünürde İzmir suikastı konusunda Kara Kemal’e isnat edilecek bir suç bulunmamaktadır

Mahkeme 26 Haziran 1926’da duruşmalara başlamış, 13 Temmuz 1926’da kararını açıklamıştır. Karara göre kaçak olan Kara Kemal gıyabında olmak üzere on beş kişi idama mahkum olmuş ve aynı gün on üç mahkum İzmir’de idam edilmişlerdir.
…kaldığı ev 27 Temmuz 1926 günü sarılınca Kara Kemal saklandığı evin bahçesindeki kümese gizlenmiş, yakalanacağını anlayınca da Gold marka tabancası ile intihar etmiştir

Ankara İstiklâl Mahkemesi’nin savcısı olan Necip Ali Küçüka iddianamesinde en büyük fail olarak Kara Kemal’i ön plana çıkarmıştır. Ancak bu konuda ortaya konmuş somut bir veri bulunmamaktadır.

Bazı iddialara göre Kemal Bey polis tarafından öldürülmüştür. Cesedinde pek çok kurşun yarası olduğu da söylenmiştir.

Vaiz İbrahim Edhem Efendi’nin İstiklâl Mahkemelerinde Yargılanması ve İdamı
Şaban Ortak (s. 253-297)

Ankaralı Hacı Dedezade Hasan oğlu İbrahim Edhem “Devletin emniyet-i dahiliyesini ihlal ile kavanîn ve nizâmât-ı devlete halkı adem-i itâ’ata sevk” cürmünden dolayı İstanbul İstiklâl Mahkemesine sevk edilmiştir. Suçlamalara sebep olan “İslamiyet’te Ahlâk ve Kadınlarda Tesettür” isimli bir risale yazması, Ayasofya ve Fatih Camilerinde konuşmalar yapmasıdır.

Yaptığı yayınla ve konuşmalarla ahlaksızlığa karşı yasal düzenlemeler yapılmasına dikkat çekmek istediğini belirten İbrahim Edhem Efendi; kendisinin mürteci olmadığını, vatanını seven, maarif ve teceddüd yanlısı olduğunu, halkı ifsada değil irşada çalıştığını anlatmıştır.

Yargılama sonucunda; “milletin hürmet ettiği muhterem kisvenin bahşettiği manevi nüfuz ve kudreti suistimal ile halkı yanlış yollara sevk eden” İbrahim Edhem Efendi’nin suça uyan Ceza Kanunu’nun 66. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir (7 Ocak 1923).

13 Şubat 1924 tarihinde çıkarılan kanunla affedilen İbrahim Edhem Efendi, 43 günlük bir hapisten sonra tahliye edilmiştir.

4-5 Temmuz 1925 tarihlerinde Urfa’da Mahkeme Binası olarak kullanılan İdadi (Lise) binasında yargılanan İbrahim Edhem Bey’e isyana teşvik, tahrik ve fiilen iştirak suçlarından dolayı idam cezası verilmiş ve bu hüküm Urfa Hükümet Konağı önünde 7 Temmuz’da asılarak infaz edilmiştir.

Şeyh Sait İsyanı dolayısıyla oluşturulan Şark İstiklâl Mahkemesi Diyarbakır başta olmak üzere bölgedeki çeşitli illerde yargılamalar yapmıştır.
İbrahim Edhem Efendi’nin muhakemesine 4 Temmuz 1925’te mahkeme faaliyetleri için tahsis edilen Urfa Lisesinde hazırlanan salonda başlanmıştır.

(Mahkeme) İbrahim Edhem Efendi’nin isyanın âmil ve tahrikçilerinden olduğunu söylemiş ve buna göre cezalandırılmasını talep etmiştir.

İstiklâl Mahkemeleri hukuk mahkemeleri olmayıp, dönemin şartlarının bir neticesi olarak kurulan siyasi mahkemelerdir.

Yayına Hazırlayan: Aynur Yavuz Akengin, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara - 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder