Fikri
Salman - Başlangıcından Anadolu Selçukluları Sonuna Kadar Türklerde Kıyafet
Biçimleri
Özet
Çalışmamızın ilk bölümü (…) çeşitli eski uygarlıklarda
görülen kıyafet türleri hakkında bilgi sunulmaktadır.
İskit kültüründe görülen kıyafetler, çalışmamızın ikinci
bölümünü oluşturmuştur.
Ön-Türkler ve Hunlarla birlikte, Göktürkler ve Uygurlar
çalışmamızın ikinci bölümünde yer alan diğer Türk devletleridir.
Maniheizm ve Budizm dinlerinin dönemin kıyafetlerine nasıl
etki ettikleri bu bölümün temel konusunu teşkil etmektedir.
Üçüncü bölümde Asya’da yaşamış olan Türk İslam devletlerinde
görülen giyim kuşam özellikleri ele alınacaktır.
Dördüncü bölüm Türk kıyafetlerinin genel özelliklerini ve
çeşitlerini
…beşinci ve son bölüm Sonuç kısmını teşkil etmektedir.
…
…kıyafetlerin, zamana karşı dayanamayarak kısa sürede yıpranıyor olmaları, malzeme bulma sıkıntısını da beraberinde getirmiştir.
Dolayısıyla çalışmamız, tasvirli malzeme örnekleri olan
heykel, duvar resmi, minyatür, seramik ve çini eserler üzerindeki figüratif
süslemelere dayanmaktadır.
Giriş
…giyim sanatı hiç şüphesiz doğal şartlara, iklim
koşullarına, insanoğlunun giyim anlayışına, zevk ve ananelerine bağlı olarak
yüzyıllar boyunca değişimler göstermiştir.
…kıyafet gelişimi; dinsel inançların bir yansıması, estetik
kaygıların ortaya çıkması, toplum içindeki statü değişikliklerinin belirmesi
gibi koşullara bağlı olarak da bir şekillenme kazanmıştır.
İlk defa iğne kullanarak elbise diken İdris (a.s.) terziliğin öncülüğünü yapmış,
Orta Asya’da yaşam sürmüş olan eski Türk Uygarlıklarının bir takım mezar ve kurgan buluntuları, Hermitaj Müzesi depolarında bulunmaktadır. (tabii diğer müzelerden de söz ediyor)
Eski Anadolu Uygarlıklarında Giyim Tarihi
Çatalhöyük dokuma parçaları
Hindistan’da en eski dokuma Mohenjodaro’da ele geçirilmiş M.Ö. 3000’lere tarihlendirilen pamuklu kumaş
Gordion kazılarında yün ve ketenden dokunmuş kumaş örnekleri
çıkarılmış
Eski İmparatorluk Devri’nde ince eğrilmiş keten ipliğinden
yapılan kumaşlar, mumyaların sargılarında kullanılmış
Meketre Tapınağı’nda bulunan XI. Sülale devrinden kalma (Orta
Krallık Dönemi) içki taşıyan kadın heykeli / uzun elbisesinde geometrik
süslemeler görülür. Geniş askılarla omuzlardan tutturulan elbiseyi boyunda
geniş bir gerdanlık takı tamamlamakta / s. 8
Yeni Krallık Dönemi’nde (M.Ö. 1550-1070) kumaş çeşitleri arttı, süs ve ihtişam arttı, kumaşların daha da inceldi
Mısırlılar keten bezi dokumacılığında ne kadar ileri gittilerse, Mezopotamya’da hüküm süren Sümerler, Akadlar, Asurlular ve Kalde’liler de yünlü kumaş imalatında o denli ilerdeydiler.
Sümerlerde dokumacılık, Mısır’daki gibi kadınlar tarafından yapılan bir sanat koluydu.
Helenistik Yunan dünyasında tezgâhlarının çözgü boyları peplos (kolsuz, omuzdan kopçalanan kadın hırkası), ya da kısa gömlekler dokumaya elverişliydi.
…erkek giysisi khiton, beyaz ketenden yapılmış kol ve boyun delikleri olan, kısa takma kolları bulunan uzun boylu bir elbise
Yaşlı erkekler khiton üzerine yün örtü atıyorlardı.
Kadınlar için peplos denilen elbise koyunyününden dokunurdu.
Vücudu sardıktan sonra kumaş omuz üstünde iğne ile tutturulur.
Kadınların kitonu çok bol kumaştan yapılmış, geniş kollu bir
keten giysiydi.
Khlamys adı verilen giysi türü ise, süvari veya askerlerin üzerlerine giydikleri yünden palto pelerindir
Arkaik dönemde elbiseler, kumaşın tezgâhtan çıktığı gibi kullanılmasıyla elde edilirdi.
Etrüsklerdeki elbiselerde süsleme biraz daha arttı
Erkekler uzun tunikler giyerken kadınlar çoğunlukla kısa
tunikler tercih etmiş
Roma kültürü giyim kültürü açısında Yunan kültüründen çok fazla etkilenmiştir.
…önemli fark tipik Roma giysisinde yer alan kol evi dikişine
rağmen Yunan giysisinde dikdörtgen biçimli kumaşın tokalarla tutturularak giysi
biçimine getirilmesi…
Romalı erkeklerin geleneksel giysisi toga, Kadınlarınki ise
bir çeşit uzun tunik olan stoladır.
…ipek giyimi Romalı erkeklere yasaklanmış kadınlara serbest
bırakılmış
…toga yünden yapılmış basit bir örtü idi.
Savaş zamanında toganın yerini uzun kaba tüylü bir savaş
pelerini olan sagum alıyordu. Kızıl savaş pelerini olan paludamentum,
cumhuriyet döneminde imparatorlar tarafından kullanılıyordu (s. 15-16).
Bizans döneminde Bizanslılar, ipeği Çin’den getirtiyor ve Suriyeli dokumacılara kendi himayelerinde dokutuyordu.
İranlı ve Aynaroz’lu iki rahibin Çin’den bastonları içinde Anadolu’ya getirdikleri ipek kozaları (…) Bursa ve civarında hızla yayılır.
Bizans’ta Saray çevresi daha çok ipekli kumaşları tercih ederdi. Elbiseler genellikle ipekten işlemeli giysi üzerine tunik şeklindeydi.
…erkeklerin temel giysisi tunik üzerine giyilen dik yakalı,
önden tamamen açık, diz altına veya ayak bileğine kadar uzanan dalmatika adı
verilen giysiydi (s. 17).
Kesin olarak bir örnek bulunmamış olsa da saten örgüsünün de Çin’de geliştiği düşünülmektedir. Ancak bilinen en eski tarihli saten örnekleri, M.S. XI. XII. yy.a ait olup İran’da bulunmuştur.
Çin kıyafetleri Türklerden ayrı olduğu gibi kendilerine en çok benzeyen Japonlardan bile oldukça farklıdır (s. 18).
Pers kıyafetleri kolsuz basit tunikler, çeşitli uzunluktaki ceketler… / s. 19-20
Hindistanın ilk halkını Aryalar ve Dravitler oluşturmaktaydılar.
Hindistanda en etkin sanat örnekleri Budizmin etkin olduğu
dönemlerde yapılmıştır (s. 22).
Türk Bozkır Kültürü Devresi Kıyafetleri
İskitler/Sakalar
İskitler, ilk kez M.Ö. 700’lerde Karadeniz'in kuzeyini ele
geçirerek bu bölgeye yerleşmişlerdir,
Sarmatlar ve Gotlar tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
Hesiodos’un şiirlerinde Skudia
Yunan kaynaklarında Skythai
Pers kaynaklarında Saka olarak bahsedilmekte
Çin kaynaklarında da Sai olarak geçmektedir.
İskitler süslü deri ve kürk mantolar giymişler ve koyunyününden iplik eğirip kumaş dokumuşlardır.
…bedene oturmuş olan dar kollu kısa tunikler ve gömlekler
baldırlara kadar uzanmaktadır. Bunun altına pantolon giyilmekte, elbise bir
deri kemer ile bağlanmaktadır.
Ukrayna Tarih Hâzineleri Müzesi’nde sergilenmekte olan bir İskit savaşçısının kıyafeti M.Ö. V-IV. yy.lara tarihlendirilmektedir.
İçe giyilen ketenden bir giysi üzerine geçirilen savaşçı
zırhı kalın bir deriden yapılmış / s. 26-27
…pantolon 2600 yıl önce Ukrayna steplerinde yaşamış İskit savaşçıları için tipik bir elbiseydi.
İskit kurganlarında erkeklerin mezarlarında genellikle silahlar, altınla süslenmiş okluklar bulunurken kadınların kurganlarında ise daha çok değerli taş ve metallerden yapılan küpeler, yüzükler, bilezikler, gerdanlıklar ve başlık süsleri bulunmuş…
…çeşitli hayvan figürlü plakalar, bu elbiseler üzerine tek
tek dikilerek kullanılmış
Issık Kurganında bulunan Altın Elbiseli Adam / s. 27
Solakha Kurganında bulunan tarak üzerinde Savaşan İskit askerleri figürü (…) Üzerine zırhlı bir giysi başında ise bir miğfer görülmekte
Figürlerin biri önden bir kemerle kapanan kaftan giymiş,
Ayaklarında kısa çizme,
…pantolonunda dört kollu yıldız şeklinde motifler bulunmakta
Altın plakaların İskitlerde çokça kullanılması
…altın plakalar hayvan figürleriyle donatılmış olup,
özellikle aslan ya da kaplana benzer yaratıkların formunda yapılmış
Bir asilzadeye ait olan mezarda İskitlerde erkeğin egemen oluşundan dolayı kadının kurban edilerek, eşiyle birlikte gömülmüş olabileceği tahmin ediliyor / s. 36
İskitlerde Erkekler her ne kadar toplum içinde egemen iseler de, kadınlar da savaşlarda erkeklerle aynı kategoride yer alarak birlikte savaşırlardı.
Tarihçi Diordorus / ve ayrıca Herodotos: bir İskit kadını evlenmeden önce üç düşman askeri öldürmek zorundaydı. Herodot’a göre de bir İskit kadını erkek düşmanlardan birini öldürmeden evlenemiyordu.
Herodotos Tarihinde İskitlerin kenevir ekimine dair detaylı açıklamalar yer almakta
İskitler kenevir yapraklarını tütün şeklinde içerek kullandıkları gibi bunları, sert bir taşın üzerinde servi ve sedir ağacı kabuklarıyla öğütüp toz haline getirdikten sonra, biraz suyla koyu bir macun haline getiriyorlardı. Daha sonra bu karışımı yüzlerine ve bedenlerine sürerek bir gün bekliyorlardı. Yıkandıklarında ise tenleri temiz ve parlak oluyor, mis gibi kokuyorlardı (s. 38-39).
Hermitage Müzesi’nde bulunan el aynasının sapı bir kadın figüründen oluşmuş
Başında muhtemelen inci dizilerinden oluşmuş bir taç… / s.
39
Bolshaya Kurganı’nda bulunan bir atın koşum takımı süsünde, yarı kadın yarı yılan biçimli bir tanrıça figürü bulunmakta
İskitlerin Targitai adlı mitolojik kahramanının tasviri (…)
figürün elbisesinin etek uçları kıvrılarak yanlarda birer ejder başına,
aşağılarda ise yılana dönüşerek sonlanmakta
İskit kadınlarının kullandığı başlıklar sadece silindirik formlu başlıklar olmamış, Sivri uçlu külah tarzında başlıklar da kullanmışlar…
Bu tür başlıklar Orta Asya’daki ve Anadolu’daki çeşitli Türk
boyları tarafından hâlâ kullanılmakta
İskit kadınlarının elbise, başlık ve başörtülerinin yanı sıra ayakkabılarının da altınlarla süslü olduğu kurgan buluntularından anlaşılmaktadır (s. 42).
kurgan buluntuları ışığında çizilen rekonstrüksiyon çizimlerden birinde kırmızı elbiseli mavi kaftanlı bir İskit kadını…
Boyu ayak bileklerine kadar uzanan elbisenin kolları da el
bileklerine kadar uzun olarak tasvir edilmiş.
Uzunluğu elbise kadar olan uzun boylu mavi kaftanı ise
kadının kıyafetini tamamlayan bir diğer eleman…
Kurganların çoğunda elbise süslemesinde kullanılan küçük altın levhaların yanı sıra, takı olarak kullandıkları bilezikler, gerdanlıklar, küpeler ve çeşitli süs eşyaları da ele geçmiştir (s. 47).
İskit sanatında görülen süsleme özellikleri ve üslup bütünlüğü, sonraki dönemlerde Hun sanatında aynen karşımıza çıkmaktadır.
Yunan din adamlarının kullandığı calathos isimli başlıklar, İskit kadınlarının kullandığı başlıklara benzer.
Türk topluluklarının ortaya çıktığı yer olarak genellikle bozkır kültürü çevresi kabul edilmekte…
Bahaedin Ögel’e göre, Türklerin anayurdu Altay ve Tanrı dağlarını kaplayan bölgeymiş…
Türkmenistan’da, Aşkabat yakınlarındaki Anav’da bulunan kalıntılar…
Kalıntılarda at mevcut…
Anav kültüründen sonra Hazar Denizi doğusunda görülen Kelteminar kültürü / yün kullanıyorlardı…
Merkezi Abakan bozkırı olan Afanesievo kültürü, (…) Altay dağlarından İdil/Volga nehrine kadar uzanan geniş bozkırda tesirli olmuş
Koyun besiciliği dolayısıyla yün dokuma mevcut, ayrıca bu
dönemde mezar kültürü gelişme göstermiş…
Andronovo Kültürü, Hun Türklerinin yaşadığı coğrafyada görülüyor…
(bu dönemde) At ve koyun dışında deve ve sığır da beslenmeye
başlanmış
Yenisey Nehrinin civarında ortaya çıkan Karasuk Kültürü, M.Ö. 700’lü yıllara kadar devam etmiş…
Cesetlerin yakılması, arabalı çadırlar görülüyor bu dönemde…
Tagar Gölü çevresinde görülen Atlı Bozkır kültürü, İskit kültürüyle etkileşim içine girmiş.
…batılıların Hun / Çinlilerin Hiung-nu dedikleri topluluk
Ptolemaios bu halk için Khuni adını kullanmış
Çinliler bunlar hakkında, Kuzey Barbarları manasında
Hsiung-nu ismini kullanmıştır.
Türk kavimlerini toplayıp, imparatorluk halinde birleştiren ilk büyük Hun hükümdarı, Teoman Yabgu'dur (M.Ö. 220).
Teoman Yabgu’dan sonra, Hun tahtına oğlu (Mao-dun veya
Mao-tuen) Mete Yabgu geçti. Mete Han’ın bazı kaynaklarda adı Oğuz Han ve Alp Er
Tunga olarak geçtiği kaydedilir.
Mete Han zamanında yapılan fetihlerle, Hun İmparatorluğunun
toprakları, Hazar Denizinden Japon Denizine kadar uzandı.
MS. 2. asırdan sonra Hunlar dağılmaya başladı. Sürekli olarak Batıya doğru göç ettiler.
Don-Dinyeper nehirleri arasında Gotlarla karşılaştılar.
Gotları batıya gitmeye sevk eden Hunlar, Roma topraklarının Got istilasına
uğramasına neden oldu.
Hunlar, 378 yılı baharında Tuna’yı geçtiler ve Romalılardan direniş görmeksizin
Trakya’ya kadar ilerlediler. 434’te bu bölgedeki Hunların
liderliği Attila’ya geçti.
Attila zamanında Hunların hâkimiyeti, Volga Nehrinin
doğusundan bugünkü Fransa’ya kadar uzandı.
Attila’nın ölümünden sonra Hun birliği parçalandı.
4. asırda Batı Türkistan’da yaşayan Ak Hunlar
Yunanlılar bunlara Eftalitler; Araplar ve Persler ise
Hayatile derler.
V. asrın ortalarına doğru kuvvetlendiler.
6. asrın ortalarında Ak Hunlar, Batıda Sasaniler, Doğuda ise
Gök-Türkler arasında kalınca sıkıştı… Nihayet yıkılıp dağıldılar.
Hunlara ait en önemli buluntular Hermitage Müzesi’nde
Eserler ağırlıkla kurganlardan çıkarılan parçalardan
oluşuyor. Bunlar arasında çeşitli giysi kalıntıları mevcut.
…ipek kumaş, keçe ve yün örtüler
İpek yolu sebebiyle İran ve Çin kumaşlarının, Hun
kurganlarında görülmesi kaçınılmaz
…kırmızı ve yeşil kumaşlardan yapılmış altın kakmalı düğmeleri ile altın süsleri olan elbiseler
Pazırık kurganlarında buzlar arasında kalan ve çürümeden günümüze kadar gelen gömlekler ve elbiseler bulunmuş…
…keçe çoraplar, taraklar ve aynalar
Keçe çorap ve çizme göçebe Türklere has bir kültürün unsurları
Kurganlarda bulunan halılar, dokumacılıkta, iplik yapımı ve boyacılığında ne kadar ileri olduğunu göstermesi açısından oldukça önemli
…duvara asılmak üzere yapılmış 4,5 x 6,5 m. boyutlarında bir keçe üzerinde Tahtına oturan tanrıça, elinde hayat ağacı tutmakta ve ona yaklaşan bir atlı süvari görülmekte... / s. 62
Hunlar, yeme, içme ve kurultay toplantılarına kadar birçok işlerini at sırtında yapmaktaydı
Keçeden yapılmış kulakları örten bir başlık kullandıkları
kesindir (börk).
Gömlek, bunun üzerine de kaim yün veya keçeden dokunmuş bol bir kaftan ya da tunik / belden bir kemerle bağlanıyor.
Paçaları çizmenin içinde toplanan pantolon
Altın Elbiseli Adam
Eşik Çayı kenarındaki kurganda bulunmuş, bu kurgan SSCB
yönetimi tarafından yok edilmiş.
Kıyafet, M.Ö. V-IV. yy.lara atfedilmekte
…sağdan sola doğru kapanan V yakalı kısa bir kaftan,
bacaklarında dar süvari pantolonu, diz altında kalan kısa çizmeler ve başında
bulunan sivri ve oldukça süslü bir külah…
…kaftan bir nevi zırh
…börkü oklarla, koç figürleriyle donatılmış / s. 67
Kıyafet 4000 civarında altın parçasından oluşmuş
…mezarda bulunan gümüş bir tasın üzerinde şöyle bir ibare vardır;
“Khan uya üç otuz ’(da) yok bolti Utugsi tozıldı ”
(Hanın oğlu 23 yaşında yok oldu (halkın) adı sanı yok oldu).
Tacın üzerinde bulunan dağ motifi:
Birçok Türk boyu, soylarını dağ ve yükseklikle ilgili olarak
düşünmüşlerdir.
Başlıkta görülen ağaç ve kuş motifleri ise yine Türk
mitolojisinin ürünüdür.
Başlıkta görülen kaplan (veya aslan) ve kurt motifleri
güneşi simgelemektedir.
Boz renkli at, Gök tanrısının simgesi anlamına gelir.
…keçi motifi ise doğanın dirilip tekrar ölmesini temsil
etmektedir.
Göçebe Hun toplumunda kadınlar ve kızlar, zamanlarını keçe yaygı yapımında ya da tezgâhları başında halı, kilim ve kumaş gibi ihtiyaçlarını karşılamak için geçirirlerdi.
Hunlar ve Göktürkler döneminde erkek figürlerinin genelde bıyıklı tasvir edildiği, Uygurlar döneminde bıyıkların ve sakalların kazındığı resimlerde sıkça görülmektedir.
Hunların giysi biçimleri, İskit giyim kültürünün izlerini devam ettirir…
…kadınların çeşitli altın kolyeler ve gerdanlıklar kullandıkları, altın taçlar taktıkları, farklı kurgan buluntularından anlaşılmakta
Hun kurganlarında yapılan çeşitli kazılarda pek çok takı bulunmuştur. Bu takılar hem erkek mezarlarında hem de kadın mezarlarında ele geçti…
Hem erkeklerin, em de kadınların pantolon giydikleri ve bellerindeki kemerlere silahlar astıkları, kurgan buluntularından anlaşılmaktadır.
Göktürk Devleti 552-745 yılları arasında hüküm sürmüştür.
…bağlı bulundukları Juan-juan devletini ortadan kaldırdıktan
sonra 552’de Ötüken’i merkez yaparak tam olarak tarih sahnesine çıkmıştır.
…doğu Sibirya’daki Yakut Türkleri ve batıda Ogur (Bulgar)
Türkleri dışındaki, Türk asıllı bütün kütleleri kendi idaresinde
birleştirmiştir.
Bumin doğuda kağan olduğu zaman, küçük kardeşi İstemi de Yabgu unvanıyla devletin batı kanadının başına geçti
İstemi, İstanbul’a bir elçilik heyeti gönderdi. İmparator
II. Justinos tarafından kabul edilen bu heyet, aynı zamanda Orta Asya’dan Doğu
Roma’ya giden ilk resmî heyettir.
…iki devlet arasında ittifak yapıldı
Bu ittifak neticesinde 571 yılında 19 yıl sürecek olan
Sasani-Bizans savaşları başladı…
Kie-li, kağanlığı zamanında, 630 yılında yapılan bir savaşta yenildi ve yakalanarak Çin'e gönderildi. Bu tarih, Doğu Göktürklerinin istiklalinin de sonu kabul edilir.
Kürşad isimli bir Türk prensinin 39 arkadaşı ile kalkıştığı ayaklanma
II. Göktürk Kağanlığı, baskı ve zulüm devirleri ardından 681 yılında Kutlug tarafından kuruldu.
…akıl hocası Tonyukuk ile kağanlığı, Ötügen başkent olmak
üzere yeniden teşkilâtlandırdı…
Kutlug Kağan'a İli-devleti derleyip toplayan manasına
İlteriş unvanı verildi.
Göktürklerin en geniş zamanında sınırları batıda Ural Dağları’ndan doğuda Kore'ye kadar uzanmaktaydı
Göktürkler, Çin kaynaklarının açıkça belirttikleri üzere, köken olarak Asya Hunlarından geliyorlardı.
Göktürk devrine ait elbiselerin en önemlileri Katanda’da (Altaylar bölgesi) bulunan elbiselerdir.
…ipekli ve kürklü elbiseler
Katanda kurganında ele geçen kürklü cübbe veya kaftan, palto
gibi uzundu.
Daha ziyade tunik şeklinde kısa olan Hun kıyafetleri, yavaş
yavaş Göktürklerdeki yerleşimin etkisiyle olsa gerek boyda bir uzamayla
karşımıza çıkıyor.
Uzun kollu kaftan yüzyıllar sonra Osmanlı kaftanlarına
öncülük eder tarzdadır.
…dikiş yerleri kaytanla tutturulmuş
Göktürklerde hem resim sanatı hem de heykel sanatı için bediz ifadesi kullanılmaktaydı.
Kül Tigin’in anısına yapılan heykellerden biri
Başında bulunan börk
Yukarı doğru silindirik bir form biçiminde yükselen başlığın
üst kısımlarda biraz daraldığı dikkati çeker.
…kanatları iki yana açık heraldik tarzdaki duruşa sahip bir
kuş motifi taşımakta
Selçukluya kadar net olarak görülen bu başlık biçimi tamamen
Doğu’ya özgü bir üslup taşımakta
…bu başlık biçimi, Türklerin börkü ile İranlıların taç
kavramının birleşmesinden doğmuştur.
Orta Asya’daki Türk bölgelerinde karşılaştığımız heykellerin
başında genellikle börk denen bir başlık bulunur.
…kadın heykellerinde daha çok üç dilimli başlıklar olarak
görülür.
Göktürk heykellerinin çoğunda görülen kemer kurşak olarak isimlendirilir.
Bilge Kağan Külliyesi’nde yapılan kazılar…
Göktürklerin, kemerlerine tagar (dagar/dagarcık) adı verilen
ve çok amaçlı kullanılan torbalar astıkları da heykeller üzerinde görülür.
…uzun kaftan ve belinde deri kemer…
Göktürkler döneminde kıyafetlerin yapımında deri ve keçenin
kullanıldığını da görürüz.
Böri (kurt) başlı bayrak; Göktürk, Batı Türkleri ve Uygurlarda kağanlık alametidir.
Soğdların (650-696) Afrasyab Sarayı’nda (VI-VII. yy) yaptıkları duvar resimleri
…minder üzerine bağdaş kurup oturan Türk beylerinin özenle
taranmış saçları ve bellerinde asılı olan kılıçları dikkat çekici
…kaftanlarının yakalarının iki yana açık olması Göktürk
kıyafetlerinin tipik bir göstergesidir (s. 105).
Erkek kaftanları, sol taraf üste gelecek şekilde kapanırken kadın kaftanlarının bunun tersi olarak sağ yan üste gelecek şekilde kapanmakta
Uygur etkilerinin arttığı son dönemlerde, süslemenin arttığı görülür.
745’de Gök-Türk idaresi yıkılarak Orhun Uygur Devleti kurulmuştur.
Budizm’e inanan Uygurlar 762’de Bögü Kağanın hükümdarlığı
sırasında Mani dinine bir geçiş yaşamıştır.
Mani dini bir takım sınıf ve rütbeleri de beraberinde
getirmiş
Uygurların kıyafet ve dokumaları konusundaki bilgilerimizin
çoğunu duvar fresklerinden elde edebiliyoruz.
Koyu mavi ve kırmızı gibi parlak renklerin kullanılması, dönemin giysi renklerini yansıtması açısından ayrı bir önem arz etmekte
Budizm’in ve Maniheizm’in etkisiyle, kıyafetlerin boylarının
bir hayli uzadığı, kimi elbise kumaşlarının desenlendirildiği görülür.
Elbiseler uzun kollu, vücuda göre oturur tarzda ve renkli
kuşak süslemeleriyle tamamlanan kıyafetler olarak resmedilmiş
Göktürk egemenliği altında olan Uygurlar o dönemlerde daha çok mavi, yeşil ve siyah tonlar kullanmışlardır. Bağımsızlıklarının ardından VIII. yy. ve sonrasında renk olarak kırmızının yanı sıra açık pembe, açık sarı ve açık kahverengi, turuncu gibi sıcak renkler Budist ve Maniheist Uygur Sanatı’nın karakteristik özelliği olarak görülür (s. 113).
Uygurlarda kumaş süslemesi üç türlü yapılırdı: 1-Dokuma yolu ile desenlendirme, 2-Boyama yolu ile desenlendirme, 3-İğne ve işleme ile desenlendirme.
İşleme, kumaşın her iki yüzünden de görülebilmektedir.
…hayvan figürleri
…tığ zinciri denen işlemeli kumaşlar da ele geçmiş
Uygurlar, kürk ve süslü şapkalar giymeyi çok severlerdi.
…samur derileri, beyaz keçeleri ve çiçeklerle süslenmiş
kumaşları da çok ünlü idi.
Kadınlar hotozlu şapkalar giymeyi tercih ederlerdi.
Beş-Balık’ta dokunan kumaşlar, Orta Asya’da İran ve Arap kumaşları ile rekabet halinde idiler. Yakın Doğu’dan Güney Sibirya’ya ve Moğolistan’a giden ticaret yolları hep Beş-Balık’tan geçiyordu. Uygurlar yabani olarak dağlarda yaşayan yaban ipek böceğinin kozalarından da istifade ederek kumaşlar dokumuşlardır.
Uygurların ekonomisi genelde tarıma dayalıydı ve bu giyim kuşamlarında kullandıkları materyali de etkiliyordu.
Hayvanlardan elde ettikleri yünlerle yaptıkları halı ve
kumaşların yanı sıra giyimlerinde ürettikleri pamuktan dokunmuş kumaşlardan
yapılmış kıyafetlerde olmalıdır (s. 115).
Uygurların Ten grilik (Tanrının evi) adını verdikleri kubbeli tapınakları ve mezar anıtları, daha sonraki dönemlerin Türk mimarisinde karşımıza çıkacak kümbetlerin ilk örnekleri sayılır.
Kaftan giyen erkeklerin sağ yakalarında üçgen biçiminde açılan bir şerit vardır.
Kadınlar omuzlarının üzerine pelerinler giymiştir.
…kadınların ayakları aşağı kadar uzanan pelerinler
tarafından gizlenmektedir
Uygur Türklerinin yünlü kumaş ve kendirden iç çamaşırları giydikleri çeşitli kaynaklarda zikredilmektedir.
Erkekler tıraş olur, ancak bıyıklarını uzatırlardı.
Bezeklik 9 No’lu Tapınak’ta bulunan fresko pano üzerinde, ellerinde çiçek tutan iki kadın figürü bulunmakta
…kadınların kıyafetleri ayaklarını örtecek kadar uzun
…saçları üzerine değerli metallerden yapıldığı anlaşılan bir
taç takılmış
…küpeler bitkisel formlardan (yaprak motifinden) meydana
gelmiş
İki yanı birbirine kavuşmuş olarak duran kaftanın yakalarında
da oldukça ince süslemeler…
Arkalarında kırmızı renkli bir pelerin
Bezeklik duvarlarında bulunan tanrıça figürü
Dört kollu olarak tasvir edilen tanrıçanın başında süslemeli
bir taç yer almakta
Elbisenin üst kısmı uzun kollu o
Dirsekten bileklere kadar olan kısmı ve yakayla birlikte
göğüs kısmı işlemelerden oluşmuş süslemelere sahip
…kuşak, birkaç tur atılarak sarılmış
Elbisenin etek kısmı daha bol bir yapıya sahip
İslamiyet’ten evvelki Türk sanatında çok kollu, çok başlı
tasvirler görmek mümkün / s. 125
…renklerdeki mavi, yeşil gibi soğuk tonlamalar henüz Göktürk egemenliğinde olan Uygurların kullandığı renkler arasındadır
Afrasyab Sarayı’nın duvar resimleri / s. 134 vd.
…ince bir kemerle kapatılan kaftan
…kırmızı zemin üzerine yuvarlak inci dizileriyle
sınırlanmış, içlerinde geometrik formlar bulunan ve peş peşe dizilen yuvarlak
madalyonlarla süslenmiş
Aralarda pelikana benzer kuş figürleri kullanılmıştır.
…madalyonlar, verev bir şekilde kaftanın yüzeyi boyunca
sıralanmıştır. İçlerinde esatiri yaratıklar ve çeşitli hayvan figürleri yer
almakta
Dandan-Uilik’teki kalıntılardan Uygurlar dönemine dair kıyafet analizi
Figürdeki Uygur beyi
Sağ eliyle kadeh tutan, sol eliyle de atının yularını tutan
beyin saçlarını topuz yaptığı görülür.
…üzerinde dizlerine kadar uzanan kırmızı renkli giysisi yer
alır.
Belindeki kemerine bir de kılıç takmıştır. Ayaklarında siyah
deri çizmeler vardır.
Bu figürün başında muhtemelen keçeden yapılmış başlık var
…bu başlıklar, Selçuklularda da kullanılmıştır (s. 139-140).
Genel anlamda Uygur kıyafetlerine baktığımızda; erkeklerin bol kumaşları vücuda sararak oluşturdukları, bazen de dikerek kullandıkları ve üzerine zırhlar kapladıkları giysileri olduğunu görürüz. Saçlarını süsleyen, sınıflarına göre çeşitli başlıklar kullanan Uygur erkekleri küpe ve çeşitli kolyeler de takmaktaydılar. Sakal ve bıyıklarını kazımayan erkekler olduğu gibi, sadece bıyık bırakan ya da her ikisini de keserek yaşayan erkekler de görülmektedir. Altlarına ata binmeye elverişli pantolonlar ve ayaklarına deri çizmeler giymekteydiler. Süs ve ihtişama çok düşkün olan Uygur beyleri…
Uygur kadınları (…) Çeşitli desenlerle süslenmiş olan yeşil renkli giysisinin üst kısmı bele kadar vücudu saracak biçimde yapılmıştır. Belden itibaren aşağı sarkarak ayakları da örten etek kısmı yine çeşitli çiçeklerle süslenmiş sarı renkli kumaştan yapılmıştır. Kol boyları omuzlardan itibaren son bulan giysiyi, volanlar yaparak etek kısmına doğru sarkan yeşil renkli kumaş parçası tamamlamakta / s. 146
Asya Türk İslam Devletlerinde Kıyafetler
Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devletinin,
Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında, Karluk Yabgusu
Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur
Müslüman olunca Abdülkerim adım alan Satuk Buğra Han, doğudaki amcasına karşı mücadele eder.
1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrılmış
Karahanlıların figüratif anlamda çok fazla eserleri yoktur.
Karahanlıların başkenti Karaz’da bulunan bir tunç ayna
üzerinde, elindeki kargıyla ava giden bir hükümdar tasviri yer almakta
Başında, üzeri basık olan ve fese benzeyen bir başlık,
bedeninde ise boyu dizlere kadar uzanan bir kaftan var
…bir başka ayna üzerinde atlı bir insan tasviri bulunur.
Munçak-Tepe’de bulunan tunçtan bir mürekkep hokkası üzerinde, bir çift ejder arasında oturmuş olan hükümdar tasviri var
Sivri uçlu bir külah giymiş olan figür, bağdaş kurmuş bir
vaziyette oturmakta
…bu başlık muhtemelen keçeden yapılmış bir külah olmalı
Karahanlı ve Gazneliler dönemine ait herhangi bir giyim kuşam örneği de ele geçmemiştir.
İslamiyet’in etkisiyle olsa gerek, yapılarında ve gündelik
eşyalarında figürlü süslemeleri çok az kullanan Gazneliler, birkaç örnek
dışında insan figürünü hemen hemen hiç kullanmamışlardır.
(Gazneliler için) insan tasvirleri sadece Leşker-i Bazar Sarayı’nda ve Sultan Mesut Sarayı’nda karşımıza çıkmaktadır.
44 adet asker figürü
…üzerindeki kıyafetleri çeşitli motifler ve canlı renklerle
işlenmiştir. Bacaklarında pantolonlar, ayaklarında yumuşak çizmeler var
Rütbe alametleri çok belirgin
Değişik kaftanlar, çeşitli mücevherlerle süslenmiş altın
kemerler bu rütbelerin göstergesi
Beyaz kaftanlı bir asker
…kaftanının sağ tarafı, sol yanını üzerine kapanıyor ve boyu
ayakların biraz üzerine kadar uzanıyor…
Yakası dışa doğru açılıyor (Göktürklerdeki gibi)
Uzun kollarının pazu kısmında asaleti ve soyluluğu belirten
aynı zamanda makam ve mevki göstergesi olan tirazlar var
Bellerindeki kemerden sarkan üç dizi şeklindeki yuvarlak
boncuklu sarkıtlar, rütbe ve makam göstergesi olarak devam etmiş
Gazneliler devrine ait tek kadın figürü dans eden kadınlar kabartması / s. 160
Saçları açık ve örgülü olan figürler
…önden yırtmaçlı ve boyu ayaklara kadar uzanan birer kaftan
giydikleri görülür.
Selçuklu Kıyafetleri
Selçuk Bey, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasına hâkim olan
Oğuz Yabgu Devleti’nin kumandanlarından Dukak Subaşı’nın oğludur.
985 yılı sıralarında, Seyhun nehri kenarında bulunan Cend
şehrine gelir
“Müslümanlar, gayri Müslimlere haraç vermez” diyen Selçuk
Bey, Yabgu’nun haraç memurlarını kovarak bağımsızlığını ilan etmiştir.
Selçuk Bey; Mikail, Arslan, İsrafil, Yusuf ve Musa
adlarındaki oğullarıyla Büyük Selçuklu Devletinin temelini atıp, Tuğrul ve
Çağrı adında iki torun bırakarak, yüz yaşlarında vefat etmiştir.
Tuğrul ve Çağrı beylerin babası olan Mikail, babasının
sağlığında ölmüştür.
1038 yılında Serahs civarında yapılan savaşta, Gazneli
ordusu ağır bir yenilgiye uğramıştır.
Selçuklu-Gazneli mücadelesi, 23 Mayıs 1040’ta yapılan Dandanakan
Meydan Savaşı sonucunda, Selçukluların üstünlüğü ele geçirmesiyle
neticelenmiştir.
Malazgirt Zaferi sonrasında, Sultan Alparslan bütün Anadolu’nun fethini istemiştir.
Alparslan vefat ettiğinde, devlet toprakları, doğuda
Kaşgar’dan, batıda Ege kıyıları ve İstanbul Boğazına, kuzeyde Hazar-Aral
arasından, güneyde Yemen’e kadar olan bir bölgeye yayılmıştır.
Büyük Selçuklu Sulatanlığı, 1153-1157 yılları arasında devletin paralı askerleri olan Oğuzlar tarafından yıpratılmış ve 1194 yılında III. Tuğrul’un vefatı ile imparatorluğun ömrü de son bulmuştur.
Büyük Selçuklular, kıyafet geleneği olarak atalarının giyim tarzlarından çok fazla kopmamışlardır. Özellikle Göktürklerin giyim biçimleriyle büyük benzerlikler gösterirler.
İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte bir takım değişimler
yaşamışlardır.
Selçuklu kıyafet geleneğinin genel Türk kıyafet anlayışına dayanan bir çizgisi bulunmakta
Türkler hangi şehre giderlerse gitsinler kendilerine has
kıyafet anlayışıyla dikkatleri çekerek kolayca tanınıyorlardı.
Kaşgarlı Mahmut’un eserinden öğrendiğimize göre; muhtelif coğrafi sahalarda yaşayan Türk kavimlerinin her birinin farklı kıyafetleri vardı (s. 166).
Elbiselerde kullanılan kumaşlar genellikle ipek, pamuk, devetüyü ve yünden imal ediliyordu. İpek kumaşların ancak bir kısmı Türkler tarafından kullanılmıştır.
Türkler bunların dışında yol yol (çubuklu) çizgili bir
ipekli kumaş dokuyorlardı.
Divanü Lugat-it Türk’te, yeşil renkli bir ipekli kumaştan da
bahsedilmektedir.
Selçuklular Bizans’tan da kumaş ithal ediyorlardı. Elbiselik
kumaş olarak ipekten sonra ikinci sırayı pamuklu kumaşlar alıyordu. Türkler
çubuklu bir pamuklu kumaş türünü kendileri dokuyorlardı. Kıpçaklar bu kumaştan
bir tür yağmurluk yapıyorlardı.
Türkler bazen pamuğu, iki bez arasına döşeyip kalın bir
hırkalık kumaş şeklinde de kullanıyorlardı.
Selçuklu Türklerinin devetüyünden imal ettikleri elbiseler
ipek ve pamuktan sonra üçüncü sırayı alıyordu. Bu tür elbiselik kumaşlara kars
adını veriyorlardı.
Yünden yapılan elbiseleri daha ziyade köleler giyiyorlardı.
Keçe haline getirilmiş yün, çadır, yaygı ve örtü olarak
kullanıldığı gibi, çizme kuşak börk ve çeşitli başlık olarak da kullanılıyordu.
Renk olarak en çok kırmızı ve yeşilin sevildiğini
(biliyoruz). / s. 167
Selçuklular, kuzu derisinden, samur ve sincap derisinden, bozkır tilkisinden ve ada tavşanından çeşitli kürkleri kıyafetlerinde kullanmışlardır.
Samur, yalnızca kürk değil, hükümdarlar için börk yapımında
da kullanılıyordu.
…devlet erkânı, genellikle ipek kumaştan yapılmış elbiseler giyiyorlardı.
…vücutlarına kaftanlar, çeşitli hırkalar, ceketler ve
gömlekler giyerlerdi. Bacaklarına şalvar veya pantolon, ayaklarına çizme ya da
ayakkabı giymekteydiler. Börk ve fistanı ayrı tutacak olursak erkek ve kadın
kıyafetlerinin birbirine çok benzediğini söyleyebiliriz.
…gündelik kıyafetler dışında, bazı özel durumlarda
kullanılan kıyafetler de vardı.
…çobanların kullandıkları kepenekler, atlıların
kullandıkları yamçılar (yağmurluklar)
…kadınlar için, gerdanlık, bilezik, küpe gibi süs eşyaları,
giysileri tamamlayıcı elemanlardır.
Camî-üt Tevarih adlı eserdeki bazı minyatürlerde Selçuklu hükümdarlarının tasvirleri yer almıştır.
Alp Arslan’ın başında Selçuklulara has bir taç
bulunmaktadır. Üç dilimden oluşan bu taç, çeşitli Rumilerle süslenmiş olarak hazırlanmış
Üzerinde, sol yanı sağ yanının üzerine kapanan oldukça bol
dökümlü bir kaftan bulunmakta
…ayaklara kadar uzanan uzun kollu kaftanın herhangi bir
süslemesi bulunmamakta
Ayaklarında çizmeler görülmekte
…şatafatlı bir taht üzerinde otururken tasvir edilmiş
…taç geleneği Selçuklulara, bir dönem egemenlikleri altında bulundurdukları Sasanilerden geçmiş olabilir…
(sultan) turuncu renkli bir iç kaftanının üzerine kısa kollu
bir dış kaftan giymiş
Dış kaftanı ise beyaz veya krem renkli düz bir kumaştan imal
edilmiştir. Kolları kısa olan kaftanın boyu ayak bileklerine kadar uzanır. Yaka
ve kolları bantlarla çevrelenmiş olan kaftan belden ince bir kuşakla
sarılmıştır. Göğüs kısmında ise bitkisel süslemeler kullanılmıştır.
Büyük Selçukluların keramikleri, özellikle altın yaldız, firuze, kahverengi, yeşil ve kobalt mavisi renkleriyle dikkati çeker.
Bu kaplar üzerindeki insan tasvirleri bir hayli fazla
miktardadır.
…kâse üzerinde iki kadın figürü
…kadın figürünün başında değerli taşlarla süslü bir taç
bulunur. Üzerindeki entarinin üçbenek (pars beneği) motifleriyle süslendiği
görülür.
…giysisi ise küçük beneklerle süslenmiştir. Her ikisinin de
saçları yana doğru salınmış haldedir (s. 175-176).
Büyük Selçuklulara ait alçı heykeller de bulunmaktadır. Bunlardan birinde, elinde bir kuşak tutan bir kadın heykelinin, boyuna (dikey) çizgili bir kıyafeti olduğu görülür
Figürün yuvarlak yakalı ve dikey çizgili ceket tarzında bir
üstlüğü vardır. Bunun altına ise boyu ayak bileklerine kadar uzanan bir entari
giyilmiştir. Saçlarını değerli taşlarla süslenmiş olan bir diademle
çevrelemiştir.
Belden bir ince bir uçkurla sarılan giysinin kalçalar
seviyesinde bir de süs kuşağı bulunur. Kadının boynunda bir de kolyesi var…
Kadın ve erkeklerin kıyafetlerinin birbirine çok benzer…
Genellikle önden kapanan ve bir kemerle sarılan kaftanlar,
en çok kullanılan giysi türüdür. Bunların dışında kadınların entari tarzında
giysiler kullandıkları anlaşılmaktadır. Başlarında, çeşitli taşlarla süslenmiş
Selçuklulara özgü taçlar ve diademler, oval silindirik başlıklar
kullanmışlardır. Kıyafetlerin tamamının uzun kollu olduğu anlaşılmaktadır (s.
189).
Türkiye Selçukluları
Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey’in oğlu Arslan
Yabgu’nun torunu olup, Anadolu’daki fetih harekâtından sonra Antakya’dan
Anadolu’ya girmiştir.
Haçlı Seferlerinin ilki 1096-1099 yılları arasında yapıldı. I. Kılıç Arslan, Haçlıları, vur-kaç taktiğiyle imha etmiştir.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak
için, Bizanslılar ve Ermenilerle mücadeleler etmiştir.
Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, XIV. yy.ın
başında yıkılmıştır.
Anadolu Selçuklularından günümüze ulaşan kumaş dokuma örnekleri oldukça az sayıdadır.
Yünden ve pamuktan çeşitli el tezgâhlarında dokumalar
yaparak, kıyafetler diktikleri muhakkaktır.
Anadolu’da yüzyıllardır var olan keten, yün ve pamuklu
dokuma sanatı, Konya, Kayseri, Aksaray, Denizli, Sivas gibi Selçukluların
tanınmış şehirlerinde yaygın olarak bir gelişme kaydetmiştir.
Daha çok devlet adamlarının ve ileri gelenlerinin kullandığı
ipekli kumaşlar ve sırma işlemeli giysiler, normal tezgâhlardan ayrı olarak
özel tezgâhlarda dokunmuşlardır.
Feridun Bey’e ait Münşatüsselatin adlı eserde Dibay-ı Rumi isimli bir kumaştan bahsedilmektedir.
Selçuk Dibası demek olan bu isim Osmanlı döneminde XVIII.
yüzyıla kadar kullanılmıştır.
Adana ve Sivas’ta Kamlo denilen pamuklular, Karaman’da
dokunan Kaliçe olarak bilinen diğer Selçuklu kumaşları da bulunur.
Marco Polo, Anadolu’dan geçerken çoğu kırmızı renkli altın
telle dokunmuş kumaşların İç Anadolu’da dokunduktan sonra, güney şehirlerindeki
sahil limanlarında Venedikli ve Cenevizli tüccarlara satıldığını yazar.
Anadolu Selçuklu devri kıyafetlerine dair bilgi veren bir diğer kaynak ise; Ahmed
Eflâki’nin (Ö. 1360-Konya) Menakibü’l-Arifiıı (Ariflerin
Menkıbeleri) adlı eseridir.
Erkek kıyafetleri elbise, başlık ve ayakkabıdan meydana
gelmektedir. Elbiseler genel olarak, Yemen kumaşından yapılan Burd-i yemeni,
Mısır elbisesi, siyah ince ipek elbise, gaşiye, Bûrî kumaş, çuha ve kemhadan
yapılmış olanlar şeklinde zikredilir (s. 194-195).
Devrin popüler elbisesi ise ferece
Kaba, kurt postu, tilki postu da kıyafetlerde
kullanılmaktaydı. Bunlardan başka şalvar ve gömlek bir başka giysi takımını
oluşturuyordu. Hırka olarak Hind hırkası (Burd-i Hindi) ve geniş kollu
hırkaların kullanıldığından da aynı eserde bahsedilmektedir.
Ayakkabı olarak, çizme ve kısa ayakkabılardan
bahsedilmektedir.
Kadın giysilerine dair Elbise olarak yalnız değirmi çarşaf
(mi’zer-i yemeni), Bartas şehrinden gelme kürkler, ibrişimden başörtü ve peçe
zikredilmektedir.
Selçuklu döneminde Türk kadın giysisinin en önemli özelliği,
yüzyıllar boyunca aynı geleneksel çizgiyi koruması ve sokakta giysinin kumaşı
dışında kişilerin maddi gücünü yansıtan veriler taşımamasıdır.
Selçuklu kadınları bol olan entarilerine, bellerine taktıkları kuşak veya kemerlerle diz kapağı ile topuk arasında değişen bir uzunluk vermişlerdir.
Kırmızı ipekli zemin üzerine altın tellerle dokunmuş desenler Selçuklu geleneğindedir.
Selçuklu kadınının giyimini gösteren Gülşah’ın resmi olarak bilinen bir minyatür (s. 201)
Uzun saçlarını örgüler halinde yanlara ve arkaya salmış olan
Gülşah, beyaz renkli bir entari giymiştir. Boyu dizlere kadar uzanan uzun kollu
entari belden bir kuşakla toplanmıştır. Kollarında tirazlar bulunan giysi, V
yakalı bir yapıya sahiptir. Bacaklarına ekose desenli bir şalvar giymiş olup,
ayaklarında beyaz yünden çoraplar vardır.
Anadolu Selçuklu Türklerinin kıyafetlerinin genel özellikleri
Baş süslemelerine baktığımız zaman genellikle kadın veya
erkek ayırımı yapmaksızın saçlarının uzun olduğu görülür. Bu uzun saçlar çoğu
zaman bir iki veya daha çok sayıda örgüler halinde arkaya veya omuzlara doğru
salınırlardı. Kimi zaman saçların örülmeden kullanıldığı da görülür. Bu uzun
saçlarını süslemek için de çeşitli başlıklar kullanmışlardır. Kadınlar, değerli
taşlarla süslenmiş diademler ve taçlar, çeşitli hotozlu başlıklar, takke ve
külahlar, kürklü börkler ve yaşmaklar kullanmışlardır. Erkelerin başlarında
yine değerli taşlarla süslü taçlar, kürklü börkler, sarık ve kavuklar, askeri
maksatlı kullanılan miğferler, takke ve külahlar kullandıkları anlaşılmaktadır.
Bedenlerine ise çoğu zaman, önden açık olan ve belden bir
kemerle sıkılarak bağlanan entari tarzında giysiler ve kaftanlar
kullanmışlardır.
Kadınlar genelde yuvarlak yaka kesimli ve uzun kollu, önü
göğüs kısmında bele kadar açık veya tamamen açık olan uzun kollu entariler
giymeyi tercih etmişlerdir. Kolları tirazlı olan bu entarilerin boyu diz altı
ve ayak bilekleri arasında değişen bir uzunluğa sahiptir. Bazen V yaka tarzında
bir yaka kesimine sahip olan giysilerin yakalarının süslenmesinde gerdanlıklar
kullanılmıştır. Bu entarilerin dışında yakaları kürklü kaftanlar giydikleri de
görülür. Bu tür kaftanların önü açık olurdu ve belden bir kemerle sarılarak sağ
yan sol yanın üzerine binecek şekilde giyilirdi.
Kadınlar kaftanlarının veya entarilerinin altına şalvar,
pantolon ya da etek giyerlerdi.
Ayaklarına genellikle deri ya da keçe çizme giyen Selçuklu
kadınının kimi zaman deri ayakkabı ve yemeni tarzında ayakkabılar kullandıkları
da tespit edilmiştir (s. 221).
Yaşlı Selçuklu kadınları başlarını, omuzlarına kadar uzanan bir eşarpla örtmekteydiler. Genç kadınlar ve gelinler, başlarına taktıkları üsküf ve bagaltak adı verilen başlıkları taktıkları zaman bunların üzerine, didek adı verilen bir başörtüsü örterlerdi. Bagaltak, değerli taşlarla süslenen ve gümüş tellerle işlenen bir başlık türüdür. Üsküf ise; daha yaygı kullanılan ve konik şekilde olan, keçe ya da kumaştan yapılan bir baş giysisidir. Selçuklu giysilerinde kullanılan kumaşlar genelde yün, pamuk, ipek ya da harmanlanmış yün-ipek-devetüyü karışımından deri ve kürklerden imal edilirdi (s. 222).
Değerlendirme
İnsanların çok eski çağlardan beri giyeceklerinin temel
malzemesi kumaş, keçe ve deri olmuştur.
…geçmiş yüzyılların giyim kuşam geleneğini daha çok edebiyat
metinlerinden, seyahatnamelerden, fresk, heykel, çini ve minyatürlerdeki
tasvirlerden öğrenebiliyoruz.
…göçebe bir şekilde yaşayan Türk toplulukları; ceket, pantolon ve baldırını kıskıvrak saran meşin (deri) çizmeden (bazen keçe çizme de giyiyorlar) ibaret giyimleri vardı.
İç ve Orta Asya Türk insanının elbiseleri arasında daima bir
gömlek, bir pantolon ve ata binmeye elverişli yumuşak bir çizme bulunurdu.
Gömlek uçları pantolon içine yerleştirilmez, aşağı doğru
serbestçe bırakılırdı.
Başa Giyilenler:
Bunları temelde şapkalar ve örtüler olarak ikiye ayırmak
gerekir. Başı dış etkilerden koruyan başlık ve örtüler aynı zamanda kullanan
kişinin sosyal statüsünü de göstermektedir.
Başa sarılan sarık gibi kumaş parçaları dışında, sivri
biçimli yekpare keçe başlıklar veya kürk şapkalar kullanılırdı. Kürk başlıklar
arasında avcı başlığı denilen enseyi kapatacak şekilde sırta doğru uzayan kürk
şapkalar çok popülerdi.
…sivri keçe başlıklar / Bu başlıkların üzerleri gümüş ve
altın sırmalı iplerle, çeşitli motifler işlenerek kullanılmıştır
Güney Sibirya’daki Türk topluluklarında Tuva’da Kırgız ve
Kazaklarda genç hanımların 75-80 cm kadar yüksek olan konik bir şekilde
yükselen ince beyaz keçeden yapılmış başlıkları vardır.
Düz olarak arkadan bele kadar inen saç tipine Türkler sığan saç derler.
Arkaya doğru salman saçlara sulundu denirdi.
Erkelerin ördükleri saçlara yûlidi, kadınların ördükleri
saçlara örgüç ismi verilirdi
…kıvırcık saçlara, boğmak kökünden gelen boğurda saç
denirdi.
…yaşmağın diğer adı süre mahramadır. Yaşmaklar, giyen
kadının bulunduğu mevkiye göre, ipek veya pamuklu kumaştan yapılırdı. Yaşmağın
altına, hotoz, takke ve üsküf gibi başlıklar da giyilirdi.
…başörtüsü, bürüncük, bürüncek veya bürümcek olarak da
geçmektedir
Uygurların boğtak adım verdikleri başlıklara benzer
başlıklar Anadolu’da hotoz olarak geçmektedir.
Takke ve külah ise başa konulan küçükbaşlıklara verilen
isimdir. Bu tür başlıklar sakalduruk adı verilen bir iple çene altına
bağlanarak sabitlenirler. Bunun en belirgin örneklerini Uygurlar döneminde
görürüz.
…taçların kökeni Hunlara kadar uzanmakta
Genellikle Sultanların başlarında gördüğümüz taçları,
sultana yakın olan hanımların ve kadınların kullandıklarını da görüyoruz.
Yuvarlak formlu ve basık koni şeklinde görülen takke ve külahlar, zaman zaman değerli taşlarla ve madenlerle süslenmişlerdir
Külah tarzı başlıkları bilhassa İskit kadınlarının yoğun
olarak kullandığım görüyoruz
Yüksek börklerde tepesi devrik olanlara üsküf denilir
Börk tipleri yüzyıllarca değişmeden Orta Asya’dan Anadolu’ya
gelmiştir.
Bazı Türk börkleri çok yüksek oluyordu ki bunlara sukarlaç
börk adı verilmekteydi.
Baş kisvesi olan kavuğun içi genellikle pamukla doldurulur ve daha sonra çuha ve bez ile dikilir. Sarık ise genelde tülbent veya şaldan yapılır.
Sarık, Türklerin Yakın Doğu’ya geldikten soma kullanmaya
başladıkları bir başlıktır.
Geriye veya yana sarkık bırakılan sarık ucuna taylasan denir
…yaşmak arkadan etek ucuna kadar inerse buna süre mahram denir.
Tulga veya Miğfer olarak adlandırılan başlıkların asıl amacı başı saldırılardan ve darbelerden korumaktır
Bedene Giyilenler:
Üst bedene baktığımızda ilk bakışta kaftanları, entarileri
ve ceketleri görürüz. Bunların dışında, içe giyilen içlik, iç gömleği,
gömlekler, zırhlı göğüslükler de üste giyilen diğer giysileri oluşturur.
Türklerin kışın giydikleri yünlü gömleklerin kumaşları
astarlanmış olarak hazırlanırdı.
…kaftan, temelde üç ana parçadan meydana gelmekteydi.
Bunlar; gövde, yen ve etek kısımlarıydı. Türklerin en çok kullandıkları
kaftanlarda kol manşetleri genelde elleri örtecek kadar uzun bırakılırdı.
Böylece ellerin soğuktan korunması sağlanmış olurdu.
Orta ve İç Asya’da kaftana, çapan adı verilmekteydi
…kaftanlarını, bellerine taktıkları geleneksel kemerleriyle
kapatırlardı.
Hil’at olarak verilen kaftanlar kıymetli tellerle dokunduğu
için değerli bir meta olarak görülürdü ve herkese verilmezdi
Ceket veya kaftanın düğmelerle iliklenmesi mümkün olmadığı
için kıyafetlerin önü daima bir kuşak veya kemerle kapatılırdı.
Deri kemerler genelde madeni süslemelerle
zenginleştirilirdi.
Anadolu Selçuklularında astarlı kaftanlara kapama denirdi.
Yünden yapılan ve kölelerin giydiği kaftanlara çekrek kapa
deniliyordu.
Kaftan giydirme, hükümdarların bir mükâfatlandırma yöntemi
idi.
Dede Korkut hikâyelerinde kızlar ve oğlanlar evlenmeden Önce
ak kaftanlar giyerlerdi. Nişanlanan kızlara ise kırmızı kaftan gönderilirdi.
Gelin ve güvey düğünde kırmızı kaftan giyerlerdi.
Divan- Lugat-it Türk’te elbiseye genel olarak ton, ortan, dış elbiseye taş ton diğer giyim eşyalarına da kedhgü ve eşüg denilmekte.
Eğer iç kısma entari giyilmişse ön kısım kapatılmadan
kemersiz olarak da kullanılır.
Kaftanlar çeşitli renklerde ve desenlerde olabileceği gibi
boy olarak da bele, diz kapaklarına ya da ayak bileklerine kadar uzun
olabilmektedir.
…kaftan altına giyilen çenğşü adlı küçük bir hırka, kulak
adı verilen elbise, iç gömleği ve yelekler de bulunur.
Şalvar ve çakşır Türk toplumunun tipik giysileri arasında olup, kaftan veya çapan altına giyilir. Savaşçı kavimlere özgü bir giysi elemanı olan şalvar ya da pantolona Türkler üm derler.
Hunların pantolonlarının, genelde deriden olduğu anlaşılmaktadır
Şalvarın paçası dizden itibaren aşağı doğru dar olarak
inerse buna potur denir.
Çakşır ise, şalvarın daha kısası olan ve paçaları daha dar
olana bir giysi olarak pantolona verilen bir diğer addır.
Bacakları örten her türlü kisveye de pantolon ya da don
tabiri kullanılmaktadır.
Türklerin Bozkırda giydiği en karakteristik ayakkabıları, uzun deriden yapılmış çizmelerdir.
Bazen bu çizmelerin uçları havaya kıvrılmış biçimde ele
alınmıştır. Biz bu tip çizme ve ayakkabıya Anadolu’nun çeşitli yörelerinde
yemeni adıyla da rastlamaktayız.
Göktürklerde çizmelerin keçe veya deriden yapıldığı ve İslam
dünyasına da buradan yayıldığı bilinmektedir.
En iyi çizmenin hayvanların sırt (sağrı) derisinden elde
edildiği çeşitli kaynaklarda zikredilir.
Divan-ı Lugat-it Türk’te deri çizme oguk (uguk) olarak
geçmektedir.
Oğuzca büküm etük tabiri, kadın pabucu anlamında
kullanılmıştır
Çizmenin ek yerlerindeki dikiş aralarına konan parçaya sızgı
denir.
Kırmızı kemer ve kırmızı çizme, hükümdarlık sembolüdür.
Anadolu Türklerinin sarı çizme giydikleri ve bunun en yüksek
mertebe olduğu anlamı yine kaynaklarda zikredilmektedir.
Çizme grubu içerisinde dolak pataya adı verilen bir grup
daha vardır ki bunlar; ayakucundan diz kapağının altına kadar sarılarak üzerine
çorap giyilirdi.
Ökçesiz bir ayakkabı olan çarıklar, Türklere özgü bir giyecektir. İzlik, çaruklandı, ol adhakın (ayak) çaruklandı tabirleri Türk çarıkları için kullanılmıştır.
Ayakkabıya, Oğuzlar ve Kıpçaklar başmak derlerdi.
Kemer ve Kuşaklar, Türk topluluklarının gerek yaşamlarında gerekse giysilerini tamamlayan elemanlar olarak vazgeçilmez öğelerden sayılırlar.
İslamiyet’i kabul eden Türk topluluklarında kullanılan süs unsurları da, daha o zamanlarda değişmeye yüz tutmuş, hayvan figürlü plakalar yerlerini bitkisel veya koçboynuzu motifli plakalara bırakmıştır.
Eski Türklerde kemere kur denilirdi.
Türklerin kullandığı kuşaklar genelde yünden ve deriden
yapılırdı.
Delikanlı çağma giren gençlere törenle kuşak kuşatma
merasimleri Türk giyim gelenekleri arasındır.
Kol Bantları (Tiraz) Özellikle Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularında yaygın olarak bir kullanım alanı bulmuştur.
Tiraz, mevki ve unvan göstergesidir
Altında yapılmış bilezik, küpe, kolye ve gerdanlıklarla, yüzükler aynı zamanda bir mertebe göstergesiydi. Altın tellerin bükülmesi ile yapılan burmalı ve dilimli bileziklere dilmiç, savatlara kabara, tel şeklinde olanlara seve denirdi.
Boncuk dizisi şeklinde olanlara tor veya yandım, geniş
bileziklere kol bağı ya da kolçak denirdi. Halka ve hilâl şeklinde olan altın
ve gümüş küpelere ökmek adı verilmekteydi. Selçukluların kullandıkları zengin
takılar arasında yer alan gerdanlığa boğmak adı veriliyordu.
İskitler Hunlara da etki etmiş olup, kıyafetleri büyük bir benzerlik içerisinde karşımıza çıkmaktadır.
İskit sanatında görülen süsleme özellikleri ve üslup
bütünlüğü, sonraki dönemlerde Hun sanatında aynen karşımıza çıkmaktadır.
İskit erkeklerinin kullanmış olduğu tunik tarzındaki kısa ceketler, pantolonlar, kısa konçlu çizmeler ve ense ile kulakları örten başlıklar onların temel kıyafetleridir.
İskit kadınlarının uzun elbiseler ve etekler kullandıkları,
altından yapılmış süs eşyalarına çok düşkün oldukları, kurgan buluntularından
anlaşılmaktadır.
Silindiri veya konik gövdeli başlıklar, İskit kadınlarının
kullandığı en belirgin kıyafet elemanıdır.
Kısa kaftanların yanı sıra, orta uzunluktaki kaftanlar Hun giyim kültürünün öğelerini oluşturmaktadır.
Altın takılar ve elbiselerde kullanılan küçük altın
levhacıklar Hunlar dönemi giysilerinin de vazgeçilmez parçaları arasında
görülür.
Göktürk dönemi giysilerinde kaftanların boylarının diz altına kadar uzaması dikkatimizi çeker. Genelde sağdan sola doğru kapanan bu kaftan geleneği hem kadınlar hem de erkekler arasında yaygın olarak kullanılmıştır
Göktürk kıyafetlerinin önemli özelliklerinden biri de
bellerinde takmış oldukları kemerlerin üzerinde bulunan çeşitli sayılardaki
sarkıtlardır.
Uygurlar, Maniheizm ve Budizm dinlerinin etkisiyle, kıyafet kültürlerinde büyük bir değişim yaşamışlardır. Uzun ve bol dökümlü giysiler, Uygur kıyafetlerinin en belirgin özellikleri olmuştur. Giysi süslemelerinde altın yerine, baskı desenli veya işlemelerle yapılmış bitkisel ve geometrik motifleri tercih etmişlerdir.
…giysi boylarının ayaklara kadar uzanmış olması
…çok farklı süslemelere sahip olan başlıklar
Gazneli dönemi kadın giysilerinin ise, uzun boylu entari tarzında kıyafetler olduğu anlaşılır
Selçuklu Türklerinin kıyafetlerinin genel özellikleri
…saçlarının uzun olduğu görülür.
…uzun saçlarını süslemek için de çeşitli başlıklar
kullanmışlardır.
Bedenlerine ise çoğu zaman, önden açık olan ve belden bir
kemerle sıkılarak bağlanan entari tarzında giysiler ve kaftanlar
kullanmışlardır.
…entarilerin dışında yakaları kürklü kaftanlar giydikleri de
görülür. Bu tür kaftanların önü açık olurdu ve belden bir kemerle sarılarak sağ
yan sol yanın üzerine binecek şekilde giyilirdi.
Sonuç
…
Türk eserlerini gizleme politikası güden Ruslar bu
kurganlarda ele geçmiş olan Türklere ait pek çok sanat eserini Hermitage
Müzesi’nin depolarında saklamakta ısrar etmektedirler.
Göktürkler döneminden kalma en zengin eserler heykellerdir.
Uygur duvar resimlerinin yanı sıra Uygur heykelleri, ahşap
boyamalar, kâğıt ve kitaplar üzerindeki minyatürler, insan tasvirleri açısından
oldukça zengin bir birikim sunmaktadır.
Karahanlılardan kalma birkaç figürlü gündelik eşyadan başka,
Karahanlı kıyafetlerini değerlendirebileceğimiz malzeme bulunmamaktadır. Diğer
taraftan Gaznelilerin Leşker-i Bazar Sarayında bulunan duvar resimleri ve Gazne
Sarayındaki birkaç heykel kabartmasından başka bu döneme ait figürlü malzeme
bulmak da zor olmuştur.
Genelde uzun kaftanların kullanımı daha yaygın olan Selçuklularda, çeşitli başlıkların ve taçların kullanılmaya başlandığını da görmekteyiz.
…
…
Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Erzurum-2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder