9 Mayıs 2020 Cumartesi

Cumhuriyet Döneminde Sosyal Alanda Yapılan Bazı Devrimlerin Rize’deki Yansımaları (1923-1950)


Sinan Başaran - Cumhuriyet Döneminde Sosyal Alanda Yapılan Bazı Devrimlerin Rize’deki Yansımaları (1923-1950)

Cumhuriyet döneminin ilk yılları, ağırlıklı olarak batılı tarzda yapılan devrimlerle geçmiştir.
Şapka İnkılabı sonrasında yurdun bazı bölgelerinde ciddi olaylar yaşanmıştır.
Bu çalışmada Medreselerin kapatılması, Şapka İnkılabı, peçe, çarşaf ve kafeslerin yasaklanması ile ezanın Türkçe okutulması düzenlemelerinin Rize’de uygulanışına ve sonrasında yaşananlara değinilmiştir.
Çalışmanın sonucunda sosyal ve kültürel anlamda yapılan bu devrimlerin Rize’de genel olarak iyi karşılanmadığı görülmüştür.
…ezanın Türkçe okunmaya başlaması; ibadet için halkın, cami yerine evlerine yönelmelerine sebep olmuştur. Tüm bunlar CHP’yi kimi Rizelilerin gözünde din karşıtlığıyla özdeşleştirmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar varlığını devam ettiren medreseler, Rize’de yaygın bir şekilde bulunuyordu. İl genelinde sayıları 30’u bulan bu medreselerin bir kısmı 1914’teki seferberlik ilanı ile 1916’daki Rus işgali sonrasında faaliyetlerine son vermişti. Geri kalan kısmı da 3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’yla kapatıldı.
…bu kurumlarda ders veren hocalar Mustafa Kemal Paşa’nın 18 Eylül 1924’teki Rize ziyareti sırasında: Mustafa Kemal Paşa’ya medreselerin açılma talebini içeren bir dilekçe verdiler.
Gazi bu talebe kızdı ve sert tepki gösterdi. “…Şimdiye kadar geri kalmamızda en büyük âmilin ne olduğunu bilmiyor musunuz? Hayır, medreseler açılmayacak.”
Yaşananlara çok sinirlenen Mustafa Kemal Paşa, teftiş için yöneldiği adliyeye girmeden hükümet binasından çıktı ve Hamidiye Gemisi’ne binerek Rize’den ayrıldı. Olayın ardından Rize Müftüsü (Mehmet Hulusi Efendi) istifa ettirildi.

Medreselerin kapatılması; bu kurumların, faaliyetlerini yurt çapında gizli olarak yürütmelerine neden oldu. Bunun üzerine Hükümet, 4 Ocak 1932’de yayımladığı bir talimatnameyle Arap harfleriyle eğitim yapmak için gizli veya aleni dershane açanların ve bu dershanelerde eğitimde bulunanların, TCK’nin 526. maddesi gereğince üç aya kadar hapis veya 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.

Tüm bu yasaklamalara rağmen Rize’de Kuran ve medrese eğitimi gizli bir şekilde devam etti.

1933 yılı Ocak ayında çocukları Arap harfleriyle okuttuğu anlaşılan Çarşı Mahallesi’nden Eskici Osman Bey’in eşi Mürüvvet Hanım ile Yeniköy Mahallesi’nden Kukut Ali Efendi’nin eşi Zekiye Hanım zabıta tarafından suçüstü yakalanmış ve ele geçirilen Arap harfli kitaplarla birlikte Adliyeye sevk edilmişlerdi (Rize, 12 Kânûn-ı Sânî 1933).

Şapka Olayı
Merkezin dayattığı değerler sistemine verilen en büyük tepki şapka giyilmesine dair çıkan kanunun ardından yaşanmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın, 24 Ağustos 1925’te Kastamonu ve İnebolu yöresine yaptığı ziyaret sırasında halka tanıttığı şapka, 25 Kasım 1925’te 671 No.lu Şapka İktisasî Kanunu adıyla Mecliste kabul edilmiş ve 28 Kasım 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.
Kanun yürürlüğe girdikten sonra Kayseri’de, Maraş’ta ve Giresun’da olaylar çıktı. Erzurum’da çıkan ayaklanma sonrasında bu ilde bir ay süreli sıkıyönetim ilân edildi.
25 Kasım 1925 günü Rize’nin Güneysu bölgesinde Ulucami İmamı Şaban Hoca ile Muhtar Yakup Ağa ve arkadaşları çevre köyleri Ulucami önünde toplanmaya davet etti.
Burada, Şapka Kanunu’nun verdiği rahatsızlık dile getirilerek halk hükümet aleyhinde kışkırtıldı. Galeyana gelenler, eşkıyaların da verdiği destekle Güneysu karakolunu bastı. Altı jandarma esir alındı ve bir jandarma vuruldu.
Jandarma onbaşısı da asılmak istendi.
Şaban Hoca, şeriatın korunması için Rize’nin basılıp yağmalanmasını, hapishanenin boşaltılmasını, hükümet konağının ele geçirilmesini teklif etti.
…yüz elli kadar silahlı kişi Rize üzerine harekete yeltendiyse de sonucun nereye varacağını anlayan Islahiye köylüleri ve onlara katılan diğer bazı köylüler, jandarmadan aldıkları silahları da geri vererek evlerine geri döndüler.
Güneysu’da olaylar başladığında Rize’de de kıpırdanmalar oldu. Vali Hurşit Bey’in Ankara’ya yaptığı; “Rize ayaklanmıştır. Acilen tedbir!” uyarısı üzerine Hamidiye Kruvazörü Rize’ye geldi. Hamidiye’nin burada halkı sindirmek için kurusıkı mermi attığı söylenir.
…isyancıların pek çoğu, sözü geçen kişilerin de araya girmesi ve “Az bir ceza ile kurtulursunuz.” tavsiyeleri üzerine teslim oldular.
10 gün süren bu olay sonrasında 143 kişi tutuklandı.
10 Aralık 1925 günü İstiklâl Mahkemesi üyeleri Rize’ye geldi.
Yargılamalar sırasında Rize Adliye Mahkemesi Başkâtibi Rizeli Hafız Osman Zeki (Karadeniz) ile biraderi Avukat Hulusi (Karadeniz) Bey ve Rize imamlarından Hafız Kamil’in fesadı çıkaran ilk kişiler olduğu, İskilipli Atıf Hoca’nın Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı eserinin kışkırtmada etkili olduğu ve bu ayaklanmada İstanbul’daki gizli bir örgütün büyük rolü bulunduğu tespiti yapıldı.
…isyana kumanda ettiği belirlenen Şaban Hoca, silahlı asilerin kumandanı Yakup Çavuş, jandarma karakolunu basanlardan Bekçi Kadir Ağa, asilerin elebaşlarından Hasan Ağa, Peçelioğullarından Muhammet, Kanburoğlu Mahmut ve bunlarla birlikte isyanda rol alan Tarakçıoğlu Sabit ve Peçelioğlu Aslan Çavuş olmak üzere 8 kişi idama mahkûm edildi.

İnfaz edilenlerin cenazeleri şehir merkezindeki sahile defnedildi.
Olaylar nedeniyle hapse mahkûm edilenler, 1929 yılında serbest bırakıldı.

Şapkaya verilen bu aşırı tepkinin bir başka nedenini Rıza Nur’un şu sözleri açıklamaktadır:
Millî Mücadele Dönemi’nde halkın desteğini sağlamak için, “Kuran’ı apteshane kâğıdı yapacaklar, size şapka giydirecekler” diyorduk. Bu sözler halk üzerinde etkili oluyordu. Talihe bak ki, şapkayı sonunda Mustafa Kemal’in elinden giydiler.

Peçe ve çarşafın toplumun genelinde yasaklanması ise şapkada olduğu gibi hükümetin genel bir kanunuyla değil, yerel yönetimler düzeyinde başladı.
1934’te de bazı vilayetlerde belediye encümen kararlarıyla peçe ve çarşaf yasaklanmaya başladı.
23 Nisan 1937’den geçerli olmak üzere peçe, çarşaf, peştamal ve emsali gayri medeni kıyafetlerin giyimi tümüyle yasaklandı.

Rize’de bu yöndeki ilk yasak, belediye encümenince 1934 yılı Aralık ayında pencerelerdeki tüm kafeslerin kaldırılması kararıyla geldi. Karara göre -genelde sahil boyundaki evlerde görülen- bu kafesleri bir hafta içerisinde kaldırmayanlarınki belediyece sökülecek, hem masrafı o kişiden alınacak hem de ceza olarak beş lira kesilecekti. 25 Şubat 1935’e gelindiğinde belediye encümeni kararıyla peçe yasaklandı. Aynı kararla, kimi kadınların çözüm olarak şemsiye kullanmaya başlamaları nedeniyle tesettür amaçlı şemsiye kullanımına da yasak getirildi.
11 Şubat 1936’da Belediye Meclisinin aldığı bir başka kararla çarşafın giyimi Rize’de yasaklandı.
11 Mayıs 1936 tarihinden itibaren ailesini çarşafla gezdiren görevlilerin, işlerine son verilmesi kararlaştırıldı. Kararın uygulanmaya başlamasıyla birlikte köylerden çarşıya gelen kadınların peştamalı zabıtalarca açtırıldı.

Rize’de Türkçe ezan ilk kez 4 Şubat 1932 günü Çarşı Camii’nde öğle ezanı olarak Hafız Hakkı Efendi tarafından okundu ve sonraki günlerde de uygulama devam etti.
Camiye giden kişi sayısı düştü. Kapalı yerde ezanın Arapça okunması suç değildi. Bu yüzden insanlar, namazlarını evlerinde Arapça ezan ve kamet eşliğinde kılar oldu.
İlk yıllarda Arapça ezan okumaya kanunen bir ceza tayin edilmemişti.
2 Haziran 1941’te cezai bir yaptırım getirildi.
Yasak 18 yıl sürdü. Arapça ezan okuma yasağı, 17 Haziran 1950 tarihinden geçerli olmak üzere iktidara gelen DP tarafından 5665 Sayılı Kanun’la kaldırıldı.

Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 8, Yıl: 2017, s. 92-106

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder