Hikâyenin sesli kaydı:
Bir Çatışma
Bir ağustos akşamının erken saatlerinde, parktaki insanların
çoğu oradan ayrıldıktan sonra, Lüksemburg Bahçeleri’nin, kuzeybatı ucundaki
pavyonda iki adam hâlâ satranç tahtasının başında karşılıklı oturuyorlardı…
Yetmiş yaşlarında, oldukça çirkin bir erkek olan bu usta,
karşısındaki genç rakibinin her bakımdan tam tersiydi.
Çevresinde toplananlar bu adamı çok iyi tanıyordu. Hepsi de
onunla oynamış ve oyunu kaybetmişti; çünkü bu adam kesinlikle bir satranç dehası
olmasa da neredeyse nefret edilesi bir özelliğe sahipti: Hiç hata yapmıyordu…
(genç oyuncu) veziri çekti! ta ileriye, rakibinin sahasının
önlerine kadar çekti,
Piyonuyla siyah vezire saldırır.
Adam vezirini feda edip fili G7’ye koyuyor!
İşte o zaman seyircilerin gözleri nemleniyor, yürekleri
ısınıyor. Bu adam, onların hep oynamak istediği ama asla oynamayı göze
alamadıkları gibi oynuyor.
Yaşlı adam da suçluluk duyarak ezilip büzülerek yapar
hamlesini.
Bir dakika sonra siyah fil “şah” der.
Yedisekiz hamleden ve karşı hamleden sonra satranç tahtası
boşalır. Kıyımın bilançosu Siyah açısından fecidir: Yalnızca üç taşı kalmıştır;
şah, bir kale ve bir tek piyon. Beyaz ise şahı ve kalesi yanında vezirini ve
dört piyonunu kurtarmayı başarmıştır.
(seyircilerin ısrarla desteklediği genç adam yenilgiyi kabul
etti ve oyun bitti)
Karşısındakinin özgüveni, dâhiliği ve onu çevreleyen gençlik
halesi yenilemez görünmüştü gözüne. İşte bu yüzden gereğinden de temkinli
oynamıştı. Bu da yetmemişti. Kendine karşı dürüst olması gerekirse Jean şunu da
itiraf etmeliydi ki, tıpkı ötekiler gibi o da yabancıya hayranlık duymuştu,
hatta onun galip gelmesini dilemişti içinden; böylece onu, Jean’ı, yıllardır
beklemekten yorulduğu yenilgiye olabildiğince etkili ve dâhice bir biçimde, en
sonunda kavuşturmuş olacaktı; böylece Jean en büyük olmanın, herkesi yenmek
zorunda olmanın verdiği baskıdan sonunda kurtulacaktı; böylece o nefret dolu
seyirci topluluğu, o kıskanç güruh, sonunda tatmin olacak, Jean da huzura
kavuşacaktı, en sonunda... Ama sonunda yine elbette yine o kazanmıştı. Ve bu
zafer satranç oyunculuğu yaşamındaki en iğrenç zaferdi
Aslında bugün yenilmişti o, rövanşı oynanamayacağı ve
gelecekte ne kadar parlak bir galibiyet kazanırsa kazansın asla acısı
çıkarılamayacağı için de korkunç ve kesin bir yenilgiydi bu.
…satranç işine bir daha dönmemek üzere son vermeye karar
verdi.
(s. 21-32)
…
Türkçeleştiren: İlknur Özdemir
Patrick Süskind, Üç Buçuk Öykü
Can Yayınları, 3. basım, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder