15 Kasım 2012 Perşembe

Albert Camus – Defterler 2


Albert Camus – Defterler 2
Ocak 1942 – Mart 1951

Mutluluk düşleri kurmak ne kadar da zor. En iyisi sonsuza dek susmak ve geri kalana yönelmek. (s. 13)

Yabancı’nın nirengi noktaları = Tolstoy, Melville, de Foe, Cervantes (s. 14)

“Bir aynanın karşısında yaşamak ve ölmek” Baudelaire
Kendini kendi ölümünün efendisi kılmak, işte zor olan bu. (s. 18)

Söz konusu olan, dağılmanın kural olduğu bir dünyada bilinçli yaşamaktır. (s. 20)

Gerçek sanatçı, imgelemiyle eylemlerinin ortasında bulunur. (s. 20/21)

“Üstler, astların büyüklük uyandıran bir dış görünüşe sahip olmasını asla bağışlamazlar” Balzac (s. 21)

19. yüzyıl edebiyatı ahlakçıdır, çünkü Fransızdır. Ama klasik ahlak(Corneille dışında) –eleştirel ahlaktır- olumsuzdur. Tersine, 20. Yüzyılın ahlakı olumludur: Yaşam biçimlerini tanımlar. (s. 27)

Tanrı’dan yoksun bir insan için başka bir yaşam mümkün değildir. (s. 29)

Gerçekçilik, anlamdan yoksun bir sözcüktür (Madam Bovary ve Ecinniler gerçekçi romanlardır ve hiçbir ortak yanları yoktur). (s. 31)

Kullandığınız dilin anlamı yoksa, hiçbir şeyin anlamı yoktur. Güzel konuşan tartışmacı filozoflar haklıysa, dünya çığrından çıkmış. (s. 33)

Yabancı, saçmanın karşısındaki insanın çıplaklığını anlatır. Veba, aynı saçma karşısında bireysel bakış noktalarındaki derin eşdeğerliliği. (s. 34)

Yüzü bu kadar acıya bağlıyken nasıl oluyor da bana yine de mutluluğu çağrıştırıyor? (s. 42)

Kaygılar, sahip olduğumuz en mahrem şeylerimizdir. Ne olursa olsun kaygılardan asla söz edilmeyecek. (s. 45)

Düşünce: Çok derin bir varoluş nedeniyle karşısına çıkan bütün mutlulukları, kendisine sunulan her şeyi reddeder. Evliliğini ziyan eder, pek doyum sağlamayan ilişkilere girer, bekler, umut eder. “O kadını tanımayı beceremiyorum, ama onu hissediyorum.” Yaşamının sonuna dek, böyle sürer. “Hayır, onu asla tanımlamayacağım.” (s. 46/47)

İnsan üretmek istediği bir süreçte kendini cinselliğe bırakabilir. (s. 47)

Yaşamak zorunda kalmayabilirdim: Dünya apaçık olsa, sanat olmayabilirdi. (s. 49)

Ölçüsüz cinsellik, dünyanın anlamsız olduğu düşüncesine yönelir. İffet, tam tersine ona bir anlam katar. (s. 50)

Cezayir gecelerinde köpek sesleri. (s. 51)

Kadın, aşk dışında, can sıkıcıdır. Kadın bunu bilmez. Bir kadınla yaşamak ve susmak gerekir. Ya da hepsiyle yatmak. Büyük önem taşıyan şey başka yerdedir. (s. 52/53)

Şimdi onun değerini biliyor, çünkü onu elinden kaçırdı. (s. 57)

Dünya içinde ölmek için yaratıldı ve evler de içinde uyumak için. (s. 58)

Karanlık Thomas. Thomas’da Anne’ı cezbeden, içinde taşıdığı ölümdür. Aşkı metafiziktir. Anne ölüm anında ondan ayrılır. Çünkü o anda Anne bilir ve insan bilmekten hoşlanır.
Thomas, geleceğinin habercisi olan kendindeki ölümü keşfeder… (s. 59)

a.g. (= Andre Gide?) Kafka üstüne: “Dünyevi umuda öldüresiye vurmak gerekir, ancak o zaman insan kendini gerçek umutla kurtarabilir.” (s. 67)

Saçma düşüncesinin doğrultularından biri yoksulluk ve yoksunluktur.
Saçmanın egemenliği altına girmemenin tek yolu, ondan yarar sağlamamaktır. (s. 73)

Anlamsız, anlamı olmayan demek değildir. (s. 75)

Gerçek cesaret edilgendir: Ölüme kayıtsız kalmaktır.

Eski filozoflar (haklı olarak), okumaktan çok düşünüyorlardı. Bu nedenle, somuta sıkı sıkıya bağlı kalıyorlardı. Matbaa bunu değiştirdi. Artık, düşünmekten çok okunuyor. Felsefelerimiz yok, yalnızca yorumlarımız var. (s. 78)

İnsanlarda hayranlık duyulacak şeyler küçümsenecek şeylerden daha fazladır. (s. 79)

Paraya yönelmiş her yaşam bir ölümdür. (s. 82)

Güzelliğin dışında yaşayamam. Beni bazı varlıkların karşısında güçsüz kılan budur. (s. 83)

İnsan kendini tek bir şey üzerinde yetkinleştirir ve onu iyi anlarsa, başka şeyleri de iyi kavrama ve tanıma yetisine sahip olur. (s. 87)

Sözcüklere güvenmeye klasisizm denir. (s. 89)

Cezayir’e dönünce bir çocuğun yüzüne bakarken hissettiğim duygunun tıpkısını hissediyorum. (s. 101)

Neredeyse her şeyden vazgeçebilecek kadar çok şey tanıdım. (s. 119)

Siyasal karşıtlıklar. Kurban ya da cellat olmayı seçmemiz gereken bir dünyadayız – seçecek başka şey yok. (s. 123)

E.M. Forster. “(Sanat yapıtı), evrendeki, iç uyuma sahip tek somut nesnedir – Öteki nesnelerin tümü dıştan gelen baskıyla biçimlenir ve kalıpları çekildiğinde yıkılırlar. (s. 127)

Dünyayı yeniden oluşturmak anlamsız bir iştir.
Önemli olan dünyanın değil, insanın yeniden oluşturulması. (s. 129)

Felsefe, utanmazlığın çağdaş biçimidir. (s. 131)

Biz, başkalarıyla yaşamak için yaratıldık. Ama yalnız ölünür. (s. 136)

Bir düşüncenin dünyayı değiştirmesi için, bu düşüncenin önce düşünce sahibinin yaşamını değiştirmesi gerekir. (s. 140)

Modern deliliğin kökenleri. İnsanın dünyadan yüz çevirmesine neden olan Hıristiyanlıktır. Hıristiyanlık insanı kendisine ve kendi tarihine indirgedi. (s. 142)

Herkes vebayı kendinde taşır, çünkü hiç kimse, dünyadaki hiç kimse, tertemiz değildir. (s. 155)

Yaratıcının büyük mutsuzluğu, yeteneği kabul edildiği zaman başlar. (s. 157)

Yüreğimdeki yarayı iyileştiremiyorum. (s. 185)

Bir tekme yiyen Sokrates “Bir eşek bana çifte atsaydı şikâyetçi mi olacaktım?” (s. 189)

Adalet yoktur, sadece sınırlar vardır. (s. 200)

Bir ülkenin görkemli devrimiyle övünmesi, bir insanın görkemli apandisitiyle övünmesi kadar boş ve anlamsızdır. (s. 208)

Sevgimizden yoksun bir gökyüzünü ne yapacağız. Gerçek yaşamımızın korkunçluğu karşısında yalnız kalacağız. (s. 211)

İnsan ancak kendisinde olanı verebilir. (s. 224)

Dostoyevski yaşamın anlamını sevmeden önce, yaşamı sevmek gerekir der. Evet, yaşama aşkı kaybolduğu zaman, bizi hiçbir anlam teselli etmez/edemez. (s. 233/234)

Aşk olmayınca, onurlu olmaya çalışılabilir. Hüzün veren onur

…ona ait olmayan o tuhaf bakışla… (s. 238)

Yaşamaya yardımcı olan güzellik, ölmeye de yardımcı olur. (s. 240)

Acı tam olarak budur, insanın asla üstün gelemediği şeydir. (s. 243)

Ey aşkım, bu aşkı öldürmek gerek.

Umutsuz kişinin vatanı yoktur. (s. 244)

…ayrılmadım, koparıldım. (s. 247)

Her cinayet aklanmak için, aşk ile dengelenmek zorundadır.

…doğru korkunçtur. (s. 248)

Ben bozulmuş biriyim. Sevme gücümü ancak acı çekme gücümle anlayabilirim. Acı çekmeden önce bilemem. (s. 250)

Ermişlik, dünyanın mutsuzluğunu üstlenmektir. (s. 251)

Güzellik, bizim bilgimizden öç alıyor. (s. 254)

Yaratmak için düzen gerek ve benim tüm varlığım düzeni reddediyor. (s. 254/255)

…çalışmak zamana değerini vermektir. (s. 258)

Faulkner
Gururu, onuru, acıyı dile getirmeyi bilmeyen yazarlar önemsiz yazarlardır ve yapıtları onlarla birlikte ya da onlardan önce ölecektir.
-          Edebiyatı istila eden bu nihilizmin sebebi nedir?
-          Korku. İnsanlar korkmaktan vazgeçtikleri gün, başyapıtlar yazmaya başlayacaklar, yani kalıcı yapıtlar. (s. 278)

Rembrant zamanında, savaşları resmedenler zanaatçılardır. (s. 282)

Adaletin özü ile gerçeğin özü aynı şeydir. (s. 284)
 
…bir anne insanlık demektir. (s. 285)

Ölmek, rıza gösterilen bir şeye dönüşüyor.

Hiçbir şeyi halletmeden ölmek…
En azından sevilen kişilerin rahatını sağlamalı… İnsanın kendine hiçbir borcu yoktur, hatta huzurlu bir ölüm bile. (s. 287)

Türkçeleştiren: Ümit Moran Altın
İthaki Yayınları, 2003








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder