Albert Camus – Defterler 2
Ocak 1942 – Mart 1951
Mutluluk düşleri kurmak ne kadar da zor. En iyisi sonsuza
dek susmak ve geri kalana yönelmek. (s. 13)
Yabancı’nın nirengi noktaları = Tolstoy, Melville, de Foe, Cervantes
(s. 14)
“Bir aynanın karşısında yaşamak ve ölmek” Baudelaire
Kendini kendi ölümünün efendisi kılmak, işte zor olan bu.
(s. 18)
Söz konusu olan, dağılmanın kural olduğu bir dünyada
bilinçli yaşamaktır. (s. 20)
Gerçek sanatçı, imgelemiyle eylemlerinin ortasında bulunur.
(s. 20/21)
“Üstler, astların büyüklük uyandıran bir dış görünüşe sahip
olmasını asla bağışlamazlar” Balzac (s. 21)
19. yüzyıl edebiyatı ahlakçıdır, çünkü Fransızdır. Ama
klasik ahlak(Corneille dışında) –eleştirel ahlaktır- olumsuzdur. Tersine, 20. Yüzyılın
ahlakı olumludur: Yaşam biçimlerini tanımlar. (s. 27)
Tanrı’dan yoksun bir insan için başka bir yaşam mümkün değildir.
(s. 29)
Gerçekçilik, anlamdan yoksun bir sözcüktür (Madam Bovary ve
Ecinniler gerçekçi romanlardır ve hiçbir ortak yanları yoktur). (s. 31)
Kullandığınız dilin anlamı yoksa, hiçbir şeyin anlamı
yoktur. Güzel konuşan tartışmacı filozoflar haklıysa, dünya çığrından çıkmış.
(s. 33)
Yabancı, saçmanın karşısındaki insanın çıplaklığını anlatır.
Veba, aynı saçma karşısında bireysel bakış noktalarındaki derin eşdeğerliliği.
(s. 34)
Yüzü bu kadar acıya bağlıyken nasıl oluyor da bana yine de
mutluluğu çağrıştırıyor? (s. 42)
Kaygılar, sahip olduğumuz en mahrem şeylerimizdir. Ne olursa
olsun kaygılardan asla söz edilmeyecek. (s. 45)
Düşünce: Çok derin bir varoluş nedeniyle karşısına çıkan
bütün mutlulukları, kendisine sunulan her şeyi reddeder. Evliliğini ziyan eder,
pek doyum sağlamayan ilişkilere girer, bekler, umut eder. “O kadını tanımayı
beceremiyorum, ama onu hissediyorum.” Yaşamının sonuna dek, böyle sürer. “Hayır,
onu asla tanımlamayacağım.” (s. 46/47)
İnsan üretmek istediği bir süreçte kendini cinselliğe
bırakabilir. (s. 47)
Yaşamak zorunda kalmayabilirdim: Dünya apaçık olsa, sanat olmayabilirdi. (s. 49)
Ölçüsüz cinsellik, dünyanın anlamsız olduğu düşüncesine
yönelir. İffet, tam tersine ona bir anlam katar. (s. 50)
Cezayir gecelerinde köpek sesleri. (s. 51)
Kadın, aşk dışında, can sıkıcıdır. Kadın bunu bilmez. Bir
kadınla yaşamak ve susmak gerekir. Ya da hepsiyle yatmak. Büyük önem taşıyan
şey başka yerdedir. (s. 52/53)
Şimdi onun değerini biliyor, çünkü onu elinden kaçırdı. (s.
57)
Dünya içinde ölmek için yaratıldı ve evler de içinde uyumak
için. (s. 58)
Karanlık Thomas. Thomas’da Anne’ı cezbeden, içinde taşıdığı
ölümdür. Aşkı metafiziktir. Anne ölüm anında ondan ayrılır. Çünkü o anda Anne
bilir ve insan bilmekten hoşlanır.
Thomas, geleceğinin habercisi olan kendindeki ölümü keşfeder…
(s. 59)
a.g. (= Andre Gide?) Kafka üstüne: “Dünyevi umuda öldüresiye
vurmak gerekir, ancak o zaman insan kendini gerçek umutla kurtarabilir.” (s.
67)
Saçma düşüncesinin doğrultularından biri yoksulluk ve
yoksunluktur.
Saçmanın egemenliği altına girmemenin tek yolu, ondan yarar
sağlamamaktır. (s. 73)
Anlamsız, anlamı olmayan
demek değildir. (s. 75)
Gerçek cesaret edilgendir: Ölüme kayıtsız kalmaktır.
Eski filozoflar (haklı olarak), okumaktan çok
düşünüyorlardı. Bu nedenle, somuta sıkı sıkıya bağlı kalıyorlardı. Matbaa bunu
değiştirdi. Artık, düşünmekten çok okunuyor. Felsefelerimiz yok, yalnızca
yorumlarımız var. (s. 78)
İnsanlarda hayranlık duyulacak şeyler küçümsenecek şeylerden
daha fazladır. (s. 79)
Paraya yönelmiş her yaşam bir
ölümdür. (s. 82)
Güzelliğin dışında yaşayamam. Beni bazı varlıkların
karşısında güçsüz kılan budur. (s. 83)
İnsan kendini tek bir şey üzerinde yetkinleştirir ve onu iyi
anlarsa, başka şeyleri de iyi kavrama ve tanıma yetisine sahip olur. (s. 87)
Sözcüklere güvenmeye klasisizm denir. (s. 89)
Cezayir’e dönünce bir çocuğun yüzüne bakarken hissettiğim
duygunun tıpkısını hissediyorum. (s. 101)
Neredeyse her şeyden vazgeçebilecek kadar çok şey tanıdım.
(s. 119)
Siyasal karşıtlıklar. Kurban ya da cellat olmayı seçmemiz
gereken bir dünyadayız – seçecek başka şey yok. (s. 123)
E.M. Forster. “(Sanat yapıtı), evrendeki, iç uyuma sahip tek
somut nesnedir – Öteki nesnelerin tümü dıştan gelen baskıyla biçimlenir ve kalıpları
çekildiğinde yıkılırlar. (s. 127)
Dünyayı yeniden oluşturmak anlamsız bir iştir.
Önemli olan dünyanın değil, insanın yeniden oluşturulması.
(s. 129)
Felsefe, utanmazlığın çağdaş biçimidir. (s. 131)
Biz, başkalarıyla yaşamak için yaratıldık. Ama yalnız
ölünür. (s. 136)
Bir düşüncenin dünyayı değiştirmesi için, bu düşüncenin önce
düşünce sahibinin yaşamını değiştirmesi gerekir. (s. 140)
Modern deliliğin kökenleri. İnsanın dünyadan yüz çevirmesine
neden olan Hıristiyanlıktır. Hıristiyanlık insanı kendisine ve kendi tarihine
indirgedi. (s. 142)
Herkes vebayı kendinde taşır, çünkü hiç kimse, dünyadaki hiç
kimse, tertemiz değildir. (s. 155)
Yaratıcının büyük mutsuzluğu, yeteneği kabul edildiği zaman
başlar. (s. 157)
Yüreğimdeki yarayı iyileştiremiyorum. (s. 185)
Bir tekme yiyen Sokrates “Bir eşek bana çifte atsaydı şikâyetçi
mi olacaktım?” (s. 189)
Adalet yoktur, sadece sınırlar vardır. (s. 200)
Bir ülkenin görkemli
devrimiyle övünmesi, bir insanın görkemli apandisitiyle övünmesi kadar boş ve
anlamsızdır. (s. 208)
Sevgimizden yoksun bir gökyüzünü ne yapacağız. Gerçek
yaşamımızın korkunçluğu karşısında yalnız kalacağız. (s. 211)
İnsan ancak kendisinde olanı
verebilir. (s. 224)
Dostoyevski yaşamın
anlamını sevmeden önce, yaşamı sevmek gerekir der. Evet, yaşama aşkı kaybolduğu
zaman, bizi hiçbir anlam teselli etmez/edemez. (s. 233/234)
Aşk olmayınca, onurlu olmaya çalışılabilir. Hüzün veren
onur…
…ona ait olmayan o tuhaf bakışla… (s. 238)
Yaşamaya yardımcı olan güzellik, ölmeye de yardımcı olur. (s.
240)
Acı tam olarak budur, insanın asla üstün gelemediği şeydir.
(s. 243)
Ey aşkım, bu aşkı öldürmek gerek.
Umutsuz kişinin vatanı yoktur. (s. 244)
…ayrılmadım, koparıldım. (s. 247)
Her cinayet aklanmak için,
aşk ile dengelenmek zorundadır.
…doğru korkunçtur. (s. 248)
Ben bozulmuş biriyim. Sevme gücümü ancak acı çekme gücümle
anlayabilirim. Acı çekmeden önce bilemem. (s. 250)
Ermişlik, dünyanın mutsuzluğunu üstlenmektir. (s. 251)
Güzellik, bizim bilgimizden öç alıyor. (s. 254)
Yaratmak için düzen gerek ve benim tüm varlığım düzeni
reddediyor. (s. 254/255)
…çalışmak zamana değerini vermektir. (s. 258)
Faulkner
Gururu, onuru, acıyı dile getirmeyi bilmeyen yazarlar
önemsiz yazarlardır ve yapıtları onlarla birlikte ya da onlardan önce
ölecektir.
-
Edebiyatı istila eden bu nihilizmin sebebi nedir?
-
Korku. İnsanlar korkmaktan vazgeçtikleri gün,
başyapıtlar yazmaya başlayacaklar, yani kalıcı yapıtlar. (s. 278)
Rembrant zamanında, savaşları resmedenler zanaatçılardır.
(s. 282)
Adaletin özü ile gerçeğin özü aynı şeydir. (s. 284)
…bir anne insanlık demektir. (s. 285)
Ölmek, rıza gösterilen bir şeye dönüşüyor.
Hiçbir şeyi halletmeden ölmek…
En azından sevilen kişilerin rahatını sağlamalı… İnsanın
kendine hiçbir borcu yoktur, hatta huzurlu bir ölüm bile. (s. 287)
Türkçeleştiren: Ümit
Moran Altın
İthaki Yayınları, 2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder