25 Haziran 2017 Pazar

Terry Eagleton - Aykırı Simalar

Terry Eagleton - Aykırı Simalar


Post-Modern Vahşiler
(Claude Rawson’un bir kitabı hakkında yazılmış eleştiri yazısı…)
Barbarlarla takıntılı bir şekilde ilgileniyoruz

Yurdunu terk edip gitmek her ne kadar İrlanda'nın yerel geleneklerinden biri ise, bu günlerde 'ötekilik'de hiçbir şeyin olmadığı kadar, Amerika’nın yerli malıdır.

Son Sözler
'Ne söylersen söyle, hiçbir şey söyleme'
Nasıl ki okuyucusu olmayan edebi bir eser olamazsa, iktidar da sadece kurbanlarının tepkisi ile yaşar.

Gotik'in Doğası
Post-modemizmin sapmaya, egzotik ve groteske tutkunluğu kısmen modemizmin miraslarından biridir.
Gündelik şehirli yaşantısını can sıkıcı taşralılık kabul eden modernizm, gerçeğin kendisini ancak aşırılıkta ifade ettiğini düşünür.
Gotik, yaşamı taklit eden sanattır.

Ütopyalar 1
Ütopya, edebi türler içinde kendi kendini en fazla tahrip eden türdür. Eğer ideal bir toplum ancak şu anın diliyle betimlenebilecekse, daha kendisinden söz edildiği anda ihanete uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olacaktır.

Ütopya kendi sorunlarımız ile ne kadar ilişkili ise, o ölçüde daha az bir Ütopya olur.

Ütopyalar 2

Romantik Şairler

Branwell Bronte
Ünlü üçlünün bahtsız erkek kardeşleri Branwell Bronte…
Kız kardeşlerinin yeteneklerinin bir kısmına dahi sahip olmadan onların toplamda yazdıklarından daha fazla şey yazdı.

Oscar Wilde
Wilde, cinsel kimlikler arasında kalışını hatırlatırcasına diller arasında da kalmıştır; bu aslında İngiliz-İrlandalılığı'na yansıyan etnik bir ikiliktir.

W.B. Yeats
Yeats, 1901'de ünlü olmayan bir şaire 'Benim size göre bir avantajım var' diye yazıyordu 'Ateşli bir ulus için yazıyorum. Her şeyi olduğu gibi, sert ve açıkça yazmalıyım. Bu vahşi bir ata binmek gibidir.'

I.A. Richards
Temel İngilizce adı altında, dili yalnızca 850 sözcüğe indirgeyen bir projenin ateşli savunucusu olan Richards, aynı zamanda günümüzün evrensel İngilizce Dil Öğrenim sanayiinin de öncülerindendir.

Frankfurt Okulu
Enstitünün ilk direktörü Cari Grünberg, kapitalizmden sosyalizme geçişi bilimsel bir kesinlik olarak görüyordu.
Horkheimer, siyaset bilimcisinden çok bir felsefeciydi ve sınıf mücadelesinin sorunlarından daha çok yöntem sorunlarıyla ilgiliydi.
Aydınlanmanın eleştirisi yine Aydınlanmanın diliyle ifade edilmelidir ki kendi kendini yıkabilsin.
Adorno'ya göre bunu her şeyden öte modernist bir sanat eseri başarabilirdi.
Modern sanat - herhangi bir meta gibi – bizatihi içinde varolduğu toplumun parazitidir.
(Savaştan sonra) Horkheimer, kapitalizmin utanmaz bir savunucusu kesildi.
Marcuse ise sonuna kadar devrimci kaldıysa da kendini sanatın üstünlüğü meselesiyle avuttu. Theodor Adorno ise ters düştüğü Alman öğrenci hareketi tarafından bir koltukta oturup vaaz veren bir radikal olarak alaya alınıp aşağılandı.

T.S. Eliot
(Makale boyunca, Eliot’ın hazırladığı Criterion adlı dergiden söz ediyor)
Eliot, en başından beri liberalizm, Romantizm veya hümanizme hiçbir zaman inanmamış biri olmak tedirgin olduğu çöküşten güç de almıştı.

…laissez faire kapitalizminin uluslararası tekelci uyarlamasına geçit verdiği anda, ister katledilmiş bir tanrı isterse de boyun eğen bir Hıristiyan olarak olsun, artık bir benliğe sahip olmanın anlamı onu terk etmekten geçecektir.

Eli ot ikinci ruhsal çöküntüyü Hitler ile Chamberlain arasındaki Münih Paktı'nın hemen ardından 1938 Ekim'inde yaşadı.

George Lukacs
(Bolşevizmde eksik olan epistemolojiyi gidermek işini üzerine alan Lukacs) bunu, Batı Marksizminin en önemli entelektüel anıtı olan, History and Class Consciousness'de (1923) büyük bir beceri sergileyerek yaptı.
…öznenin temellendiği işçi sınıfının nesneden uzaklaşmasına rehberlik eden yabancılaşmadır.
Lukacs, tarih ve öznelliğin diyalektik sürecin iki farklı kutbundan ibaret olduğunda ısrarcıydı.
Hegel için tarihin gerçeği, Dünya'nın Ruhu'nun kendi kendisinin farkına varmasıdır; Lukacs için çalışan sınıfın kendi kendini bilmesidir.

Lukacs'ı ağır ağır trajik metafizikten tarihsel materyalizme dönüştüren Bolşevik devrimidir.

Northrop Frye
Şayet biri çıkar da sanatın ve kültürün modern çağ için neden bu kadar önemli olduğunu sorarsa: 'Dinin çöküşünün telafisi için' cevabı verilebilir.
Edebiyat, Matthew Arnold ve etrafındakiler nezdinde teolojiden yoksun olan dindarlıktır.
Frye, Anatomy of Criticism zamanında dahi, hemen hemen her şey konusunda okumuş gibi görünüyordu…
…not defterine yazdığı bir çıkmada (…) beşeri bilimlerde tanıdığı tüm insanlardan faklı olarak kendisinde bir dehanın bulunduğu(ndan söz ediyor).

Isaiah Berlin, Richard Hoggart

Ludwig Wittgenstein
(Derek Jarman’ın 1993 yapımı “Wittgenstein” adlı filmini beğenmediğinden söz ediyor)
Kendisi kısmen okumaya olan ilgisizliğinden, kötü kovboy filmlerinin meraklı bir seyircisiydi.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun en zengin ailelerinden birinin oğlu olarak doğdu, Adolf Hitler'in sınıf arkadaşıydı, Freud ve Schoenberg'in Viyana'sında sayabileceğinden daha fazla kuyruklu piyanonun olduğu bir evde yetişti. Erkek kardeşlerinden üçü intihar etmiş olan Ludwig, tüm parasını dağıttıktan sonra bir uçak mühendisi olarak Manchester'e gelmiştir. Sonra, Bertrand Russel'in başına bela olmak için Cambridge'e girmiş ve Schoenberg'in müziğinin bir tür felsefi karşılığına den düşen muhteşem ve de anlaşılmaz olan Tractatus'u yaratmıştır.
Ölümün, bir işe yaramayan yaşamına bir anlam katabileceğini düşünüyordu, ama müttefikler bu arzusunu yerine getiremeyince hayatının geri kalan kısmını kronik ruhsal azap içinde geçirdi.

Norberto Bobbio
(“Ahlaki vaazlar, iktidarın yapıp ettiklerini hoş göstermeye yarar, öyleyse kötüdürler” mealindeki Marksizm’den söz ediyor)
İtalyan politika felsefecisi Norberto Bobbio

Jonathan Dollimore
Değişebilme, arzunun hem düşmanı hem de ortamıdır, tam da arzunun doğası onun tatminini engelleyen ve onu 'imkânsız' kılanın ta kendisidir.
Dollimore'un çalışması, (…) ölümün Aydınlanma düşüncesindeki o örtük yadsımasına dönüyor.
Dallimore, zekice bir yorumda bulunarak 'nasıl yaşayacağımızı bilmek için', 'ilk önce nasıl ölüneceğini bilmek gerekir' diyor (Death, Desire and Loss in Western Culture adlı kitabında).

Gayatri Spivak
Gayatri Spivak ABD post-kolonyal teorilerin büyük bir bölümünün uyduruk olduğunu belirtiyor.

Harold Bloom
Bloom, kuşkucu post-modem bir dünyada, dâhileri, ilhamı ve yaratıcı hayali destekleyen, bir romantikti.
'Okuyoruz' diyor 'yalnızca yeterli sayıda insan tanıyamadığımızdan değil, arkadaşlığın tehlikelere açık olmasından, kolaylıkla azalabileceğinden veya kaybolabileceğinden, mekân ve zamana yenik düşebileceğinden, mükemmel olmayan sempatiler, aile ve duygusal yaşamının tüm üzüntülerinden dolayı'. Harold'un pek arkadaşı yokmuş ve bunu telafi etmek için okuyormuş gibi geliyor.

Stanley Fish
Stanley Fish'in solcu olduğunu sanmak, ABD'deki zihinsel gerilemenin küçük işaretlerinden biri.

George Steiner
George Steiner'in başlıklarının çoğu sansasyon yaratan başlıklardır.
Steiner, büyük Avrupa hümanistleri ailesinin son ferdi olabilir; fakat aynı zamanda bilgi dağarcığının dipsiz gibi görünen şapkasından peşi sıra yazarlar çıkartan harika bir sihirbaz, kurnazca bir tiyatro duygusuna sahip olan bir şovmen.
Kimse George Steiner'a gerçekleri görmek için başvurmaz,

David Harvey
Spinoza'dan tarak avcılığına, Baltimore mimarisinden sermaye dolaşımına kadar, tüm sınırları küçümseyen bir dilde maddi sınırlar konusunda yazıyor.
Justice, Nature and the Geography of Difference, aynı başlık altında modemite ile post modemiteyi, etik ile etnisiteyi, doğa ile kültürü, evrensellik ile eşsizliği birleştirebilen, çarpık, köhne ve neredeyse komik olacak kadar iddialı bir kitap.

Slavoj Zizek
Zizek'in kendisi, tek bir paragrafta Hegel'den Jurassic Park'a, Kafka'dan Ku Klux Klan'a atlayabilen, hem ürkütücü derecede üretken hem de baş döndürecek kadar çok yönlüdür,
İlgi alanlarının neredeyse komik biçimde çeşitliliği, aynı şeyin içgüdüsel olarak tekrarını maskeler.
Zizek, Gerçeğin arzu olduğunu, ama Lacan için bunun daha çok jouissance veya 'müstehcen bir enjoyment olduğunu iddia ediyor.
Zizek, ideolojik gücün inançlarımıza bağlanmaktan çok zincirlerimize sarıldığımız biçimiyle, kavramsal olandan çok libidinal olana dayandığını kabul ediyor.

…bir göstergeyi gösterge yapan, onun diğer göstergelerden farklılığıdır; ancak bunun anlamı, bir göstergeye kimliğini veren farklılığın, göstergenin kendi içinde bütün olmasını imkânsız kılmasıdır.
…körlük kavrayışın koşuludur, hakikat yanlış tanımanın sonucudur.
Hegel için hakikat, yanlışın karşıtından çok onun sonucudur.
…askerden kaçmak için akıl hastasıymış gibi yapan bir adam (…) sonunda ona askere alınmayacağına ilişkin bir belge verince adam, 'İşte bu!' diye bağırıyor. Davranışının sonucu gibi görünen şey aslında davranışının sebebidir ve sebep ile sonucun yer değiştirmesi, Zizek'in her zaman yaptığı gibi, fevkalade bir şekilde ortaya koyduğu psikanalitik teoriye adeta zımbalanmıştır.
Zizek için Lacan (…) bir post-yapısalcı değildir.
Lacan için psikanalitik tedavi biraz politik bağımsızlığı kazanmaya benziyor. Lacan'ın bakış açısına göre bizi en rahatsız eden şey, arzularımız daima Ö tekinin arzusu olduğu için (yani, Ö tekinden alındığı ve yine ona dönük olduğu için), Ö tekinin bizden ne talep ettiğinden hiçbir zaman tamamen emin olamayışımızdır.
Zizek, 'bazı Lacancı kavramları doğru anladığımdan, onları popüler kültürün doğasında var olan dangalaklığa başarıyla tercüme edebildiğimde emin olurum', diyor.

Zizek'in kitapları korkunç derecede zor olsa da yazısı, (…) mükemmel bir tarzda kesin ve akıcıdır.
Gerçek, İlk Günahın psikanalitik versiyonudur.
Lacan için insanın varoluşu Gerçeğin korkutucu boşluğunu doldurduğumuz bir fantezidir.

Stuart Hall

Alan Ayckbourn ve Dario Fo
…eskinin inançlı Maocusu Fo, siyaseten rahatsız edici bir atsineğidir.
Fo, tiyatroya girmeden önce yetenekli bir ressamdı.

Alain Badiou

Iris Murdoch
Metaphysics as a Guide to Morals adlı kitabı hakkında yorum yapıyor.

David Beckham
Elemanın otobiyografisini yorumluyor.

---
Türkçeleştiren: Ayşe Şirin Okyayuz
Epos Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder