3 Şubat 2024 Cumartesi

Georgius Agricola - De Re Metallica - Metaller Hakkında

Georgius Agricola - De Re Metallica

Georgius Agricola’nın Latince ilk baskısı 1556’da yapılan “De Re Metallica” adlı eseri, ABD başkanlığı da yapmış olan Herbert Clark Hoover ve eşi Lou Henry Hoover tarafından İngilizceye tercüme edilmiş ve söz konusu bu tercüme Londra’daki Salisbury House tarafından 1912’de yayınlanmıştır. Burada alıntılanan notlar için Herbert Clark Hoover’ın tercümesinden yararlanıldı.

Çevirmenlerin Önsözü

Agricola eserini hazırlarken anadili olan Almanca terimleri metne uyarlamak yerine, ihtiyaçlarına cevap vermek için birkaç yüz Latince ifade türetti.

Orijinal metinde dipnot yoktur

 

De Re Metallica. 180 yıl boyunca madenciler ve metalurjistler için ders kitabı ve rehber olarak geçerliliğini yitirmedi, çünkü Schlüter'in 1738'deki metalurji üzerine büyük çalışmasına kadar eşi benzeri yoktu.

 

Giriş

Georgius Agricola, 24 Mart 1494'te Saksonya'nın Glauchau kentinde doğdu

Luther, Agricola'dan bir yıl önce doğmuştu

Gerçek adı Georg Bauer'di

 

Agricola / Türkler üzerine bir kitapçık yazarak onların Avrupalı güçler tarafından yok edilmesi çağrısında bulundu. Bu eser hiç şüphesiz Türklerin 1529'daki Viyana kuşatmasından esinlenmiştir.

 

…görünüşe göre De Re Metallica'yı 1550'de tamamladı

 

Agricola, 1546'da Chemnitz Belediye Başkanı oldu.

 

Agricola yirmi yıldan fazla bir süre De Re Metallica'nın hazırlanmasıyla meşgul olduğu görünüyor

 

De Re Metallica

Okuyucuya

Kuşkusuz hiçbir sanat tarımdan daha eski değildir, ancak metallerinki daha az eski değildir

…çünkü hiçbir ölümlü insan hiçbir zaman aletsiz bir tarlayı işlememiştir.

 

Lampsacus'lu Strato / Theophrastus'un halefi / konuyla ilgili bir kitap yazdı: Metalik Makinalar…

 

De Re Metallica'nın on iki kitabı hakkında

İlk kitapta bu sanata, metallere ve madenlere karşı kullanılabilecek argümanlar ve bunların lehine söylenebilecek şeyler yer alıyor.

İkinci kitap madenciyi anlatıyor

Üçüncü kitapta kayalardaki damarlar, kirişler ve dikişler ele alınıyor.

Dördüncü kitapta damarların sınırlandırılması yöntemi açıklanmakta ve aynı zamanda maden görevlilerinin görevleri de anlatılmaktadır.

Beşinci kitap cevher kazmayı ve araştırmacının sanatını anlatıyor.

Altıncı kitap madencilerin alet ve makinelerini anlatıyor.

Yedinci kitap cevherin tahlili üzerinedir.

Sekizinci kitap, cevherin kavrulması, ezilmesi ve yıkanması işinin kurallarını ortaya koyuyor.

Dokuzuncu kitapta cevherlerin eritilme yöntemleri anlatılıyor.

Onuncu kitap, madeni sanatlarla ilgilenenlere, gümüşü altından, kurşunu altından ve gümüşten ayırma işini öğretiyor.

On birinci kitap gümüşü bakırdan ayırmanın yolunu gösteriyor.

On ikinci kitap bize tuz, soda, şap, vitriol, kükürt, bitüm ve cam üretimine ilişkin kuralları veriyor.

 

Madencilik sanatı zarif bir dile uygun olmadığından, bu kitaplarım da buna bağlı olarak üslup inceliğinden yoksundur.

 

Kitap I

…bir madencinin cahil olmaması gereken pek çok sanat ve bilim vardır. Birincisi, yeraltındaki şeylerin kökenini, nedenini ve doğasını ayırt edebilmesi için Felsefedir; çünkü o zaman damarları daha kolay ve avantajlı bir şekilde kazabilecek ve madencilikten daha verimli sonuçlar elde edebilecektir. İkincisi, kazıcılara ve diğer işçilere bakabilmesi ve onlarla karşılaşmamaları için Tıp vardır.

 

Üçüncüsü, göklerin bölümlerini bilmek ve bunlara göre damarların yönünü belirlemek için Astronomi'yi takip eder. Dördüncüsü, bir kuyunun kendisine açılan tünele ulaşmak için ne kadar derine batırılması gerektiğini tahmin edebilen ve bu çalışmalarda özellikle derinlikte sınır ve sınırları belirleyebilen Harita bilimi vardır. Beşinci olarak, Aritmetik Bilimi bilgisi, makine ve madenin işleyişinde ortaya çıkacak maliyetleri hesaplayabilecek düzeyde olmalıdır. Altıncı olarak, öğrenimi Mimarlık'ı içermelidir

 

…makinelerinin planlarını çizebilmesi için Çizim bilgisine sahip olması gerekir. Son olarak, özellikle metallerle uğraşan kişinin kendi haklarını talep edebileceği, hukuki konularda (bilgi sahibi olması gerekir…)

 

…damarlar konusunda oldukça vasıfsız ve bilgisiz olan madenci kitlesi sıklıkla hem zaman hem de zahmet kaybeder.

 

…madenciliğin tehlikeli bir meslek olduğunu / söylüyor

İtiraf ediyorum ki, bu olaylar (madencilikle ilgili tüm işler) son derece ciddi ve dahası dehşet ve tehlikelerle dolu

Kim her şeye, hatta metallere bile sahip olmaktansa yaşamayı tercih etmez ki? Çünkü bu şekilde ölen kişi hiçbir şeye sahip değildir

 

Gümüş ve mor eserler insan yaşamına değil, trajedi yazarlarına faydalıdır.

 

Altın ve gümüş ölümlülere zararlıdır; altın suçun kaynağıdır, hayatın vebasıdır

 

Demir yalnızca göğüs göğüse çarpışmalarda değil, aynı zamanda savaşın kanatlı füzelerinin yapımında, bazen fırlatma motorlarında, bazen mızraklarda, hatta bazen oklarda kullanılır.

 

…hiçbir iş alet olmadan sürdürülemez ve tamamlanamaz. Zemin saban demirleri ve tırmıkla açılır, sert saplar kırılır ve köklerin tepeleri ayıklanarak kazılır, ekilen tohumlar tırmıklanır, mısırlar / tarlada çapalanır ve yabani otlar temizlenir; olgun tahıl ve sapın bir kısmı tırpanlarla kesilir ve yerde harmanlanır veya başakları kesilip ahırda saklanır ve daha sonra dövenlerle dövülür ve yelpazelerle savurulur, ta ki en sonunda saf tahıl, tahıl ambarında depolanana kadar

 

Ahşap aletler veya kaplar da demir olmadan yapılmaz.

 

Erdemden çok zenginliğe sahip olan kişi gerçekten delidir.

 

Erdem sevgisi olmadan altın tehlikeli ve zararlı bir misafirdir…

 

…bir zamanlar köleler madenlerde çalıştığı için madencilik bir beyefendi için utanç verici ve itibarsız bir işse, o zaman tarım da pek güvenilir bir iş olmayacaktır, çünkü köleler bir zamanlar tarlaları işliyorlardı ve bugün bile Türkler arasında bunu yapıyorlar

 

Kitap II

 

Kitap III

 

Kitap IV

 

Kitap V

 

Kitap VI

Şimdi öncelikle damarları ve kayaları kırmak için kullanılan demir aletlerden, sonra da toprak, kaya, metal ve diğer kazılan malzemelerin çekilebilmesi için içine atıldığı kovalardan bahsedeceğim.

…son olarak madencilerin hastalıkları hakkında.

A—İLK "DEMİR ALET." B-İKİNCİ. C-ÜÇÜNCÜ. D-DÖRDÜNCÜ.[2]E—KAMA. F—DEMİR BLOK. G—DEMİR PLAKA. H—AHŞAP SAPLI. I—İLK ALETE SAP TAKILI.

 

Madencilerin kendi adlarıyla adlandırdıkları bazı demir aletler vardır ve bunların yanı sıra takozlar, demir bloklar, demir levhalar, çekiçler, levyeler, mızraklar, kazmalar, çapalar ve kürekler de vardır.

"demir aletler"

…bunlar uzunluk ve kalınlık bakımından birbirinden farklıdır, ancak şekil olarak farklı değildir, çünkü hepsinin üst ucu geniş ve karedir, (hepsi bir tür çekiçtir).

Alt ucu ucuyla sert kayaları ve damarları yaracak şekilde sivriltilmiştir.

Demirciler, mümkün olduğu kadar körelmiş olan her şeyi yeniden keskinleştirirler.

A — KÜÇÜK ÇEKİÇLERİN EN KÜÇÜĞÜ. B—ORTA DÜZEY. C—EN BÜYÜK. D—DAHA BÜYÜK ÇEKİCİN KÜÇÜK TÜRÜ. E—BÜYÜK TÜR. F—AHŞAP SAPLI. G—EN KÜÇÜK ÇEKİCİN İÇİNE SABİTLENMİŞ SAP.

Çekiçler iki çeşittir; madencilerin tek elinde tuttuğu küçük çekiçler ve iki eliyle tuttuğu büyük çekiçler.

 

A—YUVARLAK LEVYE. B—DÜZ LEVYE. C-PİKE.

 

A-KAZMA. B-ÇAPA. C—KÜREK.

Madencinin kazması köylünün kazmasından farklıdır; ikincisinin tabanı geniş ve keskindir, ancak birincisi sivridir. Toprak gibi sert olmayan cevheri kazmak için kullanılır.

 

Kitap VII

…bu Kitapta demir aletlerin analiz yöntemlerini anlatacaktır

 

Kitap VIII

 

Kitap IX

 

Kitap X

 

Kitap XI

 

Kitap XII

 

 

 

 

  

2 Şubat 2024 Cuma

George Basalla - Teknolojinin Evrimi

 

George Basalla - Teknolojinin Evrimi

 


Kitap, bir teknolojik evrim kuramı öne sürüyor.

Teknoloji hakkında felsefi veya sosyolojik bir açıklama yapma iddiasını taşımamaktadır.

 

Birinci bölüm / üç konuyu bize tanıtıyor / Çeşitlilik, maddi kültürün somut yönlerine ait bir olgudur; gereksinim, çeşitliliğe ilişkin popüler ama hatalı bir açıklamadır; teknolojik evrim ise, biyolojik gereksinim düşüncesinden yardım almaksızın çeşitliliği açıklamanın bir yoludur.

 

ikinci bölüm / İnsan ürünü olan bir nesne, teknolojiyle ilgili bir çalışmanın temel konusunu oluşturur; ve insan üretişi olan kurmaca dünyada süreklilik hüküm sürmektedir.

 

III. ve IV. Bölümler / sürekliliğin içinden yeniliğin ortaya çıkması zorunludur. …yeniliğin değişik kaynakları araştırılıyor…

 

V. ve VI. Bölümler / yeni ürünler arasında bir ayıklanma yapılması zorunludur.

 

VII. bölümde teknolojik ilerleme ve insanlığın ıslah edilmesi konularına atıfta bulunuluyor.

 

 

I. Bölüm

ÇEŞİTLİLİK, GEREKSİNİM VE EVRİM

insanların kendi elleriyle ‘yarattıkları’ şeylerin çeşitliliği…

…teknolojik dünyanın, organik dünyadan üç kat daha fazla bir çeşitliliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.

 

 


  Gereksinim, icadın anasıdır.

 

Ateş, en azından 1,5 milyon yıldır kullanılmaktadır.

…tekerlek, en fazla 5.000 yıldır insanlığa hizmet etmektedir.

 

Tekerli taşıtlar, Hindistan’da MÖ 3000’de, Mısır ve Çin’de ise MÖ 2000’de ortaya çıkmıştır.

 

Tekerli taşıtlarla sağlanan ulaşım, yolların elverişli olmasını gerektirir.

 

José Ortega y Gasset, teknolojiyi gereksiz olanın üretimi olarak tanımlıyor; çünkü Gasset’ye göre insanların hayvani ihtiyaçlarının karşılanmasında teknoloji gerekli değildir.

 

Gaston Bachelard’a göre, fazla olanın (yani artı değerin) ele geçirilmesi, gerekli olanın kazanılmasına kıyasla insanlar üzerinde daha güçlü bir ruhsal uyarıma sahiptir; çünkü insanlar ihtiyacın değil arzunun yaratımlarıdır.

 

…evrim kuramının ortaya çıkışı, teknolojik alanda organik analojilerin kullanılmasını kolaylaştırdı.

Organik-mekanik eğretileme / Samuel Butler, ütopik romanı Erewhon (1872)

Butler’m düşünceleri, evrim temasını gerçek dışı yaklaşımlarla işleyen 19. ve 20. yüzyıl popüler bilim kurgu romanlarına esin kaynağı olmuştur. Bu romanlarda, hızla gelişen makineler, evrimsel gelişimi sona eren insanlığın yerini alarak dünyaya hükmederler.

 

Pitt-Rivers / ilkel silahlar ve aletler koleksiyonu

Linneaus düzenlemesi / Bu sistemde biçim, coğrafyadan daha fazla önem taşıyordu.

 

II. Bölüm

SÜREKLİLİK VE SÜREKSİZLİK

Hayatta kalmayı başarabilen en eski insan ürünü nesneler, taş aletlerdir.

Bu aletler, bugün mevcut olan en eski, en yaygın ve çok sayıda insan üretimi nesneyi oluşturmaktadır. Aletler, çoğunlukla ‘yontma’ ve ‘tabaka tabaka parçalama’ teknikleriyle yapılmışlardı.

Her tür balta, keser, çekiç, bıçak ve kazma bu tekniklerle imâl ediliyordu.

 

Bulunması kolay, işçiliği ise nispeten rahat olan taş, metal kadar uzun ömürlü değildir ve şekillendirilmesi de metale kıyasla daha güçtür. Taş alet ile metal bir aleti karşılaştırdığımızda taş aletin şeklinin, yapıldığı malzemenin niteliğine daha fazla bağlı olduğunu görürüz.

 

Pamuk çırçırı, 1790 ile 1860 yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinin Güney bölgesinin ekonomik kalkınmasına yönelik en önemli teknolojik katkıydı. Nasıl olduysa, hemen hemen aynı dönemde buhar makinesi de İngiliz ekonomisinde benzer bir rol oynamıştı.

 

…kişinin dikenli teli icat etmesini belirleyen koşullar nelerdir?

 

III Bölüm

YENİLİK (1):

PSİKOLOJİK VE DÜŞÜNSEL ETKENLER

icat etme potansiyeli insan ırkının tümünde mevcuttur. Bazı kişiler diğerlerinden daha fazla yaratıcı yeteneğe sahiptir

 

Teknolojik hayaller…

teknolojinin fantezileştirilmesi…

 

İngiltere’de yaygınlaşmaya başlamasına rağmen 1748 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde işlerlik gösteren hiçbir buhar makinesi yoktu.

 

…bir alet veya buluşun, yeni bir ortamda işlerlik göstermesi istendiğinde çoğunlukla bu alet veya buluş üzerinde değişiklikler yapılması zorunludur.

 

Amerikan kolonilerine ilk yerleşen kişiler beraberlerinde Avrupa sitili baltaları getirmişlerdi; bu baltalar, Eski Dünya’da AvrupalIların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılıyorlardı

Bu aletler, odun kesmeye veya kütüğe şekil vermeye uygunlardı; ama Amerika Birleşik Devletleri’nin balta girmemiş dev ormanlarında kullanışlı değillerdi.

Avrupa baltası, başı olmayan hafif bir aletti. Kesici ağzının arka kısmına fazladan bir metal parça eklenmesiyle birlikte balta ağırlık ve denge kazanmış oldu. / s. 139-140




Basit balta başlan, ilk kez 1700’lü yılların başlarında ortaya çıkmışlardı; 1780’li yıllarla birlikte alet de, Amerikan ağaç kesme baltasına doğru evrimleşti. İlk kez yerel nalbantlar tarafından yapılan bu baltalar, 19. yüzyılda fabrikalarda seri olarak üretilmeye başlandı. / s. 141

 

 

IV. Bolüm

YENİLİK (2): SOSYO-EKONOMİK VE KÜLTÜREL ETKENLER

Kopya mutlaka özgün modelden farklı olmak durumundadır. Birşeyi kopya eden ve aslını yapan kişi tek ve aynı insan olduğunda bile bu böyledir.

 

…ilk demir köprü, 1770’li yılların sonlarında İngiltere’nin Coalbrookdale kasabasında Severn Nehri üzerinde inşa edilmiş

 

Marx’in iddiasına göre buhar makinelerinin, demiryollarının, elektrikli telgrafın ve her tür makinenin yardımıyla doğanın insan egemenliği altına alınması sürecinde endüstriyel sınıf, yüz yıl kadar kısa bir süre içinde, bütün eski uygarlıkların başarılarının ötesine geçmeyi başarmıştı. / s. 174

 

Kapitalistler muazzam bir şekilde başarılı olmuşlardı; çünkü insanlık tarihinde statik toplum modelini reddeden ve kendilerini süreğen teknolojik değişimle yönetilen dinamik bir toplum modeliyle tanımlayan ilk yönetici sınıf olmuşlardı. / s. 175

 

Yatırımlar doruğa ulaştığında icatlar da doruğu ulaşır ya da yatırımlar düşüş gösterdiğinde icatların sayısı da düşüş gösterir

 

…yeniliğin ortaya çıkışını etkileyen tüm etkenleri içeren geniş bir teknolojik yenilik kuramı yoktur.

insanlar ne zaman, nerede ve ne şekilde olursa olsun nesneler yapmayı seçtiğinde yenilik de oradadır.

 

V. Bölüm

AYIKLANMA (1): EKONOMİK VE ASKERÎ ETKENLER

İnsanların tasarladığı çok sayıda değişik nesneden ancak bir kısmı, toplumun maddi hayatının parçası olmaya hak kazanır.

(Askeri gereklilikler)

 

VI. Bölüm

AYIKLANMA (2):

TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL ETKENLER

…barutun yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte savaşma tarzı, tamamen değişti.

 

(Testere) Batı’da kullanılan testereler, tek elle kavranan ve tabanca kabzasına benzeyen bir sapa sahiplerdir. Testerenin dişleri dışa dönük olduğu için kesme işlemi, aletin ileri doğru hareketiyle gerçekleşir.

Doğu’da kullanılan el testeresinin, bir veya iki elle tutulabilen düz,tahta bir sapı vardır. Bu tip testerelerin dişleri, sapa doğru eğik olduğu için kesme işlemi, testerenin geriye doğru çekilmesiyle gerçekleşir.

Testere çekilirken gerilim altında bulunan çelik, ileri doğru itilen ve baskı uygulanan çelikten daha güçlüdür. İşte bu nedenle, Doğu’da kullanılan testere daha ince olabilir.

 

Dünyadaki el aletleri üzerine yapılacak bir araştırma, kullanılan aletlerin çoğunun, ‘çekme hareketli’ olduğu sonucunu açığa vuracaktır. / s. 294-296

 

VII. Bölüm

SONUÇ: EVRİM VE İLERLEME

Marx’ın evrim analojisi: Fiziksel gerçeklik, emek aracılığıyla dönüştürüldüğünde doğa, insan bedeninin hayalî uzantısı olur. / s. 319

 

İnsan bedeninin önemli özelliklerinin, evrimci terimlerle açıklanabileceği varsayımı göz önüne alındığında, bedenin doğadaki uzantısı olan teknoloji de bu şekilde açıklanabilir. / s. 320

 

Teknolojinin tarihi, hayatta kalmamızı sağlamak amacıyla biçimlendirilen ürünlerin kaydı değildir. Tersine, yaratıcı zekânın doğurganlığının ve yeryüzündeki insanların yaşamayı seçtiği pek çok hayat tarzının kanıtıdır.

 

…icat etme sürecini harekete geçiren sosyo-ekonomik ve kültürel etkenler, kesinlikle incelenmeye değer konulardır.

 

Teknolojik değişimin kökeni, yönü ve etkisi tamamen insan kontrolü altındadır; / s. 325

Teknoloji doğayı fethetmiş ve onu insanlığın amaçlarına hizmet etmeye zorlamıştır / s. 325

 

İnsan ihtiyaçları hiç durmaksızın değişmektedir. Dolayısıyla, belirli bir döneme ve kültüre uygun taşıt hızlarının, ille de başka bir döneme ve kültüre uygun olması gerekmez.

...

Kaynak kitaplar 

A history o f technology; 7 cilt, der. Charles Singer, (Oxford, 1954-78);

A history o f technology and invention, 3 cilt, der. Maurice Draumas, çev. E. B. Hennessy (New

York, 1969-79);

Technology in Western civilization, 2 cilt, der. Melvin Kranzberg ve Carroll W. Pursell, Jr., (New York, 1967).

A short history o f technology from the earliest times to A. D. 1900, T. K Derry ve Trevor I.

Williams, (New York, 1961);

A short history o f twentieth-century technology c. 1900 - c. 1950, Trevor I. Williams, (New York, 1982);

Turning points in bestem technology, D. S. L. Cardwell, (New York, 1972);

The maze of ingenuity, Arnold Pacey, (New York, 1975);

A history o f mechanical invention, Abbott Payson Usher, (Cambridge, Mass., 1954).

 

Tekerlek

David S. Landes, Revolution in time: clocks and the m aking o f the modern world (Cambridge, Mass., 1983); Wilfred Owen, Ezra Bowen ve Life dergisi editörleri, Wheels (New York, 1967); Stephan Jay Gould, “Kingdom without Wheels”, Hen's teeth and horse's toes adlı kitapta, (New York, 1983); Stuart Piggott, The earliest wheeled transport (Ithaca, N.Y., 1983); M. A. Littauer ve J. H. Crouwel,

Wheeled vehicles and ridden animals in the ancient Near East (Leiden, 1979); Lazio Tarr, The history o f the carriage, çev. E. Hoch (New York, 1969);

Gordon F. Ekholm, “Wheeled toys in Mexico”, American A ntiquity 11 (1946), s. 222-8; Richard W. Bulliet, The camel and the wheel (Cambridge, Mass., 1975).

 

Bronislaw Malinowski, A scientific theory o f culture (New York, 1960); Philip Steadman, The evolution o f designs (Cambridge, 1979);

Benjamin B. Beck, Anim al tool behavior: the use and manufacture of tools by animals (New York, 1980);

José Ortega y Gasset, “Man the technician”, H istory as a system adlı kitapta, (New York, 1961); Gaston Bachelard, The psychoanalysis o f fire, çev. Alan C. M. Ross (Boston, 1964).

 

Organik-Mekanik Analojiler

L. J. Rather, “On the source and development of metaphorical language in the history of Western Medicine”, A celebration ofm edical history adlı kitapta, der. Lloyd G. Stevenson (Baltimore, 1982);

Charles Webster, “William Harvey’s conception of the heart as a pump”, Bulletin o f the H istory o f M edicine 39 (1965), s. 508-17;

René Descartes, Treatise o f man, çev. Thomas S. Hall (Cambridge, Mass., 1972);

Samuel Butler, Erewhon or over the range, der. Hans-Peter Breuer ve Daniel F. Howard (Newark, 1980);

Samuel Butler, “Darwin on the origin of species”, “Darwin among the machines”, “Lucubratio Ebria”, ve “The mechanical creation” adlı makaleler, The works o f Samuel Butler: Canterbury Settlem ent adlı kitapta, (New York, 1968);

Hans-Peter Breuer, “Samuel Butler’s “The Book of the Machines’and the argument from design”, The Journal of Modern Philology 12 (1975), s. 365-83;

Patricia S. Warrick, The cybernetic imagination in science fiction (Cambridge, 1980); Geoff L. Simons, The biology of com puter life (Boston, 1985);

A. Lane-Fox Pitt-Rivers, The evolution of culture and other essays (Oxford, 1906); M. W. Thompson, General Pitt-Rivers: evolution and archaeology in the nineteenth century (Bradford-on-Avon, 1977).

 

Taş Aletler

André Leroi-Gourhan, “Primitive societies”, A history o f technology and invention adlı kitapta, 1. cilt, der. Maurice Daumas, çev. E. B. Hennessy (New York, 1969), s. 18-58;

Jacques Bordaz, Tools of the Old and N ew Stone Age (New York, 1970);

H. H. Coghlan, “Metal implements and weapons”, A history o f technology adlı kitapta, der.

Charles J. Singer (Oxford, 1954), s. 600-22;

Robert F. G. Spier, From the hand o f man: prim itive and preindustrial technologies (Boston, 1970), s. 21-39.

 

Anthony Feldman ve Peter Ford, Scientists and inventors (Londra, 1979), s. 92-93

John W. Oliver, H istory o f American technology (New York, 1956), s. 132-3;

Mitchell Wilson, American science and invention (New York, 1954), s. 78-81

Charles A. Bennett, Saw and toothed ginning developments (Dallas, 1960); Douglas C. North, The economic growth o f the United States: 1790-1860 (New York, 1966), s. 8

George Kubler, The shape o f time: remarks on the history o f things (New Haven, Conn., 1962).

 

Arnold Pacey, The culture of technology (Cambridge, Mass., 1983);

Abbott Payson Usher, A history of mechanical inventions (Cambridge, Mass., 1954);

 

Noel Perrin, Giving up the gun: Japan’s reversion to the sword 1545-1879 (Boston, 1979);

Lynn White, Jr., Medieval technology and social change (New York, 1962);

Daniel R. Headrick, The tools o f empire (New York, 1981);

Percival Spear, The Oxford history of modern India: 1740-1975, 2. Baskı (Delhi, 1978);

 

H. G. Barnett, innovation: the basis of cultural change (New York, 1953);

David Pye, The nature and art of workmanship (Cambridge, 1968);

 

Merritt Roe Smith, der., M ilitary enterprise and technological change (Cambridge, Mass., 1985)

John U. Nef, War and human progress: an essay on the rise of industrial civilization (Cambridge, 1950)

J. M. Winter, der., War and economic development (Cambridge, 1975);

 

Paul B. Kebabian, American woodworking tools (Boston, 1978);

Robert F. G. Spier, From the hand of man (Boston, 1970);

Toshio Odate, Japanese woodworking tools (Newtown, 1984).

 

 

The Evolution of Technology

Türkçeleştiren: Cem Soydemir

George Basalla, Teknolojinin Evrimi

Nisan, 2013, Doğu Batı Yayınları, Ankara

Arnd-Michael Nohl - Eşya ve İnsan

Arnd-Michael Nohl - Eşya ve İnsan

Bir Pratik İlişkinin Felsefesi, Pedagojisi ve Sosyolojisi


 

…öğrenmede, eğitimde / maddi eşyanın bir anlamı olduğu bende kuşkuya yer bırakmıyor.

 

2. Bölüm'de yıllar önce öyküsel bir söyleşi yaptığım genç bir kadının yaşamöyküsüne başlıyorum.

…bu genç kadın keçeden oyuncak bebek yapımıyla ilgili yeni bir teknik keşfetmiş ve bunu üretim aşamasına getirmişti.

Yönelim geliştirmenin maddi eşya ile temas sonucu gelişebileceği pedagoji açısından her koşulda düşünülebilir. Ama eşya kendi kendini oluşturup bir yönelim geliştirme sürecini gerçekleştirebilir mi? Bu soru pedagojik antroposantrizmi (insanmerkezciliğini) çelişkiye sokabilir. Bu çelişkili durum insan ve eşya arasındaki ilişkiyle ilgili antropolojik görüşlerin incelendiği 3. Bölümün konusudur.

…günlük yaşamdaki insan ve eşya ilişkisi -insan açısından- her zaman için bir idrak etme ve öğrenme ilişkisi olarak da tanımlanabilir. Bu nedenle 4. Bölüm’de maddi eşyayla öğrenmeyi ele alıyorum.

(5. Bölüm) Peki, ama ya eşya olduğu gibi kalmıyorsa? Ve sadece eşya değil, onunla ilişki kuran insan da değişirse?

(6. Bölüm) eğitsel amaçlar,

7. Bölüm’de gösterdiğim gibi yenidoğanlar ancak zamanla kendileri ve eşya arasındaki farkı görürler.

8. Bölümde de esas olarak sosyo-eşyasal kolektifi “bağlaçsal transaksiyon alanları” olarak ele alıp bu “eşzamanlı olmayan eşzamanlılığı” (Pinder) inceliyorum.

Eşya ile sosyalleşme, somutlaşmış eğitim süreçleri, artefaktlarla yönelim geliştirme ve öğrenmeye dair farklı bakış açıları 9. Bölüm’de bir araya getiriliyor.

 

Bayan Hintzer ve Onun Oyuncak Keçe Bebekleri

...yaklaşık 35 yaşlarındaki kadın bir yıl önce çok az bir başlangıç sermayesi ile Berlin-Mitte’de bir oyuncak bebek ima¬lathanesi kurduğu için ilgimi çekiyordu.

 

Peki, ya oyuncak keçe bebekler, nasıl başladı?

Hintzer: Bu da komikti, burada, parkta biri vardı. Çocuklarla keçe yapalım dedi ve tuhaf bir yünü keçeleştirerek çocuklarla keçe yüzeyler ve toplar yapmayı denedi.

Önce küçücük bir topakla başlanır ve o giderek büyür ama bu olağanüstü çaba ge¬rektirir ve (işi sonuçlandırmak) pek ekonomik olmaz. Ama en azın¬dan bunun olabileceği anlaşılır. Yünle keçe yapmak ve bunun sağlam olması. İşte sonra da sararak biçimler oluşturdum; sanıyorum bu bü¬yük bir sır değil ama hiçbir keçecinin de bunu denediğini düşünmü¬yorum çünkü onlar yünden keçe yapılabileceğini düşünmüyor; bu bir biçimde güncelliğini koruyan bir söylenti. Şans işi; benim şansım.

 

(yönelim geliştirme) Ancak eski bağlantılardan kurtulup yenilerinin kurulmasına cesaret edilirse eşyanın gizli anlamları açığa çıkabilir

 

Sabine Hintzer oyuncak keçe bebekleri değerinde bir fiyata satabileceğinin farkına varınca, önüne giderek daha yeni yaşam yönelimleri çıkar.

Oyuncak keçe bebekleri ödüller alır ve Almanya'nın her yerinde müşteriler tarafından beğenilir.

 

İnsan ve Eşya Arasında: Antropolojik Sorular

İnsanın kendisini eğittiği konusuyla ilgilenmiştir Humboldt

İnsana dair çeşitli antropolojik saptamaları ele alırken, önce özellikle insanı hayvanla arasındaki farkla tanımlayan çalışmalara bakacağım

Bu sorunun altında yatan insan ve eşya arasındaki farkı ben felsefi ve sosyolojik bir yaklaşımın, Bruno Latour’un aktör ağ kuramı yardımıyla oluşturmaya çalışacağım.

 

Moderni oluşturan toplum ve teknolojinin, kültür ve doğanın ayrılmış olması değil, eşya ve insan arasındaki bu ağın çağdaş düşüncede, Latour’un “temizleme” dediği, yani kültür ve doğanın dikotomisiyle üstünün kapatılmasıdır.

 

Latour için eylem her zaman insan ve insan-olmayan failleri kapsamıştır. Bu nedenle onun için insanı eşyadan soyutlamak anlamsızdır…

 

Realizm ve İnşacılık Arasında Maddi Nesnelerle Öğrenmek

Bir alet olarak eşya onu kullananın özgürlüğünün ne kadar sınırlı olduğunu daha açık bir biçimde ortaya koyar.

 

Kaşık gibi basit şeyler bile bilmeyen birinin eline geçtiğinde, örneğin bir bebeğin, kullanımı zor bir hal alabilir.

 

Eşyayı doğru kullanmak, genellikle sadece eşyanın kullanılması ile öğrenilir

 

Öğrenmede -özellikle eşya ile öğrenme için- en tipik olan, öğrenilenin zaten var olması durumudur.

Bu nedenle öğrenme süreci nesnelerin önceden belirlenmiş işlevleri ve onların sembolik anlamları ile ilintilidir.

 

Gerçeklik ve insan düşüncesi nasıl birleşir?

(Pierce) ger¬çeklik ile düşünülen arasındaki bağı, gerek “tüm bilgilerimizin deposu olan geçmişi, gerekse bir nesnenin özellikleri ile ilgili düşüncelerimizi muhtemelen değiştirebilecek yeni deneyimlerin yaşanabileceği geleceği kapsar.

 

…biçim her zaman işlevi izler ve bu bir yasadır.

Bunu determinist olarak yorumlamadan şöyle söylenebilir: (Yeni) işlevler (yeni) biçimleri izler.

 

...eşya ile ilgili insana özgü bir bilincin nasıl oluşabileceği sorusu:

Peirce bu konuda bilinci üç kategoriye ayırır: Birincisi “hiçbir teşhis ve analize dayanmayan bir niteliğin pasifbilincini” temsil eden “duygudur”. İkincisi bir “direncin” bir dış “olgunun', bir “kesintinin” bilincidir. Üçüncüsü ise zamana bağlı bir öğrenme anı, bir düşünce olan “sentetik bilinçtir”

Şaşırma anı öğrenme kuramı açısından çok önemlidir. Sonrasında deneyim yüzünden bozulacak, yok edilecek olan insana ait ilk beklentiler, fikirler ve tasarılar, o anda “Non-Ego” ile “bu yabancı istilacıyla onun birdenbire ortaya çıktığı anda” karşı karşıya geliri

 

(Otomobil kullanma pratikleri) kavrama noktası ile ilgili aynı anda gaz verirken, ustaca ayağını debriyajdan çekme anına nasıl gelinir?

Alıştırma yap. Alıştırman bittiğinde tekrar alıştırma yap.

Her şey kendiliğinden olur, bunu düşünerek yapmamalısın

“Düşünerek” kavrama noktasının bulunmayacağı burada bir kez daha anlaşılıyor.

 

bilincin üç kategorisini bir kez daha hatırlayıp bunları nesneler karşısındaki davranışlarımızla ilişkllendirelim: Birinci¬lik çerçevesinde, nesne ile insan arasında, insanın başka eşya ya da deneyimle ilişki kurmasının mümkün olmadığı doğrudan, spontane bir temas gerçekleşir. İkincilik ile Peirce, bir değişikliğin ya da Peirce’in dediği gibi eşya ve insanın birbirini harekete geçirmesi sonucu (beklenmedik ama üzerine düşünülebilen) bir deneyimin ortaya çıkabileceği,    “çatışma unsurunun” yaşandığı o anı ifade eder. Üçüncülük ise bir cümle olarak da ifade edilebilen ama özellikle davranış alışkanlığı olarak mevcut olan bir kanıyı tanımlar.

 

Yönelim Geliştirme ve Eşyanın Yeni İşlevleri: Transaksiyon Perspektifinde İnternette Emekli Bir Kadın

İnsan bilgisinin “nesne”si olur.

 

Eğitimin Maddiliği

Bedenin dinlenmesi yastıklarla değil, oturma biçiminin yaylanıp salınmasıyla sağlanır…

…maddileştirilmiş eğitim ancak insanların eşyaya mal edilen beklentilerle karşı-laşmasıyla, yani “eşyanın standartlaştırıcı ve davranışları belirleyici işlevinin”  insandan belirli eylemleri ve bunların arkasındaki yönelimleri beklediği yerde gerçekleşir.

 

Eşya Dünyasında Sosyalleşmek

Mead’in pragmatist sosyal kuramı bize inşacı gerçekçiliğin toplumsal bakış açılarına nüfuz etme olanağı tanıyor.

Mead, benlik oluşumunu doğrudan sosyal et­kileşim ile ilişkilendirir.

 

Mead’e göre bilinç, uyaran ve tepki arasındaki direkt bağlantı, koptuğu anda oluşur, yani insan nasıl bir tepki göstereceğini sezgisel olarak bilmediğinde.

 

Eşyaya nasıl özel anlam yüklenebileceğini çocukluklarına geri dönüp bakan yazarların yaşamlarıyla ilgili anılarını okuyarak görebilir insan.

 

Eşyanın Büyüsü: Halide Edip Adıvar’dan Mor Salkımlı Ev

Babasının padişahın sarayında önemli bir gö¬revi vardı, aile tüm akrabalarla birlikte saraya yakın büyük bir konakta yaşıyordu.

Doğduğu ev ile ilgili şunları yazar: Evin kendisi, çocuğun hafızasında Mor Salkımlı Ev yaftasını taşır.

Sabahın ilk saatlerinde, burada dolaşan, çiçek ve ağaç sulayan, bir alay güvercine yem veren bir kadın görürsünüz.

Sokak üstünde, büyük bir odada, bir yer yatağında beyaz gecelikli bir kadınla koyun koyuna yatmaktadır.

 

Eşya burada özbenliğin durumunu yansıttığı ölçüde fiziksel “me”ye dönüşür. Halide Edip Adıvar evin farklı yanlarını ve dönemlerini yansıtarak aynı zamanda özbenliği ve ondaki de¬ğişimlere de ışık tutmuş olur.

 

Walter Benjamin'in Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk adlı kitabı

 

Okuldan geldiğimde çoğu zaman yaptığım ilk şey, en sevdiğim uğraşlarımdan birinin -çıkartma resimler örneğin- uygulama alanı haline getirdiğim yazı masamla kavuşmamı kutlamak olurdu.

 

Adıvar’da eşya sadece biyografik bağlama özgü bir öğe değil, aynı zamanda mekânsal bir boyuta da sahip. Mor salkımlı ev ile bu vurgulu bir biçimde betimlenir

…yazı masası ve Benjamin’in betimlediği birçok başka eşyanın ne¬redeyse mekânı yoktur.

 

Eşyanın burada farklı biçimlerde deneyimlenip betimlenmesi, bu yazarların dünyaya yaklaşım tarzını ve onu nasıl betimledik¬lerinin bir belgesidir de. Halide Edip Adıvar daha büyük (bi¬yografik ve tarihsel) bağlamları konu olarak tercih ederken, bir kadın asker ve parlamenter olarak bunları sadece betimlemekle kalmayıp, kendisi de şekillendirmiştir. Benjamin yaşamındaki fragmanlara ve desenlere, anlayışını oluşturan küçük şeylere yönelir.

 

Orhan Pamuk'un anıları çocukluğunun geçtiği İstanbul'daki eve sıkıca bağlıdır.

 

Bağlaçsal Transaksiyon Alanlarında İnsanlar ve Artefaktlar

Geçip giden bir dünyada nesneler geçip gitmez,

…eşya kalıcıdır

 

…araç gerecin araç gereç olma hali’:  eşya ile insan arasındaki fiili bağlantıların dışında tutularak anlaşılamaz: “Araç gerecin kullanımı olayında araç gereç olanla gerçekten karşılaşmamız gerekir.’

 

Tarladaki çiftçi kadın giymektedir ayakkabıyı. İşte burada o neyse odur. Kadın çalışırken ayakkabıyı ne kadar az düşünür ya da ona hiç bakmaz ya da onu hiç hissetmezse, ancak o zaman daha sahici olur.

…ayakkabı burada bilgi nesnesi değildir. Aksine çiftçi kadınla öyle sıkı bir ilişkiye girer ki onun ayaklarıyla bütünleşir.

 

İnsanla içinde bulundukları fiili bağlantılar kaybolunca eşya unutulur.

 

Genel Bakış: Eşya Pedagojisi

...pratikte hep eşyaya bağlıyız.

 

Mead’in gösterdiği gibi çocuklar kendileriyle nesneler arasındaki farkı kavrar kavramaz, eşyanın bakış açısını benimseyebilirler. Eşyanın kendi eylemlerine nasıl tepki göstereceğini, / tahmin ederler. İnsanlar kendi eylemlerine gösterilen eşyasal tepkiyi sezdiklerinde, eşya onlar için anlamlı ötekine dönüşür.

Belirli bir eşya ile etkileşim (örneğin Walter Benjamin'de yazı masası) insanların kimlik oluşumunda faydalı olur.

 

…insan tarafından manipüle edil¬diğinde, o insan eşyanın tepkisinin farkına varır. Bu ikincilik anı öğrenmede çok önemli çünkü insan burada bir şaşkınlık yaşar: İnsanın o ana kadar bildiği ve yapabildiği şeye onun o ana kadar eşyaya dair bilmediği yabancı bir nitelik eklenir.

 

Padagogik der Dinge

Türkçeleştiren: Özden Saatçi

Ayrıntı Yayınları, 2018