Mine Baran - Halkbilimi
Bağlamında, Anadolu-Türk Konutunun Mekansal Oluşumu - Notlar
Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, 2000
Özet
Tezin ilk bölümünde; böyle bir çalışmanın yapılma nedenleri
açıklanarak, amaç ve önemi hakkında bilgiler verilmiş
Bölüm 2’de halkbilimine dayalı genel bilgilere değinilmiş
Bölüm 3’te Tarihten gelen deneyim ve birikimler sonucunda
kültür etkileşiminin ortaya çıkardığı boyutlar
Bölüm 4’te konutta mekansal oluşumu etkileyen faktörler
folklor kapsamında ele alınmış, Dünyadan ve Türkiye’den örneklerle konu
pekiştirilmiştir.
Bölüm 5, araştırmanın kavram ve alan çalışmasına yönelik
sistemini içermektedir.
…alan çalışması 6. Bölümün konusunu oluşturmaktadır.
Bölüm 7 de; alan çalışmalarında elde edilen faktörlere göre
kıyaslanarak bir değerlendirme yapılmış
1. Giriş
…her düşünce biçimi toplumsal düzeyde kendi kültürüyle
uyuşmak, ona bağımlı olmak zorundadır.
Milletlerin yaradılış ve mizaçları arasında farklar
bulundukça yaşama, oturup kalkma ve dolayısıyla ev şekli, fikir ve telakkisi
daima birbirinden farklı olacaktır (Eldem)
1846 yılından başlayarak, halkların yaşam öğelerini konu
edinen ve bu bilgileri dizgeleştirerek onlara bilimsel nitelik kazandıran,
genellemeler düzeyinde soyutlamalara ulaşmaya çalışan uğraş, halkbilimi
(folklor) kavramım yarattı
Halkbilimciler, genellikle şifahi (sözlü) kültür ürünlerine
büyük ilgi duyarken, maddi kültür ürünlerine uzak kalmışlardır. Özellikle
evler, büyük ölçüde halkbilimcilerin ilgisini çekmemiş, adeta görmezlikten
gelinmiştir.
Tez’de konut-folklor ilişkisi üzerinde yapılan çalışmaların
yetersizliği görüşünden yola çıkılarak, Halkbilimi bağlanımda konutun mekansal
oluşumu araştırılmış, bir ana ve 6 alt hipotez oluşturulmuştur.
Konutlarda mekansal oluşumun nedenleri incelenirken, halkın
yaşamı genellikle ikinci plana itilmiştir.
Halkbilimine ait değerleri geleneksel konutlarda bulmak
mümkündür.
…benzerlikleri yanında farklı geleneksel yaşam sürdüren
(Diyarbakır, Ş.Urfa, Tokat, Trabzon (Of-Sürmene), Konya, Bursa, Muğla )
yörelerindeki konutlar tercih edilmiştir.
2. Halkbilimi (Folklor) - Konut
Mimarisi İlişkisi ve Konutlarda Mekansal Oluşum
Halkbilimi sözcüğünü İngilizce’de ilk kullanan W.J. Thoms
olmuştur.
“Ziya Gökalp Halka Doğru’da halkbilimi sözcüğünü ilk kez
“halkiyat” olarak kullandı. Yazısında halkbilimini halk uygarlığı ile eşanlamlı
kullanmıştır.
Halkbilimi, ilk incelenmeye başlandığında, sosyal
antropoloji ile aralarındaki ayırım açıkça anlaşılamıyordu.
Thoms, halkbilimi kavramım kullanım alanına sunduğunda halk
sözcüğünden, köylü kesim söz konusu ediliyordu.
F.L. Wright’a göre ‘Mimarlık, biçim haline gelmiş yaşamdır’
Fiziksel çevredeki ilişkiler öncelikle mekansaldır
Geçmişte konut kullanıcısı, gereksinmelerine en uygun mekanı
deneyerek düzenlemiş ve geliştirmiştir. Endüstri devriminden bu yana ise,
konutun fiziksel düzenine kullanıcının yapabileceği katkı giderek azalmıştır.
3. Anadolu-Türk Konutlarında
Mekansal Oluşumun Tarihsel Süreci
Eski tarih çağlarında Orta Anadolu’daki yerleşme düzeni,
genellikle gelişi güzel yan yana gelmiş konutlardan oluşmaktadır.
Bu yerleşme biçimlerinin, hiç kesintiye uğramadan Eski Hitit
Çağma geçtiği anlaşılmaktadır.
Romalılar döneminde mimari, anıtsal bir özellik ve gösteriş
kazanmıştır. Bu ayırıcı özellik cadde ve sokaklarda da kendini gösterir. Küçük
Asya’nın güneyinde bulunan bazı kentlerde iki tarafı galerilerle donatılmış
caddeler yapılmıştır
Bizans kentlerinin dokusunun, birbirini dik kesen sokak ve
caddelerden oluşan Helenistik ve Roma kentlerinden farklılaşması, özellikle
Grekleşmenin kesinleşmesinden sonra planlı kent anlayışından dönülmesiyle
başlar
M.Ö. 5400 yıllarına rastlayan Hacılar’da ki konutlar
dikdörtgen planlı ve tek odalıdır.
Eski Hitit çağı konutlarında hayat (bazen sofa) genellikle konutun
yanlarında veya önünde yer alırlar
Elde edilen tarım ürünlerini saklamak için yer altında
ambarlar yapma geleneği eski Türklerde çok yaygındı.
Çadır yaşamında kullanılan araç ve gereçlerin başında,
kilim, çuval, cecim gibi dokuma ve keçe yaygılar gelmektedir. Eşyaların
korunduğu sandıklar ve yük çuvalları en önemli araçlardandır.
Anadolu Türk evini 5 grupta incelemek gerekmektedir.
1- Hayat
(Avlu,taşlık,bahçe)
2- Odalar
3- Sofa (Doğu ve
Güneydoğu’ da Eyvan)
4- Geçitler,
Merdivenler
5- Diğer öğeler
(mutfak, temizlik, depolama vb.)
Anadolu-Türk Evinde merdiven hayat’ın bir parçasıdır.
Anadolu geleneği tümü ile işlevsel bir konut düzeni yaratır.
Odalar işlevine göre ayrılmamış, tersine gereksinmeye göre kullanılmaktadır.
4. Mekansal Oluşum Açısından
Folklor-Konut Etkileşim Sistemi
Bazı toplumlar konutlarım ay, yıldız, güneş yönüne göre
yapmışlar, bu nedenle yuvarlak bina inşa etmemişlerdir
Çünkü yuvarlak binayı yönlendirmek zordur
Oysa İran, Irak, Suriye, Çin ve benzeri Arap konutlarında
dairesel formlar hakimdir
Konut, kullanıcının iç düzenim, hayat biçimini, fiziki
gücünü, düşünce sistemini, sosyal durumunu ifade eder
Ana Hipotez;
Folklorun, konutlarda mekanın oluşumunu etkileyen ve
Geleneksel Anadolu-Türk konutlarının biçimlenmesine yön veren önemli bir faktör
olduğudur.
Ortaya atılan bu ana hipotez 6 alt hipoteze ayrılmıştır.
Hipotez I. Çevreye ait faktörler mekansal oluşumu etkiler.
Hipotez II. Eve ait faktörler mekansal oluşumu etkiler
Hipotez III. Ev eşyasma ait faktörler mekansal oluşumu etkiler.
Hipotez IV. Ev hayatına ait faktörler mekansal oluşumu
etkiler.
Hipotez V. Örf, adet, töre ve gelenekler mekansal oluşumu
etkiler.
Hipotez VI. İnanışlar mekansal oluşumu etkiler.
5. Alan Çalışması İlke ve
Yöntemleri
…
6. Halkbilimi Bağlamında Anadolu-Türk
Konutunun Mekansal Oluşumunun Belirlenmesine Yönelik Araştırmanın Farklı
İllerdeki Geleneksel Konutlara Uygulanması
Arap tarihçisi Ebul Frahça ‘ya göre Şanlıurfa
Nuh tufanından sonra yer yüzünde kurulan yedi yerleşim merkezinin ilki
ve en önemlisidir. Hz Adem’in çifçilik yaptığı, Hz İbrahim Halil, Hz Eyüp, Hz
Şuap, Hz Elyasa gibi peygamberlerin yaşadığı bu bölge, “Peygamberler Şehri”
diye anılmakta ve bu mistik duygular, bölge halkının sosyal yaşayışını da tesir
etmiştir
İl alanı genel olarak / bir plato görünümündedir. Bu nedenle
yerleşim merkezi düz bir arazi üzerindedir.
Bağ ve bahçeler bakmandan fakir olan İl' de geçimin tahıl
üretimi ve hayvancılığa dayalı olması, yöre insanının yeme kültürünü (et ve et
yemeklerine dayalı) etkilemiştir.
Kış mevsiminin az yaşandığı Urfa ilinde, kullanıcılar uzun
ve şiddetli yaz sıcaklarında eylemlerini daha iyi koşullarda
gerçekleştirebilmek için bazı önlemler almışlardır. Evler yazlık ve kışlık
kullanıma ayrılmıştır.
Kuzeye yönlendirilen yazlık bölümler, hava akmandan
faydalanabilmek amacıyla genelde iki katlı olup, kullanım yoğunluğu nedeniyle
mekansal boyut ve sayı olarak büyük tutulmuştur.
Güneye yönlendirilen kışlık bölüm ise, genelde zemin
katlarda yazlık bölüme oranla daha basık ve küçüktür.
Genellikle iki kattan oluşan evlerde konut tipi taştır.
Bölgenin ormandan yoksun bulunması, kentin güneybatı kesimindeki dağlarda
bulunan kalker taşının (Urfa taşı) işlemeye elverişli olması, yapı malzemesi
olarak taşın kullanılmasını zorunlu kılmıştır.
Urfa da her sokak aynı soya mensup kişilerin adıyla anılır
…evlerde tüm mekanlar, kadının yıl boyunca yaptığı işlere
cevap verecek nitelikte ve konumdadır.
Avlu (Hayat); Günün büyük bir bölümünün içinde yaşandığı
üstü açık mekandır. Zemini “ Nahit” adı verilen düzgün kesme taşla döşelidir.
Avlu (Hayat) ortasında, küçük bir havuz, kuyu, “curan”
denilen su yalağı ve içerisinde incir, dut, nar, portakal, kebbat, zakkum, asma
vb. biri veya birkaçının yer aldığı “ çiçeklik (bahçe) bulunur. Çiçeklik aynı
zamanda çöpe atılması günah olan ekmek kırıntılarının silkelendiği yerdir.
Yılın yedi ay gibi büyük bir bölümünün sıcak geçtiği
Şanhurfa‘da ev halkı tarafından bütün gün boyunca serin bir mekan olarak
kullanılan “Eyvanlar” bu özelliklerinden dolayı evlerin vazgeçilmez bir
unsurudur.
Urfa evlerinde kuzeye yönlendirilmiş yaz eyvanlarından
başka, güneye yönlendirilmiş kış eyvanı ile birden fazla eyvanın bulunduğu
evlerde vardır.
Urfa evlerinde; pencerelere “Taka” adı verilmektedir.
Urfa evlerinde mutfağa “tandırlık” adı verilirdi. Tandırlık
evin haremlik bölümünde yer alır ve doğrudan avluya açılırdı.
Urfa’nın büyük merkezlere uzaklığı, elverişsiz iklim
koşullan ve kökeni çok eskilere dayanan toprak mülkiyeti, yaşama biçimini
önemli ölçüde etkilemiştir. Selçuklular döneminden başlayarak aşiret ilişkileri
ile iç içe geçen büyük mülkler oluşmuştur. Osmanlı döneminde ise aşiret ve
beyliklere iç işlerinde özerklik tanınmış ve beylerin topraklar üzerindeki
haklan yasallaştırılmıştır. Bu feodal yapı evlerin bitişik nizamda yapılmasını
gerektirmiştir. Halk böylece kendilerini daha güvenli ve güçlü hissetmiştir
Halk misafirperverliğin Hz. İbrahim’den kaynaklandığına
inanmaktadır.
…misafir ağırlamak onlar için prestij meselesidir.
mahremiyet kavramı evlerin yüksek duvarlarla çevrilmesine
yol açmış, çoğu evde duvar yüksekliği (avlu duvarı) 5-6m’ye kadar ulaşmıştır.
Urfa’da bazı evlere giriş, esas sokağa bağlanan 5-15 m
uzunluğunda 1.5-2.5 m genişliğinde dar bir çıkmaz sokakla “ tetirbe” sağlanır.
Tetirbeler, yapıların sokağa açılabilmesi için, bitişik mülkiyetlerin birine
toprak parçası vermesi sonucu ortaya çıkmıştır. Urfa'daki çıkmaz sokaklar,
ulaştığı evin sahibinin ismiyle anılmaktadır.
Bazı evler sokağın üstünü örter şekilde yapılmıştır. Burada
örtü sistemi sokak genişliğinde derinlemesine uzanan bir tonozdur. “Kabaltı”
adı verilen bu örtü sistemine, sıcak iklimin hüküm sürdüğü bölgelerde
rastlanmaktadır.
Geleneksel Urfa evlerinde görülen bir başka özellik
hamamlardır.
Genellikle zengin ailelerin evlerinde bulunan hamamlar, ısıtma
sisteminden yararlanabilmek amacıyla tandırlığın (mutfak) yakınında
planlanmıştır.
Amida- Amid bazen de kara bazalt taşlarından dolayı Kara
amid adı verilen Diyarbakır’ Eti şehirlerinde olduğu gibi kalın surlarla
çevrilmişti.
Diyarbakır ve Mezopotamya evleri kitlesel biçimleri ile
birbirine benzemektedirler. Bu benzerlik yapı kültürü etkisi ile olabilir.
Çünkü Diyarbakır yakınlık olarak Mezopotamya ile adeta kaynaşmıştır.
İl volkanik bir arazi üzerinde kurulu olduğundan etrafta bol
miktarda bazalt taş bulunmaktadır.
Bazalt taş işlemeye elverişli olmayıp oldukça sert
yapıdadır.
(Gayri-Müslim denilen azınlığın geçimlerinin ipek dokuma ve
üretime dayalı olması gibi ) Müslüman olmayan kesim ipek dokuma ve iplik üretim
işlerinden dolayı evlerinde koza üretim ve dokuma odası yapmışlardır Ayrıca
bodrum katta yer alan kilerlerde şarap yapım yeri (şırahane) mevcuttu.
…
Roma imparatorluğu Döneminde Konya’ya
“ ikonlar kenti” anlamına gelen “Iconium” adı verilmişti.
Bir kerpiç bölgesi olan İç Anadolu’nun tipik evlerine en iyi
örneklemeyi Konya ili göstermektedir.
Konya şehir evleri plan ölçeğinde hayatlı ve sofalı evlerden
oluşmaktaydı.
Konya’da “hayat” anlamı zemini taşla döşeli bir bahçedir
Evlerin çoğunda dış duvarlar kerpicin doğallığım ön plana çıkartırken
iç duvarlar daima kara sıva ile sıvanmıştır.
Evin servis bölümlerinden biri odunluktur. Kışlan sert geçen
Konya’da yakacağın depolanması amacıyla yapılan bu mekanlar gerektiğinde kiler
amacıyla da kullanılmıştır.
Konya ilinde eski toprak evlerin dış görünümleri sade ve
gösterişten uzak ise de iç mekanlar buna karşı o denli süslü ve kullanıma
elverişli, pratik ve rahattır.
6.3.4 Bu evlerde
sadelik ana ilke olmuş, hiçbir zaman fazla eşya ortalıkta bırakılmamıştır.
Konya’da “garsambalık” adı verilen faydasız eşya daima göden uzak tutulmuş.
17.18. yüzyıl başlarına kadar evlerde tek katlı bir hayat
içinde 2 odalı mabeyinli plan yaygın iken, nüfusun artması sonucu yetersiz
kalan alt katın üstüne bir kat daha çıkarılmıştır.
Mabeyn; zemin katta ortak kullanım alanlarındandı. Sosyal
aktivitelere de cevap verebilecek boyut ve düzenlemede planlanan ortak alanlar
(hayat, mabeyn, sofa ve baş oda ) evin en önemli mekanlarıdır
Bunun yanında ekonomide dokumacılığın yaygın oluşu bazı
evlerde (zemin katlarda) dokuma odalarının planlamasına yol açmıştır.
Evin kışlık gıda depolama işlevi bazı evlerde “ izbe” adı
verilen yerden biraz aşağıdaki depolarla sağlanırken çoğu evde “ odunluk” veya
kilerler de kullanılırdı.
Muğla / İ.Ö.14. yüzyıldan
günümüze ulaşan Hitit kaynaklarına göre bu yöre “ Ahhiyava” adıyla anılıyordu
Akdeniz Bölgesini karakterize eden Muğla yöresinin
özelliklerinden biri de, kışların bol yağışlı yazlarında kurak geçmesidir
Yerleşim alanı içinde bulunan evlerin zemin katı, kışın olumsuz etkilerinden
korunmak için kışlık kullanıma ayrılmış olup, üst katlar daha serin, rüzgarlara
açık yapılan yazlık kullanım alanlarıdır
Zemin ve 1.katlar ev önü adı verilen açık teraslarla geri
plana çekilmiştir.
Muğla’nın yerleşim alanı Asar dağı etekleridir
Bitişik nizamda, bir hayat içinde ki evler, önceleri tek
katlı ve düz toprak damlıydı. 20. Yüzyılın başlarından itibaren genellikle iki
katlı beyaz badanalı ve küçük yeşil bahçeleri ile dikkat çeker.
Muğla evinin odası, bir
ailenin gereksinimlerini karşılayacak fonksiyonları içinde bulundururdu Bu
nedenle halk arasında odalara “evin içi” denilirdi
Şehrin engebeli arazi yapısı nedeniyle yerleşimlerin bir
kısmı hafif meyilli bir alana, diğer bir kısmı da düz bir arazi yapısı üzerine
konumlanmıştır.
İl ekonomisinde dokumacılık oldukça yaygındır. Öyle ki bu
olay bazı evlerde zemin katların (dokuma iskelesinin zemine oturma
zorunluluğundan) bir bölümünün bu iş için ayrılmasına neden olmuştur.
Genelde iki katlı olan Muğla evlerinde plan düzeni, bitişik
nizamda, içe dönük, bir hayat içinde dış sofalıdır.
Bursa’ya, M.Ö 1200
yıllarında, Trakya’dan bu bölgeye İskit saldırılardan kaçan Traklar, Thinler ve
Bitinler yerleşmişlerdir. Bu nedenle yazılı kaynaklarda bölgenin adı “Bitinya”
olarak geçer. O çağda şehir, kurucusunun ismi olan Prusa ile anılmaya
başlanmıştır.
İl’in yerleşme dokusu yeşillikler içindedir. Öyle ki hemen
her evin küçük de olsa bir bahçesi vardır. Bunu sağlayan arazinin yer altı
sulandır. Evliya Çelebi, bu verimli topraklara su sayesinde yeşili güçlü
kıldığım, “ Velhasıl Bursa sudan ibarettir “ sözüyle anlatmaktadır.
Bursa’nın yer altı sulan bakımından zengin olması hemen her
evde çeşme, yalak, havuz yapılmasına olanak vermiştir.
Evler genelde iki katlı olup zemin katlan kagir, üst katlan
ahşap iskelet içine doldurma tekniği ile kurulmuş yapılardır
Taşlık; Evin sokaktan sonra girilen ilk bölümüdür. Buranın
bir cephesi bahçeye bakar, yazan gerektiğinde bir kilim atılmak suretiyle
oturulur, yemek yenir, hanımlar el işi yaparlardı.
Üst kata taşlıktan bir merdivenle çıkılır. Bu merdivenin
sonunda karşımıza bir sofa çıkar. Burası yazın sıcak günlerde oturulan,
gerektiğinde misafir kabul edilen, yemek yenilen, geniş, havadar bir mekandır.
Bursa evlerinde kullanılan eşyalar çok işlevli ve süslüydü Odaların
pencere yönündeki bölümünde tahta kerevet vardı.
Oda döşemesinden alçak olan ve bazen oda boyunca devam eden
bölüme “seki altı” veya “ Saffinal” denirdi.
Bursa evleri sokaktan insan boyunu aşan bahçe duvarıyla
çevrilmiştir. Yaklaşık 3, 3,5 m yüksekliğindeki bu duvarlar, iç yaşantının
rahatsız olmadan sürdürülebilmesi amacına hizmet ederdi.
Evler genellikle iki katlı olup, zemin katlar kâgir, üst
katları ahşap iskelet içinde kerpiç veya tuğladan doldurma tekniği ile
kurulmuştur. Üç katlı olan evlerin sayılan azınlıktadır.
Anadolu’nun en eski ve önemli şehirlerinden biri olan
Tokat’ın ilk çağlarına ait kesin bir bilgi olmamakla beraber, Hititlerin
merkezi bölgesinde olduğunu ve sonra da Asurlar, Hurriler, Kimmenler, ve
İskitler idaresinde kalındığı bilinmektedir.
Tokat’ın dilimizdeki anlamı; atlar için yapılan üstü açık
yerlerdir.
Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre, Tokat şehircilik
bakımından pek elverişli olmayan, dereli-tepeli bir arazide yer almaktaydı.
Sayılan yediye varan derelerden sürekli sular akardı. Bu sebepten dolayı
Tokat’ın etrafı bahçeler ve bostanlarla çevriliydi
Yazmacılık şehirde çok ün salmıştı. Öyle ki, haramlar
oturdukları evde boş durmazlar, yazma kenarı işler, nakışlı perdeler
yaparlardı. Bu nedenle bazı evlerde dokuma odası yapılmıştır
Tokat’ta ki evlerin büyük bir bölümü 19.yy. sonu 20.yy.
başlarında yenilenmiş veya yeniden yapılmışlardır. Mimari itibari ile daha
erken dönemlere ait evlerden günümüze kalan yoktur
Yörede hayvancılık yerine tarım ve el sanatları yaygın
olduğundan evle de ahır pek görülmez. Sadece binek hayvanı olanların küçük bir
ahırı vardı. Evin su ihtiyacı kuyu ve mahalledeki çeşmelerden karşılanırdı.
Tokat, Orta Karadeniz kıyılarının dar ve nemli îç Anadolu’
nun geniş ve kuru alanlarından dağ sıralan ile kendini doğal olarak soyutlayan;
geniş ve sulak vadilerle, bunlar arasındaki geçitlerden oluşan bereketli
ovalann orta yerinde bulunmaktadır.
Tokat evleri genellikle iki katlıdır. Ancak çoğu evde zemin
kat ile üst kat arasında ara kat yer almaktadır. Burası kışın oturmak için daha
basık inşa edilmiştir.
“İş evi” adı verilen mutfaklar, Tokat evlerinin en önemli
mekanlarındandır.
Tokat evleri üst katlarda iç sofa ve onun etrafında gelişen
oturma düzeninden ibarettir.
Tokat’ta farklı dinden olan toplulukların evlerin de dışa dönüklük
daha belirgindir Evler’de; gerektirdiğinde kullanılan ayin salonları(sofa),
şarap yapım depoları (bodrumda), ve gizli geçitler bulunurdu
Trabzon ili’ne bağlı Of ve
Sürmene ilçeleri, bölge özelliğinin genel karakterlerini taşıyan önemli
yerleşmelerdir.
Her aile kendi tarlasına evini kurduğundan evlerin eğimine
göre aşağı yönünde sebze bahçeleri vardır. Yerleşmelerde uygun eğim ve iyi
toprağa sahip alanlara ev kurulmasına dikkat edilir, evlerin araziye
dağılışları tarlaların durumuna göre değişirdi.
Arazinin yakınında bulunmak bir ölçüde yaşamı
kolaylaştırmıştır.
“Hayatlı” ya da "Aşhaneli” diye adlandırılan plan tipinin
çeşitlemelerine Doğu Karadeniz’in her yöresinde rastlamak mümkündür
Evlere girişte evin holü sayılan hayat karşımıza çıkar.
Odalar bu hole açılır.
Evler, bir ortak mekan, çevresinde sıralanmış odalar, hayat
ve çamaşırlık-tuvalet mekanından ibarettir.
Of ve Sürmene ilçesinde tuvaletler eve çıkıntı yapacak
şekildedir. Hayatın yanlarında yer alan odalardan büyük olanı, baş odadır.
Genelde misafirler geldiğinde kullanılan bu oda tefriş ve düzeniyle diğer
odalardan farklılık gösterir
…sistemde temeli oluşturan bodrum kat taştır
Türk evinde en önemli mekan oda, iken Doğu Karadeniz evinde
aşhanedir.
Aile yaşamında ataerkil yapı dikkati çeker.
Evlerin gece ve gündüz yaşamı hayat ile ayrılmıştır.
Aşırı yağışların olduğu bu yörelerde bodrum katlar, taş ile
çevrilirken ahşabın bol olduğu bir ortamda zemin kat ahşap dolma tiptedir.
Malzeme dış cephede kendini hissetmiştir.
Açık tarla ve bahçeler içinde kurulan evlerde mahremiyet
İlkesi görülmez. Evleri çeviren yüksek duvarlar yoktur.
7. Genel Değerlendirme ve Sonuçlar
Çalışma sonucunda, konutun oluşumunda folklora bağlı
faktörlerin önemi gözlenmiş, buna bağlı olarak değerlendirmeler yapılmıştır.
• Konut çevresiyle bir bütündür. Özellikle yerleşmenin;
iklimi, arazi yapısı, tarihine bağlı kültür etkileşimi, ekonomik durumu,
konutta, kullanıma bağlı mekansal oluşuma yansır.
-Güneydoğu Anadolu’daki avlulu evler; Mezopotamya evinin;
-Önü açık, sofalı plan tipleri; Hitit evinin;
-Geleneksel Türk evinde odanın kullanımı da; Orta Asya’daki
çadırın bir uzantısına benzer.
Mevsime bağlı yaşama biçimi; genel olarak bütün konuttan
etkilemiştir. Hemen hemen bütün konutlar, yazlık ve kışlık kullanım için farklı
bölümlere veya katlara ayrılmıştır.
Genellikle Anadolu - Türk evi, genelde hizmet alanlarının
yer aldığı zemin katı ve genel yaşamın geçirildiği üst kattan oluşur.
Evlere sokaktan girilince ilk önce yörelere göre değişik
adlar verilen (avlu, hayat, taşlık) açık- yan açık bir mekana gelinir.
Sofa mekanı ise(açık veya kapalı) üst katta odalar arası
ilişkiyi belirler. Avlu, hayat veya taşlık evin ana dağıtım mekanlarıdır.
Diyarbakır, Şanlıurfa illerinde mutfaklar, misafire verilen
değer ve kullanıcı sayısının fazlalığından dolayı oldukça büyük ve çok
ocaklıdır.
Of ve Sürmene evinde mutfak, aynı zamanda oturma odası
görevi görür
Sedirler oturma yanında geceleri yatma amaçlı kullanılır.
Gündüz yüklüklere kaldırılan yatak, yastık ve yorgan gece
yerlere serilerek yatma imkanı oluşturur.
Batıya doğru gidildikçe aile nüfusunda düşüş gözlenmekte,
buna paralel ev boyutları da küçülmektedir.
* Anadolu
-Türk konutu, deneme yanılma metodu ile yüzyıllardan beri süregelen bir süreç içinde
oluşmuşken, günümüz konutu, Cumhuriyetin ilanından sonra başlayan batılılaşma
hareketi ile yeni bir arayışa girmiştir.
* Geleneksel
konutta taş, ahşap, kerpiç gibi yöresel malzeme kullanılmıştır. Günümüz
konutunda ise yaygın olarak, günün koşullarına göre briket, tuğla ve beton gibi
malzemeler tercih edilmektedir.
* İmece usulü
yaşam özellikleri gösteren geleneksel konutta mekanlar, ortak kullanım
ağırlıklıdır. Bu mekanlarda fonksiyonel kullanım ön plandadır. Mekanlardaki
flexibilite çok üst noktalara ulaşmıştır. Her mekandan ve eşyadan maximum fayda
düşünülmüştür. Kişisel mekan kavramının ağırlık kazandığı bugünün konutlarında
ise hemen her eylem için özel mekan vardır.
…