Paul Rotha –
Belgesel Sinema
Filmlerin ani duyum yaratma gücü, onların asıl
işlevinin bu olduğunu düşünmemize sebep oluyor ve bu yanlış.
Belgeseller zamanın keskin bir eleştirisini yapmak
zorundadırlar. Sadece bugünü değil, geçmişin ürünlerinin değerlendirmesini
yapmak da belgeselin işidir.
Toplum zenginleştikçe kültürel etkinlikler (sanat)
zengin sınıfların tekeli altına girer.
Sanatçılar, toplumun azınlık ancak buna rağmen
egemen sınıfının temsilcileri konumundadırlar.
Belgeselin en önemli özelliği toplumsal çözümlemeler
barındırmasıdır.
Belgeseller var olan sorunları ve gerçeklikleri
yansıtmalıdır. Bunu yaparken geçmişten, düşmanlık duymamalı ve gelecek hakkında
kehanetten kaçınmalıdır.
Belgesellerde hayali bireyler ve durumlarla kurgusal
olaylar ön plana çıkabilmektedir. Belli bir amacı vurgulayan kurgusal
öykülerden kaçınılır. İzleyicinin dikkatinin bu yönde yoğunlaşması genel olarak
istenilen bir durum değildir. Bireysel olaylar ve duyumlar her şeyden daha
önemlidir.
Son dönemlerde belgesellerde bireyselleştirilmiş
öyküler yoktur.
İnsan olgusu ikinci planda tutulmaktadır.
Belgeselin konusu olabildiğince açık ve kısa sunulmalıdır.
Belgesel içerisindeki her nokta çabucak
kavranabilecek niteliğe sahip olamlıdır.
“Doğa, sanatçı için bir sözlüktür.”
Delacroix
Hareket, sinemada izleyici üzerinde en fazla duyum
yaratan unsurdur.
Duyumdan yoksun film = Entelektüel film
Belgesel için güzellik ciddi tehlikeler arz eder.
Görüntü konusunda dikkat edilmesi gereken, konunun
doğasına uygunluktur. Bireysel çekimlerin güzelliği, kapsamın anlamlı ifadesi
için zararlıdır.
Türkçeleştiren: İbrahim Şener
İzdüşüm Yayınları, Haziran 2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder