S.J. Arnott, E.W. Holland, P. Patton, M. Hardt, J.L.
Beller, A. Akay – Gilles Deleuze’de Toplum ve Denetim
Stephen J. Anott
Tekbencilik ve Deleuze Etiğinde Topluluk Olanağı
Deleuze’ün felsefesi gayet iyi belgelenmiş olduğu
gibi radikal bir anti-Hegelcilik izler.
Felsefesinin ilk ilkesi, evrensellerin hiçbir şey
açıklamadıkları ancak onların kendilerinin açıklanmaları gerektiğidir. Kesin
olarak Deleuze, bütün evrensel özne nosyonlarını reddeder.
Güzel ruh, kendi tekilliğince kapana kısılmış
öznenin Hegelci imgesidir.
Spinoza’nın beden ve dolayısıyla akıl üzerine
bilgimizin tam olmaktan uzak olduğu iddiasının üzerinde durur.
Etik bilgi asla telafi edilmemiş; ancak yalnızca
bilginin sınırlarının tanınması ve onların ötesine geçme girişimi temelinde
oluşturulmuştur.
Dil dışında insani olan hiçbir şey yoktur ve dili
terk ettikçe ya da söyleme katılımı geri çevirdikçe insan olmayana (non human)
ya da daha kötüsü insanlık dışına (inhuman) gerileriz. İnsan yaşamı her zaman
dildir, o olmaksızın insan yaşamının niteliğini kaybedip hayvan yaşamına
döneceği ve kaynaştığını düşündüğü tekilliğin evrensellikte derhal kaybolacağı
anlamdır; ancak bu soyut evrenselliktir.
Cehennem her zaman kendinin farkında olmak, sürekli
kendi eylemi üzerinde düşünümdür.
(Deleuze) Birçoklarının Anti-Oidipus’u toplumsal
sorumsuzluk, kendini yok ediş ve tüm kurum ve otoritelere karşı genel bir ret
ve nefret çağrısı olarak anlamalından duyduğu üzüntüyü ifade eder.
Kimyasal yollarla elde edilebilecek her şeyin başka
yollarla da ulaşılabilir olduklarını hayal edin.
Paul Robert Patton
Kavramsal Politika ve Bin Yayla’da Savaş Makinesi
Felsefe yapmak yeni kavramlar icat etmektir.
Devlet biçimi bir soyut makinedir.
Devletin biçimi bir içsellik ortamıdır.
Egemenlik sadece içselleştirebileceği, yerel olarak
temellük edebileceği şeyler üzerinde hüküm sürer. Devletin temel işlevi ise
kapmadır.
Tarihsel olarak en önemli kapma mekanizmaları toprak
ya da ürünü, emek ve para üzerinde işlemişlerdir.
Eugene W. Holland
Şizofreniden Toplumsal Denetime
Anti-Oidipus’la başlıyoruz
Şizofreni kavramı nereden geliyor.
Şizofreni terimi
Lacan’ın dilbilimsel varoluşçu psikanaliz yorumundan
kaynaklanır.
Deleuze ve Guattari
Onlara göre arzuyu özgürleştiren şey herhangi bir
psikolojik olgudan çok kapitalizmdir.
Şizofreni, sabit kodlar ve alışıldık anlamlar
olmaksızın gösterge sürecinin olumlanmasını belirlerken (John Coltrene),
paranoyada her şey kodlu ve anlamlı olmakla birlikte hepsi de aynı anlama
gelir.
Hükümran iktidar, sadece itaat talep eder.
Kapitalizmin hizmetindeki disiplinci iktidar,
Foucault’nun gösterdiği gibi üretken bir kaynak olarak yaşam üzerinde iktidar
peşindedir (biyoiktidar) ve salt itaatten çok sürekli yükseltilen verimliği
talep eder.
Michael Hardt
Sivil Toplumun Çözülüşü
Yönetim paradigması disipliner rejimlerden denetim
rejimlerine geçmiştir.
Sivil toplum yönetiminin gerileyişi ve yeni bir
denetim biçiminin yükselişini anlayabilmek için Deleuze’ün nosyonu bize bir
başlangıç noktası sağlayabilir.
Modernliğin sonu, çok muğlak ve soyut bir nosyondur.
Sorunsalı modernlik sonrası değil, sivil sonrası durumun analizi olarak yeniden
formüle etmek daha şimdiden ileriye atılmış önemli bir adımdır.
Jonathan L. Beller
Sermaye/Sinema
Sinema siyasal ekonominin dinamiklerini görsel
arenaya yansıtarak ve bedenleri yersizyurtsuzlaşmış bir fabrika-kitle medyası
içerisinde, emeği teşvik edip kolonize ederek tamamıyla yeni bir değer üretim
ve çıkarım metodu geliştirir.
Deleuze için sinema bir yersizyurtsuzlaştırma gücü
olmadıkça hiçbir şeydir. Hatırlamalıyız ki sermaye de Marx için öyleydi.
Deleuze için sinema, bilinci dönüşüren,
Algıların en somutunu sökmeye muktedir endüstriyel
güçtür.
“Geriye para kalmadığında film bitmiş olacaktır”
(Fellini). Para sinemanın gösterdiği ve yerleştirdiği tüm imgelerin ön yüzüdür.
Yayına Hazırlayan: Barış Başaran
Bağlam Yayınları
Kasım 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder