Soren Kierkegaard – Etik / Estetik Dengesi
Yaşamda ya/ya da’yı uygulamanın saçma ya da bir tür delilik
olduğu haller vardır.
Bu sözcükler, içinde yaşamın tüm hikmetini barındırıyor; ama
hiç kimse, onun gerçek anlamı üzerinde düşünmüyor.
İki olasılık var; ya yapacaksın ya da yapmayacaksın. Benim
samimi görüşüm ve dostça tavsiyem şudur; ister yap ister yapma, her ikisinden
de pişman olacaksın. (s. 7)
Her insanda, onu kendisine karşı tamamen şeffaf olmaktan bir
derece alıkoyan bir şeyler var.
Kendisini açıklayamayan kişi sevemez ve sevemeyen kişi tüm
insanların en mutsuzudur. (s. 9)
Seçimin kendisi, kişiliğin içeriğini belirler.
Benim ya/ya da’m, ilk aşamada iyi ile kötü arasında bir
seçimi ifade etmez. Kişinin iyi ve kötüyü seçmeyi ya da onları dışlamasındaki
seçimi ifade eder. (s. 18)
Benim ya/ya da’mda öne çıkan unsur etiktir.
Estetik faktör kişinin gündelik olarak ne olduğudur; etik
faktör ise, kişinin (kalıcı olarak) ne olacaksa o olmasıdır. (s. 26)
Ama yaşamın tadını çıkarmak istediğini söyleyen herkes, (…)
bireyin kendisi tarafından getirilmemiş bir şartı öne sürer. (s. 27)
…güzellik çok kırılgan bir özelliktir.
Bu yaşam görüşü şunu öğretir: “yaşamın tadını çıkar.”
“Arzularını gerçekleştirmek için yaşa.” (s. 31)
Kişi, yaşamın tadını çıkarırken o andadır.
Melankoli
Ruhun histerisidir.
Bir insanın yaşamında, gündelikliğin olgunlaşmış gibi
göründüğü ve ruhun içinde kendisini bir ruh olarak bilince ulaştırabileceği bir
yüksek biçim talep ettiği ân gelecektir.
(Ruh) kendisinin bilincine varmak ister. Eğer bu
gerçekleşmezse (…) melankoli yerleşir. (s. 35)
Acı çeken insanın acısı, nedenini bilmekle ortadan kalkmaz.
Melankoli günahtır.
Tüm günahların anasıdır. (s. 36)
Sonradan kör olan bir sanatçıyı, bir ressamı ele alalım.
Eğer içinde bir derinlik varsa, o da büyük olasılıkla umutsuzluk tur.
…ölmekte olan birisi gibisin. Her gün ölüyorsun. (s. 41)
…ruhunda orijinal bir ciddiyet yoksa, eğer düşüncelerinde
doğal bir derinlik yoksa, eğer ruhunda asalet yoksa –ve eğer Roma İmparatoru
olmuşsan- işte Neron olmanın yolu budur. (s. 46)
Dostum dikkat et! Bu yaşam umutsuzluktur.
Kişinin ebedi geçerlilikte kendisinin bilincinde olması,
dünyadaki her şeyden bir an daha önemlidir.
…kadına biraz daha fazla saygı göster. İnan bana,
yoksunluğun erkekten geldiği gibi kurtuluşun da kadından geldiği kesindir. (s.
49)
Şair idealleri görür, ama bunlardan zevk almak için dünyaya
kaçmak zorundadır.
…şairin yaşamı çoğu zaman, sonlulukta kaldıkları için
kendilerini güvende hissedenler tarafından acıma konusu olur. (s. 54)
İnsanların neşeden çok hüzün duyma eğilimi göstermesi,
modern çağların tüm gelişiminin bir parçasıdır. (s. 77)
İzin isteme eğilimi, çocuğun iyi yetiştirildiğinin
göstergesidir.
Tövbe etmek (…) yüce gönüllülüğün işaretidir.
Etik kişinin olduğu şey olmasıdır.
Bu yüzden bireyi başka bir bireye dönüştürmek değil, kendisi
yapmak ister.
Etik olarak yaşamak için bir kişinin kendisinin bilincine
tamamen varması, böylelikle hiçbir rastlantısal özelliğin onun gözünden
kaçmaması gerekir. (s. 95-96)
…etik bireyin kendisine karşı şeffaf olması ve estetik
bireyin yaptığı gibi “bulutların üstünde” yaşamamasıdır. (s. 101)
Kendini bilme, kendi hakkında düşünmedir ve bu da kendi
içinde bir eylemdir. (s. 102)
Kadın doğanın metresidir; doğa kadını anlar, kadın da onu;
doğa kadının cazibesine itaat eder. İşte bu nedenle kadın, erkek için her
şeydir; çünkü erkeğe sonluluk verir. (s. 139)
Dostluğu oluşturan, yaşam görüşündeki birliktir.
Eğer bu birlik varsa, dostluk, dostun ölümü halinde bile
sürer. (s. 144)
Türkçeleştiren: İbrahim Kapaklıkaya
Ağaç Yayınları
Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder