İlber Ortaylı – Tarihin Işığında
Osmanlı’da esas olan yönetici sınıfın irsiyetten uzak
olmasıdır. Anadolu’dan gelen bir gencin en yüksek yere yükselmesi mümkündür.
Bugün zeki insanı yüceltecek bir eğitim sistemimiz yoktur.
Bu, bütün geleneğimizin yıkılması demektir, bir faciadır. (s. 13)
Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Roma imparatoru
unvanını da alıyor. (s. 15)
Yüzümüz Batı’ya dönük. Doğu’yu ise hiç tanımıyoruz.
…tarih ve filoloji cahili olduğumuz için Batı medeniyeti
bize oldukça üstün gözüküyor. (s. 33)
Toplumsal dönüşme oluyor diye bu kadar hırsızlık olması şart
mıdır?
Demokrasi demek serbest hırsızlık rejimi midir? (s. 40)
Osmanlı 1858, yani 1274 Hicri tarihli Arazi Kanunnamesi ile
kız evlada da erkek evlat gibi eşit pay veriyor. İslam hukukunun bilinen hükmü
burada istisna ediliyor. (s. 63)
Fransa parlamentosunun
Ermeni ayrıcalıklı yasa tasarısı hakkında,
Fransa kendisine ortak arıyor, utanmazlıkla. İşgalci
kuvvetlerle kendi Yahudilerini fırına yollayan bir memleket böyle davranıyor,
bunların çok büyük ayıbı var tarihte.
Böyle utanmazca travmaları olan bir toplumun parlamentosu da
ona göre hareket ediyor. (s. 82-83)
1915’deki zorunlu göç kararı, fiilen ortaya çıkan isyan ve
düşman ordusuyla işbirliğine karşı alınan ve günün şartları içinde kaçınılmaz
olan bir karardır. (s. 107)
Yahudi soykırımının ağır suçluluğunu taşıyan Alman, Fransız
çevreleri ve Macarlar gibi kavimler, özgün suçlarını yapıp paylaşacak ortaklar
arıyorlar. (s. 111)
Enver Paşa
Tecrübesizdi. Tecrübesiz bir askerken imparatorluk ordusuna
başkomutan olamazdı. (s. 119)
Enver Paşa
Genç Türk neslinin umumi kusuruna fazlasıyla sahipti; yani
toplumu ve tarihi kendine göre değiştirmeye hazırdı. (s. 120)
…hatırat bizde genç bir daldır ve maalesef dünyadaki hiçbir
hatıratın samimi olmadığı açıktır; bizdeki edebiyat ve bilhassa devlet
adamlarının hatıratı ise özellikle samimiyetsizdir ve gelecek nesillerin
kafalarına kendilerini gerçek olmayan bir benlik olarak kazımak için kaleme
alınmıştır.
…sadece muhatabına hitap eden mektuplar saha samimidir;
çünkü kitleyi hedefleyerek kaleme alınmamıştır. (s. 126)
İnsanların toplum olarak başlıca eylemi göçtür.
Bir yere göç sona ermişse, o toplum eriyor demektir. (s.
131)
12. yüzyılda Anadolu’da ticaret yapan Cenovalı ve Venedikli
tüccarlar (…) bu ülkeye Turchia veya Turcmenia demeye başladılar. (s. 138)
Dünyada hiçbir doğru dürüst devlet yoktur ki dini kontrol
etmesin.
Dini gurupların bazılarının ısrarla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
ve her türlü cemaatin özerk olup mali ve idari işlerin kendilerine ait olması
ve din görevlilerinin de cemaatler tarafından tayin edilmesi görüşü 1500 yıllık
uygulamaya da teoriye de aykırıdır. (s. 145)
İstanbul, Osmanlı döneminde dörde ayrılmıştı; Dersaadet
denen suriçi İstanbul ve civarı, Eyüp ve civarı, Gaalata ve civarı, bütün
Anadolu yakasını içeren Üsküdar.
Şehrin kadısı bugünün valisi ve belediye reisi gibiydi.
Güvenlikten ve şehir hizmetlerinden sorumluydu. (s. 160)
Şehrin esnafını ve loncaları kadı denetlerdi.
İstanbul kadısının en büyük derdi karaborsayı yani
istifçiliği önlemek… (s. 161)
Ege bölgesine yerleşen Helen nüfus daha çok adalardan göç
etmiştir. 18 ve 19. yüzyılın İzmir ve Ege bölgesi bu nüfus için gümrah bir
hayat alanıydı.
1897 Yunan Savaşı sırasında İzmir limanından kalkan gemiler
karşı tarafa gönüllü taşıyordu, hem de marşlarla.
1922 sonbaharına kadar yaşananlar iki kitleyi adamakıllı
karşı karşıya getirdi. (s. 179)
Meclis’in açılışından dokuz ay sonra 20 Ocak 1921’de TBMM
hükümeti ikinci bir anayasayı kabul etti. (s. 183)
Türk imparatorluğunda Romalıların “populus” dedikleri
kalabalık kitle, “reaya” deyimi ile karşılanır. Reaya bir çoban tarafından
idare edilen bir topluluk, daha doğrusu bir sürüdür. (s. 192)
…tarihimizde siyaseti, yıkıcı faaliyetleri izlemekle görevli
ilk polis örgütünü
Tuna vilayetinin valisiyken Mithat Paşa kurmuştur. (s. 195)
Devletin ilk 150 yılında Türkler sadrazam olmuştur.
Sonraki iki asır boyu, 17. yüzyıla kadar askerler ve devşirmeler
hakim olmuştur. (s. 213)
Profil Yayınları
2. Baskı, Şubat 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder