25 Ağustos 2014 Pazartesi

Ortega y Gasset – Sistem Olarak Tarih

Ortega y Gasset – Sistem Olarak Tarih


Tarih, benim yaşamım olan gerçeğin sistematik bilimidir.

16. yüzyılda Avrupa insanları Tanrı’ya, vahye olan imanlarını kaybetmiş bulunuyorlardır.

Ortaçağ boyunca Avrupa insanı vahiyle yaşamıştı.

15. yüzyılın ortalarına doğru, o canlı inanç apaçık biçimde yorgun, etkisiz inanca dönüşür, hatta bireysel ruhtan sökülüp atılır. O çağın insanı (…) artık vahyin yeterli olmadığını hissetmeye başlar.
Bu nedenle 15 ve 16. Yüzyıllar muazzam bir ruhsal sıkıntı ve müthiş bir tedirginlik dönemidir.
Batılı insanı o sıkıntı ve tedirginlikten yeni bir inanç kurtarır: akla, yeni bilimlere duyulan inanç.

İnançlarımız hayatımızın mimarisinin en derinlerdeki temel katmanını oluştururlar. Onlarla yaşarız ve işte o yüzden durup üstlerinde düşünmeyiz. (s. 9)

Bizim kişisel görüşümüz toplumsal görüşe karşıt olabilir ama bu onun gerçekliğinden milim eksiltmez.

Doğalcı akıl insanı irdelediğinde kendi kendisiyle tutarlı olarak, insanın doğasını açığa çıkarmaya çalışır. (s. 16)

İlk akılcı kuşaklar fizik bilimleriyle insan yazgısını açıklayabileceklerini sanmışlardı.
Ancak bugün biliyoruz ki, doğal bilimlerin ilke olarak tükenmez sayılan tüm harikaları insan yaşamı denilen tuhaf gerçeğin karşısında her zaman kalakalacaklardır.
İnsan bir nesne değildir, insan doğasından söz etmek hatadır, insanın doğası yoktur. (s. 17)

(pozitivizmin palazlanmaya başladığı dönemde Schopenhauer’in ruh kavramına atıf yapması)
Ruh denen o büyük ütopik kavram doğa kavramına karşı çıkma iddiasındaydı.

Cogitatio = akıl yürütme
Res cogitans = düşünen nesne
Res extensa = yer kaplayan nesne
Natura sive Deus / Doğa ya da Tanrı

Geleneksel varlıkbilimde, res terimi her zaman natura ile bağlantılıdır.
Doğa kavramı safkan Yunandır.
Natura olguları düzenleyen kural ya da kurallar dizgesidir, kısacası yasadır.
Yunan düşüncesi Parmenides’te oluşur… (s. 20-21)

…düşünür (…)devingen şeyde, o şeyin hareketiyle değişmeyen, devinimi sırasında kalıcı olan özelliği aradı. Ona nesnelerin doğası adını verdi,
Pysys (Φύσις) değişimlerin değişmez ilkesiydi. (s. 22)

…gerçeğe sadık kalmayı istiyorsak, onu kendi zihinsel kalıplarımızdan arındırmalıyız.
Eleacılık varlığın kökten zihinselleştirilmesiydi… (s. 24)

…insanın doğası yoktur. İnsan kendi bedeni değildir, çünkü bedeni bir ‘şey’dir; canı, ruhu, psike’si, bilinci de değildir, çünkü o da bir ‘şey’dir. İnsan hiçbir ‘şey’ değildir, olsa olsa bir dramdır, kendi yaşamıdır.

Yaşam bir zarf-fiildir, sıfat-fiil değil: hayat bir uğraştır. (s. 27)

İnsan kendisini yapan kendiliktir. (s. 28)

İnsan yalnızca keyfi iradelerden oluşan bir dünyada var olduğu inancından, doğanın değişmez somutlukların, özdeşliklerin vs. bulunduğu bir dünyada var olması gerektiği inancına geçmiştir.

İnan kendi kendisini ortam koşuluna bağlı olarak yaratır, durumsal bir Tanrı’dır. (s. 31)

Bir şeyi olmuş olmak o şeyi bir kez daha olmayı kendiliğinden önleyen güçtür. (s. 33)

…insan şudur demeyelim, yaşamaktadır diyelim yalnızca.

Yaşamı biraz olsun saydamlaştırmanın yolu ancak tarihsel akıl sayesindedir.

Taş devrinde bir dişi ya da Cengiz Han (…) başa gelen şeylerdendir. İnsan o kalıpların hiçbiriyle özdeşleşmez. (s. 37)

İnsan (...) varlığın avaresidir, oldum olası göçmendir… (s. 38)

Edindiği yaşam deneyimleri insanın geleceğini daraltır. İlerde ne olacağını bilmesek de ne olmayacağını biliriz. Geçmişimizi göz önüne alarak yaşarız bir.
…insanoğlunun doğası yoktur… Tarihi vardır. (s. 39)

Tarih bir sistemdir. Kaçınılmaz ve eşsiz bir zinciri oluşturan insan deneyimlerinin sistemi. Bu yüzden de tarihin kendisi baştan sona aydınlanmadıkça içinde hiçbir şey gerçekten açığa kavuşamaz. Şu rasyonalist Avrupa insanının ne olduğunu iyi anlayabilmek için Hıristiyan olmanın ne demek olduğunu iyice anlamak gereklidir, Hıristiyan olmanın ne olduğunu anlamak için de Stoacı olmanın ne demek olduğunu anlamak gereklidir ve bu hep böyle geriye doğru gider, başka türlüsü olanaksızdır. (s. 41-42)

Yüz yılı aşkın süredir “akıl” sözcüğünü değerini her gün yitiren bir anlam vererek kullanmaktayız, sonuçta salt bir fikir oyunu anlamına indirgenmiş bulunuyor.
…eski Yunan’da doğduğu zaman (…) evrenin doğası fiziksel aklın aracılığıyla kendi o müthiş, o aşkın gizini insanın yüreğine boca ediyordu. Yani akıl bir imandı.
…bizi gerçekle ilişkiye sokan, aşkınlıkla yüz yüze gelmemizi sağlayan her türlü zihinsel işlem, sahici ve kesin anlamıyla akıldır. Geri kalanı olsa olsa… zihindir. (s. 45)

Fizik bilimi bizi hiçbir aşkınlığa ulaştırmıyor. Doğa denilen şey, en azından fizikçinin o ad altında incelediği şey, onun kendi üretip, kendi kişiliği ile sahici gerçeğin arasına yerleştirdiği bir düzenek. (s. 48)

…tarihsel akıl, ratio’dur, logos’tur, kesin kavramdır.
Tarihsel akıl fiziksel akıldan daha rasyoneldir, daha kesindir. (s. 50)

…bir moda olmaktan öteye geçmeyen bir şeyin modasının geçmesi yazgısı gereğidir.

Düşünce (…) şimdi hiç kimseden itibar görmemesi sayesinde özüne yeniden kavuşmakta, varlığının en saf biçimine erişmektedir. (s. 55)

Düşünce, Barı tarihinin son üç yüzyılı boyunca şu üç bilimi kendi en arı ve yoğun simgesi saymıştı: fizik, matematik ve mantık. (s. 59)

Avrupa bilimlerinin bugünkü durumu (…) bilimler sonuçta kendi kendilerine, içerdikleri mutlak anlama duydukları büyük imanı yitirmiş bulunuyorlar. (s. 60)

İnsan, kendi ürettiği fikirlerin karanlık ormanında yitip gitmiş, onları ne yapacağını bilemez halde.

Herhangi bir şeyin varlığını ya da gerçeğini, yani o şeyin kendisinin aslında ne olduğunu araştırdığımız her sefer ilk karşılaştığımız onu gizleyen başka şeyler, onun maskeleri olur.
Gerçek gizlenmekten hoşlanır. (s. 65)

…düşünceyi maskeleyen bir başka kitle de mantıktır.
Mantık, düşüncenin sonsuz biçimsel yapısının yerine o yapılardan bir tanesini koyar; mantıksal düşünce… (s. 68)

Yunanlılar için bilgi, bilme eyleminin kuşku götürmez ürünüydü. Bu nedenle bizim deneyimsel bilimimiz onların gözünde bilgi sayılmazdı. (s. 76)

Dua etmek bir düşünce biçimi ve tekniğidir. (s. 79)

Nesneler sürekli yaratılış halindedir.
Her an Tanrı nasıl istiyorsa öyledirler.
Amin, ’emunah, İbrani insanı için “gerçek” anlamına gelen sözcüktür. (s. 80)

a-lethia

Historia Como Sistema
Türkçeleştiren: Neyyire Gül Işık
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Eylül, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder