28 Eylül 2016 Çarşamba

Psikolojiye Giriş: Duyular ve Duyum

Duyular ve Duyum
Davranışların oluşması için öncelikli olarak bir duyusal girdinin olması gerekmektedir.

Duyusal Eşik
Herhangi bir duyum oluşması için gereken minimum fiziksel enerji şiddeti mutlak eşik olarak adlandırılmaktadır.
Kişilerarası farklılıklar olsa da duyular için belirlenen bazı ortak mutlak eşikler
bulunmaktadır.
• Tat: 500 litrelik suda bir gram sofra tuzu
• Koku: Üç odalı bir apartman dairesi genişliğinde bir mekânda yayılan bir damla parfüm
• Dokunma: Bir sineğin kanadının yaklaşık bir santimetre yükseklikten yanağınıza çarpması.
• İşitme: Sessiz bir ortamda altı metre uzaklıktan bir kol saatinin sesi.
• Görme: Açık ve karanlık bir gecede 50 km uzaklıktaki bir mum ışığının alevi.

Uyarıcıdaki farklılığı anlama adına gerçekleşecek en düşük uyarıcı değişikliğine fark eşiği adı verilmektedir.

Eşik-altı Algı
Bilinçli farkındalık düzeyi ve duyusal eşik altında kalan dışsal uyarımlar eşik-altı algı olarak tanımlanmaktadır. Bu tarz uyaranların bilinçli olarak hissedilemese de potansiyel davranışları etkileyip etkilemediği araştırmaların konusu olmuştur. Eşik-altı mesajlar özellikle reklamcılar için tüketici davranışlarını değiştirmeye yönelik olarak kullanılabilmektedir.

GÖRME DUYUSU
Gözün arka iç kısmını retina denilen bir tabaka kaplamaktadır. Göz retinasında görme işlevinden sorumlu alıcı hücreler bulunmaktadır (çubuklar ve koniler). Çubukçuklar karanlık ve aydınlığa tepki verecek şekilde çalışırlar. Koniler ise renkli görmeyi sağlarlar.
Gözümüzde, göz sinirinin göze girdiği yere kör nokta denir. Görmeye karşı duyarsız olan bu bölgede koniler ve çubuklar bulunmamaktadır.

Görmede Uyum Süreci
Görmede uyum süreci çubukçuk ve konilerin duyarlılığının değişmesiyle meydana gelmektedir.

Prosopagnosia: Doğuştan veya sonradan beyinde meydana gelen zedelenme sonucu, görme organında sorun olmadığı halde yüz tanıma işlevini yerine getirememe durumudur. Bu kişiler karşılaştıkları kimselerin yüzlerini tanımadıkları için gözlerine değil de daha çok araştırır gibi belirgin özelliklerine bakıp yoğunlaşarak ilişkilerini sürdürmeyi denemektedirler.

Renkleri Görme
Göze gelen ışığın dalga boyuna göre değişen farklı renkler renk tonları olarak adlandırılır.

Renk Görme Kuramları
Kırmızı yeşil ve mavi temel ışık renkleri olarak tanımlanır. Diğer tüm renkleri bu ışık renkleriyle elde etmek mümkündür.
Temel renklerden yola çıkarak renklerin nasıl algılandığını açıklayan kuramlardan biri Young-Helmholtz kuramıdır (üç renk kuramı olarak bilinir). Helmholtz’a göre göz içerisinde bazı koniler kırmızı, bazıları yeşil, bazıları ise daha çok mavi renge duyarlıdırlar. Beyindeki renk deneyimleri ise bu üç renge duyarlı alıcılardan gelen sinyaller karıştırılarak oluşturulmaktadır. Bu kuram renk körlüğünü açıklayamadığı için gözden düşmüştür.
Edward Hering tarafından ortaya konulan karşıt süreçler kuramına göre rengin algılanmasıyla ilgili durumu rengin şiddetinden sorumlu siyah-beyaz, rengin tonundan sorumlu kırmızı ve yeşil renklerle sarı ve mavi renklerle ilişkili üç zıt süreç işletmektedir.
Belirli bir renge bakıldıktan sonra diğer renk algılanarak baskın hale gelmekte ve bu da ardimge adı verilen durumu açıklamaktadır. Örneğin kırmızı renge uzun bir süre bakıldığında yeşil-kırmızı zıt süreçlerden kırmızı uyarıcılar uyarılır. Bu süre içerisinde gri zemine bakıldığında yorulan kırmızı alıcılar yerine yeşil alıcılar harekete geçerek kırmızı olan alanların yeşil olarak algılanmasına neden olur.

İŞİTME DUYUSU
Bir nesnenin hareket ya da titreşimi sesi oluşturur. Ses dalgaları adı verilen fiziksel uyarıcılar işitme duyumuna sebep olmaktadır.
Ses dalgalarındaki yoğunluk (desibel) ses yüksekliği ile ilgili duyumu belirler.

İşitme Süreci

Ses Kaynağının Saptanması
Ses kaynağı nasıl saptanır? İnsanlar gözleri kapalı olsa da sesin nereden geldiğini kolayca tahmin edebilirler.
Sesin kulaklara ulaşımındaki zaman farkı ve iki kulak arasındaki mesafeden kaynaklanan durum sesin kaynağını doğru şekilde bulmamıza yardımcı olmaktadır.

KİMYASAL DUYULAR
Tat ve Koku Duyusu
Dört temel tat olan tatlı, tuzlu, acı ve ekşidir. Dilin uç kısmı tatlı, dilin gerisi tuzlu, ekşi ve acıya daha duyarlı durumdadır.

Burundan çekilen hava ile birlikte beyin tarafından koku algılanır. Koku molekülleri mukozada çözülür ve kıllı alıcılara takılırlar. Kokuyu molekülün şekli belirler. Farklı şekiller farklı kokular olarak algılanır.

KİNESTETİK DUYULAR
Kasların hareketi pozisyonu, kas ve eklemlerdeki gerilime ilişkin bilgi, bu duyu sayesinde elde edilir.

Denge Duyumu: Denge organlarından gelen duyumlar beyinciğe iletilerek uygun tepkiler için bu duyumlar analiz edilir.
Hareket Duyumları: Araç tutması olarak bilinen durum, denge organlarının yol açtığı bir rahatsızlıktır (sürekli sallandığınız bir otobüs yolculuğunda kitap okurken görsel bilgi ve denge durumu arasındaki farklılık araç tutmasına neden olabilecektir).

DOKUNMA (DERİ) DUYULARI
Derideki alıcılarla dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi mekanik duyular algılanır. Mekanik alıcıların en önemlisi basınç duyusunu alan Pacini cisimciğidir. Pacini cisimciği deri altına ve iç organların duvarlarına yerleşmiştir. Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.
Dokunma duyusunu alan alıcılar Meissner cisimciği ve Ruffini cisimciğidir.
Deride sıcak duyusunu almamızı sağlayan Ruffini cisimciğidir.

Güneşte kalındığında deri renginin koyulaşması, derideki renk hücrelerinin korunma amacıyla ürettiği renk maddesinden ileri gelmektedir.

---
Psikolojiye Giriş
Editör: Prof. Dr. Sezen Ünlü
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın nu: 2325
Ekim 2011, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder