28 Eylül 2016 Çarşamba

Psikolojiye Giriş: Algı

Algı
Algı, duyumlarla elde edilen verilerin örgütlenmesi ve böylelikle anlamlandırılması sürecidir. Duyum olmaksızın algıdan bahsedilemez.

Dış dünyanın algısal temsilini inşa ederken başvurduğumuz ilkeleri Gestalt psikologlarının yaptıkları çalışmalar sayesinde biliyoruz.

Gestaltçılar uyarıcılara, sinir sistemimizin doğuştan gelen bir eğilimle belirli kurallar, yani gruplama ilkeleri doğrultusunda tepki verdiğimizi iddia ederler. Gruplama ilkeleri: yakınlık (nesneleri bütünlüğe aitmiş gibi algılarız),
Benzerlik (nesneleri belli ortak özellikleri etrafında gruplandırırız),
Tamamlama (zihnimiz, görsel algıda eksik olanı tamamlama eğilimindedir),
Süreklilik (parçalardan oluşan bir şekle baktığımızda onu bütün olarak (sürekliliği içerisinde) algılarız) ve
Ortak hareket (aynı yönde ve hızda hareket eden uyarıcıları gurup olarak algılarız) sayılabilir.

Şekil ve Zemin İlişkisi
Nesneleri bir ardalan içinde algılarız. Diğer bir deyişle, görsel alanın dikkatimizi çeken kısmını şekil, geri kalan duyuları ise zemin olarak algılama eğilimindeyiz. Neyin şekil neyin zemin olacağı dış dünyadaki uyarıcıların kendi özelliği değil, algımızın nesnelere dayattığı bir özelliktir.
Şekil ve zemin ilişkisi işitsel algıda da işlevsel olan bir özelliktir.

Algısal değişmezlik, aynı nesneye dair duyusal sistemimize giren girdilerin farklılığına rağmen, nesneyi göreli olarak aynı algılamaya devam etmektir.
Büyüklük Değişmezliği: Nesnelerin bize olan uzaklığı arttıkça, retinamıza düşen imgeleri küçülür. Ancak bu duyusal girdi değişikliğine rağmen, biz nesneyi aynı büyüklükte algılamaya devam ederiz.
Şekil Değişmezliği: Nesnelerin farklı görüş açılarından retinaya düşen imgeleri farklılaştığında bile, o nesneyi aynı şekilde algılamaya devam ederiz.
Renk Değişmezliği: Farklı ışık koşulları altında nesnelerin renginin değişmesine rağmen bunları aynı renkte algılamaya renk değişmezliği adı verilir.
Parlaklık Değişmezliği: Tanıdık bir nesnenin, ışık koşulları ne olursa olsun değişmez bir tona (beyaz, gri tonları, siyah) sahipmiş gibi görülmesidir.

Uzaklığı ve Derinliği Algılamak
Görsel alanımızdaki derinliği yakalamak ve nesnelerin uzaklıklarını değerlendirebilmek için hem tek gözümüze bağlı algısal ipuçlarını hem iki gözün birlikte kullanılmasıyla elde edilen algısal ipuçlarını kullanırız. Tek göze bağlı ipuçları sayesinde iki boyutlu kâğıt üzerindeki resimde derinlik ve uzaklığı hissederiz.
At, geyik gibi avcı olmayan hayvanlar tek göze bağlı algısal ipuçlarını kullanırlar.
İki göze bağlı ipuçları: bir göze gelen görüntü diğerine gelen görüntüyle tıpatıp aynı değildir. Bu iki birbirinden farklı görüntü birleştirilerek, tek bir görüntü elde edilir ve böylece stereokopik görme gerçekleşmiş olur

Hareketi Algılamak
Hareket algısından asıl sorumlu olan faktörün, görsel alanımızda oluşturduğumuz istikrarlı bir referans çerçevesi olduğu kabul edilmektedir.
Hareket, göreli bir kavramdır. Bir nesnenin, zaman içinde ve diğer nesnelere göre pozisyonunu değiştirdiğinde hareket ettiğini söyleriz.
Bir hareket gerçekleştirildiğinde, algı sistemi bir referans noktasına dayanarak neyin hareket ettiğine neyin durduğuna karar vermek zorundadır.
Stroboskopik hareket, hareket etmeyen uyaranların art arda sunulmasıyla yaratılan hareket yanılsamasıdır. Stroboskopik hareketin daha basit bir biçimi fi fenomenidir. Kapkaranlık bir odada aralarına mesafe konarak yerleştirilmiş iki ışık kaynağından biri yakılır, sonra o söndürülür söndürülmez diğeri yakılır ve bu böyle sürekli devam eder. Bir süre sonra siz artık tek tek yanıp sönen ışık kaynakları değil, hareket eden bir ışık çizgisi ya da dönen bir ışık çemberi algılamaya başlarsınız.

Algı, uyaranların üzerinde aktif olarak çalışılan bir süreçtir.
Algının, gerçekliğe ait hipotezler kurarak, bu hipotezi test ettiğimiz bir süreç olduğunu ileri süren kurama analiz-sentez kuramı adı verilir. Bu kurama göre, kişi, karşılaştığı nesnenin özelliklerini analiz eder. Bu özellikler, bağlam ve geçmiş deneyimle ışığında, gerçekliğe ait olabilecek en iyi tahmini oluşturmaya çalışır. Gerçekliğe ait en iyi tahmini yaptığında, sentez gerçekleşmiş olacaktır.

Bağlama ait bilgi, algının keskinliğini arttırmaktadır.
Önceki deneyimlerimiz de algısal hipotezlerimizi önemli ölçüde etkilemektedir.

Algısal sistem maruz kalınan tüm uyarıcıları işlemden geçirmez; bazılarını işlemden geçirmek için seçer, kalanlarını ise göz ardı eder.
Dikkatimizi yönlendiren uyarana bağlı özellikler şunlardır: şiddet, büyüklük, kontrast ve hareket.
Algılayıcıdan kaynaklanan öznel faktörler de algının nelere odaklanacağını ciddi biçimde belirler.

ALGISAL GELİŞİM VE ÖĞRENME
Temel görsel kapasite doğuştan olsa bile, deneyim, görsel algının normal işlevselliğini sürdürmesi ve ayrıca daha fazla geliştirilmesi için gereklidir.

Hayvanlar üzerinde yapılan seçici yetiştirme deneyleri, algının kısmen de olsa öğrenmeye dayalı olduğunu gösterir.

6 aylık bebeklerde yapılan görsel uçurum deneyleri bebeklerde derinlik algısının olduğunu göstermiştir.

Hayvan yavruları üzerinde yapılan deneylerde hayvan yavrularının hareket eder etmez derinlik algılarının var olduğunu göstermektedir.
---
Psikolojiye Giriş
Editör: Prof. Dr. Sezen Ünlü
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın nu: 2325
Ekim 2011, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder