9 Şubat 2015 Pazartesi

Cemal Kalyoncu - Paranın Efendileri

Cemal Kalyoncu - Paranın Efendileri

Fuat Süren (s. 15)
…zamanında Türkiye'nin sayılı zenginleri arasındaydı. Özellikle 1970-80 arası Koç ve Sabancı'dan sonra üçüncü büyüğü idi Türkiye'nin. Daha sonra, Turgut Özal'ın "Kastelli gitti Meban da giderse hükümet düşer" diye telefon açacağı Süren, halktan para toplayan finans kuruluşu Meban'ın borçlarını -şimdilerde çok pişman olmasına rağmen- ödeme kararı alınca iflasın eşiğine gelir.

Yazıya onun zengin olmasıyla girmemin sebebi Süren'in zengin kalma ile ilgili bir sözünü söylemek içindi aslında. Ona göre "Bir zengin mahkûmdur hayır demeye. Hayır demezse zengin kalamaz". Hayır demenin işadamı için prensip olması gerektiğini düşünür.

Babası Atatürk'ün diş doktoru Adil Bey (Hastaları arasında Atatürk, Şükrü Saraçoğlu, Ali Çetinkaya, Tevfik Rüştü gibi isimler vardır).
1919'da doğan Fuat Süren'in çocukluğu İstanbul'da levanten mahallelerinde geçer. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydolur. Evde anne babası Fransızca konuştuğu, Highschool'da da İngilizce okutulduğu için Türkçe'den yoksun kalır. Bunlara rağmen Hukuk Fakültesini birincilikle bitirir 1942'de.

Süren, hukuk fakültesini bitirir bitirmez iş hayatına atılır, hem de çok iyi bir teklifle. Piyale Makarna'nın sahibi Tahsin Piyale, 300 lira gibi astronomik bir maaş teklif eder ona. Tophane'de İskele Caddesindeki bir odadan ibaret iş yerinde çalışmaya başlar. Piyale, bütün yetkileri Fuat Süren'e bırakır. Jilet toptancılığı ile işe başlar. İsveç'le Türkiye arasındaki ticaretin yüzde 80'ini gerçekleştirirler. İsveç'in en büyük işadamlarından Marcus Wallenberg grubu ile eşit ortaklıkta bir şirket kurarlar, Transfer AB (Türkçesi AŞ demek) adıyla. İsveçli firmanın 1949'da Türkiye'den çekilme kararı üzerine de hisseler Fuat Süren'e kalır, Transfer Türk de Transtürk olur böylece. İlk fabrikası Makine Takım'ı kurar 1958'de.

Fuat Süren, Kastelli'nin kaçışı ile başlayan kriz sonucu iflasa yaklaşır. Kastelli topladığı paraları gayrimenkule yatırmakla hatalı davranır. Süren'in 1972'de kurduğu Meban'ı ise hatayı, topladığı paraları Koç, Sabancı ve Transtürk gibi kuruluşlara uzun vadeli vererek yapar.
"Ahlak ahlak değil Türkiye'de. Paran oldu mu çok çabuk ahlak satın alabilirsin. Maalesef öyle bir toplum olduk. Ben orada sırf bir söz uğruna tüm varlığımı ortaya koydum. Bugün olsa o kararı vermezdim. Kahramanca bir karardı ama bence yanlıştı. Halk alacağını alamayacaktı ama biz bugün Koç ve Sabancı liginde olacaktık. Söze sadık olmak pahalıya mal oldu bana". Transtürk on fabrika, on gayrimenkul satar, elde pek bir şey kalmaz.

1960 ihtilalinde, hakkında en çok ihbar yapılan kişi olarak 'ihbar şampiyonu' olur. Fuat Süren Süryani vatandaşlarımızdan olduğu için mi hor görülmek istenmişti? Süren "Hayır" diyor.

İhtilal sonrası soruşturmalar devam ederken Alparslan Türkeş, ona Ticaret Bakanlığı teklif eder: Süren, teklifi direkt geri çeviremez zaman kazanmak ister. Tam bu sırada diğer ihtilalcilerle arası açılan Türkeş, Hindistan'a gönderilir.

“Başbakan asacak bir rejimle çalışır mıyım? Bu millet alkışladı bunları. Aziz Nesin haklı biraz. Menderes, Polatkan, Zorlu asılacak adam mıydı?”

Devlete yaptıkları işlerden en önemlisi belki de Keban Barajı'dır.

Fuat Bey, şimdilerde Middle East'ın başında bulunuyor. Amacı küçük oğlu Reha'ya da bir firma bırakmak.

Şarık Tara (s. 29)
Yıl 1942. Üsküp'ten ayrılmak zorunda kalır Tara. Sebep 2. Dünya Savaşı'dır.

Yıldırım Bayezid, Üsküp ve Kosova yörelerini uçbeyi Paşa Yiğit'in idaresine verir. Şarık Tara, vakıflardaki kayıtlardan ulaşır Yiğit Bey'in torunu olduğuna. Tara, Beyatlı ile anne tarafından torun çocuklarıdır.

Tara soyadı Karadağ'daki Tara Dağı ve nehrinden gelmektedir.

1942'de Üsküp Başkonsolosu Reşat Karabuda'nın da yardımıyla İstanbul'a gelir Tara. Ona burada yengesi Seniha Hanım göz kulak olacaktır. Atatürk'ün evlenmek isteyip Rüstem Bey'in Atatürk'e vermediği kızı Seniha'dır o yenge.

Okurken bir yandan, ailenin paraya olan ihtiyacını da düşünerek çeşitli işlerde çalışır: "Evvela inşaatlarda çalıştım. 15-16 yaşında bir fabrikada gece vardiyasında çalıştım. Sonra Beşiktaş'taki mensucat fabrikasındaki Yugoslav mühendise tercümanlık yaptım. Dayımın oğlu İskender abinin taahhüt işleri vardı, şantiyede çalıştım."

1955'te Türkiye'nin en genç proje müdürü olarak Haydarpaşa Soğuk Hava Deposu'nun şantiye şefi olması ona dönemin başbakanı Adnan Menderes ile tanışma imkânı sağlar.

1955'te 4 bin lira maaş almaktadır Tara. Hakkı olan primi alamadığı için kendi işini kurmaya karar verir. Şarık Tara Şirketi'ni kurar. 1957'de ise Sadi Gülçelik'le birlikte ENişteKAyınbirader olarak ENKA'yı kurarlar. Enka'nın asıl sıçraması Uniroyal Lastik Fabrikası işinin alınması ile olacaktır. Pimaş'la daha da büyür Enka. 1972'den bu yana Davos toplantılarına katılan Tara, bu toplantılarda Türkiye adına çok önemli işlere de imza atar.

Alp Yalman (s. 41)
Yalman ailesi, 1900'lerin ilk yıllarında Selanik'ten kalkıp İstanbul'a gelmiş bugün oldukça geniş bir ailedir. Alp Yalman'ın dedesi Osman Tevfik, Selanik Askeri Rüşdiyesi'nde Atatürk'ün hocalığını da yapmış, aynı zamanda hattat birisidir.
Tatko (Bulgarca baba demek) 1962'de Amerikan Chrysler firması ile İstanbul'da ilk kamyon üretim tesisini kurar. Tatko, Billur Tuz ile de Türkiye'nin ilk sofra tuzu üreticisi olur. Yine 1950'de Türkiye'nin ilk otomobil servis istasyonunu açar.
Sokollu'nun torunlarından Yalman ailesi, bugün oldukça geniş bir yelpazeye yayılmıştır.
Osman Alp Yalman, askerlikten sonra 1967'de Amerika'daki Chrysler'de staj yapar. Dönüşte Tatko'da yatırım koordinatörü olarak işe başlar. Bugün Tatko'nun Yönetim Kurulu Başkanı'dır.

Şakir Eczacıbaşı (s. 51)

Betül Mardin (s. 61)
Babaannesi Leyla Şerife Osmanlı'nın ilk kadın roman yazarıdır. Kendi hayatı da aslında bir roman gibidir. Annesi Fransız. Babası Halil Şerif Paşa.

Betül Hanım'ın babası 1901 yılında İstanbul'da doğmuş Muhiddin Arif Mardin. 1927'de İstanbul'da doğar.

Betül Hanım, çalışma hayatına Tercüman'daki gazetecilik mesleği ile girer. Gazeteciliği, eşi tiyatro sanatçısı Haldun Dormen'den olan Mustafa Ömer'in doğmasıyla bırakır. Dormen'le, 1959'da evlenir. Mustafa Ömer Castrol'ün genel müdürlüğünü yapıyor. 1964 yılında TRT'de çalışmaya başlar.

Kuvvetli bir iletişim ağına sahip bu yüzden arkadaşları 'Ahtapot Betül' adını yakıştırır. Bu durumu değerlendireceği yeni bir iş alanı arar kendine. Akbank Genel Müdürü Ahmet Dallı'ya gider. Dallı bir iş önerir Betül Hanım'a: "Benim emrimde 3 bin 500 kişi çalışıyor. Benim söylediklerimi onlara, onların söylediklerini bana getir."
Alaaddin Asna ile birlikte A ve B'yi kurar. 1984'te bu ortaklık sona erer ve 1987 yılında, Canan Bengiselp, Nilgün Pirinççioğlu ve Cemal Noyan'la, bugün Türkiye'nin önde gelen halkla ilişkiler şirketlerinden olan İmage'ı kurar.

Nail Keçili (s. 85)
Türkiye'nin en ünlü reklamcısıydı. Yahya Murat Demirel'in Egebank'ı, Dinç Bilgin'in de Etibank'ı boşaltmalarına yardım etmekle suçlandı; 5 Kasım 2000'de tutuklandı 15 ay cezaevinde kaldı.

Halit Narin  (s. 97)
Eski bankacıların ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin 'yerli' müteşebbis oluşturmak için verdikleri desteklerle doğmuş, büyümüş bir sanayici olan Narinzade Halit, son geldiği noktada neredeyse bütün işlerini kiraya vermiş. Şimdi ise zamanının çoğunu 1963'te girdiği Türkiye Tekstil Sanayii Sendikası'nın işlerine ayırıyor.
Halit Narin'in iki dedesi de ticaretle uğraşırmış vakti zamanında.
1934'e kadar ticaretle uğraşan Narinzade ailesi bu tarihten sonra sanayiciliğe yönelmeye başlar ve işlerini hızla büyütür.
Halit Narin üniversiteye başladığı 1948'de kendi işini kurarak işinin patronu olmuştur.

İhsan Kalkavan (s. 109)

Şevkati Şahap Kocatopçu (s. 119)

Zeynel Abidin Erdem (s. 131)
"Fotoğraf makinesi, sinema, radyo ve benzeri yenilikleri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne yayan ilk aileyiz. 1927'de babam Savur, Cizre, Midyat, İdil, Gercüş, Mardin'e arabayla gittiği zaman insanlar hoş geldin hediyesi olarak ot getirirlermiş, araba yesin diye. Yani insanlar o kadar bîhaberler teknolojiden.
"1960 İhtilali'nden sonra babamla amcam siyaset kurbanı oldular." Amca Bahattin Erdem, Mardin'den DP adına 10. Dönem Milletvekili olarak girmiştir Meclis'e. 27 Mayısçılar kendilerine göre 'karşı tarafta kalan' onları da affetmez. Bahattin Erdem ile birlikte Zeynel Bey'in babası Mehmet Sait Erdem de 27 Mayıs'çılar tarafından sürgün edilir: Ailenin tüm malvarlıklarına el konmuştur.
Üniversite ile iş hayatını birlikte götüren Dr. Zeynel Abidin Erdem, Genpa olarak asıl sıçramayı 1970 yılından başlayarak 1978 yılına kadarki süreç içerisinde yapar.
Zeynel Abidin Erdem, 1998 yılında, Paris'te satışa sunulan Sultan II. Abdülhamit'in mühürlerini, Kültür Bakanlığı'nın ayırdığı bütçenin yetersiz olması sebebiyle çekilmesinden sonra, ciddi bir çekişme sonucunda alıp Topkapı Sarayı'na bağışlayan kişidir de.

Mehmet Şuhubi (s. 145)

Aydın İbrahim Çubukçu (s. 157)
1942 yılında dünyaya gelen Aydın İbrahim, Ankaralı Ord. Prof. Dr. Osman Cevdet ile Melahat Çubukçu'nun iki çocuğundan küçüğü.
Osman Cevdet, Melahat Hanım'la evlenerek Ankaralı bir aile olan Nadire-Sadullah Aktar çiftine damat olur.
Nadire Hanım, Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi'nin ünlü Koçzade'lere gelin giden Fatma Hanım dışındaki kızıdır. Koçzade Hacı Mustafa Efendi ile evlenen Fatma Hanım Vehbi Koç, Hüsniye ve Zehra Hanım'ın annesidir.
Koç Topluluğunun kurucusu Vehbi Koç, Nadire teyzesinin kızı Sadberk Hanım'la evlenir. Buna karşılık Aktar ailesi de oğulları Emin Aktar'ı, Vehbi Koç'un da kızkardeşi olan Hüsniye Hanım'la evlendirir.
Nadire-Sadullah çiftinin büyük kızları olan Adile Hanım, Akfil'in de kurucusu olan İhsan Mermerci ile evlenir. (Bu evlilikten dünyaya gelen Mehmet Ata, bugün sosyetede isminden söz ettiren Ender Mermerci ile evli idi. Magazin basınında adları sürekli gündemde olan Tansa, Derin ve Yosun Mermerci de, Ender-Mehmet Ata Mermerci çiftinin çocuklarıdır.)
Fatma-Koçzade Hacı Mustafa Efendi'nin diğer kızı Zehra Hanım ise Halim Kütükçüoğlu ile evlenmiştir. (Vehbi Koç'un da yeğeni olan çiftin çocuklarından Gülseren Kütükçüoğlu dışındaki Nesteren Hanım, emekli Büyükelçi, Cumhurbaşkanlığı eski Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu ile, Gülgen Hanım da Kutlutaş Temel İnşaat ve Sondajcılık Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Peyami Çağlar ile evlenir.)

Aydın İbrahim Çubukçu, Robert Kolej'deki eğitimine 1953'te başlar.
Askerliğini bitiren Aydın İbrahim Çubukçu, Koç Topluluğu'nda işe başlamayı akılcı bulur: Aygaz'da Bilgi İşlem Sorumlusu olarak işe başlar ve beş yılın sonunda yönetici olur. 1994'te 'bir dünya markası' olmayı hedefleyen Beko'ya genel müdür tayin edilir.

Rona Yırcalı (s. 169)

Şerif Egeli (s. 179)
Şerif Egeli'nin baba tarafından dedesi Miralay Yakup Şerif Bey, Osmanlı ordusunun Manisa bölge kumandanlığını yapmış birisidir. Yunanlılar'ın Ege Bölgesi'ni işgalinden sonra Miralay Şerif Bey de ailesini Bandırma'ya gönderir. Yunanlılar Sakarya muharebesinden sonra Bandırma'yı ateşe verince aile, 1922 yılında İstanbul Sütlüce'ye yerleşir.
Şerif Egeli, 1943'te Bomonti'de doğar:


Münih Teknik Üniversitesi'nde kimya eğitimi alır: 1968'de Türkiye'ye döner. "Hemen Enka'da işe başladım."

Enka, yavaş yavaş Arap ülkelerine açılmaya başlar. Irak, Libya, Cezayir, Ürdün gibi ülkelerden üst üste işler almaya başlar. Egeli de çok yoğun bir çalışma temposunun içindedir: “İnanıyorum ki Türkiye'ye ihracatı bir miktar ben öğrettim. Benim asıl işim Türkiye'yi dışarıda satmak..."

Uğur Ekşioğlu (s. 195)
Rivayete göre, Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır Seferini yaparken o seferde kumandanlarından Ekşioğlu namındaki birisine Rize'nin İkizdere bölgesini tımar olarak verir. O da ailesini alarak bu bölgeye yerleşir. İkizdere, bugün sayıları 60-70 bini bulduğu söylenen Ekşioğulları'nın yakın yıllara kadar belki de topluca yaşadıkları yer olarak bilinir.
Koç Grubu'nda en üst düzey profesyonel yöneticilikten emekli olan Uğur Ekşioğlu'nun mensup olduğu sülalenin bir kısmı da takriben 150 yıl kadar önce Ordu'nun Mesudiye kazasına yerleşir.

1955'te belediye tanzim satış noktalarından birinde çalışmaya başlar.

Sultanahmet'teki İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ne müracaat ettim. Bütün derslerimden on ortalama ile mezun oldum. Koç Grubu'nun Beyoğlu'ndaki merkez şirketinde Vehbi Koç Bey yanında da en üst seviyede beş kişiyle beraber bizi karşısına oturttu. Daha baştan hedef gösterdi ve bize 'Sizi bu arkadaşların yerine yetiştireceğiz' dedi. O şekilde Koç Grubu'na girdik.

Meral Gezgin Eriş (s. 209)

Erman Yerdelen (s. 217)

Nihat Gökyiğit (s. 227)

Abdülkadir Konukoğlu (s. 241)
Abdülkadir Konukoğlu'nun dedesinin babası olan Antepli Sani Efendi, eşi Hatice Hanım'la birlikte sahip oldukları iki adet el tezgahında dokumacılık yapmaktadır. İşi esas manada büyüten Sani Konukoğlu olur. 1943 yılında Bursa'da yaptırılan motorlu tezgahlarla üretmeye başlayınca, el tezgahı dönemi sona erer.


Sağlık (vakıf yoluyla), inşaat (Güneydoğu Ytong'un yüzde 75'inin sahibidir), sigorta, leasing ve otomobil konularında faaliyet gösteren Sanko Grubu, bugün gelinen noktada ise tekstilde kapasite yönünden dünyanın en büyük üç firmasından biridir.

Ziya Müezzinoğlu (s. 251)

Yasemin Pirinçcioğlu (s. 277)
VİP Turizm
Diyarbakırlı toprak ağası Ali Ağa'nın oğlu, 1. ve 2. Meclis üyesi, 1922-25 arasında Bayındırlık Bakanlığı yapmış Fevzi Pirinçcioğlu'nun (aile pirinç ektiği için bu soyadını almıştır) torunu olan Yasemin Pirinçcioğlu'nun babası da Ali Fethi Bey'dir. Ziya Gökalp, Süleyman Nazif ve Cahit Sıtkı Tarancı (halasının oğlu) ile kuzen olan Arif Fevzi Pirinçcioğlu'nun Çerkez eşi Nazime Hanım'dan, Ali Fethi ile birlikte yedi çocuğu gelir dünyaya.

Besim Tibuk (s. 291)
Besim Tibuk, Rize'de özellikle Pazar ilçesinden itibaren yaşayan ve Türkçe'den tamamen farklı bir dile sahip olan Laz vatandaşlarımızdan birisidir. Ailenin aslı Karadenizlidir. Besim Bey, Osmanlı devrinde Reji İdaresi altında Karadeniz'den Batum'a tütün kaçakçılığı yapan Tibukoğlu Mehmet'in torunudur.
Baba Mehmet Tibuk, Rize'nin Fındıklı ilçesinde geçimini sağlayamadığı için Murgul'a yerleşir. Bu taşınmanın hafif sebeplerinden bir tanesi de kan davasıdır. Mehmet Bey, burada küçük esnaf usülü işler yapar. Kahvehane, lokanta derken birkaç odalı bir otel sahibi de olur. Ardından Murgul Bakır Fabrikası'nın yapımı sırasında aldığı taahhüt işleri ile müteahhitliğe soyunur. 1963'te de hayatını kaybeder.
Ailenin yükü, babasını kaybettiğinde henüz 18 yaşında olan Besim Tibuk'un üzerindedir artık.

Besim Tibuk, ilk evliliğini; Sabahattin Selek'in kızı Semra Hanım'la yapar.

Kapalıçarşı'nın yanında Nuruosmaniye'de dağınık halde bulunan mücevherat, halı ve derici esnafına bir araya gelip toplu halde bir bina içinde yer almalarını önerir. Fakat, onlar kabul etmez. Bunun üzerine Tibuk, 1973'te altyapısını hazırlayıp bir yıl sonra da önce 50, ardından 100 ortakla kuracağı Net fikrini geliştirir. Nuruosmaniye'deki esnafa kabul ettiremediği sistemi, az paralarla bir araya getirdiği rehber, acenta müdürü, yani turizm sektöründe kim varsa onlarla birlikte kendisi hayata geçirir.

Turgay Demirel (s. 303)

Uğurman Yelkencioğlu (s. 313)
Uğurman Yelkencioğlu tam 27 yılını Koç Grubu'nda geçirdikten sonra Tofaş
Oto Genel Müdürü iken 1997 yılında bu gruptan emekli olur.

Tezcan Yaramancı (s. 321)
Tezcan Yaramancı, Niğde'nin Bor ilçesinin Kemerhisar nahiyesinde bir toprak ağası olarak tanınan Sinan Bey'in torunudur. "Babam Türkiye'nin ilk jeofizik mühendisidir."
1966'da makine yüksek mühendisi olur. Ancak bunu yeterli görmeyip iş idaresinde master yapar. 1968'de Türkiye'ye döner. Bir hafta sonra Koç Topluluğu'nda sanayi grubu bünyesinde uzman mühendis olarak işe başlar.

1991 yılında zamanın başbakanı Süleyman Demirel'den gelen davet üzerine "Vehbi Bey'den ve Koç Grubu'ndan izinli olarak THY Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürlüğü görevlerini üstlendim." daha sonra Tansu Çiller'in daveti ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı görevini üstlenir. Hemen ardından Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Hürriyet Gazetesi Murahhas Azalığı görevinde bulunur.

Erol Yarar (s. 331)

Nur Atabay (s. 343)

Zuhal Mansfield (s. 353)
Zühâl Hanım'ın anne tarafından ailesi ise 93 Harbi ile Erzurum'a gelip yerleşmiş bir ailedir.
Babası İskenderun'da görevli iken doğan küçük Zühâl Sarıkamış, Söke, İzmir, Diyarbakır, Ankara, Eskişehir ve Erzurum gibi yerleri de babası ile birlikte dolaşır.
Ericsson firmasının Afrika'da bir projesine katılarak burayı kendi açısından keşfe çıkar. TMG adıyla kurduğu firması aracılığıyla bugün mermer ticareti yapan Zühâl Hanım'ın maden işine merak salar.
Sonra Avusturalya rüzgârına kaptırır kendisini.  

Hayatının ilk 20 yılını Türkiye'de ailesi ile birlikte gezerek geçiren Zühâl Mansfield, son 20 yılını da tamamen yurt dışında geçirir.

Zaman Kitap
2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder