Cemal Kalyoncu - Paranın Efendileri
Fuat Süren (s. 15)
…zamanında Türkiye'nin sayılı zenginleri arasındaydı. Özellikle
1970-80 arası Koç ve Sabancı'dan
sonra üçüncü büyüğü idi Türkiye'nin. Daha sonra, Turgut Özal'ın
"Kastelli gitti Meban da giderse hükümet
düşer" diye telefon açacağı Süren, halktan para toplayan
finans kuruluşu Meban'ın borçlarını -şimdilerde çok
pişman olmasına rağmen-
ödeme kararı alınca
iflasın eşiğine gelir.
Yazıya onun zengin olmasıyla girmemin sebebi Süren'in zengin
kalma ile ilgili bir sözünü söylemek içindi aslında. Ona göre "Bir zengin
mahkûmdur hayır demeye. Hayır demezse zengin kalamaz". Hayır demenin
işadamı için prensip olması gerektiğini düşünür.
Babası Atatürk'ün diş doktoru Adil Bey (Hastaları arasında
Atatürk, Şükrü Saraçoğlu, Ali Çetinkaya, Tevfik Rüştü gibi isimler vardır).
1919'da doğan Fuat Süren'in çocukluğu İstanbul'da levanten
mahallelerinde geçer. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydolur. Evde anne babası
Fransızca konuştuğu, Highschool'da da İngilizce okutulduğu için Türkçe'den
yoksun kalır. Bunlara rağmen Hukuk Fakültesini birincilikle bitirir 1942'de.
Süren, hukuk fakültesini bitirir bitirmez iş hayatına
atılır, hem de çok iyi bir teklifle. Piyale Makarna'nın sahibi Tahsin Piyale,
300 lira gibi astronomik bir maaş teklif eder ona. Tophane'de İskele
Caddesindeki bir odadan ibaret iş yerinde çalışmaya başlar. Piyale, bütün
yetkileri Fuat Süren'e bırakır. Jilet toptancılığı ile işe başlar. İsveç'le
Türkiye arasındaki ticaretin yüzde 80'ini gerçekleştirirler. İsveç'in en büyük
işadamlarından Marcus Wallenberg grubu ile eşit ortaklıkta bir şirket kurarlar,
Transfer AB (Türkçesi AŞ demek) adıyla. İsveçli firmanın 1949'da Türkiye'den
çekilme kararı üzerine de hisseler Fuat Süren'e kalır, Transfer Türk de
Transtürk olur böylece. İlk fabrikası Makine Takım'ı kurar 1958'de.
Fuat Süren, Kastelli'nin kaçışı ile başlayan kriz sonucu iflasa yaklaşır. Kastelli topladığı
paraları gayrimenkule yatırmakla hatalı
davranır. Süren'in 1972'de kurduğu Meban'ı ise hatayı, topladığı paraları Koç,
Sabancı ve Transtürk gibi kuruluşlara uzun vadeli vererek yapar.
"Ahlak ahlak değil Türkiye'de. Paran oldu mu çok çabuk
ahlak satın alabilirsin. Maalesef öyle bir toplum olduk. Ben orada sırf bir söz
uğruna tüm varlığımı ortaya koydum. Bugün olsa o kararı vermezdim. Kahramanca
bir karardı ama bence yanlıştı. Halk alacağını alamayacaktı ama biz bugün Koç
ve Sabancı liginde olacaktık. Söze sadık olmak pahalıya mal oldu bana".
Transtürk on fabrika, on gayrimenkul satar, elde pek bir şey kalmaz.
1960 ihtilalinde, hakkında en çok ihbar yapılan kişi olarak
'ihbar şampiyonu' olur. Fuat Süren Süryani vatandaşlarımızdan olduğu için mi
hor görülmek istenmişti? Süren "Hayır" diyor.
İhtilal sonrası soruşturmalar devam ederken Alparslan
Türkeş, ona Ticaret Bakanlığı teklif eder: Süren, teklifi direkt geri çeviremez
zaman kazanmak ister. Tam bu sırada diğer ihtilalcilerle arası açılan Türkeş,
Hindistan'a gönderilir.
“Başbakan asacak bir rejimle çalışır mıyım? Bu millet
alkışladı bunları. Aziz Nesin haklı biraz. Menderes, Polatkan, Zorlu asılacak
adam mıydı?”
Devlete yaptıkları işlerden en önemlisi belki de Keban
Barajı'dır.
Fuat Bey, şimdilerde Middle East'ın başında bulunuyor. Amacı
küçük oğlu Reha'ya da bir firma bırakmak.
Şarık Tara (s. 29)
Yıl 1942. Üsküp'ten ayrılmak zorunda kalır Tara. Sebep 2.
Dünya Savaşı'dır.
Yıldırım Bayezid, Üsküp ve Kosova yörelerini uçbeyi Paşa
Yiğit'in idaresine verir. Şarık Tara, vakıflardaki kayıtlardan ulaşır Yiğit
Bey'in torunu olduğuna. Tara, Beyatlı ile anne tarafından torun çocuklarıdır.
Tara soyadı Karadağ'daki
Tara Dağı ve nehrinden gelmektedir.
1942'de Üsküp Başkonsolosu Reşat Karabuda'nın da yardımıyla
İstanbul'a gelir Tara. Ona burada yengesi Seniha Hanım göz kulak olacaktır.
Atatürk'ün evlenmek isteyip Rüstem Bey'in Atatürk'e vermediği kızı Seniha'dır o
yenge.
Okurken bir yandan, ailenin paraya olan ihtiyacını da
düşünerek çeşitli işlerde çalışır: "Evvela inşaatlarda çalıştım. 15-16 yaşında bir fabrikada gece vardiyasında çalıştım. Sonra
Beşiktaş'taki mensucat fabrikasındaki Yugoslav mühendise tercümanlık yaptım.
Dayımın oğlu İskender abinin taahhüt işleri vardı, şantiyede çalıştım."
1955'te Türkiye'nin en genç proje müdürü olarak Haydarpaşa
Soğuk Hava Deposu'nun şantiye şefi olması ona dönemin başbakanı Adnan Menderes
ile tanışma imkânı sağlar.
1955'te 4 bin lira maaş almaktadır Tara. Hakkı olan primi
alamadığı için kendi işini kurmaya karar verir. Şarık Tara Şirketi'ni kurar.
1957'de ise Sadi Gülçelik'le birlikte ENişteKAyınbirader
olarak ENKA'yı kurarlar. Enka'nın asıl sıçraması Uniroyal Lastik Fabrikası
işinin alınması ile olacaktır. Pimaş'la daha da büyür Enka. 1972'den bu yana
Davos toplantılarına katılan Tara, bu toplantılarda Türkiye adına çok önemli
işlere de imza atar.
Alp Yalman (s. 41)
Yalman ailesi, 1900'lerin ilk yıllarında Selanik'ten kalkıp
İstanbul'a gelmiş bugün oldukça geniş bir ailedir. Alp Yalman'ın dedesi Osman Tevfik,
Selanik Askeri Rüşdiyesi'nde Atatürk'ün hocalığını da yapmış, aynı zamanda
hattat birisidir.
Tatko (Bulgarca baba demek) 1962'de Amerikan Chrysler
firması ile İstanbul'da ilk kamyon üretim tesisini kurar. Tatko, Billur Tuz ile
de Türkiye'nin ilk sofra tuzu üreticisi olur. Yine 1950'de Türkiye'nin ilk otomobil
servis istasyonunu açar.
Sokollu'nun torunlarından Yalman ailesi, bugün oldukça geniş
bir yelpazeye yayılmıştır.
Osman Alp Yalman, askerlikten sonra 1967'de Amerika'daki Chrysler'de
staj yapar. Dönüşte Tatko'da yatırım koordinatörü olarak işe başlar. Bugün
Tatko'nun Yönetim Kurulu Başkanı'dır.
Şakir Eczacıbaşı (s. 51)
Betül Mardin (s. 61)
Babaannesi Leyla Şerife Osmanlı'nın ilk kadın roman
yazarıdır. Kendi hayatı da aslında bir roman gibidir. Annesi Fransız. Babası
Halil Şerif Paşa.
Betül Hanım'ın babası 1901 yılında İstanbul'da doğmuş
Muhiddin Arif Mardin. 1927'de İstanbul'da doğar.
Betül Hanım, çalışma hayatına Tercüman'daki gazetecilik
mesleği ile girer. Gazeteciliği, eşi tiyatro sanatçısı Haldun Dormen'den olan
Mustafa Ömer'in doğmasıyla bırakır. Dormen'le, 1959'da evlenir. Mustafa Ömer
Castrol'ün genel müdürlüğünü yapıyor. 1964 yılında TRT'de çalışmaya başlar.
Kuvvetli bir iletişim ağına sahip bu yüzden arkadaşları
'Ahtapot Betül' adını yakıştırır. Bu durumu değerlendireceği yeni bir iş alanı
arar kendine. Akbank Genel Müdürü Ahmet Dallı'ya gider. Dallı bir iş önerir
Betül Hanım'a: "Benim emrimde 3 bin 500 kişi çalışıyor. Benim
söylediklerimi onlara, onların söylediklerini bana getir."
Alaaddin Asna ile birlikte A ve B'yi kurar. 1984'te bu
ortaklık sona erer ve 1987 yılında, Canan Bengiselp, Nilgün Pirinççioğlu ve
Cemal Noyan'la, bugün Türkiye'nin önde gelen halkla ilişkiler şirketlerinden
olan İmage'ı kurar.
Nail Keçili (s. 85)
Türkiye'nin en ünlü reklamcısıydı. Yahya Murat Demirel'in
Egebank'ı, Dinç Bilgin'in de Etibank'ı boşaltmalarına yardım etmekle suçlandı;
5 Kasım 2000'de tutuklandı 15 ay cezaevinde kaldı.
Halit Narin (s. 97)
Eski bankacıların ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin
'yerli' müteşebbis oluşturmak için verdikleri desteklerle doğmuş, büyümüş bir
sanayici olan Narinzade Halit, son geldiği noktada neredeyse bütün işlerini
kiraya vermiş. Şimdi ise zamanının çoğunu 1963'te girdiği Türkiye Tekstil
Sanayii Sendikası'nın işlerine ayırıyor.
Halit Narin'in iki dedesi de ticaretle uğraşırmış vakti
zamanında.
1934'e kadar ticaretle uğraşan Narinzade ailesi bu tarihten
sonra sanayiciliğe yönelmeye başlar ve işlerini hızla büyütür.
Halit Narin üniversiteye başladığı 1948'de kendi işini
kurarak işinin patronu olmuştur.
İhsan Kalkavan (s. 109)
Şevkati Şahap Kocatopçu (s. 119)
Zeynel Abidin Erdem (s. 131)
"Fotoğraf makinesi, sinema, radyo ve benzeri
yenilikleri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne yayan ilk aileyiz. 1927'de babam
Savur, Cizre, Midyat, İdil, Gercüş, Mardin'e arabayla gittiği zaman insanlar
hoş geldin hediyesi olarak ot getirirlermiş, araba yesin diye. Yani insanlar o
kadar bîhaberler teknolojiden.
"1960 İhtilali'nden sonra babamla amcam siyaset kurbanı
oldular." Amca Bahattin Erdem, Mardin'den DP adına 10. Dönem Milletvekili
olarak girmiştir Meclis'e. 27 Mayısçılar kendilerine göre 'karşı tarafta kalan'
onları da affetmez. Bahattin Erdem ile birlikte Zeynel Bey'in babası Mehmet
Sait Erdem de 27 Mayıs'çılar tarafından sürgün edilir: Ailenin tüm
malvarlıklarına el konmuştur.
Üniversite ile iş hayatını birlikte götüren Dr. Zeynel
Abidin Erdem, Genpa olarak asıl sıçramayı 1970 yılından başlayarak 1978 yılına
kadarki süreç içerisinde yapar.
Zeynel Abidin Erdem, 1998 yılında, Paris'te satışa sunulan
Sultan II. Abdülhamit'in mühürlerini, Kültür Bakanlığı'nın ayırdığı bütçenin
yetersiz olması sebebiyle çekilmesinden sonra, ciddi bir çekişme sonucunda alıp
Topkapı Sarayı'na bağışlayan kişidir de.
Mehmet Şuhubi (s. 145)
Aydın İbrahim Çubukçu (s. 157)
1942 yılında dünyaya gelen Aydın İbrahim, Ankaralı Ord.
Prof. Dr. Osman Cevdet ile Melahat Çubukçu'nun iki çocuğundan küçüğü.
Osman Cevdet, Melahat Hanım'la evlenerek Ankaralı bir aile
olan Nadire-Sadullah Aktar çiftine damat olur.
Nadire Hanım, Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi'nin ünlü
Koçzade'lere gelin giden Fatma Hanım dışındaki kızıdır. Koçzade Hacı Mustafa
Efendi ile evlenen Fatma Hanım Vehbi Koç, Hüsniye ve Zehra Hanım'ın annesidir.
Koç Topluluğunun kurucusu Vehbi Koç, Nadire teyzesinin kızı
Sadberk Hanım'la evlenir. Buna karşılık Aktar ailesi de oğulları Emin Aktar'ı,
Vehbi Koç'un da kızkardeşi olan Hüsniye Hanım'la evlendirir.
Nadire-Sadullah çiftinin büyük kızları olan Adile Hanım,
Akfil'in de kurucusu olan İhsan Mermerci ile evlenir. (Bu evlilikten dünyaya
gelen Mehmet Ata, bugün sosyetede isminden söz ettiren Ender Mermerci ile evli
idi. Magazin basınında adları sürekli gündemde olan Tansa, Derin ve Yosun
Mermerci de, Ender-Mehmet Ata Mermerci çiftinin çocuklarıdır.)
Fatma-Koçzade Hacı
Mustafa Efendi'nin diğer kızı
Zehra Hanım ise Halim Kütükçüoğlu ile evlenmiştir.
(Vehbi Koç'un da yeğeni olan çiftin
çocuklarından Gülseren
Kütükçüoğlu
dışındaki Nesteren Hanım, emekli Büyükelçi, Cumhurbaşkanlığı
eski Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu ile, Gülgen Hanım da Kutlutaş Temel İnşaat
ve Sondajcılık Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Peyami Çağlar ile evlenir.)
Aydın İbrahim Çubukçu, Robert Kolej'deki eğitimine 1953'te
başlar.
Askerliğini bitiren Aydın İbrahim Çubukçu, Koç Topluluğu'nda
işe başlamayı akılcı bulur: Aygaz'da Bilgi İşlem Sorumlusu olarak işe başlar ve
beş yılın sonunda yönetici olur. 1994'te 'bir dünya markası' olmayı hedefleyen
Beko'ya genel müdür tayin edilir.
Rona Yırcalı (s. 169)
Şerif Egeli (s. 179)
Şerif Egeli'nin baba tarafından dedesi Miralay Yakup Şerif
Bey, Osmanlı ordusunun Manisa bölge kumandanlığını yapmış birisidir. Yunanlılar'ın
Ege Bölgesi'ni işgalinden sonra Miralay Şerif Bey de ailesini Bandırma'ya
gönderir. Yunanlılar Sakarya muharebesinden sonra Bandırma'yı ateşe verince aile,
1922 yılında İstanbul Sütlüce'ye yerleşir.
Şerif Egeli, 1943'te Bomonti'de doğar:
Münih Teknik Üniversitesi'nde kimya eğitimi alır: 1968'de
Türkiye'ye döner. "Hemen Enka'da işe başladım."
Enka, yavaş yavaş Arap ülkelerine açılmaya başlar. Irak,
Libya, Cezayir, Ürdün gibi ülkelerden üst üste işler almaya başlar. Egeli de
çok yoğun bir çalışma temposunun içindedir: “İnanıyorum ki Türkiye'ye ihracatı
bir miktar ben öğrettim. Benim asıl işim Türkiye'yi dışarıda satmak..."
Uğur Ekşioğlu (s. 195)
Rivayete göre, Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır Seferini
yaparken o seferde kumandanlarından Ekşioğlu namındaki birisine Rize'nin
İkizdere bölgesini tımar olarak verir. O da ailesini alarak bu bölgeye
yerleşir. İkizdere, bugün sayıları 60-70 bini bulduğu
söylenen Ekşioğulları'nın
yakın yıllara kadar belki de topluca yaşadıkları
yer olarak bilinir.
Koç Grubu'nda en üst düzey profesyonel yöneticilikten emekli
olan Uğur Ekşioğlu'nun mensup olduğu sülalenin bir kısmı da takriben 150 yıl
kadar önce Ordu'nun Mesudiye kazasına yerleşir.
1955'te belediye tanzim satış noktalarından birinde
çalışmaya başlar.
Sultanahmet'teki İktisadi Ticari İlimler
Akademisi'ne müracaat ettim. Bütün derslerimden on ortalama ile mezun
oldum. Koç Grubu'nun Beyoğlu'ndaki merkez şirketinde Vehbi Koç Bey yanında da
en üst seviyede beş kişiyle beraber bizi karşısına oturttu. Daha baştan hedef
gösterdi ve bize 'Sizi bu arkadaşların yerine yetiştireceğiz' dedi. O şekilde
Koç Grubu'na girdik.
Meral Gezgin Eriş (s. 209)
Erman Yerdelen (s. 217)
Nihat Gökyiğit (s. 227)
Abdülkadir Konukoğlu (s. 241)
Abdülkadir Konukoğlu'nun dedesinin babası olan Antepli Sani
Efendi, eşi Hatice Hanım'la birlikte sahip oldukları iki adet el tezgahında
dokumacılık yapmaktadır. İşi esas manada büyüten Sani Konukoğlu olur. 1943
yılında Bursa'da yaptırılan motorlu tezgahlarla üretmeye başlayınca, el tezgahı
dönemi sona erer.
Sağlık (vakıf yoluyla), inşaat (Güneydoğu Ytong'un yüzde
75'inin sahibidir), sigorta, leasing ve otomobil konularında faaliyet gösteren
Sanko Grubu, bugün gelinen noktada ise tekstilde kapasite yönünden dünyanın en
büyük üç firmasından biridir.
Ziya Müezzinoğlu (s. 251)
Yasemin Pirinçcioğlu (s. 277)
VİP Turizm
Diyarbakırlı toprak ağası Ali Ağa'nın oğlu, 1. ve 2. Meclis
üyesi, 1922-25 arasında Bayındırlık
Bakanlığı yapmış Fevzi Pirinçcioğlu'nun
(aile pirinç ektiği için bu soyadını almıştır) torunu olan Yasemin
Pirinçcioğlu'nun babası da Ali Fethi Bey'dir. Ziya Gökalp, Süleyman Nazif ve
Cahit Sıtkı Tarancı (halasının oğlu) ile kuzen olan Arif Fevzi Pirinçcioğlu'nun
Çerkez eşi Nazime Hanım'dan, Ali Fethi ile birlikte yedi çocuğu gelir dünyaya.
Besim Tibuk (s. 291)
Besim Tibuk, Rize'de özellikle Pazar ilçesinden itibaren
yaşayan ve Türkçe'den tamamen farklı bir dile sahip olan Laz vatandaşlarımızdan
birisidir. Ailenin aslı Karadenizlidir. Besim Bey, Osmanlı devrinde Reji
İdaresi altında Karadeniz'den Batum'a tütün kaçakçılığı yapan Tibukoğlu
Mehmet'in torunudur.
Baba Mehmet Tibuk, Rize'nin Fındıklı ilçesinde geçimini
sağlayamadığı için Murgul'a yerleşir. Bu taşınmanın hafif sebeplerinden bir
tanesi de kan davasıdır. Mehmet Bey, burada küçük esnaf usülü işler yapar.
Kahvehane, lokanta derken birkaç odalı bir otel sahibi de olur. Ardından Murgul
Bakır Fabrikası'nın yapımı sırasında aldığı taahhüt işleri ile müteahhitliğe
soyunur. 1963'te de hayatını kaybeder.
Ailenin yükü, babasını kaybettiğinde henüz 18 yaşında olan
Besim Tibuk'un üzerindedir artık.
Besim Tibuk, ilk evliliğini; Sabahattin Selek'in kızı Semra
Hanım'la yapar.
Kapalıçarşı'nın yanında Nuruosmaniye'de dağınık halde
bulunan mücevherat, halı ve derici esnafına bir araya gelip toplu halde bir
bina içinde yer almalarını önerir. Fakat, onlar kabul etmez. Bunun üzerine
Tibuk, 1973'te altyapısını hazırlayıp bir yıl sonra da önce 50, ardından 100
ortakla kuracağı Net fikrini geliştirir. Nuruosmaniye'deki esnafa kabul
ettiremediği sistemi, az paralarla bir araya getirdiği rehber, acenta müdürü,
yani turizm sektöründe kim varsa onlarla birlikte kendisi hayata geçirir.
Turgay Demirel (s. 303)
Uğurman Yelkencioğlu (s. 313)
Uğurman Yelkencioğlu tam 27 yılını Koç Grubu'nda geçirdikten
sonra Tofaş
Oto Genel Müdürü iken 1997 yılında bu gruptan emekli olur.
Tezcan Yaramancı (s. 321)
Tezcan Yaramancı, Niğde'nin Bor ilçesinin Kemerhisar
nahiyesinde bir toprak ağası olarak tanınan Sinan Bey'in torunudur. "Babam
Türkiye'nin ilk jeofizik mühendisidir."
1966'da makine yüksek mühendisi olur. Ancak bunu yeterli
görmeyip iş idaresinde master yapar. 1968'de Türkiye'ye döner. Bir hafta sonra
Koç Topluluğu'nda sanayi grubu bünyesinde uzman mühendis olarak işe başlar.
1991 yılında zamanın başbakanı Süleyman Demirel'den gelen
davet üzerine "Vehbi Bey'den ve Koç Grubu'ndan izinli olarak THY Yönetim
Kurulu Başkanı ve Genel Müdürlüğü görevlerini üstlendim." daha sonra Tansu
Çiller'in daveti ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı görevini üstlenir. Hemen
ardından Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Hürriyet Gazetesi Murahhas Azalığı
görevinde bulunur.
Erol Yarar (s. 331)
Nur Atabay (s. 343)
Zuhal Mansfield (s. 353)
Zühâl Hanım'ın anne tarafından ailesi ise 93 Harbi ile
Erzurum'a gelip yerleşmiş bir ailedir.
Babası İskenderun'da görevli iken doğan küçük Zühâl
Sarıkamış, Söke, İzmir, Diyarbakır, Ankara, Eskişehir ve Erzurum gibi yerleri
de babası ile birlikte dolaşır.
Ericsson firmasının Afrika'da bir projesine katılarak burayı
kendi açısından keşfe çıkar. TMG adıyla kurduğu firması aracılığıyla bugün
mermer ticareti yapan Zühâl Hanım'ın maden işine merak salar.
Sonra Avusturalya rüzgârına kaptırır kendisini.
Hayatının ilk 20 yılını Türkiye'de ailesi ile birlikte
gezerek geçiren Zühâl Mansfield, son 20 yılını da tamamen yurt dışında geçirir.
Zaman Kitap
2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder