20 Şubat 2015 Cuma

Abdurrahman Küçük - Dönmeler Tarihi

Abdurrahman Küçük - Dönmeler Tarihi


Sabatay Sevi (1626-1676)
Yahudileri «Siyon»a götüreceği vadiyle «Mesîhliğini» ilân etmiştir. 16 Eylül 1666'da mesîhliğinin isbatı istenince kurtuluşu Müslüman olmakta bulmuştur.
Müslüman olduktan sonra da, Yahudiliğini devam ettirmiş, taraftarları da aynı minval üzere devam etmişlerdir. İşte bu ikiyüzlü durumlarından dolayı «Dönme» diye adlandırılmışlardır. (s. 16-17)

Yahudiler,
İbrahim oğlu İshak’tan türediklerine inanırlar.

Yahudilerin kendilerini Yahudi olarak isimlendirmeleri Hz. Ya’kûb’un Yuda veya Yahuda adındaki oğluna nisbetledir.

Hz. Muhammed Medine'ye geldiği sırada burada yoğun bir Yahudi kitlesi bulmuştur. (s. 28)

Hz, İsa Olayı’nda olduğu gibi Hz. Muhammed’i de ortadan kaldırmaya, dâvasına engel olmaya çalışmışlardır. (s. 45)

…inananları parçalamak isteyenlerin başında Abdullah b. Sebe adında «dönme» bir Yahudi bulunmaktadır.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinde ve Müslümanların birbirine düşman olmasında büyük rol oynamıştır.
Hz. Ali’nin şehid edilmesinden sonra (…)onun «ilâh» olduğunu, ölmediğini, göğe çekildiğini, dünyayı düzeltmek ve adaletle doldurmak için yakında geleceği inancını yaymıştır. Böylece bir «Sebeiyye» fırkası ortaya çıkarmıştır. (s. 53-54)

Abdullah b. Sebe, San’alı bir Yahudidir ve annesi siyahidir.

Yahudiler’in kitleler halinde Türk topraklarına yerleşmeleri 1492’den sonra olmuştur.

Babil Kralı II. Buhtunnasar (M.Ö. 605-562) Kudüs (Yeruşalâym) şehrini istilâ etmiş ve Yehuda’yı ele geçirmiştir (M.Ö. 586).
İsrailoğulları (Yahudiler) esir alınıp, Babil’e sürgün edilmiştir. (s. 71-72)

Yahudilerin biri Kudüs’te, diğeri Babil’de yazılan iki Talmud’ları vardır.
Kudüs Talmudu’nun tamamlanması IV. yüzyılda; Babil Talmud’unun tamamlanması ise V. yüzyılda olmuştur. (s. 75)

Sultan Orhan’ın 1326’da Bursa’yı almasıyla, Yahudilerle yakın temas başlamıştır. O zamandan, Yahudi dönmesi Torlak Kemal’in 0419-20) isyanına kadar (bir asır), Yahudilerden hükümete karşı önemli bir isyan olmamıştır. (s. 80)

Franz Babinger
Venediklilerin (…) Fâtih’i zehirleme işine teşebbüs ettiklerini belirtmektedir.
İtalya’dan kaçıp Türklere sığınan, Yahudi asıllı olup ihtida eden ve Yakup adım alan Maestro Lacopo’yu bu iş için seçtiklerini; 30 yıl Saray’da çalışıp Fâtih’in de itimadını kazanıp husûsî hekimleri arasına giren Yakub’u büyük rüşvet karşılığında zehirleme işine ikna ettiklerini ileri sürmektedir. (s. 100)

Fâtih, değişik tarihlerde türlü suikastlere uğradı. Bütün suikastler Venedik Cumhuriyeti tarafından idare ediliyordu.  (s. 105)

Kanunî Sultan Süleyman zamanında Ya’sef Nassi’nin Saray’a intisabiyle başlayan Yahudi nüfuzu, II. Selim zamanında gittikçe artmıştır. Ticaret, gümrük ve iltizam işleri Yahudilerin eline geçmiştir. (s. 117)

Edvar d Drumont tarafından yazılmış «La France Juive» isimli eserin 131. sahifesinde, Mithat Paşa için, «Macaristanlı bir hahamın oğlu (denilmektedir). (s. 131)

Mesîh inanışı (…)Yahudilik ve Hıristiyanlıkta önemli bir yer tutmakta ve bir “kurtuluş ülküsü” halinde iman esasları arasına girmektedir. (s. 137)

Yahudilikteki Mesîh inancının Zertdüştîlikten geldiğini iddia edenler, M.Ö. 586 yılında başlayan Babil esaretinin 538 yılında İranlılar vasıtasiyle sona ermesi ve Yahudiler’in yaklaşık iki yüz yıl İran hâkimiyetinden hareket etmektedir. Zerdüştîlikte, «Düalizm» (İkicilik) ilkesi gereği, İyiliğin temsilcisi Ahura Mazda ile kötülüğün temsilcisi Angra Mainyu’nun mücadelesinde, Ahura Mazda’ya yardım için «Saoşyant» adında bir «kurtarıcı»nın geleceği, «iyilik» tarafının galip geleceği ve insanların bu Saoşyant sayesinde kurtulacakları inancı bulunmaktadır. (s. 142)

…bozulan düzeni islah etmek,
…dini tamamlamak üzere birisinin gelmesi
…bu kapı, yalnız İslâm’la kapanmıştır.

Yahudilikteki bu Mesih, Davud soyundan gelecek, adı «İmmanuel» (Tanrı bizimle) olacak. Beyt-lehem’de bakire bir kızdan doğacaktır. (s. 145)

Yahudiler, M.Ö. 332 yılında Büyük İskender’in istilasına kadar, İran kontrolünde kalmış,
M.Ö. 163’de Yahudiler Mabedi ele geçirip Yunan tanrılarından temizlemişlerdir.
M.Ö. 157’li yıllarda siyasî ve dinî yönden bağımsız bir Yahudi devleti kurulmuştur. Bu devlet de M.S 70 yılında Romalıların hâkimiyetleri ve Mâbed’in tahribiyle son bulmuştur. (s. 147-148)

Yahudilik, biri Allah’ın birliği, diğeri ise İsrail’in seçilmiş milleti olması gibi iki temel üzerine kurulmuştur.

Kelime olarak «gelenek» (an’ane) anlamına gelen îbranice «Kabbalah» (…)Terim olarak Kabbala, harf ve sayı esasına dayanan Yahudi mistisizmine ait geleneği ifade etmektedir. (s. 166-167)

Hıristiyan inancının temelinde Mesih’in iki defa gelişi vardır. Birinci gelişinde hakarete uğradı ve başarısız oldu. Ancak ikinci gelişi, dünyanın sonunda, olacak ve zafere ulaşacaktır. (s. 183)

Münâfık (…) zahiren inanmış göründüğü halde bâtınen kâfir olan kimseleri tavsîf etmek için kullanılmaktadır.

İslâm’ın başlangıcında insanlar üç kısma ayrılmaktadır: Mü’min, Münafık, Münkir. Münafıklar, kâfirler arsasında sayılmakta ve onların en tehlikelisi olarak gösterilmektedir.

1492 yılında, İspanya Kralı Katolik Ferdinand ve eşi Isabelle, dinî bir birlik kurmak için, «Yahudiler, 4 ay içinde ya Hıristiyan dinini kabul edecekler, yahut da İspanya’yı terk edecekler» emrini vermişlerdir. Bunların bir kısmı din değiştirmeyi kabul etmeyerek, hicret yolunu tutmuş, Türkiye dahil birçok memleketlere dağılmışlardır. (s. 238)

İstanbul’a gelen Musevî aileleri, Maran denilen, kendilerini Hıristiyan dinine dönmüş gibi gösteren Yahudilerden meydana gelmektedir.

Fatih’in Sadrazamı Mahmut Paşa hakkında şöyle denilmektedir : «Rum baba ve Arnavut anneden dünyaya gelmiş olan Mahmut Paşa, hıristiyan olarak Vaftiz edilmişti (A. de Lamartine, Cihan Hâkimiyeti). (s. 240)

Münafıklık, Abdullah b. Ubeyy’in başında bulunduğu ve aralarında Yahudilerin de yer aldığı bir zümreyi ifade için Kur’an ile gelen bir tabirdir. Dönmelik ise, Yahudi Sabatay Sevi’nin başında bulunduğu bir cemaatin Müslüman olması ile Türkler tarafından kullanılan bir tabirdir. (s. 246)

Münafıklar da, Dönmeler de ikiyüzlü hareket ederler.

Her iki grup da İslâmî bazı davranışları zahirî olarak yapmakta ve Müslümanların gözlerini boyamağa çalışmaktadırlar. (s. 247)

Sabatay Sevi
…isim Musevî adı olduğundan, Musevi telâffuzuna itibar edip, Galante’nin “Sabatay Sevi” imlâsını tercih et(tik).

Sabatay Sevi’nin, adı gibi, doğum yeri, yılı ve menşei de ihtilâflıdır.
Mesîhliğin ilân ettiği 1648 yılında, 22 yaşında olduğunda bütün kaynaklar ittifak etmektedir.
O halde 22 yaşa itibar edersek, o zaman 1626 yılını doğum yılı olarak kabul etmemiz uygundur.
Sabatay Sevi, İspanyol asıllı Moralı bir bakkalın çocuğu Mordehay Sivi’nin oğludur.
Mordahav’ın, Mora’ya İspanya Engizisyonu baskısı sonunda geldiği tahmin edilmektedir. İzmir’de tellâllık, tacirlik ve bu meyanda tavukçuluk da yapmıştır.
Mordehay Sevi’nin üç oğlu oluyor (Josef,  Elias ve en küçükleri Sabatay).
Sabatay, İzmir’in tanınmış hahamlarından İsak d.Alba’nın öğrencisi oluyor.
Öğretimi sırasında onun ilgisi Talmud’dan daha çok Kabbala üzerine oluyor.

Sabatay 15 yaşında evlendirilmiş, fakat o, birinci zevcesine yaklaşmamıştır. Neticede boşanmışlardır. İkinci evliliğinde de aynı süreç tekrar eder.
Sabatay, yaşıtlarından farklı bir hayat yaşamakta, yeni şeyler aramakta ve aceleci bir durum sergilemektedir.
Kabbala, (onun için) bir harikalar diyarıdır.

(Gerek Hıristiyan gerekse Yahudi inancı o tarihlerde mesih beklentisi içindeydi. Sabatay’ın anormallikleri, toplumdaki bu beklentiyle kesişince toplumsal bir körlük ortaya çıkıyor)

Sabatay; babasının evinde toplanan haham ve papazlarla bir mübahase esnasında, dinlerin ıslaha muhtaç olduğunu söylüyor. Sabatay’ın ortaya attığı bu fikir, küfür ve dinsizlik olarak nitelendiriliyor. O günden sonra, Sabatay’la hahamlar arasında bir mücadele başlıyor. (s. 270)

Sabatay, kısa bir zaman zarfında, Yahudiler arasında meşhur oluyor
Etrafındakilere bir Mesih’in gelebileceğine dair manidar sözler sarf ediyor.
Sabatay Sevi, 1648 senesinin bir kısmı geçtiği halde Mesîh olarak ortaya çıkan kimse olmadığını görür. O halde, 1648’de Yahudilerin beklediği «Mesih» kendisinden başkası değildir.

İzmir'de hahamların mukavemetiyle karşılaman Sabatay, burada daha fazla kalamayacağını anlıyor ve Mesîhliğini kabul ettirecek bir yer bulmaya kararlı olarak seyahate çıkıyor.

M. 1650-51, Sabatay Sevi; İstanbul’a geliyor. Orada, Sabatay’ı, kendisi tarafından uydurulan bir belge ile Mesih olarak ilân eden Abraham Yachi adında bir hahamla tanışıyor.

Hıristiyanların 1666 yılı hikâyesini duyan ve Yachi’nin uydurma belgesini vahiy kabul eden Sabatay, geçici bir müddet için, «Mesih’im» iddiasından vazgeçti. 1666 senesini bekleyen bir hazırlığa ve ele geçirdiği belgeyi, propaganda aracı olarak, Yahudiler arasına yaymaya başladı.

1654, Selanik’e gidiyor.
Mesih’in geleceği hususunda görüşler beyan ediyor. Bu görüş ve kanaatleriyle Yahudi halkının sempatisini kazanıyor.

1658. Sabatay ikinci defa İstanbul’a gidiyor.

1659. Sabatay, İzmir'e babasının yanına dönüyor. Üç sene kadar İzmir’de rahat bir hayat geçiriyor.

1662/63. Sabatay Sevi, Kahire’ye gider. Aynı yıl Kudüs’e geçer.
Sofu bir haham tavrıyla Kudüs’ün mübarek yerlerini ve evliya mezarlarını da ziyaret ederek sempati toplar.

Sara adlı hafif meşrep bir kız, Kahire’de Sabatay’ı bulur. Bir rüya hadisesi uydurarak Sabatay’la evlenir.

M. 1665. Sabatay Gazze’den Kudüs’e gidiyor. Kudüs’te, Mesîhliğini saklamaya lüzum görmeyerek açığa vuruyor.

Sabatay kendisine : ‘İlk yaratılmış, Allah’ın yegâne oğlu, Mesîh, Munci'i İsrail (İsrail’in kurtarıcısı) unvanlarını verdi.

Aralık 1665/Ocak 1666. Sabatay, Mesihliğini ilân ediyor.

Sabatay ve taraftarlarının günden güne artan taşkınlıkları karşısında durum, İstanbul’a bildiriliyor. (s. 319)

Şubat 1666. Sabatay İstanbul’da.

…sorguya çekiliyor. İzmir Kadı’sının şahitliği ve ısrarına rağmen Sabatay her şeyi inkâr ediyor. Subaşı’ndan mükemmel bir dayak yedikten sonra zincire vuruluyor.

Bundan sonra Sabatay Sevi lehinde birçok imâlı söz sarfediliyor ve onun Mesîhlik meselesi umûmî bir mahiyet kapsanıyor. Her çeşit din ve mezhepten safdil veya menfaatçi bazı İnsanlar, Sabatay’a inanmaya başlıyor.

Neticede Divan toplanıyor ve Sabatay Divan’ın huzuruna çıkıyor. Sultan’ın da takip ettiği sorgusunda sahtekârlık yaptığını kabul ediyor.

Sabatay, başka kurtuluş yolu kalmadığını anlayınca, Şehadet kelimesini geveleyerek Müslüman olduğunu söylemiştir. (s. 338)

16 Eylül 1666 tarihinde Divan huzurunda Müslüman olmuş, ancak Müslüman olduktan sonra kendisine Mehmed ismi verilmiştir. Sabatay, isminin önüne bir de Aziz adını ilâve etti. Bu suretle ismi Aziz Mehmet Efendi şekline girdi.

Müslüman olan Sabatay (Mehmet Efendi), içoğlanlar hamamına gönderildi. Yeni bir elbise verilerek, günde 150 akçelik bir gelirle, Kapıcıbaşılığa tayin edildi.

Yakın akrabası, dostları ve en safdil taraftarları her hareketinde bir hikmet bulunduğunu farz ederek kendisini takiben Müslüman olmuşlardı.

Müslümanlığının sahte olduğunun iyice anlaşılmasına Yahudilerin ricaları da eklenince Sabatay Sevi, İstanbul’dan Arnavutluk’taki Ülgün’e (Dulcigno) sürgün ediliyor (1672).

Sabatayistliğin temel inanç ve ibadetlerini ihtiva eden 18 Emri ve mensuplarının riayet edecekleri bayram günlerinin listesini burada tanzim ettiği rivayet ediliyor.

Bütün kaynaklar, sebep göstermemekle beraber, Ülgün’de yalnızlık içinde öldüğünde ittifak ediyor (1676).

Sabatay Sevinin Müslüman Olduktan Sonraki Prensipleri:
1- Tanrı’nın birliğine ve ondan başka Tanrı olmadığına dair iman muhafaza edilsin.
2- Mesihin hakiki Mesih olduğuna (…)Sabatay Sevi’nin Davud neslinden geldiğine iman edilsin.
3- Tanrı’nın, ne de Mesihinin adına yalan yere yemin edilmesin.
4- Tanrı’nın adı anıldığı zaman saygı (ta’zim) gösterildiği gibi, Mesih’in adı anılınca da aynı saygı (ta’zim) gösterilsin.
5- Mesih’in sırrını anlatmak ve tetkik etmek için toplantıdan toplantıya gidilsin.
6- Sabatayistler arasında katiller bulunmasın.
7- Kislev ayının (Yahudi yılının dokuzuncu ayı) on altıncı günü herkes bir evde toplanarak Mesîh hakkında ve Mesîhin imanının Sırrı hakkında işittiklerini birbirine anlatsın.
8- aralarında zina hüküm sürmesin.
9- yalancı şahitlikte bulunulmasın.
10- hiç kimse sarık imanına (İslâmiyet’e) inansa dahi zorla sokulmasın.
11- aralarında kıskançlar ve kendilerine ait olmayan şeylere göz dikenler bulunmasın.
12- Kıslev ayının 16’sındaki bayram, büyük sevinçle ilân edilsin (Sabatay Sevi’nin Müslüman olduğu gün).
13- birbirine karşı merhametle davranılsın
14- her gün gizlice Mezamir (Hz. Davud’un Mezmur’u) okunsun.
15- her ay (…)ayla güneşin karşı karşıya, yüz yüze bakışmaları için dua edilsin.
16- Türklerin âdetlerine, onların gözlerini örtmek maksadıyla dikkat edilsin.
17- Müslümanlarla nikâh akt edilmemesi lâzımdır.
18- çocukları sünnet etmek için itina olunsun. (s. 398)

Sabatay Sevi’nin ölümünden sonra taraftarlarından ekseriyeti ona bağlı kalmıştır. Taraftarlarının büyük çoğunluğu Selanik’te yaşamaktadır. Selanik, bir nevi Sabatayistliğin merkezidir.

Sabatay Sevi’nin macerası, ölümü ile son bulmuyor, Selanik’te yerleşmiş bulunan kayın biraderi Abdullah Yakup Çelebi, Sabatay’ın hastalığını duyarak Ülgün’e gidiyor. Yakup Çelebi’nin ondan halifeliği almak için gittiği rivayet ediliyor.

Yakup Çelebi Selanik'te, Sabatay’a ait evde kabilenin ileri gelenlerini toplayıp, Sabatay Sevi’nin onu halife tayin eden mektubunu göstermiştir.

Yakup böylece Selânik dönmelerinin lideri olmuştur.

Halifelik meselesinden sonra, nasıl hareket edecekleri fikri ortaya çıkıyor. Bu iki fikirdir: 1- Museviliğe (Yahudiliğe) geri dönmek, 2 - Bulundukları şekilde devam (Müslüman görünmek, fakat Museviliği bırakmamak). Bir kısmı birinci görüşü, bir kısmı da ikinci görüşü destekliyor.

Yakub’un rakipleri arasında, ilk istişare toplantısında bulunmuş olan Mustafa Çelebi vardır.

1689’da, kabile ikiye ayrılıyor. Yakub’a sadık kalan ve 43 aile kadar olan zümreye Yakubîler veya Hamdi Beyler (Selânık’te belediye başkanlığı yapmıştır); Mustafa Çelebi’nin peşinden gidenlere «Karakaşlar, Mü’minler, On yollular ve
Osman Baba» Grubu (Partisi) adı verilmiştir. (s. 413)

Dönmeler (…)Çocuklarını da Türk okullarına yermemiş olmak için Feyziye Lisesi’ ve ‘Şişli Terakki Lisesi’ adında iki okul açmışlardı. Onlar, çocuklarını resmî okullara göndermez, bu okullarda okuturlardı. (Z. Sertel, s. 434).

İnançlarına göre Cennetsin has bahçelerine sadece kendileri girebilir; iyi bir Müslüman ise ancak tenasüh yoluyla kırk kere dünyaya gelmiş ve her gelişinde de iyilik işlemiş, kötülükten kaçınmışsa Cennet’e girebilir. (s. 441)

Dönmeler Endogami (İçten Evlenme) suretiyle evlenir. Evlenme akidesi, çocuklar analarının karnında iken vuk’u bulur.

Müslümanlarla veya başka gruplarla evlenenler «Cemaat dışı» sayılır ve «Kararmış» diye anılır.

Kuzu merasimi / mum söndü merasimi (s. 460-464)

İspanya Engizisyonundan kaçıp Türklerin himayesine sığman Yahudi bir ailenin çocuğu Sabatay Sevi, «Mesîhlik» iddiasında bulunmuş ve iddiasını isbat etmesi için çıkarıldığı Divan huzurunda Müslüman olup Mehmet ismini almıştır. O, İslâm’ı kabul ettikten sonra, Müslüman görünüşü altında, Yahudiliğini devam ettirmiş ve onu takiben Müslüman olan taraftarları, onun ölümünden sonra da, aynı şekilde varlıklarını devam ettirmeyi benimsemiştir. O. günden beri (1666’dan bu tarafa), dıştan Müslüman, içten (kalben) Yahudi kalan, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde ve özellikle Selanik’te bulunan gizli Yahudi Cemaati «Dönme» diye adlandırılmıştır. (s. 467)

Dönmeler hakkında Türkçe yazılan İlk eser, üzerinde yazan olmayan, 1335 (1919)’da, İstanbul’da, Şemsi Matbaası’nda basılan 15 sahifelik «Dönmeler» adlı risaledir.

Türk kamuoyunda ilk tartışmalar da bu risale ile başlamıştır. (s. 469)

Dönmelerin büyük çoğunluğu İstanbul, Edirne, Selânik ve İzmir’de bulunmaktadır.

Edirne’deki Dönmeler, buradaki Yahudilerce «Sazanicos» olarak adlandırılmaktadır. (s. 475)

A. Galanti (Galante)'nin 1935 yılında Dönmelerle ilgili yazdığı Fransızca kitap ve sırayla Yahudiler hakkında yazdığı (Fransızca, Türkçe) eserlerle bu konu yeniden gündeme gelmiştir.

…ülkemizde 1974’den sonra, özellikle özel bir kanunla İsmail Cem İpekçi’nin TRT Genel Müdürü olmasından sonra, Dönmeler konusunda söylenenler ve yazılanlar artmıştır.

Scholem; Dönmeler’in bazı mistik dervişlerle münasebet kurduklarını ve çok erkenden Bektaşî tarikatlâriyle gizli bağlar oluşturduklarını; Sünnî camiaya dindar görünmek için Bektaşîlerin uyguladıkları «takiyye» teorisi ve pratiği, Yahudi motivasyonlarıyla uygunluk gösterdiğini ve Dönmelerin davranışlarına tam tamına uyduğunu kaydettikten sonra şöyle demektedir : “Dönmeler, dışa karşı, içinde bulundukları ayrılıklar sayesinde, kendilerini Yahudi kılan sosyolojik, psikolojik ve biyolojik karakterlerini bütün alanlarda korumayı başardı.” ( Scholem, Gizli Yahudi Cemaati, 226-227)

Abdurrahman Küçük: 1945 yılında Erzincan’da doğdu. 1974’te İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. “Sabatay Sevi ve Cemaati üzerinde Bir Araştırma” başlıklı teziyle doktor unvanını elde etti. 1982’de yardımcı doçent; 1986’da doçent oldu.

Rehber Yayınları

Mart 1990, Ankara

3 yorum:

  1. Maher Zain - Affet Diye Ic Cekerek

    YanıtlaSil
  2. Coskun akan bir sel olup caglayip akar aglarim
    Gunahlarimi dusleyip maziye bakar aglarim

    Affet diye ic cekerek aska gozyasi dokerek
    Bagislanma bekleyerek boynumu buker aglarim

    Icimde bir yare kanar disim guler icim aglar
    Eller beni deli sanar kendime guler aglarim

    Affet diye ic cekerek aska gozyasi dokerek
    Bagislanma bekleyerek boynumu buker aglarim

    Ah medet ya Sahibel meydan medet ya Resulallah
    Sahidim arzu semadir butun ercami ecrami ile
    Asikim sidk ile ben hazreti sahi rusule rusule ya Habiballah
    Yaksada ahu derunum beni bu hasret ile
    Dilimin dilimin takati yok halime takrire bile
    Ey Badi saba ugrarsa yolun semit semit Haremeyne
    Tazimimi arz eyle Rasulu sagaleyne
    Medet ya Ilahel alemin

    YanıtlaSil
  3. Muhittin Yurttas - Sahidim Arzu Semadir (Kaside)

    YanıtlaSil