28 Eylül 2016 Çarşamba

Psikolojiye Giriş: Psikolojinin Doğası

Psikolojinin Doğası
Modern bir bilim olarak psikolojinin tarihi, 1879’da Almanya’nın Leipzig Üniversitesi’nde Wilhelm Wundt’un ilk psikoloji laboratuvarını açması ile başlatılır.

Yapısalcı Yaklaşım
Wundt’un çalışmaları ve kullandığı yöntem yapısalcılık adlı yaklaşımın temelidir. Bu çalışmalarda Wundt, insanların değişen bir uyarıcıya nasıl tepki verdiği konusuna odaklanmıştır. Wundt, uyarıcıya maruz kalan deneklerden, kendi zihinlerine konsantre olmalarını ve o andaki değişen duyum ve düşüncelerini rapor etmelerini istemiştir. Wundt’un kullandığı bu yönteme içebakış denir.
Psikoloji tarihinde yapısalcılığın asıl temsilcisi Wundt’un öğrencisi Edward Titchener’dır. Wundt ile çalıştıktan sonra ABD’de kendi laboratuvarını açan Titchener, en karmaşık düşünce ve duyguların, bunları oluşturan basit öğelere indirgenebileceğini savunmaktaydı.

İşlevselci Yaklaşım
William James, zihnin yapısal analizine değil, zihnin ne işe yaradığına vurgu yapar. İşlevselcilik adı verilen bu yaklaşıma göre, amaçlar ya da hedeşer, insan bilinci ve eyleminin en önemli yönleridir.

Gestaltçı Yaklaşım
Max Wertheimer algısal süreçlerde bütünselliğin önemine vurgu yapmıştır. Almanca bir kelime olan Gestalt, Türkçe’de “bütün” ya da “biçim” olarak ifade edilebilir. Bu düşünce okulunun temel tezi, zihnin onu oluşturan temel parçalara bölünerek değil, organize olmuş bir bütün olarak anlaşılması gerektiğidir.

Davranışçı Yaklaşım
John B. Watson’a göre, psikolojinin nesnel bir bilim olabilmesi için, zihni ya da bireyin içindeki gözlenemeyen süreçleri çalışmaktan vazgeçmesi ve bunun yerine insan ve hayvanların gözlenebilir eylemlerine odaklanması gerekir.
Watson, psikolojinin hedefinin, bireylerin belirli biçimlerde davranmasına yol açan çevresel koşulları saptamak olduğunu savunmaktaydı.
B. F. Skinner, Watson’un pek çok görüşünü kabul etmekle birlikte, onun tüm davranışların refleks olduğu iddiasına katılmıyordu. Skinner, davranışı önceleyen uyarıcıya değil, davranışın sonucuna odaklanmıştı.

Psikodinamik Yaklaşım
Sigmund Freud, 1886’da Viyana’daki muayenehanesinde sinirsel şikâyetlerle gelen hastaları tedavi etmekteydi. Hastalarının çoğunun sinirsel şikâyetlerinin fizyolojik değil de psikolojik temelli olduğunu gözlemleyen Freud, tüm klinik çalışmalarını bu psikolojik temelleri araştırmaya yönlendirir. Bu çabalarının ürünü, hem bir kişilik kuramı hem de bir tedavi biçimi olan psikanaliz’dir
Psikanalitik kuramın temel varsayımı, davranışlarımızın bilinçdışı süreçler tarafından yönlendirildiğidir.

Bilişsel Yaklaşım
“Biliş terimi düşünce ya da bilgiye işaret eder; bilişsel psikoloji ise insanların, davranışlara rehberlik eden bilgiyi edinme, zihinde örgütleme, hatırlama ve kullanma yeteneklerininin çalışılması olarak tanımlanabilir.
Bilişsel psikologlara göre zihinsel süreçler doğrudan gözlenemez ama davranıştan çıkarsanabilirler.
Bilişselcilik günümüzde psikolojinin tüm dallarına damgasını vurmuş bir düşünce okuludur.

İnsancıl Yaklaşım
Carl Rogers ve Abraham Maslow gibi isimlerin temsil ettiği bu yaklaşım temelde bilişsel psikolojinin yaklaşımlarını takdir ederler. Buna ilave olarak insan davranışının reaksiyon olarak ele alınmasına karşı çıkarlar. İnsan irade sahibi bir varlık olarak kendi iradesiyle davranışlarda bulunmaktadır. Bu görüşe göre, insanlar bu dünyaya kendini gerçekleştirme eğilimiyle gelirler.

Psikolojinin Tanımı
Psikoloji temel olarak insanın zihin süreçleriyle ve davranışlarının doğasıyla ilgili bir bilimdir.

Psikolojinin Alanları
Gelişim psikolojisi: Psikolojinin en büyük çalışma alanlarından biri olan gelişim psikolojisi, insanın döllenmeden ölüme kadar yaşadığı değişiklikleri inceler.
Klinik psikoloji: Uygulamalı bir çalışma alanıdır. Bu alan ruhsal bozuklukların nasıl ortaya çıktığını, bu bozuklukların altında yatan psikolojik, toplumsal ve biyolojik faktörleri araştırır.
Sosyal psikoloji: Bireyleri sosyal çevreleri içinde incelediği gibi, bireyler arası etkileşimi, grup içi ve gruplar arası etkileşimi de çalışır. Önyargı ve ayrımcılık, saldırganlık, tutumlar ve tutum değişimi, izlenim oluşturma, konformite ve itaat gibi toplumsal açıdan önemli doğurguları bulunan olguların psikolojik dinamiklerini ortaya koymaya çalışır.
Endüstri ve Örgüt psikolojisi: İş yaşamındaki insanın davranış, duygu, düşünce ve güdüsel süreçlerini çalışan uygulamalı bir psikoloji alanıdır.
Okul ve Eğitim Psikolojisi: Çocukların eğitimsel ve duygusal sorunlarını değerlendirmek amacıyla onlarla tek tek çalışırlar, zekâ, başarı ve kişilik testi gibi çeşitli ölçüm araçlarından yararlanırlar.
Deneysel psikoloji: İnsanların öğrenme, hatırlama, algılama, uyarıcıya tepki verme, çeşitli güdüsel durumlarda (örn; açlık, susuzluk) nasıl davrandıklarını deneysel yöntemle araştıran bir alandır.

PSİKOLOJİDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Doğal Gözlem
Belirli bir davranış konusunda doğrudan ve betimsel bilgi edinmenin yolu doğal gözlemdir. Bu tür araştırmalarda söz konusu davranışın ortaya çıkış süreci incelenebilir. Doğal gözlem söz konusu davranışı sistematik bir biçimde gözlemeyi, kaydetmeyi ve kodlamayı içermektedir.

Vak’a İncelemesi
Vaka incelemeleri, tek bir birey üzerinde çok zengin bilgiler edinmeyi sağlayan değerli bir yöntemdir.

Survey
Survey yöntemi ile bir davranışın ya da bir tutumun bir toplumda ya da belli bir grupta görülme derecesi ve bunların yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, sosyal ardalan vb. etmenlerle nasıl bir ilişki içinde olduğu araştırılmaktadır.
Survey yönteminde veri toplama tekniği olarak anket ve görüşme kullanılır. Anket, açık uçlu ya da çoktan seçmeli olarak hazırlanmış soru formudur.
Survey yöntemindeki en önemli nokta, ulaşılması gereken insan sayısı fazla olduğundan, yapılacak örneklem seçimidir.
Seçkisiz Örneklem: Her potansiyel katılımcının örnekleme seçilme şansının eşit olduğu örneklemdir.
Temsil Edici Örneklem: Örnekleme, evrenin özelliklerine oldukça yakın özelliklere sahip katılımcıların seçilmesidir.
Survey, niceliksel veri elde edilen bir yöntem olduğu için, çalışmada kullanılan değişkenler arasında korelasyon araştırılabilir.
Korelasyon Katsayısı: İki ya da daha çok değişkenin birbiriyle bağıntılı olma derecesinin hesaplanmasıdır.
Korelasyon katsayısı “r” ile gösterilir. Bu katsayı 0 ile 1 arasında değişir. “r”nin değeri 0’dan 1’e doğru gittikçe gittikçe, ilişkinin gücü artar.
Genellikle psikolojide .60 ve üzeri korelasyonlar oldukça yüksek olarak değerlendirilir. 0 ile .20 arasındaki korelasyonlar ise zayıf korelasyonlardır.

Deney
Deney, bir değişkenin diğer bir değişken üzerinde etkisinin araştırılarak bir denencenin sınandığı yöntemdir. Deney yönteminde temel olarak, bir ya da daha fazla bağımsız değişken değişimlenmekte (manipüle edilmekte) ve bu müdahalenin bir ya da daha fazla bağımlı değişken üzerinde yarattığı etki ölçülmektedir.
Bağımsız Değişken: Bir deneyde bağımlı değişken üzerindeki etkisini görebilmek için değişime uğratılan değişkendir.
Bağımlı Değişken: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimlerin, üzerinde yol açacağı etkiyi görmek için ölçülen değişkendir.
Deney Grubu: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimin uygulandığı gruptur.
Kontrol Grubu: Bir deneyde bağımsız değişkende yapılan değişimin uygulanmadığı ve deney grubu ile karşılaştırmak için kullanılan gruptur.
Denek: Bir deneyde tepkileri ya da cevapları gözlenen ya da ölçülen bireylerdir.

Bütün araştırma yöntemleri içinde değişkenler arasında neden-sonuç ilişkisinin kurulabileceği tek yöntem deneydir.

---
Psikolojiye Giriş
Editör: Prof. Dr. Sezen Ünlü
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın nu: 2325
Ekim 2011, Eskişehir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder