5 Nisan 2017 Çarşamba

Hümanizmin Özü

Hümanizmin Özü
Heidegger, Sartre, Eliot, Babbitt

Giriş
Hümanizm neyin rahatsızlığıdır?

Sahtelik çullanırken (…) hakikat geri çekiliyor… Suyun topraktan çekilmesi gibi…

İnsan özsüzlükten kırılıyor, bu özsüzlüğünü etrafındaki şeylerin içlerini boşaltarak telafi ediyor.
İnsan (zorbalaştıkça her şeye daha fazla müdahale ediyor.
Her şeyi heva ve hevesine râm etmek istiyor. Kendi kendisi olmaktan çıkan her şeyin geriye sadece adı kalıyor. (s. 12-13)

İnsan birkaç dünyaya birden akraba bir varlıktır. Onda bu dünyanın sakinlerinde olmayan özlemler vardır, ebediyet duygusu, ölümsüzlük…
…bunların da sahte bir şeyle avutulmaması gerekir.

Humanitas (…) ilk kez Latinler tarafından düşünülür.
Emperyal bir güç haline gelen Latinler tarafından…

Humanitas paideia karşılığı olarak kullanılır ve bu Greklerden devralınan paideianın tecessümüyle (bildung, eğitim) Romalıların virtussunu övüp yüceltir.
Bu şekilde anlaşılan humanitas (insan doğası, kültür) diye tercüme edilir. (s. 16)

İnsanın ayırt edici özelliği onun varolma tarzında açığa çıkar. Ve bu onun Varlığın hakikatine açık durmasıdır.
Zifiri karanlığa çarpmadan aydınlığın farkına varılmaz.

İnsan (…) gerçekten sevdiğinde sevdiğinin sevgisinin minnettarlığını duyar. O vakit hiçbir karşılık beklemeden kendisinden verir.
Ve böylece insan yoksulluğunu duyar. İhtimamın ve ihsanın ne demek olduğunu anlar. İşte o zaman bu yoksulluk onun açık durmasını sağlar.

İnsan her şeyi geçiştirmenin yolunu öğrendi.
…yalanı ve sahteliği yadırgamamayı öğrendi…

Sürü halinde yaşadıkça sürgünlük tecrübe edilmez. Sürgünlük tadılmadıkça, gurbet neresi sıla nerede bilinmez.
Düşünme Varlığın insanın özüyle olan rabıtasını gerçekleştirir.
…düşünen ve düşünülen varlık aynı şeydir.
İnsan (…) her zaman sadece varolanlara sımsıkı sarılır. Böylelikle insan asıl düşünmesi gerekeni unutur. (s. 20)

İnsan varolmamasının ayırtedici özelliği onun Varlığın yakınlığında barınmasıdır. Böyle bir varolma muhafızlıktır, bir başka deyişle, Varlığa kulak kesilmektir. Varlığın unutulmasının en ziyade göze çarpan belirtisini Heidegger (…) yurtsuzluk diye tabir eder.

Yurtsuzluk dünyanın kaderi haline gelmektedir.

Heidegger Varlığın unutulmasında Batı’nın metafizik yapma geleneğini sorumlu tutar.

Varlık olarak Varlığın düşünülmesi anlamına gelen metafizik bir essentia felsefesine dönüşmüştür.

…günümüzün dünyasında bir insandan ne adına belli zevk ve arzularına hakim olmasını isteyeceğiz?

Varlığın hakikatine açık duran insan Varlığa ait oldukça, insan için yasa ve kural haline gelmesi gereken bu düsturların tahsisi Varlığın kendisinden gelebilir.

…bugün insanileştirilenin yarın hayvanileşmesi için bir neden yoktur.

Martin Heidegger – Hümanizm Üzerine Mektup
Düşünme Varlığın insanın özüyle olan rabıtasını gerçekleştirir.
Düşünce bu bağı (…) kendisine Varlık tarafından bahşedilmiş bir şey olarak Varlığa sunar. Böyle bir sunma şuna dayanır: Varlık düşünmede dile gelir. (s. 37)

…düşünme, Varlığın hakikatinden söz edebilmesi için, kendisinin Varlığın hizmetine girmesine izin verir.
Varlığın tarihi asla geçmiş değil, hep olmak üzeredir.

Platon ve Aristoteles (…) düşünmenin kendisini bir tekhne inşa ve ibda etmenin hizmetinde bir refleksiyon yöntemi olarak kabul ettiler.
…düşünme, kendi başına alındığında, ameli-tatbiki değildir.
O zamandan beri felsefe varlığını bilimler önünde meşru göstermenin süregiden güçlük ve sıkıntısıyla karşılaşmıştır.
…böyle bir çaba, düşünmenin özünün terkedilmesidir. Felsefe, eğer bir bilim olmazsa, itibar ve geçerliliğini kaybedeceği korkusunun tutsağıdır.
Düşünmenin unsuru olarak Varlık, düşünmenin teknik yorumu tarafından terkedilir. Sofistiklerle ve Platon’la başlayan “mantık” bu yorumun kutsanmasıdır. (s. 39)

…lojik, etik, fizik gibi tabirler (…) Grekler, göz kamaştırıcı dönemlerinde, bu tabirlere ihtiyaç duymaksızın düşünüyorlardı.
Düşünme, daha basit söylemek gerekirse, Varlığın düşünmesidir. (s. 40)

Düşünmenin sonu geldiğinde, bu kaybı o tekhne olarak, gidermeye çalıştı.

Fakat insan Varlığın yakınlığına yolunu yeniden bulacaksa eğer, önce isimsiz olanda mevcut olmayı öğrenmelidir.
İnsan (…) kendisinin yeniden Varlık tarafından talep edilmesine izin vermelidir. Ancak böylelikle söze yeniden özünün paha biçilmezliği ve insana Varlığın hakikati içinde barınmak için bir ev bahşedilmiş olur.
…insan (homo) insanca (humanus) olmalıdır… (s. 44)

Hümanizmin her türü ya bir metafiziğe dayanır ya da kendisi bir metafiziğin dayanağı haline getirilir. Varlığın hakikati sorusunu sormaksızın varolanların yorumunu gerekli kılan insanın özünün her belirlenimi, bilerek bilmeyerek, metafizik bir vasfa sahiptir. Sonuç, her türden metafiziğe özgü olanın (ya da karakteristiğinin), bilhassa insanın özünün belirlenme tarzıyla ilgili olanın, hümanistik olan olmasıdır. Dolayısıyla her türlü hümanizm metafizik olmaktan öteye geçemez.

…metafizik, varolanları Varlıklarıyla temsil eder (yahut tasarlar) ve böylelikle varolanların Varlığını düşünür.

Metafizik bizatihi Varlığın hakikatini sorgulamaz.

İnsanın ekstatik özü (…) ek-sistenze dayanır. Ortaçağ felsefesi bu existentiayı tecrübenin nesnelliği anlamında gerçeklik (edimsellik) olarak tasarlar. Hegel existentiayı mutlak öznelliğin kendi kendini bilen İdeesi olarak tanımlar. Nietzsche existentiayı hiç değişmeyenin, hep aynı kalanın ebedi dönüşü diye anlar. (s. 51)

Dil varlığın kendisini açıcı-gizleyici zuhurudur.
Ekstasis bakımından düşünülen ek-sistenz, existentia ile ne form ne de muhteva bakımından çakışır. Muhteva açısından ek-sistenz Varlığın hakikatine açık durmaktadır.

Dasein’ın özü onun varoluşunda bulunur.

…Sartre varoluşçuluğun temel ilkesi şu şekilde ifade eder: Varoluş özden önce gelir.
Platon’dan itibaren essentia existentiadan önce gelir denir.
…metafizik bir ifadenin tersine çevrilişi gene nihayetinde metafizik bir ifade olarak kalır.

…insan varolduğu kadarıyla vardır.

İnsan varolanların tezahür edip etmeyeceğine (…) karar veremez.
Varoanların zuhuru Varlığın kaderinde bulunur.
…insan bu kaderle uyum içinde Varlığın hakikatine gözcülük etmelidir. İnsan Varlığın çobanıdır.
Varlık nedir… O kendi kendisidir.
Varlık en yakın olandır. Gene de bu yakın insandan en uzak olarak kalır. (s. 57)

Varlığın hakikatine ait olduğu ölçüde insanın barınarak varolduğu Varlığın evidir.

…belki de “(var)dır” meşru ve uygun bir şekilde sadece Varlık için söylenebilir, böylelikle hiçbir tikel varolan gerçek anlamda hiçbir zaman “var” değildir.

Felsefe özüne dikkat kesilirse (…) sürekli olarak Aynı’yı düşünmek için bulunduğu yerden kalkar.
…buradan ileri gitme, uzaklaşma, düşünmeyi düşünmenin kendisinin yaydığı gölge olarak takip eden bir hatadır.

Tarihin vuku bulması esas itibariyle Varlığın hakikatinin kaderi olarak ve ondan gerçekleşir.

Varlığın varolmaklığının keyfiyeti öncelikle “anlam” yani Varlığın hakikati açısından düşünülmelidir diyoruz.

Yurtsuzluğun üstesinden gelinmesi ancak (…) Varlıktan başlar…

Yurtsuzluk varolanlarca Varlığın terkedilmesine dayanır.

Yurtsuzluk dünyanın kaderi haline geliyor. O nedenle de kaderi Varlığın tarihi açısından düşünmek zorunludur.
Marx (…) insanın yabancılaşması diye farkettiği şey köklerini modern insanın yurtsuzluğunda bulmaktadır.

Materyalizmin özü (…) metafizik belirlemeye dayanır.
…varolanların tümü emeğin materyali olarak ortaya çıkar.
Emeğin ve modern metafiziğin özü (…) kendi kendisini tesis/tanzim eden kayıt ve şarta bağlı olmayan üretim süreci (…) ki bu insanla öznellik olarak tecrübe edilen edimsel olanın nesnelleşmesidir.
Materyalizmin özü tekniğin (teknoloji) özünde örtük kalır.
Tekniğin kökü isimce Greklerin tekhnesine uzanmaz, fakat tarihsel ve özsel olarak bir aletheuein tarzı, yani varolanları açığa çıkarma tarzı olarak tekhneden kaynaklanır. (s. 68)

İnsanın asli yurtsuzluğu karşısında insanın yaklaşan kaderi kendisini (…) Varlığın tarihi üzerine düşünmeye açmaktadır.

Varlığın hakikatinden kovulmuş vaziyette insan aninal rationale olarak her yerde kendi etrafında dönüp durur.

Varlığın kendisi üzerine tefekkür (…) sadece ve sadece bu düşünme (…) kaybolmuş olan logosun asli özüne erişir. (s. 77)

Tanrı’nın en yüksek, en yüce değer olduğu ileri sürüldüğünde bu Tanrı’nın özünün irtifa kaybetmesidir.
…değerlerle ilgili düşünme Varlığa karşı tasavvur edilebilecek en büyük küfürdür.
…varolanları öznelleştirerek safi objeler haline getirmeye karşı, düşünmenin önüne Varlığın hakikatinin açıklığını getirmek demektir.

Varlığın kendisi, bu açıklık olarak vardır.
…fırlatılmış olarak insan Varlığın açıklığında durur.
…insanın fırlatılmış özü temelinde açıkta durduğu Varlığın açıklığıdır.
Dünyada olma, ek-sistenzin “ek”inin özsel olarak açıldığı açık boyutla ilgili olarak ex-sistenzin özünü ifade eder. (s. 79)

İniş, bilhassa insan yolunu şaşırıp öznelliğe saptığında, çıkıştan (tırmanıştan) çok daha güç ve tehlikelidir.
Ek-sistenzde homo animalisin, metafiziğin alanı terkedilir.

Mantık ve fizikle birlikte etik ilk kez Platon okulunda ortaya çıktı. Bu disiplinler, düşünmenin felsefe, felsefenin episteme ve bilimin kendisinin okullar ve akademik amaçlar için bir malzeme haline geldiği bir zamanda doğdu. Felsefenin bu şekilde anlaşıldığı minvalde, bilim parladı.

Ethosun özü
Heraklitus, fragman 119: “Bir insanın kaderi onun daimonudur.”

Fragman şunu söyler: İnsan olduğu kadarıyla, insan tanrının yakınlığında barınır.

Varlığın hakikati düşünülmediği sürece her türden ontoloji dayanağından mahruma kalır. O nedenle “Sein und Zeit”da düşünceyi henüz her yönüyle açık olmayan bir yolda Varlığın hakikatine doğru götürmeye çalışan düşünme ayırt edici özelliğini “temel ontoloji” diye vasıflandırır. (s. 86)

Düşünme Varlığın evini inşa etmeye çalışır ki o eve Varlığın iştiraki, kaderine uygun bir şekilde, insanın özünden Varlığın hakikatinde barınmasını talep eder. Bu barınma dünyada olmanın özüdür. (s. 88)

Varlıkta nefyetme (yoksama/yadsıma/reddetme) benim hiçlik dediğim şeyin özüdür. Dolayısıyla Varlığı düşündüğünden ötürü, düşünme hiçliği düşünür.

Düşünme varlığa dair söyleşisini ek-sistenzin barınağı olarak dile döktüğü kadarıyla Varlığın açıklığına kulak kesilir. Dolayısıyla düşünme bir etkinliktir.

Varlığın düşünülmesinde tuhaf olan onun basitliğidir. Tam da budur bizi ondan alıkoyan.
…düşünmeyi bilimsel bilgi ve araştırma tarzına tasavvur ederiz. Etkinlikleri-eylemleri praxisin müessir ve muvaffak başarılarıyla değerlendiririz.

Fakat eğer biz, yalın-basit olanın alışılmadık karakteriyle tanışırsak o zaman bize derhal bir başka hal isabet eder.

Düşünme, Varlığın düşünülmesi olarak özü itibariyle, Varlık tarafından talep edilir.
Varlık düşünmenin kaderi olarak vardır.

Sartre – Varoluşçuluk Bir Hümanizmdir
Burada amacım (…) varoluşçuluğun bir savunmasını yapmaktır.

…varoluşun özden önce gelmesi...
Öznel olandan başlamalıyız.

Tanrı insanı bir usule ve bir tasavvura göre yaratır.

Varoluş özden önce gelir derken ne demek istiyoruz? Bununla, insanın her şeyden önce varolduğunu, kendisiyle karşılaştığını, dünyada birdenbire güçü bir şekilde ortaya çıktığını, bundan sonra kendisini tanımladığını kastediyoruz.

İnsan kendisini inşa ettiği şey dışında bir hiçtir. Bu varoluşçuluğun ilk ve en temel ilkesidir.

İnsan ancak, olmayı amaçladığını olduğunda, varoluşa ulaşır.

İnsan kendi kendisini seçer dediğimizde, her birimizin kendisini seçmesinin gerekliliğini kastediyoruz, fakat aynı zamanda bundan insanın kendisini seçerken bütün insanlar için seçimde bulunduğunu da anlıyoruz.

Dolayısıyla bu (…) büyük bir sorumluluktur.
…eylemim, bütün insanlık adına bir bağlanmadır.

Varoluşçu tanrının mevcut olmamasını önünde fevkalade sıkıntılı bir durum olarak bulur, çünkü onunla birlikte anlaşılabilir bir evrende değerleri bulmanın bütün mümküniyeti kaybolur gider.
…şayet tanrı yok ise her şey mubahtır ve insan neticede, kimsesiz ve ümitsizdir.
…gerçekten varoluş özden önce geliyorsa, insan eylemini belirli ve özel bir insan doğasına atıfla asla açıklayamayacaktır; bir başka deyişle belirlenmişlik yoktur, insan özgürdür, insan özgürlüktür.

Neticede son sözü söyleyen hissiyattır; onun beni gerçekten ittiği istikamet seçmem gereken istikamettir.

İnsan (…) kendisini gerçekleştirdiği ölçüde varolur ve o nedenle o, eylemlerinin toplamının dışında hiçbir şey değildir, hayatı her ne ve nasıl ise, onun dışında hiçbir şey değildir.

Varoluşçu için, aşkın yaşanmışlarının dışında aşk yoktur.
…bir insan kendi kendisini bağlar, kendi portresini çizer, bunun dışında hiçbir şey yoktur.

Başkalarının özgürlüğünü de kendi hedefim haline getirmedikçe, özgürlüğü hedefim haline getiremem.

İnsan her zaman kendisinin dışındadır: o kendisini kendisinin ötesine fırlatarak ve orada kaybederek insanı var kılar.

Varoluşçuluk iyimserdir, o bir eylem öğretisidir.

Eliot – Hümanizm Üzerine Düşünceler
Mr. Babbitt’in felsefesinin merkezî noktası hümanizm öğretisidir.
Mr. Babbitt (…) hümanizmin dinin alternatifi olduğunu açıklıyor.

…hümaniteryen gerçek manada insani olanı bir kenara bırakmıştır ve hayvani olanla yetinmektedir; hümanist ise tanrısal olana sırtını dönmüştür ve üzerine yükselmeye çabaladığımız hayvansallığa çok çabuk tereddi edebilecek insanî unsurla yetinmektedir. (s. 139)

Eliot – Hümanizm Üzerine İkinci Düşünceler
Kanaatim o ki, hümanizm büyük ölçüde “insan” kelimesine yüklenen gizli kapaklı anlamlara ve genel olarak hiçbir zaman varolmayan açık ve farklı felsefi fikirlerin üstü örtülü olarak dile getirilmesine dayanmaktadır.

İnsanı insan yapan, tabiatüstü güçleri yaratabilmesi değil, onların farkına varabilmesidir.

Eğer insan kelimesinden doğaüstü güçlere inancın kazandırmış olduğu her şeyi kaldırırsanız, insanı sonuç olarak aşırı derecede zeki, uyum sağlama kabiliyeti olan, yaramaz küçük bir hayvan olarak görebilirsiniz.

---
Türkçeleştiren: Ahmet Aydoğan

İz Yayınları, 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder