Avram Galanti - Türkler
ve Yahudiler
Birinci
Bölüm
Yahudiler
ve İslamlar – Türklerin Yahudilerle Olan İlk Temasları
Yahudiler, İshak’a ve dolayısıyla İsmail’e
ve kezalik dolayısıyla Yahudiler ile bütün İslamlar ve İslam ailesine mensup
olan Türkler ile kardeştirler. (s. 6)
1326’da Sultan Orhan Bursa’yı zaptettiği
vakit orada bir Musevi cemaati bulmuştur.
(yine o dönemlerde Gelibolu, Ankara ve
Edirne’de de Musevi cemaatleri vardı)
(Manisa’daki) Musevi mezarlığında 1391
tarihli bir İbranice kitabe buldum. Bu kitabenin eskiliğinden Musevilerin,
Osmanlı Türklerinin kasabayı almazdan evvel orada bulundukları anlaşılmıştır.
…Torlak Kemal adındaki Musevi Manisalı idi.
1429’da Selanik şehri Türklerin eline
düştüğü zaman, Selanik Musevileri iki mabede malik idiler.
1453’te İstanbul fethedildiği vakit,
İstanbul’da biri Rabbani, diğeri Karai olmak üzere iki Musevi cemaati vardı.
(s. 9)
İkinci
Bölüm
Türk
İmparatorluğunda Yahudi Cemaatlerinin Eskiliği
İzmir: Milattan 325 sene önce ölen Büyük
İskender, Filistin’den İzmir’e Yahudi nakletmiştir (Apocalypse de St. Jean II,
s.7-8).
1605’de İzmir’de büyük bir Yahudi cemaati
vardı.
Ephese: Milattan üç asır evvel bu bölgede
bir Yahudi cemaati vardır.
Selçukiler zamanında da yani 1426’da bölged
Yahudiler vardı.
Dinar: Milattan 260-280 sene evvel bölgede
Yahudi cemaati vardı. (s. 11)
Rodos Adası: Milattan 140 sene evvel bölgede
Yahudiler vardı.
Antakya: Bu bölgeye Yahudilerin gelişi ilk
olarak Büyük İskender’in generali Selenkos’un şehri kurmasından sonradır (312).
Bergama: Milattan 130 yıl önce bölgede
Yahudiler vardı.
Bursa: Milattan 19 yıl önce bölgede
Yahudiler vardı. Sultan Orhan şehri fethettiğinde bölgede yine bir Yahudi
cemaati vardı.
Ankara: Miladın ilk yıllarında bölgede
Yahudiler yaşıyordu.
Edremit: Milattan 61-62 yıl önce bölgede bir
Yahudi cemaati vardı.
Laudice (Denizli): Milattan 61-62 yıl önce
bölgede bir Yahudi cemaati vardı.
Sardes (Manisa’ya bağlı Sart Köyü): Milattan
49 yıl önce bölgede Yahudiler yaşamıştır.
Urfa, Mersin ve Kayseri’de de Yahudi
cemaatleri görülmüştür.
Selanik: Milattan 49 sene sonra bölgede bir
Yahudi cemaati vardır.
İstanbul: Miladi 318’de bölgede Yahudilere
ait bir sinagog vardı.
Edirne: Roma’nın Filistin’i zapt etmesinden
sonra (117-138) bölgeden tehcir edilen Yahudiler Edirne’ye yerleştiler.
Bandırma, Eskişehir, Konya, Antalya, Alaiye
(Alanya), Adana, Nusaybin, Diyarbakır, Sakız Adası, Kuşadası, Bodrum, İstanköy,
Ödemiş, Foça, Manisa, Akhisar, Balat (Plateis / Aydın), Van, Afyonkarahisar, Gelibolu,
İzmit, Sinop, Amasya, Tokat, Aydın, Birki (Aydın’a yakın), Milas, Tarsus ve
Çankırı da Yahudi cemaati vardı.
Üçüncü
Bölüm
Türkiye,
İspanya Yahudilerinin Türkiye’ye hicretlerini nasıl karşıladı?
1394’da Fransa’dan çıkarılan bir grup Yahudi
ve 1470’lerde Bavyera’dan çıkarılan bir grup Yahudi Türkiye’ye sığınmışlardı.
1492’da İspanya’dan çıkarılan Yahudilere
Türkiye kapıları açılınca, Avrupa’da başka yerlerde yaşayan Yahudiler de bu
imkândan yararlanma fırsatına ulaşmışlardır.
Fatih, fetihten sonra nüfusu zayıf olan İstanbul’a
Anadolu’da yaşayan Ermeni ve Yahudileri davet etmişti. Bu davete icabet
etmeyenler zorla getirilmişti. İstanbul’a giden Yahudiler geldikleri yerlerin
isimlerine izafeten ibadethaneler inşa ettiler (Balat, Tire, Antalya, Sinop
gibi), zorla getirilenlerin ibadethanelerine de sürgün ibadethanesi adı
verilmiş. (s. 16)
1492’de İspanya’dan gelen Yahudiler
özellikle Selanik ve İstanbul’a yerleştiler. O devirde İstanbul’da Rabbani
cemaatiyle Karai cemaati de vardı.
Sakız adası da bu dönemde Yahudileri kabul
etmiştir. Sultan Süleyman Rodos’u aldıktan sonra Sakız’daki Yahudileri Rodos’a
yerleşmeye teşvik etmiştir.
Peçevi Tarihi’ne göre Budin (Buda) ve Peşte alındıktan
sonra gerek reayadan gerekse yahuddan insanlar Darülislama sürgün edilmiştir.
Süleyman’ın Balkanlardaki seferleri boyunca
benzer uygulamalar devam etti.
II. Selim devrinde Kıbrıs’a bir grup Yahudi iskân
edilmiştir.
IV. Murad’ın Polidoiyadan sürgün ettiği
Yahudiler, Kırklareli’de iskân edildi.
Yine IV. Murad devrinde Kuminick Yahudileri Edirne
ve İstanbul’a nakledilmiştir.
1782’de Lehistan’dan yola çıkan bir grup
Yahudi sığınmacı İzmir ve Selanik’e kabul edildi.
1891-1892 yıllarında Rusya pogromlarından
kaçan Yahudilerin bir kısmı Osmanlı’ya sığındı. İstanbul, Selanik, İzmir ve
İskenderiye’ye yerleştiler.
Dördüncü
Bölüm
Türkler
Yahudileri ne suretle himaye etmişlerdir?
Türkiye tarihi, Yahudilerin aleyhine
tahaddüs eden bazı vakalar kaydediyorsa da, bunun sebebini (…) buhranlı
zamanlarda aramalı. Bu gibi vakaların müsebbipleri Yeniçeri ocakları idi. (s.
22)
Türkiye, memleket içindeki Yahudileri
Hıristiyan unsurlarına karşı daima himaye etmiştir.
Fatih, kendisinden yardım isteyen Ulah
Yahudilerini, Uzun Hasan meselesini hallettikten hemen sonra kurtarmıştır.
İkinci Bayezid, İspanya’dan çıkartılan
Yahudileri ülke topraklarına devam etmiş benzer bir fermanla da Sakız adasında
gelecek olan Yahudilere de iyi davranılmasını sağlamıştır.
Kanuni, İtalya’nın Ankona şehrinde Papa
tarafından mallarına el konan Yahudilerin imdadına yetişmiş; Rebiyülevvel
9446’da Papa’ya yazdığı bir mektupla tebaasının serbest bırakılmasını
sağlamıştır. (s. 23)
Yusuf Nasi, Fransa devletine borç verdiği
150.000 eskudu tahsil edemeyince Kanuni’ye müracaat etti. Kanuni 1565’te ve
oğlu Selim 1568’de Fransa Kralı IX. Şarl’a birer mektup göndererek bu paranın
ödenmesini istemişler. Fransa bu parayı ödemedi. Osmanlı devleti de Fransa
bayrağıyla sefer yapan gemilerin malları zapt ederek, Yusuf Nasi’nin alacağı
parayı tahsil etti.
Yusuf Nasi’nin kardeşi Samoil Nasi, İtalya’nın
Ferrera şehrinde Kardinal’in tahriki yüzünden zorda kalmıştı. İmdadına zamanın
Osmanlı padişahı yetişti. Samoil Nasi’nin tüm servetiyle birlikte İstanbul’a
gönderilmesi için Dük Ercole d’Este’ye bir mektup yazdı.
Lehistan’da ticaretle meşgul olan Osmanlı
tebaasına mensup Yahudiler zorluklarla karşılaştıklarında Kanuni’nin oğlu Selim
17 Ramazan 975’de Leh Kralı II. Sikizmond’a mektup yazarak zorlukların
kaldırılmasını istedi.
1699 tarihli Karlofça Antlaşmasından sonra
Avusturya hükümeti, ülkesindeki tüccar Yahudilere karşı antlaşmaya aykırı bazı
tedbirler aldı. Yahudilerin müracaatı üzerine dönemin padişahı Avusturya
hükümetini antlaşmaya riayet etmeye davet etti.
Avusturya İmparatoriçesi Maria Teresa
(1717-1780) Yahudileri, ülkesinden kovmak istedi. Osmanlı devletinin
çabalarıyla Maria Teresa geri adım attı. (s. 24)
Sırbistan topraklarında eziyet gören
Yahudiler Osmanlı devletinin çabalarıyla, 27 Şubat 1887 tarihli bir antlaşma
sayesinde rahat bir nefes alabildiler. (s. 25)
İstiklal Harbi devam ederken İzmir’den
ayrılmak isteyen Yahudiler, Yunan gemilerine müracaat ettiler. İstanbul’a
gitmek için para ödedikleri halde gemi onları Yunanistan’ın bazı limanlarına ve
o dönemde Yunan işgali altında bulunan Tekirdağ’a bıraktı. Yahudilerin imdadına
bu defa Kızılay yetişti; Gülnihal isimli vapuru göndererek, mezkûr mahallerdeki
Yahudileri toplayıp İstanbul’a döndü.
Beşinci
Bölüm
Yahudilerin Hamursuz bayramında yaptıkları
ekmeğe kan kattıkları yolunda bir rivayet vardır.
1530 yılında Kanuni devrinde Amasya’da
yaşanan bir vaka, bu rivayete örnek teşkil eder. Fakir bir Ermeni’nin
Yahudilerin Hamursuz bayramında gerekli olan kan ihtiyacını karşılaması için
katledildiği iddiasıyla kadı huzuruna çıkarılan Yahudiler, işkence altında suçlarını
itiraf etti, akabinde de idam edildi. İçlerinden hekim Yakup Avayup şehrin
ortasında yakılmış. Bir süre sonra fakir Ermeni ortaya çıkıp kaçırıldığını
söyleyince işin aslı ortaya çıktı. Bu defa iftirayı atanlar idam edildi.
Kısa süre sonra benzer bir iftira Tokat
ilinde ortaya çıktı. Yahudiler, Kanuni’nin hekimbaşısı Moşe Amon aracılığıyla
padişahtan aman dilediler. (s. 27)
Bu gibi iftiralara karşı Yahudiler, Sultan
Abdülmecit’ten bir ferman aldılar.
1865’te Sultan Abdülaziz’den de aynı
nitelikte bir ferman aldılar.
Altıncı
Bölüm
Yahudilerin
Türkiye’ye Olan Merbutiyetleri
…Jön Türklere yardım eden müesseselerden
biri de Mısır Cemiyeti İsrailiyesi idi.
Bu cemiyet, kendi şahsi teşebbüsüm olup
Mısır’da bulunan ve oraya sığınan Türk Museviler tarafından kurulmuştur. (s.
40)
Balkan Harbi sırasında (…) Balkan
müttefiklerinin hedefi, Türk unsurunun yok edilmesine matuftu. Bu savaş
esnasında birçok yerlerde taarruzlara, öldürülmelere maruz kalan Türk
ailelerinin Yahudi evlerinde melce bulduklarını gerek Türkler gerekse Museviler
itiraf ederler. (s. 42)
Yunan ordusunun Selaniğe girdiği gün, şehrin
her tarafında Yunan bandıraları çekilmiştir.
Yalnız Yahudiler bu halden ayrı
kalmışlardır. (s. 43)
Mütareke sıralarında açılan Mebusan Meclisi
seçimlerine Türkiye Musevileri katılmışlardır.
…gerek İtilaf Devletleri mümessilleri gerek
İtilaf gazeteleri muhabirleri, Türkiye’de yaşayan bütün unsurların Türk
idaresinden memnun olmadıklarını Avrupa’ya göstermek ve bu suretle
kurtuluşlarının çaresini arttırmak için, Avrupa devletlerine verdikleri
raporlarda (…) haberlerde, Gayri Müslimler tabiri kullanırlardı. Ne vakit ki
Museviler Mebusan Meclisi seçimlerine katılmışlar, Gayri Müslimler tabiri
yerine Hıristiyanlar tabiri kullanılmıştır. (s. 50)
Abdülhamid’in hal’ine memur edilen heyet
Arif Hikmet Paşa, Esat Paşa Toptanî, Emanuel Karasu Efendi ve Aram Efendi’den
mürekkep idi. Heyet Padişahın huzuruna girdiği vakit salonda, sarayda vazifesi
olan Galip Paşa vardı.
Abdülhamid, bazı tereddütlerden sonra heyet
azalarının her birine ayrı ayrı olarak hayatından emin olup olmayacağını sordu.
(s. 93)
…Hitler ajanları İspanya’dan gelen
Yahudileri de Türkiye’ye frengi ve veba getirmekle itham etmişlerdi.
1547’de İstanbul ve Selanik’i ziyaret eden
Belon, şöyle yazıyor: Türkiye’de hekimlik edenlerin büyük kısmı Yahudilerdir. (s.
101)
Cumhuriyetin ilanına kadar memleketin sanayi
ve ticaretinin mühim kısmı Rumların, Ermenilerin ve Yahudilerin elinde idi.
Yusef
Nasi (…) bu Portekiz Yahudisi Divanın adeta bir nevi hariciye müşaviri idi. (s.
123)
Üçüncü Murad ve Üçüncü Mehmed zamanlarında
yaşamış olan (…) Halil Paşa aslen Yahudi olup ailesinin soyadı Pace ve
kendisinin ismi de David yahut Nahman idi.
Aslen Yahudi olan Macar Mahmud Paşa (…) ismi
Fischel Freund idi. 1848 senesinde (…) Osmanlı ordusunun hizmetine girmiş ve
Mahmud Hamid ismini almıştır. (s. 130)
Mebusan
ve Ayan Meclislerinde Yahudi azalar
1877 de açılan Birinci Mebusan Meclisinde
bulunan mebuslar:
Avram Aciman: İstanbul mebusu
Menahem Saleh: Bağdad mebusu
Ziyver
………: Bosna Saray mebusu
Daviçon Lcvi: Yanya mebusu
1908 de açılan İkinci Mebusan Meclisinde
bulunan mebuslar:
Vitali Faraci: İstanbul mebusu
Emanoel Karasu: Selanik mebusu
Nissim Maslivah: İzmir mebusu
Hazkiyal Sason: Bağdad mebusu
İkinci Mebusan Meclisinde üç defa intihabat
icra edildiğinden, vefat eden Faracinin yerine ve Selânik’in Yunanistan’a
geçmesi üzerine, Karasu, İstanbul mebusu olmuştur. (s. 142)
İspanya
ve Portekiz’den Türkiye’ye Gelen Musevi Muhacirler
1492’de Türkiye’ye gelen (…) muhacirler
1494’te İstanbul’da, 1510’da Selanik’te, 1554’de Edirne’de, 1563’de Filistin’in
Safed şehrinde, 1605’de Şam’da, 1646’da İzmir’de matbaa açmışlardır.
(Sabetay Sevi (1629-1676) Mesih olduğunu
iddia ettiği vakit) Zamanın Galata İngiliz tüccarı, Yahudi tüccarlardan
alacaklarını istedikleri vakit, Mesih geldiği için artık borçlarını
veremeyeceklerini söylemeleri üzerine İngiliz tüccarı İngiliz sefiri
vasıtasıyla hükümete şikâyet etmişler ve Mesihi hapsettirmişlerdir. (s. 152)
1839’da Gülhane’de okunan hattı hümayun,
Türkiye’de yaşayan gayrı Müslim cemaatler için yeni bir devir açmıştır.
Memleketin bu teali hareketine (…) Museviler
tamamen lakayt kalmışlardır. (s. 153)
---
Tan Matbaası
1947
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder