2 Kasım 2017 Perşembe

Şinasi Gündüz - Anadolu'da Paganizm

Şinasi Gündüz - Anadolu'da Paganizm


Ulûhiyeti ve kutsalı yalnızca aşkın bir metafizik üstün güce hasretmeyip tüm evrene yaygınlaştıran ve doğa merkezli bir din anlayışıyla doğal varlıklara tapınmanın ifadesi olan paganizm, bilinen en erken dönemlerden günümüze kadar dünyanın hemen her tarafında yaygın olan bir geleneği temsil etmektedir.
Kur’an, ulûhiyeti herhangi bir yaratıkta aramanın ve ona tazim etmenin bir olan Allah’a ortak koşma olacağı konusunda uyanda bulunarak, insanları böylesi davranışlardan uzak durmaya çağırmaktadır.
…paganizm yalnızca tarihin derinliklerinde kalmış bir gelenek değildir (…) çeşitli inanışlar ve davranış biçimleriyle günümüzde de yaşatılmaktadır. (s. 7)

  1. Bölüm: Paganizm
Latince pagus ve pagani sözcüklerinden türetilmiş olan ve sözlük anlamı itibarıyla “kırsalda yaşayan, köylü, taşralı” anlamlarına gelen pagan terimi, erken dönemlerden itibaren Hıristiyan geleneğinde dinsel anlamda “ötekini" ifade etmede kullanılmıştır.

Bu doğrultuda maddenin, bireysel çıkarın, sermayenin ve teknolojinin alabildiğine esiri olan günümüz insanı pagan bir birey, böylesi bireyler üreten çağdaş Batı kültürü ise pagan/paganist bir kültür olarak değerlendirilmektedir. (s. 10)

Kur’an (…) paganizmin en temel referanslarım ortadan kaldırmayı hedefler.

Doğrudan ya da dolaylı tanrısallık atfedilen doğal varlıkların neler olduğu konusunda her paganist toplumun kendi yaşam koşullarıyla ekonomik ve doğal çevre açısından bağlı oldukları şartlar belirleyici olmuştur. (s. 15)

…Cahiliye dönemi Arap putperestleri için tanrıça Lat’ı temsil eden yontulmuş taş/kaya parçası ya da Uzza’yı temsil eden dikenli ağaçlar (…) Araplar, aslında o taş ya da ağaçtan ziyade onlarda tezahür ettiğine inandıkları kutsal güce tazim ederlerdi.
Bütün pagan geleneklerde kutsal ruhun (mana’nın) evrensel bir ilke olarak, insanın kendisi de dâhil tüm varlıklarda az ya da çok tezahür ettiğine inanılmaktadır. (s. 16)

…çeşitli Ortadoğu dinlerinde gök cisimleri, “arkonlar” adı verilen kötü tabiatlı yöneticilerin ikamet ettikleri konaklardır. (s. 18)

Şinto geleneğine göre Japon imparatorları tanrıça Ameterasu’nun torunlarıdır. (s. 19)

…cahiliye dönemi Arapları (…) kaya ve taşlardan özel bir şekil verilerek yontulan, ancak bir insan suretinde olmayan putlara nusub, belirli bir suret şeklinde olanlara ise vesen adını vermişlerdir. (…) insan suretindeki putlara ise sanem demişlerdir. (s. 20)

Neopaganizm (…) eklektik bir din görünümündedir.
Temel özellikleri
i) Hıristiyanlık öncesi Avrupa dinsel inançlarının ve ritüellerinin temsil edilmesi, ii) bütün inançlarda doğal çevreyle uyumu gözeten doğa merkezliliğin vurgulanması,
iii) bireysel özgürlüğe ve inanç farklılıklarına önem verilmesi ve
iv) din adamlarına dayalı dinsel bir kurumlaşmanın önemsenmemesi ya da karşısında olunması. (s. 22)

1971’de Londra’da kurulmuş olan (…) “The Pagan Federation,” Neopaganizmin 3 temel ilkesinin altını çizmektedir.
tabiatı sevmek
dış dünya ve toplumla uyum esasına dayalı bir ahlaka sahip olmak
ulûhiyetin hem eril hem de dişil veçhelerini kabul etmek (s. 23)

Wicca inancına göre bir Tanrıça ile bir Tanrının ruhu her şeyde, ağaçlarda, yağmurda, denizde ve bütün doğal yaratıklarda mevcuttur. Dolayısıyla yeryüzündeki her şeye ilahi âlemin görünen ve görünmeyen veçheleri olarak saygı gösterilmelidir. (s. 24)

Kelt toplumunda (…) Druidler (…) doğadaki tanrısal gücü anlamaya ve onunla irtibat kurmaya çalışırlardı.

  1. Bölüm: Geleneksel Harran Paganizmi
7. yüzyıldan itibaren Anadolu hızla İslam kültürünün etkine girmiş ve yöre halkı büyük oranda İslâmlaşmış olsa da Anadolu’da yaşayan halk inançlarında, Anadolu’nun bu zengin ve karmaşık dinsel ve kültürel mirasının etkileri -bir şekilde bunlar adeta İslâmlaştırılmış olsalar da- devam etmiştir.
Nusaybin ve Harran'ın tarihleri ve elde ettikleri şöhret çok daha öncelere, MÖ üçüncü bin yıla kadar uzanmaktadır.
Harran tarihinde yer alan ilk dönem, MÖ üçüncü bin yıldan MÖ 4. yy’a kadar süren geleneksel Asur- Babil politeizminin ve buna bağlı paganizmin egemen olduğu zaman dilimidir. (s. 27)

MÖ 4. yy sonrası (…) MS 7. yy a kadar devam eden bu dönemde (…) Helenizm yanı sıra Hermetisizm ve Hıristiyanlıkla da yoğun bir etkileşim söz konusudur. MS 7. yy’dan Harran’ın yıkılış tarihi olan MS 13. yy’a kadar süren üçüncü dönem ise Harran kültürünün ve dininin güçlü İslami etkiye açık olduğu dönemi teşkil etmektedir.
Kitabı Mukaddes'e göre Harran, ailesiyle birlikte Ur’dan göç eden Hz. İbrahim'in bir müddet konakladığı ve ölen babası Terah’ı toprağa verdiği yerdir.2 Yine bu şehir, Hz. Yakub'un kardeşi Esav’m ölüm tehdidinden kurtulmak amacıy¬la bir müddet yanına sığındığı dayısı Laban’m yaşadığı şehirdir (Tekvin 11:27-32. / Tekvin 27:42-43).
Abbasiler döneminde zımmilik statüsünü devam ettirebilmek amacıyla “Sâbiî” ismini adapte etmiş olan Orta Çağ Harranilerinin Sâbiîlikle irtibatı kurulur… (s. 28)

…şehrin bir kervan konaklama merkezi olarak kurulmuş olması büyük ihtimaldir. Zira şehre verilen Asurca harranu (yol seyahat, kervan durağı) ismi de bunu destekler mahiyettedir. (s. 30)

Harran ismi ve Harran'daki ay tanrısı Sin anısına yapılmış olan mabetler, özellikle MÖ onuncu yüzyıldan itibaren Asur ve Babil kaynaklarında sıkça zikredilir.
MS 13. yüzyılda şehrin Moğollarca yıkılmasına ve halkın doğudaki civar illere sürülmesine kadar (…) Harranlılar, yörede paganist özellikleriyle ön plana çıkmışlardır.
Harran, Mezopotamya’nın ay kültünün kuzeydeki merkeziydi. Ay kültünün güneydeki merkezi ise Ur şehriydi. Bu çerçevede Ur şehrinde ay tanrısı Nannar kültü, Harran’da ise Sin kültü oldukça revaçtaydı. (s. 31)

Kültürel ve ticari açıdan verimlilik yanı sıra bu dönemde Harran doğal açıdan da oldukça verimli bir bölgede bulunmaktadır.
...günümüzden yaklaşık 3100 yıl önce, çeşitli Asur krallarının Harran ve civarında fil avı partileri düzenledikleri bilinmektedir. (s. 32)

Harran’ın Yunan egemenliğine girmesiyle Harranlılar, (…) Helenizm etkisinde bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yeniden yorumlama yoluna gittiler. (s. 33)

Hıristiyanlığın yöreye yönelik misyon faaliyetleriyle birlikte Harran, güçlü Hıristiyan misyonuna maruz kaldı. (s. 34)

Ancak Hıristiyan yazarların ifadesiyle bu “putperest şehir” (Hellenepolis), yörede hızla yayılma sürecine giren Hıristiyanlığa karşı var gücüyle direndi… (s. 35)

Urfa kralı VIII. Abgar’ın (177-212) Hıristiyanlığı kabul etmesiyle (…) yörede politeizme ve paganizme savaş açtı.
İslam öncesi dönemde Romalılara karşı genellikle İran’la ortak hareket eden Urfa’ya karşılık Harran, Roma’nın sadık bir müttefiki olarak kalmış (…) İslami dönemin başlarında da Urfa, Müslümanlara karşı Haçlılar safında yer alırken; Harran Müslümanları desteklemiştir. (s. 37)

639’da Harranlılar, İyad ibn Ğanem komutasındaki İslam ordusuyla savaşmaksızın, "zımmilik” statüsü çerçevesinde İslam devletinin egemenliğine girdiler. (s. 38)

Harranlı İshak ibn Hilal’in girişimiyle, Harranlı putperestlerin dinsel özgürlüğünü garanti altına alan resmi bir karar çıkarılmıştır. (s. 39)

…Harranlı İshak ibn Hilal’in girişimiyle, Harranlı putperestlerin dinsel özgürlüğünü garanti altına alan resmi bir karar çıkarılmıştır.
Bu dönemde (…) bu tanrısal varlıklar yanında bir üstün güç fikrine yer verildiği de görülmektedir.
…insanlardan uzak olan yüce tanrısal varlığa” benzeyen bu üstün varlık, Orta Çağ Harranlılarınca her şeyin “ilk nedeni” olarak görülürdü. Harranlılar bu yüce varlığın tam olarak bilinemeyeceğini ve kavranamayacağını savunurlar; onun her şeyi yaratıp düzenledikten sonra kendi köşesine çekildiğine, diğer işleri (insanlara yönelik olanlar da dâhil) ikinci dereceden tanrısal varlıklara bıraktığına inanırlardı.
Bu yaklaşımın (…) Yeni Eflatunculuğun uzantısı olduğu açıktır. (s. 40)

…bu dönemde de Harranlılar, astrolojiyle sihir ve büyüde mahirdiler. (s. 41)

Hz. Ali ile Muaviye arasındaki çekişmede Muaviye yanlısı bir tutum izleyen ve dört halife dönemi sonrası koyu bir Emevi yanlısı olan Harran’a Emeviler özel bir ilgi gösterdiler. (s. 44)

…son Emevi halifesi II. Mervan (744-750) devlet merkezini de Harran'a taşıdı. Böylelikle Harran, tarihinde ikinci kez, yıkılmak üzere olan bir devletin başkenti olma niteliğini kazandı.
1259/ 1260’da şehri kuşatan Moğol ordusuna Harranlılar savaşmaksızın şehir kapılarını açtılar.
Moğollar (…) şehri baştan aşağı tahrip ettiler ve halkı tamamıyla şehirden çıkararak civar yerleşim merkezlerine sürdüler. (s. 45)

Moğol istilası yalnızca yerleşim merkezi olarak Harran’ın sonu olmadı, (…) Harran’ın yansıttığı dinsel çoğulculuğun/zenginliğin ve kültürel harmoninin de bir sonu oldu.
Harran Paganizmileyle İlgili Kaynaklar:
“Harranlı Bâbâ’nın Kitabı (ya da Kehaneti)”
“Beş Sır Kitabı'
“Fellahatu’n-Nibtiyyun” (s. 46)

Harranlı paganların tanrı inancı her zaman politeist bir karakter taşımıştır.
Asur-Babil döneminde Harran tanrılar panteonun zirvesinde yer alan tanrısal güç Sin’di.
Sümerlilerce Zu-en ya da En-zu diye adlandırılan ay tanrısı Sin, Sami kavimlerce Nannar, Ugaritlerde ise Yerah adıyla taranmaktadır.
hilal ile sembolize edilmiştir.
Sin’le birlikte, Sin’in oğlu güneş tanrısı Şamaş ve kızı Venüs gezegeni tanrıçası İştar ilahi bir üçlü (teslis) oluşturmaktaydılar. (s. 48)

İslami dönemde (…) kaynaklar, Harranlıların, her şeyin yaratıcısı ve idarecisi olan ezeli ve ebedi bir varlığa inandıklarını anlatırlar.
Harraniler, bu üstün varlığın ancak olumsuz niteliklerden tenzih edilmekle nitelenebileceğini, aksi takdirde onunla ilgili hiçbir tanımlamanın yapılacağına inanırlardı. (s. 51)

Orta Çağ Harranilerinin inanç sisteminin (…) en dikkat çekici olanı, şeytanlar ve cinler tanrısı Şamal’dır.
Şamal ile Saluğa muhtemelen aynı tanrısal varlığı kastetmektedir; zira her ikisi de “şeytanların prensi” unvanıyla anılırlar ve her ikisi için de Mayıs ayında düzenlenen bir festivalden bahsedilir. (s. 53)

…bir diğer tanrısal varlık Tâûz, Tammûzâ ya da Tammûz'dur.
Tammuz kültünün en dikkati çeken özelliği, bu tanrısal varlığın yıllık olarak ölüp dirilişi inancı bağlamında yapılan kutlamalar ve tanrının ölümü için yapılan ağıtlardır.
Harran panteonunda yer alan bir diğer tanrısal varlık Hâmân adı verilen ve “tanrıların ve insanların babası ve lideri” olarak nitelenen varlıktır. (s. 54)

Sanamu’l-Mâ’dır.70 Harran’da bu tanrı için her yıl Nisanın yirmisinde görkemli törenler düzenlenirdi.
Harranlılar, bu tanımın Harran’ı terk ederek Hindistan’a gittiğine (…) inanırlardı.
…her yıl Nisan ayında kadın erkek toplanarak şehrin dışında bir yerde tanrının yeniden dönüşü için çeşitli törenler yaparlardı.
Tammûz’un da her sonbaharda yer altı dünyasına gittiğine ve baharda yapılan görkemli törenlerle yeniden yeryüzü alemine çıktığına inanılırdı.
İbnu’s-Salm (günbatımının oğlu) ya da İbnu’s-Selâm (esenlik oğlu) herhangi bir tanrının lakabı olabilir. (s. 56)

Abü Rim ya da İbnu'r-Rim ile ilgili olarak (…) Sin veya Sin’in oğlu olduğuna inanılan Şamaş ile ilişkili de olabilir.
Arû ve Hitânu’l-Fâ- risiyah
Arû, aslan burcuna (Leo’ya) işaret eden bir lakap olabilir.
Hitânu’l-Fârisiyah ise, muhtemelen Sinin eşi ana tanrıça Ningal olabilir. Zira Ningal’in, Şamaş ve İştar'ın annesi olduğuna inanılmaktadır. (s. 57)

Harranlılar, “güneş ve ajan eşi" olarak tanımladıkları Venüs için, sık sık çeşitli taze meyve ve sebzelerle su bitkileri sundukları ritüeller düzenlerlerdi.
Mirrîh adı verilen Mars gezegeni (…) kötü tabiatlı bir tanrı olduğuna inanılır.
Bir başka kötü tabiatlı gezegensel tanrı ise Zühal adı verilen Satürn’dür.

Gezegenlerden Jüpiter (Müşteri), Bâl ya da Bayi adı altında tazim edilir ve ona “Şeyhu’l-Vakar” unvanı verilirdi.
Merkür’ün de iyi tabiatlı bir gezegen olarak bilgi ve ilmin kaynağı olduğunu (…) düşünürlerdi.
…paganist Harranlılar, her gezegenin bir insan grubu üzerinde etkin/etkili olduğuna inanırlar ve Satürn’ün otoriter kişiler, Jüpiter’in bilge kişiler ve filozoflar, Mars’ın şiddet tabiatlı kişiler, Güneş’in müstesna kişilik sahibi olan ayrıcalıklı kimseler, Venüs’ün kadınlar, çocuklar ve sanatçılar, Merkür’ün ilim adamları ve son olarak Ay'ın ise toprağı işleyenler ve gezginler üzerinde özel bir etkiye sahip olduğu kanaatini taşırlardı. (s. 62)

Harran’ın yaklaşık 50 km kuzeydoğusunda yer alan Soğmatar (…) antik dönemde yörede önemli bir dinsel merkezdir.

Soğmatar’da Sin kültüyle ilişkili bir diğer önemli delil tapmak tepesindeki çeşitli kitabelerde geçen Maralahe terimidir. (s. 71)

Maralahe’nin (tanrıların rabbi/efendisi/lideri), ay tanrısı Sin’i kasteden bir unvan olduğu kesindir.
Hermes, Harranilerin hem tanrılar panteonunda hem de peygamber inançlarında yer alan bir şahsiyettir.
Agathodoimon ile birlikte onun, iki büyük hikmet öğreticisi ve önder olduklarına inanılır.

Hermetik literatürde (…) o tanrıların mesajını taşıyan bir elçidir, hikmeti öğreten bir öğretmendir.

Agathodaimon
Hermetik literatüre göre o, Hermes’in öğretmeni olan tanrısal bir varlıktır.
Harranlılar, tıpkı Hermes gibi, Bâbâ’ya da hem tanrılar panteonunda hem de peygamber öğretilerinde yer verirler. Daha önce de değindiğimiz gibi Bâbâ’ya ait olduğu belirtilen bir metin, Süryani ve Arap kaynaklar tarafından aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır ve bu metin Harran diniyle ilgili nadir ilk elden kaynaklar arasındadır. (s. 75)

(Harranilere göre) …vücutta eksiklik, kişiye ciddi manevî kirlenme getirmektedir.

Harranilerin ritüelleri arasında günde üç vakit zorunlu dua vardır.

…çeşitli kaynaklarda Harranlı paganların zaman zaman tapınaklarında insan kurbanı törenleri düzenledikleri ileri sürülür. (s. 79)

  1. Bölüm: Antik Dönemde Urfa Paganizmi
MÖ 4. yüzyılda bir garnizon kenti olarak kurulan Urfa’nın içinde bulunduğu bölge tarih boyu önemli bir kültürel merkez olmuştur. (s. 83)

İskender’in MÖ 323’te ölümü sonrası (…) Ptolemy, batı bölgelerinde egemenliğini ilan ederken, Selevkidler doğu bölgelerinde iktidar olmuşlardır.
Selevkidlerden sonra etkili olan ikinci güç Romalılardır.

Stratejik önemi nedeniyle önemli bir konaklama ve yerleşim merkezi olan Nusaybin (…) MS 2. yüzyıldan itibaren hızla Hıristiyanlaşmaya başlamış; ancak buna rağmen Yahudilik, Mecusilik ve benzeri farklı inançlar da yaşamaya devam etmiştir. (s. 90)

Urfalıların inandıkları tanrısal varlıklar arasında Nabu (Nebo) ve Bel ikilisi hep ön plana çıkarılır.

Paganist Urfalıların Tar’ata adı altında tapındıkları tanrısal varlık, Suriye bölgesinde yaygın olarak tapınılan tanrıça Atargatis’tir. Tar’ata ismi, Atargatis teriminin bu bölgeye ait yerel bir telaffuzu görünümdedir.
Aştart (Astarte) ve Anat isimlerinin bir kombinasyonu olan Atargatis ismi, Suriye bölgesinde farklı şekillerde telaffuz edilmektedir.
Aştart ve Anat, çeşitli bölgelerde îştar/Venüs’ü temsil eden tanrıçalardır. Aştart (Astarte), Fenikeliler ve Kenaniler tarafından tazim edilen verimlilik tanrıçasıdır.
Atargatis de Venüs gezegenini temsil eden Semitik tanrıça İştar’ın Suriye bölgesindeki karşılığıdır. (s. 102)

Suriye bölgesinde Atargatis kültünün en yaygın görüldüğü merkez Mabbug olarak da adlandırılan Hierapolis’ti.

Hieropolis’te Atargatis kültünün en çarpıcı özelliklerinden birisi, bu tanrıçanın su kültüyle yakın ilişkili olarak görülmesi ve tanrıçanın kült merkezinin, içinde kutsal balıkların yaşadığı havuzlara ve su kanallarına sahip olmasıydı. (s. 104)

Urfa’daki Balıklı Göl
Urfa’da Balıklı Göl ve külliyesine büyük kutsiyet atfedilir. Havuzlar ve bunları birbirine bağlayan kanallarda bulunan balıklar, kutsal ve mübarek kabul edilerek bunlara yönelik her türlü olumsuz davranış kötü görülür. (s. 107)

Urfa’nın fethi sonrası, buraya gelip yerleşen Müslümanlar ve zamanla İslâmî din olarak seçen Urfalılar, Urfa’nın Hz. İbrahim’in yaşadığı, Nemrut tarafından kurulan şehir olduğu kanaatini sürdürmüşler

Balıklı Göl olarak adlandırılan iki büyük havuz ve bunları birbirine bağlayan kanalların, aslında tanrıça Atargatis/Tar’ata anısına inşa edilmiş olan bir tapınağın parçası olduğu kesindir. (s. 111)
---
Ankara Okulu Yayınları
Ankara 2005


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder