27 Haziran 2019 Perşembe

Lozan Tartışmalarının TBMM ve Türk Basınındaki Yansımaları (1922-1923)


Halil Ergin Koparan - Lozan Tartışmalarının TBMM ve Türk Basınındaki Yansımaları (1922-1923)

Milli Mücadele’de kesin zaferin kazanılmasının ardından Müttefikler Türkiye’ye önce ateşkes, sonra da Barış Konferansı çağrısı yapmışlardır.
Türkiye, Barış Konferansı’nda Milli Mücadeleyi kazandıktan sonra imzalanan Mudanya Ateşkesini temel alırken, Müttefikler I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkesi üzerinden müzakere etmek çabasında olmuşlardır.
Meclis’te var olan Birinci Grup-İkinci Grup ayrılığı, Lozan tartışmalarında iyice su yüzüne çıkmıştır.
Basın, Meclis görüşmelerini zabıtlardan aktarmak, yabancı basından iktibaslar yapmak, ilgililerden demeçler almak ve Lozan’a muhabir göndermek gibi yollarla konuyu en geniş biçimde vermeye çalışmıştır.

Giriş
Lozan Görüşmeleri ile ilgili olarak Ankara ve İstanbul gazetelerinden, Hakimiyeti Milliye, Anadolu’da Yenigün, Tan, İleri, Tevhidi Efkar, Tanin, İkdam, Vakit ve Peyamı Sabah taranmıştır.

Türk Ordusunun, Sakarya Savaşının ardından Yunan ordusuna saldıracağı beklentisi içte ve dışta yaygın bir görüştü. Türk taarruzunun gecikmesi içte hoşnutsuzlukları beslemiş, dışta da Türk Ordusunun gücü hakkında kuşkular yayılmasına zemin hazırlamıştır.

Türk ordularının başarısı İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerini kaygılandırmıştır. İngiltere Başbakanı Lloyd George ile Sömürgeler Bakanı Winston Churchill, 16/17 Eylülde İngiliz sömürgelerinden Boğazların savunulması için asker talebinde bulunmuşlardır.

İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları, savaşın durdurulması ve Barış Konferansına ilişkin Pariste hazırladıkları notayı 23 Eylül 1922de vermişlerdir.
Müttefiklerle oturup tartışmaya hazır olduklarını söyleyen Mustafa Kemal Paşa, Misakı Millide ısrarlı olduklarını ve bütün Türk toprakları üzerinde bağımsızlık istediklerini vurgulamıştır.

26 Eylül günü, General Harrington, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mektupla müzakerelere kadar Türk birliklerinin tarafsız bölgeden çekilmesini istemiştir.

…resmi adı “Müttefik Hükûmetlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ve Yunanistan Arasında Askerî Mukavele” olan Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922 saat 06.00da, Mudanyada imzalanmıştır.

Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey [Ulaş], Konferans için yapılan hazırlıkları bilmemekle birlikte, Konferansta delegelerin bağımsızlığa önem vermelerinin, sınırların Misakı Milli ilkelerine göre saptanmasının, borçlar, mali ve iktisadi konularda ulusun haklarının savunulmasının önemini vurgulamıştır (s. 21).

İsmet Paşa’da İstanbul’a geldiğinde, Konferansta Misakı Milli programının izleneceğini belirtmiştir (s. 22).

Bölüm I: Barış Konferansı Öncesi
Mustafa Kemal Paşa barış konferansının toplantı yeri olarak İzmir’i düşünmüştür.
İstanbul Hükümeti de bu konferansta kendine bir yer bulabilmek umuduyla çabalara girişmiştir.

Ankara hükümetinin, barış konferansında tek yetkili olduğu konusundaki uyarısı üzerine (…) Mustafa Kemal Paşa da içlerinde seksenden fazla milletvekilinin imzaladığı, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığını, yeni bir Türk devletinin doğduğunu, anayasa gereğince egemenlik hakkının millette olduğunu belirten bir önerge hazırlanmıştır. Bu önergeye karşı tutum alanlar olmuş; önergeye karşı olanlar padişahlığın kaldırılmaması görüşünde olduklarını açıkça söylemişlerdir (s. 28).

Saltanat, 1 Kasımda Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılmıştır.

4 Kasım’da İstanbuldaki Tevfik Paşa hükümeti istifa etmiş; Refet Paşa Babıâliye yerleşerek İstanbulda milli iradeyi fiilen kurmuş; resmi daireler ve kuruluşlar kendi istekleriyle milli hükümete bağlanmışlardır.

Vahdettin General Harringtona ülkeyi terk etme isteğini bir mektupla bildirmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı günkü beşinci (açık) oturumunda 163 üyenin katıldığı oylamada, Abdürrahim Efendiye verilen 2, Selim Efendiye verilen 3 oya karşılık 148 oyla Abdülmecit Efendi Hilafet makamına seçilmiştir.

Konferansa Gidecek Başdelege ve Delegelerin Saptanması
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çoğunluğu barış konferansına gidecek Türk delegasyonunun başkanı olarak İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf Beyi düşünmüştür. Delege olarak da Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’le [Tengirşek] Sıhhiye Vekili Dr. Rıza Nur Beyin adları geçmiştir. Lozan’a gidecek delegeler konusunda Hüseyin Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya, İsmet Paşa’nın kendisine danışman olarak verilmesini önermiştir. Mustafa Kemal Paşa bu öneriyi Rauf Bey’in kendisini yetersiz görmesine yormuş ve Rauf Bey’e, İsmet Paşa’dan danışman olarak sağlanacak faydanın az, fakat delegasyon başkanı olarak pek çok olacağı kanısında olduğunu söylemiştir (s. 32).

İsmet Paşa, oylamalar sonunda, Meclise teşekkür etmek ve Lozan’da izleyecekleri yolu açıklamak üzere söz almıştır:
…Heyeti Murahhasamızın Avrupa’da takibedeceği müddeiyatın hututu esasiyesi şimdiye kadar cihanca malumdur. Bu, milletimizin öteden beri metalibi milliye yolunda takip ve tesbit eylediği hututtur ki Misakı Millî ile tavzih edilmiştir. Binaenaleyh Misakı Millî ve Heyeti Celilenizin siyasetimize esas olarak kabul ettiği muahedat bizim hattı hareketimizin esasını teşkil eder. Misakı Milli ile münakit muahedat dairesinde hukukumuzu müdafaa edeceğiz (s. 34).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin iki noktada Türk Hükümeti’nin savaşı göze alabilecek kadar kesin kararlı olduğu görülmektedir: Biri “Ermeni Yurdu”, diğeri kapitülasyonlar (s. 37).

Başvekil, Genelkurmay Başkanı ve altı vekilin imzalarını taşıyan söz konusu talimat şöyledir:
“1. Doğu sınırı: Ermeni Yurdu bahis konusu olamaz. Olur ise müzakereler kesilecektir.
2. Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancakları istenecektir. Konferansta bu konularda farklı bir durumun ortaya çıkması halinde İcra Vekilleri Kurulu’ndan talimat istenecektir.
3. Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesine çalışılacaktır. Bu sınır Resi İbni Hayn’dan başlayarak Harin, Müslimiye, Meskene ve Deyrizor, çöl ve Musul vilayeti güney sınırı olacaktır.
4. Adalar: Duruma göre hareket edilecek ve kıyılarımıza pek yakın adalar mutlaka Türkiye’ye katılacaktır. Bu başarılamadığı takdirde Ankara’dan nasıl hareket edileceği sorulacaktır.
5. Trakya batı sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacaktır.
6. Batı Trakya: Misakı Millî maddesi uygulanacak. [yani plebisit istenecek
7. Boğazlarda ve Gelibolu yarımadasında yabancı asker bulundurulması kabul edilemez. Eğer bu husus konferansın kesilmesine sebep olabilecekse, kesintiden önce Ankara’ya bilgi verilecektir.
8. Kapitülâsyonlar: kabul edilemez. Bu sebeple gerekiyorsa konferans kesilebilir. 9. Azınlıklar konusunda esas karşılıklı değişimdir [mübadele].
10. Genel Borçlar [Düyunu Umumiye/Osmanlı borçları]: Türkiyeden ayrılan ülkelere dağıtımı, Yunanlılara devri, yani Yunanlıların ödeyeceği savaş tazminatına karşılık tutulması, olmadığı takdirde yirmi yıl geriye bırakılması. Genel Borçlar İdaresi (Düyunu Umumiye İdaresi) kalkacaktır. Bu konuda güçlükler çıktığı taktirde Ankara’dan sorulacaktır.
11. Ordu ve donanmayla ilgili hiçbir sınırlama kabul edilemez.
12. Türkiye’deki yabancı kurumlar Türk yasalarına tâbi olacaklardır.
13. Türkiye’den ayrılan ülkeler için Misakı Milli’nin özel maddesi yürürlüktedir. 14. Cemaatler ve İslâm vakıflar hukuku eski anlaşmalara göre sağlanacaktır (s. 38).”

Bölüm II: Lozan Barış Konferansının İlk Evresi
İsmet Paşa, Lozan tren istasyonuna ayak bastığında, Lozan’a gelen tek delegasyonun Türk delegasyonu olduğunu görmüş; diğer ülkelerin delegelerinin henüz gelmediklerini ve Konferansın, İngiltere ve İtalya’nın iç işleri gerekçe gösterilerek 20 Kasım tarihine ertelendiğini öğrenmiştir (s. 42).

Lozanda, İsmet Paşa, delegeler ve Genel Sekreter Lozan Palas Oteline, danışmanlarla, kâtipler Hôtel de la Paix’ye yerleşmişlerdir.

Konferans Başkanlığı çağrıcı devlet sıfatını taşıyan İngiltere, Fransa ve İtalya arasında dönüşümlü olarak yapılmasına karar verildi.
Başkanlık konusunda talebi kabul edilmeyen İsmet Paşa bu sefer Konferans Genel Sekreterliğine Türk delegasyonundan birinin getirilmesini istemiş ancak sonuçta İtalyan Massigli Genel Sekreter atanmıştır (s. 50).

Lord Curzona göre, komisyonlar çağrıcı üç devletten her birinin birer temsilcisinin başkanlığı altında olmalıydı.

Birinci Komisyon: Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu; Boğazlar Rejimi (Başkan İngiltere Başdelegesi Lord Curzon)

İkinci Komisyon: Türkiyede Yabancılar ve Azınlıklar Rejimi Komisyonu (Başkan İtalya Başdelegesi Marki Garroni)

Üçüncü Komisyon: Maliye ve İktisat Sorunları Komisyonu; limanlar ve demiryolları; sağlık sorunları (Başkan Fransa Başdelegesi M. Barrère )

Komisyon ve alt komisyon toplantıları başladığında (…) başlıca Yunanlar ve İngilizlerle çekişme yaşanacağı; diğer devletlerin olumlu yaklaşımıyla görüşmelerin ilerleyeceği beklentisinin uygulamada gerçekleşmediği;  müttefiklerin toplu halde hareket etmekte oldukları ve görüşmelerin çetin geçeceği görülmüştür.

Lord Curzon, diğer büyük küçük bütün Müttefiklerin, önemli, önemsiz her isteklerini ve her sözlerini bütün kuvvetiyle desteklemiştir.

(İsmet İnönü) Birinci devrenin sonuna doğru, sulhün İngilizlerin elinde bulunduğu kesin kanaatına vardım. Onların kopma meselesi yapabilecekleri konulara teşhis koyarak, oralarda bir neticeye varmayı öne aldım (s. 55).


İsmet Paşa’ya göre, toprak konusunda, fiilen işgal etmedikçe yeni bir adım atmak olası görülmüyordu.

Trakya Sınırı ile İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Doğu Trakya için 1913 sınırını Doğu Trakyanın emniyeti için de Batı Trakyada halkoyuna başvurularak bağımsızlığını istemiştir.
Lord Curzon, 1915 anlaşmasıyla belirlenen sınırların esas olmasını (…) önermiş; Batı Trakya için halk oylamasını da reddetmiştir (s. 57).

Asya Sınırları ile İlgili Görüşmeler
Antlaşma Projesinin 3. maddesinde Suriye sınırı, 20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Antlaşmasının 8 inci maddesiyle saptanmış olan sınır” olarak kabul edilmiştir.

Türkiye, Musulda plebisiti öne sürmüş, İngiltere ise karşı çıkmış ve konunun Milletler Cemiyetine götürülmesini istemiştir. Irak sınırı üzerinde yürütülen görüşmelerden hiçbir sonuç alınamamıştır.

İleri başyazarlarından Suphi Nuri Bey, “Korkumuz yoktur ısrar edeceğiz” başlıklı yazısında Milletler Cemiyetinde İngilizlerin ağırlıkta olması nedeniyle burada alınacak kararın Türkiye aleyhine olacağını savunmuştur (İleri, 25 Kanunusani 1339, s. 1.).

Ahmet Emin Bey [Yalman], küçük bir çabayla Musul’u alabilecek olduğumuzu, İngilterenin ise Musulu elinde tutmasının büyük gayretlere bağlı olduğunu savunmuştur (Vakit, 29 Kanunusani 1339, s. 1.).

İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, Mecliste 29 Kasım günü yaptığı konuşmada Musulun Misakı Milli sınırları içinde olduğunu söylerken Lozandaki görüşmelerin petrol ve gaz kuyularıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir (Vakit, 1 Kanunuevvel 1338, s. 1.).

Lord Curzonun Müttefik teklifinin imzalanması” ültimatomuyla Lozan’dan ayrılması nedeniyle (…) Irak sınırı sorununun 1 yıl içinde İngiltere ile Türkiye arasında çözüme kavuşturulması planı gündeme gelmiş.

Ege Denizindeki Adalar ile İlgili Görüşmeler
Konferans başladığında Rodos ve Oniki ada İtalyan, diğer Ege adaları Yunan işgali altındaydı.
Türkiye, küçük ve kıyıya yakın adalarla İmroz, Bozcaada ve Semadirek adalarının Türkiyeye verilmesini; diğer adaların askerden arındırılmış, tarafsız ya da bağımsız hale konulmasını öne sürmüştür.

Müttefiklerin 31 Ocak 1923 tarihli Antlaşma Projesi’nde, İmroz ve Bozcaada ile Asya kıtasına 3 milden yakın adacıkların Türk egemenliğinde kalması öngörülmüştür. Buna karşılık, Doğu Akdeniz adaları ile Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Yunan egemenliğine bırakılmıştır. Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya askerden arındırmış bölge sayılmış ve her iki ülke askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmamaları öngörülmüştür. Rodos, On İki Ada ve Meis’in İtalyan işgali altında bulunmaya devam etmesi öngörülmüştür.

Lord Curzon, Boğazlar Komisyonunun 8 Aralık tarihli toplantısında, Müttefik askerlerine ait çeşitli yerlerdeki mezarların kendileri için kutsal yerler olduğunu ve bu toprakların mülkiyetiyle birlikte Müttefiklere verilmesini istemiştir.

İsmet Paşa, 27 Ocak günkü oturumda mezarlıklar için gerekli bütün toprakları vermiş olduklarını belirtmiş…

Rauf Beyin, iki gün sonra da, 29 Kasım 1922 günü, “27/11 tarihli telgrafa ektir” notuyla gönderdiği ikinci bir telgraf ile (…) altı yüz Türk ahalisi, camii ve binalarıyla tamamen Türk olan Adakale ile ilgili Lozan Konferansında hakimiyetimiz aleyhine bir karar çıkmaması dileği belirtilmiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 148.).

Adakale, 1914 yılında Macarlarca işgal edilmiştir. Ada, daha sonra Alman ve Macar işgali altına girmiştir.
İkinci Dönem görüşmelerinde tartışılan Adakalenin egemenliği sorunu, Adakale’nin Romanya egemenliğine bırakılmasıyla sonuçlanmıştır (s. 64).

Boğazlar Rejimi İle İlgili Görüşmeler
Müttefikler, boğazların hem ticaret, hem de savaş gemileri için mutlak olarak açık olması; bunun sağlanması için boğazların iki yakasının askersizleştirilmesi ve bu işi uluslararası bir komisyonun yönetmesini istemişlerdir.

Amerikan delegesi Child, Karadenizde ticaretin geleceğinin, yalnız bu denizde kıyıları bulunan Devletlerin özel bir işi olabileceği görüşünü kabul edemeyeceklerini; bu konunun bütün dünya uluslarını ilgilendirdiğini söylemiştir.

Boğazların askersizleştirilmesi, Müttefikler tarafından geçiş serbestisinin bir parçası olarak sunulmuştur.

Romanya delegesinin ortaya attığı Boğazlar Komisyonu da uzun tartışmalara yol açmıştır.

Kapitülasyonlar ve Egemenliğe İlişkin Konular İle İlgili Görüşmeler
Osmanlı Devleti Dünya Savaşına girerken 9 Eylül 1914 tarihli bir nota ile kapitülasyonları tek yanlı olarak kaldırdığını duyurmuştur.

Müttefikler, kapitülasyonlardan ancak onların yerini alabilecek teminatlar konması halinde vazgeçebileceklerinde ısrar etmişlerdir.
Kapitülasyonlar sorunu, Konferansın kesildiğinde çözülememiş olarak duruyordu.

Azınlıklar Sorunu İle İlgili Görüşmeler
“Ermeni Yurdu” konusu alt komisyonda da ısrarla yeniden gündeme getirildiğinde, 6 Ocak 1923 günkü alt komisyon oturumunda Türk Delege Heyeti, Delege Rıza Nur Bey [Nur], danışmanlar Münir [Ertegün] ve Şükrü Beyler [Kaya], toplantıyı terk etmişlerdir.

Patrikhanenin Durumu İle İlgili Görüşmeler
İsmet Paşa, Birinci Komisyonun 10 Ocak 1923 tarihli oturumunda, “Patrikliğin siyasal ya da yönetime ilişkin işlerle bundan böyle hiç uğraşmayacağı, yalnız salt din alanına giren işlerle yetineceği konusunda, Konferans önünde, Müttefik Temsilci Heyetlerinin ve Yunan Temsilci Heyetinin yapmış oldukları resmî konuşmaları ve verdikleri garantileri senet” sayarak Türk Delege Heyetinin Patrikliğin İstanbuldan uzaklaştırılması teklifinden vazgeçtiğini bildirmiştir (s. 75).

Düyunu Umumiye, Mali ve İktisadi Konular İle İlgili Görüşmeler
Türkiyeden askeri işgal masrafı istenemez, aksine Türkiye uğradığı hasarların tazminini istemek hakkına sahiptir. Sivil halkın uğradığı savaş zararları tazmin edilmelidir. Yunan ordusunun İzmiri işgalinden yenilmesine kadar neden olduğu bütün tahripler tamir ve tazmin edilmelidir (s. 78).

Müttefikler, borçların anaparasının bölüştürülmesini kabul etmişler ancak Dünya Savaşı sırasında borçlanılan miktarın Suriye ve Irak’a bölüştürülmesini kabul etmemişler, Düyunu Umumiye İdaresinin sürmesi ve Osmanlı Devlet Borçları konusunda Türk Hükümetinin Düyunu Umumiye İdaresi ile anlaşması konusunda ısrarcı olmuşlardır.

Lozan Görüşmelerinin TBMM’ne Yansıması
Grup ve hiziplerin yanı sıra 1920 sonlarında mebusların üye olduğu resmi partiler de kurulmuştur. Bunlar, 1920 ilkbaharında kurulan Yeşil Ordu, Ekim 1920de Tevfik Rüştü [Aras], Mahmut Esat [Bozkurt], Yunus Nadi [Abalıoğlu], Kılıç Ali [Kılıç] gibi mebusların üye olduğu Türkiye Komünist Fırkası ile Tokat Mebusu Nazım Beyin [Resmor] başkanlığında Aralık 1920de kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkasıdır. 172 1921 ilkbaharında gelindiğinde ise bu zümre, grup ve partilerden tümünün faaliyeti sona ermiş bulunuyordu (s. 81).

İleride Birinci Grup diye anılacak olan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubunun kurulmasından sonra (…) Temmuz 1922de başını Erzurum mebusu Hüseyin Avni Beyin [Ulaş] çektiği İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubuun kurulması izlemiştir.

Hüseyin Avni Bey, 30 Nisan 1923 tarihli Tevhidi Efkar gazetesine verdiği demeçte ilk 7 kurucu olarak kendisiyle birlikte Canik Mebusu Emin Bey [Gevelioğlu], Erzurum Mebusu Süleyman Necati Bey [Güneri], Kastamonu mebusu Mehmet Besim Bey [Fazlıoğlu], Kayseri Mebusu Rifat Bey [Çalıka], Sivas mebusu Vasıf Bey [Karakol]ve Mersin Mebusu Salahattin Bey [Köseoğlu] adlarını vermiştir.

İkinci Grup üyeleri, Lozana gönderilecek delegelerin seçimi aşamasından başlayarak görüşmeler boyunca Lozan görüşmelerinin Meclisin yönetiminde yapılması ve son sözü Meclisin söylemesi konusunda ısrar etmişler, Lozan görüşmelerini Vekiller Heyetinin yürütmesine karşı çıkmışlardır. Ayrıca, Misakı
Milliden taviz verildiği izlenimini edindiklerinde de duyarlı davranmışlardır (s. 84).

Ermeni yurdu konusunun gündeme geldiğinin açıklanması da mebuslar arasında infiale yol açmıştır (TBMM ZC, Devre I, C: 25, İ: 157, (16.12.1338), s. 410.).

Rauf Bey son olarak Abdülhamid’in mirasçılarının petroller dolayısıyla Konferans çevrelerine koştuklarını, mebusların “onun malı yoktur”, “mal milletindir”, “babalarının malı mıdır?” sesleri arasında açıklamıştır (TBMM ZC, Devre I, C: 25, İ: 157, (16.12.1338), s. 416.).

Alt komisyonda Venizelos’un Türkleri katliamla itham etmesine komisyon başkanı İtalyan Montagnanın seyirci kaldığını anlatan Rıza Nur Bey (…) / s. 93
Trabzon mebusu Nebizade Hamdi Bey [Ülkümen], konferansın çıkmaza girmesinin olağanüstü bir şey olmadığını, bu durumun Mudanya Mütarekesi’nin sonucu olduğunu ileri sürerek Mudanyada ateşkes ilan edileceğine eldeki güçlerle harekâta devam edilmesi gerektiğini savunmuştur. Hamdi Bey, ordudan terhisleri de şiddetle eleştirmiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1155-1157.). / s. 95

Burdur mebusu İsmail Suphi Bey ile Ertuğrul mebusu Ahmet Hamdi Bey [Aksoy], konferansın devamında bir fayda elde edilemeyeceğinden heyetimizin geri gelmesini ve ordunun hemen harekete geçmesini içeren bir başka önerge vermişlerdir. Önergeler ayrı ayrı oylanarak reddedilmiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 162, (25.12.1338), s. 1162).

Hükümetle yüz yüze görüşebilmek üzere yurda dönmüş olan Lozan Delegesi Hasan Bey (…) Konferansın geç başlamasının İngilterenin, Fransa ve İtalyayı kendi görüşüne çekme çabasından kaynaklandığını ve Müttefik Devletlerin hemen bütün işlerde ortak bir cephe halinde hareket etmekte olduklarını söylemiştir (TBMM GCZ, C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169).

Hasan Bey, mütarekeden sonra İstanbul’da Müslümanların emlakinin alınıp Hıristiyanlara verilmesi ve Ermeni yetimi diye alıkonulmuş olan sayıları 95 bin ile 105 bin arasındaki Müslüman çocuklarının ailelerine geri verilmelerinin bulunduğunu arasında bulunduğunu açıklamıştır (TBMM GCZ, C:3, İ: 166, (1.1.1339), s. 1169-1173). / s. 98

Tazminatlar konusunda, önce yabancıların savaş zararlarının karşılanmasını isteyip savaş ve işgal sırasında Türk yurttaşlarının uğradığı zararları kabul etmeyen Müttefiklerin şimdi bunu kabule eğilimli olduklarını söylemiştir (TBMM ZC, Devre I, C: 26, İ: 167, (3.1.1339), s. 142-143).

Lord Curzon’un, elde edilmesini zorunlu gördüğü sorunları hep ertelediğini ve özel görüşmek istediğini belirten Rauf Bey, İngilizlerin kendilerince ikincil önemdeki işlerden başlayarak birincilere geçtiklerini ve dünya kamuoyunu aleyhimize çevirmeye çalıştıklarını anlatmıştır.
Rauf Bey, delegelerimizin Fransızlarla aramızda bir Suriye sınırı sorunu söz konusu olmadığını ve Musulun Türkiyeye ait olduğunu savunduklarını anlatmıştır. İngilizlerin, Fransız ve İtalyanların yardımlarıyla konuyu Türkiyenin üyesi olmadığı Milletler Cemiyetine götürme ısrarlarını da delegelerimizin reddettiklerini tekrarlamıştır (TBMM GCZ, C:3, İ: 180, (25.1.1339), s. 1223-1224). / s. 110

Hüseyin Rauf Bey, İngiliz basınında (ve son olarak bir iki Fransız gazetesinde) yer alan hücumlardan bahsederken Konferansta adliye konularının görüşülmesi esnasında TBMM gizli oturumunda da konunun ele alındığını hatırlatmıştır. TBMMndeki görüşmelerde mahkemelerimiz hakkında “çetin sözler sarf edildiğine ve gizli oturumdaki bu konuşmaların İngiliz gazetelerinde yayınlandığına dikkati çekmiştir (s. 111).

İlerinin başyazarlarından Suphi Nuri Bey: “İngiltere Hariciye Nazırı Musul meselesinde Cemiyeti Akvam’ın hakemliğini teklif etti. Bir defa biz henüz Cemiyeti Akvama dahil değiliz. Saniyen, Cemiyeti Akvam bugünkü haliyle bir İngiliz Cemiyetidir. Yani orada en çok rey sahibi olan İngiltere ile müstemlekeleridir. Binaenaleyh Cemiyeti Akvamda İngiltere ile Türkiye müsavi bir vaziyette olmayacaklardır” / İleri, 26 Kanunusani 1339, s. 1 (s. 112).

Karesi mebusu Basri Bey [Çantay], elimizde hiçbir şey olmayan bir zamanda kabul ettiğimiz Misakı Milli’nin çerçevesinin dar olduğunu artık genişletilmesi gerektiğini öne sürmüştür (s. 119).

Gaziantep mebusu Ali Cenanî Bey, şerefli bir barış imzalanmayacaksa savaşmanın her halde daha hayırlı olacağını söylemiştir.

Ali Şükrü Bey, içinde bulunulan durumun Sakarya Savaşı öncesiyle aynı olduğunu ileri sürmüştür. Tarihimizde birçok askeri zaferler bulunduğunu ancak bu zaferin yokluk içerisinde yapılması dolayısıyla en önemli zafer olduğunu söylemiştir. Askerin görevini yaptığını, iş masa başına geldiğinde ise siyasi memurların görevlerini yerine getiremediklerini savunmuştur (TBMM GCZ, C:3, İ: 182, (28.1.1339), s. 1255).

Padişah karşıtlığına Yunus Nadi Bey’den [Abalıoğlu] önce başladığını söyleyen Hüseyin Avni Bey’in, bu arada Meclis’in üstünlüğünü ifade ederken söylediği "Büyük Millet Meclisi isterse Padişahı da getirir” sözüne Gelibolu mebusu Celal Nuri Bey, [İleri] “katiyen getiremez” diye müdahale etmiştir. Buna karşılık Hüseyin Avni Bey “isterse getirir, kudretinin had ve pâyânı yoktur”, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey de “isterse getirir” sözleriyle ısrar etmişlerdir (TBMM ZC, Devre I, C: 27, İ: 183, (29.1.1339), s. 47.). / s. 128

31 Ocak tarihli İleri gazetesi:
“İsmet Paşa istiklalimizi, hakkı hakimiyetimizi imha için tanzim edilerek, Heyeti Murahhasamıza verilecek muahede suretinin katiyen kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir.” /  İleri, 31 Kanunusani 1339, s. 1.

(Ocak ayının sonuna gelindiğinde) Lozan konferansının dağılmak üzere olduğuna şüphe kalmamıştır.
Bu koşullar altında 31 Ocak günü, Ouchy Şatosunda saat 10.30da başlamıştır.

Lord Curzon: Konferansın Üyeleri, kendilerine sunmakla onur duyduğumuz Barış Andlaşmasının metnini ellerinde bulundurmaktadırlar; Burada Temsilcileri bulunan bütün Devletleri bu metni imzalamaya çağırıyoruz (s. 132).

31 Ocak çarşamba günü saat 11 ile 4 Şubat pazar akşamı saat 9.30 arasındaki beş günlük süre, Lozan Konferansı tarihinde bir kriz dönemini oluşturmuştur.

Son gün temsilci heyetleri arasında büyük bir trafik yaşanırken, o gün Lozandan ayrılmaya kararlı olan Lord Curzon ve İngiliz Temsilci Heyeti akşam Lozan Garında trende bekliyorlardı. Fransız delegesi Bompardın trene gelerek Türk Delege Heyetinin Müttefik önerilerini kabul etmediğini söylemesi üzerine Lord Curzon hareket emrini vermiştir.

Müttefiklerin Barış Antlaşması tasarısı, genellikle dört sayfa olarak yayımlanan Tanin gazetesinin 8 sayfa çıkan 3 Şubat günkü sayısında yayımlanmıştır (Tanin, 3 Şubat 1339, s. 1-8.).

Türk basınının konferansın kesilmesi üzerine çağrıcı devletlere tepkisi sert olmuştur.
Vakit: Konferans istiklali malimizi ihlal eden talepler hasebiyle akim kaldı. Fransızlar ve İtalyanlar Lozan’da talimat bekliyorlar. İnkitadan mesul Fransızlardır (Vakit, 6 Şubat 1339, s. 1.).

Tevhidi Efkar: Misakı Millimizi süngümüzle alacağız (Tevhidi Efkar, 7 Şubat 1339, s. 1.).

İsmet Paşa, telgraflarında Hükümete, Konferansın kesildiği resmen ilan edilmediğinden (…) İngilizlerle hiçbir noktada çatışmaya meydan verilmemesini önermiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 502.). / s. 141-142

Bölüm III: Lozan Konferansının Kesinti Dönemi
Hariciye Vekâleti Vekili Hüseyin Rauf Bey, 6 Şubat günü İzmir limanının Müttefik gemilerine kapatılması, limanda bulunan Müttefik gemilerinin ayrılmaları ve limana mayın döşenmesi konusundaki bir kararı Müttefiklere nota ile bildirmiştir.
…gerek İngilizler gerekse Fransızlar, geri çekilmeye yanaşmayacakları konusunda cevaplar vermişlerdir (s. 145).

İsmet Paşa 10 Şubat günü Bükreş’ten Mustafa Kemal Paşaya bir telgraf çekerek küçük nedenlerle hiç kimse istemediği halde savaş olabileceğine işaret ederek duruma hâkim olmasını istemiş ve derhal Ankaraya gelmesini rica etmiştir (Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları I, s. 513). / s. 146

İsmet Paşa, İstanbula gelir gelmez (…) açıklamalarda bulunmuş (…) Konferansın kesilmesi durumunda Mudanya mütarekesinin sona ermesi gerekeceğini söylemesi üzerine M. Bompartın Konferansın bitmediğini söylediğini; Konferansın başka bir zamana bırakılmasından söz edildiğini açıklamıştır.

İsmet Paşa’nın İstanbula vardığı günün ertesinde, 17 Şubatta, İzmirde Türkiye İktisat Kongresi açılmış ve 4 Mart tarihine kadar devam etmiştir (s. 147).

Mustafa Kemal Paşa da, İktisat Kongresini açış konuşmasında (…) gerçek düşmanların bu milletin iktisadi hakimiyetini sağlayarak yükselmesini istemedikleri için Konferansın esas olarak iktisadi nedenlerle kesildiğini vurgulamıştır (s. 148).

19 Şubat günü burada İstanbul’dan gelen İsmet Paşa ile buluşmuştur. 28 Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşalar 20 Şubat günü birlikte Eskişehirden Ankaraya gelmişlerdir.

Lozan Konferansının kesintiye uğradığı dönemde, TBMM’nde Barış Konferansı konusunda dokuz gizli birleşim yapılmıştır.
Bu tartışmaların sonunda TBMM, 6 Mart günü barış girişimlerine devam edilmesi yolunda İcra Vekilleri Heyeti’nin Lozan Delegeler Heyeti’ne görev ve talimat vermesini öngören bir kararı kabul ederek görüşmelere son vermiştir.

İsmet Paşa, Musul sorunu ile birlikte borçlar konusunun da Konferans’ın kesilmesinde ana etken olduğunu belirtmiş, müttefik yurttaşlarının savaşta uğradıkları zarara karşı da önce otuz, sonra on milyon altın tamirat bedeli istediklerini eklemiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 196, (21.2.1339), Ankara, 1985, s. 1293.).

İsmet Paşanın açıklamaları bazı mebuslar tarafından yeterli bulunmamıştır.
İkinci Grupa mensup 45 Mersin mebusu Yusuf Ziya Bey [Eraydın], Güney sınırında yani İskenderun ve Antakyada hükümetin yeni bir tavır alıp almayacağını sormuştur.
Birinci Grup’tan Antalya mebusu Rasih [Kaplan] Efendi, İtilafnamedeki hükümleri Fransızların muhafaza etmediklerini söylemiş, Birinci Gruptan Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey de Fransızların İtilafnamenin en küçük hükmüne hürmet etmediğini söyleyerek desteklemiştir.

Hüseyin Avni [Ulaş], Hükümet’in Meclise karşı bir az istihfafkârane hareket ettiğini yani Meclisi küçümsediğini, hafife aldığını öne sürmüş, Lozan delegelerinin görevlerinin bittiğini bu nedenle İsmet Paşa’nın dışişleri konusunda açıklama yapabileceğini, Mali konularda Maliye Vekilini, Adli konularda Adliye Vekilini dinlemek istediğini belirtmiş, Birinci Gruptan Konya Mebusu Refik Bey [Koraltan] de kendisini desteklemiştir. Hüseyin Avni Bey, gerek Vekiller Heyetinin gerekse Büyük Millet Meclisi’nin Misakı Milliden zerre kadar fedakarlık yapması halinde namus gereği çekip gitmesi gerektiğini de eklemiştir.

Erzurum Mebusu Mustafa Durak [Sakarya], Musul meselesinin bir yıl ertelenmesinin Musul’u kaybetmek demek olduğunu, Karaağaç’ı terk etmenin de Edirne’yi terk etmek olacağını, Boğazların açık olmasının İstanbul ve Marmara’nın savunmasız kalması demek olduğunu söylemiştir (s. 154-155).

Rauf Bey bu arada, Musul sorununun bir yıl içinde Milletler Cemiyeti’ne gideceğinden söz ederken Milletler Cemiyeti’nin Misakı Milli’de yer aldığını da söylemiştir.
Mersin mebusu İkinci Grup üyesi Salahattin Bey [Köseoğlu] ve İkinci Grup’tan Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey [Koçoğlu] de itiraz etmiştir. Rauf Bey, azınlıklar dolayısıyla arada bağlantı olduğunu söyleyince Yusuf Ziya Bey azınlıkların Musul ile ilgisinin olmadığını söyleyerek Rauf Bey’e Musulun Misakı Milli içinde mi dışında mı olduğunu sormuştur. Rauf Bey de, Musulun Misakı Milli içinde olduğu cevabını vermiştir (TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1315). /s. 156

Mustafa Kemal Paşaya göre, seçenekler şöyledir: Sınırlar sorununda
Karaağaçtan vazgeçip vazgeçmemek, Musul vilayeti sorununu bir yıl içinde
İngiltere ile karşılıklı sonuçlandırmaya bırakmak, kabul edilemez bazı malî sorunları
projeden çıkartmak. Mustafa Kemal Paşa, bu konularda karar verdikten sonra diğer
konuların kabul edilebilir görüldüğünde karara varmanın Meclisin önünde duran
mesele olduğunu söylemiştir.

Mustafa Kemal Paşa: “…Misakı milli şu hat bu hat diye hiçbir vakitte hudut çizmemiştir. O hududu çizen şey milletin menfaati ve Heyeti Celilenin isabeti hazarıdır. Yoksa bu haritası mevcut bir hudut yoktur. Bunun için de yapılmış olan işlerde veya yapılması teklif olunan işlerde hiçbir vakitte buna taaruz edilmemiştir. Bilakis riayet edilmiştir.” / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1318. (s. 159)

Misakı Milli Üzerine Tartışma
İzmit Mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu]: Paşa Hazretleri çok teşekkür ederim ki sözlerimi şayanı müdafaa buyurdunuz, anlamadığımı söylediniz. Misakı millinin, bendeniz mingayri haddin, muharrirlerindenim.
Mustafa Kemal Paşa (Devamla) – Keşke yazmaya idiniz. Başımıza çok belâ koydunuz. Yani bu gün katiyeti ihlâl eder sözlerden başka bir şey yapmadınız (s. 160-161). / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1320)

Lâzistan Mebusu Abidin Bey’in, Mustafa Kemal Paşanın son açıklamalarından Misakı Millinin olmadığı, istediğimiz gibi bir harita çizeceğimiz sonucunu çıkardığını söylemesi üzerine Mustafa Kemal Paşa öyle bir şey demediğini belirtmiştir. / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1321)

İkinci Grup üyeleri, Lozan görüşmelerini yürüten Delegeler Heyeti’nin Müttefiklerin Barış projesine karşılık olarak bir mukabil proje vermiş ve böylece bazı taahhütler altına girmiş oldukları yolunda bir iddiayı öne sürmüşlerdir.
Hüseyin Avni Bey [Ulaş], Hükümetin hazırladığı projeyi bilmediklerini, Avrupaya verilecek şeyin neden gizlendiğini sorarak aynı konuda ısrar etmiştir. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 2, (2.3.1339), s. 3-5

İzmit mebusu Sırrı Bey [Bellioğlu], Batı Trakya Müslümanlarının İstanbul Rumları gibi mübadele dışında bırakılmalarının, Batı Trakya Müslümanlarını muadil göstermekle Misakı Milli hükümlerini ihlal ettiğini öne sürmüştür.

İsmet Paşa: Boğazların serbestliğine gelerek Misakı Milli’de ticari gemilerin Boğazlardan serbestçe geçişinin kabul edilmiş olduğunu hatırlatmıştır. / TBMM GCZ, C: 4, İ: 3, (3.3.1339), s. 70-71
Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Musul sorununun çözümünün “İngiliz şurasından başka bir şey olmayan” Milletler Cemiyeti’ne bırakılmasından sonra zaman geçince ordu toplayıp savaşılamayacağını söylemiş, İstanbul ve Boğazların askersizleştirilmesini eleştirmiştir. Bu barışın şerefimize uygun olmadığını belirten Hüseyin Avni Bey, İsmet Paşa’nın savaş elbiselerini giymesini istemiştir (s. 167). / TBMM GCZ, C: 4, İ: 4, (4.3.1339), s. 92-95.

Ali Şükrü Bey bütün konferans zabıtlarının, protokollerin çevirilerinin verilmesi isteğini 27 Şubat günü yinelemiş, Oturum Başkanı, matbaanın yanması dolayısıyla buna imkan olmadığını belirtmiştir (s. 171). / TBMM GCZ, C: 3, İ: 200, (27.2.1339), s. 1323-1324.

Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in bir karşı projenin varlığında ısrar etmesine Mustafa Kemal Paşa “o sizin ifadenize göredir. Yani ben diyeceğim ki doğru değildir.” / s. 178

Ali Şükrü Bey (Trabzon) Emniyeti şahsiye mefkut mudur?
Birleşimi yöneten Ali Fuat Paşa, olup bitenleri anılarında daha sonra şöyle anlatmıştır:
“Ali Şükrü Beyin Ben de söyleyeceğim, demesi üzerine Gazi Paşa, hiddetli bir tavırla: Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide ediyorsunuz, demiş ve elleri cebinde olduğu halde asabî bir halde kürsüden inmiş Memleketi zarardide ediyorsunuz, maksadınız nedir? diye bağırarak Ali Şükrü Beyin üzerine yürümüştü.
(…)
Derhal, hatırıma riyasetin tarihî çanını iki tarafın ortasına atıp husule gelecek gürültü ve şaşkınlıktan istifade etmek gelmişti. Hemen tasavvurumu tatbik ettim. Herkes çanın atıldığı yerden uzaklaşmıştı, umumî bir sükûnet ve hareketsizlik oldu, ben de bu sâyede müzakereleri bir ân için tâtile muvaffak oldum.” / s. 179-180

İsmet Paşa, Meclisin güvenoyu vermesi üzerine 8 Mart 1923 günü, Çağrıcı devletler Dışişleri Bakanlarına birer mektup ile ekinde bir “Türk Karşı Teklifi Andlaşma Tasarısı” göndermiştir.

Müttefik devletleri, Türkiye’nin vermiş olduğu karşı barış tasarısını aralarında görüşmek ver ortak bir tutum saptamak üzere 21 Mart 1923 günü Londrada bir araya geldiler.

Ali Şükrü Bey Olayı
TBMM’nin 29 Mart 1923 günkü 13 üncü birleşiminde Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey [Ulaş]: Ali Şükrü Bey iki günden beri kayıptır! Efendiler! Memleketin sahibi, namusuna hâkim bir milletin mebusu kayboluyor. Hükümet bulamıyor, iki gündür kayıptır bulamıyor. (Böyle Hükümet olamaz. Lânet sesleri) efendiler!

2 Nisan gününün Tan gazetesi, siyah çerçeve içinde “Şehidi Muhterem Ali Şükrü Bey’in Cesedi Bulundu” başlığını atmış, altında Ali Şükrü Beyin bir fotoğrafını basmıştır.

Rauf Bey’in, cinayet zanlısı olarak açıkladığı kişi, halk arasında Topal Osman diye tanınan, eski Giresun Belediye Başkanı ve Milli Mücadelenin Giresun teşkilatını kurmuş olan Osman Ağadır (s. 204). / TBMM ZC, Devre I, C: 28, İ: 16, (2.4.1339), s. 305.

Tan bir daha yayın hayatına dönememiş ve 18 Ocak 1923 günü başlayan yayını 8 Nisan tarihli 68inci sayısıyla son bulmuştur.

Meclis çalışmaları, zaten seçim ortamına girilmesi nedeniyle 16 Nisanda son bulmuştur.

Chester Projesi
Eylül 1922 ortalarında Arthur Chester ve Kennedy, Ankara’ya gelerek hükümet yetkilileriyle görüşmeye başlamışlar ve ön anlaşmaya varılmıştır. Ön anlaşmaya göre Anadolu, Musul, Kerkük ve Süleymaniye yöresinde 4.000 km’yi aşan bir demiryolu şebekesi ile üç liman yapımı öngörülmüştür. Projenin, şirketin yol güzergahı ile liman çevresindeki 40 kilometrelik alan içinde ve 20 yıl içinde bulunacak petrol dahil tüm maden işletme imtiyazı ile finanse edilmesi öngörülmüştür.

Projenin kabulü, Lozan Konferansı’nın ikinci dönem görüşmelerinde İngiltere ve Fransanın tepkisini çekmiştir.
Lozan Barış görüşmelerinin 24 Temmuz 1923 tarihinde anlaşmayla sonuçlanmasıyla (…) proje için aranan mali desteğin sağlanma olanağı kalmamıştır. Bu koşullarda, Türk hükümeti 18 Aralık 1923’te anlaşmayı feshetmiştir.

TBMMnin 1 Nisan 1923 günkü 15 inci birleşiminin birinci oturumunda (…) 1921 Anayasasının ek maddesinin kaldırılarak yeniden seçim yapılması hakkındaki Meclis Kararı oy çokluğuyla kabul edilmiştir.

1 Nisan günü alınan seçimin yenilenmesi kararı uyarınca TBMM’nin Birinci Devresi sona ermiştir.

Lozan’a İkinci Kez Gidiş
İsmet Paşa, 18 Nisan Çarşamba günü öğle üzeri saat yarımda Şark ekspresiyle Lozan’a hareket etmiştir. 21 Nisan 1923 günü Lozana varmıştır.

Bölüm IV: Lozan Konferansının İkinci Evresi, Antlaşmanın İmzalanması ve TBMM’de Onaylanması
İngiltere, Lord Curzon’un yerine Başdelege olarak İngiltere’nin İstanbul’daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold’u gönderdi.
Fransa, Barrère yerine Fransanın İstanbul’daki Olağanüstü Komiseri General Pellé’yi göndermiş.
İtalya delegasyonunda da Marki Garroni’nin yerine Montagna Başdelege olmuştur (s. 218).

İlk devrede Konferans’a iştirak eden İspanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda delegeleri, bu devrede kapitülasyonların kaldırılması kararlaştırılmış olduğundan, ikinci devre toplantılarına katılmamışlardır.

Konferansta temsil olunan Devletlerin Temsilci Heyetleri, Lozan’da 23 Nisan 1923 tarihinde toplanmışlar…

Çiçerin’in yerine Sovyet Rusyası’nın Roma temsilcisi Vorosvski temsil etmek üzere Lozana gelmiştir.

Vorovski, Lozan’da Türk Heyeti’nden başka kimsenin görmek istemediği bir kimse olarak kabul edilmiştir.

Bir Türk gazetecinin, Sovyet Rusya’nın Boğazlar Sözleşmesini imzalayıp imzalamayacağı konusundaki sorularına, henüz bir talimat almadığı cevabını veren Vorovski, bu demecinden bir gün sonra, 10 Mayıs 1923 günü akşam saat 9.00 da, Cecile Oteli’nde yemeğini yerken İsviçre uyruklu Alexi Konradi adlı birisi tarafından tabanca kurşunu ile öldürülmüştür (s. 223).

Vorovski’nin İngilizler, Fransızlar ve İtalyanların katılmadığı cenazesi ertesi gün, Ruslar ve Türkler tarafından kaldırılmış…

Vorovski cinayetinden sonra Konferans görüşmelerinde bir hızlanma görülmüştür.

Tamirat (savaş tazminatı) konusu Türk Heyeti’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olmuştur.
Müttefiklerden bazıları bu anlaşmazlığın Milletler Cemiyeti’ne veya Lahey Uluslararası Daimi Adalet Divanı’na havalesini telkin etmiş ancak Venizelos bunu da kabul etmemiştir.

26 Mayıs günü kapalı kapılar ardında süren görüşmelerin sonunda İsmet Paşa tazminattan vazgeçtiklerini belirterek “Karaağacı aldık!”

Görüşmeler sonunda, gerek Rıza Nur, gerekse İsmet Paşa tamirat bedeli yüzünden bir savaşı göze alamadıklarından bu ısrarlarından vazgeçmişlerdir.

Osmanlı Devlet Borçları sorunu, Müttefiklerin bu borçların faizlerinin altınla ödenmesi talebi, barışın önündeki en büyük engellerden biri olmuştur.

Lozan Konferansı komitelerinin son ve tarihî toplantısı 17 Temmuz Salı günü saat beşte Şato’da yapılmıştır.

Konferansın ilk döneminde, Birinci Komisyon 25, İkinci Komisyon 32, Üçüncü Komisyon 41 olmak üzere toplam 98 oturum yapılmıştır. Buna karşılık, ikinci dönemde toplam oturum sayısı 33dür. Bu oturumların 13ü Birinci Komite, 9’u İkinci Komite ve 11’i Üçüncü Komite tarafından gerçekleştirilmiştir (s. 247).

Vakit; imza töreninin Kurban Bayramı’na tesadüf etmesine gönderme yaparak, imza merasimi de dün hitam bulmuştur ve Bayram içinde Bayram yapan İstanbul bu defa sulhu ilan eden top sesleriyle sarsılmıştır” diye vermiştir.

İleri, Barış Antlaşmasıyla Yakın Doğuda dokuz yıldan bu yana süren savaş durumunun resmen sona erdiği belirtilerek 24 Temmuz 1923 tarihinin ülkemiz için olduğu kadar dünya siyasi tarihinde de yeni bir devrin başlangıcı olduğu ifade edilmiştir (s. 255).

Boğazlar sorunu: İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi’nin durumu, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme ile tanzim edilmiştir (s. 265).

TBMM 1. Dönemi 16 Nisan 1923’de son toplantısını yapmıştır. Yeni Seçimler, Haziran ve Temmuz 1923 aylarında yapılmıştır. Ancak, bazı seçim bölgelerinde seçimlerin tamamlanması Ağustos ayını bulmuştur. Seçimlere gidilirken gerek Hıyaneti Vataniye Kanunundaki değişiklikler, gerekse İkinci Grupun seçimlere grup olarak katılmama kararı seçim sonuçları üzerinde etkili olmuştur (s. 273-274).

TBMMnin İkinci Devresi, 11 Ağustos 1339 [1923] Cumartesi günü En Yaşlı Üye Abdurrahman Şeref Beyin konuşmasıyla açılmıştır.
Meclis’in Birinci Devresindeki İkinci Grup üyelerinden hiçbiri İkinci Meclis’e seçilememiştir.

TBMM’nin İkinci Devresinin yedinci birleşiminin ikinci oturumu 21 Ağustos 1923:
Antlaşma üzerinde ilk sözü Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu] almıştır.
Niyazi Bey, Antlaşmanın 16ıncı maddesini eleştirerek bu maddenin Antlaşmada yazılı sınırlar dışında kalan arazi üzerindeki haklardan feragat edilmesiyle İmparatorluğumuzun öz Türk memleketlerinin mukadderatlarını da tehlikeye attığını söylemiştir.
Niyazi Bey, Antlaşmanın bu şekli ile kabul edilemez olduğunu söyleyerek sözlerine son vermiştir.

Tekirdağ mebusu Faik Bey [Öztrak], Lozanda Trakya konusunda Misakı Milli’nin gereklerinin yerine getirilmediğini savunmuştur.

Menteşe mebusu Şükrü Kaya; Batı Trakya’nın Yunanistan ya da Bulgaristan’a ait olmadığını, Türk olduğunu ve olması gerektiğini söylemiştir.

İstanbul mebusu Hamdullah Suphi Bey [Tanrıöver], Delegeler Heyeti’nin Lozan’dan getirdiği Barış Antlaşması’nın eski bir vasiyet yerine konmuş bir hayat, bir ümit belgesi olduğunu söyleyerek Lozan Antlaşmasını kabul eden ve onaylayanlardan biri olduğunu açıklamıştır.

Lozan Barış Antlaşması’nın kabulüne dair birinci kanunun oylamasına 227 kişinin katıldığı, 213 kabul, 14 ret oyu çıktığı anlaşılmıştır.
İkinci kanunun oylamasına 220 kişinin katıldığı, 206 kabul, 14 ret oyu çıktığı görülmüştür. Üçüncü kanunun oylamasına 221 kişinin katıldığı, 208 kabul, 13 ret oyu çıktığı belirlenmiştir. Dördüncü ve son kanunun oylamasına 225 kişinin katıldığı 212 kabul, 13 ret oyu çıktığı saptanmıştır.
Sonuçların alınmasından sonra, Başkan Ali Fuat [Cebesoy] Paşa, dört Kanunun da kabul edilip onaylandığını ilan etmiştir (s. 284).

Lozan Sulh Muahedesi’nin kabulüne dair birinci kanun’a 14 ret, ikinci kanun’a 14 ret, üçüncü kanun’a 13 ret, dördüncü kanun’a 13 ret oyu çıkmıştır.
On üç mebus, Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri],
Gaziantep mebusu Kılıç Ali Bey [Kılıç],
Adana mebusu Zamir Damar Bey [Arıkoğlu],
İzmir mebusu Mustafa Necati Bey [Uğural],
Gaziantep mebusu Mehmet Ali Bey [Cenani],
Saruhan mebusu Vasıf Bey [Çınar],
Urfa mebusu Yahya Kemal Bey [Beyatlı],
Mardin mebusu Necip Bey [Güven],
Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu],
Edirne mebusu Faik Bey [Kaltakkıran],
Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin],
Menteşe mebusu Şükrü Bey [Kaya],
Mersin mebusu Besim Bey [Özek]
…dört kanuna da ret oyu vermişler, buna karşılık Tekirdağ mebusu Faik Bey [Öztrak], birinci ve ikinci kanunlara ret oyu vermiş, üçüncü ve dördüncü kanunların oylamasına ise katılmamıştır (s. 285-286).

Barış Antlaşmasını onaylayan kanunlardan dördüne de ret oyu veren mebuslardan, Birinci Meclis'te Birinci Grup üyesi olan Mardin mebusu Necip Bey [Güven] ile Menteşe mebusu Hoca Esat Efendi [İleri], İkinci Meclis'ten sonra bir daha milletvekili seçilememişlerdir. Birinci Meclis'te mebus olmayan Mersin mebusu Besim Bey [Özek], Mersin mebusu Niyazi Bey [Ramazanoğlu] ve Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi [Yetkin] de İkinci Meclisten sonra bir daha seçilememişlerdir (s. 289).

Lozan müzakereleri boyunca Lozan ile Türkiye arasındaki iletişim ciddi bir sorun olmuştur.
Lozan’daki Türk Heyeti ile Türkiye arasında karşılıklı gönderilen telgrafların (en azından bazılarının) İngilizler tarafından okunduğu sonradan açıklanan İngiliz gizli belgelerinde ortaya çıkmıştır.

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2010

19 Haziran 2019 Çarşamba

Lozan Barış Konferansı (Seha Meray, 8 Cilt, YKY)


1 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 1

Tutanaklar - Belgeler
Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

İkinci Baskıyı Sunarken

Esin kaynağı ve ölümüne kadar yol göstericisi Atatürk, II. Dünya Savaşı'nın sonuna dek uygulayıcısı ise İnönü olan Türk devrimlerinin ve bunlara dayalı dış politikanın temel taşlarından en önemlileri, iç ve dış düşmanlara karşı kazanılan Ulusal Savaş ile Lozan Barış Andlaşmasıdır.

Önsöz

Tören açıldı. Reisicumhurdan sonra, Lord Curzon'a söz verildi.
Lord Curzon yerine otururken, törende toplanmış olanlar beni, hayretle kürsüde gördüler.
Konferansın dili İngilizce ve Fransızca olacak deniyordu. Ben, "bir de Türkçe olacak" diye ilave ettim.
İngilizlerin bize karşı olan düşmanlığından zarar görmemek için, diğer bütün Müttefiklerle beraber hareket etme usulünü takip etmek istedik.
Birinci devrenin sonuna doğru, sulhun İngilizlerin elinde bulunduğu kesin kantatına vardım. Onların kopma meselesi yapabilecekleri konulara teşhis koyarak, oralarda bir neticeye varmayı öne aldım.
Konferansın büyük meselelerinden biri, Boğazlar meselesi olmuştur. Boğazların açık olmasında başlıca İngilizler ısrar ediyorlardı; bütün Müttefikler İngiltere etrafında toplanmışlardı.
Konferansda, Kapitülasyonlar büyük dava olmuştur. Bunda bütün Müttefikler ve Amerika karşımızda bulunmuşlardır.
Azınlıklar meselesi, Konferansa gitmeden evvel, fiilen halledilmiş durumda idi.
Müttefikler, arzu ettikleri muahedeyi bize kabul ettirmek için, yalnız müzakerelerde hukuki çekişmelerle kalmamışlar, Şubatta büyük baskı ve gösteri ile, Konferansı kesintiye uğratmağa kadar, kararlı olarak gitmişlerdir.
4 Şubatın ertesi günü bu teşhisi ufukta gördüm. Konferansın kesilme yapmadığını, erteleme yaptığını söylemekte Müttefikler acele ettiler.
Müttefikler başka bir şeye de güveniyorlardı: Yeni Türkiye, yeni bir devletin büyük reformları içinde idi. Bu reformları Türkiye bünyesinin ne kadar hazmedeceği meçhul idi ve onlar için, Konferansda kaybettiklerini yeniden elde etme fırsatını verebilecek bir ihtimal idi. Bu sebeple, bir takım vadelere bağlanmış kararlarla yetinmekte mahzur görmediler. Vadeler gelinceye kadar olacak hadiselerden ümitli idiler.
İlk ticaret muahedesi, beş sene için, Lozan'da kararlaştırıldı. Adli idare beyannamesi, böyle bir ümitle, beş seneye bağlandı. Sağlık işleri beyannamesi için de böyle yapıldı.

Boğazlar muahedesinin açığının kapanması, 1936'da Montreux ile mümkün oldu.
İsmet İnönü - 30 Eylül 1969

Sunuş

Konferans tutanaklarının resmi metni Fransızcadır.
Tutanakları ve belgeleri Türkçeye yeniden çevirirken, başta Fransızca resmi metni göz önünde tuttum.
Fransızca tutanaklarda, Konferansın açılış töreni söylevleri yoktur. İngilizce çeviride, bu tören ve söylevler, İngilizce verilmektedir.
Seha L. Meray - 24 Ekim 1969

Konferansın Açılış Toplantısı

Konferansın açılış toplantısı, Lausanne'da, Casino de Montbenon'da, 20 Kasım 1922 günü saat 15.30 da yapıldı.
İsviçre Konfederasyonu Başkanı M. HAAB, (bir) söylevle Konferansı açtı.
Ülkelerin ve halkların kaderini ellerinizde tutmaktasınız.
Halkların birbirlerine sıkı sıkıya bağımlı oldukları günümüzde, ekonomik, mali ya da entelektüel alanlarda, bir üyenin sürekli hasta oluşu, bütün uluslar ailesini sarsar.

Lord Curzon ayağa kalktı ve şunları söyledi:
Dilerim ki, her birimiz, Başkanın bizlere seslendiği anlayış içinde davranalım.

Lord Curzon söylevini bitirince, İsmet Paşa aşağıdaki konuşmayı yaptı:
Dört yılı aşan bir süre önce, Başkan Wilson'un ilkelerine ve bunlara inanç duygusuna dayanarak yapılmış bir silah-bırakışımı [mütareke], Osmanlı İmparatorluğunun da katılmış bulunduğu çarpışmaları resmen durdurmuştu.
Barışın nimetlerinden her zaman yoksun kalan Türk ulusu (…) artık hiç bir kurtuluş umudu kalmadığını anlıyarak, varlığını korumağı ve maddi ve manevi kendi kaynaklarıyla bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır.

I

Konferansın Genel Oturumları

Ouchy Şatosunda Yapılan Birinci Oturum - 21 Kasım 1922, Salı
Hazır bulunanlar:
Amerika Birleşik Devletleri: Mm. Child, Grew.
İngiliz İmparatorluğu: Marki Curzon Of Kedleston, Sir Horace Rumbold.
Fransa: Mm. Barrere, Bompard.
Yunanistan: Mm. Veniselos, Caclamanos.
İtalya: Marki Garroni, M. Lago.
Japonya: Baran Ha Yashi, M. Otchiai.
Romanya: Mm. Duca, Diamanoy.
Sırp-Hırvat-Sloven Kırallığı: Mm. Nintchitch, Rakitch.
Türkiye: İsmet Paşa, Rıza Nur Bey, Hasan Bey.

Konferansın resmi dilleri
Temsilci Heyetlerin çoğunluğu Fransızcayı anladığına göre, Fransızca yapılmış konuşmaların çevrilmesi lüzumsuz olacaktır…

Konferansın İçtüzüğü

İsmet Paşa, Boğazlar rejiminin görüşülmesi sırasında Rusya'nın, Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın temsil edilmeleri zorunluluğu üzerinde ısrar etti.

Lord Curzon, Konferansı "Yakın Doğu İşlerine İlişkin Lausanne Konferansı" diye adlandırmanın uygun düşeceğini belirtti. (Uygun bulundu).

Lord Curzon, Genel Sekreter olarak atanmak üzere, Konferansa M. Massigli'yi teklif etmekten mutluluk duymaktadır (s. 8).

IX. Maddedeki hükümler Konferans görüşmelerinin gizli kalması amacını gütmektedir.
İsmet Paşa, kendi hesabına, görüşmelerin herkese açık tutulmasından yana olduğunu söyledi…

Doğu İşlerine İlişkin Konferansın İç Tüzük Tasarısı (s. 13/14)

Ouchy Şatosunda Yapılan İkinci Genel Oturum - 21 Kasım 1922, Salı
Lord Curzon, sabahleyin kabul edilmiş olan İçtüzüğe ilişkin olarak bazı açıklamalarda bulunacağını söyledi.

M. Barrere, aşağıdaki konuşmayı yaptı.
Bu Konferans, Doğu'da barışa dönüşle sonuçlanmalıdır.

II

Birinci Komisyonun ve Alt-Komisyonların Tutanakları ve Raporları (Ülke ve Askerlik Sorunları)

22 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu

Doğu Trakya sınırları

İsmet Paşa, Karadeniz'den Meriç ağzına kadar Trakya sınırının, 29 Nisan 1913 tarihli İstanbul Andlaşmasının 7. maddesinde belirtilen sınır olması gerekeceğini söyledi. Batı Trakya için de bir plebisite başvurulmasını istedi (s. 20).
Lord Curzon, Türkiye'nin Batı Trakya'yı egemenliği altına almak isteyip istemediğini sordu.
İsmet Paşa, Türkiye'nin, Batı Trakya üzerinde egemenlik isteğinde bulunmadığı karşılığını verdi.

(M. Veniselos) 1914’ten beri, Türk Hükümeti, Türk olmayanlardan kurtulmak için, başka yollara da başvurmuştur; toptan öldürmelere kadar gitmese bile, kütle halinde sürgünlere ve sınırdışı etmelere koyulmuştur.

22 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu (Öğleden Sonra)

Bulgaristan'ın Ege Denizi'ne çıkması

M. Stamboulisky (Bulgaristan)
Ege Denizinde Bulgaristan'a çıkış-yeri sağlanması;
Boğazlar rejimi.
Doğu Trakya'nın Türkiye'ye geri verilişini, Batı Trakya'nın Bulgaristan'a geri verilişi izlemelidir.
Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinin isteklerini, [Müttefik] Devletlerin yerine getirmeğe hazır bulundukları konularla sınırlandırmasını ve kabul edilmesi mümkün olmayan teklifler öne sürerek görüşmeleri daha da güçleştirmemesini dostça istediğini belirtti.

23 Kasım 1922, Perşembe Oturumu

Genel görüşme. Trakya sınırı

(İsmet Paşa) 1921 ilkbaharında, Londra Konferansında, Türkiye, Trakya ile İzmir ve dolayları için plebisite baş vurulmasını kabul etmişti; Yunanistan buna karşı çıktı; anlaşmazlığı barışçı yollardan çözümlemek için Yunanistan da Türkiye kadar iyi niyet göstermiş olsaydı, savaş o tarihte sona erebilirdi (s. 41).

Batı Trakya nüfusunun büyük çoğunluğunun Rum olduğunu kesin olarak söyleyebilecek durumda bulunduğunu iddia eden Yunan Temsilci Heyeti, plebisitten hiç de kuşkulanmamalıydı; gerçek böyle ise, plebisit, Yunanistan'ın bu ülkeyi elde etme hakkını doğrulamış olacaktır (s. 42).

Demotika şehrinin Türkler için tarihi bir önemi olduğunu belirtmek belki de yararsız olmaz; bu şehir Türklerin Avrupa'da geçici ilk başkentleri olmuştur; Türkler orada birçok anıtlar, camiler, çeşmeler, kaleler, saraylar, vb. yapmışlardır (s. 43).

Türk Temsilci Heyeti, Ege Denizi üzerinde Bulgaristan'a bir çıkış-yeri sağlanabileceğini daha önce kabul etmiş bulunmaktadır.
Türk Temsilci Heyeti, uluslararası bir örgüt kurulmasıyla, Bulgaristan, Türkiye ve Batı Trakya'nın demiryolundan yararlanmalarına hiç bir itirazda bulunmamaktadır.

Batı Trakya'da plebisit (…) tarafsız bir bölge yaratılmasından yana bir etki yapmaktadır (s. 46).

İSMET PAŞA, Konferans bildirilerinde olmadığı halde, basında görülen birçok bilgiden başka, M. Veniselos'un dünkü oturumda yaptığı konuşmanın, bu sabahki Petit Parisien gazetesinde baştan aşağı (in extenso) yayınlanmış olduğunu söyledi (s. 52).

Kasaba ve köyler
Türk
Rum
Bulgar
Yahudi
Ermeni
Gümülcine
59.967
8.834
9.997
1.007
360
Dedeağaç
11.744
4.806
10.227
253
449
Sofulu
18.284
12.909
5.490
İskeçe
42.671
8.728
552
1.480
923
(s. 54)

M. Veniselos'un Batı Trakya'ya ilişkin olarak Müttefik Devletlere 30 Aralık 1918 de verdiği memoire'lardaki istatistikler (s. 63)
Kasaba ve köyler
Türk
Rum
Bulgar
Gümülcine
50.000
9.160
10.550
Dedeağaç
10.670
7.371
11.358
Sofulu
32.140
17.880
5.380
İskeçe
22.000
10.275
1.695

24 Kasım 1922, Cuma Oturumu

Doğu Trakya sınırının askerlikten arındırılması.

Trakya sınırları üzerinde bir ya da birkaç bölgenin askerlikten arındırılması, ve Bulgaristan'ın Ege Denizine çıkması. Alt-komisyon, iki bölüm halinde bir rapor sunmuştur.
(İsmet Paşa) Türk sınırı boyunca 30 kilometre eninde bir toprak şeridinin askerlikten arındırılmasına razı olmasının istenmesi, Türkiye'nin kendisi için hayati bir önemi olan bir toprak parçasını savunma olanaklarından tamamıyla vazgeçmesini istemek anlamına gelmektedir.
…bölgenin dokunulmazlığı, bu Andlaşmayı imzalayacak Devletlerce resmen garanti altına alınmadıkça, böyle bir fedakarlık haklı görülmez (s. 65).

M. Veniselos, söz konusu bölgenin askerlikten arındırılmasının, İmzacı Devletlerden hepsinin garantisi olmaksızın, gerçek bir değeri olmayacağını kabul etmek bakımından, Türk Temsilci Heyetiyle aynı görüştedir (s. 66).

M. Barrere (Fransa) Türk Temsilci Heyetinin istemekte olduğu garanti öylesine önemlidir ki, ilgili Hükümetler bu konuyu aralarında görüşmeden, böyle bir garanti verilemez (s. 68).

Bulgaristan'ın Ege Denizi'ne ekonomik bakımdan çıkışı.

Dedeağaç, Balkan yarımadasının bütün doğu kısmının - başka bir deyimle, Bulgaristan'ın - limanı olarak düşünülmüştür.
Dedeağaç'ı Edirne, Filibe ve Yambolu'ya bağlayan demiryolu, Türkiye'de yapılmış ilk demiryollarından biridir (s. 71-72).

Batı Trakya halkı başlıca Bulgar, Türk ve Rum unsurlardan oluşmaktadır. Hesaba katılmağa değmez bir Yahudi ve Ermeni azınlığı da vardır (s. 73).

İsmet Paşa, Bulgaristan'ın, Dedeağaç limanından en geniş ölçüde yararlanmayı istemesinin haklı olduğunu söyledi (s. 78).

25 Kasım 1922, Cumartesi Oturumu (Sabah)

Genel görüşme. Trakya sınırları

Batı Trakya 1913’den beri Türk olmaktan çıkmıştır.
Savaşın sonuna kadar yürürlükte ve geçerli kalmış bir andlaşma ile, Türkiye'ce Bulgaristan'a bırakılmıştır. 1919 yılında, bu andlaşmanın yerine Neuilly Andlaşması konmuş ve bununla, bu toprak, Başlıca Müttefik Devletlerin eline geçmiştir (s. 92-93).

25 Kasım 1922, Cumartesi Oturumu (Öğleden Sonra)

Ege Denizi adaları.

İsmet Paşa, Akdeniz ve Ege Denizi adalarının, Anadolu'nun huzuru ve güvenliği için büyük bir önem taşıdıklarını söyledi; bu adalar, kıyıdan az uzaklıkta ve karasuları içinde bulunan ufak adalarla, büyük adaları kapsamaktadır. Karasuları içindeki ufak adalar, Küçük Asya'nın barışını pek yakından tehdit edebilirler; bu bölgenin tamamlayıcı birer parçası olduklarından, bu adaların Türkiye'nin egemenliği altına konulmaları kesin olarak zorunludur.

…bu adaları tüm olarak askerlikten arındırma yükümünün benimsenmesi zorunludur.
…gelecekte de oralarda hiç bir yeni tahkimat yapılamamalıdır. Bu adalardan hiç biri deniz üssü olarak kullanılamamalıdır.
…bu konularda kabul edilecek yükümlerin her zaman yürürlükte tutulacağı konusunda Türkiye'ye garanti verilmelidir (s. 100).

M. Veniselos, …bu adalardan pek çoğunda, hiçbir yabancı unsur bulunmaksızın, salt bir Rum nüfusu yaşamaktadır.
İstanköy, Bozcaada ve Rodos gibi bir kaçındaysa, küçük bir Türk azınlığı vardır.

(Bozcaada ve İmroz) …bu adaların askerlikten arındırılması sorunu ile, Çanakkale Boğazının askerlikten arındırılması sorununun birlikte ele alınması ve incelenmesi gerektiği görüşündedir (s. 101).

(Lord Curzon, 1913 tarihli Londra Konferansında imza edilen andlaşmanın 5. Maddesine atıf yaparak) İsmet Paşa, bu adaların, kaderlerinin saptanması için Büyük Devletlere bırakılışının bir takım şartlara bağlı olduğunu öne sürmüştür; oysa, hiç bir şart söz konusu değildir.
(Ouchy Andlaşmasıyla) Çanakkale Boğazının girişine yakınlığı yüzünden, İmroz ve Bozcaada ile, Asya kıyısına yakınlığı yüzünden Meis adasının, bu durumları bakımından, Türkiye'ye bırakılmaları uygun bulunmuş, bütün öteki adalar Yunanistan'a verilmiştir (s. 102).

Özet olarak, Lord Curzon'un vardığı sonuçlar şunlardır:
1. İmroz, Bozcaada ve Semadirek adalarının kaderi, Boğazların serbestliği sorunuyla bağlantılı olarak incelenmelidir;
2. Geçmiş uyarılar göz önünde tutularak, öteki adalara özerk bir rejim verilmesine ilişkin anayasal deneme teklifi kabul edilmemelidir;
3. Bu adaların Yunanistan'dan ayrılması söz konusu olmasa bile, Lord Curzon, bunların askerlikten arındırılması sorununun askerlik uzmanlarınca incelenmesini olumlu karşılamaktadır.
İsmet Paşa, askerlikten arındırma sorununun bir alt-komisyonda incelenmesine razı olduğunu söyledi (s. 103).

29 Kasım 1922, Çarşamba Oturumu

Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarının askerlikten arındırılması.

Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarına uygulanacak askerlikten arındırmanın ne biçimde olacağı konusunda henüz anlaşmaya varılamamış, bu konuda hiç bir karar alınmamıştır.

Boğazlar'a yakın adalar

İsmet Paşa da, Alt-komisyondaki Türk Temsilcisi gibi, bu adalarda uçak bulundurulmasının yasaklanması ve hiç bir askeri kuvvetin bulunmaması gerektiğini düşünmektedir (s. 107).

İsmet Paşa, Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarına ilişkin sorunun, Boğazlar sorunuyla birlikte ele alınmasını uygun bulmaktadır.

M. Caclamanos (Yunan) Boğazlar'a yakın dört adanın tüm olarak askerlikten arındırılması ilkesini kabul etmiş bulunmaktadır.
Limni ve Semadirek (…) bunlar, 1913 den beri Yunan egemenliği altındadırlar.
İmroz adası ile Bozcaada'nın katıksız Yunanlı karakterine dikkati çekmek istemektedir.
İmroz ile Bozcaada on yıldan beri aralıksız Yunanistan'ın işgali altında kalmıştır.

İsmet Paşa (…) Boğazlar'ın statüsü, Boğazlar'ın karşısında bulunan adaların statüsünden ayrı olarak incelenemez (s. 108).
İsmet Paşa, Semadirek ve Limni'nin askerlikten arındırılması bakımından, Boğazlar'la aynı rejime bağlanmaları gerektiğini söyleyerek sözlerini bitirdi.

M. Caclamanos (…) Lord Curzon'un, Semadirek ile Limni adalarını açıkça tartışma dışı bırakmış olduğunu hatırlattı. …bu adalar, 1913 kararıyla egemenliği Yunanistan'a bırakılmış adalar grubu içinde bulunmaktadırlar, bu konuya yeniden dönülemez.

Komisyonun, söz konusu adaların daha tüm olarak askerlikten arındırılması yollarını incelemekten başka, yapacağı bir şey de yoktur.

(Lord Curzon) 1913 de, [Büyük] Devletler, yalnız İmroz adasıyla Bozcaada'nın askerlikten arındırılmasını ve Türkiye'ye geri verilmesini teklif etmişlerdi. Birkaç gün önce, Türkler, bir üçüncü adayı - Semadirek adasını - da istemişlerdir.
Türk Temsilci Heyeti, ilk defa olarak, çok önemli bir noktayı, Limni'yi unutmuştur. Oysa, Limni de, Boğazların savunulması için gerekli adalardan biridir. Alt komisyon, öngörüsü ve sağduyusu sayesinde, Türk Temsilci Heyetinin bu olağanüstü unutkanlığının sonuçlarını onarmıştır. Türkiye'ye sunulan teklif, ne 1913 deki gibi iki adanın, ne de bir kaç gün önceki gibi üç adanın, fakat dört adanın askerlikten arındırılmasını öngörmektedir (s. 110).

Türk Temsilci Heyeti, Limni üzerinde egemenlik sorununun, bu adanın askerlikten arındırılması sorunu gibi, Boğazlar'la uğraşacak Komisyona havale edilmesini istemektedir. Lord Curzon, Ekselans İsmet Paşa'ya duyduğu bütün saygıya rağmen, bunun savunulmaz bir istek olduğu kanısındadır. Egemenliğin siyasal bir sorun olmasına karşılık, Boğazlar'ın Serbestliği Komisyonunca tartışılacak sorunlar, salt deniz ve kara askerlik işleriyle ilgili [d'ordre purement naval et militaire] sorunlar niteliğindedir.
Egemenlik sorunu bambaşka bir iştir (s. 111).

EK

Limni, Midili, Sakız, Sisam Ve Nikarya Adalarının Askerli Kten Arındırılması Sorununu İncelemek Üzere Toplanmış Uzmanlar Alt-Komisyonunun Raporu

Oybirliğiyle, beş adada, bir takım askerlikten arındırma tedbirlerinin alınmasının uygun olacağını tavsiye etmektedir.
Hiç bir deniz üssü, hiç bir istihkâm bulunmayacak (s. 115)

Limni adası
Türk Temsilci Heyeti, bu adanın kimin egemenliği altına konulacağının da Boğazlar sorunu incelendiği sırada ele alınmasını istemektedir (s. 116).

(8) Sayılı Tutanak
1 Aralık 1922, Cuma Oturumu

Savaş tutsakları ve nüfus mübadelesi.



(9) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

4 Aralık 1922, Pazartesi Oturumu
Boğazlar Rejimi. Genel görüşme

…bu sorun (…) bütün dünyayı ilgilendirmektedir.

İsmet Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, 4 Ekim 1922 tarihli notasında, Boğazlar sorununun ancak Rusya'nın, Ukrayna'nın ve Gürcistan'ın katılmalarıyla görüşülebileceğini, Müttefik Devletlerin bilgisine sunmakla şeref duymuş olduğunu söyledi.

Çanakkale ve Karadeniz Boğazları (s. 132),

Türk Hükümetinin görüşü, dört yıl önce Misak-ı Milli'de de belirtildiği üzere, şöyledir:
"Halifeliğin bulunduğu yer, Sultanlığın Başkenti ve Osmanlı Hükümetinin Merkezi olan İstanbul şehriyle Marmara Denizi'nin güvenliği her türlü saldırıdan korunmuş olmalıdır. Bu ilke saklı kalmak şartıyla, Akdeniz [Çanakkale] ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaretine ve uluslararası ulaşıma açık tutulmasına ilişkin olarak bizimle bütün öteki Devletlerin oybirliğiyle verecekleri karar geçerli olacaktır."

Misak-ı Milli'nin bu dördüncü maddesinin aslı şöyledir:
"Makam Hilafet-i İslamiye ve Payitaht-ı Saltanat-ı Seniye ve Merkez-i Hükümet-i Osmaniye olan İstanbul şehriyle Marmara Denizinin emniyeti her türlü halelden masun olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının ticaret ve münakalat-ı aleme küşadı hakkında bizimle sair bilumum devletlerin müttefikan verecekleri karar muteberdir,"

(Diğer) Devletler, 23 Eylül tarihli notalarında, bu soruna ilişkin görüşlerini, Boğazlar bölgesinin askerlikten arındırılmasıyla, Milletler Cemiyeti gibi bir denetim organınca korunmaları konularını da içine almak üzere, ana çizgileriyle bildirmişlerdir (s. 133).

(M. Tchitcherine – Rusya) Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının Türkiye'ye ait bulunduğunu göz önünde tutarak, her halkın egemenliğine karşı saygılı olan Rus Hükümeti ile müttefikleri, Türk halkının kendi ülkesi ve kendi suları üzerinde bütün haklarının etkili olarak yeniden sağlanması ve korunmasında ısrar etmektedirler (s. 134).

(M. Duca – Romanya) Bir Devletin çıkarlarını, bütün öteki Devletlerin ortak çıkarlarıyla bağdaştırabilecek uluslararası bir rejim kurulmalıdır. Bu yüzden, Boğazlar'ın, hiç bir kısıtlama ve sınırlama olmaksızın, savaş ve ticaret gemilerinin geçişine serbest olmaları zorunludur (s. 137).

(M. Veniselos), Türkiye'nin bu görüşmelerde ulusal egemenliği konusunda biraz aşırı ölçüde titizlik göstermemesi gerekeceğini belirtmek istemektedir (s. 138).


M. Tchitcherine, görüşlerinin, hem Rusya'nın hem de Türkiye'nin görüşleri olduğunu söylemiştir.

Türk Temsilci Heyeti, kendi Hükümeti adına savunmak istediği çözümü bildirmeye yanaşmamıştır.
İsmet Paşa, Komisyona sunulmuş çeşitli formüller arasında, Rusya-Ukrayna ve Gürcistan Temsilci Heyetinin öne sürdüğü tekliflerin Türk Temsilci Heyetinin görüşüne uygun göründüğünü, yeniden bildirdi (s. 140).

Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinin verdiği bu cevapla, Konferansla alay eder gibi görünmekte olduğunu söylemek zorundadır.

Lord Curzon, görüşmenin bu koşullar altında sürüp gidemeyeceğinde ve durumun incelenerek alınması gereken tedbirlerin saptanması için, toplantının ertelenmesi gerektiğinde, Müttefik meslekdaşlarıyla görüş birliğinde bulunmaktadır.

M. Tchitcherine, Rus Temsilci Heyetinin, görüşmelerin bu aşamasında, İngiltere'nin, Fransa'nın ve İtalya'nın görüşlerini dinlemek istediğini söyledi. Lord Curzon, Balkan Hükümetlerinden görüşlerini açıklamalarını istemiştir. Üzüntüyle söylemek gerekir ki, Lord Curzon kendi görüşünü açıklamamıştır. Bundan başka, Lord Curzon, İtalya ile Fransa'dan da görüşlerini açıklamalarını istememiştir. Böyle olunca, M. Tchitcherine, iki soru sormak zorundadır: [Büyük] Devletler, Boğazlar sorunu ile ilgilenmekte n vaz mı geçmişlerdir? Yoksa, tersine, kendilerini, Konferansta temsil edilen öteki Devletlerin üstünde görerek, bu işte hakem rolü mü oynamak istemektedirler? Sovyet Temsilci Heyeti ikinci varsayımı kesin olarak reddettiğini ve Boğazlar sorununu bütün Devletlerle ancak tam bir eşitlik içinde görüşmeyi kabul edeceğini belirtmek istemektedir. Sovyet Temsilci Heyeti, herhalde, kendi görüşünü açıklamağa çağrılırken, İngiltere, Fransa ve İtalya Hükümetlerinin görüşlerini öğrenmemiş olmayı hoş karşılamamaktadır.
Lord Curzon, M. Tchitcherine'in, durumu bütünüyle yanlış anladığını ve kendisinin yapmış olduğu açıklamaları dikkatle izlememiş olacağını söyledi. Bütün Temsilci Heyetleri, önce Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerin görüşlerini dinlemek için toplanmışlardır; bu Devletlerin görüşlerini dinlemeden, Lord Curzon'un ve [Müttefik] meslekdaşlarının görüşlerini açıklamaları nezaket kurallarına aykırı düşerdi  (s. 141).

(10) Sayılı Tutanak
Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu
6 Aralık 1922, Çarşamba Oturumu

Boğazlar Rejimi. Genel görüşme. (devam)


(Lord Curzon), …Rus programını ne kadar yakından incelersek, bunun, yalnız tek bir amaç güttüğü de o kadar açıkça ortaya çıkmaktadır: Karadeniz'i bir Rus gölü haline sokmak ve bu gölün kapısına da Türkiye'yi sadık bir bekçi olarak koymak.

Müttefiklerin teklifleri:

1) Ticaret gemileriyle savaş gemilerinin Boğazlardan geçişinin düzenlenmesi;
2) Boğazlar'ın kıyılarında askerlikten arındırılmış bölgeler kurulması (S. 147).

1. Ticaret gemileri bakımından, Türkiye tarafsız kaldığı sürece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiç bir işleme, hiç bir resim ya da harca [taxe du charge] bağlı bulunmaksızın, hem barış hem de savaş zamanında, tam bir geçiş serbestliği olacaktır. Savaş zamanında (…) tarafsız gemiler için tam geçiş serbestliği bulunacaktır.

2. Savaş gemileri bakımından, barış zamanında, bir Türk limanında herhangi bir
Devletin savaş gemilerinin sayısını ve kalış sürelerini kısıtlama dışında, hiçbir formalite olmaksızın ve herhangi bir harç ya da resim alınmaksızın, bayrağı ne olursa olsun, bütün gemiler için tam geçiş serbestliği olacaktır (S. 148).

1. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının Avrupa ve Asya kıyıları üzerinde saptanacak bir takım bölgeler, etkili olarak askerlikten arındırılmalıdır;
2. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarıyla Marmara Denizi sularının (…) denetim ve teftişini sağlamak üzere, gerekli teknik servisleri de bulunan, bir Uluslararası
Komisyon kurulmalıdır. Bu Komisyon, Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerden her birisinin ve Akdeniz ticaretinde özel olarak ilgili bulunan Fransa, İngiltere, Japonya, İtalya, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Bulgaristan'ın atayacakları birer temsilcilerinden kurulu olacaktır. Türk Temsilcisi, Komisyonun sürekli başkanı olacaktır.

Gemilerin gidip-gelme serbestliği, Devletler arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ve bunun doğal sonucu olarak da barışın korunmasında temel şartlardan biridir (s. 149).

İki denizi birbirine bağlıyan tek bir deniz geçidinin kıyılarının bir ya da iki ulusun elinde olması, bu ulusa ya da uluslara, buradan geçişi yasaklamak hakkını vermez (s. 150).

M. Child (ABD temsilcisi)
Bizim tutumumuz, gerek kendi ticaretimiz gerekse öteki ulusların ticareti için, özel ayrıcalıklar olmaksızın, tam ve değişmez bir serbestlik isteyen Hükümetimizin politikasına dayanmaktadır.
…herhangi bir [Devletin] elinden -başka bir deyimle Bulgaristan'dan ya da Rusya'dan, Ukrayna'dan ya da Türkiye'den, Romanya'dan ya da Gürcistan'dan -dünya ticaretine katılma olanağının alınmasına yol açabilecek hiç bir şey yapılmamasını istemekteyiz. Dünya ticaretine sürekli olarak katılmak, bu uluslar için bir haktır; bu bölgenin halklarıyla ilişki kurmak da dünya ticaretinin hakkıdır.
"Hiç bir Temsilci Heyetinin, barış zamanı için, bu hakkı açıkça tanımamak isteyebileceğini sanmıyorum. Fakat bu, yeterli değildir. Tarafsız ulusların ticaretinin savaş zamanında kesintiye uğramaması, dünya işlerinin yönetiminin gelişmesine ve uluslararası yüksek amaçlara da uygun düşmektedir.
Herhangi bir ulusun, kendisine coğrafyanın verdiği bir ayrıcalıkla, öteki ulusları bu haklarından yoksun bırakmağa gücü olduğu iddia edilemez (s. 151).

Biz o düşüncedeyiz ki, Karadeniz'in serbestliği ancak silahsızlandırmayla sağlanabilir. Daha da ileriye gidiyorum: Boğazlar'ı açık tutmağa yönelmiş silahların bile, gerçekte, Karadeniz'in serbestliğine bir tehlike yarattığını düşünmekteyiz.
"Bir ulus ya da bir uluslar grubu, bütün ulusların çıkarlarını temsil etmek üzere, Karadeniz'in serbestliğini vesayetleri altına almağı kabul ederse, kuvvetten çok andlaşmalara dayanılmadıkça, bu vesayetin daha büyük bir iyi niyet ve değişmez bir tutumla gerçekleşebileceğini düşünmekteyiz (s. 152).

M. Tchitcherine (SSCB)
Rusya, İstanbul ile Boğazlar üzerindeki emellerinden vazgeçtiği için, iki türlü çözüm yolu mümkündür: Birincisi, Boğazlar'ın savaş gemilerine kapalılığı ve Türkiye'nin egemenliği; bir başka deyimle, ara duvarı; ikincisi, bütün dünyanın anlaşmazlıklarını ve rekabetlerini bu bölgeye taşıyacak, uluslararası bir düzenleme.
…uluslararası bir düzenleme de, Boğazlar'ı, anlaşmazlıkların çarpışma alanı yapacaktır. Yakın Doğu'da bir barış durumunun tek ve sürekli temeli, Türkiye'nin özgürlüğü ve egemenliğidir. Biz geçici bir düzenleme değil, fakat varlığını zafer kazanarak ispat etmiş olan, Türk halkının haklarının korunmasını savunmaktayız.
Uluslararası bir düzenleme dernek, barış yerine karışıklıkların sürüp gitmesi, Türkiye'nin güvenliğine ve egemenliğine sürekli bir aykırılık ve Rusya için de silahlanma, silahlanma ve silahlanma zorunluluğu demektir (s. 154).
Sayın Başkanı dinlerken, açıklamasındaki temel düşüncenin, Rusya'ya karşı bir sistem yaratmak olduğu izlenimini edindim (s. 155).

(2) Sayılı Tutanağa Ek
İngiltere, Fransa ve İtalya Temsilci Heyetlerince, 6 Aralık 1922 de, Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonuna Sunulan Belge

Boğazların Serbestliği

Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, bir bütün olarak, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizini ve Karadeniz Boğazını kapsamaktadır.

MADDE 1
Ticaret Gemileri
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: …tarafsız gemilere ve ticaret uçaklarına (…) tam serbestlik.
Düşman gemilerinin Boğazlar'dan yararlanmalarını önlemek üzere Türkiye'nin alacağı tedbirler, tarafsız gemilerin serbestçe geçişini engelleyecek nitelikte olmayacaktır.
Türkiye, bu bakımdan, gemilere gerekli yönergeleri [talimatı] ya da kılavuzları sağlamağı kabul eder (s. 157-158).

MADDE 2
Savaş gemileri ve Askeri uçaklar
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: Tarafsız savaş gemileri için (…)…tam serbestlik.

MADDE 3
Boğazlarda ve Karadeniz Limanlarında Kalış
1914 den önce, Boğazlar bölgesi içinde Elçilik gemileri [stationnaires] bulundurmağa hakkı olan İmzacı Devletler, aynı şartlar altında, bu hakkı kullanmağa devam edeceklerdir.

Ek (B)
İngiltere, Fransa ve İtalya Temsilci Heyetlerince, 6 Aralık 1922 de Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonuna Sunulmuş Belge

Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması

MADDE 1
Boğazlarda geçiş serbestliğini engelleyebilecek askeri nitelikte sürekli hiçbir kara ya da deniz tesisi bulunmayacaktır.

MADDE 2
Bundan başka, aşağıda gösterilen bölgeler ve adalar askerlikten arındırılacaktır:
Çanakkale Boğazı:
Kuzey-Batıda: Gelibolu yarımadası ve Karakale, Tekirdağ (Tekirdağ dışarıda kalmak üzere) çizgisinin Güney-Doğu bölgesi.
Güney-Doğuda: Eski İstanbul Burnu (Bozcaada karşısında), Biga, Karabiga çizgisi ile kıyı arasında kalan bölge.
Karadeniz Boğazı:
Doğuda, Şile, Gebze, Darıca'ya kadar uzanan bölge.
Batıda, İstanbul'un özel rejimi saklı kalmak üzere, Akpınar ve Küçük Çekmece çizgisine kadar uzanan bölge.
2. Marmara Denizinin bütün adaları.
3. Ege Denizinde, Semadirek, Limni, İmroz ve Bozcaada adaları.

MADDE 3
Askerlikten arındırma, aşağıdaki tedbirleri kapsayacaktır:
1. Şimdiki istihkamların (sanat değeri olan yapıtlar dışında) ve bütün kara ve deniz tesislerinin hepsi yıktırılacak ve yenilerinin yapılması yasaklanacaktır.
2. Yukarıda belirtilen bölgelerin ve adaların karasularında denizaltı herhangi bir araç ya da gereç [engine d'action sous-marine] bulundurulması yasaklanacaktır.
3. Bütün Türk ülkesinde (İstanbul'a ilişkin hükümler saklı kalmak üzere) kullanılan polis ve jandarma kuvvetlerinin ortalama sayısına göre saptanacak [ve] asayişi sağlamak için yeterli sayıda polis ve jandarma kuvvetleri dışında, hiçbir silahlı kuvvet, askerlikten arındırılmış bölgelerde bulunamayacak ve bu bölgelerde dolaşamayacaktır.

MADDE 4
İstanbul'da ve İstanbul çevresinde, başkentin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, sayısı çağıran Devletlerle Türk Hükümeti arasında anlaşmaya varılarak saptanacak bir kuvvet bulundurulabilecektir (en çok 10.000 kişi).

MADDE 5
Savaş çıktığı zaman, Türkiye, savaşan Devlet haklarını kullanarak, askerlikten arındırma durumunda bir takım değişiklikler yapmak zorunda kalırsa, barışın yapılmasından sonra, savaştan önceki durumu yeniden kurmakla [status quo ante bellum] yükümlü olacaktır (s. 160-161).

(11) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

8 Aralık 1922, Cuma Oturumu

Boğazlar Rejimi. Müttefiklerin tasarısının görüşülmesi. (devam)
İsmet Paşa
Beş yüzyıldan beri, Boğazlar'ın sahibi bulunan Türkler, buralarını bütün güçleriyle tahkim etmişler ve savunmuşlardır (s. 163).

Boğazlar'ın şu ya da bu şekilde kullanılması ya da savunulması bir takım yakınmalara yol açabilmekteyse, bu yakınmalar ancak Boğazlar'a ilişkin olarak kabul edilen uluslararası belgelere yöneltilebilir.

Boğazlar'ın savunulması, aynı zamanda, Türkiye'nin başkentinin, Marmara Denizi'nin ve Doğu Trakya'nın savunulması demektir.

Konferansda temsil edilen Devletlerden hiç biri, başkentini savunma hakkından yoksun bırakılmış değildir. Oysa Türkiye, başkentini, bir yabancı Devletin donanmasınca birden bire yakılıp yıkılmış, ya da herhangi bir Devletin askeri birliklerince işgal edilmiş görme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olacaktır (s. 164).

Türkiye, ticaret gemilerinin gündüz ve gece Boğazlar'dan gidip-gelmeleri ve geçişleri bakımından tam bir serbestlikten yararlanmalarını kabul etmek konusunda, Konferansda temsil edilen Devletlerle tamamiyle aynı görüştedir.

Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'a uygulanmasını istediği rejimin temellerini aşağıdaki gibi belirtmekle şeref duymaktadır:
1. Boğazlar'ın, İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin güvenliğini, denizden ya da karadan gelecek bir baskına karşı koruyacak garantiler verilmesi.
2. Karadeniz'e gidecek deniz kuvvetlerinin, [hem] her iki Boğaz arasında uzanan bölge için, [hem de] Karadeniz'de bir tehlike yaratmayacak şekilde sınırlandırılması. Bu kuvvetler, uluslararası ticaretin korunması için kullanılan hafif gemilerden [batiments legers, light crafts] meydana gelebilir.
3. Gerek barış gerek savaş zamanında, ticaret gemileri için geçiş serbestliği.
Türkiye savaşa girmişse, gereken teknik denetimle yetinecektir.

Türk Temsilci Heyeti (…) aşağıdaki noktaların (…) Türkiye için özellikle zararlı olduğunu belirtmek istemektedir:
1. Müttefik Devletler tasarısında kullanılan "Boğazlar" ["Detroits", "Straits"] teriminin kapsamından Marmara Denizi'ni çıkartmak gerekir.
2. Boğaziçi çevresinde askerlikten arındırılmış bir bölgenin bulunmasına lüzum yoktur.
3. Türkiye, İstanbul'da ve Boğazlar içinde tersaneler ve başka deniz tesisleri bulundurma zorundadır.
6. Boğazlar önünde bulunan dört adaya gelince, İmroz, Bozcaada ve Semadirek'te Türk egemenliği tanınmalı ve kesin olarak belirtilmeli; Limni adasının özerkliği ilan edilmelidir.
7. Gelibolu yarımadasında, baskın niteliğinde yapılacak bir saldırıya karşı savunmak için en az ne gerekli ise, bunlar sağlanmalıdır (s. 165-166).

M. Tchitcherine (SSCB)
Panama ve Süveyş kanallarının savaş gemilerinin geçişine açık oldukları doğrudur. Fakat, son Dünya Savaşı örneği bize göstermiştir ki, boğazları ellerinde bulunduran Devletler, oralarda, Devletler hukukunun şu ya da bu kuralı yüzünden kaygıya düşmeksizin, işlerine elveren rejimi uygulayabilmektedirler. Öte yandan, Karadeniz ve Çanakkale Boğazlarının savaş gemilerine kapalılığı uluslararası sözleşmeler ve andlaşmalarla kabul edilmiş, böylece Devletler hukukunun bir kuralı olmuştur (s. 166).

…bugünkü durumda, çatışan çıkarlar arasında yapılması mümkün tek uzlaştırma, egemen Türkiye'ce Boğazlar'ın savaş gemilerine kapatılmasıdır.

…çağıran Devletler, gerçekte Rusya'nın yeni bir ablukaya alınmasını hazırlamaktan başka bir şey olmayan koşulları yaratmak için, bir takım uydurma ticaret çıkarlarından söz etmektedirler (s. 167).

Savaş zamanında, Türkiye tarafsız olursa, Rusya'ya saldıran Devletler, hiç bir kısıtlama olmaksızın, donanmalarını Karadeniz'e getirebileceklerdir. Türkiye - Boğazlar da silahsızlandırılmış olduğu için - [Büyük] Devletlerin elinde bir oyuncak olmaktan kurtulamayacaktır (s. 168).

Karadeniz için teklif edilen rejim, Rusya bakımından kabul edilemez; bundan başka, özgür ve egemen bir Türkiye - Boğazlar'a ilişkin olarak teklif edilen rejim böyle bir Türkiye'nin varlığını imkânsız kılmaktadır (s. 169).

M. Stamboulisky (Bulgaristan) Boğazlar sorununa ilişkin Müttefiklerin tekliflerini kabul ettiğini söyledi.

M. Spalaikovitch (Sırp-Hırvat-Sloven Temsilci)
Heyeti, çağıran Devletlerin görüşlerine ve teklif ettikleri ilkelere katılmaktadır (s. 170-171).

M. Veniselos (Yunan Hükümeti adına) çağıran Devletlerin tekliflerine katıldığını bildirdi.

(12) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

8 Aralık 1922, Cuma Oturumu (Öğleden Sonra)

Boğazlar Rejimi.

Lord Curzon,
Her şeyden önce, Türk Temsilci Heyetinin, kendi ülkesi ve çıkarları için yeterli garantiler almak şartıyla, askerlikten arındırılmış bölgeler ilkesini, genel olarak, kabul ettiğini öğrenmekten mutluluk duymaktayız.
İkinci olarak, Türk Temsilci Heyeti, başka herhangi bir açıklama yapmaksızın, hem barış hem de savaş zamanında, ticaret gemilerinin serbestçe geçmesi ilkesini kabul etmiş bulunmaktadır.
Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'da gemilerin gidiş-gelişlerini düzenlemek için bir Uluslararası Komisyon kurulmasını da kabul etmiştir.
Türkiye'nin garanti altında olma isteği…
Bizim cevabımız şudur: Müttefikler, kara ve denizle ilgili gerekli askeri garantiler bakımından, yapmış oldukları tekliflerin uygun olduğu kanısındadırlar (s. 173).

Türkiye (…) Marmara Denizi'nin "Boğazlar" teriminin kapsamı dışında bırakılmasını istemektedir.
Marmara Denizi'ni tümüyle ["Boğazlar" teriminin dışında] bırakmamıza imkan olmadığı açıkça bellidir; çünkü, bu deniz, coğrafya bakımından, Boğazlar'ın bir devamıdır ve geçiş serbestliği, Boğazlar boyunca olduğu kadar, Marmara Denizi'nde de bir zorunluluktur.

Transit olarak yapılmak şartıyla, Türk askeri birliklerinin bir kıyıdan öteki kıyıya geçirilmesine her hangi bir itirazımız yoktur (s. 174).

Biz, savaş sırasında ölen kahraman askerlerimizin ve denizcilerimizin Türk ülkesinin çeşitli yerlerinde bulunan mezarlarını kapsayan toprakların, mülkiyetiyle birlikte Müttefiklere verilmesini istemek zorundayız. Bizim için bu yerler kutsal topraklardır (s. 175).

İsmet Paşa
Türk Temsilci Heyeti kendisi için hayatı bir önemi olan ve Boğazlar konusundaki tartışmanın bütünü üzerinde etkiler yapabilecek bu soruna ilişkin olarak, Müttefik Devletlerin görüşlerini açıkça ve bir an önce öğrenmek zorundadır (s. 176).

Gelibolu mezarları.

Bu konuda Müttefiklerin düşüncesini tam olarak gösteren Sevres Andlaşmasının 18nci Maddesinin hazırlanması sırasında, bu sorun enine boyuna tartışılmıştı. Müttefiklerin bugünkü istekleri de aynıdır.

M. Barrere (Fransa) bu konuda Müttefiklerin istediklerine benzer bir ayrıcalığı, Fransız Hükümetinin, yakın zamanlarda, Suriye'deki Süleyman Şah'ın mezarına ilişkin olarak Türkiye'ye tanımış olduğunu hatırlattı (s. 177).

(13) SAYILI TUTANAK
12 Aralık 1922, Salı Oturumu

Azınlıkların korunması

(s. 180 vd.)
M. Child (ABD)
Ermeniler için bir yurt kurulmasını isteyenlerce, belirtilen, şimdiye kadar verilmiş bu gibi sözlere ilişkin bir kaç örneği hatırlatacağım:
Sevres Andlaşmasının metni.
İngiltere Dışişleri Bakanının Avam Karamasında 11 Mart 1920 de yaptığı konuşma.
Başbakanın, Avam Kamarasında, 29 Nisan 1920 tarihli konuşması.
Fransa Cumhurbaşkanı M. Poincare'nin, Kilikya Ermeni Başpikoposuna, 16 Şubat 1919 tarihli mektubu.
Müttefikler Yüksek Konseyinin 8 Mart 1922 tarihli kararları.
Müttefik Dışişleri Bakanlarının 26 Mart 1922 tarihli kararları.
Milletler Cemiyetinin 22 Eylül 1922 tarihli kararları (s. 204).

(14) SAYILI TUTANAK
31 Aralık 1922, Çarşamba Oturumu

Azınlıkların korunması. Genel görüşme. (devam)

(s. 210 vd.)
Lord Curzon'un birinci teklifi şu idi: Türk Temsilci Heyeti, Ermeni halkının dağılmış unsurlarını doğdukları memlekette toplayabilecek bir Ulusal Yurt yaratılması sorununu, olumlu bir gözle incelemelidir. Türk Temsilci Heyetinin bu teklife verdiği cevap şu olmuştur: Bu teklif, Türkiye'nin parçalanması anlamına gelmektedir; geniş ülkesi üzerinde, böyle bir amaçla ayırabileceği bir karış toprağı yoktur.
Lord Curzon, bu cevabın pek olumsuz bir izlenim yaratacağım düşünmektedir.
İkinci olarak, Lord Curzon, Milletler Cemiyetini azınlıklar sorunuyla ilgilendirmek amacım güden teklifini, olumlu bir gözle incelemesini Türk Temsilci Heyetinden istemiş ve, 23 Eylül tarihli Paris Notasında, Türklerin, Batı Trakya'yı yeniden elde edebilmeleri için bu şartı kabul etmelerinin, ödemek zorunda oldukları bedelin bir parçası olduğunu hatırlatmıştır. Türkiye'nin cevabı (…)
Geçen oturumda, İsmet Paşa, Türk Hükümetinin Milletler Cemiyeti Meclisinden çekindiğini, çünkü kurulmuş sorumsuz örgütlerin, Küçük Asya'da azınlıklara ilişkin olarak, Milletler Cemiyeti Meclisinin dikkatini çekebileceklerini; Milletler Cemiyeti Meclisinin de, böylelikle, müdahaleye sürüklenebileceğini, Türkiye'nin de bundan hoşlanmayacağını söylemiştir (s. 216).

Milletler Cemiyeti, her zaman, Konferansdaki bütün görüşmelerin arka planında yer almıştır.

Lord Curzon, Türk Temsilci Heyetinden, bu gizi sözlerin ardına sığınmamasını çok rica ettiğini söyledi. Türkiye'nin egemenliğine ve bağımsızlığına hiç kimse zarar vermek istememektedir. Tam tersine, herkes, egemen ve bağımsız bir Türkiye'nin kurulup yükselmesini istemektedir; ancak, Türkiye, kendisine yapılan her teklife karşı - onuruna bürünerek - bu teklifin egemen bağımsızlığıyla bağdaşmaz olduğunu söylerse, hiç bir çözüme varılamaz (s. 217).

(15) SAYILI TUTANAK
14 Aralık 1922, Perşembe Oturumu

Azınlıkların korunması. Genel görüşme. (devam)

(s. 221 vd.)
(L. Curzon) Türkiye'de neden üç milyon Ermeniden 130.000 kişinin kaldığını ve niçin bunlardan 60.000’inin Kilikya'ya göç etmiş olduğunu sormuştur. Türk Temsilci Heyeti, bu üç milyon Ermeni sayısında esaslı bir yanlış olduğunu düşünmektedir; çünkü, Türk Temsilci Heyeti, hiçbir istatistikte, Türkiye'de bu sayıda Ermeni olduğunu görmemiştir. Avrupa'da yayınlanmış istatistiklerden pek çoğuna kaynaklık etmiş olan M. Vital Cuinet’nin kitabı, Türkiye'de yaşayan Ermenilere aşağı-yukarı 1.400.000, Encyclopaedia Britannica 1.500.000 ve resmi Türk istatistikleri de, 1.290.000 kişi olarak göstermektedir. Bu rakamlardan Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmış topraklarda yaşayan Ermenileri düşmek gerekir. Bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye'de hiçbir zaman 3.000.000 Ermeni bulunmamıştır (s. 221).

İsmet Paşa, azınlıklara ilişkin olarak, Avrupa Devletleri arasında yapılmış olan andlaşmalara konulmuş hükümleri kabul edecektir; fakat bundan öteye gidemeyecektir (s. 229).

(16) SAYILI TUTANAK

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

(5) Sayılı Tutanak
18 Aralık 1922, Pazartesi Oturumu

Boğazlar rejimi. Müttefik tekliflerinin incelenmesi.

Lord Curzon
Çanakkale Boğazının iki yakasında askerlikten arındırılmış bölgelerin sınırı, bir yandan Tekirdağ, öte yandan da Karabiga dolayına kadar indirilmiştir. Karadeniz Boğazını kapsayan bölgeler için de buna benzer bir indirme yapılmıştır. Üstelik, Bozcaada'ya yakın bir adacık askerlikten arındırılmış bölge içine alınmış, öte yandan Marmara Denizi'nde Emir Ali adasının askerlikten arındırılması yükümü kaldırılmıştır.

(askerlikten arındırma) bu konuda çok önemli tavizler verilmiştir. Türkiye'nin Boğazlar'daki askerlikten arındırılmış bölgelerden silahlı kuvvetlerini transit olarak geçirme hakkı açıkça belirtilmiştir.
Türk donanmasının (…) Boğazlar'ın sularında gidip-gelmek ve demirlemek hakkı olacaktır.
Lord Curzon, yapılacak düzenlemelere bütün taraflarca uyulmasını sağlamakla görevli ve Boğazlar komisyonu diye adlandırılacak bir komisyon kurulması gerekeceğini de söylemişti (s. 233).

Gemilerin gidip-gelme serbestliğine ilişkin garanti, Türkiye bakımından olduğu kadar, dünyanın bütün ulusları bakımından da yararlı olacaktır. Lord Curzon (…) bu garanti, Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girmesiyle kendisine verilecek olan genel nitelikteki garantiyi tamamlayarak, çağıran Devletler tekliflerinin Türk Devletinin egemenliğine ve güvenliğine karşı bir tehdit taşımadığına Türk Temsilci Heyetini ve Türk kamuoyunu inandırmak bakımından büyük bir katkıda bulunacaktır (s. 234).

M. Barrere (Fransa)
Uzmanlarımızın, tasarıyı kaleme alırken esinlendikleri ilkeler şunlardır: Bir barış yapıtı yaratmak (s. 235).

…geriye ne kalmaktadır? (…) evrensel barışa Türk ulusunun saygı gösterisi (s. 236).

İsmet Paşa
Boğazlar'ın askerlikten arındırılması konusu
Türkiye'nin kullanmak istediği savunma araçları ve uygulamak istediği usuller bakımından, bu hükümler dışında, ne şekilde olursa olsun, hiç bir sınırlama olmaması, öte yandan da Trakya'da askerlikten arındırılmış Türk sınırının tam bir garanti altına alınmış bulunması.
(…yapılmasını istediği değişiklikler)
1. "Marmara Denizi" sözü "Boğazlar" teriminin kapsamından çıkartılmalıdır.
2. Askerlikten arındırılmış bölgeler dışında, Türkiye'nin, Marmara Denizi'nde kullanmak isteyeceği savunma araçlarında hiç bir kısıtlama yapılmamalıdır.
3. Semadirek, İmroz ve Bozcaada adaları, Çanakkale Boğazının tamamlayıcı parçalarıdır; böyle olunca, bunlar, ne yoldan olursa olsun, yabancı bir Devletin egemenliği altına konulamazlar.
Limni'de bir Yunan donanmasının bulunması Boğazlar rejimini tehdit edecektir.
Türk Temsilci Heyeti, bu adanın kıyılarında Yunan donanmasının bulunmasını hiç bir şekilde kabul edemez (s. 237).

Komisyon geçiş sorunundan başka bir sorunla uğraşmamalı, Türk Devletinin egemenlik alanına giren işlere karışmamalıdır.

M. Tchitcherine (SSCB)
Bu tasarı, savaş zamanında Türkiye tarafsızken, Boğazlar'ı ve Karadeniz'i, hiç bir kısıtlama olmaksızın, yabancı savaş donanmalarına açmak, başka bir deyimle, Rusya ile müttefiklerinin güney kıyılarını dünyanın en güçlü donanmalarının saldırısına karşı açık tutmak gibi pek aşırı bir isteği tekrarlamaktadır (s. 238).

Rusya'nın karşı-tasarısı

Boğazlar'ın kapatılmasına ilişkin [Rus] karşı-tasarısı…
(s. 239 vd.)

Türk karşı-tasarıları

Bu değişikliklerden bir kısmı, askerlikten arındırma, bir kısmı da Boğazlar'dan geçiş serbestliği konularına ilişkindir (s. 243 vd.).

Lord Curzon, İsmet Paşa'nın teklifini kabul edemeyeceğini söyledi.

(16) Sayılı Tutanağa Ekler
Ek (A)

Boğazların Serbestliği Çanakkale Boğazından, Marmara Denizinden ve Karadeniz Boğazından Gemilerin Geçişine İlişkin Kurallar

(Not: Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, bir bütün olarak, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizini ve Karadeniz Boğazını kapsamaktadır.)
(14 Aralık 1922)

MADDE 1
(ticaret gemilerinin boğazdan geçişi)
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: …tarafsız gemilere ve ticaret uçaklarına (…) tam serbestlik (S. 246-247).

MADDE 2
(Savaş gemilerinin boğazdan geçişi)
Barış zamanında: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye tarafsız ise: …tam serbestlik.
Savaş zamanında, Türkiye savaşan [muharip] ise: Tarafsız savaş gemileri için (…)…tam serbestlik.

MADDE 3
(Boğazlarda ve Karadeniz Limanlarında Kalış)
1914 den önce, Boğazlar bölgesi içinde Elçilik gemileri [stationnaires] bulundurmağa hakkı olan İmzacı Devletler, aynı şartlar altında, bu hakkı kullanmağa devam edeceklerdir.

Ek (B)

Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması

MADDE 1
Askerlikten arındırılmış bölgeler
Çanakkale Boğazı:
Kuzey-batıda, Gelibolu yarımadası ve Saros körfezinde Bakla Burun'un kuzey-doğusundan 4 kilometre uzaklıkta bulunan bir noktadan başlayarak, Marmara Denizi üzerinde Kumbağı'da sona eren ve Kavak'ın (bu yer dışarıda kalmaktadır) güneyinden geçen bir çizginin güney-doğusundaki bölge.
Güney-doğuda, kıyı ile Bozcaada karşısında Eski İstanbul Burnu'ndan başlayarak, Marmara Denizi üzerinde hemen Karabiga kuzeyinde bulunan kıyıda bir noktada sona ermek üzere, kıyıdan 20 kilometre uzaklıktan geçen çizgi arasındaki bölge.
Doğuda, Karadeniz Boğazının doğu kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
Batıda, Karadeniz Boğazının batı kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
2. Emir-Ali Adası dışarıda kalmak üzere, bütün Marmara Denizi adaları.
3. Ege Denizinde, Semadirek, Limni, İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları.

MADDE 2
Askerlikten arındırma hükümleri
Askerlikten arındırılmış bölgelerde ve adalarda hiç bir istihkâm, yere bağlı [sabit] topçu tesisleri, ışıldak tesisleri, denizaltı işleyen araçlar, hiç bir askeri havacılık tesisi ve hiç bir deniz üssü bulunmayacaktır.

Türk ve Yunan Hükümetlerinden her biri, kendi ülkelerinde askerlikten arındırılmış bölgelerin ve adaların karasularında:
(a) Türk Hükümeti, transit olarak silahlı kuvvetler geçirtmek; Yunan Hükümeti de, eğitmek amacıyla adalardaki birliklerin toplanması ve dağıtılması için gerekli hareketlerde bulunmak;
(b) Telgraf telefon araçları ve optik araçlarla gözetleme ve haberleşme sistemi kurmak;
(c) Donanmalarını dolaştırmak ve demirletmek hakkına sahiptirler.

MADDE 3
Boğazlar Bölgesinin, başka bir deyimle Marmara Denizinin ve Kıyılarının rejimi
Marmara Denizi sularına ve kıyıları üzerine denizaltı işleyen hiç bir savaş aracı konulmayacaktır (s. 251).

MADDE 4
İstanbul Bölgesine ilişkin özel hükümler İstanbul ile çevresinde, başkentin ihtiyaçları için en çok 12.000 kişilik bir kuvvet bulunabilecektir. İstanbul'da bir tersane ve bir deniz üssü bulundurulabilecektir.

MADDE 5
Savaş çıktığı zaman, Türkiye ya da Yunanistan, savaşan Devlet haklarını kullanarak, yukarıda öngörülen askerlikten arındırma durumunda değişiklik yapacak olurlarsa, barış yapılır yapılmaz, savaştan önceki durumun [status quo ante bellum] yeniden kurulmasıyla yükümlü olacaklardır (s. 252).

Ek (C)

Boğazlar Uluslararası Komisyonuna İlişkin Maddeler Tasarısı

Komisyon, bir Türk temsilcisinin başkanlığı altında, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve - bu Sözleşmeye katıldığı gün - Rusya temsilcilerinden meydana gelecektir.
Komisyon, Boğazlar'da gemilerin gidiş-gelişine ilişkin kamu hizmetlerinin, transit güvenliğinin zorunlu kıldığı şartlara uygun olarak işlemesini sağlamakla görevli olacaktır.
Komisyon, özellikle aşağıdaki konularda görevli bulunacaktır:
(a) Kıyıların ve limanların ışıklandırılması;
(b) Geçit ve palamar şamandıraları;
(c) Kılavuzluk;
(d) Römorkör işleri;
(e) Gemilerin gidiş-gelişine engel olan gemi kalıntılarının kaldırılması.
Komisyon, aynı zamanda, geçiş serbestliğine ve ... Maddelerde öngörülen özel tedbirlere (savaş gemilerinin sınırlandırılması ve askerlikten arındırılması)" gereği gibi uyulup uyulmadığına bakmakla da görevli bulunacaktır (s. 253).

Boğazlar'ın herhangi bir limanında ya da noktasında durmak zorunda kalacak gemiler, hiç bir ticaret faaliyetinde bulunmadıkça, bu yüzden herhangi bir liman resmi ödemekle yükümlü tutulmayacaktır.

Ek (D)

Boğazlar'ın Güvenliğini Garanti Altına Almaya İlişkin Maddeler Tasarısı

Geçiş serbestliğine ilişkin hükümlere bir aykırılık işlenirse (…) Bağıtlı [Akit] Yüksek Taraflar, gerek tek başlarına gerekse birlikte alınacak tedbirlerin kararlaştırılması için hemen Milletler Cemiyeti Meclisine baş vuracaklardır.

Eğer Mecliste oybirliği sağlanamazsa, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, Meclisin üçte iki çoğunlukla salık vereceği tedbirleri tek başına uygulayabilecektir.
Boğazlar'da gemilerin gidiş-geliş serbestliğini ya da askerlikten arındırılmış bölgelerin güvenliğini davranışıyla tehlikeye düşürmüş sayılan Devletin oyu, gerek oybirliği gerek üçte iki için hesaba katılmayacaktır (s. 255).

Ek (E)

Rus Temsilci Heyetinin Tasarısı

Çanakkale Boğazından, Marmara Denizi'nden Ve Karadeniz Boğazından Gemilerin Geçişlerine İlişkin Yönetmelik

MADDE 1
Aşağıda kullanılan "Boğazlar" terimi, Çanakkale Boğazını, Marmara Denizi'ni, Karadeniz Boğazını ve Ege Denizi'nde Boğaz'a yakın adaları (Semadirek, İmroz, Bozcaada, Limni ve Tavşan adası) ve Boğazların karasularını kapsamaktadır.

MADDE 2
Boğazlar üzerinde Türkiye'nin egemenliği olduğu yeniden belirtilir. Semadirek ve Limni adalarında özerklik ilan edilmiştir.

1. Barış Zamanında
MADDE 3
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam geçiş serbestliği.

(b) Savaş Gemileri ve Askeri Uçaklar
MADDE 4
Boğazlar, Türkiye'nin savaş donanması dışında - denizaltıları da içine almak üzere - bütün yabancı donanmaların savaş gemilerine kapalı kabul edilmiştir.

MADDE 5
Türk askeri uçakları dışında, Boğazlar üzerinden, bütün askeri uçakların geçmesi yasaktır.

(Madde 6-7) Boğazlardan geçmelerine Türk Hükümetinin izin verdiği hafif savaş gemileri Boğazlar içinde karaya asker çıkartamayacaklardır.

Savaş Zamanında, Türkiye Tarafsızsa
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam serbestlik.
(b) Savaş Gemileri ve Askeri Uçaklar: Türkiye (…) tarafsız hafif savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesine izin verebilir.

Savaş Zamanında, Türkiye Savaşan Bir Devletse
(a) Ticaret Gemileri ve Ticaret Uçakları: …tam serbestlik.
Türkiye'nin, savaşan Devlet sıfatıyla, Boğazlardan geçen ticaret gemilerini ve Boğazlar'ın üzerinden uçan ticaret uçaklarını denetleme ve arama hakkı olacaktır.
(b) Savaş gemileri: …tarafsız hafif savaş gemilerine, savaşan Devlet sıfatıyla Türkiye'nin gerekli göreceği kuralları uygulamak hakkı saklı kalmak üzere, Boğazlar'dan geçme izni verebilecektir.

Garantiler
MADDE 15: Türkiye, bu Yönetmeliği imzalamış Devletlerin gerek hepsine birden, gerekse ayrı ayrı her birine karşı, bu Yönetmeliğin uygulanmasını sağlamak yükümünü kabul etmektedir.
.
MADDE 16: Boğazlar'ın savaş gemilerine ve askeri uçaklara kapalılığı ilkesini yürürlüğe koymak için, Türkiye'nin gerekli her türlü tedbirleri (…) almağa hakkı olacaktır.

Teknik Çözümler
Karadeniz'de kıyısı olan Devletlerin birer temsilcisiyle, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya temsilcilerinden meydana gelecek bir Uluslararası Komisyon kurulacaktır.
MADDE 18: Komisyonun Başkanı Türk temsilcisi olacak ve Komisyon
İstanbul'da toplanacaktır.
MADDE 19: Türkiye, Komisyonun emrine, Boğazlar'da ticari gidiş-gelişi güvenlik içinde sağlamak üzere, gerekli sayıda kılavuzlar verme yükümünü kabul etmektedir (s. 258).

Ek (F)

Boğazların Serbestliği

19 Aralık 1922
…ticaret gemilerinin geçişi:
(Barış zamanında) …tam serbestlik.
(Savaş zamanında) …tam serbestlik.

Savaş gemileri ve askeri uçaklar:
(Barış zamanında) …geçiş serbestliği.

(Savaş zamanında, Türkiye tarafsızsa) …tam geçiş serbestliği.
(Savaş zamanında, Türkiye savaşan bir Devlet ise) -Tarafsız savaş gemileri için (…) …tam geçiş serbestliği.

Ek (G)
Boğazlar Bölgesinin Askerlikten Arındırılması Müttefiklerin Tasarısına Türk Temsilci Heyetince Teklif Edilen Değişiklikler
18 Aralık 1922

"Boğazlar" teriminin tanımı çıkartılmıştır.
Madde 1.- Askerlikten Arındırılmış Bölgeler: Değişiklik yok (s. 267 vd.).

(17) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejiminin İncelenmesiyle Görevli Komisyon

(6) Sayılı Tutanak
19 Aralık 1922, Salı Oturumu

Boğazlar Rejimi. Rus karşı-tasarısı

Lord Curzon
Tasarı (…) şöyle özetlenmektedir:
Bağıtlı Devletler, Boğazların rejimine ilişkin yukarıdaki hükümlerde değişiklikler yapılsa bile, bu Yönetmeliğin kabulünden üç aylık bir süre içinde, Karadeniz'i, burada kıyısı olan Devletlerin kapalı bir denizi olarak tanımamak üzere uluslararası bir Senet hazırlanmasını ve imzalanmasını kabul etmişlerdir.

Bu ilkeyi on beş gün önce, Müttefikler adına Lord Curzon'la, Karadeniz'de kıyısı olan Devletler reddetmişlerdir.

Türk karşı-tasarısının görüşülmesi

Türk Temsilci Heyeti, Marmara Denizi'nin tasarının uygulama alanı dışında tutulmasını ve bu bölgede Türkiye'nin dilediği gibi tahkimat yapabilme, harekette, eylemde bulunma, savunma ve saldırı serbestliğinin Türkiye'nin kendi elinde tutmasını teklif etmektedir. Böyle bir şey kesin olarak kabul edilemez.

(Müttefikler) Türkiye'ye, Marmara Denizi'nin bütün güney kıyısını tahkim etme hakkını ve Türk birliklerini bir kıyıdan öteki kıyıya geçirme serbestliğini tanımışlardır; yalnız, Marmara'nın kuzey kıyısı boyunca geçişin serbest kalmasında direnmişlerdir. Müttefikler, bu durumlarını değiştiremezler.

Türk Temsilci Heyeti, teklifini, Limni ve Semadirek adalarına özerklik verilmesini ve Yunan donanmasının bu adaların sularından uzak tutulmasını istediğini söyliyerek haklı göstermek istemektedir.
Müttefikler, Yunanistan'ın bu iki ada üzerindeki egemenliğini geri almak ve bu adalarda özerk bir rejim kurmak niyetinde değillerdir.
Böyle olunca, Türk donanmasının dilediği yere gitmek ve bu sularda dilediği gibi davranmak serbestliğinin bulunmasına karşılık, Yunan donanmasının böyle bir olanaktan yoksun kalmasını öngören teklif, bu yüzden, düşmektedir (s. 271).

M. Tchitcherine (SSCB)
Lord Curzon'un bütün açıklamaları tek bir amaç gütmektedir: Boğazlar'ın ve İstanbul'un savunmasını imkansız kılmak ve Rusya'yı büyük donanmaların saldırısına karşı açık bırakmak (s. 281).

(18) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

(7) Sayılı Tutanak
20 Aralık 1922, Çarşamba (Öğleden Sonra) Oturumu

Boğazlar rejimi. Türk Temsilci Heyetinin Bildirisi
İsmet Paşa
…bu kurallar - başkentimizin ve yurdumuzun bağrında bulunan Marmara Denizi'nin dokunulmazlığını sağlamak şartıyla - Boğazların uluslararası ulaşıma ve dünya ticaretine açık tutulmasını öngörmektedir.

…Türkiye, sağlamağa hakkı olduğu güvenliğini ve dokunulmazlığını başka yollardan gerçekleştirebileceğine güvenerek, Boğazlar'ı tahkim etmemeğe razı olma fedakârlığında bulunmuştur; inançla bildirmek isterim ki, hiç bir ulus, dünya barışı uğrunda buna benzer bir fedakârlıkta bulunmamıştır.
Bir ülkeyi, başkentini, önceleri güvenilir ve iyice savunulur bir durumda iken, şimdi karadan ve denizden gelebilecek her türlü tehlikelere karşı açık bırakmaya, ancak, içten bir barış ve uzlaşma isteği razı edebilir (s. 286).

…Türk Temsilci Heyeti, Boğazlar'ın serbestliğine ilişkin Müttefik Devletler tasarısının hükümlerini kabul ettiğini bildirmektedir.

Boğazlar Komisyonuna ve bu Komisyonun görevlerine gelince (…) ben, denetim görüşüne, hiç bir zaman rıza göstermedim. Çünkü böyle bir rızanın egemenliğimize aykırı olacağına kesin olarak inanmaktayız s. 288).
Gelibolu'da bir kuvvet bulundurmak hakkını istiyoruz; bunun ne büyüklükte olacağını saptamayı Müttefiklere bırakmaktayız (s. 289).

Lord Curzon
(İsmet Paşa'nın Büyük Devletlerin temsilcilerinin İstanbul'da Elçilik gemileri [stationnaires) bulundurmaları hakkına ilişkin itirazı hakkında)
…bu taviz, her başkentte yabancı Devlet temsilcilerine genellikle tanınan bir nezaket davranışından başka bir şey değildir (s. 291).

M. Bompard (Fransa), İsmet Paşa'dan, bu isteğinde direnmemesini istedi (Yabancı elçiliklerin Boğazda gemi bulundurması).· İsmet Paşa'nın öteki istekleri çok daha önemlidir; bu istekte direnmek, şüphesiz, öteki istekleri de zayıflatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

İsmet Paşa
Boğazlar'ın serbestliği programı uyarınca, Komisyon, yalnız savaş gemilerine ilişkin hükümlere uygun davranılıp davranılmadığını denetlemekle görevli olacaktır. Öte yandan, Türk Temsilci Heyetinin kabul ettiği noktalarla, değişiklikler yapılmasını istediği noktalar birbirinden ayrılmaz bir bütündür (s. 294).

(19) sayılı tutanak

9 Ocak 1923, salı oturumu

Azınlıklar Alt-komisyonunun çalışmalarına ilişkin M. Montagna'nın raporu (Ek A) Komisyona sunulmuş bulunmaktadır.

Alt-komisyonun raporu

Temsilci Heyetleri, aşağıdaki konularda görüş birliğini gerçekleştirmişlerdir:
(a) Görüşülmekte olan hükümlerle korunmaları sağlanacak kimselerin saptanması.
(b) Gerek yurttaşlık hukuku konularında, gerekse siyasal konularda, Müslüman-olmayan azınlıklarla Müslüman Türk uyrukları arasında tam bir eşitlik kurulması.
(c) Azınlıklara, sosyal hayatın her alanında kendi dillerini kullanmak bakımından tam bir özgürlük, din özgürlüğü ve basın özgürlüğü sağlamak.
(d) Genel olarak, vakıfların, din kurumlarının, hayır işleri ve öğretim kurumlarıyla sosyal kurumların korunmalarını ve yaşamalarını sağlamak.

Bu hükümler bütünüyle Milletler Cemiyetinin garantisi altına konmuştur.

…iki noktada, çözümlenmesi gereken bir görüş ayrılığı vardır:
(a) Müslüman-olmayanların askerlikten bağışık tutulması;
(b) Genel affın genişletilmesi (s. 298).

İsmet Paşa
Müttefik makamları gerek siyasal, askeri ya da adi suçlardan, gerekse güvenlik ya da kolluk [polis] düzeni bakımından, ya da her türlü başka nedenler yüzünden tutuklayıp, Türkiye dışına götürdükleri Türk uyruklarını - hüküm giymiş ya da giymemiş olsunlar -Türk Hükümetine geri vereceklerdir.
…tutsakların karşılıklı olarak af edilmelerine ilişkin bir hükmün andlaşmaya eklenmesini istemekteyiz.

(19) Sayılı Tutanağa Ek

Birinci Komisyon Başkanı Lord Curzon'a Azınlıklar Alt-Komisyonu Başkanı M. Montagna'nın Sunduğu Rapor
7 Ocak 1923

Alt-komisyon, bu hükümlerin, Türk Hükümeti ile, ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden kurulu özel komisyonlarca düzenlenmesini, anlaşmazlık çıktığı zaman, Türk Hükümetiyle Milletler Cemiyeti Meclisinin birlikte bir üst-hakem atamalarını teklif etmektedir (s. 311).

…askerlik hizmetiyle genel af sorunları üzerinde tam bir görüş birliğine varabilmek, yazık ki, mümkün olamamıştır.

Ek (1)

Azınlıkların Korunmasına İlişkin Maddeler Tasarısı

Madde l
Türkiye (…) hiçbir kanunun, hiç bir düzenleyici tasarruf ya da resmi işlemin bu hükümlerden üstün sayılmamasını kabul etmektedir.

Madde 2
…hayat ve özgürlükler…
…inancın, dinin ya da mezhebin gereklerini yerine getirme hakkı…
…dolaşım ve göç etme özgürlükleri…

Madde 3
…siyasal haklar…
Türkiye'de oturan herkes, din ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşit olacaktır.

Madde 4
Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı garantilerden yararlanacaklardır.

Madde 5
…kendi dilleriyle öğretim…

Madde 6
Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı kabul etmektedir.

Madde 7
…ayinlerine aykırı her hangi bir davranışta bulunmağa zorlanamayacaklar…

Madde 8
…vergi karşılığında askerlik hizmeti / Türk Temsilci Heyetince reddedilmiştir.

Madde 9
Milletler Cemiyetinin garantisi…

Madde 10
Bu kesimdeki hükümlerle Türkiye'nin Müslüman-olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan'ca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlıklara tanınmıştır.

Ek (2)

Genel Affa İlişkin Bildiri Tasarısı

(S. 319)

(20) SAYILI TUTANAK
10 Ocak 1923, Çarşamba Oturumu

Nüfus mübadelesi Alt-komisyonunun raporu

Her iki taraf da [hem Türkiye, hem de Yunanistan], mübadele edilecek halkların yer değiştirmesini başarıyla sonuçlandırmaya imkân olmadığını iddia etmiştir. İşte bu sırada, bir yandan İstanbul'un Rum nüfusunun, öte yandan da Batı Trakya'nın Müslüman nüfusunun mübadele dışı tutulması görüşü ortaya çıkmıştır. İstanbul nüfusuyla Batı Trakya nüfusu dışında, mübadele ilkesi kabul edilmiştir (s. 322-323).

Yunan Temsilci Heyeti, mübadelenin gönüllü olmasını istemiştir. Türk Temsilci Heyeti bu teklifi reddetmiştir; Alt-komisyon da, Komisyonun daha çok zorunlu mübadele eğiliminde görünmüş olmasına dayanarak, bu formülü kabul etmiştir.

…bu sorunu çözümlemek mümkün olamamıştır: Patriklik sorunu Komisyona havale edilmiştir.

Türk ve Yunan savaş tutsaklarına ilişkin bir anlaşma yapıldıktan sonra, bunların eşit sayıda mübadele edileceği, artanların da, barışın yapılmasından sonra geri verileceği kararlaşmış gibi görünmektedir.

Türk Temsilci Heyeti, İstanbul Patrikliği sorununu ortaya atmış ve bu şehirde RumIarın yerlerinde bırakılmasını, Patrikliğin kaldırılması şartına bağlamağa çalışmıştır.

Patriklik sorunu.

Patriğe ilk kez bir takım ayrıcalıklar veren Fatih Sultan Mehmet oldu…

(Mübadele) …özel komisyonlar, her iki tarafta da bırakılmış malların değerinin hesaplanmasıyla görevli olacaklardır. İki ülkeden birinde bulunan malların değeri, öteki ülkede bulunan malların değerinden büyükse, değer farkı ilgili Devletçe, sözü geçen Karma Komisyonlara ödenecektir.

M. Veniselos
Patrik, IVncü ve Vnci yüzyıllardaki büyük gelişmelerden ötürü, Roma Kilisesinin de katılmasıyla, bütün Hıristiyan kiliselerinin kararıyla Evrensel Patrikliğe [Patriarcat oecumenique] yükseltilmiş olan İstanbul'un - başka deyimle, Yeni Roma'nın – başpiskoposudur (s. 329).

İsmet Paşa
(…) , bu tekliften vazgeçmektedir.

(20) Sayılı Tutanağa Ek
Birinci Komisyon Başkanı Lord Curzon'a Nüfus Mübadelesi Alt-Komisyonu Başkanı M. Montagna'nın Sunduğu Rapor
8 Ocak 1923

Türk Temsilci Heyeti aşağıdaki kural-dışı durumları ve şartları öne sürdü:
(a) Türk uyruğu olmayan bütün Rumların İstanbul'da çıkartılması.
(b) İstanbul doğumlu olmayan Türk uyruğu bütün Rumların İstanbul'dan çıkartılması.
(c) Son üç yıl içinde Türkiye'ye karşı düşmanca davranmış bütün Rum derneklerinin ve birliklerinin İstanbul'dan uzaklaştırılması.
(d) İstanbul Rumları yararına kabul edilmiş kural-dışılıktan yalnız Beyoğlu, İstanbul ve Üsküdar Rumlarının yararlanması.
(e) Evrensel Patrikliğin, bütün organları ve kurullarıyla birlikte, İstanbul'dan uzaklaştırılması.
Türk Temsilci Heyeti, bu hükümlerden bir kısmından vazgeçmeğe, bir kısmını da değiştirmeğe razı edilmiştir.

Türk Temsilci Heyeti görüşünden vazgeçmemiş ve Halife'nin dünya işlerine ilişkin yetkilerine son veren Türk Hükümetinin, Evrensel Patrikliği İstanbul'dan uzaklaştırmağa kesin olarak karar verdiğini söylemiştir (s. 341-342)

(21) Sayılı Tutanak
23 Ocak 1923 Salı Oturumu (Sabah)

Türkiye'nin Asya'da Güney Sınırı. Musul sorunu


Lord Curzon
Türk Temsilci Heyeti, Musul vilayetinin Türkiye'ye geri verilmesine ilişkin isteğinden hiç bir şekilde vazgeçmemiştir.

İsmet Paşa
Musul Merkez Sancağında 137.000 Türk ve Kürte karşılık, yalnız 28.000 Arap vardır.
Son olarak, bütün Musul Vilayetinde, 410.790 Türkle Kürde karşılık 31.000 Müslüman-olmayan vardır.

İngiliz Temsilci Heyeti, sunduğumuz rakamların doğruluğunu kabul etmedikten başka (…) 1918 silah bırakışımından sonra, İngiliz subaylarının ve memurlarının bu bölgeyi gezip dolaştıklarını ve orada oturan her soydan ve her mezhepten nüfusun sayısını ve oranını bizden çok daha doğru saptadıklarını söylemektedir (s. 345).

İngiliz Temsilci Heyeti, Tel-Afr şehrinin bir Türk şehri olduğunu ve Musul'un çevresinde pek çok Türk köyü bulunduğunu kabul etmektedir…

(Şehyan ve Aşair-i Seba Nahiyeleri) bu bölgenin ve Kerkük ile Erbil bölgelerinin Türklüğü, İngiliz Hükümetince de kabul edilmektedir; çünkü, İngiliz memurlarınca bölge halkına çıkartılan bütün bildiriler Türk dilinde ve İstanbul Türkçesiyle yazılmıştır.

Yezidiler, Kürttürler; doğal olarak da, gelenek ve görenekleri Kürtlerinki gibidir; aralarında yalnız mezhep ayrılığı vardır…

Musul Vilayeti Türklerinin Türk değil, fakat Türkmen oldukları ve dillerinin İstanbul'da konuşulan dilden başka olduğu da iddia edilmiştir.

Kürt halkının İran kökenli olduğu öne sürülmüştür; oysa, bu iddiayı, Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden, Encyclopaedia Britannica yalanlamaktadır.

Söz konusu bölgelerde bulunan Hıristiyanlar, başlıca, Nesturiler, Asuriler ve Keldanilerdir. "Nesturller, Çarlık Rusya'sı ordularının Van (…) istilası sırasında, Müslüman yurttaşlarına karşı öylesine hayınca ve kıyıcı olarak davranmışlardır ki, Rusların geri çekilişinde onlarla birlikte gitmek zorunluluğunu duymuşlardır.

Keldanilere ve Diyarbakır Vilayetindeki Asurilere gelince, bunlar, Türk yurttaşlarıyla tam bir anlaşma içinde yaşamaktadırlar.

Lord Curzon
Bütün Mezopotamya, Dünya savaşı sırasında İngiliz ordularınca işgal edilmiştir. Dünya savaşı, Türk ordularının yenilgisiyle son bulmuştur; bu savaşın sonucu olarak, Türk Hükümeti bu ülkeden dışarı atılmıştır.

Irak'ta ilerlediğimiz zaman, ülkenin halkına, zaferi kazanırsak, ileride Türk yönetiminden kurtarılacağı yolunda söz verdik.

…plebisit bir sınırın saptanmasını sağlayamaz; plebisit, bir milletvekilinin ya da kralın seçiminde işe yarayabilir; fakat sınırın nereden geçeceğini, birbiri içine girmiş halklardan, oy vererek kararlaştırmasını istemek söz konusu olamaz (s. 364).

 M. Bompard (Fransa)
Türkiye ile Suriye arasındaki sınır
…bu sınır, bir Fransız-Türk Andlaşmasıyla kesin olarak çizilmiş bulunmaktadır. Konferans, bu Anlaşma ile uğraşacak değildir.

(22) Sayılı Tutanak
23 Ocak 1923, Salı Oturumu (Öğleden Sonra)

Musul sorunu

İsmet Paşa'nın sabahki oturumda anlattığı gibi, mandat'ya ilişkin iddia Türkiye'ye karşı öne sürülemez.
Türk topraklarına ilişkin olarak, üçüncü Devletler arasında yapılmış olabilecek anlaşmaları Büyük Millet Meclisi Hükümeti resmi senetler ve belgeler sayamaz.

…Musul'da Türklerin bulunmasının Bağdat'ın güvenliğini tehdit edeceği yolundaki iddia Türklere karşı öne sürülemez; çünkü, Boğazlar'dan ve İstanbul'dan yabancı savaş gemilerinin geçmesinin Türkiye'nin varlığı için bir tehlike olamayacağını İngiltere kendisi iddia etmiştir. İsmet Paşa, İstanbul için hiç bir kaygı duyulmamışken, Bağdat'ın güvenliği için kaygılanılmasına hayret etmektedir (s. 368-369).

Mondros silah-bırakışımının imzalandığı 30 Ekim 1918 günü, Musul, Türklerin elinde bulunuyordu.
Musul şehri, bu tarihten sonra - böyle olunca da, savaşsız – işgal edilmiştir.

Lord Curzon
Türk Temsilci Heyeti teklifimi reddederse (…) ortaya çıkacak her şeyden - ister ayaklanma, ister kan dökülmesi, isterse Musul vilayetinde patlak verecek başka her çeşit güçlükler olsun - İsmet Paşa sorumlu olacaktır.

(22) Sayılı Tutanağa Ek
23 Ocak 1923 Günü, Öğleden Sonraki Oturumda Amerikan Temsilci Heyetince Sunulan Bildiri
Amerikan Temsilci Heyeti (…) Lord Curzon'un bu konuda söylediklerini paylaşmaktan mutluluk duymaktadır.



2 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 2

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

(23) Sayılı Tutanak
27 Ocak 1923, Salı Oturumu

Gözaltı edilmiş sivillerin geri verilmesi, savaş tutsaklarının mübadelesi, nüfus mübadelesi.


Savaş tutsakları ve mezarlar.

İsmet Paşa
Türkiye'de ve Gelibolu'da yabancı mezarlıkların bulunması, onlara saygı gösterildiğini ispat eder; fakat bundan, mezarlıkların kapsadığı alanın genişletilmesine bir vesile olarak kullanılması anlamı da çıkmaz.
Mezarlıklardan sonra, şimdi de savaş alanları istenmektedir.
Lord Curzon'un istemekte olduğu toprak parçası bir mezarlık değil, fakat Çanakkale savaşları sırasında askeri hareketler için temel olarak kullanılan ve her zaman böyle bir amaçla kullanılabilecek bir toprak şerididir.

Lord Curzon
Türk Temsilci Heyetinin, basit bir insanlık ve şeref davranışında bulunmak fırsatını bir kez daha kaçırmış olduğuna üzülmektedir.

Ek (D)
Alt-Komisyonu Raporu
25 Ocak 1923

Mezarlar
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13ncü maddeler oybirliğiyle uygun görülmüştür.

Madde 1
Taraflar (…) 30 Ekim 1914 tarihinden bu yana (…) kendi yetkileri altındaki topraklarda bulunan mezarlıklarına, mezarlarına ve kemikliklerine (ossuaires) ve onları anmak için dikilmiş anıtlarına saygı gösterecekler ve bunların bakımını sağlıyacaklardır.

Madde 2
…ölülerin mezarlarının sayısına ve yerlerine ilişkin her türlü bilgiyi, birbirlerine vermeği yükümlenirler.

Madde 3
Romanya ülkesinde 30 Ekim 1914 tarihinden bu yana ölmüş Türk askerlerinin mezarlarıyla ilgili( …) Romanya Hükümetiyle Türk Hükümeti arasında özel bir anlaşma yapılacaktır.

Madde 4
Türk Hükümeti, İngiliz İmparatorluğu, Fransa ve İtalya Hükümetlerine karşı, (…) mezarları, mezarlıkları ve kemiklikleri ve onları anmak için dikilmiş anıtları kapsayan toprak parçalarını, bu Hükümetlerin kullanımına ayrı ayrı ve sürekli olarak bırakmağı yükümlenir.

Madde 6
Anzac (Arı Burnu) bölgesindeki toprak parçaları (mezarlıklarla ilgili protokole dahil ediliyor)

Madde 7
İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerinden her biri, Türk ve Yunan Hükümetlerinin de birer temsilci gönderecekleri bir Komisyon kuracak ve bu Komisyon, mezarlar, mezarlıklar, kemiklikler ve anıtlara ilişkin sorunları, yerinde, çözüme bağlayacaktır.

Madde 8
Kendilerine toprak ayrılmış olan Hükümetler, bu toprakları yukarıda belirtilenden başka amaçlarla kullanmamağı ve kullanılmasına izin vermemeği yükümlenirler.

Madde 9
…toprak parçalarına ilişkin tam ve eksiksiz yararlanma hakkının İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetlerine sürekli olarak bırakılması için gereken yasama ya da yönetim tedbirleri (…) bildiriyi izleyecek altı ay içinde alınacaktır.

Madde 10
İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetleri, kendi uyruklarına ait mezarlarının, mezarlıklarının, kemikliklerinin ve anıtlarının yapımını, düzenlenmesini ve bakımını, uygun görecekleri bir yürütme organına [uygulama örgütüne] emanet etmekte serbest olacaklardır.

Madde 11
…öngörülen toprak parçalarına, (…) herhangi bir kira, resim ya da vergi uygulanmayacaktır.
…mezarlıkları, kemiklikleri ve anıtları ziyaret etmek isteyenler için, buralara giriş her zaman serbest olacaktır.

Madde 13
İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetleri, Türkiye'den ayrılan toprakları da kapsamak üzere (aynı hakları) Türk Hükümetine tanımayı yükümlenirler.

(24) Sayılı Tutanak
31 Ocak 1923 Oturumu

Yabancılara Uygulanacak Rejim Komisyonu

(s. 32 vd.)

Ek (A)

Barış Andlaşması Tasarısı

Bölüm 1

1. Siyasal Hükümler


(Sınırlar)
1. Bulgaristan ile:
Rezvaya'nın denize döküldüğü yerden, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının Meriç üzerinde birleştikleri noktada, Meriç'in sol kıyısına kadar: Bulgaristan'ın güney sınırı, şimdiki durumuyla saptanmış bulunduğu gibi.
2. Yunanistan ile:
Buradan, 26 Eylül 1915 tarihli Sofya Andlaşmasıyla saptanmış olan sınırın Meriç nehrini Edirne'nin yukarısında (en amont) kestiği noktaya kadar:
Meriç'in sol kıyısı; Buradan, Güney-doğu doğrultusunda, [söz konusu sınırın] Edirne'nin aşağısında (en aval) Meriç'i kestiği noktaya kadar:
Edirne şehrine ulaşım sağlamak amacıyla özel olarak yapılmış demiryolu kolunun son bulduğu istasyon Türkiye'ye, ve Karaağaç şehri ile garı da Yunanistan'a bırakılmak üzere, 26 Eylül 1915 Sofya Andlaşmasıyla saptanmış olan sınır;
Buradan, Ege Denizi'ne kadar:
Meriç'in sol kıyısı.

1. Suriye ile:
20 Ekim 1921 tarihli Türk-Fransız Andıaşmasının 8nci maddesiyle saptanmış olan sınır;
2. Irak ile:
Bu maddenin [3ncü maddenin] 1nci fıkrasında öngörülen sınırın Dicle üzerinde sona eriş noktasından başlıyarak:
Milletler Cemiyeti Meclisince bu konuda alınacak karara uygun olarak saptanacak bir çizgi.

Madde 12
İmroz (Imbros) adası ile Bozcaada (Tenedos) dışında, Doğu Akdeniz adaları ve özellikle Limni (Lemnos), Semadirek (Samothrace), Midilli (Mitylene), Sakız (Chio), Sisarn (Samos) ve Nikarya (Nicaria) adaları üzerine Yunan egemenliği konusunda 17/30 Mayıs 1913 tarihli Londra Andlaşmasının 5nci ve 1/14 Kasım 1013 tarihli Atina Andlaşmasının 15nci maddeleri hükümleri uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine bildirilen karar, bu Andlaşmanın, İtalya'nın egemenliği altına konulan ve 15nci Maddede belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı tutmak üzere, doğrulanmıştır. İşbu Andlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar, Türk egemenliği altında kalacaklardır.

Madde 13
Barışın sürekli olmasını sağlamak amacıyla, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında, aşağıdaki tedbirlere uymakla yükümlüdür:
1. Bu adalarda hiç bir deniz üssü, hiç bir istihkam yapılmayacaktır;
2. Yunan askeri uçaklarına Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmak yasak olacaktır.
Buna karşılık, Türk Hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmalarını yasaklayacaktır.
3. Bu adalarda Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de, bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetine orantılı bir sayıda kalacaktır.

Madde 14
Türk egemenliği altında kalan İmroz adasıyla Bozcaada, yerel [mahalli] yönetim ile can ve mal güvenliği bakımından, Müslüman-olmayan yerel halka gerekli bütün güvenceyi [garantiyi] sağlayan, yerel unsurlardan kurulu özel bir yönetim örgütünden yararlanacaktır.

Madde 15
Türkiye, aşağıda sayılan adalar üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İtalya yararına vazgeçer: Bugünkü durumda İtalya'nın işgali altında bulunan Stampalya (Astropalia), Rodos (Rhodes), Kalki (Carki, Kharki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso), Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziros (Misiros, Nisyros), Kalimnos (Calimnos, KalymnosL Leros, Patmos, Lispsos (Lipso), Limi (Lymi) ve İstanköy (Coskos) adaları ile, bunlara bağlı adacıklar, ve Meis (Castellorizo) adası…

Madde 16
Türkiye, işbu Andlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan bütün topraklar üzerindeki (…) her türlü haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir.

Madde 17
Türkiye'nin, Mısır ve Sudan üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçişi, 5 Kasım 1914 tarihinden başlıyarak yürürlüğe girecektir.

Madde 19
Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs'ın [İngiltere'ye] katılışını tanıdığını bildirir.
Kıbrıs adasında doğmuş ya da bu adada oturan (domicilies) Türk uyrukları, Türk uyrukluğunu yitirerek, yerel [mahalli] kanun uyarınca, İngiliz uyrukluğuna geçeceklerdir.

2. Özel Hükümler

Madde 21
Bağıtlı Yüksek Taraflar, Çanakkale Boğazı'nda, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazı'nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varmışlardır.


Madde 35
Osmanlı uyrukluğunda olmayan ve işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinde Filistin'de yerleşmiş bulunan Yahudilerin, kanunda belirtilecek olan şekil ve şartlar uyarınca bir bildiri düzenleyerek, Filistin uyrukluğunu edinme hakları olacaktır.

Madde 37
Türk Hükümeti, Türkiye'de oturan herkesin, doğum, bir ulusal topluluktan olma [milliyet], dil, soy ya da din ayrımı yapmaksızın, hayatlarını ve özgürlüklerini korumayı tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir.

Mali Hükümler

Madde 45
…kendilerine, gerek 1912-1913 Balkan Savaşları sonucu olarak, gerekse işbu Andlaşma uyarınca Türkiye'den ayrılan bir toprak parçası verilmiş olan Devletler (…) Osmanlı Devlet Borcunun Ödenmesine [Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Mürettebatı, Service de la Dette Publique Otlomane] ilişkin yıllık yüklemlere [taksitlere] (…) katılacaklardır.

Madde 58
Yunanistan ile Türkiye, 57nci Maddede öngörülen dönem içinde (1 Ağustos 1914 tarihi ile işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihi arasında) kendi ııyruklarına savaş boyunca verilmiş zararlar için, birbirlerine herhangi bir ödemede bulunmaktan, karşılıklı olarak, vazgeçerler.

Ekonomik Hükümler

Madde 72
…savaş sırasında Osmanlı uyruğu olmayan Müttefiklerin uyruklarına ya da Müttefiklerin uyruklarının üstün bir çıkarlan bulunduğu ortaklıklara [şirketlere] ait olan mallar, haklar ve çıkarlar derhal hak sahiplerine geri verilecektir.

Ayrıcalıklar [İmtiyazlar]

Madde 94
İşbu Andlaşma uyarınca Türk kalan ülkelerde, Osmanlı Hükümeti ya da her hangi bir yerel [mahalli) makamca, 29 Ekim 1914 tarihinden önce verilmiş bulunan ayrıcalıklardan (imtiyazlardan, concessions) yararlanmış bulunan Müttefik Devletler uyruklarının, bu ilk ayrıcalık sözleşmesinden ve bundan sonra yapılmış her türlü anlaşmalardan doğan bütün hakları tümüyle yeniden tanınacaktır.

Madde 108
Bir yandan Müttefik Devletlerden her biri ve öte yandan Türkiye arasında, işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinden başlıyarak üç aylık bir süre içinde, bir
Hakemlik Karma Mahkemesi kurulacaktır.

Madde 113
Türkiye, aşağıda belirtilen Sözleşmelere ya da Anlaşmalara katılmağı ya da bunları onaylamağı yükümlenir:
1. Otomobillerin uluslararası dolaşımına ilişkin, 11 Ekim 1909 Sözleşmesi;
2. Gümrük uygulanacak vagonların kurşunlanmasına ilişkin, 15 Mayıs 1886 tarihli Anlaşma ve 18 Mayıs 1907 tarihli Protokol;
3. Denizde çatmalar, deniz kazalarında yardım ve kurtarma konusundaki kuralların birleştirilmesine ilişkin, 3 Eylül 1910 tarihli Sözleşme;
4. Hastane gemilerinin liman resim ve harçlarından bağışık tutulmalarına ilişkin, 21 Aralık 1904 tarihli Sözleşme;
5. Kadın ticaretinin yasaklanıp önlenmesine ilişkin, 10 Mayıs 1904, 4 Mayıs 1910 ve 30 Eylül 1921 tarihli Sözleşmeler;
6. Açık-saçık [müstehcen] yayınların yasaklanıp önlenmesine ilişkin, 4 Mayıs 1910 tarihli Sözleşme;
7. 54ncü, 88nci ve 90ncı Maddelere ilişkin çekinceler [ihtirazı kayıtlar] saklı kalmak üzere, 17 Ocak 1912 tarihli Sağlık Sözleşmesi;
8. Filoksera (phylloxera) ya karşı alınacak tedbirlere ilişkin, 3 Kasım 1881 ve 15 Nisan 1889 tarihli Sözleşmeler;
9. Afyon konusunda La Haye'de 23 Ocak 1912 tarihinde imzalanmış Sözleşme ve 1914 tarihli ek Protokol;
10. Uluslararası Radyo-Telegrafi konusunda, 5 Temmuz 1912 tarihli Sözleşme;
11. Afrika'da alkollü maddelere uygulanacak rejim konusunda, Saint-Germain-en-Laye'de, 10 Eylül 1919 da imzalanmış Sözleşme;
12. 26 Şubat 1885 tarihli Berlin Senedi'nin ve 2 Temmuz 1890 tarihli Brüksel Genel Senedi ile Brüksel Bildirisinin yeniden gözden geçirilmesine ilişkin olarak, Saint-Germain-en-Laye'de, 10 Eylül 1919 da imzalanmış Sözleşme;
13. Hava ulaşımının düzenleme konusunda, 13 Ekim 1919 tarihli Sözleşme;
14. Kibrit yapımında beyaz fosfor kullanılmasının yasaklanmasına ilişkin olarak Bern'de, 26 Eylül 1906 da imzalanmış Sözleşme (s. 92).

Madde 116
Bağıtlı Yüksek Taraflar, kapitülasyonlardan doğan ekonomik rejime son vermek konusunda anlaşmaya varmışlardır.

Ek (D)

Trakya Sınırlarına İlişkin Sözleşme Tasarısı

(s. 108 vd.)
Madde 4
Türk Hükümeti, Avrupa'daki ülkesinde, barış zamanında konaklayacak Türk silahlı kuvvetlerinin toplam mevcudunun, bugünkü tarihle imza olunan Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme'nin 8 nci Maddesiyle 12.000 kişi olarak saptanan İstanbul garnizonunun mevcudunu da içine almak üzere 20.000 kişi olarak sınırlamayı yükümlenir (s. 110).

Ek (E)

Türkiye'de Yabancılara Uygulanacak Rejime İlişkin Sözleşme Tasarısı

(s. 111 vd.)

Madde 24
Bugün Türkiye'de bulunmakta olan ve öteki Bağıtlı Devletlerin uyrukluğundaki kişiler, topluluklar [cemaat] ve derneklerce yönetilen din, öğretim ya da hayır işleri kurumlarının, hastanelerin, dispanserlerin ve bunlara benzer kurumların serbestçe çalışmalarına ve bunların mülkiyet haklarına hiç engel çıkartılmayacaktır.

Ek (F)

Türkiye'de Adaletin Yönetimi Ne İlişkin Bildiri Tasarısı


Ek (H)

Türkiye İle Ticaret Rejimine İlişkin Sözleşme Tasarısı


(25) Sayılı Tutanak

Boğazlar Rejimini İnceleme Komisyonu

(8) Sayılı Tutanak

1 Şubat 1923, Perşembe Oturumu

M. Tchitcherine (SSCB)
Bu belge, çağıran Devletlerce daha önce sunulmuş tasarılardan birçok noktada ayrılmaktadır.
Bu değişiklikleri, sunulan bu belgeye kim soktu ve hangi nedenle böyle yapıldı? Bunu bilmiyoruz. Bu, gizli görüşmelerin ürünüdür. Biz, bu görüşmeleri, kesin olarak, yapılmamış sayıyoruz.

Lord Curzon
…Doğu Trakya'da büyük sayıda askeri kuvvetler bulundurmanın, yalnız gereksiz değil, fakat aynı zamanda büyük bir tehlike yaratacak nitelikte olduğu da açıkça ortaya çıkar. Trakya'daki Türk kuvvetlerini sınırlandırmanın nedeni budur (s. 133-134).

Türk Temsilci Heyeti, Gelibolu'da bir garnizon bulundurma sorununu sık sık ortaya atmakla yanlış bir yol izlemektedir. Size önce de söylediğim gibi, Müttefikler böyle bir ödünde [tavizde] bulunmaya katlanamazlar.

M. Tchitcherine
Sayın Başkanın verdiği karşılığa bakılınca, anlaşmazlıklarımızın aşılmaz olduğunu görmekle üzülmekteyim.
Bu koşullar altında, Boğazlar sorununa ilişkin bir kararın varlığı söz konusu olamaz. Rusya, Ukrayna ve Gürcistan'sız böyle bir karar yoktur ve var olamayacaktır.

Lord Curzon
M. Tchitcherine, bize, Rusya'nın bu Sözleşmeye [olumlu] oy vermeyeceğini ve taraf olmayacağını bildirmiştir. Bundan doğacak sorumluluk, Rus Hükümetine düşmektedir (s. 139).

Ek

Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme Tasarısı

22 Ocak 1923

Madde 1
Bağıtlı Yüksek Taraflar, aşağıda [kullanılacak] "Boğazlar" genel teriminin kapsamına giren Çanakkale Boğazında, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazında, denizden ve havadan geçiş ve gidiş-geliş serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varmışlardır.

Madde 2
Boğazlar'dan barış zamanında ve savaş zamanında, ticaret gemileriyle ticaret uçaklarının ve savaş gemileriyle savaş uçaklarının geçişi ve gidiş-gelişi:

a) Barış Zamanında:
Bayrak ve yük ne olursa olsun, (…) tam serbestlik.

b) Savaş Zamanında Türkiye Tarafsızsa: …tam serbestlik…

c) Savaş Zamanında, Türkiye Savaşan Bir Devletse:
Tarafsız gemiler ve askeri olmayan tarafsız uçaklar için, bunlar özellikle düşmana savaş kaçağı, düşman birlikleri ya da düşman uyrukları taşıyarak yardım etmiyorlarsa, gidiş-geliş serbestliği.

Türkiye, düşman gemilerinin Boğazlar'ı kullanmalarını önlemek için gerekli göreceği her türlü tedbirleri almağa yetkili olacaktır. Bununla birlikte, bu tedbirler, tarafsız gemilerin serbestçe geçişini önleyecek nitelikte olmayacaktır.

Madde 4
Aşağıda gösterilen bölgeler ve adalar askerlikten arındırılacaktır:
Çanakkale Boğazı: Kuzey-Batıda, Gelibolu Yarımadası ve Saros (Xeres) Körfezi'nde Bakla Burnu'nun kuzey-doğusundan 4 kilometre uzaklıkta bulunan bir noktadan başlıyarak, Marmara Denizi üzerinde Kumbağı'nda sona eren ve Kavak'ın (bu yer dışarıda kalmaktadır) güneyinden geçen bir çizginin güney doğusundaki bölge.

Karadeniz Boğazı:
Güney-Doğuda, kıyı ile, Bozcaada (Tenedos) karşısında Eski İstanbul Burnu'ndan başlıyarak, Marmara Denizi üzerinde hemen Karabiga kuzeyinde bulunan kıyıda bir noktada sona ermek üzere, kıyıdan 20 kilometre uzaklıktan geçen bir çizgi arasındaki bölge.
Doğuda, Karadeniz Boğazı'nın kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
Batıda, Karadeniz Boğazı'nın batı kıyısından 15 kilometre uzaklıkta çizilmiş bir çizgiye kadar uzanan bölge.
(2) Emir-Ali Adası dışarıda kalmak üzere, bütün Marmara Denizi adaları.
(3) Ege Denizi'nde, Semadirek, Limni, İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları.

Madde 6
İstanbul'a ilişkin olarak (…) askerlikten arındırılacak bölgelerde ve adalarda, hiç bir istihkam, yere bağlı [sabit] topçu tesisleri, ışıldak tesisleri, denizaltı işleyen araçlar, hiç bir askeri havacılık tesisi ve hiç bir deniz üssü bulunmayacaktır.

Madde 7
Marmara Denizi sularına, denizaltı gemileri dışında, deniz altında işleyen hiç bir araç konulamayacaktır.
Türk Hükümetine, Marmara Denizi'nin Avrupa [Rumeli] kıyıları bölgesine, ya da Karadeniz Boğazı'nın askerlikten arındırılmış bölgesinin doğusunda Darıca'ya kadar Anadolu kıyıları bölgesine, Boğazlar'dan geçişe engel olabilecek nitelikte yere bağlı [sabit] hiç bir top bataryası ya da torpil atıcı yerleştiremeyecektir.

Madde 8
İstanbul, Beyoğlu, Galata, Adalar ve bitişik dolaylarını kapsamak üzere, İstanbul ile çevresinde, başkentin ihtiyaçlarını karşılamak üzere en çok 12.000 kişilik bir garnizon bulunabilecektir. İstanbul'da bir tersane ve bir deniz üssü bulundurulabilecektir.

Madde 9
Savaş çıktığı zaman, Türkiye ya da Yunanistan, savaşan Devlet haklarını kullanarak, yukarıda öngörülen askerlikten arındırma durumunda değişiklik yapacak olurlarsa, barışla birlikte, işbu Sözleşmede öngörülen rejimi yeniden yürürlüğe koymakla yükümlü olacaklardır.

Madde 10
İstanbul'da, 12nci Maddede belirtildiği üzere, bir Uluslararası Komisyon kurulacak ve bu Komisyon "Boğazlar Komisyonu" (Commission des Detroits; Straits Commission) adını alacaktır.

Madde 12
Komisyon, bir Türk temsilcisinin başkanlığı altında, işbu Sözleşmenin imzacı Devletleri olmaları bakımından, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Rusya ve Sırp-Hırvat-Sloven Devleti Temsilcilerinden kurulu olacaktır.

Madde 15
Boğazlar Komisyonu, görevini, Milletler Cemiyetinin koruyuculuğu altında yapacak ve bu Cemiyete her yıl çalışmalarını gösteren bir rapor verecek, ayrıca, ticaret bakımından ve gemilerin gidiş-gelişine ilişkin bütün bilgileri sunacaktır (s. 147).

B.- Azınlıklar Alt-Komisyonu

(2) Sayılı Tutanak
15 Aralık 1922 Cuma Oturumu
(s. 151 vd.)

Azınlıklar temsilcilerinin dinlenilmesi

Rıza Nur Bey, Bulgar Temsilci Heyetinin, Konferansa, yalnız Boğazlar sorununun görüşülmesine katılmak üzere çağrılmış bulunduğunu bildirdi.
M. Montagna, Bulgar Temsilci Heyetini, azınlıklara ilişkin görüşmelere katılması için çağırmak niyetinde olmadığını, yalnız, bu Heyete, görüşlerini belirtmesine izin vermezlik de edemeyeceğini sandığını söyledi.
Rıza Nur Bey, bu görüşü kabul etmediğini, çağrılmamış bir Heyetin görüşlerini açıkla ya cağı oturumlara kendisinin katılmayacağını bildirdi.
M. Laroche, Azınlıklar Alt-komisyonunun, ilgililerin temsilcilerini dinlemeyi reddedebilmesinin mümkün olabileceğini düşünememektedir.
Türk Temsilci Heyeti bu toplantılara katılmak istemeyebilir, fakat öteki Heyetlerin böyle davranmaları hakkına itiraz edemez (s. 190).

(2) Sayılı Tutanağa Ek

Azınlıkların Korunması Konusunda Alt-Komisyonda Görüşülecek Sorunların Özeti

1. Genel af;
2. Soy, dil ve din azınlıklarının özgürlüğü ve korunması için genel güvenceler [garantiler];
3. 1 Kasım 1914 tarihinden bu yana, ailelerinden ayrılmış kimselerle, mallarından yolsuz-yöntemsiz yoksun bırakılmış kimselere mallarının geri verilmesi çalışmalarının benimsenmesi ve bunlara ara verilmemesi;
4. Azınlıkların isteğe bağlı göç özgürlükleriyle, yurt içinde dolaşım özgürlükleri;
5. Azınlıkların yurttaşlık hakları [medeni haklar] bakımından eşitliğiyle, dinsel ve siyasal eşitlikleri;
6. Askerlik hizmetinden bağışıklık;
7. Azınlıklar için öğretim, eğitim amaçları ve insancıl amaçlarla dernek kurma özgürlükleri ve kamu giderlerinden hak gözetir paylar ayrılması;
8. Azınlık okul ve kiliselerinin statüsü;
9. Azınlıkların korunması konusunda alınacak tedbirlerin yürürlüğe konulmasına ilişkin güvenceler ve bu konuda Milletler Cemiyeti ile işbirliği;
10. Ermeniler için Ulusal Yurt.

(10) Sayılı Tutanağa Ek

Azınlıkların Korunmasına İlişkin Maddeler Tasarısı

26 Aralık 1922

Madde 1
Türkiye, işbu kesimin (...) maddelerindeki hükümlerin temel yasalar olarak tanınmasını ve hiç bir kanunun, yönetmeliğin ya da hiç bir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiçbir kanunun, yönetmeliğin ya da resmi işlemin bunlardan üstün sayılmamasını yükümlenir.

Madde 2
Türk Hükümeti, doğum, bir ulusal topluluktan olma, dil, soy ya da din ayırımı gözetmeksizin, Türkiye'de oturan herkese, hayat ve özgürlüklerinin tam olarak korunmasını sağlamayı yükümlenir.

Madde 3
Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık haklarıyla, siyasal haklardan yararlanacaklardır.

Madde 4
Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden [garantilerden] yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ya da sosyal kurumlar, her türlü okullar, öğretim ve eğitim kurumları kurmak, bunları yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinlerinin gereklerini [ayinlerini] serbestçe yerine getirmek konularında eşit bir hakka sahip olacaklardır.

Madde 5
Müslüman-olmayan azınlıkların (…) kendi dilleriyle öğrenim görmelerini sağlamak bakımından, uygun düşen kolaylıklar gösterecektir.

Madde 6
Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamağı yükümlenir.

Madde 7
Müslüman-olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, inançlarına ya da dinlerinin gereklerine aykırı herhangi bir davranışta bulunmağa zorlanamayacaklar…

Madde 8
Türk Temsilci Heyetince red edilmiştir.
Vergi ödemek suretiyle askerlikten muafiyet…

Madde 9
Bu hükümler, Milletler Cemiyeti Meclisi çoğunluğu uygun bulmadıkça, değiştirilemeyecektir.

Madde 10
Ertelendi
Türk tasarısı
Bu kesimdeki hükümlerle Türkiye'nin Müslüman-olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Balkan Devletleriyle, Türkiye'nin komşusu bulunan Devletlerce, bu Devletler'in bütün ülkelerinde yaşayan Müslüman azınlıklara da tanınmıştır.

Ek 2.
"Ermenistan İçin Amerikan Derneği" Adına Sunulmuş Ermeniler İçin Ulusal Yurt Konusunda Memorandum

(Ermenilere yurt)

…bu Yurdun, Suriye'nin Kuzeyindeki bölgede kurulmasının birtakım yararlarını da belirtmek gerekir (s. 245).

Bütün bu bölgede barışın sağlanması için, Türkiye ile Suriye arasında tarafsız bir bölgenin kurulması yararlı olabilecektir.

Bu bölgenin, Fırat'ın batısında bulunan parçası, Fırat'ın doğusunda bulunan parçasının Türkiye'ye bırakılmasına karşılık olarak, Sis ve Elbistan (Albistan) yönünde genişletilebilirse, böylece, 18.000 mil karelik bir alanı kapsayan ve sınırları tarafsızlandırılmış bir bölge elde edilmiş olacaktır; bu bölgenin Türkiye'den ayrılması, Türkiye'nin iç gelişmesini olumsuz bir yönde etkilemeyebilecektir.
Amerika'da genellikle bu bölgenin, Milletler Cemiyetinin yönetimi altında özerk bir bölge olması beklenmektedir.

İstanbul Ermenilerinin, Ulusal Yurda yerleşmek üzere, oturdukları yerleri bırakıp gitmelerini beklememek gerekir. Bununla birlikte, İstanbul'da çoğunluğu tarım işleriyle uğraşan 15.000 kadar sığınmış göçmen vardır; bunlardan pek çoğu, bu çeşit bir Yurda yerleşmek fırsatını sevinçle karşılayacaklardır.

Nüfus Mübadelesi Alt-Komisyonu

(s. 295 vd.)



3 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 3

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

3. İkinci Komisyonun ve Alt –Komisyonların Tutanakları ve Raporları

(1) Sayılı Tutanak
2 Aralık 1922 oturumu

Kapitülasyonlar rejimi


(2) Sayılı Tutanak
28 Aralık 1922 oturumu

Yabancılara uygulanacak yargı rejimi


(3) Sayılı Tutanak
6 Ocak 1923 oturumu

Genel görüşmenin devamı


(4) Sayılı Tutanak
27 Ocak 1923 oturumu

Alt-komisyonun üç raporunun sunuluşu


(5) Sayılı Tutanak
31 Ocak 1923 oturumu

Ülke ve Askerlik Sorunları


(3) Sayılı Tutanak
11 Aralık 1922 oturumu

Yabancıların yerleşmesi


(4) Sayılı Tutanak
13 Aralık 1922 oturumu

Türkiye'de yabancılara uygulanacak yargı rejiminin incelenmesi.


(5) Sayılı Tutanak
14 Aralık 1922 oturumu

Yargı rejiminin incelenmesi (devam)


C. İkinci Alt-Komisyon

Ekonomik Rejim Bakımından Yabancıların Durumu


D. Üçüncü Alt-Komisyon

Uyrukluk. -Arkeolojik Araştırmalar




4 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 4

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

IV. Üçüncü Komisyonun ve Alt-Komisyonların Tutanakları ve Raporları

İktisat ve Maliye Sorunları


(5) Sayılı Tutanak
27 Ocak 1923 Cumartesi Oturumu

Sağlık İşleri Alt-komisyonunun Raporu

Sir Horace Rumbold,
Sağlık Komitesi kurulmasına Türk Temsilci Heyetinin karşı çıkmış olduğunu öğrenmesi çok önemlidir. İstanbul Yüksek Sağlık Meclisi 75 yılı aşkın bir süredir çalışmaktadır ve Akdeniz'e kıyıdaş bütün ülkelere büyük hizmetlerde bulunmuştur. Şimdiki durumda, iki kurum - Milletler Cemiyeti ile Kamu Sağlığı Uluslararası Kurumu - salgın hastalıkların Rusya'dan Batı'ya doğru yayılmasını önlemek için bütün çabalarını göstermektedirler.
Boğazlar'ın sağlık bakımından savunulmasının Süveyş Kanalı'ndaki kadar tam olması istenilecek bir şeydir. Müttefik Devletler, beş yıl süreli bir Sağlık Komitesi kurulmasını teklif etmekle, verebilecekleri ödünlerin [tavizlerin] son sınırına varmışlardır. Türk Temsilci Heyeti, bu teklifin, Türkiye'nin egemenliğini ve bağımsızlığını çiğneyebilecek nitelikte olduğunu söyleyerek, bunu kabul etmemektedir.
Boğazlar'ın sağlık açısından savunulmasının ne kadar büyük bir önemi olduğunu belirtti: Salgın hastalıklar Rusya'da ve Kafkasya'da korkunç yıkımlara yol açmıştır; salgın hastalıkları yayabilecek hacı yığınları Boğazlar'dan geçmektedir.
Türk Temsilci Heyetinin, son derece ölçülü bu teklifi reddettiğini görmek, inanılmaz bir şeydir. Dünya kamuoyu, Müttefik Temsilci Heyetlerince verilen çok büyük ödünleri [tavizleri] ve buna karşılık, Avrupa'nın bu soruna verdiği önemi anlamaz görünen Türk Temsilci Heyetinin ayak diretmesini hayretle karşılayacaktır. Türk Temsilci Heyeti tutumunda direnirse, kesin olarak, bütün dünyaya karşı büyük sorumluluklar altına girecektir (s. 67-68).

İsmet Paşa
Bulaşıcı hastalıkların yuvaları, yalnız Hindistan'da, Mısır'da, Hicaz'da ve Basra'da bulunmaktadır; böyle olunca, Türkiye'ye, bu bakımdan, herhangi bir sağlık sorumluluğu düşmez.
İstanbul'un, Avrupa'nın kapısı olduğunu bahane ederek, Türkiye'ye zorla uluslararası bir yönetim yükletmek, mantığa da uygun düşmemektedir; çünkü, Avrupa'nın en önemli ve en büyük kapıları, gerçekte, Marsilya ve Cenova gibi Akdeniz limanlarıdır; bunlar, bulaşıcı hastalıkların asıl kapısı olan Süveyş Kanalı ile doğrudan doğruya ilişkilidirler (s. 68-69).

Ek
(4) Sayılı Tasarı
Sağlık Örgütü
8 Ocak 1923
Madde A
İstanbul Yüksek Sağlık Meclisi kaldırılmıştır. Türkiye kıyılarının ve sınırlarının sağlık işlerinin düzenlenmesiyle Türk yönetimi görevlidir. Bununla birlikte, Boğazlar'ın sağlık bakımından korunmaları için gerekli personelin, karantina istasyonlarının ve tesislerin yönetimi ile görevli bir Sağlık Komitesi kurulmuştur.
Bu Komite, başkanlık yapacak diplomalı bir Türk doktorla, her zaman her biri üç ayrı Devletten birinin uyruğu olması gereken, diplomalı üç doktordan kurulacaktır.
Boğazlar Sağlık Komitesi, Türk Hükümeti süresinin uzatılmasını gerekli görmezse, beş yıllık bir sürenin bitiminde kaldırılacaktır (s. 105).

Savaş Zararları Konusunda Not

Yunanistan'ın Türkiye'den karşı-istemleri

1 Ağustos 1914 ile Lausanne'de imzalanacak Andlaşmanın yürürlüğe girişi arasındaki dönem boyunca, savaş olaylan ya da Türk Hükümetinin herhangi bir eylemi ya da savsaklaması yüzünden, kişileri ya da malları bakımından uğradıkları zarar ve kayıplardan dolayı, Yunan uyrukların, öteki Müttefik uyrukları gibi, zarar-giderim elde etmeleri konusunda, Yunanistan'ın hakkından doğmaktadır. Söz konusu uyrukların sayıca 150.000 i aşmakta olduğu göz önünde tutulursa, bu yüzden uğranılan zararlar konusunda bir fikir edinilebilir (s. 267-268).

Yunanistan, İzmir bölgesinin askeri işgali yüzünden yüklenmiş bulunduğu giderlerin ödenmesini istemekte haklıdır. Yunanistan, bu işgale, başlıca Müttefik ve Ortak Devletlerin çağırısı üzerine girişmiş olduğundan, işgalin kendisine yüklediği giderleri, öteki Müttefik Devletler gibi, Türkiye'ye ödettirmeğe, Yunanistan'ın elbette hakkı vardır.
14 Mayıs 1919 tarihinden 19 Aralık 1920 tarihine kadar, İzmir bölgesinin ortalama olarak 150.000 askerle işgal edilmesi için katlanılan giderler 70.000.000 İngiliz Lirası [Sterling] tutmaktadır.

Dünya Savaşının başlamasından birkaç ay önce ve Mondros Silah-bırakışımına kadar savaş süresince, Türkiye'nin yurtdışı ettiği Osmanlı uyruklarından yüzbinlerce Rumun bakımı için Yunanistan'ın katlanmak zorunda kaldığı giderleri...

…bu yurtdışı edilmişlerin bakımı ve onlara yardımda bulunmak için, Yunanistan'ın 79.200.000 İngiliz Lirası (Sterling) tutarında bir gidere katlanmak zorunda kalmış olduğu anlaşılır.

Osmanlı uyruğu olan Rum ve Ermeni ulusal topluluğundan 950.000 kişilik bir sığınmaya gelenler dalgası yüzünden, Yunanistan'a yükletilen giderler karşılığı olarak verilmesi gereken zarar giderimleri…

Yunan Maliyesinin katlanmak zorunda kaldığı ve kalacağı giderler, adam başına 60 İngiliz Lirası hesap edilirse, Krallığının Maliyesine bu yüzden yük olacak giderlerin toplamı 57.000.000 İngiliz Lirasını bulacaktır.




5 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 5

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

1 Şubat - 22 Nisan 1923 Görüşmelerine İlişkin Belgeler

Açıklayıcı not:
…Türk Temsilci Heyetinin 4 Şubat, saat 13.30 da sunduğu mektubu (Belge, sayı IV), bu yeni teklifleri ele almaktadır.
Bu notanın verilmesinden sonra, çağıran Devletler Temsilcileriyle Türk Temsilcileri arasında, 4 Şubat günü saat 17.30 da özel bir toplantı yapılmıştır. V-IX sayılı belgeler, bir anlaşmayla sonuçlanamamış olan bu toplanhda öne sürülen teklifleri ve telkinleri göstermektedir.
Lausanne Konferansına, işte bu koşullar altında ara verilmiştir.
8 Martta, Türk Temsilci Heyeti Başkanı,, Türk Hükümetinin, Andlaşma tasarısı ile Sözleşmeler tasarılarında yapılmasını teklif ettiği değişiklikleri, çağıran Devletler Dışişleri Bakanlarına, Ankara'dan bildirilmekteydi (Belge, sayı X).
Çağıran Devletlerin bu bildiriye cevapları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin İstanbul'daki Temsilcisine 1 Nisanda sunulmuştur (Belge, sayı XI)
XII sayılı belge, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya'nın, birbirinin eşi olan Notalarına, Ankara Hükümetinin verdiği cevabı göstermektedir.
Bu notaların verişiminden sonradır ki, Genel Sekreterlik, Temsilci Heyetlerini, Lausanne'da,23 Nisanda [1923] toplantıya çağırmakla görevlendirilmiştir (Belge, sayı XIII).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Barış Konferansındaki Temsilci Heyetince, Barış Konferansında İngiliz, Fransız ve İtalyan Temsilci Heyetleri Başkanlarına Gönderilen Mektup

(s. 8 vd.)
Batı sınırını, Müttefik Devletlerin teklif ettikleri biçimde kabul ediyoruz.
Müttefik Devletlerin, Trakya'daki kuvvetlerimizin sınırlanmasından vazgeçmelerini…

Boğazlar'ın kapalılığından vazgeçerek, bu suların bütün ülkelerin gemilerine açık tutulmalarına razı olduk.

Boğazlar'ın silahtan arındırılmasına razı olduk.

Gelibolu yarımadasında bir garnizon bulundurma isteğimizden de vazgeçtik.

Söz konusu yarımada üzerinde egemenliğimizi kısıtlayan bir yığın teklif almamıza rağmen, salt uzlaşma isteğimizi göstermek amacıyla, tamamıyla saygılı olduğumuz mezarlıklar dışında, güvenliğe ilişkin birtakım hak gözetir şartların kabulüne karşılık olarak, Anzac diye belirlenen toprak parçasından yararlanma teklifini kabul ettik.

İmroz (Imbros) ve Bozcaada (Tenedos) adalarında bir yerel yönetim [mahalli idare] kurulmasını da kabul ettik.

Konferansın gündeminde şimdiye kadar yer almamış ve hiç bir görüşmeye konu olmamış bulunan Oniki Ada'ya (Dodecanese) ilişkin teklifi de tümüyle kabul ediyoruz.

Musul sorununa gelince, salt barışın yapılmasına engel olmamasını sağlamak amacıyla ve Türkiye ile İngiltere arasında bir yıl içinde bir ortak anlaşmayla çözümlenmek üzere, bu sorunun Konferans programından çıkartılmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz.

Uyrukluğa [tabiyete] ilişkin sorunları, Müttefiklerin isteklerine uygun olarak, tümüyle ve eksiksiz kabul etmiş bulunmaktayız.

…azınlıklar sorunu (…) Müttefik Devletlerin istekleri yönünde çözüme bağlanmıştır.

…gemi siparişleri sonucu olarak Türkiye'ye borçlu bulunulan aşağı yukarı yedi milyon Liralık para tutarından, başka bir deyimle, toplam olarak on iki milyon altın lirayı aşan bir paradan vazgeçiyoruz. Müttefik Devletlerin, onanın olarak istedikleri on iki milyon altın Liradan karşılıklı olarak vazgeçmelerini de memnunlukla karşılamaktayız.

Türk yurduna karşı Yunan saldırısının yol açmış olduğu yakıp-yıkmaların onarılmasına yeterli olacak bir paranın, bir adalet gereği olarak, ödenmesini, Müttefik Devletlerin ilke olarak kabul etmelerini senet saymaktayız.

Savaş tutsakları ve mezarlıklar sorunları da, Müttefik Devletlerin isteklerine uygun olarak çözüme bağlanmış bulunmaktadır; savaş tutsakları için genel af konusunda tarih sorununa ilişkin anlaşmazlık da, Müttefik Devletlerin görüşüne uygun olarak çözümlenmiştir.
Kapitülasyonlara son verilmesi sonucu olarak, yapmamız istenilen bildiride bulunmaya, küçük değişikliklerle razı olurken, barış isteğimizi bir kez daha göstermiş olduk.

Müttefik Devletler uyruklarının Türkiye'de, Türk uyruklarının da Müttefik ülkelerinde yerleşme [ikamet, etablissement] şartları (…) çözüme bağlanmasında güçlükle karşılaşılmayacağı açıkça bellidir.

Türkiye, genel bir yatışmaya varabilmek için, elinden gelen her şeyi yapmış, bütün iyi niyetini ortaya koymuş ve bunca fedakârlıklara katlanmıştır.

Barış yapılması gene de mümkün olmazsa, bu yüzden Türkiye'ye hiçbir sorumluluk düşmeyeceğini bütün dünya anlayacaktır.
Razı olduğumuz bütün fedakârlıklara ancak Barışın imzalanması şartıyla katlandığımızı da sözlerime eklemek isterim; tekliflerimizin kabul edilmemesi durumunda, doğaldır ki, bu tekliflerle kendimizi bağlı sayamayacağız.

Üzerinde Hemen Barış Yapılabilecek Olan Temel Sorunlar

Toprak (ülke) sorunları.
Uyrukluk.
Azınlıkların hakları.
Mali hükümler. Devlet Borcu (onarımlar).
Ulaşım yolları.
Sağlık sorunları.
Savaş tutsakları; mezarlıklar.
Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme.
Trakya sınırına ilişkin Sözleşme.
Türkiye'de yargı rejimine ilişkin Bildiri.
Türkiye'de ticaret rejimine ilişkin Sözleşme.
Genel affa ilişkin Bildiri.

Andlaşma ve Sözleşmeler Tasarılarında Yapılması Türkiye'ce İstenilen Değişiklikler

Ankara, 8 Mart 1923
(s. 21 vd.)

Müttefik Devletler, Barış Andlaşması tasarısını Türk Temsilci Heyetine 31 Ocak 1923 tarihinde vermişlerdi. Türk Temsilci Heyeti, bu tasarıyı incelemek ve cevabını bildirmek üzere, sekiz günlük bir süre istemişti. İngiliz Temsilci Heyetinin Sayın Başkanı, İngiltere'deki işlerinin, Lausanne'da bir hafta daha kalması olanağını vermediğini söylemiş ve Türk Temsilci Heyetinden cevabını dört gün sonunda bildirmesini rica etmişti.

Türk Temsilci Heyeti, bu dört günü, tasarının incelenmesine tümüyle ayırma özgürlüğünü bulamamıştır.
Gerçekten, 1 Şubat gününün yarısı Boğazlar Komisyonunun toplantısıyla harcanmış, öteki üç gün boyunca da, Türk Temsilci Heyeti, Müttefik Temsilci Heyetiyle toplantılar yapmak zorunda kalmıştır (s. 21-22).

4 Şubat öğleden sonra yapılan toplantıda, Müttefik Temsilci Heyetleri, Türk Temsilci Heyetinin, aslında ikinci derecede bir önemi olan, yalnız beş madde ile bir ek'e ilişkin çekinceler [ihtirazi kayıtlar] öne sürmesine razı olarak, Türk Temsilci Heyeti katılmaksızın hazırlanmış oldukları tasarıyı, olduğu gibi, imzalamasında direnmişlerdir.

Üzerinde bir anlaşmaya varılamamış (…) sorunların, hiç bir tartışmaya girişmeden ya da hiç bir çekince öne sürmeksizin, Türk Temsilcilerince imzalanması istenmiştir.

Böyle bir tutum (…) Türkiye'ye, barış şartlarını zorla kabul ettirmek anlamına gelmekte olduğundan, bir sonuca varılamamıştır. İngiliz Temsilci Heyeti, [bu] toplantıdan hemen sonra, Lausanne'dan ayrılmıştır.

Konferans Çalışmalarının Yeniden Başlaması

Türk Hükümetinin 7 Nisan tarihli notasını aldıktan sonra, çağıran Devletler, Konferans çalışmalarının yeniden başlaması için 23 Nisan [1923] tarihinin saptanmasında, Türk Temsilci Heyetiyle görüş birliğinde olduklarını, Konferans Genel Sekreterliğine bildirmişlerdir.



6 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 6

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001
Konferansın İkinci Dönemine İlişkin Tutanaklar İle Belgeler
(23 Nisan - 24 Temmuz 1923)

Konferansda temsil olunan Devletlerin Temsilci Heyetleri, 12 ve 13 Nisan tarihlerinde Hükümetlerine yapılmış çağrıya uyarak, Lausanne'da 23 Nisanda toplanmışlar ve aynı gün öğleden sonra yapılan yarı resmi bir oturumda, Konferans çalışmalarının programını saptamışlardır.
Türk karşı-tekliflerinin incelenmesinin üç Komiteye bölüştürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu Komitelerden birincisine Sir Horace Rumbold, ikincisine General Pelle ve üçüncüsüne de M. Montagna başkanlık edecektir.

Birinci Komite:
Andlaşma tasarısı (17nci ve 19ncu maddelerin 2nci fıkrası dışında), Madde 1-44 ve 134-151.
Trakya konusunda Sözleşme.
Genel affa ilişkin Bildiri.
Yabancılara uygulanacak rejime ilişkin Sözleşme (Madde 10-17 dışında) ve bu
Sözleşmeye ek Bildiri.

İkinci Komite:
Andlaşma Tasarısının 17nci ve 19ncu maddelerinin 2nci fıkrasıyla, Madde 45-70 ve 129-131.

Üçüncü Komite:
Andlaşma Tasarısı, Madde 71-117.
Ticaret rejimine ilişkin Sözleşme.
Yabancılara uygulanacak rejime ilişkin Sözleşme, Madde 10-17.
Andlaşma Tasarısının 152nci Maddesinden 159ncu Maddesine kadar olan maddelerin incelenmesi geçici olarak ertelenmiş bulunmaktaydı. Sonradan, Birinci Komitenin, bu maddeleri incelemekle görevlendirilmesi kararlaştırılmıştır.

A - BİRİNCİ KOMİTE

(1) Sayılı Tutanak

24 Nisan 1923, Salı Oturumu.
Meriç sınırı.
Suriye sınırı.
Irak sınırı.
Sir Horace RUMBOLD, Türk Temsilci Heyetinin Türkiye ile Irak arasındaki sınırın, Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlıyarak oniki aylık bir süre içinde, İngiltere ile Türkiye arasında saptanacağının hüküm altına alınmasını istemekte olduğunu belirtti. Anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Meclisine götürülecektir. Sir Horace RUMBOLD, görüşmelerin son aşamasında, 4 Şubatta, böyle bir hüküm öngörüldüğünü, İngiliz Hükümetinin de bu yolda bir bildiride bulunmağa hazır olduğunu, ancak bu bildirinin, bu süre içinde statuquo'ya saygı gösterilmesine ve söz konusu toprakların durumunda hiç bir değişiklik yapılmaması şartına bağlanmış bulunduğunu hatırlattı.

Merkeb adacıkları.
Bozcaada'ya bağımlı Merkeb adacıkları
İzmir Körfezinde Merkeb Adacığı denilen bir başka adacık da bulunduğuna göre, her türlü karıştırmayı önlemek üzere, söz konusu adacıkların Rumca adı olan "Gaidaros" kelimesinin de tırnak içinde yazılması yerinde olacaktır.

(2) Sayılı Tutanak

25 Nisan 1923, Çarşamba Oturumu

Meis sorunu.

Sir Horace Rumbold
Meis (Castellorizzo) adasının Türkiye'nin egemenliği altına konulmakta olduğunu açıkladı.
Şimdiki durumda, esasla ilgili bir değişiklik söz konusudur; çünkü Türkiye, bir egemenlik değişikliği istemektedir. Türkiye'nin bu isteğini Misak-ı Milli'ye dayanarak haklı göstermek de güç olacaktır; çünkü hepsi de Hıristiyan, 7-8.000 kişilik bir nüfusu olan bir ada söz konusudur (s. 13).

İsmet Paşa, Meis (Castellorizzo) adasının Türk karasularının içinde bulunduğu ve bu adanın, her zaman, Türkiye'nin tamamlayıcı bir parçası sayıldığını belirtti.
Türk isteği, Misak-ı Milli'ye de aykırı düşmemektedir; çünkü ulusal ülkenin sınırlan içinde bulunan bir ada söz konusudur.

M. Montagna
Konferansa çağıran Devletler, 29 Mart tarihli notalarında, daha önce kararlaştırılmış bulunan ülke (toprak) sorunlarına ilişkin hükümlere esaslı bir değişiklik getiren Türk karşı-teklifleri üzerinde tartışma açmayacaklarını, şimdiki toplantının yapılması için bir temel [şart] olarak ortaya koymuşlardı.

Rıza Nur Bey,
…bu istek, Andlaşma tasarısının, karasuları içindeki adalara ilişkin 6ncı maddesine konulan ve deniz sınırlarının, kıyıya 3 milden daha yakın adaları ve adacıkları da içine alacağını belirten genel kurala uygundur.

M. Guariglia (İtalya),
İsmet Paşa, 4 Şubat tarihli mektubunda, Müttefiklerin tasarısındaki 15nci maddeyi bütünüyle (integralement) kabul etmiş olduğunu bildirmiştir.
…bu metin de Meis (Castellorizzo) adasının İtalya'ya bırakılmasını hüküm altına aldığından, İsmet Paşa'nın, mektubunda, adanın İtalya'ya katılmasını kabul ettiğine şüphe yoktur.
Horace Rumbold, İngiliz Temsilci Heyetinin, Türk isteğini kabul edilmez saydığını doğruladı.

Ada-kale sorunu

(1691 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilen ada görüşmelerin yapıldığı tarihe kadar Türk adası olarak varolagelmiştir)

Madde 21
İsmet Paşa,
Boğazlar rejimine ilişkin bütün sorunların, Rusya, Gürcistan, Ukrayna, vb. ile görüş birliği içinde incelenmesi gerekeceğine, Komitenin dikkatini çekti. Boğazlar sorunu ele alınırsa, bu Devletlerin de görüşmelere katılmağa çağrılmaları gerekecektir.
Sir Horace Rumbold, söz konusu hükmün, Karadeniz'e kıyıdaş Devletleri ilgilendirdiğini sanmamaktadır; Boğazlar Sözleşmesi, Türk Temsilci Heyetince kabul edilmiş bulunmaktadır; Sözleşme üzerinde yeni bir tartışma açmağa yer yoktur. Öte yandan, Rusya, Gürcistan ve Ukrayna Temsilci Heyeti, bu Sözleşmeyi imzalamak istemediğini bildirmiş olduğuna göre, bu Temsilci Heyetini – ilk bildirisinden vazgeçmesi durumu dışında - Konferansa çağırmak da uygun düşmez.
General Pelle, Sir Horace Rumbold'un sözlerine katıldığını söyledi (s. 24).

(3) Sayılı Tutanak

27 Nisan 1923, Cuma Oturumu

Kapitülasyonlar

Gelibolu mezarlıkları


(4) Sayılı Tutanak

1 Mayıs 1923, Salı Oturumu

Türkiye'de yabancılara uygulanacak rejim Sözleşmesi

Sir Horace Rumbold, Sözleşmenin, mümkün olabildiği ölçüde, karşılıklı olma [mütekabiliyet] ilkesine dayanmasını, Müttefik Devletlerin kabul etmekte olduklarını söyledi.

Tahir Bey, bütün Devletlerin, birtakım meslekleri yalnız kendi uyrukları için saklı tutmağa hakları olduğunu belirtti…
Sir Horace Rumbold, böyle bir hükmün, her çeşit tedbirlere kapıyı açık bırakmakta olduğunu belirtti.
Tahir Bey, Türk Hükümetinin 1914 den önce kazanılmış hakları tanıyacağı cevabını verdi.
Sir Horace Rumbold, böyle bir hükmün ortak hukuka tüm aykırı ve kabul edilmez olduğu kanısındadır.

(5) Sayılı Tutanak

4 Mayıs 1923, Cuma Oturumu

Türkiye'de adaletin yönetimine ilişkin Bildiri

Sir Horace Rumbold: Bu bildirinin amacı, Müttefiklerin, eski Kapitülasyonlar rejiminden, Türkiye'de yabancıların durumunu yalnız Devletler hukukunun [uluslararası kamu hukukunun, le droit public international] düzenleyeceği bir duruma birden bire geçmenin, uyruklarının çıkarları üzerinde yapacağı etkilerden duydukları kaygıları dağıtmaktır (s. 50).

Sir Horace Rumbold, Müttefik Hükümetlerin, Kapitülasyonların kaldırılmasına razı olduklarını ve Türkiye'nin bağımsızlığına saygı göstermek isteğinde bulunduklarını yeterince ispatlamış olduklarını hatırlattı; bununla birlikte, birden bire yapılacak bir rejim değişikliğinin sonuçlarından kaçınabilmek için, bir rejimden ötekine geçerken, bir geçiş dönemini gerekli görmektedirler.

Genel affa ilişkin bildiri

M. Veniselos, bu bildirinin metnini kabul etmediğini hatırlattı.
Özellikle, genel affın, savaş sırasında işlenmiş askerlik suçlarını da kapsamasında direnmişlerdir.
Sir Horace Rumbold, cevap olarak, bu önemli sorunu, toplantılar dışında kendisiyle birlikte inceleyeceğini, M. Veniselos'a söyledi.

(6) Sayılı Tutanak

8 Mayıs 1923, Salı Oturumu

Trakya sınırına ilişkin sözleşmeye ek madde

(s. 65 vd.)

Barış Andlaşması. Genel hükümler. Madde 152 ve 153

Sir Horace Rumbold, Türk Temsilci Heyetinin, 152nci ve 153ncü maddelerin çıkartılmasını ve bu maddelerde öngörülen sorunların bir bildiriyle düzenlenmesini istemekte olduğunu söyledi.
152nci ve 153ncü maddeler, Müttefik Devletlerin İstanbul'da kendi adlarına alınmış tedbirler yüzünden her türlü sorumluluktan kurtulmaları amacıyla, çok büyük bir özenle kaleme alınmışlardı.

Madde 157
(M. Veniselos) 30 Ekim 1918 tarihinden sonra, Yunanistan, Türkiye ile savaşta idi; Yunan donanması, savaş hukukuna uygun olarak, Türk gemilerine el koymuştur. Yunan Hükümeti bu ganimetlerin (prises) geçerli olduklarına itiraz edilmesini kabul edemez.
İsmet Paşa, 30 Ekim 1918 den sonra, Yunan kuvvetlerince el konmuş [zaptedilmiş] Türk gemilerinin, usulüne uygun olarak ele geçirilmiş olduğu görüşünü kabul edemeyeceğini söyledi.
Sir Horace Rumbold, Müttefik Temsilci Heyetlerinin de, Türk Temsilci Heyetinin savunduğu tezi kabul etmediklerini bu sözlere ekledi.

(7) Sayılı Tutanak

11 Mayıs 1923, Cuma Oturumu

Madde 159. (Devam)

Sir Horace RUMBOLD, 159ncu maddede göz önünde tutulan Devletlerin, Türk Temsilci Heyetine, Türkiye ile benzer sözleşmeler yapma isteklerini bildirmeleri durumunda, İsmet Paşa'nın bu teklifi kabu1 edip etmeyeceğini sordu.
İSMET PAŞA, bu Devletlerle bir andlaşmanın imzalanabilmesi için, onların tek taraflı iradelerinin yeterli olmadığını, on1ann iradelerinin Türkiye'nin iradesiyle aynı doğrultuda birleşmesi gerektiği cevabını verdi.
Sir Horace RUMBOLD, bu konuda, aşırı ölçüde sıkı bir hukuksal tutumda direnmemenin uygun olacağı kanısındadır. Konferans, karşılaştığı güçlükleri hep uygulama açısından çözümlemeğe çaba göstermiştir. Aranması gereken, böyle bir çözüm yoludur.
Rıza Nur Bey, Konferansın belirli birtakım Devletlerden oluştuğunu ve burada üçüncü Devletlerin yararına ya da zararına hükümler konulamayacağını belirtti (s. 83).

(8) Sayılı Tutanak

16 Mayıs 1923, Çarşamba Oturumu

Andlaşma Tasarısı


(9) Sayılı Tutanak

19 Mayıs 1923, Cumartesi Oturumu

Andlaşma Tasarısı

Madde 19 ve 26

Madde 35

Madde 159

Din ve eğitim kurumlarıyla hastanelere uygulanacak rejim

Genel affa ilişkin bildiri. Sığınanlar (mülteciler) sorunu

(10) Sayılı Tutanak

26 Mayıs 1923, Cumartesi Oturumu

Andlaşma Tasarısı


Yerleşme ve yargı yetkisine ilişkin Sözleşme

(11) Sayılı Tutanak

4 Haziran 1923, Pazartesi Oturumu

Andlaşma Tasarısı

Madde 15 Meis adası sorunu

(İsmet Paşa)
Meis (Cestellorizzo) adası, Anadolu'nun karasuları içinde bulunmaktadır ve bu kıt'a parçasından ayrılamaz. Hem Küçük Asya'nın huzuru, hem de askerlik açısından güvenliği, bu adanın Türkiye'ye bağımlı olmasını zorunlu kılmaktadır.
…bununla birlikte, salt Dünya barışının kurulmasını sağlamak amacıyla, Türk Temsilci Heyeti, Meis (Castellorizzo) adası konusunda öne sürdüğü çekinceleri [ihtirazi kayıtları] geri almak gibi çok ağır fedakârlığa razı olmaktadır (s. 152).

Madde 16 Ada-Kale sorunu

(İsmet Paşa)
Türk Temsilci Heyeti, barışın kurulabilmesi olanağını sağlamak üzere, bir fedakârlıkta bulunmağı ve Ada-Kale adasına ilişkin çekincesini geri almağı kabul etmektedir.

Yerleşmeye ve yargı yetkisine ilişkin Sözleşme

(M. Montagna)
İtalyan Temsilci heyeti, Barış Andlaşmasının 15nci maddesinin öngördüğü ve Türkiye'nin İtalya'dan yana, bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğu adalarda bulunan Müslüman vakıfların haklarını tanıdığını bildirir.
"Vakıflar, hukukça bağlı oldukları makamca yönetileceklerdir.
"Söz konusu vakıfların rejimi, önceden [peşin] ve adalete uygun bir zarar-giderim [tazminat] ödenmedikçe değiştirilemeyecektir.
"Müslüman din ve hayır kurumları, bu nitelikte başka özel kurumlar için güvence altına alınmış bütün kolaylıklardan yararlanacaklardır."

İsmet Paşa, senet saydığı bu bildirinin metnini kabul etti.

Askeri suçlar için genel af

(M. Ryan)
Türk Hükümeti, 150 kişinin genel af dışı bırakılmasını istediği zaman, bu istek yerine getirilmişse, Yunan Hükümetinin, bağışlanacak eylemlere askeri suçların katılmamasını öngören isteğini de yerine getirmek gerekir.
Şurası kararlaştırılmıştır ki, genel affa ilişkin Bildiri'nin 1nci paragrafı, Yunan ordusuna mensup bulunan ya da mensup bulunmuş olan, Yunan [Rum] soyundan kimseleri, Yunanistan ve Türkiye arasındaki savaşta askerlik görevlerini savsaklamak niteliğinde olan eylemleri yüzünden, Yunan Hükümetinin kovuşturmada bulunmak hakkına hiç bir bakımdan halel vermez.
(Rıza Nur Bey), M. Veniselos'un sözlerini senet sayarak, M. Ryan'ın sunduğu ve M. Veniselos'un değiştirdiği teklifi kabul etti (s. 162).

Madde 20
Türkiye, 25nci madde hükümlerine halel gelmemek şartıyla, 18 Ekim 1912 tarihli Lausanne Andlaşması ve Andlaşmaya ilişkin senetler [belgeler] uyarınca, Libya'da yararlanmakta olduğu, ne nitelikte olursa olsun, bütün haklarına ve ayrıcalıklarına kesin olarak son verilmiş olduğunu kabul ettiğini bildirir.

Madde 25
Türk ülkesinin dışında, işbu Andlaşmayı imzalayan öteki Devletlerin egemenlikleri ya da koruyuculuğu (protectorat) altında bulunan ülkelerin uyrukları ile Türkiye'den ayrılmış ülkelerin uyrukları üzerinde, Türk Hükümeti ya da Türk Makamlarınca, siyasal, yasamaya ya da yönetime ilişkin herhangi bir nedenle olursa olsun, hiç bir güç ya da yetki kullanılmayacaktır (s. 165).

(12) Sayılı Tutanak

26 Haziran 1923, Salı Oturumu

Andlaşma Tasarısı


Ankara Anlaşmasının doğrulanması

İsmet Paşa, Ankara Anlaşmasının, bütün hükümleri ve bütün ekleriyle, doğrulanmasının, Fransız Temsilci Heyetinin Türk Temsilci Heyetine göndereceği bir mektup ve bir bildiriyle yapılmasında, Türk ve Fransız Temsilci Heyetlerinin görüş birliğine varmış olduklarını onayladı.

Sir Horace Rumbold

Türkiye ile Irak arasındaki sınır

…işbu Andlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak dokuz aylık bir süre içinde Türkiye ile İngiltere arasında dostça bir çözüm yoluyla saptanacaktır.
"Öngörülen süre içinde iki Hükümet arasında anlaşmaya varılamazsa, anlaşmazlık Milletler Cemiyeti Meclisine götürülecektir;
"Sınır çizgisi konusunda alınacak kararı beklerken, Türk ve İngiliz Hükümetleri, kesin geleceği [kaderi] bu karara bağlı olan toprakların şimdiki durumunda herhangi bir değişiklik yapacak nitelikte hiç bir askeri ya da başka bir harekette bulunmamağı karşılıklı olarak yükümlenirler."
İsmet Paşa, teklif olunan metni kabul etti.

(13) Sayılı Tutanak

17 Temmuz 1923, Salı Oturumu

Genel af

Türk Temsilci Heyeti, barışın - acılar doğuran siyasal nitelikteki nedenleri yok ettikten [...] sonra -Türklerle Ermeniler, savaşın açmış olduğu yaraları sarmada işbirliği yapacaklardır. [...] Türkiye'de kalmak isteyen Ermeniler - kendilerine karşı iyi düşüncelerle dolu ve geçmişteki olayları unutmaya hazır olan -Türk yurttaşlarıyla kardeşçe yaşayabileceklerdir (s. 190).
Çeşitli dönemlerde göç etmiş bulunan yüz binlerce kişinin geri dönmesine gelince, bu, genel aftan büsbütün ayrı bir sorundur; bu sorun, Barış Konferansınca çözümlenebilecek sorunlar çerçevesine girmemektedir (Ermeniler kast ediliyor) (s. 192).
Sir Horace Rumbold
… İngiliz, Fransız ve İtalyan Hükümetleri, genel af Bildirisi'nin, barış imzalandığı tarihte yürürlüğe girmesinin gerekli olduğu kanısındadırlar…
İsmet Paşa, genel affın yürürlüğe konulması konusunda, Türk Hükümetinin, Müttefik Hükümetlerle aynı davranışı göstereceğini söyledi.

Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşmeyi imzalamaya Rus Hükumetinin çağrılması

Sir Horace Rumbold, Boğazlar Sözleşmesini imzalamak için, Rus Hükümetinin, isterse, Lausanne'a temsilciler göndermeğe çağrılması konusunda Konferans Genel Sekreterine izin verilmesini Komiteye teklif etti. Bu konuda, M. Tchitcherine'e gönderilecek bir telgraf tasarısını Komiteye sundu. Sir Horace Rumbold, Rus Hükümetinin bu Sözleşmeyi imzalamak istemesi durumunda, Lausanne'a temsilci göndermek istemeyeceği ya da göndermeyebileceği varsayımını da göz önünde tutmak gerektiğini belirtti. Böyle bir olasılığı karşılamak üzere, Sovyetler Hükümetine (Gouvernement des Soviets), Sözleşmeyi İstanbul'da imzalamak için, üç haftalık bir süre tanınmıştır.
M. Tchitcherine'e, Komiteye sunulan tasarı metnine uygun bir telgraf gönderilmesi kararlaştırıldı (s. 193).

B - İkinci Komite
(1) Sayılı Tutanak

24 Nisan 1923, Salı Oturumu
Oturum, General Pelle'nin başkanlığında açıldı.
Madde 17.
Türk Temsilci Heyeti, 17nci maddeye şu kelimelerin eklenmesini istemektedir:
"Türkiye, Mısır vergisi ile güvence [teminat] alhna alınmış Osmanlı borçlanmaları konusundaki bütün yükümlerden ve borçlardan aklanmıştır [ibra edilmiştir]."
İngiliz Temsilci Heyeti: Türkiye'nin öne sürdüğü isteği tümüyle haklı bulmaktadır; ancak, Türkiye'nin üzerinde bulunan yükümler bir başka Devletçe üstlenmeden, Türkiye'nin bu yükümlerden aklanmış [ibra edilmiş] sayıldığının Andlaşmaya yazılması, bu borç senetlerini ellerinde bulunduranlara [hamillere] karşı güç görünmektedir.

Demiryolları borçlanmaları

Mısır Vergisi İle Güvence Altına Alınmış Borçlanmalara İlişkin Not

1. Mısır'ın Türkiye'ye vergi ödemesi 1517 de başlar. 1840 da, bu vergi, yılda 282.000 Lira olarak saptanmıştır; 1866 da, 681.000 Liraya yükselmişti; 1875 den 1914 yılına kadar, 681.872,45 Lira idi.

2. Tüm olarak Mısır Vergisi ile güvence altına alınmış borçlanmalar [istikrazlar] şunlardır:
% 4 faizli 1891 borçlanması: 3.316.920 / Yıllık taksit: 280.622,18
% 1/2 faizli, 1894 borçlanması: 8.212.340 / Yıllık taksit: 329.249,61

3. 1855 tarihli, %4 faizli ve güvence altına alınmış Borçlanma, Osmanlı Devlet gelirlerinin tümü ve özellikle:
(1) Mısır Vergisi
(2) Suriye ve İzmir gümrükleri gelirleriyle sağlanca [rehin] altına alınmıştır (s. 220).

(2) Sayılı Tutanak

2 Mayıs 1923, Çarşamba Oturumu

(3) Sayılı Tutanak

9 Mayıs 1923, Çarşamba Oturumu
Osmanlının borçları ve sair mali konular…

(4) Sayılı Tutanak

14 Mayıs 1923, Pazartesi Oturumu

Sağlık sorunlarına ilişkin hükümler


(5) Sayılı Tutanak

18 Mayıs 1923, Cuma Oturumu

Sağlık İşleri

General Pelle, az önce kabul edilen hükümlerin önemini belirtmek istemektedir; bu hükümler, Boğazlar'daki sağlık örgütüne tümüyle son verildiğini onaylamaktadır. Bütün Avrupa'nın sağlığı için böylesine önemli bir bölgenin, sağlık açısından savunulmasının sağlanmasını Türkiye'ye bırakmakla, Müttefik Devletler, Türkiye'nin geleceği konusunda besledikleri güvenin bir kanıtını vermektedirler (s. 261).

Mali hükümler


(6) Sayılı Tutanak

28 Mayıs 1923, Pazartesi Oturumu

Onarımlar sorunu

İsmet Paşa, Yunanistan'dan onarımlar adıyla bir zarar-giderim [tazminat] ödenmesini istemekten vazgeçmiştir; Türk Temsilci Heyeti, uzlaşıcı tutumunun bir kanıtını böylece vermiş olurken, Müttefik Temsilcilerin bu konuda ölçülü davrandıklarını da kabul etmesi gerekir: Müttefik uyruklarına, uğradıkları zararlar için dağıtılacak olan paralar, bu zararların önemiyle orantılı değildir.
Müttefik hükümetler, kendi uyrukları için böylesine ağır fedakârlıklara katlanmakla, Türkiye'ye, mümkün olduğu kadar cömert davranmak istediklerinin bir kanıtını ortaya koymuşlardır.

Karaağaç bölgesinde sınır

Yunan-Türk onarımları

(İsmet Paşa)
Yunanistan, ordusunun, savaş kurallarına aykırı olarak, vermiş olduğu zararların onarılmasını kabul edecek; Türkiye de, Yunanistan'ın mali durumunu göz önünde tutarak, bir zarar-giderim ödenmesinden vazgeçecekti (…) Türkiye'ye, istemeğe hakkı olan moral zarar-giderime ek olarak, Karaağaç ile dolaylarının da verilmesini öngören yeni teklif ortaya atılmıştır (s. 284).

İsmet Paşa, açıklamalarını bıraktığı yerden alarak, savaş kurallarına aykırı olarak vermiş olduğu zararları Yunan Hükümetinin onarmasını mümkün görmeyen Müttefik Devletlerin, Türkiye'nin, bu imkânsızlığa bir fedakârlıkla karşılık vermesini istemekte olduklarını belirtti.

(Sir Horace Rumbold) Müttefikler, bugün, Türkiye'den, Yunanistan'a karşı yönelttiği istemlerinden vazgeçmesini istemektedirler.

(7) Sayılı Tutanak

25 Haziran 1923, Pazartesi Oturumu

Mali hükümler


(8) Sayılı Tutanak

3 Temmuz 1923, Salı Oturumu

Andlaşma tasarısı


(9) Sayılı Tutanak

17 Temmuz 1923, Salı Oturumu

Barış Andlaşması

Yunanistan'ı güvencesi altına almış Devlet (Puissance garante de la Grece) olan ve Türkiye'ye de yüzyıllardır süren dostluk ve işbirliği bağlarıyla bağlı bulunan Fransa'nın, dilinin ve düşüncelerinin yaygınlığı yüzünden olduğu kadar, ekonomik girişimlerinin gelişmesiyle de, bütün Doğu'da nesnel ve moral [maddi ve manevi) çok önemli çıkarları vardır; Fransa, Doğu'da barışın yeniden kurulmasında, belki de bütün öteki Devletlerden daha çok ilgiliydi (s. 318-319).



7 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 7

Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001
Konferansın İkinci Dönemine İlişkin Tutanaklar İle Belgeler
 (23 Nisan - 24 Temmuz 1923)

C - Üçüncü Komite
(1) Sayılı Tutanak

25 Nisan 1923, Çarşamba Oturumu

Hazır bulunanlar:
Mm. Grew, Dolbeare, Belin, Turlington, Barnes (Amerika Birleşik Devletleri); Sir Horace Rumbold, Mm. Payne, Malkin, Forbes Adam, Edmonds (İngiliz İmparatorluğu); General Pelle, Mm. Bargeton, Fromageot, De Percin (Fransa); Mm. Veniselos, Caclamanos, Politis, Androulis (Yunanistan); Mm. Montagna, Nogara, Guariglia, Galli, İndelli, Guarnaschelli, Guisi (İtalya); Mm. Otchiai, Nagaoka, Sato, Hotta (Japonya); Mm. Diamanoy, Contzesco, Vassiliu (Romanya); Mm. Yov Anovitch, Antitch (Sırp-Hırvat-Sloven Kırallığı); İsmet Paşa, Rıza Nur Bey, Hasan Bey, Zekai Bey, Mustafa Şeref Bey, Şefik Bey, Tevfik Kamil Bey, Dr. Reşad  Nihad Bey", Ali Bey (Türkiye).

Komitenin yetkisi, çalışma planı uyarınca, aşağıdaki gibi saptanmıştır: Andlaşma tasarısının 71nci maddesinden 117nci maddesine kadar olan maddeleri, Ticaret Rejimi Sözleşmesi; Yabancılara uygulanacak rejim Sözleşmesinin 10ncu maddesinden 17nci maddesine kadar olan maddeleri.

Hasan Bey, [Büyük] Devletlerce kabul edilen 1863 tüzüğü [nizamnamesi] uyarınca, Türkiye'de artık koruma-altında kimselerin [mahmilerin, proteges] bulunmadığını belirtti. Koruma-altındakilerin tanınması, ulusal kanuna aykırı olacaktır.

(M. Montagna) Türk Temsilci Heyetinin istemesi üzerine, Komite, gerek bu maddede gerekse bundan sonra gelen maddelerde yazılı 1 Ağustos 1914 tarihi yerine, Osmanlı İmparatorluğunun savaşa giriş tarihi olan, 29 Ekim 1914 tarihinin konulmasına karar verdi.
General Pelle, ilgili Hükümetlerin, Osmanlı ortaklıklarına sermayeler koymuş olan uyruklarının çıkarlarını savunmaktan hiç de vazgeçmemiş olduklarını ve sözü edilen görüşmeler bir sonuç vermezse, bu konuda öngörülen maddelerin Andlaşmada olduğu gibi tutulması gerekeceğini, Türk Temsilci Heyetine belirtti.
Sir Horace Rumbold ile M. Montagna, bu sözlere katıldıklarını söylediler.

M. Diamandy (Romanya), bu maddenin konulmasını Romanya'nın istemiş olduğunu belirtti. Romanya ülkesinin işgali sırasında Türk orduları ve Türk makamlarınca alınıp götürülmüş olan ve şimdi Türkiye'de bulunan her çeşit malların geri verilmesi ilkesini Türkiye'nin kabul etmesi hakgözetirliğe uygundur.
Zekai Bey, paralar, senetler ve değerli kâğıtlar gibi birtakım nesnelerin kime ait olduğunu saptamanın çok güç olduğu itirazında bulundu.
M. Veniselos, güçlüğün, yalnız bir kaleme alış güçlüğü olduğu kanısındadır. Hüküm altına alınması gereken, Türkiye'nin, ilke olarak, malların geri verilmesini kabul ettiği ve bu maddeden yararlanmak isteyecek Devletlerin Türkiye'ye karşılıklı işlerinde bulunmayı kabul etme zorunda olacaklarıdır.

Madde 78
Hasan Bey, bu maddedeki, "öne sürülmüş istemler ve açılmış davalar" sözlerine ilişkin olarak, açıklamalarda bulunulmasını istedi. Bundan başka, Hasan Bey, "aynı koşullar altında" sözleri yerine "yerel [mahalli] kanunlar uyarınca" denilmesini teklif etti. Her halde, Hasan Bey, Osmanlı İmparatorluğunun varlığı sona ermiş bulunduğuna göre, bu istemlerin, yalnız Türk Hükümetine karşı değil, fakat Osmanlı İmparatorluğuna ardıl [halef] olan bütün Devletlere karşı öne sürülmesi gerekeceği kanısındadır.
Sir Horace Rumbold, M. Montagna ve General Pelle, böyle bir iddiaya karşı çıktılar.

(2) Sayılı Tutanak

26 Nisan 1923, Perşembe Oturumu

Mallar, haklar ve çıkarlar

İsmet Paşa, 57nci maddenin ([tamirat, reparations sorunu) hiç bir vakit tartışma konusu olamayacağını söyledi.
M. Montagna, …onarımlar ilkesinden vazgeçildiği sonucunu verir saymaması gerektiğini söyledi.
İsmet Paşa, onarımlar sorununun, Konferansın birinci döneminde, kesin olarak çözüme bağlanmış bulunduğunu bildirdi.

Madde 80
Hasan Bey, …anonim ortaklıklar [şirketler] her yerde, hangi kanun altında kurulmuşlarsa, o kanunun hükümleri uyarınca yönetilirler. Ankara Hükümeti, Türk anonim ortaklıklarına - bu ortaklıklar yabancı sermayeli olmasalar bile - uygulanacak rejim konusunda uluslararası bir tartışmaya girişilmesini kabul edemez.

Sözleşmeler, süre aşımları ve mahkeme kararları


(3) Sayılı Tutanak

28 Nisan 1923, Cumartesi Oturumu
Madde 91, 92, 93

Sigortalar

Endüstri, edebiyat ya da sanat yapıtları

Hakemlik Karma Mahkemesi

Zekai Bey, …sözleşmelere (contrats) ilişkin hükümlerin uygulanmasından doğan anlaşmazlıkları çözüme bağlamak için, özellikle çok giderli, özel bir mahkeme kurulması gereksiz görünmektedir.
General Pelle, Hakemlik karma mahkemeleri kurulmasını esinleten ilke, hakgözetir ve akıllıcadır; değişmemiş bir gelenek de bu ilkeyi desteklemektedir; bu ilkeye bağlı kalınmak gerekir.
Zekai Bey, Kapitülasyonlar rejimi altında bile Türk mahkemelerinin taşınmaz mallara ilişkin konularda yetkili bulunduklarını ve onların bu çeşit uyuşmazlıklara bakma yetkisini kaldırmanın kabul edilmez olduğunu belirtti.

Madde 112, 113, 114. 115

(4) Sayılı Tutanak

3 Mayıs 1923, Perşembe Oturumu

Madde 116, 117

Türkiye'de yabancılara uygulanacak rejime ilişkin Sözleşme. Vergi hükümleri
Madde 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17

(5) Sayılı Tutanak

7 Mayıs 1923, Pazartesi Oturumu
Madde 72, 73, 75, 76, 77, 78, 81

Türkiye'de ticaret rejimine ilişkin Sözleşme

Madde 1, 2, 3, 4

Osmanlı Devlet Borcu kuponlarının ödenmesinde verilecek para

(s. 35 vd.)

(6) Sayılı Tutanak

10 Mayıs 1923, Perşembe Oturumu

Ticaret Sözleşmesi

Madde 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11

(7) Sayılı Tutanak

15 Mayıs 1923, Salı Oturumu

Madde 78, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 101, 102-106, 107

Ticaret Sözleşmesi

13-20

(8) Sayılı Tutanak

31 Mayıs 1923, Perşembe Oturumu

Mallar, haklar ve çıkarlar

Madde 73, 75, 78, 82, 87, 89, 93

Yerleşmeye ve yargı yetkisine ilişkin Sözleşme


Ticaret Sözleşmesi


(9) Sayılı Tutanak

22 Haziran 1923, Cuma Oturumu

Andlaşma Tasarısı

Madde 71 vd.

(10) Sayılı Tutanak

3 Temmuz 1923, Salı Oturumu

Andlaşma Tasarısı


(11) Sayılı Tutanak

17 Temmuz 1923, Salı Oturumu

Barış Andlaşması

Madde 78

Ticaret Sözleşmesi

Ayrıcalıklara İlişkin Protokol

Osmanlı Bankasının aynca1ık süresinin uzatılması

M. Stancioff (Bulgaristan),
Konferans, Yakın Doğu sorununu çözüme bağlamak üzere toplanmıştır. Bulgaristan, bu Konferansa, Karadeniz'e kıyıdaş bir Devlet olması yüzünden, Boğazlar rejiminin kurulması ve üstelik, kendisine Ege Denizi'nde bir çıkış yeri verilmesinin şartlarını düzenlemek üzere çağrılmıştır (s. 133).

II

Konferansa Çağıran Devletler Temsilci Heyetleriyle Türk Temsilci Heyeti Arasındaki Görüşmelere İlişkin Belgeler

(23 Haziran - 16 Temmuz 1923)
23 Haziran 1923, Cumartesi Günü, Saat 16.30da Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar
M. Bargeton, Suriye'de, Müttefiklerin, Hazine-i Hassa ya da Devletçe yönetilen mallardan birçoğunun hala Abdü1hamid adına kütüğe yazıtlı olduğunu, 1908 ve 1909 iradelerinin, gerçekte, uygulanmamış olduklarını söyledi.

İsmet Paşa
…üzerinde anlaşmaya varılacak formül ne olursa olsun, Türkiye'nin, Suriye ve Irak'da bulunan mallar bakımından her türlü sorumluluktan kurtulmuş olması gerekir.
M. Bargeton
…gerçekten özel mallar sayılacak malların hangi mallar olduğunu tam olarak bilmek olduğunu belirtti. Kadastra kütüklerinde, Abdülhamid adına yazıtlanmış o kadar çok emlak (domaines) bulunmaktadır ki, haklı olarak bir kötüye kullanmadan kuşkulanmaya yer vardır.
Suriye bakımından, kadastro kütüklerindeki yazıtlamalara güvenilemez (s. 146).

1

7 Temmuz 1923, Cumartesi Günü, Saat 15.30da, Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar


Ödemede verilecek para

Ayrıcalıklar


Boşaltma / Tahliye

İsmet Paşa, boşaltmanın neden Andlaşmada öngörülmediğini sormuştur. Çünkü, Müttefikler, boşaltmayı, Andlaşmanın yürürlüğe konuluşundan önce gerçekleştirmeyi kabul etmektedirler. Türk Temsilci Heyeti, boşaltmanın Andlaşmada belirtilmesinde direnmekteyse, işgal rejimi, Andlaşmanın yürürlüğe konuluşuna kadar sürdürülmek gerekecektir.

3

8 Temmuz 1923 Pazar Günü, Saat 17.00de Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar


Ödemede verilecek para


Boşaltmaya ilişkin Protokol


4

8 Temmuz 1923 Pazar Günü, Saat 23.00de Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar

Ayrıcalıklara ilişkin Protokol

Madde 1
Bir yandan Osmanlı Hükümeti ya da herhangi bir yerel [mahalli] Makamla, öte yandan (Ortaklıkları da kapsamak üzere) Müttefiklerin uyrukları arasında, 29 Ekim 1914 tarihinden önce usulüne uygun olarak yapılmış ayrıcalık [imtiyaz] sözleşmeleri ve bunlara ilişkin olarak sonradan yapılmış anlaşmalar, olduğu gibi tutulmuştur.

5

11 Temmuz 1923, Çarşamba Günü, Saat 17.00de, Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar

Boşaltma Protokolü


İsmet Paşa, Türk Temsilci Heyetinin, her zaman, boşaltma [tahliye, evacuation] kelimesinin, bütün Müttefik kuvvetlerinin Türk toprağını ve Türk sularını kayıtsız şartsız boşaltmaları anlamına geldiğini düşünmüştür. Boğazlar'da savaş gemileri bırakmakla, Müttefikler, bir çeşit işgal sürdürmüş olacaklardır. İşte, Türk Temsilci Heyeti, bunu kabul edemez (s. 194).
M. Ryan
Müttefikler, Boğazlar'ın sularındaki deniz kuvvetlerini, büyük oranlar içinde, azaltmayı kabul etmektedirler; daha ileriye gidemezler. Türkiye, 1914 deki davranışıyla, eski Boğazlar rejimine son vermiştir. Bu andan sonra, Müttefik Devletler için, bir serbest geçiş hakkı vardır ve durum, dayandığı temel Lausann e 'da ortak bir anlaşmayla kararlaştırılmış bulunan, yeni rejimin yürürlüğe konuluşuna kadar, olduğu gibi kalacaktır (s. 195).

İngiliz Temsilci Heyetinin Teklifi
Müttefik Devletler, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme yürürlüğe konuluncaya kadar, bu sularda, Üç Devletten her biri için iki kruvazörü (croiseurs) geçmeyecek sayıda sınırlandırılmış savaş gemileriyle, kruvazör sayısıyla orantılı olacak ve içlerinde uçak gemisi bulunmayacak daha küçük savaş gemileri bulundurma hakkını saklı tutmaktadırlar. Şurası kararlaştırılmıştır ki, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşmenin yürürlüğe konulmasına kadar, Müttefik Devletler donanmaları, Boğazlar’dan tam ve kısıntısız geçiş serbestliğini saklı tutacaklardır (s. 203).

6

12 Temmuz 1923, Çarşamba Günü, Saat 10.30da, Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar

Para ve sair maddi konular
Kabotaj

7

12 Temmuz 1923, Çarşamba Günü, Saat 17.00de, Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar

Kabotaj konusu


Ayrıcalıklar

M. Montagna
Müttefik Temsilci Heyetleri (…) Armstrong-Vickers Ortaklığı ile Regie generale'e, birtakım şartlar içinde tanınacak olan öncelik hakkının (droit de preference) Protokol metnine konulmayıp, yalnız ilgili ortaklıklara gönderilecek iki mektupta belirtilmesini, teklifim üzerine, kabul etmişlerdir.
Müttefik Temsilci Heyetleri, öncelik hakkının kullanılma süresinin beş yıla sınırlı olmasını da kabul etmişlerdir.
İsmet Paşa: Türk Temsilci Heyeti, öncelik hakkını, özel bir mektupda bile, tanıyamaz.

İsmet Paşa: Bütün sorunları incelemiş bulunuyoruz; bütün ayrıntıları çözüme bağladık.
Ayrıntı olarak, Boğazlar'ın serbestliğini sağlamak için, Boğazlar Sözleşmesinin 2nci maddesinde belirtilen ilkelerin şimdiden yürürlüğe konulmasını teklif ettik. Bu nokta üzerinde, bize cevap vermek istemediniz.
Sir Horace Rumbold: Cevap olarak, kabul etmediğimi söylüyorum.
General Pelle: Ben de kabul etmiyorum.
İsmet Paşa: Cumartesi ve Pazar günleri, boşaltma [tahliye] ilkesi üzerinde anlaşmaya varırken, işgalin, hiç bir biçim altında, sürüp gitmeyeceği kararlaştırılmıştı.
Sir Horace Rumbold: Sizce böyle kararlaştırılmıştı, bizce değil (s. 221-222).

8

16 Temmuz 1923, Çarşamba Günü, Saat 17.00de, Ouchy Şatosunda Yapılmış Bir Toplantıda Alınan Notlar

Müttefik kuvvetlerinin Türk sularından ayrılışı

M. Ryan (İngiltere)
…Protokole bir bildiri eklenecek ve bu bildiri Türk Temsilci Heyetince imzalanacaktır; bu bildiriyle, Türk Hükümeti, Andlaşmanın yürürlüğe girişine ya da hiç olmazsa, gelecek Aralık ayının 31 ine kadar, üç Devletten her birinin birer kruvazörü (croiseur) ile ikişer destroyerinin ve bunlardan başka, savaş sancağı taşımamak üzere donatım ve kömür sağlanması için gerekli gemilerin, Türk sularında bulunmasının Türk Hükümetince kabul olunduğunu belirtecektir (s. 226-227).

General Pelle,
…Boğazlar'da duracak gemilerin sayısını, Devlet başına, bir kruvazör ve iki destroyer'e indirmeyi kabul etmekle, Müttefiklerin yeni bir ödünde [tavizde] bulunduklarını, Türk Temsilci Heyetine belirtmek istemektedir (s. 227).

Mali konular / Şirketler için istenen ayrıcalıklar…

Konferansa Çağıran Devletlerin Temsilci Heyetleriyle Sırp-Hırvat-Sloven Temsilci Heyeti Arasındaki Yazışma

(s. 249 vd.)

Lausanne'da İmzalanmış Birtakım Senetlerin Çeşitli Maddelerine İlişkin 24 Temmuz 1923 Tarihli Mektuplar ve Anlaşmalar

(s. 252 vd.)

(3) Sayılı Protokol
24 Temmuz 1923 Genel Oturumu

Müttefik Devletlerle Türkiye Arasında Barışın ve Lausanne Barış Konferansı Son [Nihai] Senedinin İmzalanması

Oturum, saat 15.00 de, İsviçre Konfederasyonu Başkanı M. Scheurer'in başkanlığında açıldı; Konfederasyon'un Başkan-yardımcısı M. Chuard ile, Federal Meclis Üyesi M. Schulthess de bu toplantıda bulunmaktaydılar.
(s. 267 vd.)

Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşmeyi Rusya'nın İmzalaması

…M. Tchitcherine'in [Konferansa çağıran] Devletlerce de kabul edilen, 24 Temmuz tarihli bir telgrafı üzerine, M. Jordansky'nin, Sözleşmeyi, Roma'da imzalayabilmesi kararlaştırılmıştır. İşte bu koşullar içinde, M. Jordansky, Boğazlar Sözleşmesinin asıl nüshasını, Roma'da, 14 Ağustos 1923 de imzalamış bulunmaktadır (s. 272).

Genel Dizin




8 - SEHA L. MERAY - LOZAN BARIŞ KONFERANSI CİLT: 8

Tutanaklar İle Belgeler
Konferansda İmzalanan Senetler (30 Ocak ve 24 Temmuz 1923)
Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı: İstanbul, Mayıs 2001

24 Temmuz 1923 de imzalanan, Barış Andlaşması

(s. 1 vd.)

24 Temmuz 1923 de imzalanan, Boğazlar rejimine ilişkin Sözleşme

24 Temmuz 1923 Tarihinde İmzalanmıştır.
Barış Andlaşmasının 23ncü Maddesiyle benimsenen ilke uyarınca, Boğazlar'da bütün ulusların gemileri için Akdeniz'le Karadeniz arasında geçiş ve gidiş-geliş serbestliğini sağlamak kaygısıyla ve bu serbestliği sürdürmenin genel barış ve dünya ticareti için gerekli olduğunu göz önünde tutarak, Bu amaçla bir Sözleşme yapmayı kararlaştırmışlar…
(s. 50 vd.)