13 Haziran 2019 Perşembe

Lozan Mektupları


Ahmet Temiz - Velid Ebuzziya'nın Mektuplarına Göre Lozan

…bu antlaşmayla (…) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle muhatapları olan diğer ülkeler arasındaki adlî, iktisadî, mâlî vb. birçok önemli alandaki ilişkileri düzenlenmiş, devletin bu ülkelerle başlayacak olan ilişkilerinin temelleri atılmıştır.

Tevhid-i Efkâr Gazetesi’nin sahibi ve yazı işleri sorumlusu olan Velid Bey, 23 Nisan 1923’te başlayan ikinci Lozan Konferansı’na katılan gazetecilerden birisidir.
…konferans devam ettiği sırada yazmış olduğu Lozan Mektuplarını Tevhid-i Efkâr Gazetesi’ne göndermiş ve yayınlamıştır.

Lozan Mektupları toplam 95 adet olup bunlardan 6 ve 67 mektuplara ulaşılamamıştır.

I. Dönem Lozan Konferansı'na Giden Türk Heyeti
Baş delege: İsmet İnönü (Dışişleri Bakanı)
Delegeler: Dr. Rıza Nur (Sağlık Bakanı), Hasan Saka (Maliye Bakanı)
Danışmanlar: Münir Ertegün, A. Muhtar Çilli, Veli Saltık, Zülfü Tiğrel, Zekai Apaydın, Mahmut Celal Bayar, Şefik Başman, Seniyettin Başak, Şevket Doğruker, Mehmet Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Yusuf Hikmet Bayur, Zühtü İnhan, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan, Cavit Bey, Hayım Naum, Baha Bey
Basın Danışmanları: Ruşen Eşref Ünaydın, Yahya Kemal Beyatlı
Genel Sekreter ve Danışman: Reşit Saffet Atabinen
Yazmanlar: Ali Türkgeldi, Mehmet Ali Balin, Cevat Açıkalın, Celal Hazım Arar, Saffet Şav, Süleyman Saip Kıran, Rıfat Bey, Dr. Nihat Reşat Belger, Atıf Esenbel, Sabri Artuç
Gazeteciler: Ahmet Cevdet (İkdam), Ahmet Şükrü Esmer (Vakit), Hüseyin Cahit
Yalçın (Tanin).

II. Dönem Lozan Konferansı'na Giden Türk Heyeti
Baş delege: İsmet İnönü (Dışişleri Bakanı)
Delegeler: Dr. Rıza Nur (Sağlık Bakanı), Hasan Saka (Maliye Bakanı)
Danışmanlar: Münir Ertegün, Zekai Apaydın, Şefik Başman, Mehmet Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Yusuf Hikmet Bayur, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan,
Genel Sekreter ve Danışman: Tevfik Kamil Koperler
Yazmanlar: Ali Türkgeldi, Rıfat Bey, Dr. Nihat Reşat Belger, Atıf Esenbel, Sabri Artuç, Naci Kenter, Hamit Eseniş, Ali Muhtar Bey, Aziz Topkaç, Hüsnü Özer
Gazeteciler: Velid Ebuzziya (Tevhid-i Efkar), Ahmet Şükrü Esmer (Vatan), Suphi Nuri İleri (İleri), Ali Naci Karacan (Akşam), Kerami Kurtbay (Hakimiyet-i Milliye), Mecdi Sadrettin Sayman (İkdam), Kemal Salih Sel (Yeni Gün), Asım Us (Vakit), Hüseyin CahitYalçın (Tanin), Ahmet Hidayet Reel (Öğüt).

Abdurrahman Velid Ebuzziyâ (1882-1945)’nın Hayatı ve Faaliyetleri
Ebuzziyâ Tevfik’in üç oğlu vardı: Büyüğü Ziyâ, ortancası Talha ve küçüğü Velid idi.

…cumhuriyetin ilan edilmesinin yanlış bir hareket olduğuna dair şiddetli tenkit yazıları kaleme aldı.
Şeyh Said isyanı dolayısıyla çıkarılan Takrir-i Sükun kanunu ile isyana sebebiyet vermek suçundan Tevhid-i Efkar gazetesi kapatıldığı gibi Velid Ebuzziya da tutuklanarak Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’ne gönderildi.
Gazetesiz ve yazmadan yaşamaya 9-10 yıl dayanabilen Velid Ebuzziya, 11 Haziran 1934’te “Zaman” adıyla bir gazete çıkararak tekrar gazeteciliğe başladı.

Eau forte” denilen çini mürekkebi kullanarak tarama usulüyle resim yapmakta ve bilhassa portre resmetmekte usta olan Velid Ebuzziya, kûfi hatta ve özelikle arabesk süslemelerde de mâhirâne eserlere sâhiptir.

Lozan Konferansı
İmroz (Gökçeada), Bozcaada ve Tavşan adaları dışında kalan ve adları antlaşmada belirtilen diğer adalar Yunanistan’a bırakılmıştı.
Türkiye-Suriye sınırı, Fransa ile imzalanmış olan 20 Ekim 1921 Ankara antlaşması ile belirlenen sınır olarak kabul edilmişti.

Türkiye, Yunanistan'ın harbin devamından ve bunun neticelerinden doğan mali vaziyetini dikkate alarak, tamirat hususunda her türlü taleplerinden Karaağaç ve çevresinin Türkiye'ye bırakılması şartı ile vazgeçmiştir.

Boğazlardan geçişi kontrol etmek üzere bir Türk üyenin başkanlığında İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Rusya ve Sırbistan temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacaktı. Amerika birleşik devletleri de isterse bu komisyona üye olabilecekti. Çanakkale ve İstanbul boğazlarının her iki yakasında belirli bir bölge silahtan arındırılacaktı. Türkiye bu bölgede sayısı 12.000’i geçmeyen bir kuvvet bulundurabilecekti.

Lozan Mektupları (Yayınlandıkları tarihe göre)
1. Mektup: 4 Ramazan 1341, 20 Nisan 1339-1923, Cuma
...Ramazanda İstanbul’dan uzaklaşmak hüznü artırıyor.
Katardaki birkaç ecnebi, bilhassa üç dört İngiliz yolcu, askerlerimizi istemeye istemeye takdirle, kimbilir belki de ihtirazla temaşa ediyorlar ve hiç şüphesiz dört sene evvel öldü zannettikleri Türk milletinin bugün bu kadar kuvvetli, bu kadar zinde bir ordu vücuda getirmiş olmasına hayret eyliyorlar (s. 18-20).

2. Mektup: 4 Ramazan 1341, 20 Nisan 1339-1923, Cuma
Gazetecilerin umumunun arasında bariz bir rekabet var.

3. Mektup: 7 Ramazan 1341, 23 Nisan 1339-1923, Pazartesi
Hattın Yunanistan’a ait kısmına dahil olduktan sonra bizler için katarda bir nevi mahbusiyet başlıyor denilse mübalağa olmaz.
Düşmanlarımıza karşı en büyük zafer ümran ve terakki sayesinde onlardan geri kalmamak, hatta onları geçmekten ibarettir.

4. Mektup: 9 Ramazan 1341, 25 Nisan 1339-1923, Çarşamba

5. Mektup: 10 Ramazan 1341, 26 Nisan 1339-1923, Perşembe
Çaribrod’a girince trende Sırbistan ahkâmı cari olmaya başladı. Edirne’ye kadar bizim İstanbul’un Taşdelen suyunu garsondan isteyebiliyorduk. Cisr-i Mustafa Paşa’dan sonra Taşdelen suları ortadan kalktı. Hâlbuki lokantanın büfesinde Taşdelen suyu var. Yalnız Bulgar memurları gelip bu suların mevzu olduğu dolabı mühürlemiş. Onun yerine masanın üzerinde Bulgarca markalı yeni bir takım sular vaz edildi.

6. Mektup: Bulunamadı

7. Mektup: 9 Ramazan 1341, 25 Nisan 1339-1923, Çarşamba
…düyûn-ı umûmiyemiz, 90 milyon liraya tenzil ediyor. Müttefikîn bu 90 milyonun İngiliz lirasının bugünkü râyicine iblağını istiyorlar ki bu suretle borcumuzun re’sülmâli 700 milyona bâliğ olmak lazım geliyor. Bunu tabi biz kabul etmiyoruz. Nihayet Frank’a tahviline razı olabileceğimizi zannediyoruz. Bu suretle borcumuz 200 milyon lira kadar edecektir, bunun da faizi senevî nihayet 12 milyon kağıd lirayı bulur ki bu da muvafık ve kâbil-i kabuldür (s. 31).

8. Mektup: 11 Ramazan 1341, 27 Nisan 1339-1923, Cuma
Roma mümessilimiz Celâleddin Ârif Bey’in sulh hakkındaki fikirleri…
Milel-i muhtelife-i İslâmiye er geç Türkiye’nin etrafında toplanarak bir nev‘î İslâm hükûmât-ı müttehidesi husûle gelecektir. Bunu görmeyen Avrupa devletleri hatâ ediyorlar. İslâmiyet pek büyük bir kuvvettir ve bunu en iyi temsîl eden millet de Türklerdir.

9. Mektup: 11 Ramazan 1341, 27 Nisan 1339-1923, Cuma
Konferansın güşâdı arefesinde Çestır Projesi meselesi, en mühim mesele olarak mütemadiyen münakaşat ve mübahesata vesile ittihaz olunuyor.

Memleketimizde ibkası için sulh muahedenamesine koca bir madde (91. maddenin altından reji çıkıyor) ilave edilmiş olan reji tarih-i tesisinden beri yalnız bu bî-çare milleti haince soyarak ve müşterekü’l-menfa‘a ünvanı altında da devlete azimkar ve kesbinden ancak yirmide birini bırakarak memleket için en muzır bir müessese halini almıştır. Rejinin, tütün kaçakçılığı yüzünden bu memlekette şimdiye kadar yüzbin garip müslümanın kanına girdiği bi’l-hisab tebeyyün eylemiştir (s. 37-40).

10. Mektup: 12 Ramazan 1341, 28 Nisan 1339- 1923, Cumartesi
İsviçre’ye girmeden evvel katarda öğle ta‘âmı icrâ edilmişti. Yemek parasına iki buçuk franklık bir zam icrâ edilmişti. Sebebini garsonlara sorduk. Böyle sürat katarlarında yenilen yemek ziynet addedildiği cihetle, ziynet vergisine tâbi‘ imiş ve yüzde on kadar bir vergi alınıyormuş. Harbe iştirâk etmiş büyük memleketlerin, harbden sonra bütçelerini tevâzün ettirebilmek için vaz‘ ettikleri en manasız vergilerden biri de bu olsa gerek.
Fransızlar Çestır projesinden dolayı hem izhâr-ı teessüf ediyorlar, hem de endîşe-nâk bulunuyorlar.
Çestır projesini imzâlamakla çok fenâ ettiniz. Daha böyle ilk hatvede en mühim mukadderâtınıza muhâlif hareketlerde bulunuyorsanız sizinle nasıl uyuşabiliriz, anlayamıyoruz.

11. Mektup: 12 Ramazan 1341, 28 Nisan 1339- 1923, Cumartesi
Çestır projesi meselesini Fransızlar lüzûmundan fazla uzatacak olurlarsa karşılarında er geç Amerikalıları da bulacaklardır (Amerikalı eleman böyle demiş).

12. Mektup: 12 Ramazan 1341, 28 Nisan 1339- 1923, Cumartesi
İki günden beri küşâd edilmesini sabırsızlıkla beklediğimiz sulh konferansı nihâyet bugün açıldı (23 Nisan).
İsmet Paşa, Lozan’a herkesten evvel geldi. Avrupa devletlerinin murahhasları ancak son gün veya son saatte geldiler.
Konferansın her iki safhasında da kimin tarafından me’mûr edildiği anlaşılmaksızın Sir Horald Rumbold riyâset etmiştir. Galiba bu riyâset makamını İngiliz murahhası kendi kendine tefviz eylemiştir. İngilizlerin zâten her işte başta bulunmayı i‘tiyâd edindikleri ma‘lûmdur.

13-1. Mektup: 13 Ramazan 1341, 29 Nisan 1339- 1923, Pazar
Meis Adası Meselesi
İtalya murahhası Montagna İsmet Paşa’nın delâiline cevap vermeye hiç yanaşmamış ve bir takım mâlâya‘nî müdâfa‘âttan sonra nâçâr kalarak “müttefikler böyle karar vermiştir, böyle olacaktır” demiştir.
İşte Lozan konferansında tarafeynin mütekâbil vaz‘ıyyeti bu merkezdedir.

Adakale Meselesi
Ulahlar daha yarım asır evvel çobanlarımız, Hırvatlar da bağçevanlarımız idi. Meşhur kıssada denildiği vechile “yirmi paralık eşkinci çorbası içinden lâhûrî şal” çıkmayacağı gibi bağçevan ve çobandan ancak bu çapta diplomat çıkar.

13-2. Mektup: 14 Ramazan 1341, 30 Nisan 1339- 1923, Pazartesi
Avrupa’nın samîmi sûrette sulh yapmak taraftârı olduğunu zannetmiyoruz. Belki çekişe çekişe, pazarlık ede ede meydana bir eser çıkarılacaktır. Fakat bu sûretle yapılan bu sulhtan da fazla hayır beklenemez…

14. Mektup: 15 Ramazan 1341, 1 Mayıs 1339-1923, Salı
İtilâf devletleri, harb esnâsında memleketimizde gördükleri zararlara mukâbil olmak üzere 45 milyon Osmanlı lirası tazmînât istemişlerdi.
…pazarlıklar yapılmış, nihâyet i’tilâfiyyûn bu tazminat mikdârının 12 milyon liraya tenziline râzı olmuşlardı.
…i’tilâfçıların bizden istedikleri 12 milyon lira eşhas-ı hususiye tazminâtı, bizde evvelâ İngiltere’den alacağımız olan 5 milyon lirayı mütecâviz para ve Almanya’da mevdû‘ bulunan 6 milyon lirayı mütecâviz para ile te’diye eylemiş bulunuyorduk.

15. Mektup: 16 Ramazan 1341, 2 Mayıs 1339-1923, Çarşamba
Kapitülasyonları ma‘lûm olduğu üzere biz 30 Eylül 1913 tarihinde ilkâ ettik ve bunun için kimsenin re’yini almağa da lüzûm görmedik.

16. Mektup: 18 Ramazan 1341, 4 Mayıs 1339-1923, Cuma
…dört mühim ve esaslı mesele:
Birincisi: İstanbul ve Boğazların tahliyesi meselesidir.
İkincisi: Ecnebîlerin usûl-i idâresi ya‘ni kapitülasyonlar meselesidir.
Üçüncüsü: Düyûn-ı Umûmiyemizin fâizlerinin İngiliz lirası mı, Fransız frangı mı, yoksa Türk lirası mı ile te’diye edileceği meselesidir,
Dördüncüsü: İmtiyâzât, ya‘ni şirketler meselesidir.

17. Mektup: 19 Ramazan 1341, 5 Mayıs 1339-1923, Cumartesi
…bir iki günden beri şöyle böyle mevzubahis olan Suriye meselesi birden bire buhran-âmiz bir şekil aldı.

Filhakika Fransızların nokta-i nazarı şudur: faizler meselesinde Türkiye bir mukavele ile hamillere bağlıdır. Bu mukavele mûcebince Türkiye faizleri altınla te’diyeye mecburdur.

…tütün kaçakcısı ve Müslüman katili rejinin dayinler vekillerine bir nevi me’kel olan ve bin türlü para farkı dalavereleriyle meşgul olan Düyûn-ı Umumiye, Sir Edgar ve Nisan gibilerinin idaresine geçince piyasanın bir dolandırıcısı kesilen Osmanlı Bankası’nın menâfiini temin için sulh uzatılıyor, hergün ortaya yeni bir mesele çıkartılıyor.
General Pelle’nin bir tek arzusu var: Reji beş on sene daha memleketin başında bir bela-yı mübrem gibi kalsın, Düyûn-ı Umumiye ilâ-nihaye devlet içinde devlet mevkiini muhafaza etsin, Osmanlı bankası vesairede İstanbul piyasasının hakim-i münferidi olarak ortalığı istediği gibi kasıp kavurmak imtiyazını elinden kaçırmasın!

18. Mektup: 20 Ramazan 1341, 6 Mayıs 1339-1923, Pazar
Kapitülasyonlar Meselesi

19. Mektup: 21 Ramazan 1341, 7 Mayıs 1339-1923, Pazartesi
Düyûn-ı Umûmiye faizlerinin altınla te’diyesi meselesi
90 milyon yerine 730 milyon lira borçlanmamızı istiyorlar
…müttefikler (…) doksan milyon lirayı 90 milyon altın addetmemizi, hatta İngiliz lirası add eylememizi istiyorlar. Biz müttefiklerin bu münasebetsiz teklifini kabul edecek olsak 90 milyon lira İngiliz lirasının bugünkü rayicine nazaran bir cümlede 730 milyon liraya bâliğ olmak lazımdır.

İtalyanların 48’nci maddeye itirazı
Filhakika biz adalara aid düyûn-ın, bu adaların İtalyanlar tarafından tarih-i işgalinden yani 1912’den itibaren taksimini istiyoruz. İtalyanlar ise 1920 tarihinden yani, Sevr muahadesinden itibaren taksimini talep ediyorlar.
Veniselos bile dayanamamış bizim en büyük düşmanımız olan bu adam, bir aralık İtalyan murahhasına hitaben: -Adaların borçlarının taksimini biz de 1912’den itibar ediyoruz. Siz niye 1920’den itibar etmek istiyorsunuz?

Asya’da bizden ayrılan topraklar meselesi münakaşa edilirken Hasan Bey Yemen vilayetini de işe karışdırmış ve ahalisi tarafından anavatana merbut kalmak hususundaki malum müracaatlara rağmen, bu hıttanın da hükûmetimizce Türkiye’den tamamıyla münfek addolunduğunu tazammun eden sözler söylemiştir.
Halbuki Yemen’in bizden infikâkı geçen konferansda hiç mevzubahis olmamış, bunu İngilizler bile mevzubahis etmemişlerdi. Bizim fikrimizde biz de bu meseleyi meskut geçebilir, Yemen’in bizde kalmasını sarahaten talep etmesek bile, bizden fekk edilmesini iddia edenler de bulunmadığına nazaran, artık bize ait olmadığını ikrâra lüzum yokdu.
…bizim heyet-i murahhasamızın damdan düşer gibi bu bahsi ortaya atmasına ne aklımız erdi, ne de havsalamız kabul etti (s. 99).

20. Mektup: 22 Ramazan 1341, 8 Mayıs 1339-1923, Salı
Montagna bu defaki konferansta bize karşı hemen en ziyade hasmâne hareket eden ve müzâkerat esnasında mütemâdiyen bizi rencide ve bîzâr edecek sözler söyleyen bir adamdır (s. 112).

21. Mektup: 23 Ramazan 1341, 9 Mayıs 1339-1923, Çarşamba
Müttefikler geçen konferansta bir taraftan memleketimizde gerek iktisadi gerek adli kapitülasyonları ilga ettiklerini söylemekle beraber, diğer taraftan da adli kapitülasyonlar yerine kâim olmak ve ecnebiler hakkında tatbik edilecek usül-i adliyeye ait bulunmak üzere bir takım şerâit teklif etmişlerdi.

Bize yeni şekilde (kapitülasyon) kabul ettirmek istemekte Amerikalıların da Avrupalılara iltihak etmeleri (el-küfrü milletün vâhidetün) nass-ı celilinin ne büyük bir düstur-ı hakikat olduğuna bir delildir.

Bu konferansa, geçen defa olduğu gibi arkamızda müttehid ve azimkar bir millet olduğu halde gelseydik herhalde hergün yeni bir şekilde kendisini gösteren maskaralıkların çoğuna şahid olmaktan vareste kalırdık (s. 111).

22. Mektup: 24 Ramazan 1341, 10 Mayıs 1339-1923, Perşembe
İngilizler müttehiden adli kapitülasyonlar için yeni teklifleri kabul etmemiz hususunda ısrar ediyorlar.

23. Mektup: 25 Ramazan 1341, 11 Mayıs 1339-1923, Cuma
Burada yapılmak istenilen sulha olsa olsa ancak ihtikar sulhu namı verilebilir.
Her söylenen sözün arkasında her iddianın maverasında bir muhtekir veyahut bir ihtikar oyunu bulunduğunda hiç şüphe yoktur.
Meriç’te iki milletin hududlarını tayin meselesi mevzu bahis olur, en tabii bir hatt-ı hudud olan talveg hattını size çok görürler,
Avrupa için hadd-i zatında bir kirli mendil kadar ehemmiyeti olmayan birkaç karış toprağı size vermekten istinkaf eylemeleri başka işlerde pazarlığa imkan bulmak içindir.
Meis adası meselesi müzakere edilir, adanın kara sularımızda olup olmadığını anlamak için mevkiini santimetre ile ölçmeye kalkarlar ve “adanın bir ucu kara sularında diğer ucu kara suları haricindedir” gibi ortaya gülünç bir iddia çıkarırlar.
Size hukuk-ı düvelden, muahedat-ı beynelmilelden bilmeyiz daha ne gibi mevzuat-ı hukukiyeden bahsedenlerin yüzde doksanı ya bir şirketin adamı, ya bir müessesenin simsarı, ya bir menfaat-i hasisenin muakkibidirler (s. 117-120).

24. Mektup: 25 Ramazan 1341, 11 Mayıs 1339-1923, Cuma
Herhalde, heyet-i murahhasamızın bu adli kapitülasyonlar meselesinde zerre kadar şakası yok.
İstiklalimize ait en ufak bir fedâkarlık etmeyeceğiz. Müttefiklerin usul-i adliye hakkındaki teklifleri ise eski kapitülasyonlardan daha vahimdir ve istiklalimizi tamamen muhaldir. Ankara’dan çıkarken bize istiklalimizden fedakarlık etmekten ise derhal müzâkerâtımızı kat‘ etmemiz için talimat-ı kat‘iyye verildi. Hükûmeti milliyenin bu meyanda kararı katîdir. Bu teklifi kabul etmektense derhal harbe girmeye hazırız (s. 124).
Bizde ise kapitülasyonlar mülgâdır. Binaenaleyh memleketimizde iş görmek isteyen her ecnebi müessesesi mutlak hükûmetin kavânîn ve emrine itaate mecburdur.

25. Mektup: 26 Ramazan 1341, 12 Mayıs 1339-1923, Cumartesi
Veniselos, «Yunan ordusu Anadolu’dan ne aldıysa Türkler gelip istirdat etsinler» demiştir.
Veniselos tamiratı kabul edemeyeceğini söylemekte ısrar etti…

26. Mektup: 27 Ramazan 1341, 13 Mayıs 1339-1923, Pazar
152’den sonra müzakere edilen 153’üncü maddede 30 Teşrin-i evvel 1918 tarihinden yani işgal tarihinden itibaren itilaf devletlerinin bir hakimi veya mahkemesi tarafından verilmiş olan bil-cümle hükümlerin de tasdiki talep olunmaktadır.

27. Mektup: 28 Ramazan 1341, 14 Mayıs 1339-1923, Pazartesi
Duyun-ı Umumiyemizin faiz-i hakikisi 3 milyon 600 bin liradır.- Müttefikler buna mukabil bizden 36 milyon lira istiyorlar.
Bugün bizim bütçemiz senevi 100 milyon lirayı buluyor. Her halde varidat-ı mütehakkıkamız 90 milyon lirayı ya bulur, ya bulmaz. İşte bugün bizden bu 90 milyon lira varidat-ı umumiyemizin yüzde tam kırkını borcumuzun faizi olarak her sene ecnebilere vermemizi talep ediyorlar.

28. Mektup: 28 Ramazan1341, 14 Mayıs 1339-1923, Pazartesi
Yunanlıların Anadolu’yu istilası yüzünden mülkümüzün en mamur aksâmı hâk ile yeksân olarak bu sebeple milyarlarca zarara giriftâr olduğumuz gibi yüz binlerce de şehit verdik. Müttefikler asıl bize bu şehitlerin ve milyarlarca zararların hesâbını verecekleri yerde, zâten hiçbir vakit inkâr etmediğimiz borçlarımızın tediyesinde biraz suhûlet göstermekle büyük bir iyilik ettiklerini iddia ediyorlar ve bunu da başımıza kakıyorlar.

29. Mektup: 29 Ramazan 1341, 15 Mayıs 1339-1923, Salı
Kabotaj hakkı, malum olduğu üzere her memlekette kendi dâhili limanları arasında seyr ü sefer hakkının gemilerine ve bayrağına münhasır olması demektir.
Kendi limanlarımız arasında emtia ve yolcu nakli hakkını müttefikler kendi gemilerine de bahş etmek istiyorlar.

30. Mektup: 29 Ramazan 1341, 15 Mayıs 1339-1923, Salı
Rus murahhası Vurovski katledildi.
Vorovski bizim ikamet etmekte olduğumuz Lozan Palas’tan 500 metre kadar mesafede kain Sesil Palas otelinde ikamet etmekteydi.
…otelin taâm salonuna inip yemek yemeye başlamış, salonda yemek yiyen suikastçının açtığı ateş sonucunda terki hayat etmiş.
(akabinde) ateş ettiği revolveri teslim etmiş ve korkacak bir şey olmadığını, vazifesini ifa eylediğini, teslim olmak üzere bir polis çağırmalarını söylemiştir.

Vorofski’nin uğradığı akıbetde buradaki müttefikler de kabahatlidir. Çünkü buraya geldiği günden beri kendisini kabul etmemişler, sıfat-ı resmiyesini tanımamışlar, zavallı adama hep sui muamele etmişlerdir. Yalnız heyet-i murahhasımız reisi İsmet Paşa, Rus murahhası kendisine her müracaatında hüsn-i kabul göstermiş mümkün mertebe işini teshile çalışmıştır. Hatta vefatından iki akşam evvel gelmiş İsmet Paşa ile uzun uzadıya görüşmüş, baş murahhasımızdan va‘d-i muavenet almıştır.
General Pelle: İsmet Paşa’ya Ermenilerin suikast yapacaklarına dair iki defadır Paris’ten haber aldım.

31. Mektup: 30 Ramazan 1341, 16 Mayıs 1339-1923, Çarşamba
Konferans müzâkerâtı ağır ağır ilerlemekte devam ediyor.

32. Mektup: 1 Şevval 1341, 17 Mayıs 1339-1923, Perşembe
…borçlarımızın faizleri yüzde bir amortisman ile senevi ancak 4,5 milyon liraya baliğ oluyor. Bu 4,5 milyon lira, frank ile te’diye esası kabul olunduğu takdirde on bir milyon lira kadar bir yekün tutar. Bu suretle her sene 7-8 milyon lira fazla para vermiş olacağız. Bu da sulhperverliğimizin derecesini gösterir. Biz Avrupa ile behemehal bir sulh yapmak ve şarkta en büyük amil-i sulh ve medeniyet olmak istiyoruz. Bunun için de garb alemi ile uyuşmak ve iyi geçinmek lazım geldiğini pek iyi takdir ediyoruz.

33. Mektup: 4 Şevval 1341, 20 Mayıs 1339-1923, Pazar
Üç gün evvel İsmet Paşa’nın General Pelle ile uzun mülakatını müteakib faizler meselesinin frank tesviyesi suretiyle hakka doğru mühim bir hatve atıldığını öğrenmiş ve söylemiştik. Hatta bunun üzerine İstanbul’a buraya geldiğimizden beri ilk defa olarak tebşiratı havi telgraf da gönderdik.
Bizim faiz meselesinin halli kuvve-i karîbeye geldiğine dair çekdiğimiz telgraflar, hemen daha ertesi günü Ceneral Pelle’nin malumu olmuş. Fransız mümessilinin bunu nasıl olup da bu kadar çabuk öğrendiğini bilmiyoruz.

…bir murahhasımız: müzakerelerimizde bulunup da bize söyledikleri sözleri işitseniz isyan eder, bir gün bile burada durmaz kalkar giderseniz. Biz de nasıl sabır ettiğimize hayretteyiz. Bazı esasları bir gün evvel kabul ediyorlar. Mesele bitti yalnız maddenin tesbiti kaldı zannediyoruz. Hâlbuki ertesi gün yeniden bir kelimeyi hatta bazen bir noktayı bahane ederek tekrar bahse avdet ediyorlar.

Eğer İzmir zaferinin akabinden beyhude sözlere kanmamış olsaydık hele Mudanya konferansı akabinde daha azimkârane tavır takınarak hiç olmazsa esasat-ı sulhiyeyi Avrupalılara kabul ettirseydik, sonra da sulh konferansının bu kadar gecikmesine meydan vermeseydik şimdi çoktan daha iyi daha az zahmetli bir sulh akd etmiş olurduk.

34. Mektup: 6 Şevval 1341, 22 Mayıs 1339-1923, Salı
…şurası muhakkaktır ki Avrupa bizimle müsavi şerait içinde, bizi tam müstakil devlet gibi addederek sulh yapmak mecburiyetinde kaldığına çok müteessiftir. O cihetle elinden gelen her vasıtaya müracaatla bize az çok tahakkümü temin edecek şerait tahmil etmek en birinci arzusudur. Bundan dolayı bir taraftan kapitülasyonları kaldırdık derken diğer taraftan aynıyla (kaşığıyla verip sapıyla gözünü oymak) kabilinden, küçük küçük maddelerle yine kapitülasyon kuyudunu vaz etmek istemektedir.

35. Mektup: 6 Şevval 1341, 22 Mayıs 1339-1923, Salı
Ramazan Bayramı…

36. Mektup: 6 Şevval 1341, 22 Mayıs 1339-1923, Salı
Tamirat meselesinde göstermiş olduğumuz bu mukâvemet, Yunanlıları me’yus etmiş gibi görünüyor.

37. Mektup: 7 Şevval 1341, 23 Mayıs 1339-1923, Çarşamba
Devletler arasındaki münasebet-i daimiye esas olacak siyaset-i aliyeye bu derecede adi ticaret ve ihtikar işlerinin karıştırılması kadar insanı hayretlere düşüren bir şey tasavvur edilemez. Milletlerin arasında müdhiş harpler zuhur ederek yüzbinlerce insanların mahvolmasına hemen ekseriyetle birkaç tüccarın, bankerin veya onlara simsarlık eden meyaneci heriflerin bu gibi menafi-i süfliye peşinde dolaşması sebebiyet veriyor (s. 191).

38. Mektup: 8 Şevval 1341, 24 Mayıs 1339-1923, Perşembe
Müttefikler, ortaya memleketden kaçan hâin Rum ve Ermenilerin iâdesi meselesini çıkardılar!
Bu meseleyi, İngiliz murahhası (Rumbold), afv-ı umûmî beyânnâmesinin müzâkeresi münâsebetiyle çıkarmıştır.

İstanbul’dan ale’l-acele kaçan Rumlar ve Ermeniler,
Bunlar dört mütâreke senesi zarfında, asırlardan beri nan ve nimetiyle perverde oldukları Türklere karşı hıyânetin, denâetin, nâmussuzluğun, alçaklığın ve kahbeliğin azamî derecesini irtikâb etmiş, nev‘î-i benî beşerden gayr-ı ma‘dûd bir takım esâfildir.

Müttefikler, kapitülasyonların, mâlî, iktisâdî ve siyâsî cihetleriyle beraber külliyen ilkâsını kabul ettiklerini beyân ettiler.

İngilizler, (150) kişilik listeye Vahidüddin’in ve tevâbi‘inin isimlerinin idhâl edilmemesini ve buna binâen listenin şimdiden ta‘yînini istiyorlarmış.

39. Mektup: 10 Şevval 1341, 26 Mayıs 1339-1923, Cumartesi
Bir gün sulhperver göründükleri halde ertesi günü hâtıra gelmeyen bahânelerle sulhu akâmete uğratmağa uğraşıyorlar…

40. Mektup: 10 Şevval 1341, 26 Mayıs 1339-1923, Cumartesi
Mühim meseleler mu‘allakta durmaktadır.
Ta‘mîrât meselesinde zannettiğimiz gibi bize hakîkaten ta‘mîrâttan sarf-ı nazar etmek şartıyla (Karaağaç) hattı teklîf edilirse buna da bir haylî hayretlerde kalacağız ve bu sûretle geçen konferansta Karaağaç’ın bize verilmemesi husûsunda İngiltere’nin niçin o kadar ısrâr ettiğini bir dereceye kadar tezâhür etmiş olacaktır. Anlaşılan İngilizler (Karaağaç)’ı son bir pazarlık mesâîsi olarak saklamakta imişler. Şimdi ta‘mîrât karşılığı olarak bize vermeğe kalkışıyorlar. Bir kere (Karaağaç) zâten bizimdir.
Sâniyen, Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları tahrîbât bir (Karaağaç) ile değil yüz
(Karaağaç) ile bile ta‘mîr edilemez (s. 214).

41. Mektup: 11 Şevval 1341, 27 Mayıs 1339-1923, Pazar
Herkes Sulh İstiyor, Fakat Kimse Sulh Yapmıyor!

42. Mektup: 13 Şevval 1341, 29 Mayıs 1339-1923, Salı

43. Mektup: 13 Şevval 1341, 29 Mayıs 1339-1923, Salı

44. Mektup: 14 Şevval 1341, 30 Mayıs 1339-1923, Çarşamba
Vakıa inkıtâ behemehal harp demek değildir. Avrupa devletlerinden hiç biri harp etmek arzusunu bilemediği gibi harp edecek kuvvete de malik bulunmuyor.

Yunanlılar tamirat meselesi bugünlerde halledilmezse konferansı terk tehdidinde bulunuyorlar.
Mamafih Yunanlıların durup dururken şımarık bir çocuk gibi gemi azıya almalarında koca konferansın mukarreratına hâkim olacak kadar tesir-i icra etmelerinden müttefiklerin de hiç şüphesiz teşvikleri vardır.
Venezelos İsmet Paşa ile mülakatları neticesinde bizim tamirat talebinden bilakayd ve şart vaz geçmeyeceğimizi kanaat getirdiği cihetle ilk önce tamirata mukabil bize Karaağaç istasyonunu teklif etmişti.
Anadolu’da dört milyar altın franklık tahribata mukabil bir küçücük istasyonu bedel tutmak…

45. Mektup: 14 Şevval 1341, 30 Mayıs 1339-1923, Çarşamba

46. Mektup: 15 Şevval 1341, 31 Mayıs 1339-1923, Perşembe
Bugünkü ictimâ‘a o kadar ehemmiyet verilmiş idi ki elimizdeki gazeteci kartlarıyla her vakit konferans binâsının hiç olmazsa alt katına girmek mümkün iken bu defa hattâ şatonun önündeki kaldırım üzerinde dolaşmamıza bile polis me’mûrları mümâna‘at ettiler.

Yunanistan’ın vaz‘iyet-i mâliyesinin müsâid olmadığını nazar-ı i‘tibâre alarak biz de tazmînât-ı nakdiye talep etmekten sarf-ı nazar ediyoruz.
Yunanlılar bu ferâgatimize mukâbil (Karaağaç) istasyonunu bize veriyorlar. (Karaağaç) istasyonu Edirne’den dört kilometre mesâfededir.
Yunanlılar gösterdiğimiz bu fedâkârlığa mukabil mütâreke esnâsında bizden zabtettikleri gemileri iâdeye râzı oluyorlar. Bilmukâbele bizim de zabt ettiğimiz gemileri talep ediyorlar.

…mûcib-i endişe olan bir cihet vardır ki o da İsmet Paşa’yı, üç dört günden hiç birimizin görmesinin imkânı olamaması idi.

47. Mektup: 16 Şevval 1341, 1 Haziran 1339-1923, Cuma
Maten muhabiri (Fransız gazetesi) Karaağaç’ın hiçbir kıymeti haiz olmayan bir karye olduğunu söylüyor. Dört milyar alacağımızı böyle bir karyeye feda ettiğimizi ilave eyliyor.

48. Mektup: 17 Şevval 1341, 2 Haziran 1339-1923, Cumartesi
Umduğumuz sulhu değil, bulduğumuz sulhu yapacağız!
Yunanlılara karşı fedâkârlık ettik, buna şüphe yok. Vâkı‛â fedâkârlık etmek istemesek de Yunanlılardan para almamızın imkânı yoktu.
Yunanlıların tazmînât yerine arâzî husûsunca ta‛vîzât vermesi kâbil idi.
Biz, Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan 160,000 binânın bedelini istemekten sarf-ı nazar ediyoruz. Halbûki müttefikler, yine aynı Yunanlıların Anadolu’dan hıyn-i ric‛atte şimendifer yollarında, sâ’ir ecnebî mü’essesâtına yapmış oldukları tahrîbâtın bedelini, bizim tahrîbât bedelinden ayırarak tamâmen almağa karar vermişlerdir. Bu sûretle ecnebilere Yunanlıların tediye edecekleri tazmînâtın miktârı 5 milyon lira kadar tahmîn ediliyor.

49. Mektup: 18 Şevval 1341, 3 Haziran 1339-1923, Pazar
Müttefikler ise tamirat meselesinde gösterdiğimiz fedakârlığı zaafımıza hamlederek her meselede kendi istediklerini kabul ettirmek istiyorlar.
İzmir zaferi, Mudanya konferansı, hatta geçen Lozan konferansı günlerinden çok uzağız,
Ahval-i dâhiliyemizi karıştırdığımızdan mı, misak-ı millîmizi bir tarafa bırakarak dahili bir takım mesâil ihdas ve icad ettiğimizden mi, siyaseti hariciyemizi idare etmesini bilmediğimizden mi, velhasıl her neden olursa olsun bugün, hatta geçen konferanstan da müşkil bir mevkide bulunuyoruz (s. 269).

50. Mektup: 19 Şevval 1341, 4 Haziran 1339-1923, Pazartesi
…hükûmet-i milliyemiz, istiklâlimize âid mesâilde, para mesâilinde olduğu gibi, fedâkârlık edemez. Ederse sebeb-i mevcûdiyyetine ve sâik-ı kuvvet ve satvetine mugâyir hareket etmiş olur.

51. Mektup: 20 Şevval 1341, 5 Haziran 1339-1923, Salı
Fransızların istedikleri gibi fâizleri altınla verecek olsak senevî 25 milyon lira kadar fazla bir para te’diyesine mecbûr olacağız.
Küçük kapotaj, meselâ Marmara gibi kapalı denizlerin limanları arasında yapılacak seyr ü sefere âiddir.
Büyük kapotaj ise aynı memleketin açık denizlerdeki limanları arasındaki seyr ü sefere müta‘allıkdır.
İşte biz esâs i‘tibârıyla gerek küçük kapotajı, gerek büyük kapotajı kabûl ettirmiş oluyoruz. Yalnız müttefiklerin bu kabûlü ba‘zı şeriâta mu‘allakdır.
…kapotajın iki buçuk sene kadar daha memleketimizde kalmasına ancak büyük devletler için müsâ‘ade ediyoruz.

52. Mektup: 21 Şevval 1341, 6 Haziran 1339-1923, Çarşamba
Dün ta‘mîrât meselesinde, bugün Meis Adası meselesinde fedâkârlık ettik,
Halledilen meseleler şunlardır:
1- Ta‘mîrât (bizim aleyhimizdedir)
2- Montagna formülü (bizim lehimizdedir)
3- Meis Adası (bizim aleyhimizdedir)
Halledilmeyen meseleler de şunlardır:
1- Fâizler meselesi (el-yevm ne sûretle halledileceği anlaşılamamaktadır)
2- Menâtık-ı meşgûlenin tahliyesi meselesi (İngilizler bu menâtıkı tahliye edeceklerini şimdiden işâ‘a ediyorlar. Bu şâyi‘alar doğru ise bu mesele de halledilecek demektir)

53. Mektup: 22 Şevval 1341, 7 Haziran 1339-1923, Perşembe
Biz mu‘âhedede Muharrem karâr-nâmesini ve sâir istikrâz ve avans mukâvelâtının tasdîkini kabûl ediyoruz, fakat aynı zamanda fâizlerin altın ile tediye edileceğini tasrîh eylemeği sûret-i kat‘iyyede red eyliyoruz.
Canım mu‘âhededen işte altın kaydının tayy edilmesine râzî oluyoruz. Şu hâlde Muharrem karâr-nâmesini tasdîk edebilirsiniz. Diyorlar ve bu pek acı olan kurnazlığın karşısında aldanacağımızı zan eyliyorlar.

54. Mektup: 24 Şevval 1341, 9 Haziran 1339-1923, Cumartesi
Firâri Rumların mübâdele-i ahali mukâvele-namesinin bazı ahkâmı mûcebince tekrâr İstanbul’a avdetine müsâ‘ade etmek lâzım gelecek. Halbuki Ermeniler için böyle mukâvele-nâme olmadığı cihetle firârî Ermenilerin tekrâr avdetlerine rızâ göstermedik.

55. Mektup: 25 Şevval 1341, 10 Haziran 1339-1923, Pazar
Bütün meseleleri uzatan, müzâkerâtı mütemâdiyen çıkılmaz yollara sevk eden Fransızlar olduğu hâlde yine bizi i’tilâf-girîzlikle ithâm eden Fransızlardır.

56. Mektup: 26 Şevval 1341, 11 Haziran 1339-1923, Pazartesi
Lozan, sulh konferansının mahal-i in‘ıkâdı olmakdan çıkdı, Galata borsasına döndü

57. Mektup: 28 Şevval 1341, 13 Haziran 1339-1923, Çarşamba
Royter’in İstanbul’dan aldığı bir telgrafname heyet-i vekîlenin ictimâ‘ ederek fâizler meselesinde hiçbir fedâkarlık edilmemesine karar verdiğini ve bu karârın da İsmet Paşa’ya tebliğ edildiğini ihbâr eylemekde…

Rejinin bugün senevi varidatı Anadolu da dahil olmak üzere 150 milyon lirayı buluyor. Buna mukabil reji hükûmete senevi –o da kısmen borç mukabili olarak düyun-ı umumiyeye verilmek şartıyla- bir buçuk milyon lira kadar bir para veriyor.

58. Mektup: 30 Şevval 1341, 15 Haziran 1339-1923, Cuma
Bugünkü müzâkeratdan alınan ihtisas faizler meselesinde nihayet itilaf hasıl olacağı merkezindedir.

59. Mektup: 1 Zilkade 1341, 16 Haziran 1339-1923, Cumartesi
…Faizler meselesi tekrar bir daire-i fâside şeklini almış…

60. Mektup: 2 Zilkade 1341, 17 Haziran 1339-1923, Pazar
Müttefikler evvela İsmet Paşa’nın imtiyazat meselesinde Ankara’dan cevab almadığından şikâyet ettiler.
Reji imtiyazını malum olduğu üzere Cavid Bey 1913 senesinde 15 sene temdid etmişti. Fakat bu temdidin kesb-i katiyet etmesi için Meclis-i Mebusan’ın tasdikine iktirân eylemesi lazım idi.
İttihad ve Terakki hükûmetleri bunu Meclis’den geçiremeyeceklerini bildikleri için birçok kurnazlıklarla temdid meselesini Meclis’e getirmediler.
Şu sûretle rejinin 15 senelik temdîd imtiyazı tasdike iktiaran etmemiştir ve binaen aleyh reji bugün gayr-ı meşrû olarak durmakdadır. İşte Fransızların bütün telaşı rejiyi bu gayr-ı meşru vaziyetinden kurtarmakdır.

61. Mektup: 4 Zilkade 1341, 19 Haziran 1339-1923, Salı
…haddizatında 4 buçuk milyon olan faiz miktarını 10 ve nihayet 12 milyon liraya iblağa razı oluyoruz…

62. Mektup: 4 Zilkade 1341, 19 Haziran 1339-1923, Salı
Fransızlar (…) “kaydıyla” yerine “şartıyla” kelimesinin konulmasına bile bile razı olmuyorlar ve bize Muharrem Kararnamesinin tasdikini, böyle mübhem bir kayda ta‘likan yaptırmak istiyorlar (s. 355).

63. Mektup: 5 Zilkade 1341, 20 Haziran 1339-1923, Çarşamba
…müttefiklerin birçok düşünüp taşındıktan sonra buldukları formüllerde hiçbir yenilik yoktur. Bütün mesele birkaç kelime üzerinde dönüp dolaşmaktadır ve bizi kelimeler ile aldatmaktan ibarettir.

64. Mektup: 6 Zilkade 1341, 21 Haziran 1339-1923, Perşembe
Muharrem Kararnamesi Sultan Hamid zamanında yapılmış bir mukaveledir. O zaman ne meclis-i mebusan vardı, ne de milletin rey’i sorulurdu. Böyle kırk sene evvel yapılmış bir mukavelenin, Harb-i Umumiden mütevellid bunca inkılabâta rağmen bugün de mer’i olması muvafık-ı akl değildir.

65. Mektup: 7 Zilkade 1341, 22 Haziran 1339-1923, Cuma

66. Mektup: 8 Zilkade 1341, 23 Haziran 1339-1923, Cumartesi
Son günlerde birkaç defa bize bizzat işlerin yolunda olduğunu söyleyen Fransız murahhası bu defa, “vaziyetde durgunluk olduğunu, kendisinin el‘an nikbin bulunduğunu ve fakat işlerin de yürümediğini itiraf eylemek lazım geldiğini” söyledi.

67. Mektup: Bulunamadı

68. Mektup: 9 Zilkade 1341, 24 Haziran 1339-1923, Pazar
Formül kelimesi Lozan konferansının en mühim meselesi oldu.
Avrupa’nın bu karışık, dönek ve oynak siyasetine karşı biz yalnız bir siyasetle mücadele edebiliriz ki o da kuvvet ve zor-ı bazu siyasetidir.

69. Mektup: 11 Zilkade 1341, 26 Haziran 1339-1923, Salı
Avrupalılar, konferansı ne kadar uzattırırlarsa bizim o kadar zayıf düşeceğimizden emin oldukları cihetle, kelimeler üzerinde oynayarak, en manasız şeylerden itilaf çıkararak, Kuponlar meselesini bilâ-iltizam halledilmez bir şekle sokarak vakit kazanmak istiyorlar.
Fransızlar el’an bildiklerinden şaşmamakta faizler meselesinde fedakârlık edemeyeceklerinden bahsedip durmaktadırlar.

70. Mektup: 12 Zilkade 1341, 27 Haziran 1339-1923, Çarşamba
Bir gün verdikleri sözden ertesi gün dönüyorlar, bu gün kabul eyledikleri yarın külliyen inkar ediyorlar.
Fransızlar, faizlerin altınla te’diyesi hakkındaki taleplerinin muhakkak olmadığını pek âlâ takdir ediyorlar ve kendilerine de hiçbir vakit altın vermeyeceğimizi katiyen biliyorlar. Öyle olduğu halde bir türlü uyuşmamalarının sebebi, altın talebinden ferâgati bize pahalıya satmaktır.

71. Mektup: 13 Zilkade 1341, 28 Haziran 1339-1923, Perşembe
İsmet Paşa, İstanbul’un ve Çanakkale’nin suret ve tarih tahliyesi tayin edilmedikçe sulh akd edilemeyeceğini tekrar eyledi.
Müttefikler bunun üzerine İstanbul’un, bizim talebimiz dairesinde, yani sulh muahedenamesinin yalnız Büyük Millet Meclisi tarafından tasdikini müteakib tahliyesi hususunu esas itibarıyla kabul ettikleri, fakat gerek İstanbul’u ve gerek Çanakkale’yi ellerinde rehine olarak tuttukları ve bu rehineyi ancak bizim akd-ı sulhde hüsn-i niyet gösterdiğimiz takdirde bırakacakları, teshilat göstermedikçe şimdiden İstanbul’un tahliyesinden bahis etmekte faide olmadığını, bu meselenin ancak nihayette hal edileceği cevabını verdiler (s. 389).

72. Mektup: 14 Zilkade 1341, 29 Haziran 1339-1923, Cuma
Sekiz şirket için sulhu tehlikeye uğratmak istiyorlar!
İmtiyazat İçin Teklif Ettikleri Maddeler:
Evvela, Harb-i umumiden evvelki şirketlerin imtiyazatının tasdiki.
Saniyen, bu imtiyazatın şerâit-i hazıra-i iktisadiyeye tevfiki
Salisen, şirketlerin harb esnasında uğradıkları zarar ve ziyanların tazmini.
Rabian, bu zarar ve ziyan tazmini meselesinde uyuşulamazsa, ecnebi bir hükûmete müracaat edilmesi hususlarından ibarettir.

73. Mektup: 15 Zilkade 1341, 30 Haziran 1339-1923, Cumartesi
Lozan konferansının gülünç ve içinden çıkılmaz vaziyetinden memnun olan ve bu vaziyetin devamını temenni eden nihayet bir adam bulduk. Bu da, Lozan Palas’ın müdürü Mösyo Şitaynar’dır.

74. Mektup: 16 Zilkade 1341, 1 Temmuz 1339-1923, Pazar
Sırf beş on bankerin veya sermayedarın menfaati için Fransızlar bakalım yine müzâkeratı tehir veya sulhü ihlal mesleğinde devam edebilecekler mi?

75. Mektup: 17 Zilkade 1341, 2 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
Heyet-i murahhasamızın belki hatâları olabilir.
Fakat biz hiçbir vakit bütün haksızlığın ve iktidârsızlığın bize âit olduğunu ve bilakis müttefiklerin haklı bulundukları gibi iz‛ân ve vicdânın kabûl etmeyeceği iddialarda bulunmadık. Bizim bir hatâmız varsa, karşımızdakilerin lâ-ekall yüz hatası vardır.

76. Mektup: 17 Zilkade 1341, 2 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
“Times” bugünlerde “Türkiye’nin vaktiyle Avrupa için bir afet olduğunu şimdi ise bir yük teşkil ettiğini” mukaddemesiyle uzun bir makale yazarak aleyhimizde bir hayli sözler söylemektedir.

77. Mektup: 19 Zilkade 1341, 4 Temmuz 1339-1923, Çarşamba
Fransızların bir hafta evvel formül meselesiyle, bu hafta da talimat hikâyesiyle bizi oyalayıp sulhu ta‘vîk ve tehir etmeleri galiba gün geçtikçe dahilen zayıflayacağımızı ümid etmelerinden neşet eyliyor.
Düyûn-ı umûmiyemiz hâmillerinin, bugün topu 3 bin kişiden ibaret olduğu bi’l-hisab anlaşılmıştır. Yani 90 milyon lira borcumuzun eshâmı ve tahvîlâtı öyle zannedildiği gibi birçok ellerde değil, yalnız 3 bin sermâyedârın kasasında temerküz eylemiştir.

78. Mektup: 21 Zilkade 1341, 6 Temmuz 1339-1923, Cuma
Fransız heyet-i murahhasası: Siz Türkler, bize karşı cidden insafsızca hareket ediyorsunuz. Şimdiye kadar, en byük düşmanınız olan Yunanlılarla bütün ihtilafâtınızı hallettiniz. Yunanlıların hemen hemen istedikleri şeylerin hepsini verdiniz. İngilizlerle olan ihtilafâtı da kezâ onların arzusu dâiresinde tesviye ettiniz. Musul meselesinin evvela muahededen tefrikine, sâniyen uyuşulamadığı takdirde Cemiyet-i Akvam’a havalesine, sâlisen bu defa taleb ettikleri vechile Musul hududunun tayini müddetinin, sulhun imzasından sonra dokuz aya tenziline rıza gösterdiniz. Boğazlar meselesinde yine İngiltere’nin arzusuna ittiba‘ ile onun tensib ettiği şekli kabul eylediniz. Velhasıl bizden başka ne kadar hasmınız varsa hepsine karşı itilafkarâne hareket ettiniz. Yalnız bizimle uyuşmağa bir türlü yanaşmıyorsunuz, faizler meselesinde çok muannid davranıyorsunuz (s. 424).

79. Mektup: 21 Zilkade 1341, 6 Temmuz 1339-1923, Cuma

80. Mektup: 22 Zilkade 1341, 7 Temmuz 1339-1923, Cumartesi
Müttefiklerin bütün maksadı vakit kazanmaktır!
Her geçen gün ise maddi ve manevi kuvvetlerimizin biraz daha eksilmesini mûcip oluyor. Şu halde, zâyi olan günlerle mütenâsiben sulhumuz da fena olacaktır.

81. Mektup: 23 Zilkade 1341, 8 Temmuz 1339-1923, Pazar
Avrupa’nın elinde müdahale iktidarı oldu mu bunun önünü alamayız. Avrupa bizim işlerimize karışmak veya işlerimizi karıştırmak istedi mi buna mutlaka bir sebeb bulur, bulamazsa icad ve ihdas eder.

82. Mektup: 24 Zilkade 1341, 9 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
Bizim Suriye’de tahşîdât yapmamıza mukâbil Fransızlar da galiba İstanbul’u ellerinde rehine olarak tutmak istiyorlar.
İstanbul, Türk mevcudiyeti için en kıymeddar bir beldedir. Bu belde, aynı zamanda, Türk’ün istinad ettiği İslam kuvvetinin, menba‘ı ve masdarıdır. Bütün Müslümanların halifesi İstanbul’da oturur. Türk’ün bütün tarihi âdetâ İstanbul’da temerkuz etmiş gibidir. Binâenaleyh İstanbulsuz bir Türkiye bilhassa müstakil bir Türkiye olamaz.

83. Mektup: 27 Zilkade 1341, 12 Temmuz 1339-1923, Perşembe
İktisâdî ve siyâsî kapitülasyonlara istinâden Avrupa, asırlarca bizi bütün ni‛am-i terakkî ve tekâmülden mahrûm etti. Gümrüklerimize dâimâ hâkim oldu, ecânibe memleketimizde vergiler verdirmedi, bize fabrikalar açtırmadı, yollar yaptırmadı, tesîs ettiği papaz mektepleriyle, maârifimizin yeknesak olmasına ve ta‛ammüm etmesine mâni oldu, velhâsıl insanca yaşamak için muhtâc olduğumuz bütün şeylerden mahrûm etti.

84. Mektup: 28 Zilkade 1341, 13 Temmuz 1339-1923, Cuma
İsmet Paşa: Arkadaşlar, itilâf hâsıl oldu. Esâs itibârıyla sulhü akdetmiş addolunabiliriz dedi.
Rızâ Nûr Bey: Aramızda mûcib-i ihtilâf olan bütün meseleler, arzumuz dâiresinde halledildi. Çanakkale ve İstanbul, sulhün Büyük Millet Meclisi tarafından tasdîkinden altı gün sonra tahliye edilmiş bulunacaktır.

85. Mektup: 30 Zilkade 1341, 15 Temmuz 1339-1923, Pazar
Filhakîka Fransa’nın, bizi bir aydır burada (tâlimat geldi gelecek) diye oyalamasından başlıca maksadı Almanya ile Ruhr meselesini halletmek ve ondan sonra bizimle baş başa kalarak, Türkleri istediği gibi ezmek imiş.

86. Mektup: 1 Zilhicce 1341, 16 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
Tahliyeden sonra altı zırhlı bırakmak istiyorlar
Fransızlardan başka bütün ecnebiler izhâr-ı memnuniyet etmekle beraber, İngiliz gazeteleri bilakis hâsıl olan itilafın aleyhinde yazmağa ve Avrupa’nın Türklerin karşısında ser-fürû ettiğinden bahsetmeğe başlamışlardır.

87. Mektup: 2 Zilhicce 1341, 17 Temmuz 1339-1923, Salı
İmtiyazlar meselesinin böyle vahim bir hal almasına da sebep şimdiye kadar ismi zikredilemeyen Musul petrolleri meselesidir.

Vaktiyle Cavid Bey bütçe açığının terbiyet-i faziletkârisi hezeyanını icad ederek Avrupa’dan bol bol istikrazlar aktettiği sırada, Fransızlara istikraz mukabilinden bol bol imtiyazlar vermiş, ki bu imtiyazlardan birini reji Jenaral yani umûmî inhisar denilen şirketine Anadolu-i Şarkî’nin bütün yollarını ve şimediferlerini inşa hakkının bahşı teşkil eder. Cavid Bey Paris’te istikraz akdi bahanesiyle bu marifetleri yaparken, o sırada Londra sefiri bulunan sadr-ı esbak İbrahim Hakkı Paşa merhum da, galiba bu hususta Cavid Bey’den geri kalmamak için (Türkiş petrolyum – Türkiye Petrol şirketi) namıyla teşekkül eden bir şirkete Basra ve Musul petrollerini işletmek hakkını i‘ta eder. Bu Türkiye petrol şirketini İngilizler kendi aralarında teşkil etmişler bu böyle bir şirket teşkili için Hükûmet-i Osmaniye’den müsaade istihsal etmemişlerdir. Şu halde memleketimizle hiçbir alakası olmayan böyle bir şirkete Londra’da oturup da memleketimiz petrollerini işletmek hakkını bahş etmek kadar şayan-ı hayret bir iş olamaz.
İngilizler imtiyazat meselesi münasebetiyle bu petrol şirketini de ileri sürmüşler ve bu şirketin Hakkı Paşa zamanında istihsal eylemiş olduğu imtiyaz(!)ı tanımamızı taleb etmeğe başlamışlardır (s. 474).

88. Mektup: 4 Zilhicce 1341, 19 Temmuz 1339-1923, Perşembe
Avrupada Dükler şirketi, Reji Jeneral şirketi, Türkiş Petrolyum şirketi namıyla ismi var, cismi yok iki üç şirket mevcut. Bu şirketler yüzünden sulhü ihlal değil, hatta müzâkeratı bir hafta bile tehire uğratmaktan Avrupa utanmalıdır.

89. Mektup: 5 Zilhicce 1341, 20 Temmuz 1339-1923, Cuma
İngilizlerle uyuşabilmenin yegâne çaresi ona kuvvetli olduğumuzu göstermek ve isbât etmekten ibarettir.

90. Mektup: 7 Zilhicce 1341, 22 Temmuz 1339-1923, Pazar
9 sene evvel bir Kurban Bayramında Harb-i Umûmiye girmiştik, 9 sene sonra yine bir Kurban Bayramında harb hitam bularak sulhe kavuşuyoruz.
Lozan sulhuyla koca bir imparatorluk küçük Türkiye hâlini almış oluyor.

Tahliye meselesinde biz kuvâ-yı berriye ile boğazlar ve İstanbul limanından bütün ecnebî kuvâ-yı bahriyesinin de çekilmesini taleb etmişdik.
İngiltere, Fransa ve İtalya’dan her birine İstanbul’da veya Boğazlarda lede’l-icâb birer kurovüzör ile ikişer torpido muhribi bulundurmalarına müsaade etmek suretiyle bu mesele halledilmiş oldu.

Filhakika bu akılsız millet (Ermeniler), kendini bildi bileli Avrupa’nın elinde bize karşı oyuncak olmuştur. Avrupa, Ermenileri bize karşı bir silah gibi kullanmak istedikçe himaye etmiş, bu himayeden artık bizi iz‘ac etmek için bir faide me’mûl olmayınca Ermenileri cebindeki kirli mendilini atar gibi yakalarından tutub atmıştır.

91. Mektup: 9 Zilhicce 1341, 23 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
Murahhaslarımızın en ziyade ihtimam ettikleri nokta, muahedede kapitülasyonların bekasına delâlet edecek hiçbir şart, hiçbir kelime, en ufak bir eser bırakmamaktan ibarettir.

92. Mektup: 16 Zilhicce 1341, 30 Temmuz 1339-1923, Pazartesi
sulhdan sonra Düyûn-ı Umûmiye meselesi yüzünden Fransızlarla uğraşmaya, Musul vilâyeti ve Musul petrolleri yüzünden İngilizlerle çarpışmaya girerek tekmil Avrupa ile cidâl etmeye mecburuz.

Filhakika bu muâhedenâmenin imzâsından itibâren eski Osmanlı imparatorluğu ortadan kalkarak yerine yeni, zinde, istikbâli açık bir Türk Devleti te’sîs etmiş olacaktır. Bu muâhede ile, Hıristiyan âleminin Müslüman-Türk âlemini ezmek için nice zamanlardır ihdâs ve icâd eylediği Şark meselesi tamâmen ber-taraf edilmiş bulunacaktır.

93. Mektup: 15 Zilhicce 1341, 29 Temmuz 1339-1923, Pazar

94. Mektup: 15 Zilhicce 1341, 29 Temmuz 1339-1923, Pazar
Beş sene evvel harb-i umumiden tamâmen mağlûb ve bîtâb ve tüvân çıkmıştık.

İmzâ merâsimi tam 32 dakika sürmüş.

95. Mektup: 19 Zilhicce 1341, 2 Ağustos 1339-1923, Perşembe
…muahedeyi imza etmiş olmakla beraber, her şey tamamıyla hitam bulmuş değildir.

Lozan Mektuplarının Kısa Bir Değerlendirmesi
Velid Ebuzziya mektuplarında genel olarak görüşülen bütün hususlarda Türk milletinin menfaatleri neyi icap ettiriyorsa o şekilde olması için çok çalışmış, bu hususta icap ederse İsmet Paşa, diğer Türk murahhasları, yabancı ülke murahhasları ve yabancı gazetecilerle mülakatlar yapmış ve onların düşüncelerini öğrenerek kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda yorumlamıştır.
“Montagna Formülü” olarak adlandırılan bu formüle göre Türk hükûmeti adliye müşavirlerini Lahey Sulh Heyeti tarafından tarafsız devletlerin halkından belirlenecek olan bir listeden seçip tayin edecekti. Bu müşavirlerin görevi kanunlarımızın yapılması ve tatbik edilmesi hususunda kendi memurlarımız addolunarak kontrol edecekler ve ecnebilerin tutuklanması ve hatalarının düzeltilmesi hususundaki şikâyetlerini Türk memuru sıfatıyla dinleyebileceklerdi. Böylece bu müşavirler adliyemizi teftiş edecek birer memur konumunda olmayacaklardı.

Düyûn-u Umumiye meselesi.
90 milyon lira borcumuz İngiliz lirasının değerinden 700 milyona ulaşmaktadır. Biz ise Fransız Frangı’nın değerinden ödemeyi taahhüt ediyoruz. Bu da 200 milyon lirayı bulmaktadır.

Genel olarak Avrupalıları verdiği sözde durmayan, bugünkü söylediklerini yarın unutan, kesinlikle itimadın caiz olmadığı insanlar olarak anlatmaktadır.

Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder